Bizi bunu anlamakta zorlayan şey PERDElerimizdir. Bu perdelerden ötürü bir biz varmışız, bir çok varlık var, bununla beraber bir de Allah denen bizden ayrı varlık var ZAN’nına kapılırız. Oysa....
Evrende ki her varlık, Allah’ın esmasının dilediği isimlerinin dilediği birime dilediği kadar verdiği bir sistem mevcuttur. Onun için kimse, ne doğum yerini, ne anne babasını ne milliyetini ne zenginlik fakirliğini ne de dünyaya geliş tarihini, ne zaman geleceğini, ne güzellik çirkinliğini ve diğer tüm özelliklerini kendi belirleyemez. Kime ne takdir edildiyse onu kabullenmek durumundadır.
Olmuş olan her şey Allah’ın ilminde olup bitiyor bir AN’da. Tüm varlıkta her AN’da tek tasarruf edenin Allah olduğunu bilince, kime neyin hesabı sorulabilir ki? Sağlam Kader inancı budur..
Hidayete eren kişinin hidayete erişi nasıl kader ve kaza ise, Allah'ı veya Kader Kaza yı inkar eden kişinin bu inkarıda kader ve kaza'dan başka bir şey değildir. (Bu kaza olayı, inkar edenin inkar sorumluluğunu kaldırmaz.)
Benim şu anda bu yazıyı yazmam, şu anda bu yazıyı okuyanın bu yazdıklarımı okuyacağı, Allah tarafından taa ezelde biliniyordu ki biz buna 'KADER' diyoruz.
Benim bu yazıyı yazdığım anda, bu yazıyı okuyanın siz kardeşimin bu yazdıklarımı okuduğu anda; kaderdeki olay meydana geldi ve 'KAZA' dediğimiz olay gerçekleşti.
Kader, Allah'ın kainatta olmuş ve olacakları tümüyle ezelden bilmesi ve takdir etmesidir. (Milyarlarca yıl önce olmuş ve milyarlarca yıl sonra olacak olan tüm evrendeki a dan z ye olacaklar.)
Kaza ise, Allah'ın takdir ettiği bu kader olayının zamanı gelince gerçekleşmesi anıdır.
Olması gerekenin, olması gereken zaman diliminde vuku bulması.
Hiç bir kimseyi, hiç bir olayı yargılamamak, eleştrmemez, olanlar hoşuna gitmesede, olmuşa rıza göstermek. Olay olayların gerçek failinin O olduğunu bilincinde olarak, Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler diyebilmek, her an bu görüşte yaşamak.. Sana nasip olanın, tüm dünya engellemeye çalışsa dahi sana ulaşacağına, Yada Sana nasip olmayanın, dünya bir araya gelip uğraşsa da sana ulaşmayacağına, Kesin ve kalpten şeksiz ve şüphesiz. inanmaktır
Tesadüf; inaçsızların kadere taktıkları isimdir. Tesadüf diye bir şey aslında yoktuur. Herşey olması gerktiği gibi olmaktadır. Her şey bir kader doğrultusunda devam etmektedir.
Imanin sartidir kadere inanmak...Dikkatinizi burda sadece bir kelimeye cekmek istiyorum..IMAN... Bu is ancak iman ile izah edilebilir..Ve burada bu konu hakkinda konusmak cok dikkat isteyen bir istir..yani benim gibilerin bu konuyu konusmasi dogru dgl kanaatindeyim.
Kader ve Kaza önceden,ALLAH tarafından bizim manevi olarak defterimize yaşamımızda iyi yada kötü ne olduysa yazılan bir yazıdır.Tabii şunu insanlar diyebilirler işte herşey yazılmış biz robotuz,herşey kontrolumuz dışında gelişiyor vs vs biz günahsızız,haklıdırlarda bu şekilde düşünmekle fakat belirleyici olan bizleriz.Yani herşeyi bizim kontrolumüze bırakmış yani ALLAH herşeyi önceden gördüğü bildiği için yazmış,fakat dememiş bu olay,şu şekilde olsun diye insan oğluda yapınca kaderi oluyor...
Kader ezelden ebede kadar ceryan edecek olayların cenabu hak tarafından planlanmış olmasıdır. Kaza ise yazılmış olananın yeri ve zamanı geldiğinde vuku bulmasıdır.
bence yaradıcı insana iki seçenek sunmuştur dogru ve yanlış diye insan bu yolu hangısıne gıdecenı kendi iradesi ile seciyor ama sectihi yolda kaderi önceden çizilmiş ben bu neticeye vardım yoksa dahamı cok araştırmam gerekiyor
Çok basit bir tarif ile; Arkadaşınız ile film izlerken eğer o filmi siz daha önce izlemişseniz 'sonunda şöyle olacak' 'bu sahneden sonra şunlar olacak' diye söylersiniz. İşte Allahü Tealanın olacakları bilmesi de bu şekildedir. Zaten bilendir, herşey nasıl olsa alın yazısı, biz değiştiremeyiz, bırak gitsin.. demek ÇOK YANLIŞTIR.
adamın biri kasabanın brinden geçerken durup namaz kılmak ister, mescidin önünda durarak etrafa bakınır ve kasabalının birinden eşeğine, namazı bitene kadar bakmasını rica eder, adam içerde düşünür, eşeğini bakan adama hak geçmesin diye içinden gecirir ve bu adama çıktığında para vermek ister.. fakat dışarı bi çikarki ne adam var ne eşek.. sonra etrafa bakınırken ilerdeki pazarı görür ve oraya gider birde ne görsün eşeği orada bir adamın yanında gider ve adamdan eşeğin kendisinin olduğunu soyler.. fakat adam sert bi şekilde -nasil olur kardeşim ben bu eşeğe 10lira verdim satın aldım,der adamda - al şu 10liranı ver eşeğimi diyerek eşeği satın alır... Sonra adam düşünür ve..-ben bu 10lirayı bakan adama zaten verecektim der.. ---- o para zaten çıkacaktı,bu kaderin çizgisiydi,fakat eşeğe bakan adama gelecek paranın helal mi? yoksa harammı olacağı o bakıcıya bağlıydı.. bakıcı haram olanı seçti.. ama sonuçta o para adamdan çıktı...
kaza,kader ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak,imanın şartlarından biridir. Kader insanın ne yaparsa yapsın değiştiremeyeceği şeylerdir ve bunlar sınırlıdır.Doğum günü,cinsiyet ve ölüm tarihi. Kaza ise birşeyin nasıl gerçekleşeceğine insanın kendisinin karar vermesidir.Bir olaya insanın kendi özgür iradesiyle karar vermesi ayrı şeydir,Allah'ın bu olacakları önceden bilmesi ayrı şey.
Günlük hayatta başımıza gelen birçok kötü olaya benim kaderim böyleymiş,der geçeriz,çoğu zaman da yanlış yaptığımızın farkına varmayız.Başımıza gelen olaylarda kendi irademizle karar veren bizizdir.Dolayısıyla yaşanılanlar kader olamaz.Zaten yaşanılanlar kaderimiz olsa hesap gününün bir anlamı yoktur.Ahirete olan inanç kaderin anlamını da zaten beraberinde getirmektedir.
Şunu unutmamak lazım ki,insan rüzgarda sürüklenen bir yaprak değildir.İradesi olan tek canlıdır.Tüm yaptıklarından da hesaba tutulacaktır.
...::: KAZA VE KADER:::... Kader, Allah-ü Teala’nın olacak olan bütün her şeyi önceden bilmesi kaza da bu bilinenin vakti ve zamanı gelince vuku bulması, olmasıdır. İnsan kaderin mahkumu mudur? İnsan sadece Allah’ın yazdıklarını yapabilen bir figüran, bir oyuncu mudur? İnsan yaptığı işlerden ne ölçüde sorumludur? Yapılacak işlerde karar verme yetkisi insana aittir. İnsan kendi hür iradesi ile adam öldürme, öldürmeme içki içme içmeme...işlerine karar verir. İnsan düşünür, karar verir ve yapar. Allah-u Teala hiç birine müdahale etmez. Her şeyi insan kendisi yapar. Sonuçta da iyilik yaparsa cennete kötülük yaparsa cehenneme gider. Allah-u Teala işi yapan insana müdahale etmez sadece iyilik yap diye teşvik eder. Kötü işleri (içki, kumar, zina...) yasaklar ve yapmamamızı ister. Ama karar verme yetkisi insana aittir ki verdiği karara göre ya cennete ya da cehenneme kendisi gidecektir. Allah kulunun yapacağı olaya müdahale etmez. Sadece ne karar vereceğini önceden bilir. Ama bilmesi insanın fiilini, eylemini etkilemez. Çünkü insan Allah’ın kaderine ne yazdığını (yani ilerde kendi hür iradesi ile ne yapacağını) bilememektedir.ÖZET:İNSANLAR ALLAH'IN YAZDIĞINI YAPMIYOR, ALLAH İNSANLARIN NE YAPACAĞINI ÖNCEDEN BİLİYOR. Kullarının önceden ne yapacağını bilemeyen bir tanrı “Allah” olamazdı. Buradaki tek soru insanın ne karar vereceğine müdahale etmeyen Allah’ın olayı olmadan önce bilmesidir. Zaman, önce, sonra, olayın anı... bütün bunlar insanlar için söz konusudur. Yani zaman insan için söz konusudur. Allah için söz konusu değildir. İnsanı yarattığı gibi zamanı da Allah yaratmıştır. Allah yarattığına mahkum olamaz, onunla sınırlandırılamaz. Allah bütün zamanı ve zamanları görür. Tıpkı bizlerin sınıflarımızda bulunan tarih çağları şeritlerimizde 1453’te İstanbul’un fethedildiğini 1783’te Fransız İhtilalini gördüğümüz gibi. İşte Allah-u Teala da yarattığı zamandaki olayları görür, bilir ve yazar. Kim bilir belki de Allah-u Teala’nın katında kıyamet çoktan kopmuştur. Fakat biz insanlar hür irademizle bağımsızca işlerimizi yapıp ömrümüzü tamamlamaktayız. Önceden bilmek olayı etkiler mi? Bilim adamları güneşin tutulacağı zamanı önceden hesaplayabilmektedirler. Yani bilim adamları önceden güneşin tutulacağı zamanı bulup bunu takvimlere, kitaplara yazmaktadırlar. Ama güneş tutulduğu zaman bilim adamları bunu yazdığı için tutulmamaktadır. Şartlar nedenler oluşmuş ve vakti gelince güneş tutulmuştur. Bilim adamları sadece bu şartları nedenleri önceden bilip güneş tutulma zamanını hesaplamaktadır. İnsanlar bazı olayları önceden bilmektedirler. Ve bu bilmeleri olayı etkilememektedir. İnsanlar bile bildiğine göre insanları yaratan Allah her şeyi önceden görür, bilir, işitir ve yazar. İnsan olaylara yüksekten baktıkça daha uzağı görebilir. Bir apartmandan ayrılan bir insan düşünelim. Onu yolcu eden kişi misafirinin az ötede önüne çıkacak katilini göremez. Ama aynı apartmanın damındaki bir insan ise o katili görebilir. Yüksekten helikopterle geçen bir insan ise o katili yakalayabilecek polisi görebilir. Yani olaylara yukardan baktıkça olayların sonrasını görme ihtimali de artar. O halde büyüklerin en büyüğü olan olaylara en yüksekten (ve aynı zamanda en yakından) gören Allah’u Teala elbette zamandan kayıtsız olarak her şeyi olmadan önce bilir, görülmeyeni görür ve okunmayan bir yazı ile (alın yazısı) yazar. Zaten görülmeyeni olacak olanı bilmese bu bir eksiklik olur ki Allah’u teala için bu söz konusu değildir. Hayır ve şer (iyilik ve kötülük) Allah'tansa insanın suçu nedir? Allah’u Teala insana iyilik ve kötülük yapma yeteneği vermiştir. Sonra kuldan iyilik yapıp cennetine girmesini istemiştir. Allah kuluna akıl irade vermiş ve yaptığı işin sonucundan kendisini mesul tutmuştur. Kısaca iyiliği ve kötülüğü yapan insandır. Allah o iyi veya kötü işi yapan kişiye o işi yapabilme gücü verir. Fakat bu gücü verme işi insanın iradesine, isteğine göredir. Yani insan neyi isterse (iyilik veya kötülük) Allah onu yaratır kı sonucundan da insan kendisi mesul olabilsin, kendi iradesinin sonucuna katlanabilsin. Allah iyi ve kötülüğü gösterir sonuçlarını (cennet, cehennem) söyler iradeyi insana bırakır. İsteyen cennete isteyen cehenneme gider. Allah’u teala hep iyiliğimizi ister. Mesela bir yol düşünelim yolun iki tarafında beyaz ve kırmızı ışık veren sınır taşları vardır. Elimizde trafik rehberi önümüzde kılavuz olan bir trafik polisi vardır. Ayrıca Allah insana akıl da vermiştir. Şimdi polis yolu gösteriyor, trafik rehberi yol hakkında bilgi veriyor sınır taşları yolun sınırlarını çiziyor akıl da doğru yol bulabiliyorken bir kişi bu yolda kaza yapsa, yoldan çıksa uçuruma düşse suç kimde olur? Şoförde mi, kılavuz (polis) da mı, rehber de mi, sınır çizgisi taşlarında mı? Aynı şekilde Allah insana sınır çizmiştir. Bu taşlar ayet ve hadislerdir. Trafik polisi peygamberdir. Trafik rehberi kitabımız Kuran’dır. Aklı da Allah vermiştir hala daha insan uçuruma, cehennem çukuruna düşerse suç insanda olmaz da kimde olur? Şura suresi ayet 30: ' Sizin başınıza gelen kötülükler ancak elinizle kazandıklarınızın, yaptıklarınızın sonucudur. ' Bir musibetle mi karşılaştık o bizim kendi elimizle yaptığımız kötülüklerin doğal sonucudur. Başka suçlu aramak sorumluluktan kaçmaktır. Mesela bizler kendi elimizle (parfümle, egzozla...) ozon tabakasını deliyor sonuçta güneşin zararlı ışınlarına maruz kalıyoruz. Allah bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) ’den sonra helak etme cezasını kıyamete dek kaldırmıştır. (Enfal suresi 32. Ayet) yani çok kötü, pis, ahlaksız, katil bir toplum var. Allah’u Teala onları niçin helak etmiyor? Sorusunun cevabı yukarıdaki ayettir. ALLAH TOPLU HELAK CEZASINI KALDIRMIŞTIR FAKAT KISMİ UYARI CEZALARI VEREBİLMEKTEDİR... Doğal afetler bir musibet midir? Allah bizlerden düşünmemizi, tevekkül etmemizi (tüm tedbirlerimizi alıp, işin gücümüzü aşan ksmını dua ile Allah’a havale etmemizi) istiyor. İnsan deprem bölgesinde ev yapıyorsa tedbirini almalı, depreme dayanıklı evler yapmalı, ırmak kenarında ev yapıyorsa sellere karşı tedbirlerini almalıdır. Yoksa hiç bir tedbir almadan deprem, sele maruz kalırsa sonuç bir musibet değil katliam olur. Ama kişi tedbirini alır, her önlemini yerine getirir sonrada doğal afetle can-mal kaybına uğrarsa işte imtihan ve tevekkül burada başlar. İmtihan olan musibetler yani tedbiri aldıktan sonra bir bela başımıza gelirse buna nasıl bakmalıyız. Ayrıca Kur’an bizlere kul hakkının yenildiği, adaletin olmadığı, zulmün hakim olduğu yerlere bela ve musibetlerin hakim olacağını bildirir. Her musibet, bela müminler için hayırlıdır. Bizler görüş açımızın sınırlı olması ve geleceği bilemememizden dolayı başımıza gelen kötülüğü her boyutuyla tam idrak edemememiz nedeniyle olayların hayır boyutunu görememekteyiz. Mesela yolda koşarken ayağımız taşa takılsa ve düşsek kızarız, bağırırız. Halbuki düşmeyip hızla koşmaya devam etseydik köşeyi dönünce karşımıza çıkacak hızla gelen arabayı göremeyip bize çarpmasına engel olamayacaktık. Ama o düşme bizi ölümden korumuş olmaktadır, dizimizin ağrıması pahasına. Kangren olmuş el kesilir bu kötü bir olaydır. Ama o kötü görülen olay yapılmasa bu kez kangren bütün vücudumuza yayılacak ve ölmemize sebep olacaktır. Şimdi hastanın doktora “acemi adam elimi niye kestin! ” diye sorması doğru olur mu? Asıl kötülük o eli kangren yapmayacak şekilde korumamaktır: (şura:30) . Her kötülüğün sebebi yine insanın kendisidir. Hatta Kur’an da bazı insanların kalplerinin mühürlendiği bizlere bildirilir. Yine Kur’an bu kişilerin kendi kötü fiillerinin sonucunda kalplerinin mühürlendiğini bizlere haber verir. Peki neden fakirlik, sakatlık, kör, topal insanlar var? Öncelikle çöpçü, temizlik işçisi... gibi mesleklere ihtiyaç olduğunu belirtelim. Eğer onlar olmazsa idi ortalık pislikten geçilmezdi. Önemli olan meslekler arasında uyum olması, ahengin sağlanmasıdır.... Neden kör, âmâ insanlar vardır? İnsanlar ibret alsın görüp düşünsün, şükretsin ve kendilerinin aynı hallerle imtihan edilmedikleri için Allah’a hamt ve dua etsinler diye. Bu durumda olanlar ise imtihan oldukları bilinciyle sabredip isyan etmediklerinden dolayı kıyamet günü cenneti kazanabilmeleri için. İslam musibete uğramayan, zengin insanları şükre davet eder. Fakir belaya düçar olanları fakirlikten, musibetten kurtulmak için tüm çabanla gayret ettikten sonra hala gidişatı düzeltememişse imtihan bilinciyle hareket edip sabretmeye davet eder. Şükretmeyen zengin, sabretmeyen fakir imtihanı kaybetmiştir. Dünyada kötülükler neden oluyor? Kötülük iyiliğin olmamasından dolayı meydana gelir. İyiliğin olmadığı yerde kötülük vardır. İyiliğin yokluğu kötülüğü doğurur. Ayrıca genelde dünyaya iyilik hakimdir. Kötülük olsa bile bu iyiliğin değerinin bilinmesi için gereklidir. Ayrıca bazı kötülükler hayra vesile olurlar. Açlık tokluğun kıymetini hastalık sağlığın değerini... insana kavratır. Ayrıca ağaçtan düştük diye bütün ağaçlar, suda boğulan var diye her gördüğümüz su... kötü kabul edilemez. Bunlar istisnadır. Bunların asılları iyidir. Özetle insan iyi olursa her şey iyi olur. Ahiret günü de cennete gider. İnsan kötü olursa toplum, çevre, dünya... kötü olur. Ahirette de cehenneme girer. O halde insan kendi kaderini kendi yazar, cennete de cehenneme de kendisi gider. Kader sadece boy pos erkek, kız olma,göz rengi... gibi durumlar için, bizi aşan konular için söz konusudur. Bunun dışındaki her fiil, eylem ve bunların doğal sonucu (ceza, mükafat, cennet, cehennem) insanın kendi hür iradesiyle seçtiği kendi tercihleridir. “Cümle işler Hâlik’ındır kul eliyle işlenir, 'İlm-i ledün bilmeyen bunu kul yaptı sanır.”
aslında türkiye üzerinde yaşayan 5 vakit namazını kılandan tut hiç bir inancı olmayan insana kadar birçoğu kaderi yanlış biliyor ve inanıyorlar. zannediyorlar ki insanlar yaptıkları şeyleri kaderde yazdıkları için yapıyorlar. o mantığa göre insan birini öldürdüğünde ben yapmadım kaderde yazdığı için yaptım deme hakkına sahiptir ve böyle olunca insan hiç bir şekilde kendi iradesini kullanmamış olmaktadır. ama gerçek böyle değildir. gerçekte kaderin anlamı Allah'ın bizler daha yaratılmadan önce bizim neler yapacağımızı Alim ismiyle Levh-i mahfuz da yazmasıdır. yani gerçek manada bizler kaderde yazıldığı için yapmıyoruz. biz zaten yapacağımız için Allah kaderde yazmıştır. bakın burası olayın en önemli noktası. BİZ YAPACAĞIMIZ İÇİN Allah kaderde yazmıştır. buna bir iki örnek verecek olursak. örneğin takvime baktığımızda şöyle bir yazı görebiliyoruz. mesela diyor ki 5 yıl 3 ay 2 gün sonra saat 16:00 sularında güneş tutulması gerçekleşecek ve asya ve afrikaden en enet şekilde görülebilecektir. bu yazıyı okuduktan tam 5 yıl 3 ay 2 gün sonra saat 16:00 sularında güneş tutulması gerçekleşiyor. ve insanlar diyor ki bak o takvimde yazdığı için gerçekleşti güneş tutulması. sizce bu mantıklı bi şey mi. tabiki hayır. doru olan cümle ZATEN BU GÜNEŞ TUTULMASI GERÇEKLEŞECEĞİ İÇİN takvimde yazıyordu. bunun gibi bir çok örnek verebiliriz. yani en son söyleyeceğim kaderin asıl manası orada yazıldığı için biz yapmıyoruz.
Bizi bunu anlamakta zorlayan şey PERDElerimizdir. Bu perdelerden ötürü bir biz varmışız, bir çok varlık var, bununla beraber bir de Allah denen bizden ayrı varlık var ZAN’nına kapılırız.
Oysa....
Evrende ki her varlık, Allah’ın esmasının dilediği isimlerinin dilediği birime dilediği kadar verdiği bir sistem mevcuttur. Onun için kimse, ne doğum yerini, ne anne babasını ne milliyetini ne zenginlik fakirliğini ne de dünyaya geliş tarihini, ne zaman geleceğini, ne güzellik çirkinliğini ve diğer tüm özelliklerini kendi belirleyemez. Kime ne takdir edildiyse onu kabullenmek durumundadır.
Olmuş olan her şey Allah’ın ilminde olup bitiyor bir AN’da. Tüm varlıkta her AN’da tek tasarruf edenin Allah olduğunu bilince, kime neyin hesabı sorulabilir ki?
Sağlam Kader inancı budur..
* Maşrapamız küçükse deryayı suçlamaya hakkımız olamaz. (Hz.Mevlana)
İşte kader bu..
imanın altı şartından biridir, inanırım, Rabbim kaderimizi güzel eylemiştir umarım
Hidayete eren kişinin hidayete erişi nasıl kader ve kaza ise,
Allah'ı veya Kader Kaza yı inkar eden kişinin bu inkarıda kader ve kaza'dan başka bir şey değildir.
(Bu kaza olayı, inkar edenin inkar sorumluluğunu kaldırmaz.)
Benim şu anda bu yazıyı yazmam, şu anda bu yazıyı okuyanın bu yazdıklarımı okuyacağı, Allah tarafından taa ezelde biliniyordu ki biz buna 'KADER' diyoruz.
Benim bu yazıyı yazdığım anda, bu yazıyı okuyanın siz kardeşimin bu yazdıklarımı okuduğu anda; kaderdeki olay meydana geldi ve 'KAZA' dediğimiz olay gerçekleşti.
Kader, Allah'ın kainatta olmuş ve olacakları tümüyle ezelden bilmesi ve takdir etmesidir.
(Milyarlarca yıl önce olmuş ve milyarlarca yıl sonra olacak olan tüm evrendeki a dan z ye olacaklar.)
Kaza ise, Allah'ın takdir ettiği bu kader olayının zamanı gelince gerçekleşmesi anıdır.
babaannemi kaza sonucu kaybettim ama bu da onun kaderi demek ki... üzüntü onu geri getirmiyor.
Olması gerekenin, olması gereken zaman diliminde vuku bulması.
Hiç bir kimseyi, hiç bir olayı yargılamamak, eleştrmemez, olanlar hoşuna gitmesede, olmuşa rıza göstermek.
Olay olayların gerçek failinin O olduğunu bilincinde olarak,
Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler diyebilmek, her an bu görüşte yaşamak..
Sana nasip olanın, tüm dünya engellemeye çalışsa dahi sana ulaşacağına,
Yada
Sana nasip olmayanın, dünya bir araya gelip uğraşsa da sana ulaşmayacağına,
Kesin ve kalpten şeksiz ve şüphesiz. inanmaktır
Gece neye gebeyse, onu doğurur.
Tesadüf; inaçsızların kadere taktıkları isimdir.
Tesadüf diye bir şey aslında yoktuur.
Herşey olması gerktiği gibi olmaktadır.
Her şey bir kader doğrultusunda devam etmektedir.
Imanin sartidir kadere inanmak...Dikkatinizi burda sadece bir kelimeye cekmek istiyorum..IMAN... Bu is ancak iman ile izah edilebilir..Ve burada bu konu hakkinda konusmak cok dikkat isteyen bir istir..yani benim gibilerin bu konuyu konusmasi dogru dgl kanaatindeyim.
Kader ve Kaza önceden,ALLAH tarafından bizim manevi olarak defterimize yaşamımızda iyi yada kötü ne olduysa yazılan bir yazıdır.Tabii şunu insanlar diyebilirler işte herşey yazılmış biz robotuz,herşey kontrolumuz dışında gelişiyor vs vs biz günahsızız,haklıdırlarda bu şekilde düşünmekle fakat belirleyici olan bizleriz.Yani herşeyi bizim kontrolumüze bırakmış yani ALLAH herşeyi önceden gördüğü bildiği için yazmış,fakat dememiş bu olay,şu şekilde olsun diye insan oğluda yapınca kaderi oluyor...
Kader ezelden ebede kadar ceryan edecek olayların cenabu hak tarafından planlanmış olmasıdır. Kaza ise yazılmış olananın yeri ve zamanı geldiğinde vuku bulmasıdır.
'Kaza ve kaderi inkar edenin inkarı bile bil ki kaza ve kaderdendir'......................................................................(mevlana)
kader ve kaza konusunda alimlerin bazı yazılarını okudum, ve şununla karşılaştım...
Pek fazla karıştırılmaması...
Allah'ın ezeli ilmine bizim aklımız ermez....
Çünkü allah korusun sapık fikirlere kapılabilir, ehli sünnet yolundan çıkalabilir...
Yanlızca şunu bilmek lazım....Sen tedbirini al, takdirini Allah'a bırak..
bence yaradıcı insana iki seçenek sunmuştur dogru ve yanlış diye insan bu yolu hangısıne gıdecenı kendi iradesi ile seciyor ama sectihi yolda kaderi önceden çizilmiş ben bu neticeye vardım yoksa dahamı cok araştırmam gerekiyor
kader ALLAH'ın kullarına verdiği secme ve yasama hakkıdır.kader benım acımdan daha onceden cızılmıs bırse degıldır.
bunula bırlıkte kaderde yaptıklarının bedelıde ve karsılıgı kazadır
Çok basit bir tarif ile; Arkadaşınız ile film izlerken eğer o filmi siz daha önce izlemişseniz 'sonunda şöyle olacak' 'bu sahneden sonra şunlar olacak' diye söylersiniz. İşte Allahü Tealanın olacakları bilmesi de bu şekildedir. Zaten bilendir, herşey nasıl olsa alın yazısı, biz değiştiremeyiz, bırak gitsin.. demek ÇOK YANLIŞTIR.
ALIN YAZISI...
adamın biri kasabanın brinden geçerken durup namaz kılmak ister,
mescidin önünda durarak etrafa bakınır ve kasabalının birinden eşeğine, namazı bitene kadar bakmasını rica eder,
adam içerde düşünür, eşeğini bakan adama hak geçmesin diye içinden gecirir ve bu adama çıktığında para vermek ister..
fakat dışarı bi çikarki ne adam var ne eşek.. sonra etrafa bakınırken ilerdeki pazarı görür ve oraya gider birde ne görsün eşeği orada bir adamın yanında gider ve adamdan eşeğin kendisinin olduğunu soyler..
fakat adam sert bi şekilde -nasil olur kardeşim ben bu eşeğe 10lira verdim satın aldım,der
adamda - al şu 10liranı ver eşeğimi diyerek eşeği satın alır...
Sonra adam düşünür ve..-ben bu 10lirayı bakan adama zaten verecektim der..
----
o para zaten çıkacaktı,bu kaderin çizgisiydi,fakat eşeğe bakan adama gelecek paranın helal mi? yoksa harammı olacağı o bakıcıya bağlıydı..
bakıcı haram olanı seçti..
ama sonuçta o para adamdan çıktı...
kaza,kader ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak,imanın şartlarından biridir.
Kader insanın ne yaparsa yapsın değiştiremeyeceği şeylerdir ve bunlar sınırlıdır.Doğum günü,cinsiyet ve ölüm tarihi.
Kaza ise birşeyin nasıl gerçekleşeceğine insanın kendisinin karar vermesidir.Bir olaya insanın kendi özgür iradesiyle karar vermesi ayrı şeydir,Allah'ın bu olacakları önceden bilmesi ayrı şey.
Günlük hayatta başımıza gelen birçok kötü olaya benim kaderim böyleymiş,der geçeriz,çoğu zaman da yanlış yaptığımızın farkına varmayız.Başımıza gelen olaylarda kendi irademizle karar veren bizizdir.Dolayısıyla yaşanılanlar kader olamaz.Zaten yaşanılanlar kaderimiz olsa hesap gününün bir anlamı yoktur.Ahirete olan inanç kaderin anlamını da zaten beraberinde getirmektedir.
Şunu unutmamak lazım ki,insan rüzgarda sürüklenen bir yaprak değildir.İradesi olan tek canlıdır.Tüm yaptıklarından da hesaba tutulacaktır.
...::: KAZA VE KADER:::...
Kader, Allah-ü Teala’nın olacak olan bütün her şeyi önceden bilmesi kaza da bu bilinenin vakti ve zamanı gelince vuku bulması, olmasıdır.
İnsan kaderin mahkumu mudur? İnsan sadece Allah’ın yazdıklarını yapabilen bir figüran, bir oyuncu mudur? İnsan yaptığı işlerden ne ölçüde sorumludur?
Yapılacak işlerde karar verme yetkisi insana aittir. İnsan kendi hür iradesi ile adam öldürme, öldürmeme içki içme içmeme...işlerine karar verir. İnsan düşünür, karar verir ve yapar. Allah-u Teala hiç birine müdahale etmez. Her şeyi insan kendisi yapar. Sonuçta da iyilik yaparsa cennete kötülük yaparsa cehenneme gider. Allah-u Teala işi yapan insana müdahale etmez sadece iyilik yap diye teşvik eder. Kötü işleri (içki, kumar, zina...) yasaklar ve yapmamamızı ister. Ama karar verme yetkisi insana aittir ki verdiği karara göre ya cennete ya da cehenneme kendisi gidecektir. Allah kulunun yapacağı olaya müdahale etmez. Sadece ne karar vereceğini önceden bilir. Ama bilmesi insanın fiilini, eylemini etkilemez. Çünkü insan Allah’ın kaderine ne yazdığını (yani ilerde kendi hür iradesi ile ne yapacağını) bilememektedir.ÖZET:İNSANLAR ALLAH'IN YAZDIĞINI YAPMIYOR, ALLAH İNSANLARIN NE YAPACAĞINI ÖNCEDEN BİLİYOR. Kullarının önceden ne yapacağını bilemeyen bir tanrı “Allah” olamazdı. Buradaki tek soru insanın ne karar vereceğine müdahale etmeyen Allah’ın olayı olmadan önce bilmesidir.
Zaman, önce, sonra, olayın anı... bütün bunlar insanlar için söz konusudur. Yani zaman insan için söz konusudur. Allah için söz konusu değildir. İnsanı yarattığı gibi zamanı da Allah yaratmıştır. Allah yarattığına mahkum olamaz, onunla sınırlandırılamaz. Allah bütün zamanı ve zamanları görür. Tıpkı bizlerin sınıflarımızda bulunan tarih çağları şeritlerimizde 1453’te İstanbul’un fethedildiğini 1783’te Fransız İhtilalini gördüğümüz gibi. İşte Allah-u Teala da yarattığı zamandaki olayları görür, bilir ve yazar. Kim bilir belki de Allah-u Teala’nın katında kıyamet çoktan kopmuştur. Fakat biz insanlar hür irademizle bağımsızca işlerimizi yapıp ömrümüzü tamamlamaktayız.
Önceden bilmek olayı etkiler mi?
Bilim adamları güneşin tutulacağı zamanı önceden hesaplayabilmektedirler. Yani bilim adamları önceden güneşin tutulacağı zamanı bulup bunu takvimlere, kitaplara yazmaktadırlar. Ama güneş tutulduğu zaman bilim adamları bunu yazdığı için tutulmamaktadır. Şartlar nedenler oluşmuş ve vakti gelince güneş tutulmuştur. Bilim adamları sadece bu şartları nedenleri önceden bilip güneş tutulma zamanını hesaplamaktadır. İnsanlar bazı olayları önceden bilmektedirler. Ve bu bilmeleri olayı etkilememektedir. İnsanlar bile bildiğine göre insanları yaratan Allah her şeyi önceden görür, bilir, işitir ve yazar.
İnsan olaylara yüksekten baktıkça daha uzağı görebilir. Bir apartmandan ayrılan bir insan düşünelim. Onu yolcu eden kişi misafirinin az ötede önüne çıkacak katilini göremez. Ama aynı apartmanın damındaki bir insan ise o katili görebilir. Yüksekten helikopterle geçen bir insan ise o katili yakalayabilecek polisi görebilir. Yani olaylara yukardan baktıkça olayların sonrasını görme ihtimali de artar. O halde büyüklerin en büyüğü olan olaylara en yüksekten (ve aynı zamanda en yakından) gören Allah’u Teala elbette zamandan kayıtsız olarak her şeyi olmadan önce bilir, görülmeyeni görür ve okunmayan bir yazı ile (alın yazısı) yazar. Zaten görülmeyeni olacak olanı bilmese bu bir eksiklik olur ki Allah’u teala için bu söz konusu değildir.
Hayır ve şer (iyilik ve kötülük) Allah'tansa insanın suçu nedir?
Allah’u Teala insana iyilik ve kötülük yapma yeteneği vermiştir. Sonra kuldan iyilik yapıp cennetine girmesini istemiştir. Allah kuluna akıl irade vermiş ve yaptığı işin sonucundan kendisini mesul tutmuştur. Kısaca iyiliği ve kötülüğü yapan insandır. Allah o iyi veya kötü işi yapan kişiye o işi yapabilme gücü verir. Fakat bu gücü verme işi insanın iradesine, isteğine göredir. Yani insan neyi isterse (iyilik veya kötülük) Allah onu yaratır kı sonucundan da insan kendisi mesul olabilsin, kendi iradesinin sonucuna katlanabilsin. Allah iyi ve kötülüğü gösterir sonuçlarını (cennet, cehennem) söyler iradeyi insana bırakır. İsteyen cennete isteyen cehenneme gider. Allah’u teala hep iyiliğimizi ister. Mesela bir yol düşünelim yolun iki tarafında beyaz ve kırmızı ışık veren sınır taşları vardır. Elimizde trafik rehberi önümüzde kılavuz olan bir trafik polisi vardır. Ayrıca Allah insana akıl da vermiştir. Şimdi polis yolu gösteriyor, trafik rehberi yol hakkında bilgi veriyor sınır taşları yolun sınırlarını çiziyor akıl da doğru yol bulabiliyorken bir kişi bu yolda kaza yapsa, yoldan çıksa uçuruma düşse suç kimde olur? Şoförde mi, kılavuz (polis) da mı, rehber de mi, sınır çizgisi taşlarında mı?
Aynı şekilde Allah insana sınır çizmiştir. Bu taşlar ayet ve hadislerdir. Trafik polisi peygamberdir. Trafik rehberi kitabımız Kuran’dır. Aklı da Allah vermiştir hala daha insan uçuruma, cehennem çukuruna düşerse suç insanda olmaz da kimde olur?
Şura suresi ayet 30: ' Sizin başınıza gelen kötülükler ancak elinizle kazandıklarınızın, yaptıklarınızın sonucudur. '
Bir musibetle mi karşılaştık o bizim kendi elimizle yaptığımız kötülüklerin doğal sonucudur. Başka suçlu aramak sorumluluktan kaçmaktır. Mesela bizler kendi elimizle (parfümle, egzozla...) ozon tabakasını deliyor sonuçta güneşin zararlı ışınlarına maruz kalıyoruz.
Allah bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) ’den sonra helak etme cezasını kıyamete dek kaldırmıştır. (Enfal suresi 32. Ayet) yani çok kötü, pis, ahlaksız, katil bir toplum var. Allah’u Teala onları niçin helak etmiyor? Sorusunun cevabı yukarıdaki ayettir. ALLAH TOPLU HELAK CEZASINI KALDIRMIŞTIR FAKAT KISMİ UYARI CEZALARI VEREBİLMEKTEDİR...
Doğal afetler bir musibet midir?
Allah bizlerden düşünmemizi, tevekkül etmemizi (tüm tedbirlerimizi alıp, işin gücümüzü aşan ksmını dua ile Allah’a havale etmemizi) istiyor.
İnsan deprem bölgesinde ev yapıyorsa tedbirini almalı, depreme dayanıklı evler yapmalı, ırmak kenarında ev yapıyorsa sellere karşı tedbirlerini almalıdır. Yoksa hiç bir tedbir almadan deprem, sele maruz kalırsa sonuç bir musibet değil katliam olur. Ama kişi tedbirini alır, her önlemini yerine getirir sonrada doğal afetle can-mal kaybına uğrarsa işte imtihan ve tevekkül burada başlar. İmtihan olan musibetler yani tedbiri aldıktan sonra bir bela başımıza gelirse buna nasıl bakmalıyız.
Ayrıca Kur’an bizlere kul hakkının yenildiği, adaletin olmadığı, zulmün hakim olduğu yerlere bela ve musibetlerin hakim olacağını bildirir.
Her musibet, bela müminler için hayırlıdır. Bizler görüş açımızın sınırlı olması ve geleceği bilemememizden dolayı başımıza gelen kötülüğü her boyutuyla tam idrak edemememiz nedeniyle olayların hayır boyutunu görememekteyiz. Mesela yolda koşarken ayağımız taşa takılsa ve düşsek kızarız, bağırırız. Halbuki düşmeyip hızla koşmaya devam etseydik köşeyi dönünce karşımıza çıkacak hızla gelen arabayı göremeyip bize çarpmasına engel olamayacaktık. Ama o düşme bizi ölümden korumuş olmaktadır, dizimizin ağrıması pahasına.
Kangren olmuş el kesilir bu kötü bir olaydır. Ama o kötü görülen olay yapılmasa bu kez kangren bütün vücudumuza yayılacak ve ölmemize sebep olacaktır. Şimdi hastanın doktora “acemi adam elimi niye kestin! ” diye sorması doğru olur mu? Asıl kötülük o eli kangren yapmayacak şekilde korumamaktır: (şura:30) . Her kötülüğün sebebi yine insanın kendisidir. Hatta Kur’an da bazı insanların kalplerinin mühürlendiği bizlere bildirilir. Yine Kur’an bu kişilerin kendi kötü fiillerinin sonucunda kalplerinin mühürlendiğini bizlere haber verir.
Peki neden fakirlik, sakatlık, kör, topal insanlar var?
Öncelikle çöpçü, temizlik işçisi... gibi mesleklere ihtiyaç olduğunu belirtelim. Eğer onlar olmazsa idi ortalık pislikten geçilmezdi. Önemli olan meslekler arasında uyum olması, ahengin sağlanmasıdır....
Neden kör, âmâ insanlar vardır?
İnsanlar ibret alsın görüp düşünsün, şükretsin ve kendilerinin aynı hallerle imtihan edilmedikleri için Allah’a hamt ve dua etsinler diye.
Bu durumda olanlar ise imtihan oldukları bilinciyle sabredip isyan etmediklerinden dolayı kıyamet günü cenneti kazanabilmeleri için.
İslam musibete uğramayan, zengin insanları şükre davet eder. Fakir belaya düçar olanları fakirlikten, musibetten kurtulmak için tüm çabanla gayret ettikten sonra hala gidişatı düzeltememişse imtihan bilinciyle hareket edip sabretmeye davet eder. Şükretmeyen zengin, sabretmeyen fakir imtihanı kaybetmiştir.
Dünyada kötülükler neden oluyor?
Kötülük iyiliğin olmamasından dolayı meydana gelir. İyiliğin olmadığı yerde kötülük vardır. İyiliğin yokluğu kötülüğü doğurur. Ayrıca genelde dünyaya iyilik hakimdir. Kötülük olsa bile bu iyiliğin değerinin bilinmesi için gereklidir. Ayrıca bazı kötülükler hayra vesile olurlar. Açlık tokluğun kıymetini hastalık sağlığın değerini... insana kavratır. Ayrıca ağaçtan düştük diye bütün ağaçlar, suda boğulan var diye her gördüğümüz su... kötü kabul edilemez. Bunlar istisnadır. Bunların asılları iyidir.
Özetle insan iyi olursa her şey iyi olur. Ahiret günü de cennete gider. İnsan kötü olursa toplum, çevre, dünya... kötü olur. Ahirette de cehenneme girer.
O halde insan kendi kaderini kendi yazar, cennete de cehenneme de kendisi gider. Kader sadece boy pos erkek, kız olma,göz rengi... gibi durumlar için, bizi aşan konular için söz konusudur. Bunun dışındaki her fiil, eylem ve bunların doğal sonucu (ceza, mükafat, cennet, cehennem) insanın kendi hür iradesiyle seçtiği kendi tercihleridir.
“Cümle işler Hâlik’ındır kul eliyle işlenir,
'İlm-i ledün bilmeyen bunu kul yaptı sanır.”
ÇOK ÖNEMLİ ARKADAŞLAR.
aslında türkiye üzerinde yaşayan 5 vakit namazını kılandan tut hiç bir inancı olmayan insana kadar birçoğu kaderi yanlış biliyor ve inanıyorlar. zannediyorlar ki insanlar yaptıkları şeyleri kaderde yazdıkları için yapıyorlar. o mantığa göre insan birini öldürdüğünde ben yapmadım kaderde yazdığı için yaptım deme hakkına sahiptir ve böyle olunca insan hiç bir şekilde kendi iradesini kullanmamış olmaktadır. ama gerçek böyle değildir. gerçekte kaderin anlamı Allah'ın bizler daha yaratılmadan önce bizim neler yapacağımızı Alim ismiyle Levh-i mahfuz da yazmasıdır. yani gerçek manada bizler kaderde yazıldığı için yapmıyoruz. biz zaten yapacağımız için Allah kaderde yazmıştır. bakın burası olayın en önemli noktası. BİZ YAPACAĞIMIZ İÇİN Allah kaderde yazmıştır. buna bir iki örnek verecek olursak. örneğin takvime baktığımızda şöyle bir yazı görebiliyoruz. mesela diyor ki 5 yıl 3 ay 2 gün sonra saat 16:00 sularında güneş tutulması gerçekleşecek ve asya ve afrikaden en enet şekilde görülebilecektir. bu yazıyı okuduktan tam 5 yıl 3 ay 2 gün sonra saat 16:00 sularında güneş tutulması gerçekleşiyor. ve insanlar diyor ki bak o takvimde yazdığı için gerçekleşti güneş tutulması. sizce bu mantıklı bi şey mi. tabiki hayır. doru olan cümle ZATEN BU GÜNEŞ TUTULMASI GERÇEKLEŞECEĞİ İÇİN takvimde yazıyordu. bunun gibi bir çok örnek verebiliriz. yani en son söyleyeceğim kaderin asıl manası orada yazıldığı için biz yapmıyoruz.