Küba’da cinsel suçlar, taciz ve tecavüz neredeyse yok gibi Küba’da bebek ölümü yok denecek kadar az, binde 6 Küba’da çalışan çocuk yok Küba’daki tüm çocukların, ücretsiz, günlük bir şişe süt hakkı var Tüm çocuklar 9. sınıfa kadar okula gidiyorlar Küba’da okula gitmeyen çocuk yok Eğitim bedava Ve Küba, kendi ülkesinde okumaya gelen yabancı ülkelerin çocuklarına da Ücretsiz eğitim, yemek, konaklama ve sağlık hizmeti veriyor.
Kısa zaman önce oradaydım.Bir hafta kaldım ve dönmek istemedim. Muhteşem bir yer, yaşam ve insanlaarrrrr.. Harikaydııı.. Anlatmam mümkün değil yaşamak lazım. Gittiğimiz günden bir hafta önce Atatürk heykelinin yapımı bitmişti. Milliyet bloglarımda oraları anlattım.
1) Kübalı devrimciler, yetersizlik ve deneyimsizliklerine ve ABD emperyalizminin ambargo ve sabotajlarına rağmen Küba halkının yaşam standartlarını yükselten bir dizi reformu yaşama geçirdiler. Bunlar arasında, öğrencilerin ve entellektüellerin seferberliği sayesinde birkaç yıl içinde Küba’da okuma-yazma oranının yüzde 90’a yükseltilmesini, birkaç onyıl içinde Küba halkının yaşam düzeyinin Latin Amerika ülkelerinin çoğunu aşmasını, ortalama yaşam beklentisinin 1980’lerde erkekler için 72’ye ve kadınlar için 76’ya çıkarılmasını, çocuk ölüm oranının 1983’de 1000’de 15 gibi düşük bir düzeye gerilemesini, okulların ulusallaştırılması ve eğitimin parasız hale getirilmesini ve eğitim gören emekçi çocuklarının sayısında büyük bir patlama yaşanmasını sayabiliriz. (2) Küba devriminin Latin Amerika’da anti-emperyalist ruhu canlandırmaya katkıda bulunduğu doğrudur. Ancak, gerçekleşmesine eşlik eden görece elverişli iç ve dış konjonktürün diğer Latin Amerika ülkeleri için geçerli olmaması ve ABD emperyalistlerinin ikinci bir Küba “kazasına” izin vermemek için arka bahçelerindeki gerici ve faşist rejimleri daha kapsamlı bir kontrgerilla stratejisi çerçevesinde desteklemeye başlamaları nedeniyle, 1960’larda ve 1970’lerde Küba devrimini örnek alan Latin Amerika gerilla ayaklanmaları başarısızlığa uğradı. Kastro ve özellikle Guevara’nın Küba devriminin başarısından hatalı sonuçlar çıkarmaları, bu devrimin yolunun bazı sınırlı değişikliklerle diğer Latin Amerika ülkeleri için de geçerli olduğunu ileri süren “foko” teorisini geliştirmeleri, yani silahlı bir öncü çekirdeğin ortaya çıkması halinde geniş emekçi kitlelerin onu aşağı yukarı kendiliğinden bir tarzda izleyecekleri yolundaki voluntarist görüşlerinin özellikle Latin Amerika’da yaygınlık kazanması, sözkonusu gerilla hareketlerinin yenilgilerine katkıda bulundu. Hatta, içtenlikli bir devrimci olan Ernesto ‘Che’ Guevara’nın kendisi de, bu hatalı ve anti-Marksist “foko” teorisinin kurbanı oldu. Küba modelini bir biçimde Bolivya’da uygulamaya kalkan Guevara ve arkadaşlarının silahlı eylemleri, koşulları 1958-1959’un Kübası’nınkinden çok farklı olan bu ülkede kitleler katında hiçbir yankı bulmadı. Sonunda, ABD kontrgerilla elemanları tarafından eğitilen ve yönlendirilen Bolivya ordusu, 1967’de aralarında Guevara’nın da bulunduğu ve kitlelerden ciddi hiçbir destek alamayan bir avuç gerillayı katletmeyi başardı.
KÜBA SOSYALİZMIN OKULUDUR.barışın ve kardeşliğin insanca böluşümün merkezidir.Kapitalazmin ve emperyalizmin kuşatmasına rağmen onurlu bir şekilde ayakta kalması bunun kanıtı değil mi? yoksa KUBA TOPLUMU SİSTEMİ ALTÜST ETMEZ Mİ? Bunda lider Castro nun önemi de büyuktür.
Bir doktorun eğitimıni bitirdikten sonra yurt dışına çıkması yasak.Eğitimi ücretsiz.Doğal olarak halka hizmet etmesi için.devlet o kadar ücretsiz eğitimden sadece belli bir yıl yurt dışı yasağı koyuyor.O doktor hizmet ederek devlete borcunu onurlu bir şekilde ödüyor.Ne kadar doğal değil mi? Bizler ise eğitim aldıktan sonra güzide yurdumuzdan ayrılmak için uğraşıyoruz.Herkesi mutlu etmek çok mu zor? Sorarım doğrusu
sevgili bambino ya: bambino cum sen küba nın ulu önderi için ne güzel konuşmuşun öyle. küba dan kaçanlar bir kere castro yüzünden değil, kendi egolarını tatmin edebilmek için, kendi değişleriyle zengin olabilmek için daha iyi bir yaşam için kaçıyorlar.zaten castro ilk devrim zamanında söylemiştir; - istemeyen işi olmayan s.....r olup gitsin demiştir.ki çok doğru bir harekettir bu.eğer bir ülkedeki bir diktatör de olsa, diğer ülkelerin tersine askerlere ve kayırmacılık yapılarak bazı kişilerin zenginleştirilmesi yerine halka, eğitim'e ve sağlığa ayırıyorsa bu paraları buna rağmen o şerefsizler bunlarla yetinmeyip hala hainlik yapıyorlarsa castro ya, ozaman onlar en küçüğünden en yaşlısına kadar ölmeyi hakediyorlar.umarım o suları geçmek hiçbirine nasip olmaz.bu arada küba da halkın sefalet içinde olmasının sebebi castro değil emperyalistlerin ambargolarıdır...
Bu Küba üvgülerini bizim sosyalist zümre 1989 a kadar Rusya için de söylemekteydi..Rusya yıkılıp pislik dolu işkembe patlayınca şimdi sarılacak tek dal Küba olmuştur.... Yanlız unutmayalım ki Fidel Kastro bir diktatördür...Diğer diktatörler gibi..Birgün halk burayı da yıkar ve Sosyalist Çavuşeskuyu tanka bağlayıp öldürdükleri gibi O nu da meydanda itlaf ederler...Zaten Kastro adam olsa sülalesi ABD ye kaçmaz,heryıl onlarca kişi şamrellere binip Küba dan ABD ye kaçmazdı... Ayrıca sağlık hizmeti filan dünyada 1. diye zırvalamak insanları aptal yerine koymaktır...Bugün İsviçre ve japonyada ki sağlık hizmetini geçebilen hiç bir ülke yoktur...Ben turizmciyim..Hayatım boyunca Kübadan Türkiyeye gelen tek Kübalı görmedim...Ama bir Japonun ayağı kırılsa adamlar jet gönderiyor... Ayrıca Küba mallarını bugün ABD almasa bu millet aç kalır...ABD nin burayı yıkmamasının tek sebebi bu aç insanların başına bela olmasından korkmasıdır..Zaten ABD Kübada bu öve öve bitirileyen Kübada en büyük üssünü istediği gibi kullanmakta,yine övülmekten başı dönen Kastro buna karşı çıkmamaktadır...
Sosyalist ülkeler içinde liderinin heykeli olmayan tek ülke Küba'dır. Fidel Castro'nun heykeli yok Küba'da. Bayrağı değişmeyen tek ülke de Küba. İspanyol sömürgecilerine karşı açtıkları bayrak, bugünkü haala bayrakları.
bir kitap:Küba Devriminin İçinden Yazarı: Julia E. Sweig Küba Devrimi hakkındaki genel kanı onun bir kırlardan şehirleri kuşatma öyküsü olduğudur. Oysa Küba kentlerinde Llano adlı çok güçlü bir yer altı mukavemet örgütü vardı. Küba Devlet Konseyi, Tarihsel Olaylar Bürosu arşivlerini incelemesine izin verilen tek sosyal bilimci olan Julia E. Sweig, Castro’nun dağlarda üslenen gerilla hareketi ile Havana, Santiago ve diğer kentlerin devrimcileri arasındaki ideolojik, siyasal ve stratejik tartışmaların ayrıntılarını bu kitabıyla gözler önüne seriyor. Sweig, kent yer altı hareketinin mücadelenin başını çektiği, Kasım 1956 ile Temmuz 1958 arasındaki 15 ayı mercek altına alarak, iki grup arasında, kırlarda gerilla savaşı ile kentlerde silahlı ayaklanma tezleri üzerinden cereyan eden tartışmayı inceliyerek Fidel Castro’nun Llano ile yürüttüğü işbirliğinin nasıl bir düzeye ulaştığını ilk kez belgeliyor. Sweig, Castro’nun Küba Devrimi’nin tek karar mercii olduğu şeklindeki yaygın kanının tersine olarak, Frank País, Armando Hart, Haydée Santamaría, Enrigue Oltuski ve Faustino Pérez gibi önderlerin yönetimindeki Llano’nun strateji ve taktiklerin belirlenmesi, mücadeleye tahsis edilecek kaynaklar, diğer muhalefet güçleri ve hatta ABD ile ilişkiler gibi konularda hayati kararlar verdiğini gösteriyor. Küba Devriminin İçinden kent yer altı hareketiyle Fidel Castro arasındaki gerçek ilişkiye ortaya çıkararak Küba Devrim tarihini yeniden ele alıyor; Küba’nın 1960’larda uyguladığı politikaları anlamamıza olanak sağlıyor ve bize gelecekte Küba’da meydana gelebilecek iktidar kaymalarına ilişkin ipuçları veriyor.
Yılda 10 bin ton istakoz ihraç eden Küba, yerine yaklaşık 20 bin ton süt tozu almaktadır. Ve bundan 200 bin litre süt üreterek tüm çocukların yıl boyunca süt içmesini sağlamaktadır. ABD’de istakoz çok, Küba’da yok. Ama ABD’de aç kalan, süt yüzünü görmeyen, evsiz ve köprü altında binlerce çocuk var. Küba’da aç ve açıkta kalan çocuklar olmadığı gibi dünyanın en iyi beslenen ve eğitilen çocukları Küba’lı çocuklardır.
“Şu andaki büyük yoksulluğa rağmen, kaldırımlarda gazete kağıtlarına sarılmış bir vaziyette uyuyan insanlara rastlanmıyor. Şu andaki büyük yoksulluğumuza rağmen, barınacak yeri olmayan, sosyal güvenlikten yoksun tek bir insan bile yoktur. Kapitalist toplumlarda her gün görülen kötülükler bizim ülkemizde mevcut değildir. Bu devrimin bir eseridir. Okulsuz ve öğretmensiz tek bir çocuk yoktur. Tıbbi güvencesi olmayan tek bir vatandaş yoktur. Hatta daha doğmadan önce sigortalı olunur. Bir vatandaşla, daha anasının karnındayken, hamileliğin daha ilk haftalarından itibaren ilgilenmeye başlıyoruz.” (Fidel Castro)
Kübaya giden.. gittiği yerde kalsın.. gelmesin. Lüzumu yok..
Küba’da cinsel suçlar, taciz ve tecavüz neredeyse yok gibi
Küba’da bebek ölümü yok denecek kadar az, binde 6
Küba’da çalışan çocuk yok
Küba’daki tüm çocukların, ücretsiz, günlük bir şişe süt hakkı var
Tüm çocuklar 9. sınıfa kadar okula gidiyorlar
Küba’da okula gitmeyen çocuk yok
Eğitim bedava
Ve Küba, kendi ülkesinde okumaya gelen yabancı ülkelerin çocuklarına da
Ücretsiz eğitim, yemek, konaklama ve sağlık hizmeti veriyor.
Komünistlerin kutsal yeri
Fidel Castro 100.000 Kutsal Kitabı yok etmiştir.Tom White,Hıristiyan yayınları Küba'ya sokmaktan 24 yıl hapse mahkum edilmiştir.
Küba deyince aklıma;
en ünlü devrim meydanı olan Havana geliyor..
ABD emperyalizmi zamanı gelince Küba'ya da özgürlük götürmeye kalkacaktır,
tıpkı Irak'a götürdüğü gibi!
Sosyalist ülkeler içinde ABD ye gerçek kafa tutan tek ülke
Küba'dır.
Sırf bu yüzden bile sempatiktir.
kübada insanlar uzun yaşıyolar
neden?
çünkü mutlular
Gidemedim. gideceğim de yok.Yoksul,ama onurlu halkın ülkesi.
Küba= sosyalizm= insanlık.sosyalizm bitti diyenlere atılan bir şamar.
Büyük balığın,yutamadığı gerillaların destan yazdığı Che'den başka bir kişinin resmi ve heykeli bulunmadığı küçük dev ülke.
Kısa zaman önce oradaydım.Bir hafta kaldım ve dönmek istemedim.
Muhteşem bir yer, yaşam ve insanlaarrrrr.. Harikaydııı..
Anlatmam mümkün değil yaşamak lazım.
Gittiğimiz günden bir hafta önce Atatürk heykelinin yapımı bitmişti.
Milliyet bloglarımda oraları anlattım.
bence hayat orda :)
gitmek istediğim ülkelrin başında geliyoo
1) Kübalı devrimciler, yetersizlik ve deneyimsizliklerine ve ABD emperyalizminin ambargo ve sabotajlarına rağmen Küba halkının yaşam standartlarını yükselten bir dizi reformu yaşama geçirdiler. Bunlar arasında, öğrencilerin ve entellektüellerin seferberliği sayesinde birkaç yıl içinde Küba’da okuma-yazma oranının yüzde 90’a yükseltilmesini, birkaç onyıl içinde Küba halkının yaşam düzeyinin Latin Amerika ülkelerinin çoğunu aşmasını, ortalama yaşam beklentisinin 1980’lerde erkekler için 72’ye ve kadınlar için 76’ya çıkarılmasını, çocuk ölüm oranının 1983’de 1000’de 15 gibi düşük bir düzeye gerilemesini, okulların ulusallaştırılması ve eğitimin parasız hale getirilmesini ve eğitim gören emekçi çocuklarının sayısında büyük bir patlama yaşanmasını sayabiliriz.
(2) Küba devriminin Latin Amerika’da anti-emperyalist ruhu canlandırmaya katkıda bulunduğu doğrudur. Ancak, gerçekleşmesine eşlik eden görece elverişli iç ve dış konjonktürün diğer Latin Amerika ülkeleri için geçerli olmaması ve ABD emperyalistlerinin ikinci bir Küba “kazasına” izin vermemek için arka bahçelerindeki gerici ve faşist rejimleri daha kapsamlı bir kontrgerilla stratejisi çerçevesinde desteklemeye başlamaları nedeniyle, 1960’larda ve 1970’lerde Küba devrimini örnek alan Latin Amerika gerilla ayaklanmaları başarısızlığa uğradı. Kastro ve özellikle Guevara’nın Küba devriminin başarısından hatalı sonuçlar çıkarmaları, bu devrimin yolunun bazı sınırlı değişikliklerle diğer Latin Amerika ülkeleri için de geçerli olduğunu ileri süren “foko” teorisini geliştirmeleri, yani silahlı bir öncü çekirdeğin ortaya çıkması halinde geniş emekçi kitlelerin onu aşağı yukarı kendiliğinden bir tarzda izleyecekleri yolundaki voluntarist görüşlerinin özellikle Latin Amerika’da yaygınlık kazanması, sözkonusu gerilla hareketlerinin yenilgilerine katkıda bulundu. Hatta, içtenlikli bir devrimci olan Ernesto ‘Che’ Guevara’nın kendisi de, bu hatalı ve anti-Marksist “foko” teorisinin kurbanı oldu. Küba modelini bir biçimde Bolivya’da uygulamaya kalkan Guevara ve arkadaşlarının silahlı eylemleri, koşulları 1958-1959’un Kübası’nınkinden çok farklı olan bu ülkede kitleler katında hiçbir yankı bulmadı. Sonunda, ABD kontrgerilla elemanları tarafından eğitilen ve yönlendirilen Bolivya ordusu, 1967’de aralarında Guevara’nın da bulunduğu ve kitlelerden ciddi hiçbir destek alamayan bir avuç gerillayı katletmeyi başardı.
küba işte herkes biliyor adını ve ne olduğunu..
bazıları sevmesede orda ortada dimdik ayakta duruyor.
Koca bir köpekbalığının yutmak için her şeyi yaptığı ama dişlerini bir türlü geçiremediği okyanustaki minik kılçıklı balık.
devrimin tek başkenti
KÜBA SOSYALİZMIN OKULUDUR.barışın ve kardeşliğin insanca böluşümün merkezidir.Kapitalazmin ve emperyalizmin kuşatmasına rağmen onurlu bir şekilde ayakta kalması bunun kanıtı değil mi? yoksa KUBA TOPLUMU SİSTEMİ ALTÜST ETMEZ Mİ? Bunda lider Castro nun önemi de büyuktür.
Bir doktorun eğitimıni bitirdikten sonra yurt dışına çıkması yasak.Eğitimi ücretsiz.Doğal olarak halka hizmet etmesi için.devlet o kadar ücretsiz eğitimden sadece belli bir yıl yurt dışı yasağı koyuyor.O doktor hizmet ederek devlete borcunu onurlu bir şekilde ödüyor.Ne kadar doğal değil mi? Bizler ise eğitim aldıktan sonra güzide yurdumuzdan ayrılmak için uğraşıyoruz.Herkesi mutlu etmek çok mu zor? Sorarım doğrusu
ayrıca küba tıp alanında ilerlemiş bir ülkedir.güney amerika ülkelerinde okuyan vatandaşlar eğitim için küba ya gitmektedirler.... ;)
sevgili bambino ya:
bambino cum sen küba nın ulu önderi için ne güzel konuşmuşun öyle.
küba dan kaçanlar bir kere castro yüzünden değil, kendi egolarını tatmin edebilmek için, kendi değişleriyle zengin olabilmek için daha iyi bir yaşam için kaçıyorlar.zaten castro ilk devrim zamanında söylemiştir;
- istemeyen işi olmayan s.....r olup gitsin demiştir.ki çok doğru bir harekettir bu.eğer bir ülkedeki bir diktatör de olsa, diğer ülkelerin tersine askerlere ve kayırmacılık yapılarak bazı kişilerin zenginleştirilmesi yerine halka, eğitim'e ve sağlığa ayırıyorsa bu paraları buna rağmen o şerefsizler bunlarla yetinmeyip hala hainlik yapıyorlarsa castro ya, ozaman onlar en küçüğünden en yaşlısına kadar ölmeyi hakediyorlar.umarım o suları geçmek hiçbirine nasip olmaz.bu arada küba da halkın sefalet içinde olmasının sebebi castro değil emperyalistlerin ambargolarıdır...
Viva Küba..
Rom..
Puro..
Deniz..
Müzik...
Dans eden latin hatunlar...
ve Fidel Castro..Tanrı seni korusun...
Bu Küba üvgülerini bizim sosyalist zümre 1989 a kadar Rusya için de söylemekteydi..Rusya yıkılıp pislik dolu işkembe patlayınca şimdi sarılacak tek dal Küba olmuştur....
Yanlız unutmayalım ki Fidel Kastro bir diktatördür...Diğer diktatörler gibi..Birgün halk burayı da yıkar ve Sosyalist Çavuşeskuyu tanka bağlayıp öldürdükleri gibi O nu da meydanda itlaf ederler...Zaten Kastro adam olsa sülalesi ABD ye kaçmaz,heryıl onlarca kişi şamrellere binip Küba dan ABD ye kaçmazdı...
Ayrıca sağlık hizmeti filan dünyada 1. diye zırvalamak insanları aptal yerine koymaktır...Bugün İsviçre ve japonyada ki sağlık hizmetini geçebilen hiç bir ülke yoktur...Ben turizmciyim..Hayatım boyunca Kübadan Türkiyeye gelen tek Kübalı görmedim...Ama bir Japonun ayağı kırılsa adamlar jet gönderiyor...
Ayrıca Küba mallarını bugün ABD almasa bu millet aç kalır...ABD nin burayı yıkmamasının tek sebebi bu aç insanların başına bela olmasından korkmasıdır..Zaten ABD Kübada bu öve öve bitirileyen Kübada en büyük üssünü istediği gibi kullanmakta,yine övülmekten başı dönen Kastro buna karşı çıkmamaktadır...
küba özgürlüğün umudun yarının ülkesi
Orada olmak vardı şimdi..
Sosyalist ülkeler içinde liderinin heykeli olmayan tek ülke Küba'dır. Fidel Castro'nun heykeli yok Küba'da. Bayrağı değişmeyen tek ülke de Küba. İspanyol sömürgecilerine karşı açtıkları bayrak, bugünkü haala bayrakları.
bir kitap:Küba Devriminin İçinden
Yazarı: Julia E. Sweig
Küba Devrimi hakkındaki genel kanı onun bir kırlardan şehirleri kuşatma öyküsü olduğudur. Oysa Küba kentlerinde Llano adlı çok güçlü bir yer altı mukavemet örgütü vardı. Küba Devlet Konseyi, Tarihsel Olaylar Bürosu arşivlerini incelemesine izin verilen tek sosyal bilimci olan Julia E. Sweig, Castro’nun dağlarda üslenen gerilla hareketi ile Havana, Santiago ve diğer kentlerin devrimcileri arasındaki ideolojik, siyasal ve stratejik tartışmaların ayrıntılarını bu kitabıyla gözler önüne seriyor. Sweig, kent yer altı hareketinin mücadelenin başını çektiği, Kasım 1956 ile Temmuz 1958 arasındaki 15 ayı mercek altına alarak, iki grup arasında, kırlarda gerilla savaşı ile kentlerde silahlı ayaklanma tezleri üzerinden cereyan eden tartışmayı inceliyerek Fidel Castro’nun Llano ile yürüttüğü işbirliğinin nasıl bir düzeye ulaştığını ilk kez belgeliyor. Sweig, Castro’nun Küba Devrimi’nin tek karar mercii olduğu şeklindeki yaygın kanının tersine olarak, Frank País, Armando Hart, Haydée Santamaría, Enrigue Oltuski ve Faustino Pérez gibi önderlerin yönetimindeki Llano’nun strateji ve taktiklerin belirlenmesi, mücadeleye tahsis edilecek kaynaklar, diğer muhalefet güçleri ve hatta ABD ile ilişkiler gibi konularda hayati kararlar verdiğini gösteriyor. Küba Devriminin İçinden kent yer altı hareketiyle Fidel Castro arasındaki gerçek ilişkiye ortaya çıkararak Küba Devrim tarihini yeniden ele alıyor; Küba’nın 1960’larda uyguladığı politikaları anlamamıza olanak sağlıyor ve bize gelecekte Küba’da meydana gelebilecek iktidar kaymalarına ilişkin ipuçları veriyor.
Yılda 10 bin ton istakoz ihraç eden Küba, yerine yaklaşık 20 bin ton süt tozu almaktadır. Ve bundan 200 bin litre süt üreterek tüm çocukların yıl boyunca süt içmesini sağlamaktadır. ABD’de istakoz çok, Küba’da yok. Ama ABD’de aç kalan, süt yüzünü görmeyen, evsiz ve köprü altında binlerce çocuk var. Küba’da aç ve açıkta kalan çocuklar olmadığı gibi dünyanın en iyi beslenen ve eğitilen çocukları Küba’lı çocuklardır.
“Şu andaki büyük yoksulluğa rağmen, kaldırımlarda gazete kağıtlarına sarılmış bir vaziyette uyuyan insanlara rastlanmıyor. Şu andaki büyük yoksulluğumuza rağmen, barınacak yeri olmayan, sosyal güvenlikten yoksun tek bir insan bile yoktur. Kapitalist toplumlarda her gün görülen kötülükler bizim ülkemizde mevcut değildir. Bu devrimin bir eseridir.
Okulsuz ve öğretmensiz tek bir çocuk yoktur. Tıbbi güvencesi olmayan tek bir vatandaş yoktur. Hatta daha doğmadan önce sigortalı olunur. Bir vatandaşla, daha anasının karnındayken, hamileliğin daha ilk haftalarından itibaren ilgilenmeye başlıyoruz.” (Fidel Castro)