Tarihin yorgunluğunu tarihte görülmemiş bir şekilde kaldıran şehir.
Tüm pisliğine rağmen güzelliklerinin o pislikleri kapattığı şehir.
Minareler şehri- dışarıdan en çok minarelerinin dikkati çektiği şehir.
Evliyalar şehri- Sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok evliya yaşamış olan şehir (onca felaketlere rağmen yıkılmaması ve daha çok felakete uğramamasının sebebi olarak da gösterilir)
Tum Turkiyede odenen verginin yuzde 45 ini veren fakat hizmet olarak yuzde 19 unu alabilen. Yagmalanmis,kulturel mirasi sahipsiz, guzellikler ve huzun sehri....
her türlü pisliğin, rezilliğin, kötülüğün mevcut olduğu; buna rağmen her geçen gün nüfusu artan; çeşit çeşit insanı barındıran; adına şiirler, türküler yazdıran; kopulamayan kutsal memleket(asitane)
-hakkında sayısız şiir yazılan ve yurtdışında türkiye'nin başkenti diye bilinen kent -taşı toprağı altındır diyenler acaba gerçekten öylemidir? -enazında hayatımızda bir kerede olsa istanbulun o ışıltılı şehrini görmek
yine varmanın hazzını yaşadığım Cânım âsitane..uçağımız üzerinde bir hayli tehlike atlatınca dedim sana gömüleceğim.. tam yüreğinin derinliklerine..e bu sevdanın sonu sende olması da güzel diye düşünürkennn :))) olmadı..vuslata var imiş daha demek..sendeyiz yine ruhu olan diyar..
Son 20 yıldır doğru dürüst bir Belediye başkanına ve Belediye kadrosuna sahip olamamış tek şehir. Sahip osaydı eğer, şu güzelim şehir bu hale gelir miydi? Trafik rezalet, almış başını gidiyor, kaldırımlar bile otopark olmuş, yayalara birşey kalmamış. Otopark mafyası ona keza; her yer otopark, ama onca para kimin cebine gidiyor? Gürültü kirliliği başka bir alem; her dükkandan ve her arabadan çıkan güldür güldür müzikten sokak ve caddelerde huzur içinde yürümenin imkânı yok. Akşam eve haşat ve kafamız kazan gelmemiz bundan. Seyyar satıcısıyla, işportacıyla tam bir karnaval! Yüz bilmem kaç proje ile İstanbul trafiğine çözüm bulacağını zanneden aklı evveller; çözümün yol, köprü ve kavşak inşaatıyla sağlanamayacağını ne zaman öğreneceksiniz? Daha önce de yapılmıştı aynı şeyler, gördüğünüz gibi, yetmedi. Yine yetmeyecek. Ama dostlar alışverişte görsün, eş-dost birtakım hatırlı şirketlerin cepleri dolsun, değil mi? Çözüm nedir, ben söyleyeyim mi? İnsanların doğdukları yerde doymalarıdır. Eğer insanlar doğdukları yerde doymuyorlarsa, tasını tarağını satıp büyük şehirlere göçmeleri kaçınılmazdır. Demek ki neymiş? İnsanlara yurt çapında geçinme ve iş imkânları sunacakmışsınız. O zaman bakın bakalım geliyorlar mı? Ne işleri var? Ama bunu yapmazsınız. Çünkü o zaman işinizi yapmış olıursunuz ve İMF'deki babalarınız da buna çok kızarlar, değil mi? Ah, sizi gidi siziler siziiii.
dogdugum buyudugum ve oranın ekmegını yıyıp suyunu ıctıgım ıcın son derece mutluyum. helekı anadolu yakasının ıncısı pendıkteysen. ıstanbul gıbısı yok bu yeryuzunde yokkk.......
istanbul istanbul olalı hiç görmedi böyle keder.. der zesen aksugerçektende güzel bir şarkı ya bu sanatçılar neden hep istanbul ile başlayan şarkı söylüyorlarki öbür şehirlere ne olmuş
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım... İstanbul, İstanbul... Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik... Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat... Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? .. Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet... O manayı bul da bul! İlle İstanbul`da bul! İstanbul, İstanbul... Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği. Oynak sular yalının alt katına misafir; Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar... Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir 'Katibim'i... Kadını keskin bıçak, Taze kan gibi sıcak. İstanbul, İstanbul... Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler... Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu, Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu. Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından. Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar... Gecesi sünbül kokan Türkçesi bülbül kokan, İstanbul, İstanbul…
Tarihin yorgunluğunu tarihte görülmemiş bir şekilde kaldıran şehir.
Tüm pisliğine rağmen güzelliklerinin o pislikleri kapattığı şehir.
Minareler şehri- dışarıdan en çok minarelerinin dikkati çektiği şehir.
Evliyalar şehri- Sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok evliya yaşamış olan şehir (onca felaketlere rağmen yıkılmaması ve daha çok felakete uğramamasının sebebi olarak da gösterilir)
İki kıtada konuşlanmış dünyanın tek şehri
İpek yolunun son bulduğu nokta
vs. vs. vs.
bir yarım , bir yârim...
Tum Turkiyede odenen verginin yuzde 45 ini veren fakat hizmet olarak yuzde 19 unu alabilen.
Yagmalanmis,kulturel mirasi sahipsiz, guzellikler ve huzun sehri....
sevabıyla günahıyla sevilen şehir...
aşk ve hayal şehri...
kıymetini bilenlerin ve bilmeyenlerin şehri...
yoksulluğun ve mutluluğun şehri...
ayrılıkların ve buluşmaların şehri...
yok'un yok olduğu şehir
her türlü pisliğin, rezilliğin, kötülüğün mevcut olduğu; buna rağmen her geçen gün nüfusu artan; çeşit çeşit insanı barındıran; adına şiirler, türküler yazdıran; kopulamayan kutsal memleket(asitane)
-hakkında sayısız şiir yazılan ve yurtdışında türkiye'nin başkenti diye bilinen kent
-taşı toprağı altındır diyenler acaba gerçekten öylemidir?
-enazında hayatımızda bir kerede olsa istanbulun o ışıltılı şehrini görmek
cıKar at hadi acılaRı giy hadi cicLéRi héRşéi sölétiR istaNbuL gécéLéRi
kız kulesi, çamlıca, kadıköy...
hep özleyeceğim en güzel şehir...
istanbul; şeytanın kadim dostu, kıdemli bir uyuşturcu, yunus hırkasına bürünmüş Rasputin, gri tonlardaki beyaz adam, Promete tezgahı, araf alemi vs...
İstanbul aşktır
İstanbul yaşamdır
İstanbul tarihtir
İstanbul dünyanın başkentıdır
istanbul çok değerli olduğu kadar değeri hiç bilinmeyen bir şehir...
yaşantımın 13 ayında o vardı...hem ürkmüş hem sevmiştim İstanbul'u...
hem çok sevdiğim,hemde çok nefret ettiğim şehirrr
hayatımın anlamıııııııııııı.
rumelide oturup balık ekmek yeyip(ne zamandır izmirdeyim kalkmış sanırım o balık-ekmek teknesi) biramı içtiğim muhteşem güzelliklerinin aklımı başımdan alıp götürdüğü şehir.
ulaşırken noktadan noktaya
alfabeyi semtlere uğratır
deniz kıyısında dolana dolana
yine varmanın hazzını yaşadığım Cânım âsitane..uçağımız üzerinde bir hayli tehlike atlatınca dedim sana gömüleceğim.. tam yüreğinin derinliklerine..e bu sevdanın sonu sende olması da güzel diye düşünürkennn :))) olmadı..vuslata var imiş daha demek..sendeyiz yine ruhu olan diyar..
Son 20 yıldır doğru dürüst bir Belediye başkanına ve Belediye kadrosuna sahip olamamış tek şehir. Sahip osaydı eğer, şu güzelim şehir bu hale gelir miydi? Trafik rezalet, almış başını gidiyor, kaldırımlar bile otopark olmuş, yayalara birşey kalmamış. Otopark mafyası ona keza; her yer otopark, ama onca para kimin cebine gidiyor? Gürültü kirliliği başka bir alem; her dükkandan ve her arabadan çıkan güldür güldür müzikten sokak ve caddelerde huzur içinde yürümenin imkânı yok. Akşam eve haşat ve kafamız kazan gelmemiz bundan. Seyyar satıcısıyla, işportacıyla tam bir karnaval! Yüz bilmem kaç proje ile İstanbul trafiğine çözüm bulacağını zanneden aklı evveller; çözümün yol, köprü ve kavşak inşaatıyla sağlanamayacağını ne zaman öğreneceksiniz? Daha önce de yapılmıştı aynı şeyler, gördüğünüz gibi, yetmedi. Yine yetmeyecek. Ama dostlar alışverişte görsün, eş-dost birtakım hatırlı şirketlerin cepleri dolsun, değil mi? Çözüm nedir, ben söyleyeyim mi? İnsanların doğdukları yerde doymalarıdır. Eğer insanlar doğdukları yerde doymuyorlarsa, tasını tarağını satıp büyük şehirlere göçmeleri kaçınılmazdır. Demek ki neymiş? İnsanlara yurt çapında geçinme ve iş imkânları sunacakmışsınız. O zaman bakın bakalım geliyorlar mı? Ne işleri var? Ama bunu yapmazsınız. Çünkü o zaman işinizi yapmış olıursunuz ve İMF'deki babalarınız da buna çok kızarlar, değil mi? Ah, sizi gidi siziler siziiii.
konstantinapolis, konstantiniyye, bizans, islambol v.s.. ama pek bilinmeyen ve en sevdiğim adıyla; dersaadet..
taşı toprağı altın..........diyorlar
Ah İstanbul! sensiz olmaz..............
dogdugum buyudugum ve oranın ekmegını yıyıp suyunu ıctıgım ıcın son derece mutluyum.
helekı anadolu yakasının ıncısı pendıkteysen.
ıstanbul gıbısı yok bu yeryuzunde yokkk.......
Nefret.
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali
Once hafiften bir ruzgar esiyor;
Yavas yavas sallaniyor
Yapraklar, agaclarda;
Uzaklarda, cok uzaklarda,
Sucularin hic durmayan cingiraklari
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali;
Kuslar geciyor, derken;
Yukseklerden, suru suru, ciglik ciglik.
Aglar cekiliyor dalyanlarda;
Bir kadinin suya degiyor ayaklari;
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali;
Serin serin Kapalicarsi
Civil civil Mahmutpasa
Guvercin dolu avlular
Cekic sesleri geliyor doklardan
Guzelim bahar ruzgarinda ter kokulari;
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali;
Basimda eski alemlerin sarhoslugu
Los kayikhaneleriyle bir yali;
Dinmis lodoslarin ugultusu icinde
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali;
Bir yosma geciyor kaldirimdan;
Kufurler, sarkilar, turkuler, laf atmalar.
Birsey dusuyor elinden yere;
Bir gul olmali;
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali.
Istanbul'u dinliyorum, gozlerim kapali;
Bir kus cirpiniyor eteklerinde;
Alnin sicak mi, degil mi, biliyorum;
Dudaklarin islak mi, degil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doguyor fistiklarin arkasindan
Kalbinin vurusundan anliyorum;
Istanbul'u dinliyorum.
Orhan Veli KANIK
gezmek için ideal...yaşamak için diil...
istanbulu tarif edecek kişi
istanbulu zerre kadar bilmiyordur
istanbul istanbul olalı hiç görmedi böyle keder.. der zesen aksugerçektende güzel bir şarkı ya bu sanatçılar neden hep istanbul ile başlayan şarkı söylüyorlarki öbür şehirlere ne olmuş
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul`da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir 'Katibim'i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul…
Necip Fazıl Kısakürek
bir ülke büyüklüğünde