Bi kadın 'kalben' size bağlıyla sizin kadınınızdır ancak ve bi kadına sadece bedenine değil ruhunada hitap ederek sahip olabilirsiniz.Buda işin en külfetsiz tarafıdır ;)
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını ne gül suyum ne gümüş leğenim var, susamışsındır; buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır; beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin ayağını basdın odama kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde ağladın, avuçlarıma döküldü inciler gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Sana dargınım Kırgınım sana kızgınım Haksızlık vefasızlık bu Bu herşeyi inkar eden duygu Ne acı yazık! Kadınım söyle sen mutlu oldun mu? Bu deli adamı unuttun mu? Sevdin mi gerçekten ah sevildin mi? Söyle onları da öptün mü? Kadınım söyle sen mutlu oldun mu? Bu deli adamı unuttun mu? Sevdin mi gerçekten ah seviştin mi? Söyle onları da öptün mü? Hiç üzülmedin mi? Düşünmedin mi halimi? Hiç mi sızlamadı için? Bir tek iz bile yok mu benden? Ne acı yazık! Kadınım söyle sen mutlu oldun mu? Bu deli adamı unuttun mu? Sevdin mi gerçekten ah sevildin mi? Söyle onları da öptün mü? Kadınım söyle sen mutlu oldun mu? Bu deli adamı unuttun mu? Sevdin mi gerçekten ah seviştin mi? Söyle onları da öptün mü?
Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.
Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?
Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.
Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..
Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..
“Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.
Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.
“Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz. Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.
Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…
Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.
Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!
Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.
Dünyanızı, cennete değişmezsiniz. Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.
Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.
Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.
Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?
Ya da sevilmekten?
Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?
Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.
Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!
Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.
Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!
Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.
Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.
Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!
SAHİP ÇIKAR!
Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?
Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?
Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?
Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!
Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!
Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın! Önce sakin olun!
Huzur bulun; huzur verin!
Sonra zarif olun!
Daha sonra da duygusal olun.
Akıllı olun, AKILLI!
Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim.Bende yeniden var olmanı,benimle bütünleşmeni,mertliğini,yalansızlığını,yalnızlığını, dupduruluğunu sevdim... Ben seni sevdim,ben seni sevdim, ben seni...
KADININ!
Not: Tanju Okanın Orjinal kayıdının altında, öldükten sonra düşülen nottur...
her cag baska bir statudeyiz.... bence hayvanlara yapilan muameleyi goruyoruz.. birileri hakkimiz savunur kadinda insandir falan filan muhabbetler.. yani sanki hayvanlar da can tasir yapmayin artik der gibisinden...
KADINIM Kimi der ki kadın Uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde dokuz zilli Köçek gibi oynatmak içindir. kimi derki ayalimdir. Boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran. Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal. O benim kollarım bacaklarım. Yavrum, anam, karım, kız kardeşim. Hayat arkadaşımdır...
Köhne bir yük katarı gibi ayak parmaklarımızı ezerek önümüz sıra geçen bu yorgun asır, bizim asrımız değildi.
Korkarım, tozu dumana katarak pürtelâş gelen yenisi de, o imanla beklediğimiz ahengin asrı olmayacak.
Raylar üstünde alelade bir tımarhane bu...
... Tıklım tıkış vagonlarında vahşi bir itiş kakış; dumanında genzi yakan bir ihtiras kokusu...
Şüphesiz zamanla bu cinnet de ufukta yitip gidecek; lakin bizim için başka katar yok ömrümüzün içinden geçecek.
Görünen o ki kadınım, seninle biz, 'hayat' denen bu metruk peronda, üzerinde adres yazmayan mektuplar gibi bekleşip, aşkımızı acılardan damıtarak yaşlanacağız. * * * Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğe 'denizler altında 20 bin fersah' yolu kat edip, 'arzın merkezine' yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından...
Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan başka tanrı tanımayan son yolcuları, kâinatın raylarındaki şiiri, ilhamı, aşkı ezip geçti.
'Ah o gönü1 şarkıları' sustu önce...
Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü.
Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana kalacak.
Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; 'seni seviyorum', -ki amentüsüdür itiraf gecelerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül dalının teybinde tutsak...
Görmem mi sanırsın; sesi kısık gözlerinin nicedir... dudakların buselere sağır...
Oysa ben, haykırmak için sesine, solumak için nefesine muhtacım.
Bilsen neler verirdim bakışlarından o kederi silebilmek, sana itimadın hazzını yeniden verebilmek için...
Lakin öyle bir tufana yakalandık ki, birbirimize kavuşmak için çekiştirdiğimiz kement boğuyor bizi...
Mübadele garında saadet ülkesine kesilmiş iki biletle mecalsiz bekleşiyoruz.
Kudretim olsa, seni bu harabe istasyondan kapar, koştukça yelelerinden takvim sayfaları uçuşan bir kısrağın terkisine attığım gibi, o çok sevdiğin ihtişam romanlarının mağrur asrına taşırdım.
Soyunurduk bütün o delik deşik kostümlerimizden, boyası akmış maskelerimizden... Mecburi rollerimizden...
'Devamsızlık yüzünden' tarihten kovulmuş iki muzip çocuk gibi, azad olurduk kendimizden... Benim boynumda alıçtan kolyeler, senin tebessümünde sümbülden gamzeler; çözüp dudaklarımızın mührünü, iç çekişlerimizi toprağa gömer, her akşam ilk sana gülümseyen yıldızına ip dolayıp keyifle ayaklarımızı sallandırırdık dünyaya...
Dilimizde, 'kavuşmanın tadını/ayrılık feryadını' taşıyan bir şarkıyla...
Kadınım; dediğiniz zaman,yüreğinizden çıkan ve ayaklarınızın altından arzın merkezine kadar ulaşabilecek bir enerjiyi,hissedebiliyorsanız eğer, kadınınız size tanrının verdiği en büyük hazinedir.Kıymetini bilin....! ! !
KADIN IÇIN MÜKEMMEL GÜN: 08:15 Öpücüklerle uyandırılma... 08:30 Dünden beri 1,5 kilo vermiş olduğunu görme...)))) 08:45 Yatakta kahvaltı, portakal suyu, kepekli ekmek... 09.15 Sıcak bir banyo. 10:00 Rahat bir tenis maçı.... (tabiî ki kazanılanından) 10:30 Yüz bakimi, manikür, şampuan ve masaj.... 12:00 En iyi arkadaşla dışarıda öğle yemeği.. 12:45 Eski sevgilinin karisinin 5 kilo aldığı haberi geldi....))))))))) 13:00 Arkadaşlarla alışveriş.... 15:00 Öğle uykusu, sessiz, serin ve los.... 16:00 Gizli bir hayrandan gelen bir düzine gül... 16:15 Aerobik, ardından masaj... 17:30 Aksam yemeği için kıyafet seçimi... 19:30 Mum ışığında romantik bir aksam yemeği... 22:00 Sıcak duş... (Ama, yalnız) 22:30 Sevişme... 23:00 Sarılma ve tatlı konuşmalar... (mir, mir vaziyeti!) 23:15 Onun kuvvetli kollarında uykuya dalma...
ERKEK IÇIN MÜKEMMEL GÜN: 06:00 Saat alarmı... 06:15 Garıyla sex... 06:30 Tuvalet ve otururken gazete okuma. 07:00 Kahvaltı, sucuklu yumurta. 07:30 Şoförün gelişi... 07:45 Havaalanı yolunda koyu kahve.... 08:15 Antalya'ya giden özel jet.... 09:30 Kemer'e giderken limuzinde kestirmek.... 09:45 Denizde muhtelif sporlar, su kayağı, jet ski vs.. 11:45 Öğle yemeği, istiridye, balık, soğuk-serin beyaz şarap... 12:15 Sekreterle sex... 12:30 Tekrar deniz sporları... 14:15 Limuzinle havaalanına dönüş, yolda bir hafif kokteyl... 14:30 Özel jetle Dalamana gidiş... 15:15 Göcek'den üstsüz kızların tayfa olduğu tekne ile denize açılış...)))))) 16:30 Tekne ile gezinti, aksam üzeri rakısı ve balık. 17:00 Özel jetle İstanbul’a dönüş, yolda ünlü bir mankenden masaj... 19:00 Haberler... Borsa yükseliyor.. 19:30 Aksam yemeği, ıstakoz, lüfer ve rakı... 21:00 Yemek sonrası Napolyon konyak ve Davidoff puro ile dinlenme. 22:00 19 yaşında bir çitarla sex.... 23:00 Masaj ve jakuzi... 23:45 Yatak vakti.... 23:50 Uyumadan önce kuvvetli bir osuruk...)))))))
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları , kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mümin kadınlar , ellerinin altında bulunanlar (köleleri) , ikdidarsız erkekler henüz kadınların avret yerini bilmeyen çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler) . Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. (nur 31)
görünen o kı kadınım, seninle biz, 'hayat' bu metruk peronda, üzerinde adres yazmayan mektuplar gibi bekleşip, aşkımızı acılardan damıtarak yaşlanacağız
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.
eşyalar toplanmış seninle birlikte anılar saçılmış odaya her yere. sevdiğim o koku yok artık bu koku yok artık bu evde sen... kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş ne olur terketme yalnızlık çok acı bu renksiz dünyayı sevmistik birlikte sen... kadınım, kadınım, kadınım.
hatırla o günü karşıki sokakta seni öptüğümü ilk defa hayatta kollarımda benim ilk bahar sabahın sen... sönmüş bakmış yıllar, en masum (!) karanlık o ılık aydınlık yuvamız soğunmuş geceler bitmiyor ağlıyorum artık sen... kadınım, kadınım, kadınım
eşyalar toplanmış seninle birlikte anılar saçılmış odaya her yere. sevdiğim o koku yok artık bu koku yok artık bu evde
masamız köşede öylece duruyor bardaklar boşalmıs her biri bir yerde sanki hepsi hasret senin nefesine sen... kadınım, kadınım, kadınım
bana bırakatığın bütün bu hayatın yaşanan aşkların değeri yok artık ben sensiz olamam artık anlıyorum sen... şimdi çok çok yalnızım nolur kal benimle o kapıyı kapat elini ver bana dışarıda yalnız üşüyorsun sen... kadınım, kadınım, kadınım
eşyalar toplanmış seninle birlikte anılar saçılmış odaya her yere sevdiğin o koku yok artık bu evde sennnn..... ....... .... hatırla o günü karşıki sokakta seni öptüğümü ilk defa hayatta kolların benim ilkbahar sabahım sen kadınımmmmm.. rarirara rarirara rairaraaaaa kadınıııımmmmm
Bi kadın 'kalben' size bağlıyla sizin kadınınızdır ancak ve bi kadına sadece bedenine değil ruhunada hitap ederek sahip olabilirsiniz.Buda işin en külfetsiz tarafıdır ;)
kadınım bir bayanı kadın yapabilmektir
kadınım söyle sen mutlu oldunmu
bu deli adamı unuttunmu
sevdinmi gerçekten seviştinmi
söyle onlarıda öptünmü
yüksek sadakat kadınım
Bembeyaz bir vadi serdin önüme.
Cennetten tatlarla düştün içime.
Bir nehir misali aktın gönlüme.
Hoş geldin kadınım umutlarıma.
Umudun bittiği yerde yeşerdin.
Tüm olmazlarımı önüme serdin.
Karların içinde güneşler verdin.
Hoş geldin kadınım baharlarıma.
Asırlık bekleyiş son buldu senle.
Yarından umudum sadece senle.
Ayrılık semtimden göçtü seninle.
Hoş geldin kadınım yarınlarıma.
Mehmet Emin Eryazgan-Ukdem
HOŞGELDİN KADINIM
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
NAZIM HİKMET
Sana dargınım
Kırgınım sana kızgınım
Haksızlık vefasızlık bu
Bu herşeyi inkar eden duygu
Ne acı yazık!
Kadınım söyle sen mutlu oldun mu?
Bu deli adamı unuttun mu?
Sevdin mi gerçekten ah sevildin mi?
Söyle onları da öptün mü?
Kadınım söyle sen mutlu oldun mu?
Bu deli adamı unuttun mu?
Sevdin mi gerçekten ah seviştin mi?
Söyle onları da öptün mü?
Hiç üzülmedin mi?
Düşünmedin mi halimi?
Hiç mi sızlamadı için?
Bir tek iz bile yok mu benden?
Ne acı yazık!
Kadınım söyle sen mutlu oldun mu?
Bu deli adamı unuttun mu?
Sevdin mi gerçekten ah sevildin mi?
Söyle onları da öptün mü? Kadınım söyle sen mutlu oldun mu?
Bu deli adamı unuttun mu?
Sevdin mi gerçekten ah seviştin mi?
Söyle onları da öptün mü?
Tanju Okan
K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..
EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:
K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..
Onur BİLGE
Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.
Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?
Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.
Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..
Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..
“Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.
Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.
“Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.
Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…
Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.
Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!
Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.
Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.
Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.
Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.
Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?
Ya da sevilmekten?
Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?
Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.
Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!
Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.
Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!
Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.
Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.
Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!
SAHİP ÇIKAR!
Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?
Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?
Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?
Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!
Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!
Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
Önce sakin olun!
Huzur bulun; huzur verin!
Sonra zarif olun!
Daha sonra da duygusal olun.
Akıllı olun, AKILLI!
Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!
***
Onur BİLGE
31. Sayfadaki 616. yazım.
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim.Bende yeniden var olmanı,benimle bütünleşmeni,mertliğini,yalansızlığını,yalnızlığını, dupduruluğunu sevdim...
Ben seni sevdim,ben seni sevdim, ben seni...
KADININ!
Not:
Tanju Okanın Orjinal kayıdının altında, öldükten sonra düşülen nottur...
teomanın yorumunu çok beğendiğim, hakkaten karanlık bir parça...
yürek koyduğum tek şey
cümlelere sığdıramadığm,
dünyada asla ikincisine rastlamadığım
içerimde yanan
inanılmaz bir sevinçsin sen
doğduğum gündür bana büyük şans
sen olmasanda
kudret dolmuş avuçlarım
sen doğmamış olsanda
bıraktım artık dünyaya güverçinimi
sen varsın istemem
başka dost sesi
asla doyamadım ve kanamadım
çatlak dudakların hasreti
kurduğum tek düşte gerçek
sensin
kadınım
herşeyim
Behzat Özdemir
Şebnem Ferah çok güzel söyler.
...sen kadınım...
tanju okan ın bence tek ve en güzel sarkısı diyebilirim ve hatta matildama ithaf edebilirim yaw........................
kadınım söyle sen mutlu oldun mu..bu deli adamı unuttun mu...
müthiş bir levent yüksel şarkısı....
tanju okan çok güzel yorumlamıştı bu şarkıyı..
Kadiniz..... moda da kadinin yeri neyse..oyleyiz
kendi ayaklarimiz uzerinde durdugumuz yalan
her cag baska bir statudeyiz....
bence hayvanlara yapilan muameleyi goruyoruz..
birileri hakkimiz savunur
kadinda insandir falan filan muhabbetler..
yani sanki hayvanlar da can tasir yapmayin artik der gibisinden...
KADINIM
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde dokuz zilli
Köçek gibi oynatmak içindir.
kimi derki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım bacaklarım.
Yavrum, anam, karım, kız kardeşim.
Hayat arkadaşımdır...
Nazım HİKMET
KADINIM
Köhne bir yük katarı gibi ayak parmaklarımızı ezerek önümüz sıra geçen bu
yorgun asır, bizim asrımız değildi.
Korkarım, tozu dumana katarak pürtelâş gelen yenisi de, o imanla
beklediğimiz ahengin asrı olmayacak.
Raylar üstünde alelade bir tımarhane bu...
... Tıklım tıkış vagonlarında vahşi bir itiş kakış; dumanında genzi yakan
bir ihtiras kokusu...
Şüphesiz zamanla bu cinnet de ufukta yitip gidecek; lakin bizim için başka
katar yok ömrümüzün içinden geçecek.
Görünen o ki kadınım, seninle biz, 'hayat' denen bu metruk peronda, üzerinde
adres yazmayan mektuplar gibi bekleşip, aşkımızı acılardan damıtarak
yaşlanacağız.
* * *
Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğe 'denizler altında
20 bin fersah' yolu kat edip, 'arzın merkezine' yaklaştıkça, uzaklaştı
insanlığından...
Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssızlığı...
Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan
başka tanrı tanımayan son yolcuları, kâinatın raylarındaki şiiri, ilhamı,
aşkı ezip geçti.
'Ah o gönü1 şarkıları' sustu önce...
Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü.
Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana
kalacak.
Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; 'seni seviyorum', -ki amentüsüdür
itiraf gecelerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül dalının teybinde
tutsak...
Korkuyorum gülüm; 'Seni seviyorum' desem sana, plastik kokacak.
* * *
A kadınım,
A hüznümün bahçesi! ..
Görmem mi sanırsın; sesi kısık gözlerinin nicedir... dudakların buselere
sağır...
Oysa ben, haykırmak için sesine, solumak için nefesine muhtacım.
Bilsen neler verirdim bakışlarından o kederi silebilmek, sana itimadın
hazzını yeniden verebilmek için...
Lakin öyle bir tufana yakalandık ki, birbirimize kavuşmak için
çekiştirdiğimiz kement boğuyor bizi...
Mübadele garında saadet ülkesine kesilmiş iki biletle mecalsiz bekleşiyoruz.
Kudretim olsa, seni bu harabe istasyondan kapar, koştukça yelelerinden
takvim sayfaları uçuşan bir kısrağın terkisine attığım gibi, o çok sevdiğin
ihtişam romanlarının mağrur asrına taşırdım.
Soyunurduk bütün o delik deşik kostümlerimizden, boyası akmış
maskelerimizden... Mecburi rollerimizden...
'Devamsızlık yüzünden' tarihten kovulmuş iki muzip çocuk gibi, azad olurduk
kendimizden... Benim boynumda alıçtan kolyeler, senin tebessümünde
sümbülden gamzeler; çözüp dudaklarımızın mührünü, iç çekişlerimizi toprağa
gömer, her akşam ilk sana gülümseyen yıldızına ip dolayıp keyifle
ayaklarımızı sallandırırdık dünyaya...
Dilimizde, 'kavuşmanın tadını/ayrılık feryadını' taşıyan bir şarkıyla...
Uşşak makamında...
Can Dündar
Kadınım; dediğiniz zaman,yüreğinizden çıkan ve ayaklarınızın altından arzın merkezine kadar ulaşabilecek bir enerjiyi,hissedebiliyorsanız eğer, kadınınız size tanrının verdiği en büyük hazinedir.Kıymetini bilin....! ! !
KADIN IÇIN MÜKEMMEL GÜN:
08:15 Öpücüklerle uyandırılma...
08:30 Dünden beri 1,5 kilo vermiş olduğunu görme...))))
08:45 Yatakta kahvaltı, portakal suyu, kepekli ekmek...
09.15 Sıcak bir banyo.
10:00 Rahat bir tenis maçı.... (tabiî ki kazanılanından)
10:30 Yüz bakimi, manikür, şampuan ve masaj....
12:00 En iyi arkadaşla dışarıda öğle yemeği..
12:45 Eski sevgilinin karisinin 5 kilo aldığı haberi geldi....)))))))))
13:00 Arkadaşlarla alışveriş....
15:00 Öğle uykusu, sessiz, serin ve los....
16:00 Gizli bir hayrandan gelen bir düzine gül...
16:15 Aerobik, ardından masaj...
17:30 Aksam yemeği için kıyafet seçimi...
19:30 Mum ışığında romantik bir aksam yemeği...
22:00 Sıcak duş... (Ama, yalnız)
22:30 Sevişme...
23:00 Sarılma ve tatlı konuşmalar... (mir, mir vaziyeti!)
23:15 Onun kuvvetli kollarında uykuya dalma...
ERKEK IÇIN MÜKEMMEL GÜN:
06:00 Saat alarmı...
06:15 Garıyla sex...
06:30 Tuvalet ve otururken gazete okuma.
07:00 Kahvaltı, sucuklu yumurta.
07:30 Şoförün gelişi...
07:45 Havaalanı yolunda koyu kahve....
08:15 Antalya'ya giden özel jet....
09:30 Kemer'e giderken limuzinde kestirmek....
09:45 Denizde muhtelif sporlar, su kayağı, jet ski vs..
11:45 Öğle yemeği, istiridye, balık, soğuk-serin beyaz şarap...
12:15 Sekreterle sex...
12:30 Tekrar deniz sporları...
14:15 Limuzinle havaalanına dönüş, yolda bir hafif kokteyl...
14:30 Özel jetle Dalamana gidiş...
15:15 Göcek'den üstsüz kızların tayfa olduğu tekne ile denize açılış...))))))
16:30 Tekne ile gezinti, aksam üzeri rakısı ve balık.
17:00 Özel jetle İstanbul’a dönüş, yolda ünlü bir mankenden masaj...
19:00 Haberler... Borsa yükseliyor..
19:30 Aksam yemeği, ıstakoz, lüfer ve rakı...
21:00 Yemek sonrası Napolyon konyak ve Davidoff puro ile dinlenme.
22:00 19 yaşında bir çitarla sex....
23:00 Masaj ve jakuzi...
23:45 Yatak vakti....
23:50 Uyumadan önce kuvvetli bir osuruk...)))))))
Hahahaha... İtirazı olan var mı? ... :)))
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler.
Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler.
Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.
Kocaları,
babaları,
kocalarının babaları
, kendi oğulları,
kocalarının oğulları,
erkek kardeşleri,
erkek kardeşlerinin oğulları,
kız kardeşlerinin oğulları,
mümin kadınlar
, ellerinin altında bulunanlar (köleleri) ,
ikdidarsız erkekler
henüz kadınların avret yerini bilmeyen çocuklardan
başkasına zinetlerini göstermesinler.
Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar
(Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler)
. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
(nur 31)
bayanım.... :))))
görünen o kı kadınım, seninle biz, 'hayat' bu
metruk peronda, üzerinde adres yazmayan mektuplar
gibi bekleşip, aşkımızı acılardan damıtarak
yaşlanacağız
KADINIM
bu söz erkeklerin ağzına çok yakışıyor.
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.
NAZIM HİKMET
..hoşgeldin kadınım hoşgeldin..
ayağını bastın odama..
kırk yıllık beton çayır çimen şimdi.
hoşgeldin kadınım....
...,kadınsın,kadın...
eşyalar toplanmış
seninle birlikte
anılar saçılmış
odaya her yere.
sevdiğim o koku yok artık bu koku yok artık bu evde
sen...
kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
ne olur terketme yalnızlık çok acı
bu renksiz dünyayı sevmistik birlikte
sen...
kadınım, kadınım, kadınım.
hatırla o günü karşıki sokakta seni öptüğümü
ilk defa hayatta
kollarımda benim ilk bahar sabahın
sen...
sönmüş bakmış yıllar,
en masum (!) karanlık
o ılık aydınlık yuvamız soğunmuş
geceler bitmiyor ağlıyorum artık
sen...
kadınım, kadınım, kadınım
eşyalar toplanmış
seninle birlikte
anılar saçılmış
odaya her yere.
sevdiğim o koku yok artık bu koku yok artık bu evde
masamız köşede öylece duruyor
bardaklar boşalmıs her biri bir yerde
sanki hepsi hasret senin nefesine
sen...
kadınım, kadınım, kadınım
bana bırakatığın bütün bu hayatın
yaşanan aşkların değeri yok artık
ben sensiz olamam artık anlıyorum
sen...
şimdi çok çok yalnızım
nolur kal benimle
o kapıyı kapat elini ver bana
dışarıda yalnız üşüyorsun
sen...
kadınım, kadınım, kadınım
eşyalar toplanmış seninle birlikte
anılar saçılmış odaya her yere
sevdiğin o koku yok artık bu evde
sennnn.....
.......
....
hatırla o günü karşıki sokakta
seni öptüğümü ilk defa hayatta
kolların benim ilkbahar sabahım
sen kadınımmmmm..
rarirara rarirara rairaraaaaa
kadınıııımmmmm
ne kadınım nede kadın sahibiyim.......:P