BayanSKY BURN,, neden o lazları sevmezsiniz merak ettim..bende lazım ailem akrabalarım lazcayı biliyor ve normal bi insanız,herkes gibi yaşıyoruz sizden farkımız yok yani :) bi kötülükmü gördünüz biz lazlardan..yada sorun türk kökenli olmamız mı.. ayıp. sarf ettiğiniz cümlelerden bi laz olarak kırıldıgımı belirtmek isterim.bu arada merak etmeyin cevabımı alınca size uzak olurum :)
Tüm Karadenizlilere laz denir diye bilirdim oysa pek öyle değilmiş. Doğu Karadenizde ve sadece belli bölgelerde yaşarlarmış. İşte ben o lazları sevmem. Aman benden uzak olsunlar da....
selam herkese oncelikle ben karadenizliyim sinopluyum dedelerımız samsundan gelmıs halende akrabalarımız var ancak onların şivesi lazlarınkine benziyo bizimde sinopluların şivesine yani insanın hangi ırktan geldi onemli deil vatanı milleti memleketi onemli bizim koyde sarısın insan cok simaları tıpkı laz gibi kokenide laz olabilir ancak biz ilaz diyoz ilaz acar türklerine verilen bi isim kuman boyundan ve tamamen türktür karadenizde yasayan gürcü ve rumların konustugu dile lazca demek cok yanlıs megreller laz olsa megrel denir bizdede horon var o zaman bizde lazız ama dilimiz türkce dpogrusu hepimiz türküz müslimanız elhamdülillah karıstırmayın surayı burayı lazlar tamamen kuman türklerinden bi kavimdir karadenizlilere verilen bi ünvan cokda hostur rumlar ruslar karadenızi almak istiyolar o yuzden insanların beynini bulandırıyorlar selam tüm karadenizlilere
selam herkese oncelikle ben karadenizliyim sinopluyum dedelerımız samsundan gelmıs halende akrabalarımız var ancak onların şivesi lazlarınkine benziyo bizimde sinopluların şivesine yani insanın hangi ırktan geldi onemli deil vatanı milleti memleketi onemli bizim koyde sarısın insan cok simaları tıpkı laz gibi kokenide laz olabilir ancak biz ilaz diyoz ilaz acar türklerine verilen bi isim kuman boyundan ve tamamen türktür karadenizde yasayan gürcü ve rumların konustugu dile lazca demek cok yanlıs megreller laz olsa megrel denir bizdede horon var o zaman bizde lazız ama dilimiz türkce dpogrusu hepimiz türküz müslimanız elhamdülillah karıstırmayın surayı burayı lazlar tamamen kuman türklerinden bi kavimdir karadenizlilere verilen bi ünvan cokda hostur rumlar ruslar karadenızi almak istiyolar o yuzden insanların beynini bulandırıyorlar selam tüm karadenizlilere
Düşman ordusu yine başladı yürümeğe. Akhisar, Karacabey, Bursa ve Bursa'nın doğusunda Aksu, çarpışarak çekildik... 920'nin 29 Ağustos'u: Uşak düştü. Yaralı ve dehşetli kızgın fakat toprağımızdan emin, Dumlupınar sırtlarındayız. Nazilli düştü.
Ateşi ve ihaneti gördük. Dayandık dayanmaktayız.
1920 Şubat, Nisan, Mayıs, Bolu, Düzce, Geyve, Adapazarı: İçimizde Hilâfet Ordusu, Anzavur isyanları. Ve aynı sıradan, 3 Ekim Konya. Sabah. 500 asker kaçağı ve yeşil bayrağıyla Delibaş girdi şehre. Alaeddin tepesinde üç gün üç gece hüküm sürdüler. Ve Manavgat istikametlerinde kaçıp ölümlerine giderken terkilerinde kesilmiş kafalar götürdüler.
Ve 29 Aralık Kütahya: 4 top ve 1800 atlı bir ihanet yani Çerkez Ethem, bir gece vakti kilim ve halı yüklü katırları, koyun ve sığır sürülerini önüne katıp düşmana geçti. Yürekleri karanlık, kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü, atları ve kendileri semizdiler...
Ateşi ve ihaneti gördük. Ruhumuz fırtınalı, etimiz mütehammil. Sevgisiz ve ihtirassız çıplak devler değil, inanılmaz zaafları, korkunç kuvvetleriyle, silâhları ve beygirleriyle insanlardı dayanan. Beygirler çirkindiler, bakımsızdılar, hasta bir fundalıktan yüksek değillerdi. Fakat bozkırda kişneyip köpürmeden sabırlı ve doludizgin koşmasını biliyorlardı. İnsanlar uzun asker kaputluydu, yalnayaktı insanlar. İnsanların başında kalpak, yüreklerinde keder, yüreklerinde müthiş bir ümit vardı. İnsanlar devrilmişti, kedersiz ve ümitsizdiler. İnsanlar, etlerinde kurşun yaralarıyla köy odalarında unutulmuştular. Ve orda sargı, deri ve asker postalları halinde yan yana, sırtüstü yatıyorlardı. Koparılmış gibiydi parmakları saplandığı yerden eğrilip bükülmüştü ve avuçlarında toprak ve kan vardı.
Ve asker kaçakları, korkuları, mavzerleri, çıplak, ölü ayaklarıyla karanlıkta köylerin içinden geçiyorlardı. Acıkmıştılar, merhametsizdiler, bedbahttılar. Şosenin ıssız beyazlığına inip nal sesleri ve yıldızlarla gelen atlıyı çeviriyor ve Bolu dağında ekmek bulamadıkları için deviriyorlardı uçurumlara: şayak, cıgara kâadı, tuz ve sabun yüklü yaylıları.
Ve çok uzak, çok uzaklardaki İstanbul limanında, gecenin bu geç vakitlerinde, kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen laz takaları: hürriyet ve ümit, su ve rüzgârdılar. Onlar, suda ve rüzgârda ilk deniz yolculuğundan beri vardılar. .......... .........
butun filozoflarin ve bilim adamlarinin yapilan arastirmalara gore IQ degerleri ortalama 15 ile 20 arasinda iken lazlar bu grubun disindadir. cunku herkesin cok farkli bildigi konu olan 'saat 12 'meselesi aslinda lazlarin zeka degerlerinin bu gruba gore yuzde 50 daha fazla calistigidir
Artık onların kim olduğunu açıklamakda bize düşüyo herhalde, yoksa kendileri hiç araştırmayacaklar:Aşağıdaki yazı; Niviskar ibrahim xalil şexmusoğlu'nun 28. Mart 2006 tarihli makalesinden alınmıştır.
'Niko Maar ile Zekeriya Tçiçinzade tanınan iki önemli Laz bilim adamıdır. Sizlere bu iki bilim adamının, Lazlarla ilgili araştırmalarından özet bir bilgi sunmak istiyorum. Bu yazımı okuduğunuzda, Kürtlerle Lazların ne kadar çok benzer yanlarının olduğunu ve ortak bir kaderi paylaştıklarını göreceksiniz.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre Lazların yazılı tarihi, 3 bin yıl geriye uzanıyor. Lazlar, M.Ö. 1. yüz yıl sonlarına kadar, yakın akrabaları olan Megrel’lerle beraber, Ordu’dan Abhazya ile Gürcistan sınırına kadar uzanan Kara Deniz kıyısında yaşadılar. O dönemde buraya Tçaneti ülkesi deniliyordu. Uzun yıllar bu ülkeyi Megrel beyleri yönettiler.
M.Ö.1. yüz yıl sonlarına doğru, Romalılar bu ülkeyi istila ettiler. Ülke yönetimini Megrel beylerinden alıp, Laz beylerine teslim ettiler. Bu tarihten sonra ülkenin adı, Lazika (Lazların ülkesi) olarak değiştirildi.
Romalılardan sonra Pers Şahı ikinci Yerdigerd, 446 yılında Lazika’yı işgal etti. Bu iki sömürgeci imparatorluk, ülkenin egemenliğini elinde tutmak için, Megrel beyleriyle Laz beylerini bir birine karşı kışkırttılar. Böylece iki kardeş kavmi, bir birlerine düşman iki kampa bölündüler. Bu nifak yüzünden Lazlarla Megrel’ler, asırlar boyunca bir birleriyle savaştılar, kardeş kanı döktüler. Bu düşmanlık yüzünden Pers yanlısı Lazlar, Hıristiyan dinini terk edip, Perslerin dinini kabul ettiler, Mazdaist oldular.
6. yüz yılı sonlarına doğru, bu sefer de Arap orduları Lazika’yı istila ettiler. Bu işgalden sonra Lazlar içinde İslamiyet inancı yaygınlaşmaya başladı. Ülke daha sonra da Moğol istilasına uğradı. Lazika ülkesi, bu sömürgeci devletlerin dörtlü kıskacı içinde büyük acılar yaşadı. Ülke talan edildi, yakılıp yıkıldı. Parçalanarak bir birine düşman olan halk, özgüvenini ve iradesini yitirdi. Sömürgeci devletler, Lazika’yı aralarında bölüştüler. Bu kaostan yararlanan Gürcü ve Abhazlar da, Lazika’nın bazı yörelerine el koydular. Ve sonuçta Lazika Kırallığı, tarih sahnesinden silinmiş oldu. Lazika ülkesinin, batıda ordu, kuzeyde Çoruh vadisi ve güneyde Gümüşhane içinde kalan bölümününe Bizanslılar el koydu. Buraya atadıkları Laz beyleri aracılığıyla ülkeyi yönetmeye başladılar.
Osmanlılar, 1453 yılında İstanbul’u ele geçirip Bizans İmparatorluğunu yıktılar. Fatih Sultan Mehmet, 1461 yılında Lazika’yı işgal etti. Laz kıralı Davit ile 8 oğlunu boğdu ve Lazika ülkesini Osmanlı İmparatorluğuna bağladı.
Osmanlı devleti, 2. Selim (1512-1520) döneminde, Lazika’da büyük bir katliam gerçekleştirdi. Kiliseler kapatıldı. Papazlar öldürüldü. Ülkenin her tarafına medrese ve camiler yapıldı. Buralara imamlar atandı. Gürcü alfabesi yasaklandı, Arap alfabesi zorunlu hale getirildi. Laz çocukları burada eğitime tabi tutuldu. Laz isimleri (kişi ve coğrafi anlamda) Türkçeleştirildi.
Osmanlı devleti Lazları asimle etmek amacıyla, bazı Afşar, Ermeni ve Kürt aşiretlerini bu ülkede iskan ettiler. Lazları ise ülkelerinden uzaklaştırdılar. Laz halkını İslamlaştırmak ve Türkleştirmek için sistematik bir asimilasyon politikası izlediler.
Osmanlı ordusu Lazika’dan sonra, Abhazya ve Gürcüstana saldırmaya başladı. Ama karşılarına Rus ordusu çıktı. 1768 yılında meydana gelen Rus Osmanlı savaşında, Osmanlılar yenilip geri çekildi. Ruslar, Abhaz ve Gürcistan’ı işgal ederek Kara Deniz kıyılarına indi. Bu yıllardan sonra yapılan tüm Osmanlı Rus savaşlarında Lazlar, Osmanlı saflarında savaştılar.
Osmanlı enkazı üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti döneminde de, Osmanlıların Lazlara yönelik yok etme politikası aynen devam etti.
Lazika (Lazistan) tam 460 yıl, Osmanlı işgalinde kaldı. Bu süre zarfında, uygulanan asimilasyon, göç ve sürgün politikaları sonucunda, ülkenin demografik yapısı büyük ölçüde değiştirildi. Laz dili ve kültürü yok olmayla yüz yüze geldi.
1810 yılına ait istatistiklere göre Lazların dünyadaki genel nüfusu, 600 bindi. İstila, göç ve mecburi iskan dolayısiyle bu nüfusun 400 bini, ülke dışında yaşıyordu.
1873 yılında yapılan bir istatistiğe göre ise, Lazistan’ın Osmanlı egemenliği altındaki coğrafyada yaşayan Lazların toplam nüfusu, 55.350 idi. Türkiye’de şu anda yaşayan Laz nüfusunu bilmiyoruz. Zira bu tür istatistiği çalışmalar yapmak yasaktır.
Lazlar, bazılarının söylediği gibi, Gürcü, Rum (Pontus) veya Ermeni değil, bunlardan tamamen bağımsız bir halktır. Lazların, Megrel’lere yakın, Gürcülere ise uzak bir akrabalığı söz konusudur. Lazcayla Gürcüce, tıpkı Kürtçeyle Farsca gibi, bir birlerine akraba olan iki dildir. Lazlar, Gürcü alfabesini kullanmaktadırlar.
Osmanlının yıkılan enkazı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyetinde, Lazlara yönelik yasak, baskı ve asimilasyon politikası, daha sistematik bir hale getirildi. Bu politika sonucunda, Lazların ulusal iradesi ve özgüveni tamamen yok oldu.
Şu anda Türkiye’de “Ben Lazım.” Diyen insanlara rastlamak oldukça zordur. Uygulanan sömürgecilik politikaları sonucunda Lazlar, kimliğinden utanır hale gelmiş bulunuyor ve bu yüzden de, ulusal kimliğine sahip çıkmıyorlar. Sinoplu Samsunluya, Samsunlu Trabzonluya, Trabzonlu Rizeliye, Rizeli ise Hopalıya Laz diyor. Her il, topu başkasına atıyor.
Lazlar öylesine asimle olup dilini unutmuş ki, Türkçe’nin yardımı olmadan, birbirleriyle konuşamıyorlar. Öylesine korkutulup sindirilmişler ki, dil ve kültürlerini koruyup yaşatmak için seslerini çıkarmıyor, hiçbir istekte bulunmuyorlar.
Tüm yasaklara karşın, üç Laz şivesi, hala varlığını korumaya devam ediyor. Bunlar, Hopa, Arhavi ve Atina şiveleridir. Atina şivesi, Pontus egemenliği dolayısiyle içinde çok Yunanca kelime taşıyan bir şivedir.
1925 yılına kadar, Trabzon’dan Hopa’ya kadar olan doğu Kara Deniz sahiline Lazistan, buradan seçilen mebuslara da Lazistan mebusu deniliyordu. 1925 Kürt ulusal başkaldırısının ezilmesinden sonra, bu söz de Kemalistlerce yasak kapsamına alındı. 1925 Kürt ulusal başkaldırısının bastırılmasından sonra, Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan bakanlar kurulu bir dizi siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik kararlar aldı.Kürdistan ve Lazistan kelimeleri yasaklandı, Kürt ve Laz varlığı yok sayıldı ve yok etmek için projeler hazırlandı. Türkler, göçebe olarak bölgeye geldiklerinde, Anatoliya’da Bizanslılar, Laziztan’da Lazlar, Kürdistan’da da Kürtler oturuyordu. Yani bu üç halk, yörenin en eski sakinleridir. Türkler, dağdan gelip bağdakilerini kovdular.
Görüldüğü gibi, Kürtlerle Lazların kaderi bir birine tıpa tıp benziyor. Her iki halkın ülkesi aç gözlü sömürgeci devletler tarafından işgal edildi, ülkeleri yakılıp yıkıldı, talan edildi, coğrafi isimleri değiştirildi. İki halk, ülkelerinden başka yerlere sürüldü. İki halkın dili ve kültürü yasaklandı, varlığı yok sayıldı ve yok edilmeye çalışıldı.
Kürt halkı 200 yılan beri, bu sömürgeci zulme baş kaldırıyor ve gerektiğinde savaşıyor. Ama ne yazık ki Lazlar, buna benzer bir irade ve direnç göstermiyorlar. Bu coğrafyanın en eski halklarından biri olan Lazlar, insani ve ulusal hakları için bir irade beyanında bulunmuyor ve mücadele etmiyorlar. Bu yüzden, Anadolu’da yaşayan, insani ve ulusal hakları ayaklar altına alınan tüm halk ve etnik azınlıkların yükü, Kürt halkının sırtına binmiş bulunuyor. '
kendilerine yandaş arayan bölücülerin uzak durması gereken halktır, dilimizide konuşuyoruz, kültürümüzüde yaşıyoruz ama en önemlisi katil değiliz, şerefsiz değiliz, hain değiliz, terörist değiliz, sizinle eşit hiç değiliz, eşit olmamız için bizimde katil olmamız lazımdı en azından... bizim türkçülük güttüğümüzü sananlarada söyliyelimki biz kürtçülük, türkçülük yada fransızcılık gütmüyoruz, yaptıklarınızı bir almanada yapsanız yine karşınızda olurduk siz katilsiniz o yüzden sizi sevmiyoruz!
bu linki daha öncede vermiştim fakat içinden çıkamıyorum... sözlerini bilmeye gerek yok 'nana' anne demek bunu bilmek yeter sanırım.. keyifle dinleyin... 'ibiri nani nana' oyna benimle anne....
kompleksli azınlıkların çekemediği, pratik zekalı, mucidi bol, şen, sinirlendi mi önüne geçilmeyen, çalışkan, nankör olmayan, alnının teriyle geçinen, avrupaya yalakalık yapmayan, biz azınlığız diye ağlamayan, dilini çatır çatır konuşup üzerine bir de sevdiren, adetleri herkesçe bilinen, müziği eziklik değil neşe çağrıştıran, esprili, kendiyle barışık, Türklerce çok da sevilen, karakteristik dış görünüşleri olan halk...
'dili kulturu unutturulmus, parcalanip dagitilmis, yuksek tepelere savrulmus, fikralara malzeme olmus ' Bizde bunu söylüyoruz ama anlamıyorlar ki laz arkadaşlar her ne hikmetse mensup bile olmadıkları bir ırkçılığın davasına düşmüşler... Ne garip.
askerde bi laz arkadasim vardi.....kantin sirasinda caktirmadan yanima yanasip-ula usagum,baga bir pepsu al ama sarisundan olsun-dedi ve kopardi....yani fanta demek istedi....uzun ömürler diliyorum...
dünya üzerindekı en eski ırk.. bilimsel bi tespit yapim size arkadaşlar.. şimdi biz lazlar okadar irk peydahladıkkı yorgunluktan neslımız tükendı az kaldık... ırk yapa yapa..bu demek oluyorkı hepinizin atasi biz lazlarız :))) bu tartışma bitmiştir...!
evet türkiyede yaşıyoruz evet lazız ve evet geçmiştede günümüzdede türk olmadık olamayızda ;) ama her nedense bazı dış devlet mahlukatlarından (özellikle almanya son dönemde isveçte girdi) gelen insancıklar bizim bildiğimiz tarihi bize 'bak türk seni ezmiş hede hödö' şeklinde anlatma merağına girmişlerdir;
lazların türk olmadığını, megrel ırkından geldiklerini ve sanılanın aksine (burda bazı tüklerinde hatası var kabul) kesinlikle orta asyadan göç etmediklerini bilmektedirler, keza şu anda aynı şiveyi kullanan gürcistan megrelleri (bi toplumun geçmişi önce diline bakılarak bulunur) günümüz doğu karadeniz lazlarıyla aynı dil kökenini kullanmaktadırlar ve megreller yunan mitolojisinde jason un yolculuğundan beri (Mö:3000) oradadırlar zaten günümüzdede m.ö 1200 lere ait laz kentleri ve kalıntıları bulunmuştur (discovery chanel 2002 yılı yayını) ve ayrıca pontus krallığı sanıldığı gibi laz krallığı değil rum krallığıdır, bizanslıların prensleri ve generalleridir genelde başındakiler, zaten hıristiyanlıkda bizim eski dinimizdir (bknz bölgedeki kalıntı olan kiliseler hatta yusufelinde birine gittim güzel yer) lazlar türk hakimiyetine 1460 larda fatihin yöreyi fetetmesiyle girmiştir ve fatih alışılagelmiş (istanbulu fethi gibi) olduğu gibi bölge halkının dinine dokunmamış fakat orta asyadan 400.000 civarında türkü bu bölgeye göç ettirmiştir çünkü yöredeki ırkı tanımamaktadır ve bu ırk hakkında söylenenler pek parlak değildir (malum adamlar laz :) velhasılı kelam; bu ülke bölme çalışmaları yapan emperyalist devletlerin düşünceleri aksine lazlar ayrı bir ırk olduklarını bilmektedirler, herhangi bir devlet dairesine girip 'lazım ben buyur' diyebilmektedirler, iş başvurularında 'yabancı dil' bölümüne 'lazca' yazabilmektedirler (bknz. bad_time_stories) ve en önemlisi lazlar tc vatandaşı olmakla yada yurtdışında 'türk' denmesine hiç alınmamaktadır çünkü onun için 'türk' demek ırkını belirtmek değil 'türkiyeli' demektir ve bundan gurur duymaktadır, ve son olarak lazlar kesinlikle 35.000 insanı 'dilimi konuşamıyorum, bana türk deme boğazlarım seni', 'heyyt insan hakkımı vermedin' safsatasıyla öldürmez hayal kurmayın, bizi katillerle karıştırmayın...
güney kafkasyadan türkiyeye göcmüs birhalk trabzonun bazı yerleri rizenin pazar ardesen fındıklı ve artvinin hopa ve borçkada yasarlar.ama günümüzde lazların cogu dilini unutmustur
BayanSKY BURN,,
neden o lazları sevmezsiniz merak ettim..bende lazım ailem akrabalarım lazcayı biliyor ve normal bi insanız,herkes gibi yaşıyoruz sizden farkımız yok yani :) bi kötülükmü gördünüz biz lazlardan..yada sorun türk kökenli olmamız mı.. ayıp.
sarf ettiğiniz cümlelerden bi laz olarak kırıldıgımı belirtmek isterim.bu arada merak etmeyin cevabımı alınca size uzak olurum :)
dürüstlük çalışkanlık vatan severlik dinine örf ve adetlerina bağlı turkiye cunhuriyetine sadakatle bağlı topluluktur.
Tüm Karadenizlilere laz denir diye bilirdim oysa pek öyle değilmiş. Doğu Karadenizde ve sadece belli bölgelerde yaşarlarmış. İşte ben o lazları sevmem. Aman benden uzak olsunlar da....
selam herkese oncelikle ben karadenizliyim sinopluyum dedelerımız samsundan gelmıs halende akrabalarımız var ancak onların şivesi lazlarınkine benziyo bizimde sinopluların şivesine yani insanın hangi ırktan geldi onemli deil vatanı milleti memleketi onemli bizim koyde sarısın insan cok simaları tıpkı laz gibi kokenide laz olabilir ancak biz ilaz diyoz ilaz acar türklerine verilen bi isim kuman boyundan ve tamamen türktür karadenizde yasayan gürcü ve rumların konustugu dile lazca demek cok yanlıs megreller laz olsa megrel denir bizdede horon var o zaman bizde lazız ama dilimiz türkce dpogrusu hepimiz türküz müslimanız elhamdülillah karıstırmayın surayı burayı lazlar tamamen kuman türklerinden bi kavimdir karadenizlilere verilen bi ünvan cokda hostur rumlar ruslar karadenızi almak istiyolar o yuzden insanların beynini bulandırıyorlar selam tüm karadenizlilere
selam herkese oncelikle ben karadenizliyim sinopluyum dedelerımız samsundan gelmıs halende akrabalarımız var ancak onların şivesi lazlarınkine benziyo bizimde sinopluların şivesine yani insanın hangi ırktan geldi onemli deil vatanı milleti memleketi onemli bizim koyde sarısın insan cok simaları tıpkı laz gibi kokenide laz olabilir ancak biz ilaz diyoz ilaz acar türklerine verilen bi isim kuman boyundan ve tamamen türktür karadenizde yasayan gürcü ve rumların konustugu dile lazca demek cok yanlıs megreller laz olsa megrel denir bizdede horon var o zaman bizde lazız ama dilimiz türkce dpogrusu hepimiz türküz müslimanız elhamdülillah karıstırmayın surayı burayı lazlar tamamen kuman türklerinden bi kavimdir karadenizlilere verilen bi ünvan cokda hostur rumlar ruslar karadenızi almak istiyolar o yuzden insanların beynini bulandırıyorlar selam tüm karadenizlilere
Arhaveli İsmail'in Hikayesi
Ateşi ve ihaneti gördük.
Düşman ordusu yine başladı yürümeğe.
Akhisar, Karacabey,
Bursa ve Bursa'nın doğusunda Aksu,
çarpışarak çekildik...
920'nin
29 Ağustos'u:
Uşak düştü.
Yaralı
ve dehşetli kızgın
fakat toprağımızdan emin,
Dumlupınar sırtlarındayız.
Nazilli düştü.
Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık
dayanmaktayız.
1920 Şubat, Nisan, Mayıs,
Bolu, Düzce, Geyve, Adapazarı:
İçimizde Hilâfet Ordusu,
Anzavur isyanları.
Ve aynı sıradan,
3 Ekim Konya.
Sabah.
500 asker kaçağı ve yeşil bayrağıyla Delibaş
girdi şehre.
Alaeddin tepesinde üç gün üç gece hüküm sürdüler.
Ve Manavgat istikametlerinde kaçıp
ölümlerine giderken
terkilerinde kesilmiş kafalar götürdüler.
Ve 29 Aralık Kütahya:
4 top
ve 1800 atlı bir ihanet
yani Çerkez Ethem,
bir gece vakti
kilim ve halı yüklü katırları,
koyun ve sığır sürülerini önüne katıp
düşmana geçti.
Yürekleri karanlık,
kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü,
atları ve kendileri semizdiler...
Ateşi ve ihaneti gördük.
Ruhumuz fırtınalı, etimiz mütehammil.
Sevgisiz ve ihtirassız çıplak devler değil,
inanılmaz zaafları, korkunç kuvvetleriyle,
silâhları ve beygirleriyle insanlardı dayanan.
Beygirler çirkindiler,
bakımsızdılar,
hasta bir fundalıktan yüksek değillerdi.
Fakat bozkırda kişneyip köpürmeden
sabırlı ve doludizgin koşmasını biliyorlardı.
İnsanlar uzun asker kaputluydu,
yalnayaktı insanlar.
İnsanların başında kalpak,
yüreklerinde keder,
yüreklerinde müthiş bir ümit vardı.
İnsanlar devrilmişti, kedersiz ve ümitsizdiler.
İnsanlar, etlerinde kurşun yaralarıyla
köy odalarında unutulmuştular.
Ve orda sargı,
deri
ve asker postalları halinde
yan yana, sırtüstü yatıyorlardı.
Koparılmış gibiydi parmakları saplandığı yerden
eğrilip bükülmüştü
ve avuçlarında toprak ve kan vardı.
Ve asker kaçakları,
korkuları, mavzerleri, çıplak, ölü ayaklarıyla
karanlıkta köylerin içinden geçiyorlardı.
Acıkmıştılar,
merhametsizdiler,
bedbahttılar.
Şosenin ıssız beyazlığına inip
nal sesleri ve yıldızlarla gelen atlıyı çeviriyor
ve Bolu dağında ekmek bulamadıkları için
deviriyorlardı uçurumlara:
şayak, cıgara kâadı, tuz ve sabun yüklü yaylıları.
Ve çok uzak,
çok uzaklardaki İstanbul limanında,
gecenin bu geç vakitlerinde,
kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen laz takaları:
hürriyet ve ümit,
su ve rüzgârdılar.
Onlar, suda ve rüzgârda ilk deniz yolculuğundan beri vardılar.
..........
.........
Nazım Hikmet Ran
butun filozoflarin ve bilim adamlarinin yapilan arastirmalara gore IQ degerleri ortalama 15 ile 20 arasinda iken lazlar bu grubun disindadir.
cunku herkesin cok farkli bildigi konu olan 'saat 12 'meselesi aslinda lazlarin zeka degerlerinin bu gruba gore yuzde 50 daha fazla calistigidir
o adamın kitabını okuyup lazları araştırmanı tavsiye etmem çoğusu uydurma kaynaklardır bilesin cuma
Artık onların kim olduğunu açıklamakda bize düşüyo herhalde, yoksa kendileri hiç araştırmayacaklar:Aşağıdaki yazı; Niviskar ibrahim xalil şexmusoğlu'nun 28. Mart 2006 tarihli makalesinden alınmıştır.
'Niko Maar ile Zekeriya Tçiçinzade tanınan iki önemli Laz bilim adamıdır. Sizlere bu iki bilim adamının, Lazlarla ilgili araştırmalarından özet bir bilgi sunmak istiyorum. Bu yazımı okuduğunuzda, Kürtlerle Lazların ne kadar çok benzer yanlarının olduğunu ve ortak bir kaderi paylaştıklarını göreceksiniz.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre Lazların yazılı tarihi, 3 bin yıl geriye uzanıyor. Lazlar, M.Ö. 1. yüz yıl sonlarına kadar, yakın akrabaları olan Megrel’lerle beraber, Ordu’dan Abhazya ile Gürcistan sınırına kadar uzanan Kara Deniz kıyısında yaşadılar. O dönemde buraya Tçaneti ülkesi deniliyordu. Uzun yıllar bu ülkeyi Megrel beyleri yönettiler.
M.Ö.1. yüz yıl sonlarına doğru, Romalılar bu ülkeyi istila ettiler. Ülke yönetimini Megrel beylerinden alıp, Laz beylerine teslim ettiler. Bu tarihten sonra ülkenin adı, Lazika (Lazların ülkesi) olarak değiştirildi.
Romalılardan sonra Pers Şahı ikinci Yerdigerd, 446 yılında Lazika’yı işgal etti. Bu iki sömürgeci imparatorluk, ülkenin egemenliğini elinde tutmak için, Megrel beyleriyle Laz beylerini bir birine karşı kışkırttılar. Böylece iki kardeş kavmi, bir birlerine düşman iki kampa bölündüler. Bu nifak yüzünden Lazlarla Megrel’ler, asırlar boyunca bir birleriyle savaştılar, kardeş kanı döktüler. Bu düşmanlık yüzünden Pers yanlısı Lazlar, Hıristiyan dinini terk edip, Perslerin dinini kabul ettiler, Mazdaist oldular.
6. yüz yılı sonlarına doğru, bu sefer de Arap orduları Lazika’yı istila ettiler. Bu işgalden sonra Lazlar içinde İslamiyet inancı yaygınlaşmaya başladı. Ülke daha sonra da Moğol istilasına uğradı.
Lazika ülkesi, bu sömürgeci devletlerin dörtlü kıskacı içinde büyük acılar yaşadı. Ülke talan edildi, yakılıp yıkıldı. Parçalanarak bir birine düşman olan halk, özgüvenini ve iradesini yitirdi. Sömürgeci devletler, Lazika’yı aralarında bölüştüler. Bu kaostan yararlanan Gürcü ve Abhazlar da, Lazika’nın bazı yörelerine el koydular. Ve sonuçta Lazika Kırallığı, tarih sahnesinden silinmiş oldu.
Lazika ülkesinin, batıda ordu, kuzeyde Çoruh vadisi ve güneyde Gümüşhane içinde kalan bölümününe Bizanslılar el koydu. Buraya atadıkları Laz beyleri aracılığıyla ülkeyi yönetmeye başladılar.
Osmanlılar, 1453 yılında İstanbul’u ele geçirip Bizans İmparatorluğunu yıktılar. Fatih Sultan Mehmet, 1461 yılında Lazika’yı işgal etti. Laz kıralı Davit ile 8 oğlunu boğdu ve Lazika ülkesini Osmanlı İmparatorluğuna bağladı.
Osmanlı devleti, 2. Selim (1512-1520) döneminde, Lazika’da büyük bir katliam gerçekleştirdi. Kiliseler kapatıldı. Papazlar öldürüldü. Ülkenin her tarafına medrese ve camiler yapıldı. Buralara imamlar atandı. Gürcü alfabesi yasaklandı, Arap alfabesi zorunlu hale getirildi. Laz çocukları burada eğitime tabi tutuldu. Laz isimleri (kişi ve coğrafi anlamda) Türkçeleştirildi.
Osmanlı devleti Lazları asimle etmek amacıyla, bazı Afşar, Ermeni ve Kürt aşiretlerini bu ülkede iskan ettiler. Lazları ise ülkelerinden uzaklaştırdılar. Laz halkını İslamlaştırmak ve Türkleştirmek için sistematik bir asimilasyon politikası izlediler.
Osmanlı ordusu Lazika’dan sonra, Abhazya ve Gürcüstana saldırmaya başladı. Ama karşılarına Rus ordusu çıktı. 1768 yılında meydana gelen Rus Osmanlı savaşında, Osmanlılar yenilip geri çekildi. Ruslar, Abhaz ve Gürcistan’ı işgal ederek Kara Deniz kıyılarına indi. Bu yıllardan sonra yapılan tüm Osmanlı Rus savaşlarında Lazlar, Osmanlı saflarında savaştılar.
Osmanlı enkazı üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti döneminde de, Osmanlıların Lazlara yönelik yok etme politikası aynen devam etti.
Lazika (Lazistan) tam 460 yıl, Osmanlı işgalinde kaldı. Bu süre zarfında, uygulanan asimilasyon, göç ve sürgün politikaları sonucunda, ülkenin demografik yapısı büyük ölçüde değiştirildi. Laz dili ve kültürü yok olmayla yüz yüze geldi.
1810 yılına ait istatistiklere göre Lazların dünyadaki genel nüfusu, 600 bindi. İstila, göç ve mecburi iskan dolayısiyle bu nüfusun 400 bini, ülke dışında yaşıyordu.
1873 yılında yapılan bir istatistiğe göre ise, Lazistan’ın Osmanlı egemenliği altındaki coğrafyada yaşayan Lazların toplam nüfusu, 55.350 idi. Türkiye’de şu anda yaşayan Laz nüfusunu bilmiyoruz. Zira bu tür istatistiği çalışmalar yapmak yasaktır.
Lazlar, bazılarının söylediği gibi, Gürcü, Rum (Pontus) veya Ermeni değil, bunlardan tamamen bağımsız bir halktır. Lazların, Megrel’lere yakın, Gürcülere ise uzak bir akrabalığı söz konusudur. Lazcayla Gürcüce, tıpkı Kürtçeyle Farsca gibi, bir birlerine akraba olan iki dildir. Lazlar, Gürcü alfabesini kullanmaktadırlar.
Osmanlının yıkılan enkazı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyetinde, Lazlara yönelik yasak, baskı ve asimilasyon politikası, daha sistematik bir hale getirildi. Bu politika sonucunda, Lazların ulusal iradesi ve özgüveni tamamen yok oldu.
Şu anda Türkiye’de “Ben Lazım.” Diyen insanlara rastlamak oldukça zordur. Uygulanan sömürgecilik politikaları sonucunda Lazlar, kimliğinden utanır hale gelmiş bulunuyor ve bu yüzden de, ulusal kimliğine sahip çıkmıyorlar. Sinoplu Samsunluya, Samsunlu Trabzonluya, Trabzonlu Rizeliye, Rizeli ise Hopalıya Laz diyor. Her il, topu başkasına atıyor.
Lazlar öylesine asimle olup dilini unutmuş ki, Türkçe’nin yardımı olmadan, birbirleriyle konuşamıyorlar. Öylesine korkutulup sindirilmişler ki, dil ve kültürlerini koruyup yaşatmak için seslerini çıkarmıyor, hiçbir istekte bulunmuyorlar.
Tüm yasaklara karşın, üç Laz şivesi, hala varlığını korumaya devam ediyor. Bunlar, Hopa, Arhavi ve Atina şiveleridir. Atina şivesi, Pontus egemenliği dolayısiyle içinde çok Yunanca kelime taşıyan bir şivedir.
1925 yılına kadar, Trabzon’dan Hopa’ya kadar olan doğu Kara Deniz sahiline Lazistan, buradan seçilen mebuslara da Lazistan mebusu deniliyordu. 1925 Kürt ulusal başkaldırısının ezilmesinden sonra, bu söz de Kemalistlerce yasak kapsamına alındı.
1925 Kürt ulusal başkaldırısının bastırılmasından sonra, Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan bakanlar kurulu bir dizi siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik kararlar aldı.Kürdistan ve Lazistan kelimeleri yasaklandı, Kürt ve Laz varlığı yok sayıldı ve yok etmek için projeler hazırlandı.
Türkler, göçebe olarak bölgeye geldiklerinde, Anatoliya’da Bizanslılar, Laziztan’da Lazlar, Kürdistan’da da Kürtler oturuyordu. Yani bu üç halk, yörenin en eski sakinleridir. Türkler, dağdan gelip bağdakilerini kovdular.
Görüldüğü gibi, Kürtlerle Lazların kaderi bir birine tıpa tıp benziyor. Her iki halkın ülkesi aç gözlü sömürgeci devletler tarafından işgal edildi, ülkeleri yakılıp yıkıldı, talan edildi, coğrafi isimleri değiştirildi. İki halk, ülkelerinden başka yerlere sürüldü. İki halkın dili ve kültürü yasaklandı, varlığı yok sayıldı ve yok edilmeye çalışıldı.
Kürt halkı 200 yılan beri, bu sömürgeci zulme baş kaldırıyor ve gerektiğinde savaşıyor. Ama ne yazık ki Lazlar, buna benzer bir irade ve direnç göstermiyorlar. Bu coğrafyanın en eski halklarından biri olan Lazlar, insani ve ulusal hakları için bir irade beyanında bulunmuyor ve mücadele etmiyorlar. Bu yüzden, Anadolu’da yaşayan, insani ve ulusal hakları ayaklar altına alınan tüm halk ve etnik azınlıkların yükü, Kürt halkının sırtına binmiş bulunuyor. '
mübarek insanlar allah başınızdan eksik etmesin..
erdoğan gibi(laz değil ama olasılık yüksek asimilasyon geçirmiş olabılır büyük bir ihtımalle)
:))
muhteşem insanlar....
hele hele suratlarında ve kültürlerinde meymenet olmayan toplumları görünce, tanıyanlara 'çok şükür yarabbim' dedirten bir toplum.. ;)
zürtler ve kürtler üzerine alınmasın lütfen...muhahahhaaaa
ma mteli nanaşkimişkala vibir zatti ;)
ben annemle hep oynuyorum zaten :)
kendilerine yandaş arayan bölücülerin uzak durması gereken halktır, dilimizide konuşuyoruz, kültürümüzüde yaşıyoruz ama en önemlisi katil değiliz, şerefsiz değiliz, hain değiliz, terörist değiliz, sizinle eşit hiç değiliz, eşit olmamız için bizimde katil olmamız lazımdı en azından...
bizim türkçülük güttüğümüzü sananlarada söyliyelimki biz kürtçülük, türkçülük yada fransızcılık gütmüyoruz, yaptıklarınızı bir almanada yapsanız yine karşınızda olurduk siz katilsiniz o yüzden sizi sevmiyoruz!
bu linki daha öncede vermiştim
fakat
içinden çıkamıyorum...
sözlerini bilmeye gerek yok
'nana' anne demek
bunu bilmek yeter sanırım..
keyifle dinleyin...
'ibiri nani nana'
oyna benimle anne....
komik insanlar ya komikliklerini her ortamda gösterebiliyorlar böle :))
kompleksli azınlıkların çekemediği, pratik zekalı, mucidi bol, şen, sinirlendi mi önüne geçilmeyen, çalışkan, nankör olmayan, alnının teriyle geçinen, avrupaya yalakalık yapmayan, biz azınlığız diye ağlamayan, dilini çatır çatır konuşup üzerine bir de sevdiren, adetleri herkesçe bilinen, müziği eziklik değil neşe çağrıştıran, esprili, kendiyle barışık, Türklerce çok da sevilen, karakteristik dış görünüşleri olan halk...
Tabi ki hem her dağa çıkılmaz hemde herkes dağa çıkamaz...
'dili kulturu unutturulmus, parcalanip dagitilmis,
yuksek tepelere savrulmus, fikralara malzeme olmus '
Bizde bunu söylüyoruz ama anlamıyorlar ki laz arkadaşlar her ne hikmetse mensup bile olmadıkları bir ırkçılığın davasına düşmüşler... Ne garip.
gola empula mulun
holo çima çimasen
e cuma memiyuci
nosi gogişaşasen....
uğraşma fazla bi gün birine gideceksin daa ;)
hiç zeki laz tanımadım şimdiye kadar....
Pek çok Türk'ten daha milliyetçi lazlar tanıdım... Şu an en iyi dostlarımız lazlar ve çok sevimli insanlar gerçekten.. çok cana yakınlar.
horon tulum hamsi
Hayvanın kaz'ı...
aptalına hiç rastlamadım.....müthiş kıvrak zeka........- ;)) ....Pp
askerde bi laz arkadasim vardi.....kantin sirasinda caktirmadan yanima yanasip-ula usagum,baga bir pepsu al ama sarisundan olsun-dedi ve kopardi....yani fanta demek istedi....uzun ömürler diliyorum...
dünya üzerindekı en eski ırk.. bilimsel bi tespit yapim size arkadaşlar..
şimdi biz lazlar okadar irk peydahladıkkı yorgunluktan neslımız tükendı az kaldık... ırk yapa yapa..bu demek oluyorkı hepinizin atasi biz lazlarız :)))
bu tartışma bitmiştir...!
karadeniz dedinmi laz denir
severim lazları en çok sevdiğim kazım koyuncu'ydu
uyy kilçuk falan severim yani şivelerini konuşmalarını :)))
evet türkiyede yaşıyoruz evet lazız ve evet geçmiştede günümüzdede türk olmadık olamayızda ;) ama her nedense bazı dış devlet mahlukatlarından (özellikle almanya son dönemde isveçte girdi) gelen insancıklar bizim bildiğimiz tarihi bize 'bak türk seni ezmiş hede hödö' şeklinde anlatma merağına girmişlerdir;
lazların türk olmadığını, megrel ırkından geldiklerini ve sanılanın aksine (burda bazı tüklerinde hatası var kabul) kesinlikle orta asyadan göç etmediklerini bilmektedirler, keza şu anda aynı şiveyi kullanan gürcistan megrelleri (bi toplumun geçmişi önce diline bakılarak bulunur) günümüz doğu karadeniz lazlarıyla aynı dil kökenini kullanmaktadırlar ve megreller yunan mitolojisinde jason un yolculuğundan beri (Mö:3000) oradadırlar zaten günümüzdede m.ö 1200 lere ait laz kentleri ve kalıntıları bulunmuştur (discovery chanel 2002 yılı yayını) ve ayrıca pontus krallığı sanıldığı gibi laz krallığı değil rum krallığıdır, bizanslıların prensleri ve generalleridir genelde başındakiler, zaten hıristiyanlıkda bizim eski dinimizdir (bknz bölgedeki kalıntı olan kiliseler hatta yusufelinde birine gittim güzel yer) lazlar türk hakimiyetine 1460 larda fatihin yöreyi fetetmesiyle girmiştir ve fatih alışılagelmiş (istanbulu fethi gibi) olduğu gibi bölge halkının dinine dokunmamış fakat orta asyadan 400.000 civarında türkü bu bölgeye göç ettirmiştir çünkü yöredeki ırkı tanımamaktadır ve bu ırk hakkında söylenenler pek parlak değildir (malum adamlar laz :) velhasılı kelam; bu ülke bölme çalışmaları yapan emperyalist devletlerin düşünceleri aksine lazlar ayrı bir ırk olduklarını bilmektedirler, herhangi bir devlet dairesine girip 'lazım ben buyur' diyebilmektedirler, iş başvurularında 'yabancı dil' bölümüne 'lazca' yazabilmektedirler (bknz. bad_time_stories) ve en önemlisi lazlar tc vatandaşı olmakla yada yurtdışında 'türk' denmesine hiç alınmamaktadır çünkü onun için 'türk' demek ırkını belirtmek değil 'türkiyeli' demektir ve bundan gurur duymaktadır, ve son olarak lazlar kesinlikle 35.000 insanı 'dilimi konuşamıyorum, bana türk deme boğazlarım seni', 'heyyt insan hakkımı vermedin' safsatasıyla öldürmez hayal kurmayın, bizi katillerle karıştırmayın...
güney kafkasyadan türkiyeye göcmüs birhalk trabzonun bazı yerleri rizenin pazar ardesen fındıklı ve artvinin hopa ve borçkada yasarlar.ama günümüzde lazların cogu dilini unutmustur
uyy! ;)