Rus sosyalistlerden. Devrimci Frida Kahlo'nun düşüncelerinde rol oynayan ve Kahlo'yu Sosyalist Partilere üye olması için yönlendiren. Ayrıca sakat bir evliliği sürdüren Kahlo ile ilişki yaşamıştır.
“Lenin’in, oyundaki bu eski elin, Rus işçi hareketinde geri olan ne varsa hepsinin bu profesyonel sömürücüsünün sistematik olarak başvurduğu zavallıca rezalet çıkarmalar, anlamsız bir takıntı görüntüsü veriyor... Leninizmin bütün gövdesi yalan ve çarpıtma üzerine kurulmuştur ve çürüyüşünün zehirli öğelerini kendi içinden doğurmaktadır.” (Troçki, Chkheidze’ye Mektup, Nisan 1913)
Troçkistler, Troçki'nin bu yazdıklarını, bu anlayışın Rus devrim tarihi açısından anlamını ve aklanmasının ne kadar zor olduğunu bilirler ama anti-marksist görüşlerini yeni-yetmelere “Leninizmin gerçek temsilciliği” olarak yutturmak için bunların sözünü pek etmezler.
Lenin ise Troçki'nin bu görüşlerini çok iyi biliyordu ve bolşeviklerle Troçki'nin görüşleri arasındaki farkı şöyle açıklamaktadır:
“Troçki'den ayrılıklarımız nelerdir? Bunu herhalde bilmek istersiniz. Kısaca – o bir Kautskycidir, yani, Enternasyonal'de Kautskycilerle ve Rusya'da Chkheidze'nin parlamento grubuyla birliği savunmaktadır. Biz böyle bir birliğe kati suretle karşıyız... Troçki şimdi Örgütlenme Komitesine (Akselrod ve Martov) karşı ama Chkheidze'nin Duma grubuyla birlikten yana! ! Biz kesin olarak karşıyız” (Lenin, Henriette Roland-Holst'a Mektup 1916)
YALAN 2: “Troçki tutarlı bir Marksisttir”
“Troçki’nin şimdiye kadar marksizmle ilgili herhangi bir önemli sorunda sağlam bir görüşü olmamıştır. O her zaman, şu ya da bu görüş ayrılığının yarattığı “yarıklara sızma” yolunu bulur, ve ikide bir taraf değiştirir. Şu anda bundçuların ve tasfiyecilerin dostudur. Ve bu baylar Parti'nin öngördüğü hizayı durmadan bozanlardır.” (Lenin, “Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı”, 1914)
YALAN 3: “Troçkist “Sürekli Devrim” kuramı Marksist bir kuramdır”
“İşçi sınıfı hareketi içindeki yirmi yıllık ideolojik savaşımın tarihini görmezden gelen ya da çarpıtan kişiler (tasfiyeciler ve Troçki gibi) işçilere çok büyük bir zarar vermektedir.” “Troçki 1901-1903 arasında ateşli bir İskracıydı, o kadar ki Ryazanov onun 1903 kongresindeki rolünü 'Lenin'in çomağı' olarak betimliyordu. 1903 sonunda, Troçki ateşli bir Menşevikti, yani, İskracıları terketmiş ve Ekonomisteler katılmıştı. 'Eski İskra'yla yenisi arasında bir uçurum vardır' diyordu. 1904-1905'te, Menşevikleri de terketti ve kararsız bir konuma geçti, şimdi Martinov'la (Ekonomist) işbirliği yapıyor, şimdi de “saçma bir şekilde Sol sürekli devrim kuramını” ilan ediyor. 1906-1907'de Bolşeviklere yaklaştı ve 1907 baharında Rosa Luxemburg'la aynı fikirde olduğunu ilan etti. Dezentegrasyon döneminde, uzun bir 'hizipçi-olmayan' kararsızlıktan sonra, yeniden sağa geçiyor ve Ağustos 1912'de tasfiyecilerle bir blok kuruyor. Şimdi tekrar onları da terketti, ancak özünde onların baştansavma fikirlerini tekrarlayıp duruyor.” (Lenin, İşçi Sınıfı İçinde İdeolojik Savaşım, 1914)
Böylece yalnızca Troçkist “Sürekli Devrim” kuramının ne kadar tutarlı bir Marksist kuram olduğunu değil, Troçki'nin ne kadar tutarlı bir devrimci olduğunu da Lenin'den öğrenmiş oluyoruz.
YALAN 4: “Tek Ülkede Sosyalizm” Stalin'in bir uydurmasıdır ve anti-marksist bir kuramdır”
“Dünya (ama Avrupa değil) Birleşik Devletleri, komünizmin tanı zaferi demokratik devlet de dahil bütün devletlerin kesin olarak ortadan kalkmasına yol açmadıkça, sosyalizmle ilişkilendirdiğimiz ulusların birliği ve özgürlüğünün devlet biçimidir. Kendi başına bir şiar olarak 'Dünya Birleşik Devletleri' şiarı ise pek doğru değildir, çünkü birincisi, sosyalizme tekabül eder; ikinci olarak, bu şiar, tek ülkede sosyalizmin zaferinin imkansızlığı yönünde ve böyle bir ülkenin diğer ülkelerle ilişkileri hususunda yanlış düşünceler yaratabilir.
Ekonomik ve politik gelişmenin eşitsizliği, kapitalizmin mutlak bir yasasıdır. Buradan sosyalizmin zaferinin başlangıçta az sayıda ya da hatta tek bir kapitalist bir ülkede mümkün olduğu sonucu çıkar. Kendi ülkesinde kapitalistleri mülksüzleştirdikten ve sosyalist üretimi örgütledikten sonra, bu ülkenin muzaffer proletaryası, diğer ülkelerin ezilen sınıflarını kendi yanına çekerek, o ülkelerde kapitalistlere karşı ayaklanmayı körükleyerek ve hatta gerekirse sömürücü sınıflara ve onların devletlerine karşı askeri şiddete başvurarak kapitalist dünyaya karşı ayaklanacaktır. Proletaryanın burjuvaziyi alaşağı ederek zafer kazandığı toplumun politik biçimi, söz konusu ulusun ya da ulusların proletaryasının güçlerini, henüz sosyalizme geçmemiş devletlere karşı mücadelede gittikçe daha çok merkezileştiren demokratik cumhuriyet olacaktır.'
(Lenin, Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine, 1915)
YALAN 5 (KUYRUKLU YALAN) : “Lenin Nisan 1917'den Sonra Troçki'nin “Sürekli Devrim” Kuramını benimsedi ve Aşamalı Kesintisiz Devrim düşüncesini reddetti.”
Önce devrimin hemen öncesinde, 1915 yılında Lenin'in Troçki'nin “şahane” Sürekli Devrim kuramına nasıl baktığını görelim:
'Yaklaşan devrimde sınıf ittifaklarını açıklığa kavuşturmak devrimci bir Partinin baş görevidir... 'Naşe Slovo'da bu görev Troçki tarafından doğru çözülmüyor; o 1905 yılındaki 'orijinal' teorisini tekrarlıyor ve hayatın on yıldan beri bu şahane teorinin yanından gelip geçmemesinin nedenleri üzerine düşünmek istemiyor.”
Troçki'nin orijinal teorisi Bolşeviklerden, proletaryanın kararlı devrimci mücadele ve siyasi iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi çağrısını ödünç alırken, Menşeviklerden ise köylülüğün rolünün 'yadsınmasını ödünçalıyor'... Bununla 'Troçki gerçekte, köylülüğün rolünün 'yadsınması'ndan köylülüğü devrim için harekete geçirmekte irade yetersizliğini anlayan Rusya'daki liberal işçi siyasetçilerine yardım ediyor! '
(Lenin, Devrimde İki Çizgi Üzerine, 1915)
Acaba Lenin Nisan 17'de ya da daha sonra herhangi bir tarihte, bu görüşlerini değiştirmiş, alaya aldığı Troçki'nin 'Sürekli Devrim' kuramını benimsemiş midir? Bütün demagoji ve çarpıtmaların önüne bir kerede geçmek için biz en iyisi 1923 yılında yazılmış olan ve Lenin'in, “Vasiyeti” olarak da bilinen en son yazılarından birine bakalım:
'Onların (II. Enternasyonal kahramanlarının) Batı Avrupa sosyal-demokrasisinin gelişme seyri içinde ezberlemiş olduğu ve bizim sosyalizm için henüz olgun olmadığımız, onlar arasında çeşitli 'allame' bayların vurguladığı gibi, bizde sosyalizm için objektif ekonomik önşartların olmadığı şeklindeki argümanı... son derece basmakalıptır. Ve hiçbirinin de aklına kendi kendine şöyle sormak gelmiyor: Devrimci bir durumla, birinci emperyalist savaşta ortaya çıkmış olduğu gibi bir durumla karşılaşan bir halk, durumunun çaresizliğinin sonucu, kendisine hiç olmazsa, uygarlığın daha da ilerlemesinin pek de alışılmış olmayan koşullarım elde etme şansını sunan bir mücadeleye atılamaz mı'...
'Eğer sosyalizmi yaratmak için belirli bir kültür düzeyi gerekli ise (ki bu belirli 'kültür düzeyi'nin ne olduğunu kimse söyleyemez) , neden işe ilk önce bu belirli düzeyin koşullarını devrimci yoldan elde etmekle başlayıp, ve sonra da işçi-köylü iktidarı ve Sovyet düzeni temeli üzerinde ilerleyip diğer halklara yetişmeyelim'...
'Sosyalizmi yaratmak için, diyorsunuz, uygarlık gereklidir. Mükemmel. Peki ama, daha sonra sosyalizme doğru ileri harekete başlamak üzere niçin ilk önce çiftlik sahiplerinin kovulması ve Rus kapitalistlerinin kovulması gibi uygarlığın böylesi önkoşullarını bizde yaratamayacak olalım? Normal tarihsel düzenin böylesi biçim farklılaşmalarının caiz olmadığını ya da imkansız olduğunu hangi kitapta okudunuz ki? '
Lenin'in Ekim Devriminden yıllar önce, devrimin arifesinde ve devrimden sonra özü bakımından aynı olan ve aynı kalan yukarıdaki görüşleriyle, Troçki'nin “şahane” Sürekli Devrim kuramını dayandırdığı temeli karşılaştırınız:
“Sürekli devrim” teorisi olarak adlandırılagelen görüşler, yazarın kafasında tam da 9 Ocak ile 1905 Ekim grevi arasındaki sürede şekillenmişti. Bu oldukça iddialı ifade, Rus devriminin doğrudan burjuva hedeflerle ilgili olmasına rağmen, bu hedeflerde çakılıp kalamayacağı; devrimin proletaryayı iktidara yerleştirmeksizin kendi acil burjuva görevlerini çözemeyeceği düşüncesini anlatır. Ve proletarya, iktidarı bir kez eline aldığında, devrimin burjuva çerçevesine hapsolma konumunda kalamazdı. Tersine, proletaryanın öncüsü, tam da zaferini garantilemek için, egemenliğinin çok erken aşamalarında yalnızca feodal değil, aynı zamanda burjuva mülkiyet ilişkilerinin içinde de son derece derin gedikler açmak zorunda kalacaktı. Böyle yapmakla proletarya, yalnızca, devrimci mücadelesinin ilk aşamaları boyunca kendisini destekleyen tüm burjuva gruplarla değil, kendisiyle işbirliği yaparak iktidara geldiği köylülüğün geniş kitleleriyle de düşmanca bir çatışmaya girecekti.
Geri bir ülkede, bir işçi hükümeti ile köylülüğün ezici çoğunluğu arasındaki çelişkiler yalnızca uluslararası bir ölçekte, bir dünya proleter devrimi arenasında çözülebilirler.”
(Troçki, 1905, Önsöz, Tarih Bilinci Yay.)
Bütün bunlar Lenin'in devrim kuramı konusundaki görüşlerinin, Marx'ın bilimsel Kesintisiz Devrim kuramının bir çarpıtılması olan Troçki'nin “anti-aşamacı” “Sürekli Devrimciliği” bilim-dışı yönüne hiçbir zaman sapmamış olduğunu anlatmak için yeterli olmuyorsa, 1905 ve 1921 yılındaki şu iki yazısı karşılaştırmalıdır:
'Demokratik devrimden derhal, gücümüz ölçüsünde, bilinçli ve örgütlü proletaryanın gücü ölçüsünde, sosyalist devrime geçmeye başlayacağız. Biz kesintisiz devrimden yanayız. Yarı yolda durmayacağız...
Maceracılığa kapılmadan, bilimsel vicdanımıza ihanet etmeden, ucuz şöhret peşinde koşmadan, yalnızca şunu söyleyebiliriz ve söylüyoruz da: Yeni ve daha üstün bir göreve, sosyalist devrime mümkün olduğu kadar çabuk geçişi, bize, proletarya partisine, daha da kolaylaştırmak için, demokratik devrimi gerçekleştirmesinde tüm köylülüğe vargücümüzle yardım edeceğiz.' (Bkz. Lenin, 1905, Seçme Eserler, C. 3, s. 138. [türkçesi. s. 138.—İnter Yayınları.])
Ve onaltı yıl sonra, iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesinden sonra Lenin, bu konu üzerine şunları yazıyordu:
Kautsky, Hilferding, Martov, Çernov, Hillquit, Longuet, MacDonald, Turati ve 'ikibuçukuncu' marksizmin tüm diğer kahramanları... burjuva-demokratik ve proleter-sosyalist devrim arasındaki karşılıklı ilişkiyi anlayamadılar. Birincisi, ikincisine geçer. İkincisi, geçerken birincisinin sorunlarını çözer. İkincisi, birincinin eserini pekiştirir. İkincisinin birinciyi ne derece geçmeyi başaracağını mücadele, ve yalnızca mücadele tayin eder.' (Bkz. Lenin, Seçme Eserler, C. 6, s. 514. [türkçesi. s. 519. —İnter Yayınları.])
Küba sınırları dışında büyük gelişme; Celia Hart troçkist oldu. Artık o sorumsuzca kalem oynatan, resmi çevrelerin desteğini alan bir yıldız sayılır; çeşitli uluslardan gazetecilerin ve karşı-devrimci kalemşörlerin yıldızı. Bu durumu en fazla alkışlayan da Fidel’in düşmanı Alberto Montaner’den başkası değil: “...rejimin sıkıcı ortodoks ideolojisinin içinden troçkist bir eğilimin çıkması bana ilginç geldi. Castro’ya ilk karşı çıkan Marksistler tam da troçkistler olmuştur.”
Kapitalizmin (dış düşman) ve bürokratizmin (iç düşman) kötülüklerine karşı Küba’da sosyalizmi savunan bizler için bu troçkist sızma ne “demokrasi” ne de “çoğulculuk” anlamına geliyor; buna olsa olsa ideolojik çözülme denir. Üretim araçlarını toplumsallaştırmış ve sosyalist ekonomiye geçmiş bir ülkede troçkist reçete tutmaz. Sosyalizme kesintisiz geçişi anlatan şu utangaç terim, sürekli devrim, zaten sosyalist düzende yaşayan Küba’da bir şey ifade etmez. Bunlar, enternasyonalist görevlerini her zaman yerine getiren devrimcilere bilmiş bilmiş devrimin uluslararası karakteri olduğunu vaaz ediyorlar. Küba Devrimi’nin tek ülkede sosyalizmi korumak adına proleter enternasyonalizmini reddettiğini kim iddia edebilir? Harry Villegas’ın çok güzel ifade ettiği gibi: “Mutlak bir fedakarlık ruhuyla hareket eden bütün Kübalı enternasyonalistlerin kahramanlığını ve büyüklüğünü anlatmaya sözcükler yetmez.” Klasik troçkizmin başka bir tehlikesi de partinin ve halkın birliğini bozmak olabilirdi. Ama bu doktrin hiç kök salamayacağı topraklara düştü. Troçkistler, Uluslararası Kitap Fuarı’na (Havana, Şubat 2005) üç stand kitapla geldiler ama Küba halkı bunlara en ufak bir ilgi göstermedi. Üç yayınevi istedikleri satışları yapamadı, çünkü halk bilgedir. Aynı anda Casa de Las Americas’ın dergisinde, derginin sürekli okuyucularını şaşırtarak, troçkist eğilimli makaleler yayınladılar. Buna paralel olarak Hugo Chavez eserlerini okumadığı Troçki’yi öven sözler sarfetti.
Marksizm-Leninizm bütün devrimci partiler arasında asgari ortak temeli sağlarken troçkizm azami bölücü olma görevini sürdürüyor. Demokratik merkeziyetçilik ve birlik-eleştiri-birlik formülü troçkistlerin talep ettiği parti içinde fraksiyon yaratma özgürlüğünü içermez. Zaten troçkistlerin bu bölücülüğü bizzat troçkist hareketin sürekli bölünmesinden, mikro grupçuklara ayrılmasından ve atomize olmasında açıkça görülür. Küba’ya da bölünmeyi mi öneriyorlar?
Celia Hart hangi troçkizmi kastediyor? ... Moreno’yu mu, Pablo’yu mu, Lora’yı mı, Posadas’ı mı, Mandel’i mi? Hangisinin çizgisini kastediyor? Birleşik Sekreteryayı mı, Komünist Ligi mi, Dördüncü Enternasyonal Yeniden Kuruluş’u mu? Bunlara hiçbir zaman yapmadıkları ve yapmayacakları devrim için yapılan tartışmalardan doğan son saniye bölünmelerini de ekleyebiliriz. Troçkizm pek çok cephede çarpışır ve bunların arasında üç cephe öne çıkar: (bağımlı oldukları) kapitalizme karşı, Stalinizime karşı ve diğer troçkistlere karşı.
İnterneti şöyle bir gezin, troçkistlerin Küba Devrimi’ni Stalinist diye kötülediklerini göreceksiniz. Troçkizm hiçbir zaman Fidel Castro’nun müttefiği olmadı; tam tersine. Onu bürokratizmle, otoriterizmle, militarizmle, gerillacılıkla ve bunun gibi şeylerle suçladı. Emperyalizmin uşakları Celia Hart’ın bu dönüşünden işte bu yüzden bu kadar memnunlar.
Latin Amerika ve Avrupa’da troçkizmin burjuva aydınların, kısa bir süre solcu kalacak isyankar öğrencilerin ve ayrıcalıklı kastların afyonu olması bir tesadüf değildir. Yönetici kastın çocuklarının da ünlü figür Lev Davidoviç Bronstein’a, o “anlaşılmamış”, “kurban gitmiş” adama, reel sosyalizmin sonunu ilan eden peygambere aşık olması da tesadüf değildir.
PUSUDAKİ TROÇKİZM
Celia Hart’ın bu dönüşüne şaşıranlar var; bu kişiler Celia’nın babası Armando Hart’ın kızına Isaac Deutschter’in ilk kitaplarını verdiğini okuyunca daha da çok şaşırıyorlar. İşte bu yüzden Bay Hart tarafından Deutscher’in Stalin hakkındaki kitabına yazdığı önsöze değinmenin zamanıdır. Ama bu şaşkınlığı biraz yatıştırmak için Armando’nun her zaman bir Troçki hayranı olduğunu söyleyelim; Che’nin mektupları da buna tanıklık ediyor. Che’nin [Küba’da kısa süre önce yayınlanan, Eylül/1997 Contracorriente dergisi, yıl 3, sayı 9] Kongo’ya giden Kübalı gerilla grubuyla beraber yola çıktıktan sonra, Tanzanya’dayken, Küba’ya ve oradan da Bolivya’ya gitmeden önce yazdığı mektubu okuyalım:
Che beşinci maddede şunları söylüyor:
“Burada Marx’ın, Engels’in, Lenin’in, Stalin’in [orijinal metinde Stalin’in altı çizilerek vurgulanmış] ve diğer büyük Marksistlerin bütün eserlerini basmak gerekir. Örneğin kimse Rosa Lüksemburg’u okumadı; Luxemburg Marx’ı eleştirirken bazı hatalar yapsa da (üçüncü cilt) şehit olmuş ve emperyalizme karşı içgüdüleri bizimkine göre daha yüksek bir devrimcidir.”
Daha sonra altıncı maddede:
“Bunların yanı sıra, gelmiş geçmiş ve bir şeyler yazmış bütün büyük revizyonistleri de (isterseniz Kruşçev’i de dahil edin) , -şimdiye kadar hiç olmadığı kadar iyi biçimde analiz edilmiş olarak- yayınlamak gerekiyor, dostun Troçki de bunların yanına koyulmalı, öyle görünüyor.”
Hala anlaşılmıyor mu? Zaten açık olanı bir de biz açıklayalım. Che, Kruşçev’in başlattığı topyekün bir destalinizasyon döneminde, Stalin isminin altını çiziyor, Kruşçev’i, “senin dostun” Troçki’nin yanında “gelmiş geçmiş ve bir şeyler yazmış büyük revizyonistler” listesine ekliyor. Che Marksist-Leninist, anti-revizyonist, anti-Kruşçevci duruşunu, troçkizme uzaklığını bir kez daha ortaya koyuyor. “Dostun” diyerek de Hart’ın troçkizmini belgeliyor.
İnternete baktığımızda Che’nin Stalin’e olan hayranlığını gizlemek için bu mektup tek bir cümle halinde yayınlandığını görüyoruz. Che, 1964 yılında yazdığı makalelerde sık sık Stalin’den alıntılar yapardı; bunu da Stalinizmi eleştirmek için yapmazdı. İki örnek vermek gerekirse “Finansal Bütçe Sistemi Üzerine”, “Banka, Kredi ve Sosyalizm” yazılarına bakılabilir. Che’nin Hart’a gönderdiği mektubu sergilemek istediklerinde beşinci maddeyi atıyor, altıncı maddeyi de kırpıyorlar. Cahilleri şaşırtmak için yapılan büyük bir sahtekarlık, kafa karıştırıcı bir tuzak bu.
Cehaletimizden yararlanarak başka bir aldatmacayı da atıyorlar önümüze: Che kendisi farkında olmasa da Troçkistmiş. Bırakın bunları! Bu kemiği başka köpeklere yutturun! Aynı şekilde şunu da açıklığa kavuşturmak gerekiyor: Che “sosyalist devrim ya da devrim karikatürü” derken Troçki’nin sürekli devrim tezine gönderme yapmıyordu. Che o sözleri söylediği sırada Küba devrimi demokratik devrim aşamasını geçmiş, sosyalizme kesintisiz biçimde geçiyordu.
MARKSİZM-LENİNİZME DÖNMEK
Küba Devrimi’nin içinde bulunduğumuz kritik günlerinde bu tür ideolojik sapmalara hiç yüz verilmiyor. Küba halkı liderleri etrafında kenetlendiğini ilan etti. Aynı zamanda doğru yolda olduklarını ve bu yolu inatla tuttuklarını ilan etmiş oldular. Miami’dekiler [Kübalı karşı-devrimci kaçakların büyük çoğunluğu ABD’nin Miami kentinde örgütlenmektedir –ç.n.] aldıkları hediyelerle mağaralarında pusuya yatmışken, kapitalizm açıkça adaya iktisadi baskı yaparken, her fırsatta devrime hakaretler yağdırırken, halkın parti çizgisine uzak eğilimlere kanması olanaksızdır. Troçkizm lümpen aydınların, asalakların, çenebaz kitapkurtlarının malzemesi olabilir ancak. Halk içi boş polemiklerle zaman kaybetmez; halk korkunç ambargonun ve işe yaramaz bazı bürokratların doğurduğu yokluk içinde yaşama savaşı verir. Bu iki kötülüğe karşı çare Marx ve Lenin’in orijinal tezlerine geri dönmek, Kruşçev ve onun devamcılarının miras bıraktığı revizyonizmle mücadele etmektir. Che’yi yeniden okumak onun Kruşçev karşıtlığını, bürokratizm yoluna girerlerse Doğu Avrupa’nın yıkılacağına yönelik öngörüsünü yeniden keşfetmektir. Che’nin “barış içinde bir arada yaşamak” ve “sosyalizme barışçıl geçiş” gibi Kruşçev’in en sevdiği tezlere karşı olduğu, destalinizasyona karşı çıktığı ortadadır. Che’yi itiraf edilmemiş bir troçkist gibi karikatürize etmek Küba Devrimi’nin temel ideallerine ihanet etmektir. Bütün bunlar Commandante’nin gözleri önünde gerçekleşiyor ve şimdilik bir tepki verilmiyor, o zaman soralım: burada oynanan oyun hangisidir? Glasnost mu? Solidarnosc mu? Bilmeyenler için söyleyelim, troçkistler bu iki akıma da destek verdiler.
--
Celia Hart’a karşı troçkizm hakkında
Celia Hart: Yalan Üretme Makinesi
Dante Castro / Rebelión / 27-10-2005
Celia Hart’ın, internette, biz sıradan Latin Amerikalıların ya da Devrime bağlı olmayı sürdüren Kübalıların asla erişemediği ölçüde söz hakkına sahip olduğunu görüyoruz. Hart’ın yazılarına geniş yer veren internet dergileri, ona karşıt görüşte olanların yazılarını büyük ölçüde sansürlemekte ve “stalinistlerin” yazılarından istisnai olarak eşantiyon örneklerle yetinmektedir. Bu ve diğer avantajları sayesinde, Bayan Hart, sözde “çoksesli” bir mecra olan internette hemen her yerde kabul gören yazılarıyla kendisini Küba Devrimi’nin tarihini ve özellikle de Ernesto Che Guevara’nın düşüncesini tahrif etme işine adamıştır. Şunun gibi cümleleri bu yöntem sayesinde telaffuz edebilmektedir: “Che’ye gelince; o Troçki’nin düşüncesini izlemiştir (ya da Troçki düşüncesinin en iyi yönlerini) , keza gerçekten bir devrim yapmak isteyen bir tek oydu.”
Aferin sana küçük hanım! ... Demek, gerçekten devrim yapmak isteyen kişi, otomatik olarak Troçki düşüncesinin izleyicisi oluveriyor. Bu mantıkla bu hükümden kurtulacak devrimci yoktur. Böylece ilk defa bilinçsiz troçkistlik diye bir olgunun varlığından haberdar oluyoruz. Böylesine talihsiz ve anlamsız bir operasyon yalnızca yaratıcısının cehaletini ortaya koymaktadır.
Che’nin ciddi biyografilerinin yazarlarından hiçbiri, daha önce böylesine zavallıca bir sonuca ulaşmamıştır. Che’nin eserini okumuş olan herkes, Celia Hart’ın yalan söylediğini kolayca farkeder. Birçok makale yazarak bir yandan Küba Devrimini savunuyor görüntüsü verirken, aynı anda öte tarafta Che’yi troçkize etme gibi bir girişimi, hak ettiği türden sıfatlarla tanımlamak durumundayız.
Kızamık
Celia Hart’ın polemik sanatında pek usta olmadığı açık. Ne de Marksizm hakkında yeterli bir bilgiye sahiptir, aynı şekilde, diyalektik materyalizm, Rus devrim tarihi ve Küba devriminin tarihi hakkında da pek bir şey bilmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Leon Troçki’nin “bilgece tutumlarını” bir okulçocuğu ruhuyla keşfetmiştir, Stalin’in işlediği suçlardan, KGB yönetimi altında Sovyet Gulag’ında öldürülen milyonlardan, vb. şeylerden büyük bir dehşete kapılmıştır. Troçkistlerle Marksist-Leninistler arasındaki eski tartışmaya aşina olanlar için, bu türden naiflik, komünist hareket içindeki çocukluk çağı hastalığının tipik bir göstergesinden başka bir şey değildir. Bu kısa süren kızamık, normalde okulçocuğu, komiser Troçki’nin suçlarını, Troçki’nin hatalarını, Lenin’le Troçki arasındaki polemiği vb. “keşfeder keşfetmez” sona erer. Ne var ki bu hastalığı aşamamış birisinin devrime uygun olmadığını biliriz. Özellikle de kişi mezuniyet çağı geldiğinde de hala kızamık çıkarmayı sürdürüyorsa.
Stalinist baskı altında öldürülen şu “milyonlar”ı örneğin bugün artık açık olan KGB arşivlerinde bulmak gerekir. Hiç şüphe yok ki, Bayan Celia Hart Arjantinli araştırmacı Rafael Poch’un Rusya’da hazırladığı çalışmasını ve çok sayıda Rus yazarın emperyalizmle işbirliği yapmış troçkizm tarafından şişirilen rakamları yalanlayan önemli çalışmalarını okumamıştır. Bu araştırmacıların hiçbirisi ne Stalinisttir, ne de hatta komünisttir. Gerçek sayıları binlerle ifade edilen 30’lu yıllardaki ölümler –evet bu ölümler olmuştur- troçkizm ve CİA’in hayalgücü marifetiyle milyonlara ve milyonlara dönüşüvermiştir.
Okulçocuğu küçük hanımımız sözde hümanist ikiyüzlülüğe kendisini bu kadar kaptırdığına göre, onu anarşistlerin ve anarko-sendikalistlerin komiser Troçki’ye karşı Kronştad ayaklanmasının kanlı bir şekilde bastırılmasındaki rolüyle ilgili eleştirilerini gözden geçirmeye davet etmemiz icap eder. Ya da daha iyisi Troçki’nin İspanya’daki troçkist parti POUM’u, İspanya İç Savaşı süresince “oportünist” olarak niteleyerek yüzüstü bırakmasıyla ilgili eleştirileri ele alabilirdi.
Celia Hart, olgun terimlerle tartışamamaktadır çünkü ele aldığı konu hakkındaki yeterliliği göründüğünden de azdır. Karşıtlarının makalelerini sansürleyen internetin dokunulmazlık şemsiyesi altına sığınmak zorundadır. Bizim makalelerimize bunları yayınlamayı reddeden aynı sitelerde yanıt verecektir. Ona sadece çocuksu damgası yemek ve Silvio Rodriguez’in (Kübalı bir şarkıcı –ç.n.) bir şarkısını mırıldanarak sorumluluklarından kaçmak kalıyor.
Troçkistler hükümlerini uzun zaman önce vermiştir
Ricardo Napuri, tanınmış bir Peru’lu troçkist, Che’yle bir konuşmalarından ona “Silvio Frondizi’yi (Arjantinli troçkist politikacı ve yazar –ç.n.) önerdiğini, ancak Che’nin ona troçkist olarak bilinen birisi olduğu için kuşkuyla baktığını” itiraf eder. Daha ileriki satılarda, Che’nin, Troçki’nin Sürekli Devrim kitabını okuduktan sonra kendisine “troçkist konumu oyalayıcı bir tutum olarak gördüğünü” söylediğini belirtir.
Benzer şekilde troçkist Gary Tennant “Che Guevara ve Kübalı troçkistler” makalesinde şunları iddia etmiştir:
“Bir stalinist tek parti devleti kurma düşüncesine sahip olan Che’nin ilk adımı, eleştirel-olmayan biçimde Sosyalist Halk Partisi (Küba Komünist Partisi o dönemde bu ismi kullanıyordu –ç.n.) kadrolarıyla 26 Temmuz hareketi kadrolarını 1961 yılında Birleşik Devrimci Örgüt adı altında yeni bir örgütlenme içinde bir araya getirmek oldu ve diğer devrimci grup ve eğilimlere karşı saldırılar ve baskı politikasını savundu, Bu saldırılardan sol içindeki Stalinizmi eleştiren Devrimci İşçi Partisi de nasibini aldı.”
Tennant daha ilerde:
“Hiç istisnasız biçimde, troçkistlerin Batista diktatörlüğü döneminde Mujalistalar diye anılan resmi sendikacılarla bağlantılı oldukları iftiracı gerekçesini kullanarak ve bunların ABD’nin Guantanamo’daki deniz kuvvetleri üssüne bir saldırı yapılmasını sağlamak için ajan-provokatörler olarak çalıştıklarını iddia ederek, Devrimci İşçi Partisi üyelerini aralıklarla keyfi olarak tutuklattı, bürolarını kapattırdı, onları uzaktaki adalara sürdü ve yayınlarını keyfi olarak toplattırdı. Onun ilk tavrı genel olarak bu şekildeydi. Şöyle derdi: [[Devrimin yanında olup, Küba Komünist Partisi’ne karşı olmak mümkün değildir. Devrim ve Komünist Partisi beraber yürür.]]”
Tennant yine de Che’nin zamanla troçkistlere karşı tutumunda belli bir “evrim” olduğunu not eder ancak şu noktayı da vurgular: “Che Guevara’nın Kübalı troçkistlere karşı tutumu sonuna kadar hiçbir anlamda troçkistlerden yana olmadı.”
Uluslar arası troçkizmin sözcülerinden Küba Devrimine karşı onu militarizmle, bürokratizmle, sosyalizmin deforme edilmesiyle, işçi düşmanlığıyla vb. suçlayan bunun gibi daha birçok saldırgan alıntılar yapmak mümkündür.
Devrimciler Montaner gibilerle aynı dili konuşmaz
Önceden de bildiğimiz gibi, Bayan Celia Hart, internetteki makaleleri ve aynı zamanda Marksizmin klasik eserlerini sonuna kadar okuyacak sabırdan yoksundur. Kendisine karşı olduğumuz kişiyi kaynak gösterenlere de karşıyız, Carlos Alberto Montaner gibi Küba Devriminin azılı düşmanlarına örneğin. Montaner bir yerde “… Küba’nın boğucu ideolojik Ortodoksluğu içinde troçkist bir eğilim olması benim ilgimi çekiyor. Kastro’ya karşı çıkan ilk Marksistler de troçkistlerdi zaten.” Bana kimin seni alıntıladığı söyle Celia, sana kim olduğunu söyleyeyim.
Evet biz Celia Hart’ın temsil etmediği Küba Komünist Partisi’nin çizgisiyle aynı dili konuşuyoruz. Okuyucu da KKP’nin tüm kongrelerinin belgelerine ulaşabilir, orada ne troçkizmin ne de onun şu ya da bu yorumunun desteklemediğini görebilir. Bu devrim troçkistler tarafından yapılmadı, aksine troçkistlerden zarar görmüştür, bu yüzden onları dışlamış ve sağlam biçimde Marksizm-Leninizm yolunu tutmuştur. Birisi 'umutsuz kızının' eline İsaac Deutschter’in “aydınlatıcı” kitaplarını tutuşturmuş olabilir. Bu birisi ayrıca Deutschter'in bir kitabına yazdığı sunuşta da, Stalin’in Troçki’ye göre dezavantajının, ikincisi en gelişmiş ülkeleri görme fırsatı bulmuşken birincisinin Rusya’dan dışarı çıkmamış olması olduğunu yazabilmiştir. Böyle bir dehayı analizindeki keskinliğinden dolayı kutlayalım. Ancak bizden, bu tartışmaya katılmamamızı istiyorlar, çünkü bu sorgulanamayacak bir kutsal inektir. Sözün kısası: biz Küba Devriminin özgün çizgisinin korunması davasında kutsal inekleri tanıyoruz, ne de kimsenin dokunulmazlığını. Perulu Manuel González Prada’nın dediği gibi, yarım ağızla konuşmanın çirkin sözleşmesini bozmak gerekir.
Yalan söyle, mutlaka inanan çıkar
“Guevarist troçkizm”le ilgili yorumlar, notlar ve makaleler Küba’nın devrimci yürüyüşüne karşı insanların duyduğu güveni zedelemeyi amaçlıyor. Yeni yetmeler ve eğitimsiz insanlar bu çiziktirmelerle karşılaştıklarında bunların yarattığı yanlış izlenimin etkisinde söylenen her şeyin gerçek olduğunu zannedebilir. Ciddi çalışmaları okuyamadan önce, yazar hanımın ateşli safsatalarına pekala inanabilir.
Celia Hart, Devrime karşı değil, gerçeğe karşı komplo kuruyor. Oysa, Che’nin kendi tamamlanmış eserlerini okuyan her öğrenci onun gerçek ideolojik bağlılığının ne olduğunu ve bunun troçkizmden ayrılığını kendisi açıkça görebilir.
Bir hafta önce, o da kendisini Che’nin anısına saygı ışığı altında göstermek isteyen ve hayatında işçi sınıfıyla en ufak bir ilişki kurmamış bir troçksit liderle keskin bir polemik yapmak zorunda kaldık. Bu pek zavallı kimse yazarının köylücü, popülist olduğunu ve Marksist olmadığını kanıtlamak için Che’nin Gerilla El Kitabı’nı kullanılıyordu, çünkü burada işçi sınıfından söz edilmiyordu. Bu tip konumlar Che’nin sosyalist devrimin öncüsünün sanayi işçi-sınıfı olduğunu açıkça belirttiği diğer eserlerinden alıntılarla kolayca gülünç duruma düşürülür. Bu yüzden biz genç dostlarımıza sözlü curcunalar yerine baştan sona ve sistemli okumaları öneriyoruz.
Troçkizmin kafa karıştırmayı amaç edinen vaazı birçok kimseyi hazırlıksız yakalar. Bu politikanın gözde sloganın şu olduğunu anlıyoruz: yalan söyle, mutlaka inanan çıkar. Bizim tavrımız ise Devrim düşmanlarının desteğini alan her türden ideolojik sapmayla yığınların önünde açık ve sakınmasız tartışmadır.
Amauta José Carlos Mariátegui’nin çok yerinde olarak dediği gibi: “troçkizm sadece hiçbir zaman somut ve kesin formül biçimini almayan bir teorik radikalizmi bilir.” Ancak günümüzde troçkizmin kirli tohumlarını yayabilmek için gerekli unsurlara sahip olduğunu eklemeliyiz. Günümüzde, en azından şimdiki ideolojik çiçek açma döneminin sonuna kadar zarar vermeyi sürdürecek pek muhteşem bir sözcüye de kavuşmuşlardır.
Bayan Hart diyor ki: “Ve artık düşüncelerime karşı saldırıları yanıtlamakla daha fazla uğraşmak istemiyorum, Silvio Rodriguez’in şarkısındaki gibi: benden nefret edenlerin ve beni sevenlerin, benimle eğlenmelerini affetmeyeceğim.” Biz de ona diyoruz ki: bundan daha eğlenceli olamazdın.
* Dante Castro Arrasco, anavatanı Peru'da olduğu gibi Küba'da da edebiyat ve eğitim alanında çok sayıda ödülün sahibi olan devrimci bir yazardır. 1994 yılından beri Küba'da yaşamaktadır.
Lev TroçkiLev Davidoviç Troçki (Rusça: Л е в Д а в и д о в и ч Т р о ц к и й ; aslında Leyba Davidoviç Bronşteyn; Rusça: Л е в Д а в и д о в и ч Б р о н ш т е й н ;) , (d. 7 Kasım 1879 Yanovka, Ukrayna - ö. 21 Ağustos 1940 Coyoacán, Meksika) Bolşevik siyasetçi, devrimci, Marksist teorisyen. Sovyetler Birliği'nin ilk yıllarında etkili bir siyasetçiydi. Dışişlerinden Sorumlu Halk Komseri görevini alan ilk kişi, Kızıl Ordu'nun kurucusu ve komutanı, Savaştan Sorumlu Halk Komiseri oldu. Josef Stalin ile giriştiği siyasi mücadeleyi kaybedince resmi görevlerden alındı. Troçki en önemli Marksist teorisyenlerden biridir, görüşleri Troçkizm adıyla anılır, Stalin ve Mao'nun görüşlerine karşı en önemli muhalefet hareketini oluşturur.
Leon Davidoviç Bronştayn adıyla Yanovka’da küçük toprak sahibi bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Troçki adını 1902 yılından itibaren kullanmaya başlamıştır.
1917 Rus devrimi'nin önde gelen isimlerindendir. Sovyetler Birliği'nin kurulmasında, ihtilâl sonrası iç isyanların ve ayaklanmaların bastırılmasında birinci derecede rol oynadı. Kızılordu`nun kurucusu olarak kabul edilir. Lenin'in ardından Sovyetlerin ikinci adamı oldu. Lenin'in ölümünden sonra Stalin ile giriştiği iktidar mücadelesini kaybetti ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Konu başlıkları [gizle] 1 Hayatı 1.1 Rus Devrimi (1917) 1.2 1918 1.3 Stalin`le mücadelesi ve sürgün 2 Dış Bağlantılar
Hayatı [değiştir] Lev Troçki'nin Büyükada'da 1929 ile 1933 yılları arasında yaşadığı eviTroçki, 1879 yılında Güney Ukrayna'da bulunan Kerson'da doğdu. Ailesi Yahudi olmasına rağmen evde konuşulan dil Rusça ve Ukrayna dili idi. Dokuz yaşlarında iken Odessa'da bulunan teyzesinin yanına giderek burada eğitim gördü. Daha sonra eğitimine devam etmek gayesiyle Nikolayev'e gitti. Matematik ve hukuk alanında yüksek öğrenim yaptı. Öğrenciliği sırasında sosyal demokrat çevrelerle temasa geçti ve devrimci gruplara dahil oldu. Marksizm görüşünü benimsedi. Bu fikirlerin etkisiyle, Güney Rusya İşçi Birliği adlı gizli bir örgütün kurucuları arasında yer aldı. 1898 yılında bu gizli örgüte mensubiyetinden dolayı Çarlık polisi tarafından yakalanarak hapse konuldu. İki yıl tutuklu kaldı.
Hapis hayatından sonra Sibirya'ya sürgüne yollandı. 'Troçki' takma adını bu sırada kullanmaya başladı. Yaklaşık iki yıl sürgün kaldıktan sonra firar ederek önce Viyana'ya, akabinde Londra'ya gitti, burada Lenin'le buluştu. Bir yıl sonra Londra'da toplanan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisinin kongresine katıldı. Bu kongrede parti içinde Bolşevikler ve Menşevikler olmak üzere iki hizip oluştu. Bolşevik Lenin'e karşı Troçki Menşevik kanatta yer aldı. Ancak, bir yıl sonra Menşeviklerin görüşlerine katılmadığını belirterek Menşeviklerden ayrıldı. 1917 yılında devrim öncesinde Lenin'in davetiyle Bolşeviklere katıldı. Lenin'n Nisan Tezleri'ni kaleme almasından sonra aralarında teorik bir fark da kalmadığından 1917'de Bolşeviklere katılmıştır.
1897'de mücadeleye Narodnik (halkçılık hareketi) düşünceleri savunarak atıldı. Sürgün şartlarında okuduğu Marksist klasiklerin etkisiyle bir süre sonra kendisini dönemin devrimci akımı olan 'Sosyal Demokrat' ilan etti. 4 Mayıs 1917'de ülkeye döndüğünde geçici hükümete karşı Bolşevik Parti'ye yakın bir tutum aldı ve onunla birlikte hereket etti. Lenin 'son yazıları' dahil olmak üzere iki metninde Troçki için 'aramızdaki son bolşevik olmasına karşın, kabul etmeliyiz ki en yetenekli bolşevik odur' demiştir.
Rus Devrimi (1917) [değiştir]Troçki, Rusya'ya döndükten sonra Petrograd Sovyeti Başkanlığına seçildi. Bu sıfatıyla Rus ihtilalinin alt yapısının hazırlanmasında, ayaklanmaların örgütlenmesinde ve yönetiminde aktif ve önemli bir rol üstlendi. İhtilalin gerçekleşmesinde ve Rus Çarlığının yıkılmasında büyük pay sahibi oldu. Devrim sonrasında Sovyetler Birliği'nin önemli adamlarından birisi haline geldi. Önce Dışişleri, daha sonra Savaş Bakanlığına getirildi. En önemli faaliyeti ise Kızılordu ile ilgili olanıdır. Başkumandan sıfatıyla Kızılordunun kurulması görevi kendisine verildikten sonra bunu gerçekleştirdi. İhtilal sonrası meydana gelen karışıklıklar ve iç ayaklanmalar boyunca bu orduyu idare etti. Troçki, Komünist Enternasyonal`in kurulmasında da önemli rol oynadı. İlk dört kongrenin programları ve bildirileri kendisi tarafından hazırlandı. Meydana gelen sorunların çözümünde sergilediği farklı tutum ve fikirler sebebiyle, parti çoğunluğuyla ters düştü.....
1918 [değiştir]I. Dünya Savaşı'nda Rusya’nın yenilgisini onaylayan Brest-Litovsk Antlaşmasını imzalamak için görevlendirilmişse de,Troçki, Sovyetler Birliği'nin yer altı ve yer üstü kaynaklarını başka devletlere bırakmasını öngördüğü gerekçesiyle bu anlaşmayı imzalamadan geri döndü. İnşa aşamasında olan Sovyetler Birliği'nin iç sorunlarıyla uğraşırken, dışa karşı bu tavizin verilebileceği düşüncesiyle Brest Litovsk Antlaşması Troçkî'nin yerine görevlendirilen Kamanev tarafından imzalandı. Bu antlaşma ile Rusya 1878 yılında ele geçirdiği Kars, Ardahan ve Batum'u Osmanlı İmparatorluğu’na geri veriyordu.
Stalin`le mücadelesi ve sürgün [değiştir]Lenin'in 1924 yılındaki ölümünden sonra partinin elinde tüm yetkileri toplamaya başlamış olan Stalin ile iktidar mücadelesine girişti. Bu mücadelede giderek güç kaybetti ve teker teker elinde bulunan yetkileri kaybetti. Önce Savaş Komiserliği görevinden alındı. Daha sonra Siyasi Büro ve akabinde Komünist Enternasyonal yürütme kurulu merkez komitesinden alındı. Taraftarlarının St. Petersburg'da sokak gösterilerine kalkışmalarından sonra parti üyeliğinden de atıldı. Böylece iki yıl zarfında tüm yetkileri elinden alındı.
1927‘de yapılan XV. Komünist Kongre’de parti üyeliğinden atıldı ve sürgün hayatı Kazakistan'da Alma Ata yakınlarındaki Semyonov-Tiyanşansky bölgesinde başladı. Bu sürgün sırasında 9 Haziran 1928’te, 26 yaşındaki Nina adındaki kızını Moskova’da kaybetti. Nina’nın kocası da Troçki’nin sürgününden önce tutuklanmıştı. 18 Ocak 1929 tarihinde Sovyet Ceza Kanunu’nun 58/10 maddesine göre karşı devrimcilik ve yasa dışı Sovyet partisi kurmak suçlamasıyla Sovyetlerden kovuldu. 1929-33 yılları arasında İstanbul Büyükada'da sürgün hayatı yaşadı.¹ Kaldığı yer çok sıkı güvenlik önlemleriyle korundu. Düzenli olarak balığa çıkardı, yemek seçmez, sigara içmez yanında da içilmesine izin vermezdi. Sakin bir hayat sürdü, bu sırada bazı hatıra ve düşüncelerini kaleme aldı ve yayınladı. Bu anlamda İstanbul yılları onun için verimli geçtiği gibi olaylı da oldu. 20 Şubat 1932’de Stalin tarafından Sovyet vatandaşlığından atıldığında İstanbul'daydı. İstanbul'da yazdığı kitapları; Sürekli Devrim, Stalin Grubunun Hatası, Rus Devrimi Tarihi, Çin Devriminin Sorunları, Hayatım ve diğer bazı eserlerdir. 1933 Ocak ayında diğer kızı Zina, Hitler rejiminin altında Berlin’de intihar etmeye zorlandı. Bu olay onun ruh dünyasını sarsmış olmasına karşın, mücadele disiplininden hiç kopmadı. (Daha sonra oğlu Lev Sedov da öldürülecektir.) 17 Temmuz 1933’te aldığı vizeyle İstanbul'dan ayrılarak Fransa'ya giden Troçki burada 2 yıl kaldı ve sınırdışı edildi. Akabinde Norveç'e gittiyse de burada da 2 yıl kaldıktan sonra terk etmek zorunda kaldı. 9 Ocak 1937'de Meksika'ya sığındı ve Mexico'ya yerleşti. Dördüncü Enternasyonal'in inşasına başladı. Uluslararası Sosyalist Devrim İçin Mücadelesini bu merkezden ölene kadar sürdürdü.
1940 yılında GPU ajanı olan Ramón Mercader adlı Stalinist bir İspanyalı, gazeteci kılığında, röportaj yapmak bahanesiyle kaldığı evine gitti. Fırsat bulunca başına kazmayla vurmak suretiyle ağır şekilde yaraladı. Troçki saldırganla boğuştuğu sırada odaya giren Troçki'nin korumaları Mercader'e saldırdı. Troçki korumalarına 'Onu öldürmeyin, bu adamın anlatacak bir hikayesi var.' diye seslendi. Aldığı yaranın etkisiyle Troçki ertesi gün öldü. Ölümünden önce iki kez bilinci yerine gerdi, ilkinde eşine 'Burjuva basına iyi malzeme olduk' diyerek ölümle yüz yüze geldiği bir anda cesaretini yitirmediğini gösterdi. Bir sonraki bilincin geri gelişi ise son sözlerini sarf etmesini sağladı. Bu sözler: 'Dördüncü Enternasyonal'in zaferinden eminim, ileri! ' olmuştur TROÇKİDE KOMÜNİSTTİR FAKAT BEŞ BÜYÜK ÖNDER KOMÜNİSTEN DIŞ SAYILIR
Kendisi ayrıca 1930'larda istanbula gelmiştir.Kızıl Ordu'nun kurucusu ve komutanı.Stalin'in canını fena halde sıkmıştır.Zaten sonraları meksikada kafasına balta yiyerek ölmüştür.çoğuna göre bunu stalinin yaptırttığı söylenir
LEV DOVİDEVİÇ TROÇKİ MARKSİZM&LENİNİZMİN Işığında harmanlanmış ve proleterya çizgisi uğruna mücadele etmiş ENTARNOSYONALİST İŞÇİ SINIFININ Sönmez bir neferidir.
Devrimi aydınlatan, Kahlo gibi
bir azimi etkileyen güneş!
Rus sosyalistlerden.
Devrimci Frida Kahlo'nun düşüncelerinde
rol oynayan ve Kahlo'yu Sosyalist Partilere üye
olması için yönlendiren. Ayrıca sakat bir evliliği
sürdüren Kahlo ile ilişki yaşamıştır.
bir efsanedir bana göre..tabi ki katı bazı stalinist sevmez hatta hain kabul ederler ama bu tam bir beyin ve pratik adamıydı....
TROÇKİ VE TROÇKİZMİN YALANLARINDAN BİR KAÇI
YALAN 1: “Troçki gerçek bir Leninisttir”
“Lenin’in, oyundaki bu eski elin, Rus işçi hareketinde geri olan ne varsa hepsinin bu profesyonel sömürücüsünün sistematik olarak başvurduğu zavallıca rezalet çıkarmalar, anlamsız bir takıntı görüntüsü veriyor... Leninizmin bütün gövdesi yalan ve çarpıtma üzerine kurulmuştur ve çürüyüşünün zehirli öğelerini kendi içinden doğurmaktadır.” (Troçki, Chkheidze’ye Mektup, Nisan 1913)
Troçkistler, Troçki'nin bu yazdıklarını, bu anlayışın Rus devrim tarihi açısından anlamını ve aklanmasının ne kadar zor olduğunu bilirler ama anti-marksist görüşlerini yeni-yetmelere “Leninizmin gerçek temsilciliği” olarak yutturmak için bunların sözünü pek etmezler.
Lenin ise Troçki'nin bu görüşlerini çok iyi biliyordu ve bolşeviklerle Troçki'nin görüşleri arasındaki farkı şöyle açıklamaktadır:
“Troçki'den ayrılıklarımız nelerdir? Bunu herhalde bilmek istersiniz. Kısaca – o bir Kautskycidir, yani, Enternasyonal'de Kautskycilerle ve Rusya'da Chkheidze'nin parlamento grubuyla birliği savunmaktadır. Biz böyle bir birliğe kati suretle karşıyız... Troçki şimdi Örgütlenme Komitesine (Akselrod ve Martov) karşı ama Chkheidze'nin Duma grubuyla birlikten yana! ! Biz kesin olarak karşıyız”
(Lenin, Henriette Roland-Holst'a Mektup 1916)
YALAN 2: “Troçki tutarlı bir Marksisttir”
“Troçki’nin şimdiye kadar marksizmle ilgili herhangi bir önemli sorunda sağlam bir görüşü olmamıştır. O her zaman, şu ya da bu görüş ayrılığının yarattığı “yarıklara sızma” yolunu bulur, ve ikide bir taraf değiştirir. Şu anda bundçuların ve tasfiyecilerin dostudur. Ve bu baylar Parti'nin öngördüğü hizayı durmadan bozanlardır.”
(Lenin, “Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı”, 1914)
YALAN 3: “Troçkist “Sürekli Devrim” kuramı Marksist bir kuramdır”
“İşçi sınıfı hareketi içindeki yirmi yıllık ideolojik savaşımın tarihini görmezden gelen ya da çarpıtan kişiler (tasfiyeciler ve Troçki gibi) işçilere çok büyük bir zarar vermektedir.”
“Troçki 1901-1903 arasında ateşli bir İskracıydı, o kadar ki Ryazanov onun 1903 kongresindeki rolünü 'Lenin'in çomağı' olarak betimliyordu. 1903 sonunda, Troçki ateşli bir Menşevikti, yani, İskracıları terketmiş ve Ekonomisteler katılmıştı. 'Eski İskra'yla yenisi arasında bir uçurum vardır' diyordu. 1904-1905'te, Menşevikleri de terketti ve kararsız bir konuma geçti, şimdi Martinov'la (Ekonomist) işbirliği yapıyor, şimdi de “saçma bir şekilde Sol sürekli devrim kuramını” ilan ediyor. 1906-1907'de Bolşeviklere yaklaştı ve 1907 baharında Rosa Luxemburg'la aynı fikirde olduğunu ilan etti.
Dezentegrasyon döneminde, uzun bir 'hizipçi-olmayan' kararsızlıktan sonra, yeniden sağa geçiyor ve Ağustos 1912'de tasfiyecilerle bir blok kuruyor. Şimdi tekrar onları da terketti, ancak özünde onların baştansavma fikirlerini tekrarlayıp duruyor.”
(Lenin, İşçi Sınıfı İçinde İdeolojik Savaşım, 1914)
Böylece yalnızca Troçkist “Sürekli Devrim” kuramının ne kadar tutarlı bir Marksist kuram olduğunu değil, Troçki'nin ne kadar tutarlı bir devrimci olduğunu da Lenin'den öğrenmiş oluyoruz.
YALAN 4: “Tek Ülkede Sosyalizm” Stalin'in bir uydurmasıdır ve anti-marksist bir kuramdır”
“Dünya (ama Avrupa değil) Birleşik Devletleri, komünizmin tanı zaferi demokratik devlet de dahil bütün devletlerin kesin olarak ortadan kalkmasına yol açmadıkça, sosyalizmle ilişkilendirdiğimiz ulusların birliği ve özgürlüğünün devlet biçimidir. Kendi başına bir şiar olarak 'Dünya Birleşik Devletleri' şiarı ise pek doğru değildir, çünkü birincisi, sosyalizme tekabül eder; ikinci olarak, bu şiar, tek ülkede sosyalizmin zaferinin imkansızlığı yönünde ve böyle bir ülkenin diğer ülkelerle ilişkileri hususunda yanlış düşünceler yaratabilir.
Ekonomik ve politik gelişmenin eşitsizliği, kapitalizmin mutlak bir yasasıdır. Buradan sosyalizmin zaferinin başlangıçta az sayıda ya da hatta tek bir kapitalist bir ülkede mümkün olduğu sonucu çıkar. Kendi ülkesinde kapitalistleri mülksüzleştirdikten ve sosyalist üretimi örgütledikten sonra, bu ülkenin muzaffer proletaryası, diğer ülkelerin ezilen sınıflarını kendi yanına çekerek, o ülkelerde kapitalistlere karşı ayaklanmayı körükleyerek ve hatta gerekirse sömürücü sınıflara ve onların devletlerine karşı askeri şiddete başvurarak kapitalist dünyaya karşı ayaklanacaktır. Proletaryanın burjuvaziyi alaşağı ederek zafer kazandığı toplumun politik biçimi, söz konusu ulusun ya da ulusların proletaryasının güçlerini, henüz sosyalizme geçmemiş devletlere karşı mücadelede gittikçe daha çok merkezileştiren demokratik cumhuriyet olacaktır.'
(Lenin, Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine, 1915)
YALAN 5 (KUYRUKLU YALAN) : “Lenin Nisan 1917'den Sonra Troçki'nin “Sürekli Devrim” Kuramını benimsedi ve Aşamalı Kesintisiz Devrim düşüncesini reddetti.”
Önce devrimin hemen öncesinde, 1915 yılında Lenin'in Troçki'nin “şahane” Sürekli Devrim kuramına nasıl baktığını görelim:
'Yaklaşan devrimde sınıf ittifaklarını açıklığa kavuşturmak devrimci bir Partinin baş görevidir... 'Naşe Slovo'da bu görev Troçki tarafından doğru çözülmüyor; o 1905 yılındaki 'orijinal' teorisini tekrarlıyor ve hayatın on yıldan beri bu şahane teorinin yanından gelip geçmemesinin nedenleri üzerine düşünmek istemiyor.”
Troçki'nin orijinal teorisi Bolşeviklerden, proletaryanın kararlı devrimci mücadele ve siyasi iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi çağrısını ödünç alırken, Menşeviklerden ise köylülüğün rolünün 'yadsınmasını ödünçalıyor'... Bununla 'Troçki gerçekte, köylülüğün rolünün 'yadsınması'ndan köylülüğü devrim için harekete geçirmekte irade yetersizliğini anlayan Rusya'daki liberal işçi siyasetçilerine yardım ediyor! '
(Lenin, Devrimde İki Çizgi Üzerine, 1915)
Acaba Lenin Nisan 17'de ya da daha sonra herhangi bir tarihte, bu görüşlerini değiştirmiş, alaya aldığı Troçki'nin 'Sürekli Devrim' kuramını benimsemiş midir? Bütün demagoji ve çarpıtmaların önüne bir kerede geçmek için biz en iyisi 1923 yılında yazılmış olan ve Lenin'in, “Vasiyeti” olarak da bilinen en son yazılarından birine bakalım:
'Onların (II. Enternasyonal kahramanlarının) Batı Avrupa sosyal-demokrasisinin gelişme seyri içinde ezberlemiş olduğu ve bizim sosyalizm için henüz olgun olmadığımız, onlar arasında çeşitli 'allame' bayların vurguladığı gibi, bizde sosyalizm için objektif ekonomik önşartların olmadığı şeklindeki argümanı... son derece basmakalıptır. Ve hiçbirinin de aklına kendi kendine şöyle sormak gelmiyor: Devrimci bir durumla, birinci emperyalist savaşta ortaya çıkmış olduğu gibi bir durumla karşılaşan bir halk, durumunun çaresizliğinin sonucu, kendisine hiç olmazsa, uygarlığın daha da ilerlemesinin pek de alışılmış olmayan koşullarım elde etme şansını sunan bir mücadeleye atılamaz mı'...
'Eğer sosyalizmi yaratmak için belirli bir kültür düzeyi gerekli ise (ki bu belirli 'kültür düzeyi'nin ne olduğunu kimse söyleyemez) , neden işe ilk önce bu belirli düzeyin koşullarını devrimci yoldan elde etmekle başlayıp, ve sonra da işçi-köylü iktidarı ve Sovyet düzeni temeli üzerinde ilerleyip diğer halklara yetişmeyelim'...
'Sosyalizmi yaratmak için, diyorsunuz, uygarlık gereklidir. Mükemmel. Peki ama, daha sonra sosyalizme doğru ileri harekete başlamak üzere niçin ilk önce çiftlik sahiplerinin kovulması ve Rus kapitalistlerinin kovulması gibi uygarlığın böylesi önkoşullarını bizde yaratamayacak olalım? Normal tarihsel düzenin böylesi biçim farklılaşmalarının caiz olmadığını ya da imkansız olduğunu hangi kitapta okudunuz ki? '
(Lenin, Devrimimiz,Zuhanov'un Notları Vesilesiyle, 1923)
Lenin'in Ekim Devriminden yıllar önce, devrimin arifesinde ve devrimden sonra özü bakımından aynı olan ve aynı kalan yukarıdaki görüşleriyle, Troçki'nin “şahane” Sürekli Devrim kuramını dayandırdığı temeli karşılaştırınız:
“Sürekli devrim” teorisi olarak adlandırılagelen görüşler, yazarın kafasında tam da 9 Ocak ile 1905 Ekim grevi arasındaki sürede şekillenmişti. Bu oldukça iddialı ifade, Rus devriminin doğrudan burjuva hedeflerle ilgili olmasına rağmen, bu hedeflerde çakılıp kalamayacağı; devrimin proletaryayı iktidara yerleştirmeksizin kendi acil burjuva görevlerini çözemeyeceği düşüncesini anlatır. Ve proletarya, iktidarı bir kez eline aldığında, devrimin burjuva çerçevesine hapsolma konumunda kalamazdı. Tersine, proletaryanın öncüsü, tam da zaferini garantilemek için, egemenliğinin çok erken aşamalarında yalnızca feodal değil, aynı zamanda burjuva mülkiyet ilişkilerinin içinde de son derece derin gedikler açmak zorunda kalacaktı. Böyle yapmakla proletarya, yalnızca, devrimci mücadelesinin ilk aşamaları boyunca kendisini destekleyen tüm burjuva gruplarla değil, kendisiyle işbirliği yaparak iktidara geldiği köylülüğün geniş kitleleriyle de düşmanca bir çatışmaya girecekti.
Geri bir ülkede, bir işçi hükümeti ile köylülüğün ezici çoğunluğu arasındaki çelişkiler yalnızca uluslararası bir ölçekte, bir dünya proleter devrimi arenasında çözülebilirler.”
(Troçki, 1905, Önsöz, Tarih Bilinci Yay.)
Bütün bunlar Lenin'in devrim kuramı konusundaki görüşlerinin, Marx'ın bilimsel Kesintisiz Devrim kuramının bir çarpıtılması olan Troçki'nin “anti-aşamacı” “Sürekli Devrimciliği” bilim-dışı yönüne hiçbir zaman sapmamış olduğunu anlatmak için yeterli olmuyorsa, 1905 ve 1921 yılındaki şu iki yazısı karşılaştırmalıdır:
'Demokratik devrimden derhal, gücümüz ölçüsünde, bilinçli ve örgütlü proletaryanın gücü ölçüsünde, sosyalist devrime geçmeye başlayacağız. Biz kesintisiz devrimden yanayız. Yarı yolda durmayacağız...
Maceracılığa kapılmadan, bilimsel vicdanımıza ihanet etmeden, ucuz şöhret peşinde koşmadan, yalnızca şunu söyleyebiliriz ve söylüyoruz da: Yeni ve daha üstün bir göreve, sosyalist devrime mümkün olduğu kadar çabuk geçişi, bize, proletarya partisine, daha da kolaylaştırmak için, demokratik devrimi gerçekleştirmesinde tüm köylülüğe vargücümüzle yardım edeceğiz.' (Bkz. Lenin, 1905, Seçme Eserler, C. 3, s. 138. [türkçesi. s. 138.—İnter Yayınları.])
Ve onaltı yıl sonra, iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesinden sonra Lenin, bu konu üzerine şunları yazıyordu:
Kautsky, Hilferding, Martov, Çernov, Hillquit, Longuet, MacDonald, Turati ve 'ikibuçukuncu' marksizmin tüm diğer kahramanları... burjuva-demokratik ve proleter-sosyalist devrim arasındaki karşılıklı ilişkiyi anlayamadılar. Birincisi, ikincisine geçer. İkincisi, geçerken birincisinin sorunlarını çözer. İkincisi, birincinin eserini pekiştirir. İkincisinin birinciyi ne derece geçmeyi başaracağını mücadele, ve yalnızca mücadele tayin eder.' (Bkz. Lenin, Seçme Eserler, C. 6, s. 514.
[türkçesi. s. 519. —İnter Yayınları.])
WWW.STALİNKAYNAK.COM
Hart Usulü Troçkizm Hakkında
Dante Castro* / 2005-10-5
Küba sınırları dışında büyük gelişme; Celia Hart troçkist oldu. Artık o sorumsuzca kalem oynatan, resmi çevrelerin desteğini alan bir yıldız sayılır; çeşitli uluslardan gazetecilerin ve karşı-devrimci kalemşörlerin yıldızı. Bu durumu en fazla alkışlayan da Fidel’in düşmanı Alberto Montaner’den başkası değil: “...rejimin sıkıcı ortodoks ideolojisinin içinden troçkist bir eğilimin çıkması bana ilginç geldi. Castro’ya ilk karşı çıkan Marksistler tam da troçkistler olmuştur.”
Kapitalizmin (dış düşman) ve bürokratizmin (iç düşman) kötülüklerine karşı Küba’da sosyalizmi savunan bizler için bu troçkist sızma ne “demokrasi” ne de “çoğulculuk” anlamına geliyor; buna olsa olsa ideolojik çözülme denir. Üretim araçlarını toplumsallaştırmış ve sosyalist ekonomiye geçmiş bir ülkede troçkist reçete tutmaz. Sosyalizme kesintisiz geçişi anlatan şu utangaç terim, sürekli devrim, zaten sosyalist düzende yaşayan Küba’da bir şey ifade etmez. Bunlar, enternasyonalist görevlerini her zaman yerine getiren devrimcilere bilmiş bilmiş devrimin uluslararası karakteri olduğunu vaaz ediyorlar. Küba Devrimi’nin tek ülkede sosyalizmi korumak adına proleter enternasyonalizmini reddettiğini kim iddia edebilir? Harry Villegas’ın çok güzel ifade ettiği gibi: “Mutlak bir fedakarlık ruhuyla hareket eden bütün Kübalı enternasyonalistlerin kahramanlığını ve büyüklüğünü anlatmaya sözcükler yetmez.”
Klasik troçkizmin başka bir tehlikesi de partinin ve halkın birliğini bozmak olabilirdi. Ama bu doktrin hiç kök salamayacağı topraklara düştü. Troçkistler, Uluslararası Kitap Fuarı’na (Havana, Şubat 2005) üç stand kitapla geldiler ama Küba halkı bunlara en ufak bir ilgi göstermedi. Üç yayınevi istedikleri satışları yapamadı, çünkü halk bilgedir. Aynı anda Casa de Las Americas’ın dergisinde, derginin sürekli okuyucularını şaşırtarak, troçkist eğilimli makaleler yayınladılar. Buna paralel olarak Hugo Chavez eserlerini okumadığı Troçki’yi öven sözler sarfetti.
Marksizm-Leninizm bütün devrimci partiler arasında asgari ortak temeli sağlarken troçkizm azami bölücü olma görevini sürdürüyor. Demokratik merkeziyetçilik ve birlik-eleştiri-birlik formülü troçkistlerin talep ettiği parti içinde fraksiyon yaratma özgürlüğünü içermez. Zaten troçkistlerin bu bölücülüğü bizzat troçkist hareketin sürekli bölünmesinden, mikro grupçuklara ayrılmasından ve atomize olmasında açıkça görülür. Küba’ya da bölünmeyi mi öneriyorlar?
Celia Hart hangi troçkizmi kastediyor? ... Moreno’yu mu, Pablo’yu mu, Lora’yı mı, Posadas’ı mı, Mandel’i mi? Hangisinin çizgisini kastediyor? Birleşik Sekreteryayı mı, Komünist Ligi mi, Dördüncü Enternasyonal Yeniden Kuruluş’u mu? Bunlara hiçbir zaman yapmadıkları ve yapmayacakları devrim için yapılan tartışmalardan doğan son saniye bölünmelerini de ekleyebiliriz. Troçkizm pek çok cephede çarpışır ve bunların arasında üç cephe öne çıkar: (bağımlı oldukları) kapitalizme karşı, Stalinizime karşı ve diğer troçkistlere karşı.
İnterneti şöyle bir gezin, troçkistlerin Küba Devrimi’ni Stalinist diye kötülediklerini göreceksiniz. Troçkizm hiçbir zaman Fidel Castro’nun müttefiği olmadı; tam tersine. Onu bürokratizmle, otoriterizmle, militarizmle, gerillacılıkla ve bunun gibi şeylerle suçladı. Emperyalizmin uşakları Celia Hart’ın bu dönüşünden işte bu yüzden bu kadar memnunlar.
Latin Amerika ve Avrupa’da troçkizmin burjuva aydınların, kısa bir süre solcu kalacak isyankar öğrencilerin ve ayrıcalıklı kastların afyonu olması bir tesadüf değildir. Yönetici kastın çocuklarının da ünlü figür Lev Davidoviç Bronstein’a, o “anlaşılmamış”, “kurban gitmiş” adama, reel sosyalizmin sonunu ilan eden peygambere aşık olması da tesadüf değildir.
PUSUDAKİ TROÇKİZM
Celia Hart’ın bu dönüşüne şaşıranlar var; bu kişiler Celia’nın babası Armando Hart’ın kızına Isaac Deutschter’in ilk kitaplarını verdiğini okuyunca daha da çok şaşırıyorlar. İşte bu yüzden Bay Hart tarafından Deutscher’in Stalin hakkındaki kitabına yazdığı önsöze değinmenin zamanıdır. Ama bu şaşkınlığı biraz yatıştırmak için Armando’nun her zaman bir Troçki hayranı olduğunu söyleyelim; Che’nin mektupları da buna tanıklık ediyor. Che’nin [Küba’da kısa süre önce yayınlanan, Eylül/1997 Contracorriente dergisi, yıl 3, sayı 9] Kongo’ya giden Kübalı gerilla grubuyla beraber yola çıktıktan sonra, Tanzanya’dayken, Küba’ya ve oradan da Bolivya’ya gitmeden önce yazdığı mektubu okuyalım:
Che beşinci maddede şunları söylüyor:
“Burada Marx’ın, Engels’in, Lenin’in, Stalin’in [orijinal metinde Stalin’in altı çizilerek vurgulanmış] ve diğer büyük Marksistlerin bütün eserlerini basmak gerekir. Örneğin kimse Rosa Lüksemburg’u okumadı; Luxemburg Marx’ı eleştirirken bazı hatalar yapsa da (üçüncü cilt) şehit olmuş ve emperyalizme karşı içgüdüleri bizimkine göre daha yüksek bir devrimcidir.”
Daha sonra altıncı maddede:
“Bunların yanı sıra, gelmiş geçmiş ve bir şeyler yazmış bütün büyük revizyonistleri de (isterseniz Kruşçev’i de dahil edin) , -şimdiye kadar hiç olmadığı kadar iyi biçimde analiz edilmiş olarak- yayınlamak gerekiyor, dostun Troçki de bunların yanına koyulmalı, öyle görünüyor.”
Hala anlaşılmıyor mu? Zaten açık olanı bir de biz açıklayalım. Che, Kruşçev’in başlattığı topyekün bir destalinizasyon döneminde, Stalin isminin altını çiziyor, Kruşçev’i, “senin dostun” Troçki’nin yanında “gelmiş geçmiş ve bir şeyler yazmış büyük revizyonistler” listesine ekliyor. Che Marksist-Leninist, anti-revizyonist, anti-Kruşçevci duruşunu, troçkizme uzaklığını bir kez daha ortaya koyuyor. “Dostun” diyerek de Hart’ın troçkizmini belgeliyor.
İnternete baktığımızda Che’nin Stalin’e olan hayranlığını gizlemek için bu mektup tek bir cümle halinde yayınlandığını görüyoruz. Che, 1964 yılında yazdığı makalelerde sık sık Stalin’den alıntılar yapardı; bunu da Stalinizmi eleştirmek için yapmazdı. İki örnek vermek gerekirse “Finansal Bütçe Sistemi Üzerine”, “Banka, Kredi ve Sosyalizm” yazılarına bakılabilir. Che’nin Hart’a gönderdiği mektubu sergilemek istediklerinde beşinci maddeyi atıyor, altıncı maddeyi de kırpıyorlar. Cahilleri şaşırtmak için yapılan büyük bir sahtekarlık, kafa karıştırıcı bir tuzak bu.
Cehaletimizden yararlanarak başka bir aldatmacayı da atıyorlar önümüze: Che kendisi farkında olmasa da Troçkistmiş. Bırakın bunları! Bu kemiği başka köpeklere yutturun!
Aynı şekilde şunu da açıklığa kavuşturmak gerekiyor: Che “sosyalist devrim ya da devrim karikatürü” derken Troçki’nin sürekli devrim tezine gönderme yapmıyordu. Che o sözleri söylediği sırada Küba devrimi demokratik devrim aşamasını geçmiş, sosyalizme kesintisiz biçimde geçiyordu.
MARKSİZM-LENİNİZME DÖNMEK
Küba Devrimi’nin içinde bulunduğumuz kritik günlerinde bu tür ideolojik sapmalara hiç yüz verilmiyor. Küba halkı liderleri etrafında kenetlendiğini ilan etti. Aynı zamanda doğru yolda olduklarını ve bu yolu inatla tuttuklarını ilan etmiş oldular. Miami’dekiler [Kübalı karşı-devrimci kaçakların büyük çoğunluğu ABD’nin Miami kentinde örgütlenmektedir –ç.n.] aldıkları hediyelerle mağaralarında pusuya yatmışken, kapitalizm açıkça adaya iktisadi baskı yaparken, her fırsatta devrime hakaretler yağdırırken, halkın parti çizgisine uzak eğilimlere kanması olanaksızdır. Troçkizm lümpen aydınların, asalakların, çenebaz kitapkurtlarının malzemesi olabilir ancak. Halk içi boş polemiklerle zaman kaybetmez; halk korkunç ambargonun ve işe yaramaz bazı bürokratların doğurduğu yokluk içinde yaşama savaşı verir. Bu iki kötülüğe karşı çare Marx ve Lenin’in orijinal tezlerine geri dönmek, Kruşçev ve onun devamcılarının miras bıraktığı revizyonizmle mücadele etmektir. Che’yi yeniden okumak onun Kruşçev karşıtlığını, bürokratizm yoluna girerlerse Doğu Avrupa’nın yıkılacağına yönelik öngörüsünü yeniden keşfetmektir. Che’nin “barış içinde bir arada yaşamak” ve “sosyalizme barışçıl geçiş” gibi Kruşçev’in en sevdiği tezlere karşı olduğu, destalinizasyona karşı çıktığı ortadadır. Che’yi itiraf edilmemiş bir troçkist gibi karikatürize etmek Küba Devrimi’nin temel ideallerine ihanet etmektir. Bütün bunlar Commandante’nin gözleri önünde gerçekleşiyor ve şimdilik bir tepki verilmiyor, o zaman soralım: burada oynanan oyun hangisidir? Glasnost mu? Solidarnosc mu? Bilmeyenler için söyleyelim, troçkistler bu iki akıma da destek verdiler.
--
Celia Hart’a karşı troçkizm hakkında
Celia Hart: Yalan Üretme Makinesi
Dante Castro / Rebelión / 27-10-2005
Celia Hart’ın, internette, biz sıradan Latin Amerikalıların ya da Devrime bağlı olmayı sürdüren Kübalıların asla erişemediği ölçüde söz hakkına sahip olduğunu görüyoruz. Hart’ın yazılarına geniş yer veren internet dergileri, ona karşıt görüşte olanların yazılarını büyük ölçüde sansürlemekte ve “stalinistlerin” yazılarından istisnai olarak eşantiyon örneklerle yetinmektedir. Bu ve diğer avantajları sayesinde, Bayan Hart, sözde “çoksesli” bir mecra olan internette hemen her yerde kabul gören yazılarıyla kendisini Küba Devrimi’nin tarihini ve özellikle de Ernesto Che Guevara’nın düşüncesini tahrif etme işine adamıştır. Şunun gibi cümleleri bu yöntem sayesinde telaffuz edebilmektedir: “Che’ye gelince; o Troçki’nin düşüncesini izlemiştir (ya da Troçki düşüncesinin en iyi yönlerini) , keza gerçekten bir devrim yapmak isteyen bir tek oydu.”
Aferin sana küçük hanım! ... Demek, gerçekten devrim yapmak isteyen kişi, otomatik olarak Troçki düşüncesinin izleyicisi oluveriyor. Bu mantıkla bu hükümden kurtulacak devrimci yoktur. Böylece ilk defa bilinçsiz troçkistlik diye bir olgunun varlığından haberdar oluyoruz. Böylesine talihsiz ve anlamsız bir operasyon yalnızca yaratıcısının cehaletini ortaya koymaktadır.
Che’nin ciddi biyografilerinin yazarlarından hiçbiri, daha önce böylesine zavallıca bir sonuca ulaşmamıştır. Che’nin eserini okumuş olan herkes, Celia Hart’ın yalan söylediğini kolayca farkeder. Birçok makale yazarak bir yandan Küba Devrimini savunuyor görüntüsü verirken, aynı anda öte tarafta Che’yi troçkize etme gibi bir girişimi, hak ettiği türden sıfatlarla tanımlamak durumundayız.
Kızamık
Celia Hart’ın polemik sanatında pek usta olmadığı açık. Ne de Marksizm hakkında yeterli bir bilgiye sahiptir, aynı şekilde, diyalektik materyalizm, Rus devrim tarihi ve Küba devriminin tarihi hakkında da pek bir şey bilmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Leon Troçki’nin “bilgece tutumlarını” bir okulçocuğu ruhuyla keşfetmiştir, Stalin’in işlediği suçlardan, KGB yönetimi altında Sovyet Gulag’ında öldürülen milyonlardan, vb. şeylerden büyük bir dehşete kapılmıştır. Troçkistlerle Marksist-Leninistler arasındaki eski tartışmaya aşina olanlar için, bu türden naiflik, komünist hareket içindeki çocukluk çağı hastalığının tipik bir göstergesinden başka bir şey değildir. Bu kısa süren kızamık, normalde okulçocuğu, komiser Troçki’nin suçlarını, Troçki’nin hatalarını, Lenin’le Troçki arasındaki polemiği vb. “keşfeder keşfetmez” sona erer. Ne var ki bu hastalığı aşamamış birisinin devrime uygun olmadığını biliriz. Özellikle de kişi mezuniyet çağı geldiğinde de hala kızamık çıkarmayı sürdürüyorsa.
Stalinist baskı altında öldürülen şu “milyonlar”ı örneğin bugün artık açık olan KGB arşivlerinde bulmak gerekir. Hiç şüphe yok ki, Bayan Celia Hart Arjantinli araştırmacı Rafael Poch’un Rusya’da hazırladığı çalışmasını ve çok sayıda Rus yazarın emperyalizmle işbirliği yapmış troçkizm tarafından şişirilen rakamları yalanlayan önemli çalışmalarını okumamıştır. Bu araştırmacıların hiçbirisi ne Stalinisttir, ne de hatta komünisttir. Gerçek sayıları binlerle ifade edilen 30’lu yıllardaki ölümler –evet bu ölümler olmuştur- troçkizm ve CİA’in hayalgücü marifetiyle milyonlara ve milyonlara dönüşüvermiştir.
Okulçocuğu küçük hanımımız sözde hümanist ikiyüzlülüğe kendisini bu kadar kaptırdığına göre, onu anarşistlerin ve anarko-sendikalistlerin komiser Troçki’ye karşı Kronştad ayaklanmasının kanlı bir şekilde bastırılmasındaki rolüyle ilgili eleştirilerini gözden geçirmeye davet etmemiz icap eder. Ya da daha iyisi Troçki’nin İspanya’daki troçkist parti POUM’u, İspanya İç Savaşı süresince “oportünist” olarak niteleyerek yüzüstü bırakmasıyla ilgili eleştirileri ele alabilirdi.
Celia Hart, olgun terimlerle tartışamamaktadır çünkü ele aldığı konu hakkındaki yeterliliği göründüğünden de azdır. Karşıtlarının makalelerini sansürleyen internetin dokunulmazlık şemsiyesi altına sığınmak zorundadır. Bizim makalelerimize bunları yayınlamayı reddeden aynı sitelerde yanıt verecektir. Ona sadece çocuksu damgası yemek ve Silvio Rodriguez’in (Kübalı bir şarkıcı –ç.n.) bir şarkısını mırıldanarak sorumluluklarından kaçmak kalıyor.
Troçkistler hükümlerini uzun zaman önce vermiştir
Ricardo Napuri, tanınmış bir Peru’lu troçkist, Che’yle bir konuşmalarından ona “Silvio Frondizi’yi (Arjantinli troçkist politikacı ve yazar –ç.n.) önerdiğini, ancak Che’nin ona troçkist olarak bilinen birisi olduğu için kuşkuyla baktığını” itiraf eder. Daha ileriki satılarda, Che’nin, Troçki’nin Sürekli Devrim kitabını okuduktan sonra kendisine “troçkist konumu oyalayıcı bir tutum olarak gördüğünü” söylediğini belirtir.
Benzer şekilde troçkist Gary Tennant “Che Guevara ve Kübalı troçkistler” makalesinde şunları iddia etmiştir:
“Bir stalinist tek parti devleti kurma düşüncesine sahip olan Che’nin ilk adımı, eleştirel-olmayan biçimde Sosyalist Halk Partisi (Küba Komünist Partisi o dönemde bu ismi kullanıyordu –ç.n.) kadrolarıyla 26 Temmuz hareketi kadrolarını 1961 yılında Birleşik Devrimci Örgüt adı altında yeni bir örgütlenme içinde bir araya getirmek oldu ve diğer devrimci grup ve eğilimlere karşı saldırılar ve baskı politikasını savundu, Bu saldırılardan sol içindeki Stalinizmi eleştiren Devrimci İşçi Partisi de nasibini aldı.”
Tennant daha ilerde:
“Hiç istisnasız biçimde, troçkistlerin Batista diktatörlüğü döneminde Mujalistalar diye anılan resmi sendikacılarla bağlantılı oldukları iftiracı gerekçesini kullanarak ve bunların ABD’nin Guantanamo’daki deniz kuvvetleri üssüne bir saldırı yapılmasını sağlamak için ajan-provokatörler olarak çalıştıklarını iddia ederek, Devrimci İşçi Partisi üyelerini aralıklarla keyfi olarak tutuklattı, bürolarını kapattırdı, onları uzaktaki adalara sürdü ve yayınlarını keyfi olarak toplattırdı. Onun ilk tavrı genel olarak bu şekildeydi. Şöyle derdi: [[Devrimin yanında olup, Küba Komünist Partisi’ne karşı olmak mümkün değildir. Devrim ve Komünist Partisi beraber yürür.]]”
Tennant yine de Che’nin zamanla troçkistlere karşı tutumunda belli bir “evrim” olduğunu not eder ancak şu noktayı da vurgular: “Che Guevara’nın Kübalı troçkistlere karşı tutumu sonuna kadar hiçbir anlamda troçkistlerden yana olmadı.”
Uluslar arası troçkizmin sözcülerinden Küba Devrimine karşı onu militarizmle, bürokratizmle, sosyalizmin deforme edilmesiyle, işçi düşmanlığıyla vb. suçlayan bunun gibi daha birçok saldırgan alıntılar yapmak mümkündür.
Devrimciler Montaner gibilerle aynı dili konuşmaz
Önceden de bildiğimiz gibi, Bayan Celia Hart, internetteki makaleleri ve aynı zamanda Marksizmin klasik eserlerini sonuna kadar okuyacak sabırdan yoksundur. Kendisine karşı olduğumuz kişiyi kaynak gösterenlere de karşıyız, Carlos Alberto Montaner gibi Küba Devriminin azılı düşmanlarına örneğin. Montaner bir yerde “… Küba’nın boğucu ideolojik Ortodoksluğu içinde troçkist bir eğilim olması benim ilgimi çekiyor. Kastro’ya karşı çıkan ilk Marksistler de troçkistlerdi zaten.” Bana kimin seni alıntıladığı söyle Celia, sana kim olduğunu söyleyeyim.
Evet biz Celia Hart’ın temsil etmediği Küba Komünist Partisi’nin çizgisiyle aynı dili konuşuyoruz. Okuyucu da KKP’nin tüm kongrelerinin belgelerine ulaşabilir, orada ne troçkizmin ne de onun şu ya da bu yorumunun desteklemediğini görebilir. Bu devrim troçkistler tarafından yapılmadı, aksine troçkistlerden zarar görmüştür, bu yüzden onları dışlamış ve sağlam biçimde Marksizm-Leninizm yolunu tutmuştur. Birisi 'umutsuz kızının' eline İsaac Deutschter’in “aydınlatıcı” kitaplarını tutuşturmuş olabilir. Bu birisi ayrıca Deutschter'in bir kitabına yazdığı sunuşta da, Stalin’in Troçki’ye göre dezavantajının, ikincisi en gelişmiş ülkeleri görme fırsatı bulmuşken birincisinin Rusya’dan dışarı çıkmamış olması olduğunu yazabilmiştir. Böyle bir dehayı analizindeki keskinliğinden dolayı kutlayalım. Ancak bizden, bu tartışmaya katılmamamızı istiyorlar, çünkü bu sorgulanamayacak bir kutsal inektir. Sözün kısası: biz Küba Devriminin özgün çizgisinin korunması davasında kutsal inekleri tanıyoruz, ne de kimsenin dokunulmazlığını. Perulu Manuel González Prada’nın dediği gibi, yarım ağızla konuşmanın çirkin sözleşmesini bozmak gerekir.
Yalan söyle, mutlaka inanan çıkar
“Guevarist troçkizm”le ilgili yorumlar, notlar ve makaleler Küba’nın devrimci yürüyüşüne karşı insanların duyduğu güveni zedelemeyi amaçlıyor. Yeni yetmeler ve eğitimsiz insanlar bu çiziktirmelerle karşılaştıklarında bunların yarattığı yanlış izlenimin etkisinde söylenen her şeyin gerçek olduğunu zannedebilir. Ciddi çalışmaları okuyamadan önce, yazar hanımın ateşli safsatalarına pekala inanabilir.
Celia Hart, Devrime karşı değil, gerçeğe karşı komplo kuruyor. Oysa, Che’nin kendi tamamlanmış eserlerini okuyan her öğrenci onun gerçek ideolojik bağlılığının ne olduğunu ve bunun troçkizmden ayrılığını kendisi açıkça görebilir.
Bir hafta önce, o da kendisini Che’nin anısına saygı ışığı altında göstermek isteyen ve hayatında işçi sınıfıyla en ufak bir ilişki kurmamış bir troçksit liderle keskin bir polemik yapmak zorunda kaldık. Bu pek zavallı kimse yazarının köylücü, popülist olduğunu ve Marksist olmadığını kanıtlamak için Che’nin Gerilla El Kitabı’nı kullanılıyordu, çünkü burada işçi sınıfından söz edilmiyordu. Bu tip konumlar Che’nin sosyalist devrimin öncüsünün sanayi işçi-sınıfı olduğunu açıkça belirttiği diğer eserlerinden alıntılarla kolayca gülünç duruma düşürülür. Bu yüzden biz genç dostlarımıza sözlü curcunalar yerine baştan sona ve sistemli okumaları öneriyoruz.
Troçkizmin kafa karıştırmayı amaç edinen vaazı birçok kimseyi hazırlıksız yakalar. Bu politikanın gözde sloganın şu olduğunu anlıyoruz: yalan söyle, mutlaka inanan çıkar. Bizim tavrımız ise Devrim düşmanlarının desteğini alan her türden ideolojik sapmayla yığınların önünde açık ve sakınmasız tartışmadır.
Amauta José Carlos Mariátegui’nin çok yerinde olarak dediği gibi: “troçkizm sadece hiçbir zaman somut ve kesin formül biçimini almayan bir teorik radikalizmi bilir.” Ancak günümüzde troçkizmin kirli tohumlarını yayabilmek için gerekli unsurlara sahip olduğunu eklemeliyiz. Günümüzde, en azından şimdiki ideolojik çiçek açma döneminin sonuna kadar zarar vermeyi sürdürecek pek muhteşem bir sözcüye de kavuşmuşlardır.
Bayan Hart diyor ki: “Ve artık düşüncelerime karşı saldırıları yanıtlamakla daha fazla uğraşmak istemiyorum, Silvio Rodriguez’in şarkısındaki gibi: benden nefret edenlerin ve beni sevenlerin, benimle eğlenmelerini affetmeyeceğim.” Biz de ona diyoruz ki: bundan daha eğlenceli olamazdın.
* Dante Castro Arrasco, anavatanı Peru'da olduğu gibi Küba'da da edebiyat ve eğitim alanında çok sayıda ödülün sahibi olan devrimci bir yazardır. 1994 yılından beri Küba'da yaşamaktadır.
kaynaklar:
http://www.cubanuestra.nu/web/article.asp? artID=2816
http://www.rebelion.org/noticia.php? id=21887
Stalin Arşivi çeviri birimi tarafından Türkçeleştirilmiştir. (Temmuz 2006)
WWW.STALİNKAYNAK.COM
TROÇKİZİM KENDİ YALANIN AĞLARINA DOLANACAK
PATİ[email protected]
Lev TroçkiLev Davidoviç Troçki (Rusça: Л е в Д а в и д о в и ч Т р о ц к и й ; aslında Leyba Davidoviç Bronşteyn; Rusça: Л е в Д а в и д о в и ч Б р о н ш т е й н ;) , (d. 7 Kasım 1879 Yanovka, Ukrayna - ö. 21 Ağustos 1940 Coyoacán, Meksika) Bolşevik siyasetçi, devrimci, Marksist teorisyen. Sovyetler Birliği'nin ilk yıllarında etkili bir siyasetçiydi. Dışişlerinden Sorumlu Halk Komseri görevini alan ilk kişi, Kızıl Ordu'nun kurucusu ve komutanı, Savaştan Sorumlu Halk Komiseri oldu. Josef Stalin ile giriştiği siyasi mücadeleyi kaybedince resmi görevlerden alındı. Troçki en önemli Marksist teorisyenlerden biridir, görüşleri Troçkizm adıyla anılır, Stalin ve Mao'nun görüşlerine karşı en önemli muhalefet hareketini oluşturur.
Leon Davidoviç Bronştayn adıyla Yanovka’da küçük toprak sahibi bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Troçki adını 1902 yılından itibaren kullanmaya başlamıştır.
1917 Rus devrimi'nin önde gelen isimlerindendir. Sovyetler Birliği'nin kurulmasında, ihtilâl sonrası iç isyanların ve ayaklanmaların bastırılmasında birinci derecede rol oynadı. Kızılordu`nun kurucusu olarak kabul edilir. Lenin'in ardından Sovyetlerin ikinci adamı oldu. Lenin'in ölümünden sonra Stalin ile giriştiği iktidar mücadelesini kaybetti ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Konu başlıkları [gizle]
1 Hayatı
1.1 Rus Devrimi (1917)
1.2 1918
1.3 Stalin`le mücadelesi ve sürgün
2 Dış Bağlantılar
Hayatı [değiştir]
Lev Troçki'nin Büyükada'da 1929 ile 1933 yılları arasında yaşadığı eviTroçki, 1879 yılında Güney Ukrayna'da bulunan Kerson'da doğdu. Ailesi Yahudi olmasına rağmen evde konuşulan dil Rusça ve Ukrayna dili idi. Dokuz yaşlarında iken Odessa'da bulunan teyzesinin yanına giderek burada eğitim gördü. Daha sonra eğitimine devam etmek gayesiyle Nikolayev'e gitti. Matematik ve hukuk alanında yüksek öğrenim yaptı. Öğrenciliği sırasında sosyal demokrat çevrelerle temasa geçti ve devrimci gruplara dahil oldu. Marksizm görüşünü benimsedi. Bu fikirlerin etkisiyle, Güney Rusya İşçi Birliği adlı gizli bir örgütün kurucuları arasında yer aldı. 1898 yılında bu gizli örgüte mensubiyetinden dolayı Çarlık polisi tarafından yakalanarak hapse konuldu. İki yıl tutuklu kaldı.
Hapis hayatından sonra Sibirya'ya sürgüne yollandı. 'Troçki' takma adını bu sırada kullanmaya başladı. Yaklaşık iki yıl sürgün kaldıktan sonra firar ederek önce Viyana'ya, akabinde Londra'ya gitti, burada Lenin'le buluştu. Bir yıl sonra Londra'da toplanan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisinin kongresine katıldı. Bu kongrede parti içinde Bolşevikler ve Menşevikler olmak üzere iki hizip oluştu. Bolşevik Lenin'e karşı Troçki Menşevik kanatta yer aldı. Ancak, bir yıl sonra Menşeviklerin görüşlerine katılmadığını belirterek Menşeviklerden ayrıldı. 1917 yılında devrim öncesinde Lenin'in davetiyle Bolşeviklere katıldı. Lenin'n Nisan Tezleri'ni kaleme almasından sonra aralarında teorik bir fark da kalmadığından 1917'de Bolşeviklere katılmıştır.
1897'de mücadeleye Narodnik (halkçılık hareketi) düşünceleri savunarak atıldı. Sürgün şartlarında okuduğu Marksist klasiklerin etkisiyle bir süre sonra kendisini dönemin devrimci akımı olan 'Sosyal Demokrat' ilan etti. 4 Mayıs 1917'de ülkeye döndüğünde geçici hükümete karşı Bolşevik Parti'ye yakın bir tutum aldı ve onunla birlikte hereket etti. Lenin 'son yazıları' dahil olmak üzere iki metninde Troçki için 'aramızdaki son bolşevik olmasına karşın, kabul etmeliyiz ki en yetenekli bolşevik odur' demiştir.
Rus Devrimi (1917) [değiştir]Troçki, Rusya'ya döndükten sonra Petrograd Sovyeti Başkanlığına seçildi. Bu sıfatıyla Rus ihtilalinin alt yapısının hazırlanmasında, ayaklanmaların örgütlenmesinde ve yönetiminde aktif ve önemli bir rol üstlendi. İhtilalin gerçekleşmesinde ve Rus Çarlığının yıkılmasında büyük pay sahibi oldu. Devrim sonrasında Sovyetler Birliği'nin önemli adamlarından birisi haline geldi. Önce Dışişleri, daha sonra Savaş Bakanlığına getirildi. En önemli faaliyeti ise Kızılordu ile ilgili olanıdır. Başkumandan sıfatıyla Kızılordunun kurulması görevi kendisine verildikten sonra bunu gerçekleştirdi. İhtilal sonrası meydana gelen karışıklıklar ve iç ayaklanmalar boyunca bu orduyu idare etti. Troçki, Komünist Enternasyonal`in kurulmasında da önemli rol oynadı. İlk dört kongrenin programları ve bildirileri kendisi tarafından hazırlandı. Meydana gelen sorunların çözümünde sergilediği farklı tutum ve fikirler sebebiyle, parti çoğunluğuyla ters düştü.....
1918 [değiştir]I. Dünya Savaşı'nda Rusya’nın yenilgisini onaylayan Brest-Litovsk Antlaşmasını imzalamak için görevlendirilmişse de,Troçki, Sovyetler Birliği'nin yer altı ve yer üstü kaynaklarını başka devletlere bırakmasını öngördüğü gerekçesiyle bu anlaşmayı imzalamadan geri döndü. İnşa aşamasında olan Sovyetler Birliği'nin iç sorunlarıyla uğraşırken, dışa karşı bu tavizin verilebileceği düşüncesiyle Brest Litovsk Antlaşması Troçkî'nin yerine görevlendirilen Kamanev tarafından imzalandı. Bu antlaşma ile Rusya 1878 yılında ele geçirdiği Kars, Ardahan ve Batum'u Osmanlı İmparatorluğu’na geri veriyordu.
Stalin`le mücadelesi ve sürgün [değiştir]Lenin'in 1924 yılındaki ölümünden sonra partinin elinde tüm yetkileri toplamaya başlamış olan Stalin ile iktidar mücadelesine girişti. Bu mücadelede giderek güç kaybetti ve teker teker elinde bulunan yetkileri kaybetti. Önce Savaş Komiserliği görevinden alındı. Daha sonra Siyasi Büro ve akabinde Komünist Enternasyonal yürütme kurulu merkez komitesinden alındı. Taraftarlarının St. Petersburg'da sokak gösterilerine kalkışmalarından sonra parti üyeliğinden de atıldı. Böylece iki yıl zarfında tüm yetkileri elinden alındı.
1927‘de yapılan XV. Komünist Kongre’de parti üyeliğinden atıldı ve sürgün hayatı Kazakistan'da Alma Ata yakınlarındaki Semyonov-Tiyanşansky bölgesinde başladı. Bu sürgün sırasında 9 Haziran 1928’te, 26 yaşındaki Nina adındaki kızını Moskova’da kaybetti. Nina’nın kocası da Troçki’nin sürgününden önce tutuklanmıştı. 18 Ocak 1929 tarihinde Sovyet Ceza Kanunu’nun 58/10 maddesine göre karşı devrimcilik ve yasa dışı Sovyet partisi kurmak suçlamasıyla Sovyetlerden kovuldu. 1929-33 yılları arasında İstanbul Büyükada'da sürgün hayatı yaşadı.¹ Kaldığı yer çok sıkı güvenlik önlemleriyle korundu. Düzenli olarak balığa çıkardı, yemek seçmez, sigara içmez yanında da içilmesine izin vermezdi. Sakin bir hayat sürdü, bu sırada bazı hatıra ve düşüncelerini kaleme aldı ve yayınladı. Bu anlamda İstanbul yılları onun için verimli geçtiği gibi olaylı da oldu. 20 Şubat 1932’de Stalin tarafından Sovyet vatandaşlığından atıldığında İstanbul'daydı. İstanbul'da yazdığı kitapları; Sürekli Devrim, Stalin Grubunun Hatası, Rus Devrimi Tarihi, Çin Devriminin Sorunları, Hayatım ve diğer bazı eserlerdir. 1933 Ocak ayında diğer kızı Zina, Hitler rejiminin altında Berlin’de intihar etmeye zorlandı. Bu olay onun ruh dünyasını sarsmış olmasına karşın, mücadele disiplininden hiç kopmadı. (Daha sonra oğlu Lev Sedov da öldürülecektir.) 17 Temmuz 1933’te aldığı vizeyle İstanbul'dan ayrılarak Fransa'ya giden Troçki burada 2 yıl kaldı ve sınırdışı edildi. Akabinde Norveç'e gittiyse de burada da 2 yıl kaldıktan sonra terk etmek zorunda kaldı. 9 Ocak 1937'de Meksika'ya sığındı ve Mexico'ya yerleşti. Dördüncü Enternasyonal'in inşasına başladı. Uluslararası Sosyalist Devrim İçin Mücadelesini bu merkezden ölene kadar sürdürdü.
1940 yılında GPU ajanı olan Ramón Mercader adlı Stalinist bir İspanyalı, gazeteci kılığında, röportaj yapmak bahanesiyle kaldığı evine gitti. Fırsat bulunca başına kazmayla vurmak suretiyle ağır şekilde yaraladı. Troçki saldırganla boğuştuğu sırada odaya giren Troçki'nin korumaları Mercader'e saldırdı. Troçki korumalarına 'Onu öldürmeyin, bu adamın anlatacak bir hikayesi var.' diye seslendi. Aldığı yaranın etkisiyle Troçki ertesi gün öldü. Ölümünden önce iki kez bilinci yerine gerdi, ilkinde eşine 'Burjuva basına iyi malzeme olduk' diyerek ölümle yüz yüze geldiği bir anda cesaretini yitirmediğini gösterdi. Bir sonraki bilincin geri gelişi ise son sözlerini sarf etmesini sağladı. Bu sözler: 'Dördüncü Enternasyonal'in zaferinden eminim, ileri! ' olmuştur TROÇKİDE KOMÜNİSTTİR FAKAT BEŞ BÜYÜK ÖNDER KOMÜNİSTEN DIŞ SAYILIR
PATİ[email protected]
HARAMİ[email protected]
kübaya kaçtığında frida kahlo'nun evinde kaldığı söyleniyor. kahlo ondan çok etkilenmiştir.
Kendisi ayrıca 1930'larda istanbula gelmiştir.Kızıl Ordu'nun kurucusu ve komutanı.Stalin'in canını fena halde sıkmıştır.Zaten sonraları meksikada kafasına balta yiyerek ölmüştür.çoğuna göre bunu stalinin yaptırttığı söylenir
LEV DOVİDEVİÇ TROÇKİ
MARKSİZM&LENİNİZMİN Işığında harmanlanmış ve proleterya çizgisi uğruna mücadele etmiş ENTARNOSYONALİST İŞÇİ SINIFININ Sönmez bir neferidir.