Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Seyrüsefer ettim gönül bahçene, toprağında açtı en güzel çiçeklerim...
G.Ç
Zoraki kimseyi değiştirmeye gücümüz yetmez, fakat değişmek isteyip desteğe ihtiyaç duyan insanlara da yazdıklarımız ışık tutsun...
Derde sordum; yuvan nerede?
Dedi; garip kuşun yüreğinde...
G.Ç
Eleştirel okuma ise okurun okudukları hakkında soru sorma alışkanlığı kazanarak konu hakkında düşünmesini; konuyu olumlu ve olumsuz yanlarıyla ve tarafsız bir bakış açısıyla değerlendirmesini hedeflemektedir.
Dil becerileri içinde yazma en son edinilen olma özelliğini taşımaktadır. Ayrıca kullanımındaki başarı, diğer becerilerin gelişmişlik düzeyi ile yakından ilgilidir.
Günaydın
Bir de tercüme yoluyla türkçemize giren sözcükler var, derdim neden Türkçede karşılığı olan bu cümlelerin yabancı çevirilerini kullanıyoruz? Mesela; telefon konuşmalarında Size (sana) tekrar döneceğim veya bana geri döner misin? biçiminde cümleler kullanılıyor. bu cümleler tercümeyle dilimize yerleşmiştir. Pekalada “seni tekrar arayacağım” Diyebiliriz, bence.
Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şuurla işlensin. (Atatürk)
Yattı galiba bacımm:))))
Şu an bu türküyü söylüyor..:)
Keyifli geceler olsun, ben de çekirdek çitleyip sibel can’ı seyrediyorum:)))
Bekar ve bağımlılığı olmayan biriyse bile tam olarak başına buyruk yaşamak, bir yere kadar mutluluk verebilir. Bence tam olarak kabul edilir bir durum değil diyebilirim.
Her zaman yanlış! Ya da; her zaman doğru! diyemeyeceğim, çünkü duruma göre değişir, örneklemek gerek.
Günaydın can,
Yaşar Nuri Öztürk, “islam nasıl yozlaştırıldı” adlı kitabını okuyordum uykumda kaçmıştı buraya da yazdım. :)
Uykusu kaçanlarda bu gün:))
Nadir insanlar çıkar topluma bir şeyler anlatmaya çalışırlar. Bizim toplumumuzun dinleyip düşünüp aklında harmanlamak gibi bir alışkanlığı yok maalesef.
Yaşar Nuri Öztürk’ü neredeyse linç eden zihniyet, öldükten sonra anladı! meğer ne doğruymuş anlattıkları.
gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu ağlardım
Attila İlhan
Cehalet konusunda ise gerçek bir bakış açısıyla bakarsak bence de artık bilgisiz kalmak özel bir çaba gerektirir:)) ya da söylenildiği gibi aklı başından olmaması gerekir. Ben biraz duygusal bir örnek vermek istiyorum. Covid 19 sebebiyle okullar uzaktan eğitim olarak devam etti ve bazı köylerde çocuklar internet çekmediği için yüksek bir noktada toplanarak binbir zorlukla derslere katıldılar. Peki üşendiği için veya umursamadığı için bunu yapmayan öğrencinin kendi seçimi değil midir derse katılmamak belki de sınıfta kalmak. İsterse insan ilim çinde de olsa ulaşır...
Aslıcığım ben öldüğü günü bugün gibi hatırlıyorum... çok üzülmüştüm..
Ölümünün 26. Yılında rahmetle anıyorum ruhu şad olsun türkçeyi en güzel konuşan insanlardan biriydi rahmet olsun.
İstenmeyen olumsuz her durumu ortadan kaldırarabileceğini düşünmek cehaletin bir başka tezahürü olmaz mı?
...
Öznel ve nesnel doğrular vardır... Nesnel doğruyu bi şekilde bilgiyle çözersiniz. Öznel doğruların tabularını yıkmak sadece bilgiyle çözülebilecek kadar kolay değil...
Aşıyı düşünün;bilimsel makaleleri ortaya döküp, kırk gün kırk gece de anlatsanız, bi imamın haram demesine bakar... Kırk cahile nefesini tüketip enerjini harcayacağına, bi imamı kazan o da toplumu kazansın daha kolay...
Ki batının kurnaz zekası bunu dahiyanece kullanmıştır.
...
Bazı simsarlar cehaletten beslenir evet... Ya cehalet neyden beslenir?
Bir dördüncü madde de Cehl-i küp: cehli küp de, kendi zır cahil olduğu halde başkalarına öğretmeye kalkanlar. :)))
Merhaba
Cahil cesur olur, cahilin gözü pektir, cahil cesareti gibi; kendini yetiştirmekten, medeni cesaretten söz edemeyeceğimiz durumlar da vardır, Aslı Hanım...
"Cehalet, ilmin zıddı olup, bilmeme halini ifade eder; bazı kaynaklarda Cehl-i mürekkeb ve Cehl-i Mik'ap beraber zikredildiğinden ikiye, bazı kaynaklarda ise bu ikisi birbirinden farklı olarak anlatıldığından üç şekilde görülür:
1. Cehl-i basit: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmaktır. Bu gibi insanların öğrenme imkânı vardır.
2. Cehl-i mürekkeb: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmamaktır. Bilmediğinin bilincine ermedikçe öğrenme imkânı yoktur.
3. Cehl-i Mik'ap: Bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen ama en doğru bildiğini iddia eden, katmerli câhil. Üç boyutlu cehalet, yani derinliği olan cehalet. bilmediği halde, kendini biliyor zannetme veya yanlış malumatını doğru kabul etme halidir. Yani, yanlış bilgisini ilim sanmaktır. Bırakınız bir şey öğrenmeyi iddialı olduğu konuda kendisine bir şey öğretmek bile mümkün değildir."
(Alıntı)
Yani bu demek oluyor ki! Bilgiyi her koşulda edinip cehaletten kurtulacağız.. karekterdeki
sıkıntı bile cahil olmaktan daha kötü olamaz...çünkü öğretilebilen ahlak insanı bazı kötü alışkanlıklardan kurtaracak... belli bir terbiyeye ulaştıracaktır, cahil olarak yaşamaktan bin kat evladır, diyebiliriz.
İyi niyete bilgi de eklenirse güzel olur, ahlaki yüksek vasıf ekleninirse o zaman insan, fevkalade olur.
Böbürlenme ey gönül, seninde devranın gelip geçecek.