Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Tinsel hezeyanların dolaştığı bir yer olmamalı edebiyat sokakları, orada erguvanlar açmalı mottolardan, hayaller beyaz güvercin olup kanat çırparken, gerçeklerden Arnavut kaldırımları döşenmeli yollarına ve akılın tuğlalarıyla örülmüş evlerden inşa edilmeli sayfalar büyük özenle.
Ata kızı
Bakışı, gözlemekten öylesine yorgun ki
parmaklıkları, bir şey tutmaz olmuş artık.
Binlerce parmaklık durur önünde sanki,
dünya yok ötede, yalnız binlerce parmaklık.
Rilke
Çalabilir Misin Eski Şarkıları
Çalabilir misin eski şarkıları hala?
Çal, sevgilim. Nasıl süzülür kederimden,
gizli ada limanlarına doğru çıkıp yola
yumuşak akşam denizinde ilerleyen
gümüş tekneli gemiler gibi, bilsen
(Çeviri: A.Turan Oflazoğlu)
Rilke
Ellerim doldu yine yok satan yalnızlıkla, olsundu başın dik duracaksa olsundu... eğilmeden bükülmeden daldığın ufuklardan doğacak rüyaların, yağdır yağmurları gökkuşağı açar ardından. viran olmasın sığındığın han! şenlenir bir gün sözünden doğar kış güneşi. ardından erir karlar açar bahar çiçekleri.
Mülteciyim gözlerindeki gizli ülkeye, kimsenin keşfetmediği, yemyeşil ormanlar vardı orada gördüm.
Biraz derinlerinde pembe ırmakların damlaları süzülürken gözünden
Yüreğime damladın, acıdı toprağım
Gördüm açamayan yaseminleri
Kır papatyaları saklıydı iç çekişlerinde
O vakur akislerin membası
Derin derin kendine sakladığın
Coşkun ırmaklarından mı gelir?
Sürseler şimdi beni ülkene
Gün olur güneş olur açardım
Karanlığına…
Ata kızı
Ülkeden ülkeye, şehirden şehire göç kolaydı…ben, kendime göç ettim.
Ata kızı
Zıt kutuplar birbirini çeker, zıtlıklar birbirini tamamlar. Hayat birbirinin zıttı olan şeylerle denge oluşturur.
Biz seninle bir kolyenin iki renkli iki inci tanesiyiz; sen, “siyah” ben, “beyaz.”
Ata kızı
Kimine vuslat düştü dünden, kimine hasret… bugüne bakalım ne nasip olur ne kısmet.
Ata kızı
Günaydın okuyan herkese
seni sevmek her şeye bedel, seni sevmek ekmek gibi, su gibi, benim dudaklarım alışık değil ses olmaya yüreğime. bakma öyle sevdalı, söyleyemediklerimde saklı kaldın.
Ata kızı
soyutluktan somutluğa yolculuk adın
yerleştiğin kalpte tözsel kudretsin
dağları deviren
beşerde hücreleri istila eden muamma
güçlü ve şeffaf
hayatı zerrelerden işleyecek kadar da gerçeksin
Ata kızı
Bu bana şimdiki zamanı çağrıştırdı demek anlamamışım(!)
Peki.
“ne yazık ki bu asırda menüden seçiyor insanlar amaçlarını.”
Başkaları tarafından özendirilerek edindirilen amaçlar bile hiç amacın olmamasından iyidir. Yeterki amaç bir adım ileriye taşısın. Tabii ki kişilerin amaçlarını kendilerinin belirlemesi gerekir.
Mehmet bey, Amaçsız ve hedefleri olmayan insanlar. Rüzgarda sürüklenen gemiye benzer. Ya kayalara çarpıp parçalanır, ya da sığındığı limanda ne bulursa onla yetinir.
“Ödamoni” mutluluk tanımlamasını okumanızı tavsiye ederim
Konuyu burada uzun uzun anlatmak isterdim ama o kadar vaktim yok. Bugün kendimi mutlu etmek istiyorum çünkü. Bunun için zaten istediğim bir hayatın içinde olduğum ve genelde pozitif düşüncelere sahibim. Zaman zaman olumsuz bazı duyguları yaşarken onlarla baş etmek için sevdiğim bazı işlerle; “hobilerden aldığım hazzı” yaşamak istiyorum.
Umarım okuyan herkes bugün sevdiği “şeyleri” yapma fırsatı bulurlar.
Bu video da hediyem olsun güne
Mutluluğun göreceli olduğunu ve herkesin kendi mutluluğunu yaratacak ortamı sağlamaya çalıştığını, bu yüzden de kendisine benzeyen insanları seçimleriyle hayatına sokmak zorunda olduğu gerçeğini kabul etmek gerekir. Aksi halde yanlış seçimler, oluşturulan yanlış yaşam koşulları maalesef insanları istemedikleri bir hayatı yaşamak zorunda bırakabilir. Bu gibi durumlarda ekmeğine tereyağı sürüp yemek anlık haz alma duygusunu hissettirmekten öte geçemeyecek, hatta bebeğinin gülümsemesi bile ona acı verecek hale dönüşebilir. Kişi genel bir mutluluk içinde değilse yani onu mutlu eden koşullar oluşmamışsa yaşayacağı anlık hazlar onu mutlu etmeyecektir. Hayatı boyunca oyun oynayacak mutluymuş gibi yaşayacaktır. Yanındakiler mutludur çünkü onların istediği hayat odur.
“ Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk.”
Ve mutsuzluk duygusu o kadar ağır basmış ki;
“Yanıldık!”
Derken, gitgide kendine yabancılaştığını mı hissederek kendi içinde yalnızlaşmıştır. Çünkü insan kendini gerçekleştirmedikçe kendisine yabancılaşır. Hissedilen şey de yalnızlık duygusudur. Çünkü kaybolmuştur. Kendini aramaya başlar, nice zaman sonra farkına varır ne kadar yanlış yaşadığını ve yanlış insanlarla tek taraflı sahte mutluluk oyunları oynadığını. Oysaki doğru insanlarla ve koşullarda yaşanan bir hayatta kişi hiçbir çaba harcamaz mutluluk dediğimiz duygu kendiliğinden gelişir. İşte o ilişkilerde kişilerin iletişimlerinde karşılıklı yaşanan alınan hazlar ile küçük mutlulukların hayatlarına etkisi büyük olur.
mutluluk anlıktır, geçicidir, görecelidir. ve ayrıca büyük şeyler yaşamak gerekmez mutluluğu hissetmek için.. mesela bir bebeğin gülücüğüyle veya bir gün batımını izleyerek yada tereyağlı bir dilim ekmekle mutlu olabilir insan. olamazmı?
Yalnızlık her zaman tercih olmaya bilir, birilerini mutlu etmek çabasına gireriz zaman zaman. Bunun sonucunda da alamadığımız karşılıklar bizi bu yalnızlığa farkına bile varamadan itebilir.
Elbette sizin yazdıklarınızın aksini düşünmüyorum, gereksiz her yapılan insanı yorar, tüketir. haklısınız..
Sözde de yanlışlık yok aşağıda anlattığım gibi düşünülmüş. Gereksiz çabadan bahseder…
Doğru düşünüyorsunuz bence de öyle.
Aslında Mutlu olmak nedir, hep mutlu mu olmak zorundayız, ya da mutlu etmek zorunda mıyız?
Benim düşüncem; gereksiz yere incitmeme üzerine kuruludur.
Yoksa birileri mutlu olsun diye asla çaba harcamam, harcanan bu çabayı da gereksiz bulurum.
Mutlu etme çabası bazı insalarda farklı algılar oluşturabilir… saflık ya da aptallık olarak düşünüp insanı yorabilirler Maalesef tüm insanlar sizin ve benim gibi değil. Ben de sizin söylediğinizin tam aksini söylemek isterim. “Mutlu olduğunuz kadar mutlu edersiniz” bunun kısır döngü oluşturmaması için de; insanın kendi mutluluğunu kendisi yaratması gerekiyor ki, başkalarını da mutlu edebilsinler. Ve bunu başarabilen bireyler mutlu etmesi gereken insanları bilir karşılığında da mutluluk iadesi alırlar. Böylece hak edilen değer karşılıklı verilmiş olur. Kimse de gereksiz çabaya girmez.
Sanırım Cemal süreya da gereksiz yere mutlu etme çabasının yersiz olduğunu vurgulamak istemiş. Naçizane fikrim.:)
Kişiye göre değişen kavramlar bunlar, kimseyi incitmemek dahi benim için pozitif bir duygudur, dramatik iyileşme diyorsanız ne denir ki buna; hiç tanımadığınız bir insanın kaleminden çıkan şiir ya da yazılar için olumlu düşünce belirtmek karşılığında alınacak söz de ''Teşekkür ederim'le sınırlıdır.
her neyse belki de farklı bakıyoruz olaylara...
Buna katılmıyorum, mutlu ettiğiniz kadar mutlu olursunuz, yalnızlıksa tercihtir. Mutlu etmeyi becerebilsek keşke, üzmeden incitmeden davranabilsek...
Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk.
Yanıldık!
Çünkü ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık.
Aşkın dağları hüzünlü ve karlı olur sevgilim, üşütür sevdalı yürekleri üzerinden geçerken… ya sabırla aşarsın ya da sevda yelleri savurur hiç ummadığımız diyarlara…