Başlarını kaldırıp yükseklerde uğuldayan rüzgârı dinlediler. Yasemin'in yüreği arkadaşlıklarının duygusuyla dolarken -yüzüne bir gurur hoşluğu yayılmıştı yine de- Emin geri geri kayıp bir ağacın gövdesine dolandı. Kestane! Bir an bakışları çarpışacak gibi olduğunda Yasemin ürpererek başını önüne eğdi. Emin'in gözlerini kara bir hayranlık bürüyordu ormanda.
'İnsan berbat bir canlı, kendini korumak için her şeyi unutabiliyor, bir gün topladığım bütün yaprakları kaldırıp atarım diye korkuyorum, bir gün hepsini yaktığımı düşün...'
Yasemin, 'Hayatının sonuna kadar yaprak toplamayacaksın herhalde,' diye mırıldandı.
'Bıkarsam diye düşündüm de,' dedi Emin, 'bir sandık almaya karar verdim, hepsini bir sandığa kaldırırım, kilitlerim, sandığı da sana getiririm.'
Yasemin sönük bir sesle, 'Ama sen değiştiğinde ben de değişmiş olacağım,' diye karşılık verdi.
Aklından geçeni açıkça söylese, konuşma tatsız bir yere varacaktı; Emin ondan sürekli bir şeylerini saklamasını istiyordu çünkü...
Bir tutam saç, pelur kağıda sarılı... Dinlenemeyecek biçimde bantlanmış bir kaset, iki çatal, iki bıçak, iki kaşık, bir ayakkabı kutusu renkli tebeşir... iki şeffaf çay fincanı, süt beyaz...
T biçiminde deniz kabukları, mektuplar, kâğıtlar dolusu not, desen, bir su kulesi maketi...
“Varlığınızdaki güzel susuşa yüz çevirip ruhunuzun bütünlüğünü koruyan sessizliğe ihanet ettiğiniz mi? İnsanın körlükle kendini de kurcalarken uyumunu yitirmesi ne acı şey değil mi? Ömrümüz azap içinde çürüyüp gidecek. Saklamaya gerek yok. Büyü bozuldu. Ölene dek elimizde kirli donlarla gezmeye mahkum olduk.
başörtülü kadın görmek bu kadıncağızı boğuyormuş/ 'irkiltiyormuş'
Başlarını kaldırıp yükseklerde uğuldayan rüzgârı dinlediler. Yasemin'in yüreği arkadaşlıklarının duygusuyla dolarken -yüzüne bir gurur hoşluğu yayılmıştı yine de- Emin geri geri kayıp bir ağacın gövdesine dolandı. Kestane! Bir an bakışları çarpışacak gibi olduğunda Yasemin ürpererek başını önüne eğdi. Emin'in gözlerini kara bir hayranlık bürüyordu ormanda.
'İnsan berbat bir canlı, kendini korumak için her şeyi unutabiliyor, bir gün topladığım bütün yaprakları kaldırıp atarım diye korkuyorum, bir gün hepsini yaktığımı düşün...'
Yasemin, 'Hayatının sonuna kadar yaprak toplamayacaksın herhalde,' diye mırıldandı.
'Bıkarsam diye düşündüm de,' dedi Emin, 'bir sandık almaya karar verdim, hepsini bir sandığa kaldırırım, kilitlerim, sandığı da sana getiririm.'
Yasemin sönük bir sesle, 'Ama sen değiştiğinde ben de değişmiş olacağım,' diye karşılık verdi.
Aklından geçeni açıkça söylese, konuşma tatsız bir yere varacaktı; Emin ondan sürekli bir şeylerini saklamasını istiyordu çünkü...
Bir tutam saç, pelur kağıda sarılı... Dinlenemeyecek biçimde bantlanmış bir kaset, iki çatal, iki bıçak, iki kaşık, bir ayakkabı kutusu renkli tebeşir... iki şeffaf çay fincanı, süt beyaz...
T biçiminde deniz kabukları, mektuplar, kâğıtlar dolusu not, desen, bir su kulesi maketi...
...
latife tekin
ormanda ölüm yokmuş
Berci Kristin Çöp Masalları. Harika.
'Suret içeri,soytarı dışarı! ! '
“Varlığınızdaki güzel susuşa yüz çevirip ruhunuzun bütünlüğünü koruyan sessizliğe ihanet ettiğiniz mi? İnsanın körlükle kendini de kurcalarken uyumunu yitirmesi ne acı şey değil mi? Ömrümüz azap içinde çürüyüp gidecek. Saklamaya gerek yok. Büyü bozuldu. Ölene dek elimizde kirli donlarla gezmeye mahkum olduk.
Artık karıncalar bizi duymuyor.”
bir imgelem ustası.. 'gece dersleri' ve 'ask isaretleri' bu yönüyle cok zengin kitapları. zihin açıcı, okuyun..
Orman da ölüm yokmuş....