1930'ların dünyasında,bu ülkenin resmi ideologları tarafından söylenen'imtiyazsız,sınıfsız,kaynaşmış bir kitleyiz' cümlesi,Osmanlı'da bile işçi sınıfı,sendikal haklar olduğu dikkate alınırsa,Türk-İş Sendikasının kurulduğu 1960'lara kadar geçen dönem zarfında çalışanlara'hak yok,vazife vardır'diyerek onların sınıf bilincini yok sayma politikası bağlamında,hem sendikal hareketlerin önü kesilmiş,hem de günümüze kadarr uzanan süreçte lümpen-proleter,arabesk,toplumsal bir tipi yaratılmıştır.
lümpen; mensup olduğu sınıfın insanlarından kendini üstün göstermeye çalışan bu yolda itici tavır ve tutum sergileyen, büyük bölümü işçi sınıfından oluşmuş insanlar
tüketim alışkanlıklarının esir aldığı, tüketme dışında başkasının üretimini mirasyedi misâli tüketen; mevcûdiyetlerinin hiçbir anlamı olmayan, irâdelerinin üzerine yatarak münzevileşmeyi tercih eden; hiçbir duruşu, tavrı, projesi olmayanlar…
Lümpen (Almanca: Lumpenproletariat, 'proletarya yığını'; 'pejmürde proletarya') , başlangıçta Karl Marks ve Friedrich Engels tarafından ikinci ünlü paydaş çalışımları Alman İdeolojisi`nde (1854) icat edilen terim. Marks daha sonra bu terimi eserlerinde yorumlamıştır. Marks'ın Louis Bonaparte'in 18 Brumaire'i (1852) adlı eserinde verdiği tanımı: 'bütün sınıflar tarafından istenmeyenler', bunlara 'dolandırıcılar, itimat hilebazları, genelev sahipleri, çaput ve kemik tüccarları, laternacılar, dilenciler ve toplumun diğer kimsesizleri' de dahildir.Bir katkıda benden:Mensubu olduğu sınıfın ve kentliliğin gereklerini yerine getirmeden, ahlaki çekinceleri olmadan kentte yaşayan asalak,yağmacı bir tür.Günümüzde sayıları o kadar arttıki politikacılardan saygı görmeye bile başladılar.Milletin arazileri bunlara peşkeş çekilir oldu,Önce gasp etmesini seyreder, sonra onu oradan çıkarmak için rüşvet olarak daire, para filan verir.Nede olsa vergilerden kesiliyor, dağıt oy başına bir kaç binlik banknot begim...kimlerden bahsettiğimi anlamışsınızdır...
çetin altanın çok kulandığı kelimelerden biri ve kelimeyi ali püsküllüoğlunun sözlüğünde yer aldığı gibi kullanıyo yani yoksul, sefil anlamında başka söze lafa gerek yok sanırım...
BELEŞ YAŞAMA YÖNTEMİDİR, ÇEVRESİNİ DOLANDIRARAK HAYATINI İDAME ETTİREN KİŞİDİR!
Yaşamın dışında,asalak yaşam.
eski toplumların en alt katmanlarındaki pasif, çürümüş, gerici çabalara istekli kesim
köylüler işçiler ve aşağılanan halkım!
ne vakit vuracaksın dizlerini toprağa
denir.
1930'ların dünyasında,bu ülkenin resmi ideologları tarafından söylenen'imtiyazsız,sınıfsız,kaynaşmış bir kitleyiz' cümlesi,Osmanlı'da bile işçi sınıfı,sendikal haklar olduğu dikkate alınırsa,Türk-İş Sendikasının kurulduğu 1960'lara kadar geçen dönem zarfında çalışanlara'hak yok,vazife vardır'diyerek onların sınıf bilincini yok sayma politikası bağlamında,hem sendikal hareketlerin önü kesilmiş,hem de günümüze kadarr uzanan süreçte lümpen-proleter,arabesk,toplumsal bir tipi yaratılmıştır.
lümpen; mensup olduğu sınıfın insanlarından kendini üstün göstermeye çalışan bu yolda itici tavır ve tutum sergileyen, büyük bölümü işçi sınıfından oluşmuş insanlar
Sınıf bilinci gelişmemiş insanlara atfedilen bir terim.
Görgüsüzlükleri veya bilgisizlikleri dolayısıyla toplum içinde aşağı durumda olan kişiler.. Ayaktakımı..
tüketim alışkanlıklarının esir aldığı, tüketme dışında başkasının üretimini mirasyedi misâli tüketen; mevcûdiyetlerinin hiçbir anlamı olmayan, irâdelerinin üzerine yatarak münzevileşmeyi tercih eden; hiçbir duruşu, tavrı, projesi olmayanlar…
sınıf bilinci olmayan
işsiz bırakılmış proleteryanın en dipte kalan tortusu.. toplumsal atık kitle..
işin kötü yanı bu kavram bugün bizim gençliğimizle yanyana kullanılıyor..ne yazık..
ölçüsüzce davranan kişilere verilen ve bize kısa zaman önce ALMANCADAN geçen kelime.
Lümpen (Almanca: Lumpenproletariat, 'proletarya yığını'; 'pejmürde proletarya') , başlangıçta Karl Marks ve Friedrich Engels tarafından ikinci ünlü paydaş çalışımları Alman İdeolojisi`nde (1854) icat edilen terim. Marks daha sonra bu terimi eserlerinde yorumlamıştır. Marks'ın Louis Bonaparte'in 18 Brumaire'i (1852) adlı eserinde verdiği tanımı: 'bütün sınıflar tarafından istenmeyenler', bunlara 'dolandırıcılar, itimat hilebazları, genelev sahipleri, çaput ve kemik tüccarları, laternacılar, dilenciler ve toplumun diğer kimsesizleri' de dahildir.Bir katkıda benden:Mensubu olduğu sınıfın ve kentliliğin gereklerini yerine getirmeden, ahlaki çekinceleri olmadan kentte yaşayan asalak,yağmacı bir tür.Günümüzde sayıları o kadar arttıki politikacılardan saygı görmeye bile başladılar.Milletin arazileri bunlara peşkeş çekilir oldu,Önce gasp etmesini seyreder, sonra onu oradan çıkarmak için rüşvet olarak daire, para filan verir.Nede olsa vergilerden kesiliyor, dağıt oy başına bir kaç binlik banknot begim...kimlerden bahsettiğimi anlamışsınızdır...
çetin altanın çok kulandığı kelimelerden biri ve kelimeyi ali püsküllüoğlunun sözlüğünde yer aldığı gibi kullanıyo yani yoksul, sefil anlamında başka söze lafa gerek yok sanırım...
Ali Püsküllüoğlu 'yoksul, sefil,' diye açıklıyor.
manasını asla tam olarak kavrayamadığım almanyalı kelime