Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Ben Sevgiden Yana
Bir gün sustum,
çünkü kelimeler de yorulurmuş,
kalbin içinde konuşamayanlar gibi.
Altıncı hisse ne gerek var !
Görsen, duysan, dokunsan, koklasan, tatsan
Benim bütün duygularım sana çıkar
Sana sevdam gün gibi aşikar !
https://youtube.com/shorts/ZWlzwzHpnxQ?si=RZO0kpBRMtEypgmh
sesler duyuyorum
sanki kolona kafamı dayamışım
yıllardır uyuyorum
bilemiyorum
Sesler duyuyorum
Susmuyor da
Bi bıkkınlık bu
Zaten ne yapacağım sonra
Bilemiyorum
Geleceğimi hiç göremiyorum
Şu anda az daha iyiyim
Hepinize teşekkür ederim
Böyle öyle öyle
Kafam karışık dedim mi ne
Ben birine mi benziyorum
Aklım karışık
Sanki ben değilim konuşan
Ne kadar anlatsam
İnanmak belki ama
Anlamak istemezsin beni
Savunuyorum kendimi
Ama yeterince kızgın değilim
Belki kendimi hafife aldım
Yeterince memnun değilim
Özür dilesem de
Gerek var mı bunlara
Yoğun ilgi var
Bir şeylere ama
Ben dışlandım biraz
Kendi anlayışımdan bile
Neden bilmiyorum
Çok saçma bulmuyorum bunu
Affettim her şeyi
İnanmayanlar var
Ben affettim inan
İnanmayan var
Ne yaparım bilmiyorum
Aklım karışık
Sanki insanlar var
Sorun belki bende
Gerçi bi derdim yok
Hayat normal seyrinde gidiyor
Yorgun argın
Anlamı olsaydı anlatırdım
Bu da hayat
Hayat bu ya
Yabana atma
Bu da hayat
Demek oluyor ki yapma
Bu da hayat
Uzun zamandır zorlukla ilerliyorum
Bi sen eksiksin şu an diyemiyorum da
Bıkkınlık bu
Aşkın zamanı yoktur…
Karanlığında gece
Köründe sabah
Tam sıcağında öğlen
Yedi yirmi dört sen !
.
...
.
uyudum ve düşümde,
hep o nar ağacı…,
öylece bana bakar,
dallarını gözlerimden ayırmadan,
hep o kederli nar ağacı…,
küçüldüm rüyaya ve;
içine girdim,
gördüğüm en güzel bahçeydi…,
eğildim, yerde bir eflatun ayrılığın çiçek tozları,
eflatun çiçek tozları her yer,
nar çiçeğim;
senden mi süzüldü
eflatun çiçek tozları söyle…,
ve uyandım;
kara boşlukta dönen,
rengi bozulmaya yüz tutmuş,
meymenetsiz bir dünya…,
sabah etmiş ortalığı düşüm dedim…;
yüzünü buruşturdu düş ve
sabırsızlıkla bekledim geceyi,
aklımda hep o nar ağacı,
dalları yüreğime batan…,
ki gözlerimi kapadım
işte orada;
bir turnayı seviyorum dedi...,
ve turnam derken;
saçıldı etrafa kızıl iri taneli göz yaşları…,
ah;
.
...
.
Ben iki elimi aynı anda kullanırken, herkes kendi karanlığında boğulur bir gün. Çünkü ışıkla meşgul olanın gölgesi başkasına düşmez.
Aslı Birer
Devrimler adil, haklı ve kutsal bir sebebe dayanmıyorsa ihanettir.
Aslı Birer
?si=Bk47-94UJQmE0L_U
Gözden ırak gönülden ırak olmuyormuş,
Gelmedim geçmedim sokağından,
Görmedim ama anladım unutulmuyormuş,
Tek başımayım,fark ettim yokluğundan.
fatma
Göç vakti palazlanır Gökkubbe
Simsiyah ve kapalı gişe bir gösteriye
İbretialemlik nefes nefese izle
Öğretisini sığırcığın kenetlenmeye
Aslı Birer
Bir umutur yaşamak gelmeyeceğini bile bile beklemek yolunu.
Sevmek hissetmektir bir gün mutlaka tam anlamıyla birlikte olma umuduyla..
Susmuyorsa zalim
Gülmüyorsa başım
Bakmıyorsa hüzün
Benim ne suçum var
benim
Şimdi bizler
Hakkı kuşanıp yürüyelim diye
Ekmek gibi bölüşelim diye sevgiyi
Çiçek açsın altın kız avuçlarda
Gözyaşlarımızı silip usulca
Bir diriliş türküsü yazıyoruz
Karanlıkları yara yara
Milimce adımlarla ışıklı yollara…
Aslı Birer
Tanışacağız adımı bile bilmezken
Tanışacağız yol yakınken
Bir şiir olacak elinde bir periden
Birazdan dinecek yağmur yeniden
...
Kalbin çatlağından sızsın tomurcuk,
Bir çocuk gülüşüyle aydınlansın dünya,
İnsan toprağa benzesin artık,
Verimli, suskun ve yıkamaya hazır acıyı
Aslı Birer
ÇERÇİ
Zamansız sevdalara, isimsiz şiirlerim var
Yaşanmamışlıklardan olma, süslü bebeklerim var
Heybemde; Umut var, sevda var, acılarım var
Çerçiyim gezerim, alır satar, takas ederim
Tatlıyla tuzluyu karıştırmak gibi bende hüzün
Bir tarafta bıçak gibi kesen ayrılıklar, bir tarafta yüzün…
Geçmiş olsun İstanbul ve tüm kardeşlerimize..
Tüm kalbimle tekrarı'nın yaşanmamasını umut ediyorum..
Sevgi, saygı ve dua ile..
Elleri yoktu siz anlamazsınız
‘onlar çoktular, ben ise kalabalıktım.’
marttan sarkan bir sabahın ucuydu sanki her pencere
bir kâğıt gibi yırtılmıştı içimizden geçen şehirler
şehrin suçu büyüktü
suç nereye gömülür şimdi
kardeşini uykusunda kıskanırken
ağlayınca bebek
düşerken uçurumlara değil,
yastıklara çarpıyorduk
ve kanamıyordu kimse, sadece susuyorduk
Annesizliğin tam ortasında
herkes annesine dönüyordu
büyümek dedikleri
bir türlü olmuyordu içimizde
Kırmızı ışıkta durmadan geçmek gibi
ya da sokakta, yere düşen bir eldiveni
hiç giymemiş gibi bırakmak.
Ne bileyim işte;
büyümek dedikleri
bir çocuğun susmayı öğrenmesiydi belki
ya da sırasını beklemek,
canı yanarken bile
“iyiyim” diyebilmekti büyümek
ellerini unutmak sonra
elini ilk tutanı da
ve kimseye anlatamamak
o gece çok üşüdüğünü.
Aslı Birer
Ağla artık
Benim için de ağla
Herkesi almışsın arkana
beni buraya getiren de kim
Sen ne demeyeceksin
Ben "ben" demeyeceğim
Battı balık yan gider
Kimseye anlatamayacağım artık
Ama sen ağla
Dicle kenarındaki kilimin deseninde kaldı sevmek
Hazın damına saklanan üzüm gibi
Yine sonbahar mevsimi
Vicdan kırıntılarıyla
Dağlar seren önüme
Ölüm
Beni yaratan sizler
övünmeyin boşuna
doğan ben olmayınca
şimdi taşım sekizde
sek sek oynardım hayatla
basmadan
çizgilere
yanınca
oyun biter
ilerlemek hayata
basmadan
çizgilere
kızım ne tatlı rüya
haydi çocuk
uykuya
biri çıkarsa cama
de ki taşım sekizde
Hayat bir papatya olsa
Ruhumla büyüyen
Aşkımla yücelen
En küçük yaprağını
Hak eden biri olsa
Çoktan ölse de o yaprak
İçimden koparınca
Sen
Dere, karşıya geçmek için suyun akışını durdurmaz, ancak aptallar kader diye durmasını beklerler. Oysa kader aklın işlemesini hiç engellemez. Ömür geçer köprü kurmayı akllarına bile getirmezler. Sadece suyun akışına aşık olup ölmeyi beklerler. Kader dedikleri şeyleri bile yaşayamazlar. Çünkü hayat köprüyü geçenlerindir.
Aslı Birer
Zamanın içindeki durumumuz;
Bilinçli sınırlanmışlık sendromu…
Elbette bu durumların yer aldığı toplumsal analizleri konu alan yazılarımız da var.
Aslı Birer
Bilinçsiz özgürlük kurguları.
Bu başlığın altına neler neler sığar.
Karadeniz’in sesi sustu ama yankısı dağlardan eksilmeyecek.
– Bir ozan gitti ama şarkıları rüzgârlarla esecek.
Hüzün,
Onun melodileriyle büyüyen herkesin yüreğine oturdu bugün,
Nasıl kalkar bilmiyorum kuzeyin, oğul,
Havada güneş var yüreğin gibi
Benimki buz kesiği
Vakit çok erken şimdi…
Aslı Birer
Allah o güzel yüreğin gibi güzel cennetini nasip etsin sana, koca yürekli adam.:(
?si=GPRwTtNPfo5-gvbj
Bu mevsimlerde göl biraz durgundur
Ağaçlar yorgundur
Hüzün çöker insana
Ki zaten ölümlüdür
Özgün bir sanatçıydı
Mekanı cennet olsun.
Aşık Hatuni Semiha Oğuz
“Analık” günün şiiri.
Okudum ve ön yargının insanları ne kadar adaletten uzaklaştırdığını ve hatta okuyanların da ne kadar esir olduklarını bir kere daha gördüm.
Evet Semiha Oğuz, hani bir atasözü var ya, “adım çıkmış dokuza inmez sekize” işte çok güzel bir örneği bu sizin yazdıklarınız.
Ve ben de belki daha akademik bir lisanla şöyle bir açıklama ekleyeyim.
Şiirin mesajı, üvey annelere karşı toplumun geliştirdiği önyargıları ve bu önyargıların bir bireyin yaşamını nasıl zorlaştırdığını ele alıyor şöyle ki:
Önyargının Kıskacında Bir Kimlik: Üvey Annelik Algısı Üzerine
Toplumsal yargılar, bireylerin kimliklerini şekillendirmede güçlü bir role sahiptir. Ancak bu yargılar, çoğu zaman gerçeklikten kopuk, nesnel olmaktan uzak ve bireyleri ötekileştirici bir nitelik taşır. Şiir, tam da bu noktada, üvey annelik kavramına karşı toplumun sergilediği önyargıları ele almakta ve bu önyargıların bir bireyin yaşamını nasıl zorlaştırdığını gözler önüne sermektedir.
Metinde tekrar eden “Analıktır, kötü olur dediler.” dizesi, toplumun üvey anne figürüne bakış açısını sorgulayan bir leitmotif olarak öne çıkmaktadır. Annelik kavramı biyolojik bağ üzerinden kutsanırken, üvey anneler ise çoğu zaman “eksik”, “soğuk” ya da “kötü” olarak kodlanmaktadır. Şair, bu genel kanının adaletsizliğini eleştirerek, üvey annenin de bir birey olarak duyguları, emekleri ve fedakârlıkları olduğuna dikkat çekmektedir.
Şiirde kullanılan imgeler, bu haksız algının birey üzerindeki baskısını somutlaştırmaktadır. “Sanki nikâhsız, azadlı bir köle” dizesi, üvey annenin ev içindeki konumunu; sorumluluklarıyla baş başa bırakılan ancak hiçbir zaman tam anlamıyla kabul edilmeyen biri olarak var oluşunu çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir. “Tavuk oldum, kapatıldım kümese” benzetmesi ise, bireyin özgürlük alanının daraldığını ve toplumsal etiketler nedeniyle kısıtlandığını ifade etmektedir.
Bütün bu anlatı, toplumun önyargılarının bireyin ruhunda yarattığı kırılmaları ve yorgunluğu gözler önüne sererken, aynı zamanda sessiz bir isyan da içermektedir. Üvey annelere biçilen rollerin adil olup olmadığı sorgulanmakta ve toplumun bu yargıları yeniden gözden geçirmesi gerektiğine dair bir çağrı yapılmaktadır.
Sonuç olarak, şiir, önyargının bireyi nasıl haksız bir yük altına soktuğunu güçlü bir anlatımla ortaya koymaktadır. Üvey annelik, annelikten farklı bir kategoriye itilirken, aslında aynı fedakârlık ve emeği gerektiren bir rol olduğu göz ardı edilmektedir. Şair, bu algının yarattığı çelişkilere dikkat çekerek, üvey annelere yönelik adaletsiz toplumsal bakış açısının sorgulanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Bana da tebrik etmek düşer…
Sevgilerimle…