Kültür Sanat Edebiyat Şiir

kopenhag zirvesi sizce ne demek, kopenhag zirvesi size neyi çağrıştırıyor?

kopenhag zirvesi terimi Cem Nizamoglu tarafından tarihinde eklendi

  • Duffy Duck
    Duffy Duck

    1. Siyasi Kriterler: Aday ülke; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıklara saygı, azınlıkların korunmasının güvence altına alındığı istikrarlı bir kurumsal yapıya sahip olmalıdır.

    2. Ekonomik Kriterler: Aday ülke; işleyen bir piyasa ekonomisi ve AB içinde rekabetçi baskı ve piyasa güçleri ile başa çıkabilme kapasitesine sahip olmalıdır.

    3. Topluluk Müktesebatının Kabulü: Aday ülke, siyasi, ekonomik ve parasal birlik amaçlarına uyum dahil olmak üzere AB mevzuatını üstlenebilme ve uygulayabilme kapasitesine sahip olmalıdır.

    TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ Genel Giriş Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler, Türkiye’nin dış politika öncelikleri arasında birincil önemde ve belirleyici bir yer işgal etmiştir. Bu çerçevede, ulusal çıkarlarımız ve geleceğe yönelik vizyonumuz, AB’yle ilişkilerimizi üyelik temelinde geliştirmemizi gerektirmektedir. 17 Aralık 2004 Zirvesi, 41 yıllık geçmişi olan AB ile ilişkilerimizde önemli ve tarihi bir dönüm noktası olup, yeni bir dönemi başlatmıştır. Türkiye’nin AB ile ilişkileri, Avrupa Topluluğu ile 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşmasının temelini oluşturduğu ortaklık rejimi çerçevesinde başlamıştır. Türkiye 14 Nisan 1987 tarihinde AB’ye tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. Buna karşın 1989 yılında verilen AB Komisyon görüşünde yer alan siyasal, ekonomik ve sosyal çekinceler nedeniyle o tarihten bu yana AB’ye giriş müzakereleri başlatılamamıştır. 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması, Türkiye ile AB’nin bütünleşmesi için kademeli bir süreç öngörmüştür. Önce ilk adımı teşkil eden ikili ticaretin serbestleştirilmesi sağlanmış bilahare, daha ileri düzeydeki ekonomik entegrasyon, yani Gümrük Birliği 31 Aralık 1995 itibariyle tamamlanmıştır. Taraflar arasındaki entegrasyon seviyesi bu suretle ileri bir noktaya ulaşmış ve ülkemizin bundan sonraki çabası, Ankara Anlaşması’nda bir sonraki hedef olarak yer alan tam üyeliğe yönelik olmuştur.

  • Gülçin Yilmaz
    Gülçin Yilmaz

    yapçaktım ben de kendiminkini ama katılımcılar korktuklarını söyleyip katılmadılar? !

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Fischer, önce uyutalım sonra unutalım dedi
    Ünsal TURAN/KOPENHAG

    Türkiye'nin, müzakere tarihi için büyük umutlar bağladığı Kopenhag
    zirvesinin perde arkasında söylenenler, Danimarkalı bir gazetecinin belgesel
    haline dönüştürdüğü görüntülerle ortaya çıktı.

    Hürriyet, eski AB dönem başkanı Danimarka Başbakanı Rasmussen ile Dışişleri
    Bakanı Möller arasındaki ilginç diyaloğun kaydını ele geçirdi. Kayıtlarda,
    Almanya Dışişleri Bakanı Fischer'in Danimarka Dışişleri Bakanı Möller'e
    tarih konusunda önce, 'Türkiye'yi uyutacak bir formül bulalım' dediği,
    sonra da fikir değiştirip Türkiye'nin üyeliğini kastederek 'unutun' diye
    konuştuğu apaçık görülüyor.

    Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi almak için umutlarını bağladığı Kopenhag
    Zirvesi öncesinde ve zirve sırasında yapılan kulis konuşmalarının ses ve
    görüntü kayıtları, Almanya'nın Türkiye konusunda nasıl fikir değiştirdiğini
    ortaya çıkardı. Almanya'nın önce 'Türkiye'yi oyalayacak bir müzakere tarihi
    verelim' dediği, sonra da 'Unutalım' diyerek fikir değiştirdiği,
    Danimarkalı bir televizyoncunun çektiği görüntülerle belgelendi. Hürriyet
    zirve öncesi ve sonrasında AB dönem Başkanı ve Başbakan Anders Fogh
    Rasmussen ile Dışişleri Bakanı Per Stig Möller ve bürokratları arasında
    perde arkasında yaptığı konuşmaların görüntü ve ses kayıtlarını ele geçirdi.
    Bir bölümü geçtiğimiz Pazar günü Türkiye Gazetesi'ne konu olan görüntüler,
    Danimarka Televizyonu'ndan Christofer Guldbrandsen tarafından kaydedildi.
    Guldbrandsen, başbakanlığın özel izniyle çektiği görüntüleri belgesele
    dönüştürdü. Bu kayıtlarda Danimarka Dışişleri Bakanı Möller, Başbakan
    Rasmussen ile yaptığı konuşmada Almanlar'ın ikiyüzlülüğünden yakınarak,
    'Almanlar'ın içerde ve dışarda söyledikleri birbirini tutmuyor. Fischer'le
    görüştüm.12 saat içinde üç kez fikir değiştirdi' diyor. Kayıtlarda
    Başbakan Rasmussen, Türkiye'nin tarihte ısrarlı olmakla 2003 yılında
    durumunun görüşülmesi şansını yitirdiğini, Türkiye'ye dost görünen ülkelerin
    zirvedeki görüşmelerde Türkiye'yi desteklemediklerini söylüyor. Möller de,
    Rasmussen'e Fischer'in kendisine Türkiye'nin birliğe girmesini istemediğini
    söylediğini aktarıyor.

    'Masada hiçbir Türk dostu yoktu'

    (Erdoğan'ın Kopenhag ziyareti öncesi...)

    Rasmussen: Türkiye zirvenin ana maddelerinden birini oluşturuyor

    Möller: Türkiye uzun süre bekletilirse, bu bekleyiş Türkiye'yi İslam
    dünyasına itebilir. Almanlar'ın içeride ve dışarıda söyledikleri birbirini
    tutmuyor. Joschka Fischer ile görüştüm.12 saat içinde üç kez fikir
    değiştirdi. Önce Türkiye'nin birliğe tam üyeliğini istemediklerini,
    Türkiye'nin dışarıda tutulması gerektiğini söyledi. Sonra benden kendisi
    için Türkiye'ye karşı bir oyalama formülü bulmamı istedi, daha sonra da
    'unutalım' dedi.

    Rasmussen: Tarih konusunda çok dikkatli olmamız gerekiyor. Bir çok konuyu
    dikkate almalıyız. Tarih için tarih istiyorlar. Birlik içinde değişik
    görüşler var. Şartlı tarih verilmesini isteyenler var. Bazıları Türkiye'nin
    AB'ye yaklaştırılmasını istemiyor. Bazıları bugünkü durumun devam etmesini
    istiyor.

    ***

    (Ziyaretten sonra Başbakanlık binasında zirve hazırlıkları)

    Rasmussen: Türkler zirveyi Türk zirvesi yapmak istiyorlar.

    Bürokratlar: Biz bugünkü durum üzerinden politika yürütelim. Mevcut rayda
    yürütelim. Sonra bunun kavgası olabilir. Tarih için tarih verilebilir.

    Rasmussen: Normal prosüdür uygularsak,2004'ten önce bir değerlendirme
    yapmamız gerekiyor.

    ***

    (Zirve'nin birinci günü. Başbakanlıkta bürokratlar Abdullah Gül'ün randevu
    talebinde bulunduğunu söylüyorlar. Başbakan Rasmussen ise vaktinin
    olmadığını belirterek, randevu talebini kabul etmiyor. Ancak bürokratlar
    Bush'un defalarca telefon ederek, Türkler'in Birliğe bir an önce alınması
    konusunda ısrarlı davrandığını söylüyorlar.)

    Bürokratlar: Abdullah Gül'e kısa da olsa bir zaman ayırmanız gerekiyor.
    Sonrasını düşünün. Bu bir yatırımdır.

    Rasmussen: Peki kısa bir görüşme olur. Bush ile görüştüm. Ama taleplerini
    kabul etmedim. Öyle herkesin söylediğini yapmamız mümkün değil.

    ***

    (Rasmussen, Abdullah Gül ile görüşüyor. Daha sonra 15 ülke Türkiye'ye 2004
    aralık ayı tarihinin verilmesi konusunda anlaşıyor. Toplantıdan sonra
    Başbakan Rasmussen, Möller ve bürokratlar ile görüşüyor.)

    Rasmussen: Bu kararı Türkler basından öğrenmesin. Basından önce Dışişleri
    Bakanı Möller kararı Türk meslektaşına söylesin.

    ***

    (Karar Türk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'a anlatıldıktan sonra başbakan
    Möller ve bürokratları ile tekrar biraraya geliyor.)

    Rasmussen: Türkler ne dediler, kararı nasıl karşıladılar?

    Möller: Çok şaşırdılar. Hayal kırıklığına uğradılar. Onlara durumu anlatmaya
    çalıştım. Sen (Rasmussen'e diyor) onlara tarih konusunda ısrarlı olmamaları
    için çok söyledin. Çok sarsıldılar.

    Rasmussen: İsterlerse 2004'ü bir tarih olarak kabul etsinler.

    Möller: Bunu bir zafer olarak kabul ettiremeyiz. Türk meslektaşım
    Türkiye'nin dostları ile görüştüklerini ve dostlarının ümit verdiğini,
    verilen kararı anlayamadığını söyledi. Kararı Gül'e bildirecek.

    Rasmussen: Masada onların dostlarından hiç biri yoktu. Kimse Türkiye'yi
    desteklemedi. Ben onlara tarih konusunda ısrarlı olmamalarının Türkiye'nin
    yararına olacağını anlatmaya çalıştım, anlamadılar. Tarih konusunda ısrar
    ettiler. Şimdi Türkiye'nin durumu sadece 2004 Aralık zirvesinde görüşülecek.
    Türkiye'yi birliğe istemeyenler, o zaman da bir bahane bularak karşı
    çıkacaklar ve bu iş uzayacaktır. Tarih verilmeseydi,1999'dan beri devam
    eden durum devam edecek ve 2003 yılı içinde ve 2004 yılı ilk 6 ayında
    Türkiye'nin durumu sürekli ele alınacak ve müzakere şansı doğacaktı. Şimdi
    2004'e kadar Türkiye konusu kapanmıştır.