her şekilde laila havana eski paşa şamdan dönmedim geri ben hiç kapıdan......... 15 yaşımdan beri bu alemde armani prada versace daha aklına ne marka gelirse göremessin beni başka bişeyle.........
etiler ulus bebek akmerkez nereye gitsek erkekler peşimizde..bebekte ben hep arabamla ceplerim dolu hep paralarla...istanbul duy gör beni her gece heryerde sabaha kadar eğlence gece kebap mantı sonra bizim eve içmeye geçmez bu hayat böle deme.
istanbul istanbul olalı böyle piç görmedi,kimse benim kadar bu istanbulu sevmedi, tarihmiş efsaneymiş hiçbirini bilmem sade gece çıkarım gündüzü sevmem.....
Ne güzeldin bugün...göz kirpişlarin sevgiliye etmeden belli...yüzümü okşayişlarin sana has istanbul kokulu rüzgarlarla... bir kez daha anladim neyi mi söyleyemem simarirsin :)
Baharla buluşup sana geldik bugün... Hemhal olduk ve birbirimizin halini hiç beğenmedik...
Yokdun! dedin Yordun! dedik Süleymaniye'mle cok bekledik,affettirmelisin kendini! dedin Ne yapmalı? Sen bilirsin dedin,bildiğini yaparsın... Ve biz Ruhnevazı affımıza vesile etmeyi,sessiz İkram'a sada vermeyi diledik... Gül yüzlülerin şevkine gel nuş edelim mey...
Mavi dökülür söze, tutmaz hayatın mayası Eski bir üşümekle nükseder hastalık adlı yalan, Sessizlik kurar tahtını dudaklara Şimdi kimden düşer yalnızlık, kime düşer…. ...
Aşk,tutku,ihtiras,yalan,bağımlılık,düşman,dost,yanlızlık,kalabalık,bazen bırakıp gidilesi şehir bazende onun da İstanbul'da olduğunu düşünüp kalınası şehir.Bazen çirkef çirkin bir kadın bazende pamuklara sarılası nazlı bir kadın.Bazen adam gibi adam mert yalansız baktığında yeri göğü birbirine karıştıran bazende serseri yapıştımı bırakmayan yalancı bir erkek. Eyyy İstanbul yanlızlığımın yoldaşı.Kimbilir ne hayatlara şahit oldun şu yaşına kadar.Ve hiç yaşlanmadın hala 17 sinde alımlı ve güzelsin toprağına değeni kendine hayat boyu prangalayıp aşık ediyorsun.
Günaydinimsin,seherim, merhabam... Ögle vakti, ikindi gölgesi,hayirli aksamlar... Ücler, yediler, kirklar... Ezanlarimsin, uzun gecelerimsin... Istanbul sen sesi güzel bir sehirsin seni duydum bunu bil!
mevsim rüzgarları nezaman eserse ozaman hatırlarım çocukluk rüyalarım şeytan uçurtmalarım öper beni annem yanaklarımdan güzel bir rüyada sanki sevcdiklerim hayattalarken hala akşama doğru azalırsa yağmur kız kulesi ve adalar ah burda olsan,çok güzel hala istanbul'da sonbahar
her zaman kolay değil sevmeden sevişmek tanımak bir vücudu yavaşça öğrenmek alışmak ve kaybetmek istanbul bugün yordun üzgün ve yaşlanmış biraz kilo almış ağlamış yine rimelleri akıyor
bazı kelimeler vardır aşk gibi anne gibi dost gibi hüzün gibi...adları geçince dalar gider nasıl tanımlayacağımızı bilemez,kelimelerden kelime seçemeyiz duygumuzu anlatmak için..istanbul gibi...
İstanbul hala güneşin ardında ufuklarında birkaç kara leke birkaç kan pıhtısı dudaklarında İstanbul hala sevimli mi sevimli ve hala bir tomucuk tadında yürüyelim seninle İstanbul'da
korkusuz bir rüyadır bekler bizi Beykoz'da, Üsküdar'da birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü yenilgisiz bir muamma gibidir arar bulusmayan ellerimizi deli rüzgar yine sarhoş, hovarda
tam orada, Çamlıca yokuşunda birkaç bulut çekelim gökyüzünden damarlarımızdan geçirelim ve birden bırakalım suların üzerine sen bir defa konuş, sen bir defa gül kumlu ebrular yapalım seninle serpmeli ebrular, bülbülyuvası hercaimenekşe, gonca ve sümbül
yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında yürüyelim seninle İstanbul'da boğaziçi magrur türkülerini gözlerine baka baka söyleyin martılar üşüyünce denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi
anlayabilir misin neden çıban gibi büyür bağrımda büyürde kelebek olur bu sızı kırmızıyı sevdiğini söyledin bu yüzden mi günlerdir İstanbul'da gül kokusu yayılan tepeler kırmızı, sular kırmızı
İstanbul bilmeli ki, sahillerine mehtabı taşıyan senin bakışlarındır İstanbul bilmeliki, limanlardan gemiler önce senin yüreğine açılır uzaklarda bir yerde toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın parmaklarında hüzün sana doğru akan nehrin ağlayan suretidir
bir elimizde umut bir elimizde sevda yürüyelim seninle İstanbul'da musiki kesilsin, tükensin yazı çaresiz kalınca mızrap ve şiir ozan bir kenara bıraksın sazı ressam fırçasına neden mi kızgın tuvalde çizgiler, renkler kırmızı kırmızıyı sevdiğini bilince çekilir mi artık güllerin nazı
Anadolukavağı'nda her akşam burcu burcu bir rüyadır hayalin karanlık, hüznünü düşürür dağa kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar endamın her sabah iner toprağa
İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda uykusundan uyanınca fırtına dalgalar türkümüze aşina olur yüzümüze bakınca deniz fenerleri sahibini arayan gemilerin çığlığıyla vurulur
tarih heyelandır hainlerin ardında İstanbul tarihin soylu anası biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız sevdayı kız kulesi'nden yalıların burukluğu altında geçiyoruz sokaklardan delice
anlayabilir misin beyoğlu'nda gezinen hayal kırıklığının benden türediğini anlayabilir misin kırmızı neden böyle doldurur aynalara inleyen yüreğimi
sana giden yolların kavşağında bir adam direniyor izini bulmak için siliyor tanyerine akan alın terini ufkunda sapsarı umudun rengi mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah arıyor sessizce kaybolan günlerini
Gülhane'de simit satan çocuklar nasıl anlasınlar ellerimizin neden böyle çekingen olduğunu Ayasofya önünde tramvay bekleyenler gökyüzüne dokunurken bu acı kimdir diye sorsunlar içlerinden birlikte yürüyen iki yabancı
biz gitsek de, İstanbul'da yine de yıllar yılı gezinmeli bu sızı benden bir yaralı şiir kalmalı senden bir tebessüm, bir de kırmızı
''Geleceğim bekle beni...''
Kralların imparatorların yaşadığı, yaşamayı tercih ettiği taşı toprağı altın hazine ganimet dolu olan şehir.
her şekilde laila havana eski paşa şamdan dönmedim geri ben hiç kapıdan.........
15 yaşımdan beri bu alemde armani prada versace daha aklına ne marka gelirse göremessin beni başka bişeyle.........
etiler ulus bebek akmerkez nereye gitsek erkekler peşimizde..bebekte ben hep arabamla ceplerim dolu hep paralarla...istanbul duy gör beni her gece heryerde sabaha kadar eğlence gece kebap mantı sonra bizim eve içmeye geçmez bu hayat böle deme.
istanbul istanbul olalı böyle piç görmedi,kimse benim kadar bu istanbulu sevmedi, tarihmiş efsaneymiş hiçbirini bilmem sade gece çıkarım gündüzü sevmem.....
Ne güzeldin bugün...göz kirpişlarin sevgiliye etmeden belli...yüzümü okşayişlarin sana has istanbul kokulu rüzgarlarla... bir kez daha anladim neyi mi söyleyemem simarirsin :)
Rüzgarin yüzüme vurmasi baska hic bir sehir de beni mutluluga bogamaz..
..ah istanbul ah...
bknz:aman siz istanbula bakiniz,buraya bakmayiniz hele geceleri güzel olur derler istanbul:(
Baharla buluşup sana geldik bugün...
Hemhal olduk ve birbirimizin halini hiç beğenmedik...
Yokdun! dedin
Yordun! dedik
Süleymaniye'mle cok bekledik,affettirmelisin kendini! dedin
Ne yapmalı?
Sen bilirsin dedin,bildiğini yaparsın...
Ve biz Ruhnevazı affımıza vesile etmeyi,sessiz İkram'a sada vermeyi diledik...
Gül yüzlülerin şevkine gel nuş edelim mey...
iki kocaman yılımı bıraktım sende,
iki kısa cümle bıraksaydın sen de...keşke!
Mavi dökülür söze, tutmaz hayatın mayası Eski bir üşümekle nükseder hastalık adlı yalan, Sessizlik kurar tahtını dudaklara Şimdi kimden düşer yalnızlık, kime düşer….
...
Yedi tepeli şehir.
Heva hoş,her taraf gülzar,bülbül zar,gül handan
Bu esbab-ı cünunu seyreden divane olmaz mı...
Hüseyin haşim
Biz ayri degiliz ki o ne bir sehir ne ben bir insanim ben oyum o da ben :)
Aşk,tutku,ihtiras,yalan,bağımlılık,düşman,dost,yanlızlık,kalabalık,bazen bırakıp gidilesi şehir bazende onun da İstanbul'da olduğunu düşünüp kalınası şehir.Bazen çirkef çirkin bir kadın bazende pamuklara sarılası nazlı bir kadın.Bazen adam gibi adam mert yalansız baktığında yeri göğü birbirine karıştıran bazende serseri yapıştımı bırakmayan yalancı bir erkek.
Eyyy İstanbul yanlızlığımın yoldaşı.Kimbilir ne hayatlara şahit oldun şu yaşına kadar.Ve hiç yaşlanmadın hala 17 sinde alımlı ve güzelsin toprağına değeni kendine hayat boyu prangalayıp aşık ediyorsun.
tek bir ah...
anlatıyor seni...
en cok gidip gormek istedigim yeri adalar,sessiz sakin masal gibi bi yer bence.....
İstanbul seni hapsetmiş,
ilaçlayıp berbat etmiş...
alışkanlık
Giderken gelicekmisin tavrini takinmisdi en son...ondan beri görmedim..
Bir sehir mi istanbul...
Günaydinimsin,seherim, merhabam...
Ögle vakti, ikindi gölgesi,hayirli aksamlar...
Ücler, yediler, kirklar...
Ezanlarimsin, uzun gecelerimsin...
Istanbul sen sesi güzel bir sehirsin seni duydum bunu bil!
Kötü cocuk :)
Varsin yoksun, bir varsin,bir yoksun, masalmisin, hikayemi,inmisin cinmisin,sen nesin, yalnizca bir sehir ama illaki sen illaki istanbul..
Simdi ben istanbula benzemeyen bir sehirde istanbulu yaziyorum...
İstanbul;
Tarif edilirse büyüsü bozulur,
bırakın tarifsiz ve hep esrarlı kalsın...
Istanbul´a bakiyorum.
Icimde hep gitmek duygusu...
Gitmek...
Gitmek...
Gitmek...
mevsim rüzgarları nezaman eserse
ozaman hatırlarım
çocukluk rüyalarım
şeytan uçurtmalarım öper beni annem yanaklarımdan
güzel bir rüyada
sanki sevcdiklerim hayattalarken hala
akşama doğru
azalırsa yağmur
kız kulesi ve adalar
ah burda olsan,çok güzel hala istanbul'da sonbahar
her zaman kolay değil
sevmeden sevişmek
tanımak bir vücudu yavaşça öğrenmek
alışmak ve kaybetmek
istanbul bugün yordun
üzgün ve yaşlanmış
biraz kilo almış
ağlamış yine rimelleri akıyor
bazı kelimeler vardır aşk gibi anne gibi dost gibi hüzün gibi...adları geçince dalar gider nasıl tanımlayacağımızı bilemez,kelimelerden kelime seçemeyiz duygumuzu anlatmak için..istanbul gibi...
Yürüyelim Seninle İstanbul'da
Kırmızıyı sevdiğini bilseydim
hayallerim kıpkırmızı olurdu
İstanbul hala güneşin ardında
ufuklarında birkaç kara leke
birkaç kan pıhtısı dudaklarında
İstanbul hala sevimli mi sevimli
ve hala bir tomucuk tadında
yürüyelim seninle İstanbul'da
korkusuz bir rüyadır
bekler bizi Beykoz'da, Üsküdar'da
birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü
yenilgisiz bir muamma gibidir
arar bulusmayan ellerimizi
deli rüzgar yine sarhoş, hovarda
tam orada, Çamlıca yokuşunda
birkaç bulut çekelim gökyüzünden
damarlarımızdan geçirelim ve birden
bırakalım suların üzerine
sen bir defa konuş, sen bir defa gül
kumlu ebrular yapalım seninle
serpmeli ebrular, bülbülyuvası
hercaimenekşe, gonca ve sümbül
yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında
yürüyelim seninle İstanbul'da
boğaziçi magrur türkülerini
gözlerine baka baka söyleyin
martılar üşüyünce
denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi
anlayabilir misin
neden çıban gibi büyür bağrımda
büyürde kelebek olur bu sızı
kırmızıyı sevdiğini söyledin
bu yüzden mi günlerdir
İstanbul'da gül kokusu yayılan
tepeler kırmızı, sular kırmızı
İstanbul bilmeli ki, sahillerine
mehtabı taşıyan senin bakışlarındır
İstanbul bilmeliki, limanlardan gemiler
önce senin yüreğine açılır
uzaklarda bir yerde
toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın
parmaklarında hüzün
sana doğru akan nehrin
ağlayan suretidir
bir elimizde umut
bir elimizde sevda
yürüyelim seninle İstanbul'da
musiki kesilsin, tükensin yazı
çaresiz kalınca mızrap ve şiir
ozan bir kenara bıraksın sazı
ressam fırçasına neden mi kızgın
tuvalde çizgiler, renkler kırmızı
kırmızıyı sevdiğini bilince
çekilir mi artık güllerin nazı
Anadolukavağı'nda her akşam
burcu burcu bir rüyadır hayalin
karanlık, hüznünü düşürür dağa
kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar
endamın her sabah iner toprağa
hasret, yanlızlığı çoğaltan deniz
ayrılık acıyla süzülür kandan
nefesin fermandır Topkapı Sarayı'nda
dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzadeler
öylesine yorgun, mahzun ve candan
İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda
uykusundan uyanınca fırtına
dalgalar türkümüze aşina olur
yüzümüze bakınca deniz fenerleri
sahibini arayan gemilerin
çığlığıyla vurulur
tarih heyelandır hainlerin ardında
İstanbul tarihin soylu anası
biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız
sevdayı kız kulesi'nden
yalıların burukluğu altında
geçiyoruz sokaklardan delice
anlayabilir misin
beyoğlu'nda gezinen
hayal kırıklığının benden türediğini
anlayabilir misin
kırmızı neden böyle
doldurur aynalara inleyen yüreğimi
sana giden yolların kavşağında
bir adam direniyor izini bulmak için
siliyor tanyerine akan alın terini
ufkunda sapsarı umudun rengi
mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah
arıyor sessizce kaybolan günlerini
Gülhane'de simit satan çocuklar
nasıl anlasınlar ellerimizin
neden böyle çekingen olduğunu
Ayasofya önünde tramvay bekleyenler
gökyüzüne dokunurken bu acı
kimdir diye sorsunlar içlerinden
birlikte yürüyen iki yabancı
biz gitsek de, İstanbul'da yine de
yıllar yılı gezinmeli bu sızı
benden bir yaralı şiir kalmalı
senden bir tebessüm, bir de kırmızı