Hegelin köle efendi diyalektiği olarak yorumladığı tarih, gerçeğidir, Marksı olmaz öyle şey dediği de hayali değirmenlere saldırmak, insan doğasında eşit olan hiçbir şey yok, müthiş bir çeşitlilik sadece, sen onu istersen hizaya sokar hedefe koşarsın onu da rehberde söylüyor, - İpime sıkı tutun - arızalarını temizlersin, ama, bunu başkasını temizlemeye kalkarak yapma, o zaman yakarım - Eğer barıştan ayrılırsanız bilin ki - yani, Diğer yandan Şehir yaşamı, hele metropolleşmişse işler artık iyice çetinleşir, birisi nefes alsa diğerinin hakkını yiyordur, bunun üstüne kendi hastalıklarını tedavi için, yani birikmiş hıncını yetersizlklerinden kaynaklanan boşaltacak günah keçisi arayanı kışkırtınca onlar ermiş muradına, ordan da fırın nakliyat devreye girer, geldin bile oyuna, ipe sıkı sarılanda kendi yoluna, ama, zındıkta böyle bir gelecek anlayışı yok, hele bir hıncını üstüne boca etsinde zaten gübre, bağ bahçe yani diyerek, kendi anladığı bahçeyi çapalamaya başlar. ama, zaten kuyuda muğlaklık sayesinde ekmeğini yer.
Hayatımızı devam ettirebilmemiz için çalışıp para kazanmamız gerekmektedir. Malesef ki malesef para bizim efendimiz bizlerde onun kölesiyiz. (Tabi bunu mecazi anlamda söylüyorum) . Bir düşünün para kazanabilmek için gecemizi gündüzümüze katıp çalışmıyor muyuz? , Daha fazla kazanmak için fazla mesai yapıyoruz ya da zamanımızın çoğunu işyerlerimizde geçirip eşimizi, dostumuzu ihmal etmiyor muyuz? . Para için hırsızlıklar olmuyor mu? , insanlara saldırılıyor, insanlar yaralanıyor ve hatta öldürülmüyor mu? Kaldıki kardeş kardeşi bile para için öldürüyor.(genelde miras anlaşmazlıkları yüzünden) . Şimdi biz paranın kölesi değil miyiz?
hz. musa filminde(tabi yahudiik yada hristiyan inancına göre çekilmiş) kızıl nehrin yanına gelince musanın kavminden birisi ki okadar mucize görmüşlerdir yemek bulamamaktan şikayet edip musaya
-bizi buraya niçin getirdin aç susuz ne yapacağız, firavunun kölesiyken daha iyiydik en azından karnımız doyuyordu.
inat değil mi ulan inat inat işte özgürsüzlüğe esir olmayacağım hislere köle de şehvete öten bülbüle de hayasızca kendini teşhir eden gül olmaktan çıkmış güle de kendini kahpe rüzgarların savruluşuna bırakan tüle de yangınlar içinde de olsa şaha kalkmayan küle de kördüğüm zulme tahammüle de içinde aşka yer vermeyen gönüle de isterse dağlar yerinden söküle de baskın yaparım tahayyüle de... baran
Ne kimsenin kölesi Ne kimsenin kuluyum Kendimi kaybettim Bu sene zor bulurum Eskiden çok çabuk Çok kolay ağlardım Şimdi taş gibiyim Her şeye hazırım Aşk bir oyun Bense bir oyuncak Bu aşkta hiç kural olmayacak Hem sana hem bana oldu yazık Sonunda kimse kazanmayacak Kaybettin sen... Geceleri yakıp, kapıları açıp Sabahı görmeden, kovacağım seni Allah affeder belki bunları Ben cehenneme atacağım seni...
kölelik de, eski felsefeler gibi değişti.. eski çağlarda, insanları kendi topraklarına getirip karın tokluğuna çalıştıranlar, şimdilerden onların memleketlerine gidip, fabrika kuruyorlar sonuç aynı, ucuz işçi...
Bütün tarihi devirde başka milletlerden, yabancılardan zorla kaçıılıp hürriyetten mahrum hale getirelerek hizmette kullanılan kişi.(Bu statüde bulunan erkeğe 'köle', kadına ise 'câriye' denir.)
İslamiyet köleliği en adil usullerle kaldırmağa çalışmıştır ve Resul-i Ekrem efendimiz insanları kölelikten kurtamayı ibadet olarak ilan etmiştir. Peygamberimizin evlatlığı Zeyd b. Hârise ve müezzini Bilâl-ı Habeşî bunlardan en güzel örneklerindendir.
İnsana kul olmak yani negatif anlamıyla köle kötü anlama gelsede, esas pozitif anlamıyla Allah'a köle olmak çok güzel anlamlara gelir ki ki buna en güzel örnek yine peygamberimizdir...
Hegelin köle efendi diyalektiği olarak yorumladığı tarih, gerçeğidir, Marksı olmaz öyle şey dediği de hayali değirmenlere saldırmak, insan doğasında eşit olan hiçbir şey yok, müthiş bir çeşitlilik sadece, sen onu istersen hizaya sokar hedefe koşarsın onu da rehberde söylüyor, - İpime sıkı tutun - arızalarını temizlersin, ama, bunu başkasını temizlemeye kalkarak yapma, o zaman yakarım - Eğer barıştan ayrılırsanız bilin ki - yani, Diğer yandan Şehir yaşamı, hele metropolleşmişse işler artık iyice çetinleşir, birisi nefes alsa diğerinin hakkını yiyordur, bunun üstüne kendi hastalıklarını tedavi için, yani birikmiş hıncını yetersizlklerinden kaynaklanan boşaltacak günah keçisi arayanı kışkırtınca onlar ermiş muradına, ordan da fırın nakliyat devreye girer, geldin bile oyuna, ipe sıkı sarılanda kendi yoluna, ama, zındıkta böyle bir gelecek anlayışı yok, hele bir hıncını üstüne boca etsinde zaten gübre, bağ bahçe yani diyerek, kendi anladığı bahçeyi çapalamaya başlar. ama, zaten kuyuda muğlaklık sayesinde ekmeğini yer.
Hayatımızı devam ettirebilmemiz için çalışıp para kazanmamız gerekmektedir. Malesef ki malesef para bizim efendimiz bizlerde onun kölesiyiz. (Tabi bunu mecazi anlamda söylüyorum) . Bir düşünün para kazanabilmek için gecemizi gündüzümüze katıp çalışmıyor muyuz? , Daha fazla kazanmak için fazla mesai yapıyoruz ya da zamanımızın çoğunu işyerlerimizde geçirip eşimizi, dostumuzu ihmal etmiyor muyuz? . Para için hırsızlıklar olmuyor mu? , insanlara saldırılıyor, insanlar yaralanıyor ve hatta öldürülmüyor mu? Kaldıki kardeş kardeşi bile para için öldürüyor.(genelde miras anlaşmazlıkları yüzünden) . Şimdi biz paranın kölesi değil miyiz?
haklarından mahrum.çaresiz naçar başka nasıl anlatsamki.acaba birgün olurmu diye ah çeken
zeta...
ilimin, atillanin ve umutsuz askinin kolesi....
köle izahura..
böyle bir dizi vardı çocukluğumda..
kölelik insanın ruhunda olunca...
hz. musa filminde(tabi yahudiik yada hristiyan inancına göre çekilmiş) kızıl nehrin yanına gelince musanın kavminden birisi ki okadar mucize görmüşlerdir yemek bulamamaktan şikayet edip musaya
-bizi buraya niçin getirdin aç susuz ne yapacağız, firavunun kölesiyken daha iyiydik en azından karnımız doyuyordu.
Dağda tavuk kümesi
Başında allı fesi
Oğlanlar vezir olsa
Yine kızın kölesi
gel desen,
gelemem.............
git desen,
gidemem............
kölem ol desen,
HEMEN............................ :)))
en büyük köle bir despot tarafından yönetilen değil,kendi menfaatperestliğinin esiri olandır.
anne..
..aslında hepimiz..
inat değil mi ulan inat
inat işte
özgürsüzlüğe esir olmayacağım
hislere köle de
şehvete öten bülbüle de
hayasızca kendini teşhir eden
gül olmaktan çıkmış güle de
kendini kahpe rüzgarların savruluşuna bırakan tüle de
yangınlar içinde de olsa
şaha kalkmayan küle de
kördüğüm zulme tahammüle de
içinde aşka yer vermeyen gönüle de
isterse dağlar yerinden söküle de
baskın yaparım tahayyüle de...
baran
fetişist
Ne kimsenin kölesi
Ne kimsenin kuluyum
Kendimi kaybettim
Bu sene zor bulurum
Eskiden çok çabuk
Çok kolay ağlardım
Şimdi taş gibiyim
Her şeye hazırım
Aşk bir oyun
Bense bir oyuncak
Bu aşkta hiç kural olmayacak
Hem sana hem bana oldu yazık
Sonunda kimse kazanmayacak
Kaybettin sen...
Geceleri yakıp, kapıları açıp
Sabahı görmeden, kovacağım seni
Allah affeder belki bunları
Ben cehenneme atacağım seni...
Talibim.. :)
kölelik de, eski felsefeler gibi değişti..
eski çağlarda, insanları kendi topraklarına getirip karın tokluğuna çalıştıranlar, şimdilerden onların memleketlerine gidip, fabrika kuruyorlar sonuç aynı, ucuz işçi...
kölenin özgürleşmesi de elbette efendisi gibi olmakla gerçekleşecek..yani kaçınılmaz...
araştırma görevlisi
hiçbir hakkı bulunmayan insancıklar
Bütün tarihi devirde başka milletlerden, yabancılardan zorla kaçıılıp hürriyetten mahrum hale getirelerek hizmette kullanılan kişi.(Bu statüde bulunan erkeğe 'köle', kadına ise 'câriye' denir.)
İslamiyet köleliği en adil usullerle kaldırmağa çalışmıştır ve Resul-i Ekrem efendimiz insanları kölelikten kurtamayı ibadet olarak ilan etmiştir. Peygamberimizin evlatlığı Zeyd b. Hârise ve müezzini Bilâl-ı Habeşî bunlardan en güzel örneklerindendir.
İnsana kul olmak yani negatif anlamıyla köle kötü anlama gelsede, esas pozitif anlamıyla Allah'a köle olmak çok güzel anlamlara gelir ki ki buna en güzel örnek yine peygamberimizdir...
birinin ya da bir şeyin malı olmak