Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kadının varlığına saygı göstermeyen onu hala meta olarak gören sadece dinci yobazlar değil ki! Çok entelektüel gözüken bir sürü dalkavuk züppe var ortalıkta kadınları sanki oyuncak gibi düşünen. Bir de buna kılıf bulmuşlar gelişmiş akıllarmış! Özgür yaşamakmış! Kendilerine oyuncak arıyorlar! Yok arkadaş özgürlük başka bir şey, özgürlük onurlu bir şey! Bunları o küflenmiş beyninize sokup çivileyeceğim oraya.
Kadına Körelsin Nazar Bakışlar
Gel Kardaş Kadının, Ahını Alma
Her insan Adem'le-Havva'dan olma
Yarıya Bölünmüş, Kutsal Bir Elma
Taç-Yaprak Gibi, Açmaz mı Kadın.
Dünya'ya Gelince, Başlar Çilesi
Otağ-ocağının, Mazbut Kölesi
Kavim-Kardeşine, Olmaz Hilesi
Eriyle Dağları, Aşmaz mı Kadın.
Tebessüm Dökülür, Lehçe-Dilinden
Yüreği Berraktır, Rahmet Selinden
Vuslatım Deyip te, Tutsan Elinden
Gel deyince peşine, düşmezmi kadın.
Sevdi mi Tanımaz, Engel Yokuşlar
Gönül Dergâhında, Aşk-ı Nakışlar
Kahrolsun Kadına, Nazar Bakışlar
Fendiyle çağlayıp, coşmaz mı kadın.
Feleğin Cevrinden, Bilmez Sefayı
Oğul-Uşağından, Çeker Cefayı
Yoldaşı Erinden, Görsün Vefayı
Gen-i denasıyla taşmaz mı kadın.
Kardeştir-Bacıdır, Anadır-Yardır
Gönülde sevgidir, damarda kandır
Haysiyet-zürriyet, hücrede gendir.
Sefkat'la gülünü, açmaz mı kadın.
Der Vezir, Eyy Yobaz Edebin Takın
Her Kadın Kutsaldır, Unutma Sakın
Gönüldaş'ın Yoksa, Annene Bakın
Hakikat Yolunda, Pişmez mi Kadın...
Haşlama ve de taşlama
gel de çık şimdi işim içinden. Şeş olma
Gökten iki elma düşürdüm biri saray sarması diğeri de dış kapının lambası.
On parmak on hüner kızıl ruhlu çingenenin aynası,
üç alacağı beş de vereceği yok… vur patlasın, çal oynasın.
Tasa mı sandın onun için, sokaktaki kedicik aç ve ya Kokmuş. Şalvarı geniş çingene, fütursuzca dönüyormuş raks’ı şahane… baksana endama üstü misk i amber ( kaval) altı batık (şeşhane)
Aslı Birer
Aşk dediğin nazenin papatya, öyle narin öyle kırılgan.
ve insan ulaşamadığı aklın taklitçisi olduğunu, onu aynı suçla itham ederek örtmeye çalışır.
Aslı Birer
Keşke, Neriman hanım…
Kibir, aynanın önündeki karanlık gölgedir.
Aslı Birer
Keske Ruhumuzdaki Yaralarida,
Merhem ile iyilestirebilsek......................
Merhaba Vezir bey,
Bahsi geçen sayfayı gördüm ne yalan söyleyeyim bir kitabın ardına sığınıp kadınlara hakaret amacı güttüğünü düşündüm. Çünkü özellikle bu başlığı gündeme getirmek belki kitabın içeriğini bilmiyorum çünkü okumadım. Anlatılmak istenen eğer kitabın muhteviyatı dahilinde kadınların yaşadıkları haksızlıklar ve adaletsizlikler idiyse. Bunu videolar ekleyerek değil amacını ve günün önemini belirten bir açıklama ekleyerek yapmalıydı. Bu saatten sonra hiçbir açıklama beni de ikna edemez. Duyarlılığınız için ve bugün de kadın haklarına gösterdiğiniz özen için size teşekkür ediyorum.
Ve eşinizin de dünya kadınlar gününü bu vesileyle kutluyorum.
AMANSIZ HASTALIK
Zamanın tesadüfi bir saatiydi yollarımızın çakıştığı ufkumun birleştiği yerdeydim o gün…
Ve oldukça büyümem için yeterli zaman geçirmiştim kendiliğimle.
Senin siyah gözlerine baktıkça titrek kelimelerinin ardındaki hikayeni dinlemek istiyorum bir an evvel.
Kadın kadın duruşunla anlatmaya başladın ya! Sen anlattıkça ben küçülmeye başladım, ufuk çizgim her dakika biraz daha silikleşiyor, biraz daha eriyorum…
Tek lüksünün nefes almak olarak sana sanki bahşedilmiş gibi nobran bir zihniyetin arsızca ve umarsızca, vicdansızca bedeninin ve ruhunun aldığı yaralarından üzerime sıçrayan acılarını derinden hissediyorum.
Karşımda enikonu cevval bir anne duruyor. Saldırganlığın ve sevgisizliğin dibine kadar vuran ruhunu çocuğunun gözlerine uğratmamış tıpkı istinad duvarı gibi set çekmişti bedenini, çektiği acılarla çocuğunun arasına.
Benimsemişti çaresizce kocasının sarhoş hallerini, ilgisizliğini, şiddetini, sevgisizliğini.
Sen anlattıkça kaybolup gittim ve çok büyüdüğümü düşünürken senin o çocuk bedeninde hiç de büyümediğimi ve benim aştığım engellerin, senin yaşadıkların, ancak kariyer sahibi bir çocuk olduğumu gösterdi bana.
Karşımdaki insan sadece on yedi yıl yaşamış ama kırk yaşındaki kadar olgun bir kadındı.
O an empati yaptım ve bir dakikasına bile katlanamayacağım bir hayatı göğüslemiş koskoca bir yürek duruyordu karşımda.
Ve tek düşündüğü artık ördüğü duvarın tuğlalarının yıkılmaya başlaması ve çocuğunun duvarın ardındaki mutsuzluğu görmemesiydi.
İşte kadın bu kadar asil çünkü kadın yaşı ne olursa olsun anaçtı.
Bu duygusal çöküşün girdabında odaklanabildiği sadece çocuğuydu. Nasıl bir karanlıkta olduğunu göremiyor buna rağmen direniyordu, farkındaydı aslında tükendiğinin ama anneliğine yakıştıramıyordu duygularını. Bilmiyordu ki hissettiği duyguları doğru, yaşadığı hayatı yanlıştı. Korkuyordu! Çok korkuyordu! Aslında yıkılmaya başlayan şey, korkularıydı, acılarıydı, sevgisizliğiydi, ona yakıştırılan ve haketmediği hayatıydı yıkılan. Çünkü artık uyanışı başlamıştı. Şimdiye kadar ona reva görülen acılarla mücadele ediyordu şimdi ise kendisiyle mücadele etmeye başlamıştı. İlk korkusu ise hayatındaki en değerli varlığıydı onun zarar görebileceği düşüncesiyle korkuyordu. İşte hayat onun ve çocuğu için o gün başlayacaktı.
Ve o gün onun o çocuk yüreğine dokunmak onunla kendime yeniden bir pencere yaratmak ufuk çizgisine daha gerçekçi bakmayı ve hiçbir zaman ben oldum dememeyi de bir kere daha gördüm. Anladım ki! Yolun sonuna kadar öğreneceğim hem de hiç durmadan. Ve kadın diyorum, kadının kurdu değil yurdu olursa bizlere reva görülen tüm adaletsizlikler ile birlikte ve beraberce daha kolay üstesinden geleceğiz.
AMANSIZ HASTALIK
Zamanın tesadüfi bir saatiydi yollarımızın çakıştığı ufkumun birleştiği yerdeydim o gün…
Ve oldukça büyümem için yeterli zaman geçirmiştim kendiliğimle.
Senin siyah gözlerine baktıkça titrek kelimelerinin ardındaki hikayeni dinlemek istiyorum bir an evvel.
Kadın kadın duruşunla anlatmaya başladın ya! Sen anlattıkça ben küçülmeye başladım, ufuk çizgim her dakika biraz daha silikleşiyor, biraz daha eriyorum…
Tek lüksünün nefes almak olarak sana sanki bahşedilmiş gibi nobran bir zihniyetin arsızca ve umarsızca, vicdansızca bedeninin ve ruhunun aldığı yaralarından üzerime sıçrayan acılarını derinden hissediyorum.
Karşımda enikonu cevval bir anne duruyor. Saldırganlığın ve sevgisizliğin dibine kadar vuran ruhunu çocuğunun gözlerine uğratmamış tıpkı istinad duvarı gibi set çekmişti bedenini, çektiği acılarla çocuğunun arasına.
Benimsemişti çaresizce kocasının sarhoş hallerini, ilgisizliğini, şiddetini, sevgisizliğini.
Sen anlattıkça kaybolup gittim ve çok büyüdüğümü düşünürken senin o çocuk bedeninde hiç de büyümediğimi ve benim aştığım engellerin, senin yaşadıkların, ancak kariyer sahibi bir çocuk olduğumu gösterdi bana.
Karşımdaki insan sadece on yedi yıl yaşamış ama kırk yaşındaki kadar olgun bir kadındı.
O an empati yaptım ve bir dakikasına bile katlanamayacağım bir hayatı göğüslemiş koskoca bir yürek duruyordu karşımda.
Ve tek düşündüğü artık ördüğü duvarın tuğlalarının yıkılmaya başlaması ve çocuğunun duvarın ardındaki mutsuzluğu görmemesiydi.
İşte kadın bu kadar asil çünkü kadın yaşı ne olursa olsun anaçtı.
Bu duygusal çöküşün girdabında odaklanabildiği sadece çocuğuydu. Nasıl bir karanlıkta olduğunu göremiyor buna rağmen direniyordu, farkındaydı aslında tükendiğinin ama anneliğine yakıştıramıyordu duygularını. Bilmiyordu ki hissettiği duyguları doğru, yaşadığı hayatı yanlıştı. Korkuyordu! Çok korkuyordu! Aslında yıkılmaya başlayan şey, korkularıydı, acılarıydı, sevgisizliğiydi, ona yakıştırılan ve haketmediği hayatıydı yıkılan. Çünkü artık uyanışı başlamıştı. Şimdiye kadar ona reva görülen acılarla mücadele ediyordu şimdi ise kendisiyle mücadele etmeye başlamıştı. İlk korkusu ise hayatındaki en değerli varlığıydı onun zarar görebileceği düşüncesiyle korkuyordu. İşte hayat onun ve çocuğu için o gün başlayacaktı.
Ve o gün onun o çocuk yüreğine dokunmak onunla kendime yeniden bir pencere yaratmak ufuk çizgisine daha gerçekçi bakmayı ve hiçbir zaman ben oldum dememeyi de bir kere daha gördüm. Anladım ki! Yolun sonuna kadar öğreneceğim hem de hiç durmadan. Ve kadın diyorum, kadının kurdu değil yurdu olursa bizlere reva görülen tüm adaletsizlikler ile birlikte ve beraberce daha kolay üstesinden geleceğiz.
Aylardan ilkbaharın ilk saatleri ve ilk cemre düşünceden düştü, aylar sonra sayfaya…
Şimdi en samimi dörtlüklerin açma zamanı.
Şiir, yürekten dökülen yağmurlardır
Hem tuzlu, hem de bir o kadar bereketli
Binbir notası var,
Her telden çalar
Bazen yar’ dan , bazen ar’ dan, bazen vatan, yani ne varsa yürekten artakalan
Hep sevda, hep sevda’ dan…
Nadir zamanlar var işlendiğim
tıpkı çakıltaşı gibi hissettiğim.
Üzerimde binlerce ton suyun serinliği
Tıpkı şefkatli bir el gibi suratımı yalayıp geçen,
Kum tanelerine sarılıp içlendiğim, irili ufaklı binlerce çakıl taşı var etrafımda
Gözleri yok ve oldukça hissiz.
Aslı Birer
Ben, Ege’ yim!
Evet evet, Ben, Ege’ yim!
Sakin, berrak, küçük ve sade bir koy’ da
Avuçiçi mutluluklarda yüzmek istiyorum
Tıpkı minik deniz yıldızı gibi
Dingin, bir o kadar da mavi!
Aslı Birer
?si=U2AOFIlOKu3BzCWQ
burada bir dörtlük göremiyorum,
yörük deyimiyle döm dörtlük bir dörtlük okumak isterdik :)
mesela,
Gerçek acılarla karşılaşınca derinden hissederek anlayabilirsin, o güne kadar henüz çocuk olduğunu. İnsanı büyüten meğerse bir saliselik zaman dilimiymiş, yıllar büyürken sadece büyüdüğümüzü sanmışız hepsi bu. .
Aslı Birer
Bir sabahın buğusunda
Bir kahve kokusunda
Zülüflerini savurarak gelsen de o dirahşan nâsiyeni gözlerime sürme diye çeksen...
https://www.youtube.com/shorts/m-4odUWX27Q
Çilek gibi sarıp sarmalasaydın toprağımı küskün çilekler verirdim yine de.
Aslı Birer
Pamuk ipliğine bağlanmış dünya,
zoraki tutunuyor sevgi toprağa
Ne can kaldı özünde, ne ana
Karıştı birbirine arapsaçı gibi
Tohum da hibrit oldu, İnsan da
Aslı Birer
Aynı gemide çeşitli ve milyonlarca maskeler var. Bazılarımız herkesin çıplak olduğunu söyleyebiliyor… yeter ki maskeleri düşürecek güveni sağlayan insanlar olsun hayatımızda. Çünkü maske insanın savunma mekanizmasıdır.
Aslı Birer
Mutsuz olan biriyle yaşamak fiziksel işkencenin görülmez biçimidir. Çok daha şiddetli acı verir.
Aslı Birer
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara, atlara, otlara
İnsanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığınla,
Bir kısmı seni de sarsın.
Üstün Dökmen
Dostluğunu varlığınla paylaşmak, nasıl da hayat ışığı aşılıyor bu cümlecik insana değil mi? Her şeyi değerli kılan penceremizi farkında olmadan kendimize kapatırız. Halbuki mutlu etmenin ilk şartı mutlu olmaktır.
:)
Elbette ki kıyaslayacak insan kendini. “insan, insana aynadır.” Kötücüllüğünü görüp ders çıkaracak, iyi hasletleri de örnek alacağız. Ve kendimizde harmanlayıp “bize” uyarlayacağız. Karakterimizden değişmeden.
Gönlümüzü zengin gören gözler varolsun.
Belki de kendimizi başkalarıyla kıyaslamalıyız, ama sadece gönül fakirliği ve zenginliği açısından...
Engin Geçtan
Gönlü zengin Aslı, sevgiler :)
Hadi çıtalı uçurtmamızı kapıp,
uçurtma tepesine çıkalım…
Farzımuhal henüz sekizimize yeni basmışız, o uçarken biz yine gelecek hayalleri kuralım.
Hani şu prangasız olanlardan.
Kahkahalarımızı martıların kanatlarına asıp, başka dünyalara uçurduğumuz
Hayallerimiz…
Aslı Birer
Sığ bir aklın kuruntusu ancak bir metaforu yüzölçümüyle ilgili düşünebilirdi. Tabii teferruatlı düşünme yetisi farklı bir şey. Türkiye’nin en büyük şehirlerinden biri İstanbul ve kocaeli bu denizin kıyısıdır. marmara eski adıyla; propontis bir iç deniz olmasına rağmen karadenizi ve Ege’yi birbirine bağlar. İklimi ise nadir özelliğe sahip üç iklimi barındırır.
Marmara da Ege de sadece su’ dan ibare değil.
Tevfik Fikret
bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Edebiyat-ı Cedide topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkilemiştir. Türk edebiyatının batılılaşmasında büyük pay sahibidir.
Günaydın Tubacığım yazıyı okuyunca aklıma bu şiir geldi.
Son günlerde okuduğum en anlamlı yazı..
Sıradan hırsız paranızı, cüzdanınızı, bisikletinizi çalar. Politik hırsız ise geleceğinizi,hayallerinizi bilginizi,eğitiminizi, sağlığınızı ve gülümsemenizi çalar.
İkisi arasındaki fark sıradan hırsız sizi seçer! Siyasi hırsızı siz seçersiniz!
Günaydın sevgili Atakızı.
Sen, İstanbul gibisin sevgilim
Gözlerin tıpkı Marmara
Öyle derin, öyle dayanılmaz
Ruhun öylesine kozmopolit,
boğazın akıntısında sürüklenmek gibi sana ulaşmak,
düğüm düğümsün,
?si=w4RuxcW8T1avnspk
Zümrüt gözlü bir kadındı Filistin...
Avuçlarında kan...