,, Debbie Macomber'in, Güzel Günlerin Habercisi " kitabı ile bir kaç gün beraber olacağım. okurken nasıl bir film sahnesinde kendimi bulacağımı merak ederek.
Kitaplar benim için bambaşka dünyalara açılan kapılar. Bazen bir romanın satırlarında kaybolur, farklı hayatlara tanık olurken; bazen kişisel gelişim kitaplarında kendimi bulur, içsel yolculuklara çıkarım.
Mesnevi’ye dair eserlerde ise ruhumu derinleştirir, manevi huzuru keşfederim. Her kitap, farklı bir dünyanın kapısını aralar ve bu yolculukları yaşamayı çok seviyorum.
Öğrenmek. Kaçmak. İnançlarımızı doğrulamak. Yeni fikirler duymak. İlham almak. Düşünmeyi öğrenmek. Hayal etmek. Umut etmek. Fikirlerimizi güçlendirmek. Hoşgörülü olmak. Ve en önemlisi “Görmek” gerçekten görmek için okumalıyız!.
Önemli olanı okumak değil,okuduğunu anlamak,anladığını hayata uyarlamak diye düşünüyorum.Kitap en iyi dosttur derler ya,aynen öyle.size yalan söylemez,kalleşlik etmez,sabırla bekler elinize alığ okumanızı,vefalıdır.her zaman sağlıklı düşünmenize öncülük eder.kitap okumak bana özgüveni,özgün olmayı çağrıştırıyor.yalnız okumakta değil,neyi okuduğunlada bağıntılı bu durum.
önemli olan kitabı okumaktan ziyade kitabı anlamak özümsemek,öğrendiklerini hayata geçirmektir bunun içinde okurken notlar almak her cümlenin veya sözcüğün üzerinde düşünmek bilinmeyen kelimelerinin anlamlarını öğrenmek gerekir
herhangi bir kitabı derhal okuması gereken arkadaşlara sesleniyorum.bir kitap derhal okunmaz.özümseyerek okunur, ağırdan alınır, acele işe şeytanın karıştığı her daim akılda tutulmalı, yer yer düşünülmeli, ara verilmeli kısa kısa notlar alınmalı etkilenilen beğenilen satırlar sevgiliye msg olarak -gerektiğinde mms gerektiğinde özlü söz,gerektiğinde geyik kılığında felsefe olarak-nakledilmeli.yani ki kitap çalışılmalıdır.ancak bu sayede bir kitabı iki kere okumak zahmetinden kurtulunabilir.bir görüşe göre de özet çıkarılması zahmetli fekat en kesin yoludur. saygı ilen...
herhangi onemli bir kitap derhal iki kez okunmalidir,oncelikle kitabin muhtevasi butunu itibariyle ikinci kez okundugunda kavranilir ve baslangic ancak son bilindiginde gercekten anlasilir; ikinci olarak kitap ikinci kez okunurken kisinin icinde bulundugu ruh hali farklidir, dolayisiyla cogu kez baska bir izlenim elde edilir; muhtemeldir ki muhteva (icerik) baska bir isikta gorunur...
İnsanın hayatı boyunca yaşamsal faliyetleri için nasıl hava,su ve yemek zaruri ihtiyaç ise okumakta onlar kadar zaruri bir gereksinimdir. Yoksa toplum içerisindeki acımasız kategoriler arasında insan kendini hep eksik hissetme psikolojisine düşmekte ve hayatında tam bir doyuma ulaşamamaktadır. Doyuma ulaşamama kişiyi başka doyum biçimlerine yönlendirir ve hem kişi hem de bulunduğu toplum büyük bir tehlikenin içine düşer. Bu sebeple bir şekilde Okuma Alışkanlığı kazanılmalı. Bunun için de en önemli baş düşman Televizyon; (insanları tembeliğe, uyuşukluğa ve monotonluğa iten asrın en tehlikeli aleti) çok seyrek ve bilinçli bir şekilde izlenmeli veya izletilmelidir.
'Neymiş kitap imzalamak? makarnayı ve deterjanı yeğleyin.hatta iç çamaşırlarını...Ahu Tuğba'nın sütyenle külot imzaladığını düşünün.binlerce genç mağazanın önünde kuyruğa girmez mi? Aziz Nesin'in yerinde olsam otomobil lastiği,Rıfat Ilgaz'ın yerinde olsam patates imzalarım. Süleyman EKİM (Kitaptan Boşanıyorum) '
yinede güzeldi o ilk okunan kitaplar.. kim niye yazmış ne anlatıyor... umurunda mı? bir kelimenin peşine takılıp çağrışımlarla tüm evreni dolaşırdık.. dünya bile yetmezdi bazen. sınıra dayanınca uyanırdık ama bir bakmışız o geçen saniyelerde gözlerimiz 4-5 sayfa daha okumuş... ben üşenmez başa dönüp anlayarak okumaya çalışırdım ama nafile.. o yüzden elimde hep kitap vardı benim ama okunmuşlukları bir elin parmak sayısı kadar.. güzeldi yinede..
ilk kitap okunulan zamanlar ve ya ilk okunan çocukluk kitaplarından akılda kalan ne var? benim aklımda kitapta yazılanlardan çok kitabı nerede okuduğum kalmış.. said havva nın 'cundullah' isimli bir kitabı vardır mesela. sorulsa ne anlattığı ezbere olur, fakat size bayırda hayvan otlatırken kitabı okumaktan başımı kaldırdığımda bütün ineklerin ortadan kaybolup komşunun elmalığına girdiğini farkettiğimde yaşadığım korkuyu tek tek anlatabilirim. daha eskiye gideyim 4.sınıftan 5. sınıfa geçtiğimde öğretmenimin yaz tatilinde okumam için verdiği mavi sert kartonla kaplanmış yazıları büyük hacmi küçük sayfaları bol olan hikaye kitabının benimle beraber nereleri gezdiğinide anlatabilirim.. nasıl okuyacağımızı neden okuyacağımızı çok sonraları öğreniyoruz.. vesselam..
'...Bin kez okunan bir kitap bin ayrı kitaptır.Hayal gücü sınırsız bir okur,kısa ve öz tutulmuş anlatımları bile bazen yazarın düşündüğünden daha açık görebilir (yazarlar da aslında bu tür genişletilmiş okumalara bel bağlamışlardır) .Çekingen,ahlaki önyargılara sahip,darkafalı bir okur ise acımasızca anlatılmış bütün ayrıntıları,sahip olduğu ahlaksal önyargıların süzgecinden geçirerek atlaya atlaya okuyacaktır.Böylece ortaya yazar-okur ilişkisinin temel fenomeni olan öznel izlenimlerin garip bir tashihi çıkar.Ancak bu fenomen tıpkı Truva atına benzer,içindeki yazar buradan okurun ruhuna sızar.Sonuç okurun da ikinci bir yazar haline dönüşmeye zorlanmasıdır.Bir kitap okumanın bir film seyretmekten daha zor ve yorucu olduğu şeklindeki görüş de işte buradan kaynaklanır.Film,genelde tamamen edilgen olarak tüketilir: 'Seyirci koltuğuna kurulur,makinist de makaraları harekete geçirir...'
,, Debbie Macomber'in, Güzel Günlerin Habercisi " kitabı ile bir kaç gün beraber olacağım. okurken nasıl bir film sahnesinde kendimi bulacağımı merak ederek.
Kitaplar benim için bambaşka dünyalara açılan kapılar. Bazen bir romanın satırlarında kaybolur, farklı hayatlara tanık olurken; bazen kişisel gelişim kitaplarında kendimi bulur, içsel yolculuklara çıkarım.
Mesnevi’ye dair eserlerde ise ruhumu derinleştirir, manevi huzuru keşfederim. Her kitap, farklı bir dünyanın kapısını aralar ve bu yolculukları yaşamayı çok seviyorum.
sevgiler
https://www.dr.com.tr/kitap/taksim/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002052614001
Reşat Nuri Güntekin’e göre:
‘Niye kitap okumuyorlar?’ demek, ‘Niye piyano çalmıyorlar?’ demek gibi bir şeydir.
Kafayı kitap okumaya alıştırmak, parmakları piyano çalmaya alıştırmaktan kolay bir şey değildir.
Ona göre yetişmek, ona göre hazırlanmak gerekirdi.
Okumak, bir kitaptan alınan unsurlarla, kendine düşsel bir dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir.
Bu, ta çocukluktan başlayan uzun alışkanlıklar ve alıştırmalar sonucunda olur.
kitap okumak ne anlama gelir
Kitap okumak için 11 neden:
Öğrenmek.
Kaçmak.
İnançlarımızı doğrulamak.
Yeni fikirler duymak.
İlham almak.
Düşünmeyi öğrenmek.
Hayal etmek.
Umut etmek.
Fikirlerimizi güçlendirmek.
Hoşgörülü olmak.
Ve en önemlisi “Görmek” gerçekten görmek için okumalıyız!.
Para ile mutluluk satın alınabilir mi?
-Evet. Kitap alınabiliyor mesela. :)
ben kitap okumayı cok severim kitap bilgidir kitap hayattır kitap arkadaş
Önemli olanı okumak değil,okuduğunu anlamak,anladığını hayata uyarlamak diye düşünüyorum.Kitap en iyi dosttur derler ya,aynen öyle.size yalan söylemez,kalleşlik etmez,sabırla bekler elinize alığ okumanızı,vefalıdır.her zaman sağlıklı düşünmenize öncülük eder.kitap okumak bana özgüveni,özgün olmayı çağrıştırıyor.yalnız okumakta değil,neyi okuduğunlada bağıntılı bu durum.
önemli olan kitabı okumaktan ziyade kitabı anlamak özümsemek,öğrendiklerini hayata geçirmektir bunun içinde okurken notlar almak her cümlenin veya sözcüğün üzerinde düşünmek bilinmeyen kelimelerinin anlamlarını öğrenmek gerekir
ne okuduğundan çok ne anladığınla alakalı bütün mesele...
Gog'dan sonra 3 hafta ara verdiğim alışkanlık.
herhangi bir kitabı derhal okuması gereken arkadaşlara sesleniyorum.bir kitap derhal okunmaz.özümseyerek okunur, ağırdan alınır, acele işe şeytanın karıştığı her daim akılda tutulmalı, yer yer düşünülmeli, ara verilmeli kısa kısa notlar alınmalı etkilenilen beğenilen satırlar sevgiliye msg olarak -gerektiğinde mms gerektiğinde özlü söz,gerektiğinde geyik kılığında felsefe olarak-nakledilmeli.yani ki kitap çalışılmalıdır.ancak bu sayede bir kitabı iki kere okumak zahmetinden kurtulunabilir.bir görüşe göre de özet çıkarılması zahmetli fekat en kesin yoludur.
saygı ilen...
herhangi onemli bir kitap derhal iki kez okunmalidir,oncelikle kitabin muhtevasi butunu itibariyle ikinci kez okundugunda kavranilir ve baslangic ancak son bilindiginde gercekten anlasilir; ikinci olarak kitap ikinci kez okunurken kisinin icinde bulundugu ruh hali farklidir, dolayisiyla cogu kez baska bir izlenim elde edilir; muhtemeldir ki muhteva (icerik) baska bir isikta gorunur...
yakınımda bulunmasından her an mutlu olduğum nesne..
en sevdiğim aktivite sanırım =)
İnsanın hayatı boyunca yaşamsal faliyetleri için nasıl hava,su ve yemek zaruri ihtiyaç ise okumakta onlar kadar zaruri bir gereksinimdir. Yoksa toplum içerisindeki acımasız kategoriler arasında insan kendini hep eksik hissetme psikolojisine düşmekte ve hayatında tam bir doyuma ulaşamamaktadır.
Doyuma ulaşamama kişiyi başka doyum biçimlerine yönlendirir ve hem kişi hem de bulunduğu toplum büyük bir tehlikenin içine düşer.
Bu sebeple bir şekilde Okuma Alışkanlığı kazanılmalı. Bunun için de en önemli baş düşman Televizyon; (insanları tembeliğe, uyuşukluğa ve monotonluğa iten asrın en tehlikeli aleti) çok seyrek ve bilinçli bir şekilde izlenmeli veya izletilmelidir.
'Neymiş kitap imzalamak?
makarnayı ve deterjanı yeğleyin.hatta iç çamaşırlarını...Ahu Tuğba'nın sütyenle külot imzaladığını düşünün.binlerce genç mağazanın önünde kuyruğa girmez mi?
Aziz Nesin'in yerinde olsam otomobil lastiği,Rıfat Ilgaz'ın yerinde olsam patates imzalarım.
Süleyman EKİM (Kitaptan Boşanıyorum) '
yinede güzeldi o ilk okunan kitaplar..
kim niye yazmış
ne anlatıyor... umurunda mı?
bir kelimenin peşine takılıp çağrışımlarla tüm evreni dolaşırdık..
dünya bile yetmezdi bazen.
sınıra dayanınca uyanırdık ama bir bakmışız
o geçen saniyelerde
gözlerimiz 4-5 sayfa daha okumuş...
ben üşenmez başa dönüp anlayarak okumaya çalışırdım
ama nafile..
o yüzden
elimde hep kitap vardı benim
ama
okunmuşlukları bir elin parmak sayısı kadar..
güzeldi yinede..
ilk kitap okunulan zamanlar
ve ya
ilk okunan çocukluk kitaplarından akılda kalan ne var?
benim aklımda
kitapta yazılanlardan çok
kitabı nerede okuduğum kalmış..
said havva nın 'cundullah' isimli bir kitabı vardır mesela.
sorulsa ne anlattığı ezbere olur,
fakat
size bayırda hayvan otlatırken
kitabı okumaktan başımı kaldırdığımda
bütün ineklerin
ortadan kaybolup komşunun elmalığına girdiğini farkettiğimde yaşadığım korkuyu
tek tek anlatabilirim.
daha eskiye gideyim
4.sınıftan 5. sınıfa geçtiğimde öğretmenimin yaz tatilinde okumam için verdiği mavi sert kartonla kaplanmış
yazıları büyük
hacmi küçük
sayfaları bol olan hikaye kitabının
benimle beraber nereleri gezdiğinide anlatabilirim..
nasıl okuyacağımızı
neden okuyacağımızı çok sonraları öğreniyoruz..
vesselam..
'...Bin kez okunan bir kitap bin ayrı kitaptır.Hayal gücü sınırsız bir okur,kısa ve öz tutulmuş anlatımları bile bazen yazarın düşündüğünden daha açık görebilir (yazarlar da aslında bu tür genişletilmiş okumalara bel bağlamışlardır) .Çekingen,ahlaki önyargılara sahip,darkafalı bir okur ise acımasızca anlatılmış bütün ayrıntıları,sahip olduğu ahlaksal önyargıların süzgecinden geçirerek atlaya atlaya okuyacaktır.Böylece ortaya yazar-okur ilişkisinin temel fenomeni olan öznel izlenimlerin garip bir tashihi çıkar.Ancak bu fenomen tıpkı Truva atına benzer,içindeki yazar buradan okurun ruhuna sızar.Sonuç okurun da ikinci bir yazar haline dönüşmeye zorlanmasıdır.Bir kitap okumanın bir film seyretmekten daha zor ve yorucu olduğu şeklindeki görüş de işte buradan kaynaklanır.Film,genelde tamamen edilgen olarak tüketilir: 'Seyirci koltuğuna kurulur,makinist de makaraları harekete geçirir...'
A. Tarkovsky
şu cahilliğimizi yenmenin yolu aslında amaa...
ne mümkün....
Türk ulusunun nadiren yaptığı eylemlerden birisi...
roman sürükleyici ise severim.
başka bir dünyaya açılan kapı gibi derler. Doğrudur da...