Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Denize, gökyüzünden akarken mavi
Gözümde demledim ben seni
Gök, yüzüme vursa aşktan mahi
Kirpiğimden düşer can ile zühre
Ata kızı
Herkes en güzelini yaşasın
Yani kalbi kadar desem yeri var.
Ata kızı
“bir gökkuşağı şair için de fizikçi için de aynı mıdır?”
Zekice:)
Yoo tepki göstermedim şövalye sadece fikrimi söyledim.
Kimseye üstü örtük alınacağı laflar edip silmedim de üstelik.
Herkese açık bu sayfa efendim yazmak isteyen yazar. İstemeyen yazmaz.
Kimseye de tepki göstermedim yazdıklarımı çarpıtılmasın lütfen.
Teşekkürler.
Ha şunu da belirteyim gökyüzü bakmasını değil görmesini bilen yürekler için güzeldir.,
Saygıyla kalın.
Ata Kızı merhaba,
Şöyle veya böyle bir iddianiz var demedim.
Forumunuzun her düşünceye açık olduğu sanısıyla görüşümü belirttim. Bu kadar tepki gösterdiğinize göre anladım ki her düşünceye açık değilmiş.
Şu son iki cümlenizin yazdıklarımla ilgisini ise hiç anlayamadım. Bu nedenle üstüme alınmadım.
"Bir de kimse kimsenin babasının oğlu ya da kızı değil burada. Herkesin fikri var ve bu fikirleri saygı çerçevesinde tartışıyoruz."
Uzatmayı sevmem, sizi forumunuzla başbaşa bırakıp aradan çekiliyorum. Saygılar.
Mehmet bey, hayvanlardan örnek vermeniz tamamen bu duygunun içgüdüsel olduğunun insanlarda da aynen bu şekilde işlediğinin örneğidir. İnsan sadece biraz süsler o kadar.
Diyorlar ya; aşk samimiyet ister. Bu durumda hayvandan daha samimi ve saf bir varlık mı insan.?
Değil tabii ki!
Öyleyse aşkta maalesef sanıldığı gibi masum falan değil tamamen içgüdüsel ve doğaldır.
Yaşamak isteyen yaşar, istemeyen yaşamaz. Ama gerçek bana göre bu.
O uhrevi duyguların aşk ile hiçbir alakası yoktur. Bu karıştırılıyor.
Aşk= Arzu, hırçın, …. Geçici
Sevgi= masumiyet, gerçek haz … kalıcı
Aşkın hesabı kitabı olmaz zaten öyle bir iddiam da yok. Yıllardır aynı teoriyi yazıyorum. “Aşk içgüdüsel hormonlarla alakalı olduğunu” ve patolojik etkilerinin olduğunu ama insanın bu etki alanından çakmasıyla aynı kişinin farklı özelliklerini keşfedip yanında mutlu olduğunu farketmesi ve onunla birlikte yaşamak istemesi aşkın sevgiye evrilmesi sadece bunun nesi kabul edilemez. Bir de kimse kimsenin babasının oğlu ya da kızı değil burada. Herkesin fikri var ve bu fikirleri saygı çerçevesinde tartışıyoruz.
Aşk, hesap kitap meselesi değildir, kalıplara sokamazsın. Formülü yoktur, kare kökü alınmaz. Denklemlere sığmaz. Bir zoolog için de, Nobel ödüllü bir yazar için de, bir iş insanı için de, köyün güzeli için de aynıdır aşk.
Yani, O'nu görünce elin ayağın dilin dolaşması, kalbin daha hızlı çarpması, yüzün kulaklara kadar kızarmasıdır.
Uzattım sanırım...
Aşkı bu kadar uzatarak zor bir şeymiş gibi lanse edip, aşk arayanların gözünü korkutmaya da hiç ama hiç gerek yoktur.
Elin adamının veya kadınının dediği gibi kısaca ve basitçe, "Aşk is a many splendored thing." (Ukela)
Çok haklısın Ata Kızı
Ama yine sana katılmıyorum :)
Aşık olan aşkından kurtulmayı değil, sevgiye evrilmeyi umutla bekler. Yoksa “aşık olmak” tam anlamıyla abukluk olurdu ki; bana göre büyük bir kısmı da öyle. Yani bir an evvel bitsin de yeni ufuklara yelken açayım şeklinde.
Kalırdın belki yanımda
Küçük bir yalan söylesem
Ama yine giderdin
Yalanlar büyürdü sadece
Rica ederim efendim ben teşekkür ederim.
ALİ CABBAR'IN HİKAYESİ
Anlatılanlara göre Ali Cabbar, Tekirdağ’da yaşayan ve köy düğünlerinde gırnata çalarak geçimini sağlayan 16-17 yaşlarında bir genç. Çalgıcı olarak katıldığı bir düğünün âşık olduğu kızın düğünü olduğunu öğrenir ve kahrolur. Bunun üzerine askere gitmeye karar verir. Ancak yaşadığı topraklara bir daha dönemez. Askere gitmesinden 6-7 ay sonra, Ali Cabbar’ın şehit olduğu haberi gelir…
Sanırım bu konu üzerinde mutabık olduk ;)
Teşekkürler Ata Kızı
Seviyeli anlayışlı bu tartışma için
“Vicdan ve adalet için mutabık olabilir”
Evet işte bu.
Muhasebe yapmak ve mutabık kalmak…
Vicdan ve adalet için. Hem de sırılsıklam bir aşka kafa tutarcasına. Buna bir tutam da merhamet ekelim.
Hangimiz vazgeçmedik?
Bir çift, küçücük göz için
Hangimiz vazgeçmedik?
İdeallerimiz için,
… ….
…
Gün öyle güzel batar ki buralarda hele de ay kız denize yüz sürünce saatlerce seyrederim hiç usanmadan.
“İnsan bazı bazı kendini de muhasebeye çekmeli, bakalım gönlü ile aklı mutabık mı diye”
Evet anahtar kelime bu
Ama doğru kapı hangisi ?
Bana göre gönül ile akıl mutabık olamaz
Ama şöyle bir durum var
Vicdan ve adalet için mutabık olabilir
Ama konu aşk meşk olunca
Ters düşerler diyorum ben
Akıllı insanlar aşık olamaz demiyorum
Ama aşık olunca böyle bir tatlı aptallık olur
Hep çakır keyf olur aşıkların kafası ;))
Akıllı insan “ahmak” ( sizin tabirinizle) birine aşık olamaz ki! Ben bunu reddediyorum işte. Hoşlanır etkilenir ama daha ilk tanışmada ne aklı ne yüreği bu ilişkiyi onaylamaz. Çünkü değer verilmediğinde karşılık beklemeden sevemez… mesela kendimden örnek vereyim, değer görmediğimi hissettiğim anda asla değer de veremem.
En başında efsaneler için herhangi bir söylemim yok ki benim. Efsanelere siz evirmeye çalıştınız:)
“İnsan bazı bazı kendini de muhasebeye çekmeli, bakalım gönlü ile aklı mutabık mı diye”
İnsanın yaşadığı olağan ruh hali ve bu karmaşayı herkes yaşar.
Bende genellikle aklın yolu galip gelir. Başka birinde yüreğindeki yaşamak istediği galip gelir. Her iki durum da normaldir. He sonucunda yaşanacak ihtimalleri iyi tahlil etmek gerekir. Kaybetmekten de kazanmaktan da tecrübe ( bilgi) kazanılmış olur.
“Benim teorim
Akıl işleri ile gönül işleri
Din ve devlet işlerine benziyor
Bir arada olmamalılar
En iyi örnek bu bence ;))“
Burada mutabık değiliz zaman zaman tercih gerektiren durumlar olabilir. Ama ikisi bir arada da çok güzel yaşanabilir.
Din ile devlet işleri apayrı konu. Burada hiç düşünmeden size katılıyorum. Tartışmasız. İki konu birebirinden çok farklı.
Önce mutabakat yapılır efendim sonra bedeli ödenir. :)
Benim teorim
Akıl işleri ile gönül işleri
Din ve devlet işlerine benziyor
Bir arada olmamalılar
En iyi örnek bu bence ;))
Efsanelerin hiç biri devrim yapacağını bilerek yola çıkmamıştır bence
O yüzden
"Önce mutabakat sağlanıp sonra yola çıkmak daha doğru olmaz mı?"
Buna katılmıyorum
İdeolojileri doğrultusunda
Akıllarını iyi kullanıp
Gönül işlerine bakmadılar...
Önce mutabakat sağlanıp sonra yola çıkmak daha doğru olmaz mı?
Bu durumda “akıl ve gönül” arasında olmalı sanki mutabıklaşma:)
:)
( efsaneler duygularda devrim yapma isteği uyandırır mı?)
Sorusu da irdelenmeli sanki.
Albert Einstein'ın kendini bulma konusunda
Tartışması bile yapılmaz
Dünyayı değiştirdi adam
Ama leyla ile mecnun ki gerçekse
Neyi değiltirdiği tartışılır ;)
Mesele gönül ile akıl mutabıklığı değil demekki
Bir yola baş koyup o yolda mutabık olmak
Aynı düşüncedeyiz galiba sizce ?
Mesele iki işi bir arada yürütmek olsa bu kolay olurdu da hayatta tercih yapmak zorunda olduğumuz kararlar vardır. İşte o zaman ya “leyla ile mecnun”, ya da “Einstein” olmak zorunda kalırsınız:)
Bence her iki karakter de kendilerini bulmuş gibiler, sizce?
:)
Albert Einstein
Aynı zamanda birine deli gibi aşık olsaydı
Yine Albert Einstein olabilirmiydi ?
Yada;
Leyla ile mecnun birbirini tanımasa
Albert Einstein gibi olabilirlermiydi ?
Bunların gönlü ile aklı mütabıkmıydı ;))
“Corpus Callosum “ beyinde iletişimi sağlayan kas dokusu:) ben bundan bahsetmemiştim Mehmet bey,
Ego yönetimi:)
İçimizde koskoca ülke var, ve bu ülkeyi tek başına yönetmek hiç kolay değil.
Ata kızı
Ayna var derindeki bende
Kendimi göreyim diye
Gözümden dökülen akislerimden
Tezahürü, tebessüm sadece
Ata kızı
İnsan bazı bazı kendini de muhasebeye çekmeli, bakalım gönlü ile aklı mutabık mı diye. :)