Ziyaret etmek isterdim; bir katolikmişim gibi günah çıkarmak; bir anlığına da olsa bambaşka bir inanca kapılarımı açmak isterdim. Kutsallığı hissetmek isterdim...
koca koca bulutların gökyüzünü kararttığı kasvetli bir sonbahar günüydü.. üşüyordum.. yürüyordum...bilmediğim bu yabancı sokaklarda yalnız.. kendimi arıyordum.. rüzgarın uğultusu yıllar önce ölmüş ve sıkıntıdan patlamış ruhların çığlıkları gibi.. beynimde yankılanıyordu. iki yanı ağaçlarla kaplı uzun ve dar bir yolda yapraklar yerde dansediyorlardı... bense kafamı eğmiş 'belki' diye diye ağır adımlar atıyordum... kimdim ben.. neydim.. ne yapıyordum..? ne işm vardı buralarda.. neredeydim? beni yalnızlığımla başbaşa bırakan, ruhumu ortadan kaldıran katilim neredeydi? kafamda binlerce sru işareti.. binlerce ok... hepsi de aynı şeyi soruyor... aynı yönü gösteriyor.. inatla direnmekten başka birşey gelmiyor elimden.. direniyorum kendime.. direniyorum ruhsuz bedenime... kafamın üstünden bir kuş çığlık çığlığa geçerken duydum çan sesini.. sanki halimle dalga geçer gibiydi kuş... sanki... güler gibiydi.. irkildim çan sesiyle...yapraklarını gözyaşlarım gibi tek tek dökmüş.. sanki ruhum gibi kurumuş ağaçların ortasında olanca heybetiyle duruyordu orada... yüzlerce yıl öncesinden kalma... rönesans devri mimarisini gururla taşıyan bir katolik kilisesiydi sanırım.. o bile bir ruh taşıyor gibirdi.. ben kurumuştum... çan sesleriyle birşeyler anlatmaya çalışıyordu.. ben susuyordum.... hızla kiliseye doğru yöneldim.. içimde, içinde birşey bulacağım ümidiyle.. onun o kocaman ahşap kapısından geçince farkettim.. uzun zaman olmuştu ben kapılarımı kapayalı.. çanlarımı susturalı... ne gelen vrdı ne giden.. garip bir zamgoç gibi kalmıştım içimde.. gidenin ardından çan kulesinden bakakalan.. bir el dahi sallanmamıştı.. bir ruh bırakılmamıştı.. ve içimin ayazı şu taş duvarlı koca binadan bile beterdi... donuyordum... dondukça kaçıyordum işte... çok şey hatırlattı bu kilise bana işte... içimi... içeride kulağa çok hoş gelen büyülü bir melodi vardı.. benim içimde suskun çığlıklarım.. nasıl da pes etmiştim.... nasıl da.. kendimden vazgeçmiştim.... kocaman bir binaydı.. yüksek tavanlar... geniş duvarlar... tıpkı bir zamanlar kalbimin olduğu gibi.. dünyayı içine sığdırabileceğim bir kalbim vardı.. canlı neşeli... ama yıkılmıştı işte.... o heybetten büyülenmiş... gözlerim dolmuş.. hızla çan kulesine yöneldim... sesleri öyle artmıştı ki.. kulaklarım patlayacak sandım... o kadar da yüksekti.. çıktım.. çıktım... hala çan sesleri kulaklarımda... son bir teşekkürle bu katolik kilisesine... kendimi boşluğa bıraktım... benimle dalga geçen kuşa inat....
Katolik mezhebinin bağlı olduğu kilise. Hristiyan dunyasinin en buyuk ve en köklu mezhebidir. inanclarina gore bu mezhebi, havarilerin ilki olan Petrus kurmustur. O ayni zamanda Hz. isa'nin vekilidir. Petrus'tan sonra gelen papalar da Petrus'un vekili sayilirlar. Boylece papa ruhani reis sifatiyla Hz. isa'nin yeryuzundeki temsilcisidir. 1870 yilinda toplanan Vatikan ruhani meclisi Papa'nin yanilmazligini ilan etmistir
Ziyaret etmek isterdim; bir katolikmişim gibi günah çıkarmak; bir anlığına da olsa bambaşka bir inanca kapılarımı açmak isterdim. Kutsallığı hissetmek isterdim...
koca koca bulutların gökyüzünü kararttığı kasvetli bir sonbahar günüydü.. üşüyordum.. yürüyordum...bilmediğim bu yabancı sokaklarda yalnız.. kendimi arıyordum..
rüzgarın uğultusu yıllar önce ölmüş ve sıkıntıdan patlamış ruhların çığlıkları gibi.. beynimde yankılanıyordu. iki yanı ağaçlarla kaplı uzun ve dar bir yolda yapraklar yerde dansediyorlardı... bense kafamı eğmiş 'belki' diye diye ağır adımlar atıyordum... kimdim ben.. neydim.. ne yapıyordum..? ne işm vardı buralarda.. neredeydim? beni yalnızlığımla başbaşa bırakan, ruhumu ortadan kaldıran katilim neredeydi?
kafamda binlerce sru işareti.. binlerce ok... hepsi de aynı şeyi soruyor... aynı yönü gösteriyor.. inatla direnmekten başka birşey gelmiyor elimden.. direniyorum kendime.. direniyorum ruhsuz bedenime...
kafamın üstünden bir kuş çığlık çığlığa geçerken duydum çan sesini.. sanki halimle dalga geçer gibiydi kuş... sanki... güler gibiydi.. irkildim çan sesiyle...yapraklarını gözyaşlarım gibi tek tek dökmüş.. sanki ruhum gibi kurumuş ağaçların ortasında olanca heybetiyle duruyordu orada... yüzlerce yıl öncesinden kalma... rönesans devri mimarisini gururla taşıyan bir katolik kilisesiydi sanırım.. o bile bir ruh taşıyor gibirdi.. ben kurumuştum... çan sesleriyle birşeyler anlatmaya çalışıyordu.. ben susuyordum....
hızla kiliseye doğru yöneldim.. içimde, içinde birşey bulacağım ümidiyle.. onun o kocaman ahşap kapısından geçince farkettim.. uzun zaman olmuştu ben kapılarımı kapayalı.. çanlarımı susturalı... ne gelen vrdı ne giden.. garip bir zamgoç gibi kalmıştım içimde.. gidenin ardından çan kulesinden bakakalan.. bir el dahi sallanmamıştı.. bir ruh bırakılmamıştı.. ve içimin ayazı şu taş duvarlı koca binadan bile beterdi... donuyordum... dondukça kaçıyordum işte...
çok şey hatırlattı bu kilise bana işte... içimi...
içeride kulağa çok hoş gelen büyülü bir melodi vardı.. benim içimde suskun çığlıklarım.. nasıl da pes etmiştim.... nasıl da.. kendimden vazgeçmiştim....
kocaman bir binaydı.. yüksek tavanlar... geniş duvarlar... tıpkı bir zamanlar kalbimin olduğu gibi.. dünyayı içine sığdırabileceğim bir kalbim vardı.. canlı neşeli... ama yıkılmıştı işte....
o heybetten büyülenmiş... gözlerim dolmuş.. hızla çan kulesine yöneldim... sesleri öyle artmıştı ki.. kulaklarım patlayacak sandım... o kadar da yüksekti.. çıktım.. çıktım... hala çan sesleri kulaklarımda...
son bir teşekkürle bu katolik kilisesine...
kendimi boşluğa bıraktım...
benimle dalga geçen kuşa inat....
Katolik mezhebinin bağlı olduğu kilise. Hristiyan dunyasinin en buyuk ve en köklu mezhebidir. inanclarina gore bu mezhebi, havarilerin ilki olan Petrus kurmustur. O ayni zamanda Hz. isa'nin vekilidir. Petrus'tan sonra gelen papalar da Petrus'un vekili sayilirlar. Boylece papa ruhani reis sifatiyla Hz. isa'nin yeryuzundeki temsilcisidir. 1870 yilinda toplanan Vatikan ruhani meclisi Papa'nin yanilmazligini ilan etmistir