korkuları metrelerce toprağın altına saklamakla özgürleşemez insan aksine korkuları tanır, keşfeder ve orada ki duyguyu izler, görürse yaşamı keşfeder.
ebeveynlerin yaş almalarına rağmen korkuları varken, serçe kalpleri olan Çocukları korkutmakla edindikleri mutluluğu ( şaka olarak yaptıkları ve bu durum karşında kahkaha attıkları ) anlamakta zorlanıyorum, zaman bilinçli insanların farkındalığa yürüdüğü zamanlar, bu yüzden bilinçli olarak rehber olmalıyız yaşam yolculuğuna.
mutlu, neşeli, keyif alabilen, maçları tribünde izleyerek değil de sahada oyuncu olarak oynayan, sevginin, güvenin hakim olduğu ve yaş almalarına rağmen kendi ayaklarının üzerinde değil de hala ailesinin tuttuğu kol değneklerine ihtiyaç duyan bu Çocuklarımızın koşmasını sağlayan vs. vs. ebeveynler çoğalmalı.
Ne çok korkular biriktirmişim kendime... Ve kalkıp en korkusuzunu aşk bilmişim.. Bu nasıl bir cesaret! Dağıt saçlarını... Ben ne vakit saçlarımı dağıtsam, ki korkularımdan zifiridir telleri, Kaçar korkularım,kalırım aşk ile...
Siz dostlarıma söylüyorum, bedeni öldüren, ama ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın. Kimden korkmanız gerektiğini size açıklayayım: kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atma yetkisine sahip olan Tanrı'dan korkun. Evet, size söylüyorum, O'ndan korkun.
Beş serçe iki meteliğe satılmıyor mu? Ama bunlardan bir teki bile Tanrı katında unutulmuş değildir.
Nitekim başınızdaki saçlar bile tek tek sayılıdır. Korkmayın, siz birçok serçeden daha değerlisiniz.
İnsan, içinde her zaman korkuyu bulabilir. Ancak yeterince derinde aramasını bilmelidir. André Malraux (1901–1976) , Roman yazarı, Fransız Kültür Bakanı ve Sanat Bilimcisi
Korkmak.. İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için..
W.Shakespeare
Madalyonun bir diğer yüzünü çevirirsek bunlarıda görebiliriz.
Korku, her şeyden önce sağlıklı ve insanın hayatta kalabilmesine yardımcı olan bir duygu halidir. Korku öncelikle, hem kendi kendimiz, hem de çevremizdeki insanlar için sağduyulu ve itinalı olma yetisini kazandırır bize. Nasıl ağrının beden için önemli bir alarm fonksiyonu varsa, korkunun da hayati bir önemi söz konusudur. Örneğin korkmadan ve ağrı hissetmeden ateşe yaklaşabilseydik, hayati tehlike arz edebilecek yanıklara maruz kalmamız çok kolay olurdu.
Korku ve üzüntü kişiye hiçbir şey kazandırmaz; aksine, kaybettirir...
Korkmak yerine, gelecek olanı göğüslemek ve tedbir almak en hayırlısıdır... Çünkü olacak olan zaten olur...
Fırtınada yuvası dağılan hayvanlar bile, bir yere sığınır (tedbirini alır) ve fırtınanın dinmesini bekler... Fırtına dindikten sonra, 'yuvam yıkıldı' diye oturup ağlamaz, 'fırtına tekrar gelebilir' diye saklanmaya devam etmez...
Hiç vakit kaybetmeden, var gücünle kendine yeni bir yuva yapmaya koyulur...
Korkularımız, sahiplenmek duygusunun tabi sonucudur. Bir şeyi ne kadar çok sahiplenirsek, kaybetmektende o kadar çok korkarız. Bu hayatımız olur, servetimiz olur, eşimiz, sevgilimiz yada çocuklarımız olur, makamımız, mevkimiz, şöhretimiz olur, farketmez neyi çok sahipleniyorsak bizde ki onu kaybetmek korkusu o derece artar. Onun için sahiplendiğimiz bu şeylerin gelip geçici olduğunu, bir gün elimizden çıkacağını beynimizin bir köşesine yazarsak, kaybetme korkusunu en azından hafifletiriz.
bu konuda içten pazarlıklı insanlarla düdüklü tencere kıyasıya yarışır benim dünyamda ((:
korkuları metrelerce toprağın altına saklamakla özgürleşemez insan aksine korkuları tanır, keşfeder ve orada ki duyguyu izler, görürse yaşamı keşfeder.
ebeveynlerin yaş almalarına rağmen korkuları varken, serçe kalpleri olan Çocukları korkutmakla edindikleri mutluluğu ( şaka olarak yaptıkları ve bu durum karşında kahkaha attıkları ) anlamakta zorlanıyorum, zaman bilinçli insanların farkındalığa yürüdüğü zamanlar, bu yüzden bilinçli olarak rehber olmalıyız yaşam yolculuğuna.
mutlu, neşeli, keyif alabilen, maçları tribünde izleyerek değil de sahada oyuncu olarak oynayan, sevginin, güvenin hakim olduğu ve yaş almalarına rağmen kendi ayaklarının üzerinde değil de hala ailesinin tuttuğu kol değneklerine ihtiyaç duyan bu Çocuklarımızın koşmasını sağlayan vs. vs. ebeveynler çoğalmalı.
Namaste.
https://pin.it/4zrbnDx
“ insanların korktuğu üç şey vardır:
ölüm , diğer insanlar
ve kendi zihinleri."
" gabor mate _
Korku filmleri hiç korkunç değildir boşuna karkunç demişler Örneğin: freddy kruger,mycheal myers hiç korkunç değil
Ne çok korkular biriktirmişim kendime...
Ve kalkıp en korkusuzunu aşk bilmişim..
Bu nasıl bir cesaret!
Dağıt saçlarını...
Ben ne vakit saçlarımı dağıtsam, ki korkularımdan zifiridir telleri,
Kaçar korkularım,kalırım aşk ile...
Korku, insanı ölüme götüren tek büyük gerçektir.
yaşamaktan değil de yaşamın getirdiklerinden,getireceklerinden...
Korku, en güçlü duygudur.
Stefan Zweig kitabı..
Ya sensiz kalırsam endişesi
Ya beni severse..!
Bazen insanlardan korkuyorum....
karanlık
Bana ellerini ver. Kimsen kim, ellerini ver, korkuyorum...
'Aşka düştüğü besbelli yoksa ölmekten niye korksundu? 'N.B
çaresizlikten sonraki
zihin kayitlarinin kirliliginin disa vurmasi kusmasi
Korkularımı istemeden besledim..
Siz dostlarıma söylüyorum, bedeni öldüren, ama ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın.
Kimden korkmanız gerektiğini size açıklayayım: kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atma yetkisine sahip olan Tanrı'dan korkun. Evet, size söylüyorum, O'ndan korkun.
Beş serçe iki meteliğe satılmıyor mu? Ama bunlardan bir teki bile Tanrı katında unutulmuş değildir.
Nitekim başınızdaki saçlar bile tek tek sayılıdır. Korkmayın, siz birçok serçeden daha değerlisiniz.
düştüğüm kuyunun soğuk taştan duvarları boyunca raks ediyor korku..
ve sen 'korkular salıyorsun içime,korkular her an başka biçimde'..
İnsan, içinde her zaman korkuyu bulabilir. Ancak yeterince derinde aramasını bilmelidir.
André Malraux (1901–1976) , Roman yazarı, Fransız Kültür Bakanı ve Sanat Bilimcisi
Korkmak..
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için..
W.Shakespeare
Madalyonun bir diğer yüzünü çevirirsek bunlarıda görebiliriz.
Korku, her şeyden önce sağlıklı ve insanın hayatta kalabilmesine yardımcı olan bir duygu halidir. Korku öncelikle, hem kendi kendimiz, hem de çevremizdeki insanlar için sağduyulu ve itinalı olma yetisini kazandırır bize. Nasıl ağrının beden için önemli bir alarm fonksiyonu varsa, korkunun da hayati bir önemi söz konusudur. Örneğin korkmadan ve ağrı hissetmeden ateşe yaklaşabilseydik, hayati tehlike arz edebilecek yanıklara maruz kalmamız çok kolay olurdu.
Nasılsa korkunun ecele faydası yoktur,
o halde korkunun üstüne üstüne gitme gerek.
Korkuyu yenmenin tek yolu o korkunun üstüne gitmektir.
onsuz kalma korkusu yer bitirir beni... yoksa korkmak mı hııııı emanet can için kimseye eyvallah etmem....
Belirlilikten belirsizliğe olan hareket..
Korku ve üzüntü kişiye hiçbir şey kazandırmaz; aksine, kaybettirir...
Korkmak yerine, gelecek olanı göğüslemek ve tedbir almak en hayırlısıdır... Çünkü olacak olan zaten olur...
Fırtınada yuvası dağılan hayvanlar bile, bir yere sığınır (tedbirini alır) ve fırtınanın dinmesini bekler... Fırtına dindikten sonra, 'yuvam yıkıldı' diye oturup ağlamaz, 'fırtına tekrar gelebilir' diye saklanmaya devam etmez...
Hiç vakit kaybetmeden, var gücünle kendine yeni bir yuva yapmaya koyulur...
...
Gelen yada gelmesi beklenen kötülük karşısında, tüm bedeni etkisi altına alabilen olumsuz fizyolojik etkileri, tepkiye çeviren doygu yoğunluğu.
Korkularımız, sahiplenmek duygusunun tabi sonucudur.
Bir şeyi ne kadar çok sahiplenirsek, kaybetmektende o kadar çok korkarız.
Bu hayatımız olur, servetimiz olur, eşimiz, sevgilimiz yada çocuklarımız olur, makamımız, mevkimiz, şöhretimiz olur, farketmez neyi çok sahipleniyorsak bizde ki onu kaybetmek korkusu o derece artar.
Onun için sahiplendiğimiz bu şeylerin gelip geçici olduğunu, bir gün elimizden çıkacağını beynimizin bir köşesine yazarsak, kaybetme korkusunu en azından hafifletiriz.
Korku şirkin cezasıdır, doğum yeri ben bu bedenim fikridir.
sebahattin zorlu