BELKİDE İNSAN OLMAK, EN ÜST KİMLİKTİR, Sinan Adıgüzel, Sanatçı ve Yazar FARKLI BİR BAKIŞ [email protected]
Dostluklar kurulsun insanlar gülsün Barış güvercini uçsun Dünya da, Yok olsun kötülük düşmanlık ölsün Barış güvercini uçsun Dünya da, Dostluklar kurulsun insanlar gülsün Son bulsun savaşlar kimse ölmesin
Dünya cennet olsun yaşasın insan Gelin barışalım dökülmesin kan Son bulsun savaşlar kesilsin figan Barış güvercini uçsun Dünya da, Dostluklar kurulsun insanlar gülsün Son bulsun savaşlar kimse ölmesin
İnsancıl insanlar barıştan yana Ancak zalim olan kıyar insana Barış aşkı yayılmalı cihana Barış güvercini uçsun Dünya da, Dostluklar kurulsun insanlar gülsün Son bulsun savaşlar kimse ölmesin
Nesimi der ki ey füze yapanlar Acımasız zalim cana kıyanlar Bırak ey yaşasın bütün insanlar Barış güvercini uçsun Dünya da, Dostluklar kurulsun insanlar gülsün Son bulsun savaşlar kimse ölmesin
Aşık Nesimi Çimen, 1931 yılında, Adana'nın, Saimbeyli ilçesinde dünyaya gelmiştir. Daha sonraları bir süre, Kayseri'de de, yaşadıktan sonra İstanbul'a yerleşmiştir. Önceleri, Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal vb. değerlilerin eserleriyle tanınmış, sonradan iyiden, iyiye kendini, kendine has çizgileriyle ortaya koymuştur. Gerek, Nefeslerini ve gerekse de, Türkülerini bağlamadan da, çok göhsünde taşıdığı 'Cura' eşliğinde ortaya koymuştur
Değerli ustanın övgüye değer yaşamı, 1993 Sivas'taki madımak faciasında son bulmuştur. Tam da, dizelerinin aksine yüreklerin dayanmakta zorlandığı bir yangında ve bin bir tarifsiz acı sonucunda. Allah'tan, kendisine ve onun şahsında, Sivas faciasında yanan tüm canlara, Rahmet dileriz.
Ve umarız, Sivas vahşetinin tarifsiz acıları, Madımak otelinin müze olmasıyla, az da olsa hafifler. Zira, öbür türlü bu yük, ülkemizin omuzlarına ağır gelir ve yine bu yeni açılımlarında olmazsa olmaz gereklerindendir, düşüncesindeyiz.
Tanrı insanı en güzel bir şekilde ve kusursuz yaratığı ve onu cümle meleklerden üstün kıldığını, Yüce, Kuran-ı Kerim'in değişik yerlerinde defalarca, yinelemiştir. Ve yine, Anadolu Evliyalarının Serçeşmesi, Hünkar Hacı Bektaşı Veli Hz'leri'de, İnsanı, Hak'kın canlı kabesi diye tarif eder. Ve yine aynı akımdan olan, Yunus Emre Hz'leri de,' Sev yaradılanı, yaradandan ötürü ' diyerek hümanismin doruğundaki duruşuyla, bu sürece katkıda bulunur.
İşte biraz da, farklı bir yaklaşımla, biz de, dinler insanlar için gelmiştir. En güzel meziyet ve kültürleri de, yine insanoğlu ortaya koymuştur.diyerek insanın bir noktada, Tasavuf ilimlerinin de, işaret ettiği üzere hemen, hemen herşeyin merkezinde bulunduğuna katılmaktan almıyoruz kendimizi.
İşte tüm bu nedenlerden ötürü, tüm değerlerin ve kıymetlerin gün be gün çürümeye yüz tutmakta olduğu, özellikle günümüz dünyasında, her şeyin ötesinde bizde, insan olmak belkide en üst kimliktir, iddasındayız...
Yazarın Diğer Yazıları
Yeni Anayasa çalışmaları ve Cumhurbaşkanlığının süresi Ermenistan'la ilişkilerimiz ve 1 Mayıs işçi bayramı 23 Nisan, Ulusal Eğemenlik ve Çocuk Bayramı Ergenekon davası ve Ermenistan’la ilişkilerimiz Engellilerin problemlerine, kulak tıkamayalım ABD Başkanı Barak Obama'nın, Türkiye ziyareti Ülkemiz gündeminde, öne çıkan gelişmeler İşte şimdi, ülkemizin gerçek gündemine, dönmenin vaktidir Yerel seçim sonuçlarının analizi İşte yine bir yerel seçim ve söz hakkı milletin Türkiye'nin, yeni dış politika, manevraları Nevruz Bayramı İki farklı Türkiye resmi Bilmem söylesem mi, söylemesem mi? Yabancı atasözlerinden bir demet İlerimi, gerimi yoksa bir ileri, iki gerimi? ABD - Türkiye, AB - Türkiye, Bölgesel ve Küresel'de Türkiye Acaba gerçekten, ne yapmak istediğimizin, farkındamıyız? İslam'dan bir kesit (10) Türkiye'de, sol ve sol'da birlik Aslında olması gerekenler Karamsar olmamak eldemi? Şu olup bitenlere hak verebilmek gerçekten çok zor Şu seçim sürecinde yaşananların, ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış Görünen köyde, kılavuza ne hacet, efendi... Ülkemiz gündemine farklı bir bakış Nasrettin Hoca'nın hayatı ve düşündüren fıkraları Dünya ve Dünya gündemine dair izlenimler Eğitim sistemimiz ve eğitim sistemimizdeki aksaklıklar Hala en büyük problemimiz küresel kriz Yerel seçimlere doğru giderken... Tüm Dünya ile birlikte ülkemizinde kaybedecek zamanı yok Bir ülke deneme tahtasına çevrilmemelidir Siyaset her zaman için ince ayar gerektirir Şeyh Edebali'nin zamana yenilmeyen öğütleri Belkide insan olmak en üstün kimliktir İslam'dan bir Kesit (9) Küresel dünyanın gereği küresel bakıştır Sanat'ta sadece sanat değildir Ergenekon yargılaması durmak, durulmak bilmiyor Türkiye'nin dünyada ve bölgesinde ki, rolüne dair Ülkemizede adım adım değişmesi gerekenler Nihayet Başkan Bush, sahneyi, Barak Obama'ya bıraktı Global ekonomik kriz ne aşamadadır? Avrupa Birliği'ne üyelik en vazgeçilmez önceliğimiz midir? Bir ileri iki geri, bir yönetim anlayışımız olamaz Ergenekon çıkmazı ve kan rengi Ortadogu'ya devam İslam'dan bir kesit (8) Atasözleri'mizden düşündüren bir demet Ergenekon çıkmazı ve kan rengi Orta Doğu'da son durum Türkiye'de tarım ve hayvancılığın son durumu Ergenekon davası aldı başını gidiyor Ortadoğu, bu gidişle daha neler görecek Filistin, İsrail çekişmesinden düşündüren ayrıntılar 2009 yeni yılında, dünyanın genel nabzı İSRAİL VE FİLİSTİN'İN BİTMEK BİLMEYEN SAVAŞI Oldukça ilginç duran, bir Türkiye resmi Halk şiiri ve halk şiirinde başkaldırı Küresel iklim bozuklukları ve su sorunları İslamdan bir kesit (7) Dünya gündemine ilişkin özet değerlendirmeler 1915 Ermeni'lerine ilişkin hız kesmeyen tartışmalar Babaerenlerden düşündüren esintiler Türkiye kabuğunu kırma yoluna gitmelidir Dokuz günlük tatil ve sonrası gündem İslamdan bir kesit Barışsa her gün bayram, hak için canbaş kurban Dünya gündeminde öne çıkanlar… Evliyaların sertçesmesinden altın öğütler Ülkemize özgü duran gündem maddeleri Söz konusu olan seçimlerse gerisi teferuattır İslamdan bir kesit (5) Dünya ve ülkemiz gündeminde öne çıkanlar Bilgelerin dilinden vecizler Ortadoğu'dan, Irak'a ve Türkiye'den, Kuzey Irak'a Muhalefet'te süt'ten çıkmış ak kaşık değil 24 Kasım öğretmenler günü İslamdan bir kesit (4) Resmi oluşturan değişkenler 2-B Arazilerine ilişkin olarak Ne söyleyeceğini bilmiyor insan Hayvanlar ve hayvan hakları Dünyada ve ülkemizde son durum İslamdan bir kesit (3) Devlet'i yönetmek zor iştir zor Sokak çocuklarının son durumu Barak Obama ve etkileşimleri Uzlaşı ve hoşgörü Hem Mustafa, Hem Kemal, Hem de Atatürk AB RAPORU VE NELER DEĞİŞMELİ İslamdan bir kesit (2) Kriz yönetimi ABD,'den, AB.'ye ve Türkiye'den, Kıbrıs' a Çatırdayan sağlık sistemi Cumhuriyet Bayramı Krizler ve öngörü İslamdan bir kesit (1) Ergenekon ve Türban Nereye kadar Yine bir kış Makul olan Yuh yuh Küresel ve yöresel Büyüteçle Bakmalı (2) Büyüteçle Bakmalı (1) Kadın hakları Aslında herşey çok açık Mertlik Bozuldu Felaket Senaryoları Afalayan Gündem Tiyatro ve Yeşilçam Bektaşi fıkraları Ülkemiz Kanıyor Uluslararası arenadaki duruşumuz Toki ve inşaatları İşte Yine Bir Bayram Tespit
İnsanlar,sevilmek istemeden sevenleri severler.Sevilmek için büyük iyilikler yapan kişinin cabası boşunadır.Sevilmek için gösterilebilecek tek çaba,sevmek çabasıdır.
Allah(c.c) 'ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım...' zâriyât sûresi 56. ayet yaratılmışların en şereflisi...(eşref-i mahlukat)
insan, unutan demek. yani nisyan ile malul olan. dün verdiği sözleri bugün hatırlamayan... unutmadık mı 'elesti birabbikum! ' ifadesine verdiğimiz 'beli' karşılığını. unutmadıksa nedir yaşadığımız ve yaşattığımız kaos! insan şairin ifadesinde alemin göz bebeği. hem göz, hem gözün bebeği. türkçe'de bu iki kelimenin taşıdığı tüm çağrışımları getirin yanyana. ve tekrar dinleyin şairi. alemin göz bebeği.küçük bir toplu iğne saplarsanız gözün bebeğine ne olur? karanlığa bürünür her yan. varlık setredilir koca bir karanlıkla. karanlığımız alemin gözbebeğine toplu iğne saplamamızdan olmasın sakın. ve ekliyor şair. insan, kainatın özü. yani özeti. o halde insan koca bir kainat, kainat da büyük bir insan. o zaman insanı anlayan kainatı, kainatı anlayan insanı anlamıştır. zaten bezm-i ezelde verdiğimiz 'beli' sözünün de 'sürgün ülkedeki' karşılığı bu kainatın ve insanın sırrını çözmek değil miydi? insan, unutan! insan ala-yı illiyin ve esfel-i safilin uçlarında gezen bir seyyah! ve elbette eşref-i mahlukat! insan, unutan! hatırlamalı insan. hayır hatırlamamalı. hiç unutmamalı. insan, bir emriyodan yaratılan koca bir destan...
Islama gore Allah'a ibadet etmesi icin yaratilmistir ve gunahsizdir. Hristiyanlara gore ise, dogustan gunahkardir. Zeki ya da akilli olduklari da iddia edilir ama, ne yana cekilse o yana gider bir goruntuleri oldugu da cok acik gozlemlenebilen bir varliktir...
Evrendeki tüm yaratılmışlar içinde, bir damla alak'tan yaratılmış varlık. Emaneti yüklenmiş, sorumluluk almış üstün kılınmış, yetenekle donatılmış iradeli varlık.
İnsan, dünyadaki en baskın canlı türüdür. insanı; biyolojik, sosyal,kimyasal, ruhsal,fiziksel ve dinsel olarak inceleyebiliriz.İnsanın bilimsel ismi Homo sapienstir, Latince 'akıllı adam' anlamına gelir.Bugün yaşayan insanlar üzerinde yapılan bazı genetik araştırmalar bu türün yaklaşık 130,000 yıl önce Afrika kıtasında ortaya çıktığını ve oradan dünyaya yayıldığını göstermiştir.(KUR-AN'da; Tâhâ 115. Andolsun biz, daha önce Âdem'e (o ağaçtan yememesini) tavsiye etmiştik (bizim tavsiyemizi) unuttu. Biz onda bir azim (ve sebat) bulmadık. Tâhâ 116. Meleklere: 'Âdem'e secde edin.' demiştik. Secde ettiler, yalnız iblis diretti. Tâhâ 117. Dedik ki: 'Ey Âdem, bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra (dünyâ işleri olan geçim derdi hastalık, belâ vs. ile uğraşmaktan) yorulursun. (Halbuki burada böyle dertler yoktur.) (Tâhâ 118. 'Şimdi burada susamayacaksın, çıplak kalmayacaksın.' Tâhâ 119. 'Ve sen burada susamayacaksın, kuşluk vakti güneşi(nin ısısı) ndan etkilenmeyeceksin. Tâhâ 120. Ama şeytan ona vesvese verip: 'Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi? dedi. Tâhâ 121. Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvasından yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Âdem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı. Tâhâ 122. Rabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi. Tâhâ 123. Onlara şöyle dedi: 'Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Elbet size Benden bir yol gösteren gelir; Benim yoluma uyan ne sapar ve ne de bedbaht olur.' ) Bu türün Neandertaller ile aynı zamanda yaşadığı ve bu iki türün birbirleriyle karşılaştığına dair arkeolojik kanıtlar da mevcuttur. Kimi görüşler de, bu iki türün birbirinin farklı olduğunu fark etmeden birlikte üremiş olabileceğini, dolayısıyla da günümüz insanının kökeninde Neandertaller'in de olduğunu iddia etmektedir.Neandertal insanının kemik-iskelet yapısı günümüz insanından oldukça farklıdır.Neandertal insanının çene kemiğindeki mandibular kemik kanalının tipik yapısı ayırt edici bir temel özelliktir.
İnsan, alet kullanabilmesini sağlayan, kolların serbest olduğu dik bir vücuda sahiptir. Beyni soyut düşünme, anlam verme, konuşma ve kendini gözleyebilme yeteneklerine sahiptir. Alet kullanabilmesi ve zihninin özellikleriyle insan diğer canlılardan ayrılır. İnsan doğaya uyum sağlamak zorunda olmayan tek canlıdır. Doğayı anlayabilir, denetimi altına alabilir ve kendi amaçları doğrultusunda doğanın güçlerini kullanabilir.
İnsan; maymun, şempanze, goril ve orangutan ile birlikte, Hominioidea üstfamilyasında bulunan çift ayaklı primattır. Evrim teorisine göre bu canlılar ile ortak bir atadan evrilmiştir.(kur-an'da Böylece sizi orta bir ümmet yaptık ki, insanlara şâhid olasınız. Elçi de size şâhid olsun. Biz, Elçi'ye uyanı, ökçesi üzerinde geriye dönenden ayıralım diye, eskiden yöneldiğin Ka'be'yi kıble yaptık. Bu, Allâh'ın yol gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allâh sizin imanınızı zayi edecek değildir. Şüphesiz Allâh, insanlara şefkatli, merhametlidir./bkara süresi 143/
İnsanlar, gelişmiş sosyal yapılar kurmuşlardır. Bu yapılar duruma göre aynı amaca yönelik birlik veya rakip olabilirler. Aile en temel sosyal yapı sayılabilir. Güvenlik ve adalet için devletler kurmuşlardır. Aynı dili konuşanlar milletleri oluşturmuşlardır.
İnsanlar, dünyayı anlamak ve denetlemek için bilim ve teknolojiyi geliştirdiler. İnançlar, efsaneler, gelenekler, değerler ve toplumsal kurallar insanın hayatında önemli bir etken olan kültürü oluştururlar.
İnsan zihninin temel özelliği bilinçtir. Bilinç ile birlikte, kendini gözleyebilme, zamanı algılayabilme ve özgür irade insanda bulunan özel niteliklerdir. Psikoloji bilimsel bakış açısı ile insan zihnini incelerken, dinler değer yargıları ile insanı inceler. Yapılan davranışın iyi veya kötü olması ile ilgilenir.
Doğadaki diğer biyolojik canlılarda olduğu gibi varolduğu yaşam serüveninde bir çok evrimsel süreçten geçmiştir insan… Ayakları üzerinde durabilmiş, maddeye şekil verip tasarımlar yapabilmiş, elleri ile üretebilmiş ve tüm bunların sonucunda kendini bir bütün olarak ifade edebilecek sanatı ve kültürünü oluşturmuştur. Belki de bu şekilde yaşamı anlamayı, kendini duyumsayabilmeyi öğrenebilmiştir. Ama asıl önemlisi, kendini bir varlık olarak algılama becerisini gösterebilen bilinen tek varlık olmuştur. Sancılı bir süreçtir bu…Eski Hint kültüründe, insan bütün canlılarla kendini bir algılar. Bu düşünüşe göre doğada canlılar birbirlerine bağlı olarak bir aradadır. Klasik Yunanda ise insanın düşünce ve duyguları ile diğer canlılardan ilk kez ayrıldığı görülmektedir; İnsana özgü olan akıl ile insan kendisini diğer varlıkların önüne çıkarır ve bir noktada tanrılıkla bağlanır (Logos) . Descartes’ da insan aklı ile tanrısallık bir arada algılanır. Dünyanın varlığından tanrıya giden yol bırakılıp, Tanrılıkta kökünü bulan, bilen aklın ışığından dünyanın çıktığı şeklinde bir sonuçlanmaya varılır. İbni Sina’dan Spinoza’ya ve Hegel’e kadar gelen panteizm, insan tini ile Tanrısal tinin özdeşliğini ana öğretilerden biri haline getirmiştir. Artık insanın tinsel farklılığı irdelenmektedir. Leibniz bunu daha da ileri götürmüştür. Ona göre insan kendinde bir tür küçük tanrıdır.
Tarih boyunca kendi üzerindeki bilincinin gelişip artmasıyla insan artık kendisinin kim olduğu, bu evren içerisinde yerinin ne olduğu sorularını da sormaya başlamıştır. Scheler’e göre insanın bu sorgulamaları onu birçok sonuca götürmüş, bu sonuçların etkileri de kendisini insanlık tarihi olarak ortaya koymuş olduğundan, tarihte ortaya çıkan insanlıkla ilgili ide’leri beş farklı ana madde üzerinde toplamıştır;
Scheler, özellikle Yahudi ve Hıristiyan geleneğine bağlı olan çevrelerin, dinsel inancın insan üzerindeki ide’si ile algılanan insan düşüncesini dile getirir. Tanımlanan bu ilk ide, Tanrı tarafından yaratılan bir çift insan tasarımının (Adem- Havva) insanlık üzerinde kendisi hakkında bıraktığı etkidir. Bu düşünceye göre, insan daha doğuştan günahkardır. Çünkü aklı ve özgür iradesiyle işlediği günah sonucu Tanrı tarafından cennetten kovulmuştur. İnsanın aklı sayesinde ulaştığı Tanrı kavramı, yine bu aklın, Tanrıyla ama temelde kendisiyle çatışması olarak belki de insanlığın yarattığı ilk mitos biçiminde ortaya çıkmış olması gerçekten çok ilginçtir.
İnsanlık üzerinde en çok kabul gören ikinci ide “Homo sapiens” ide’sidir. Yunanlıların ulaştığı bu düşünce, insanın bir “akıl varlığı” olduğudur. Bu düşünce ilk olarak Anaksogoras tarafından dile getirilmiş, Platon ve Aristoteles tarafından da felsefi biçimde açıklanmaya çalışılmıştır. Aristoteles’e göre “Anima rationalis” ide’si yani aklın yolundan giderek bilgi ağacını tanıma ve cennetten kovulma düşüncesi sonraları Hıristiyan felsefesinde de insan özünün “Anima rationalis” ide’si ile tanımlanmasını doğurmuş, bilgi ile günah bir arada algılanır hale gelmiştir. Homo sapiens ide’si insanı hayvandan ayıran bir özelliktir. Akıl aracılığı ile insan varolanı olduğu gibi tanımaya, Tanrıyı, evreni ve kendini bilmeye elverişli hale gelebilmiştir. Aristoteles’ten Kant’a homo sapiens ide’sini kabul eden hemen bütün filozoflar için insan Tanrıca bir etmendir. İşte bu etmen, kaosu kozmos’a çeviren şey ile ilkece aynıdır. Bu durum ise “aklın değişmezliği” tartışmalarına neden olmuştur. Hegel tarafından yadsınmış olan aklın değişmezliği ona göre eksik bir bakış açısıdır. Hegel tarihi aklın ürünlerinin bir toplamı olarak değil, insanlık tininin bir biçimlenmesi olarak görür. Tarih ona göre, Tanrılığın insanın ideler dünyasında anlaşılması ve kendi kendisinin farkına varılmasının meydana getirdiği sürecin adıdır.
İnsan üzerindeki üçüncü ide, naturalist, pozitivist, ve daha sonra pragmatist öğretilerin kabul ettiği “homo faber” ide’sidir. Bu düşünceye göre insan temelde hayvanlardan çok da farklı olmayan bir “içgüdü varlığı”dır. Bacon, Hume, Spencer gibi pozitivistlerin insan anlayışları, onun içgüdü varlığı olduğu yönündedir. Çalışan, konuşan, alet yapan, aklını ve mantığını ancak uğraşları ile kuran bir varlıktır insan. Özde düşünen değil yapabilen, şekil veren, üretebilendir.
İnsan için ortaya atılan dördüncü ide ise, onun tarih içerisindeki soysuzlaşmasına değinir. Bu görüş, evrimleşme sürecini tamamlayamayan insanın bu eksikliğini giderebilmek üzere varolmak için üretmek zorunda olduğu aletleri kullanma gereksiniminden bahseder. Evrimsel olarak genetik yapılanmasını doğa ile uyumlu hale getiremeyen insan yok olması gereken bir canlı türüdür. Ancak bu yok oluşu o kendi tinsel yapısı ve aklı ile aşmıştır
İnsan üzerine günümüz felsefesinde ortaya konan beşinci ide Scheler’e göre kendisini öylesine mağrur ve baş döndürücü bir yüksekliğe koymuştur ki artık insan, üst insan kimliği ile karşılaştırıldığında “utanç verici” bir varlıktır. Üst insan tek sorumlu olan bir efendidir. Yaratıcıdır. Tarihin kendisinde anlam bulduğu yegane varlıktır. Özde ortaya konan bu ateizm kavramı, insanın bir kişi olması için teist Tanrı kavramının varolmaması gerekliliği esasına dayanır. Hartman’a göre insanın dışında bir varlığın geleceği belirlemesi özgür ve kendinden sorumlu bir varlık olarak insanı ortadan kaldırır.
İnsanın insan hakkında düşünce tarihinde söylediği yığınla söz ve ürettiği çok sayıda düşünceden sonra vardığı nokta aslında bir yere varamamış olmasının yarattığı içsel çelişkidir. Tarih boyunca insanın aklı ve tinsel yapısıyla ulaştığı Tanrı kavramı, yine aynı akıl tarafından yok edilebilmektedir. Ama asıl paradoksu oluşturan, Tanrıyı reddedebilen insanın, evrende kendisini farklı bir yere koyarken ve insanı tanımlarken, Tanrıyı algılamasını sağlayan tinsel özelliğini her şeye rağmen ortaya koyma çabasıdır. Dolayısıyla aslında insanoğlu bilir ki, Tanrıyı anlamak insana özgüdür ve insanca bir eylemdir. Özetle, bu bir çıkmaz sokaktır. Bu durum ise yaşadığımız çağda, kendi ürettiği en büyük soruya yanıt bulduğunu kabul eden insanı başka açmazlara götürür. İşte böylesi bir durumda da sorulması gereken temel soru, düşünen insanın felsefi “uyanış” ını reddeden çözümlerin oluşturduğu problemlerin neler olabileceğidir?
Bir yanda, Tanrıyı sorgulayarak ondan bir şekilde uzaklaşmayı becermiş insan gerçeği vardır. Tanrıyı anlamayı düşünsel boyutta artık gerekli bulmayan insan, varoluşunu anlamak, kendini bilmek adına girdiği bu savaştan vazgeçerek ve tinsel yapısından tekrar koparak bir anlamda insanlığından uzaklaşmakta mıdır? Evet…yanıtlanması zor bir sorudur bu. Ancak insan olma bilinci ve kişi olma sorumluluğu insanı tam anlamıyla tüketmiştir. Belki de bu yüzden vazgeçmiştir günümüz insanı. Yenilmiştir. 19. yüzyıl sonrası ortaya çıkan bilimselci anlayışın faydacı bir bakış açısıyla bütünleşerek değerlendirme ölçütü haline gelmesi başka hangi nedenlerden dolayıdır? Tanrıya insanlaşması için gereksinimi olan insanın onu reddedemeyip göz ardı etme çabasıdır bu. Artık gerçek, sadece denenebilir ve tekrar edilebilir doğruların kendisidir.
Öte yanda ise, sanki başka bir dünyada aynı süreç, tanrıyı değil kurallarını yaşamak adına koşulsuz ve sorgusuz bir inancı önermektedir. Çünkü yine yanıtın bulunduğu kabul edilmiştir. Ancak sorunun yanıtını kim vermiştir? soruyu soran akıl mı? Yoksa aklın bulduğu Tanrı mı? Neden artık insanın tinselliği bir yerden sonra gereksiz yada yetersiz bulunabilmektedir? Sanırım yanıtımız ne olursa olsun, bu düşüncenin, sonuçları açısından yine benzer bir şekilde, insanı, sorgulamama noktasına getirebilmesi oldukça düşündürücüdür.
Günümüz dünyasında felsefi eğitim konusunda niçin eksik kalınmıştır? Neden ısrarla felsefi düşünceden bilinçli bir şekilde uzaklaşılmakta, bahis konusu edilmemektedir? Öyle görünüyor ki bu durum günümüz dünyasını belirleyen değerlerle, anlayışlarla ve görme açılarıyla ilgilidir. Artık “insan olma bilincinin” rafa kaldırıldığı 21. yüzyılın başlarında “humanitas” idealinin üst bir noktası olarak insan hakları düşüncesine ulaşabilmiş olan insanın, bu hakların ihlalinin önüne neden geçemediği de kanımca son derece açıktır. Felsefi bilginin temeli olarak bağımsız ve yaratıcı düşünmenin zayıfladığı, kendini dar çevresinden soyutlayarak bir bütün olarak algılayabildiği “theoria” yönünü yitirdiği, bilginin, bütünlüğü olmayan ve birbirinden kopuk uzmanlıklarla sınırlandırıldığı dünyamızda insanın kendini anlama çabası, faydacı anlayışından dolayı son derece gereksiz bulunmaktadır. İşte bu yüzden toplum bilimcilerin ısrarla sorgulamaya ve anlamlandırmaya çalıştığı insanın etik anlayışı yok olma sürecine girmiştir. İşte bu yüzden günümüz Türkiye’sinde temel eğitimin üzerinde böylesine hesaplar yapılmakta, “kişi” olabilecek kuşakların, yönetenlerin faydacı anlayıştan kaynaklanan çıkarları uğruna, sorgulayamayan “sürü insan”lar haline gelebilmesi için elden gelen her çaba sarf edilmektedir. Ve işte bu yüzden, tüm teknolojik avantajlarına rağmen günümüz insanı için “İNSAN OLMA SORUNU” ve “İNSAN NEDİR? ” sorusu daha önemli hale gelmiş, onun insanlaşması için temel gerekliliğin yanıtın kendisinde değil sorulan sorunun oluşturduğu eylemde, yani “ARAMAK” ta olduğu inanıyorum ki daha da belirginleşmiştir.
Lady Burton tarafindan dorde ayrildigi iddia edilen canli turudur.
1 - Bilmeyen ve bilmedigini bilmeyenler.
2 - Bilmeyen ve bilmedigini bilenler.
3 - Bilen ve bildigini bilmeyenler.
4 - Bilen ve bildigini bilenler...
Ozdemir Asaf'in 'Yuvarlagin Koseleri' siirinde hakkinda; 'doyduktan sonra da yiyen tek yaratikdir' dedigidir...
BELKİDE İNSAN OLMAK, EN ÜST KİMLİKTİR,
Sinan Adıgüzel, Sanatçı ve Yazar
FARKLI BİR BAKIŞ
[email protected]
Dostluklar kurulsun insanlar gülsün
Barış güvercini uçsun Dünya da,
Yok olsun kötülük düşmanlık ölsün
Barış güvercini uçsun Dünya da,
Dostluklar kurulsun insanlar gülsün
Son bulsun savaşlar kimse ölmesin
Dünya cennet olsun yaşasın insan
Gelin barışalım dökülmesin kan
Son bulsun savaşlar kesilsin figan
Barış güvercini uçsun Dünya da,
Dostluklar kurulsun insanlar gülsün
Son bulsun savaşlar kimse ölmesin
İnsancıl insanlar barıştan yana
Ancak zalim olan kıyar insana
Barış aşkı yayılmalı cihana
Barış güvercini uçsun Dünya da,
Dostluklar kurulsun insanlar gülsün
Son bulsun savaşlar kimse ölmesin
Nesimi der ki ey füze yapanlar
Acımasız zalim cana kıyanlar
Bırak ey yaşasın bütün insanlar
Barış güvercini uçsun Dünya da,
Dostluklar kurulsun insanlar gülsün
Son bulsun savaşlar kimse ölmesin
Aşık Nesimi Çimen, 1931 yılında, Adana'nın, Saimbeyli ilçesinde dünyaya gelmiştir. Daha sonraları bir süre, Kayseri'de de, yaşadıktan sonra İstanbul'a yerleşmiştir. Önceleri, Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal vb. değerlilerin eserleriyle tanınmış, sonradan iyiden, iyiye kendini, kendine has çizgileriyle ortaya koymuştur. Gerek, Nefeslerini ve gerekse de, Türkülerini bağlamadan da, çok göhsünde taşıdığı 'Cura' eşliğinde ortaya koymuştur
Değerli ustanın övgüye değer yaşamı, 1993 Sivas'taki madımak faciasında son bulmuştur. Tam da, dizelerinin aksine yüreklerin dayanmakta zorlandığı bir yangında ve bin bir tarifsiz acı sonucunda. Allah'tan, kendisine ve onun şahsında, Sivas faciasında yanan tüm canlara, Rahmet dileriz.
Ve umarız, Sivas vahşetinin tarifsiz acıları, Madımak otelinin müze olmasıyla, az da olsa hafifler. Zira, öbür türlü bu yük, ülkemizin omuzlarına ağır gelir ve yine bu yeni açılımlarında olmazsa olmaz gereklerindendir, düşüncesindeyiz.
Tanrı insanı en güzel bir şekilde ve kusursuz yaratığı ve onu cümle meleklerden üstün kıldığını, Yüce, Kuran-ı Kerim'in değişik yerlerinde defalarca, yinelemiştir. Ve yine, Anadolu Evliyalarının Serçeşmesi, Hünkar Hacı Bektaşı Veli Hz'leri'de, İnsanı, Hak'kın canlı kabesi diye tarif eder. Ve yine aynı akımdan olan, Yunus Emre Hz'leri de,' Sev yaradılanı, yaradandan ötürü ' diyerek hümanismin doruğundaki duruşuyla, bu sürece katkıda bulunur.
İşte biraz da, farklı bir yaklaşımla, biz de, dinler insanlar için gelmiştir. En güzel meziyet ve kültürleri de, yine insanoğlu ortaya koymuştur.diyerek insanın bir noktada, Tasavuf ilimlerinin de, işaret ettiği üzere hemen, hemen herşeyin merkezinde bulunduğuna katılmaktan almıyoruz kendimizi.
İşte tüm bu nedenlerden ötürü, tüm değerlerin ve kıymetlerin gün be gün çürümeye yüz tutmakta olduğu, özellikle günümüz dünyasında, her şeyin ötesinde bizde, insan olmak belkide en üst kimliktir, iddasındayız...
Yazarın Diğer Yazıları
Yeni Anayasa çalışmaları ve Cumhurbaşkanlığının süresi
Ermenistan'la ilişkilerimiz ve 1 Mayıs işçi bayramı
23 Nisan, Ulusal Eğemenlik ve Çocuk Bayramı
Ergenekon davası ve Ermenistan’la ilişkilerimiz
Engellilerin problemlerine, kulak tıkamayalım
ABD Başkanı Barak Obama'nın, Türkiye ziyareti
Ülkemiz gündeminde, öne çıkan gelişmeler
İşte şimdi, ülkemizin gerçek gündemine, dönmenin vaktidir
Yerel seçim sonuçlarının analizi
İşte yine bir yerel seçim ve söz hakkı milletin
Türkiye'nin, yeni dış politika, manevraları
Nevruz Bayramı
İki farklı Türkiye resmi
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?
Yabancı atasözlerinden bir demet
İlerimi, gerimi yoksa bir ileri, iki gerimi?
ABD - Türkiye, AB - Türkiye, Bölgesel ve Küresel'de Türkiye
Acaba gerçekten, ne yapmak istediğimizin, farkındamıyız?
İslam'dan bir kesit (10)
Türkiye'de, sol ve sol'da birlik
Aslında olması gerekenler
Karamsar olmamak eldemi?
Şu olup bitenlere hak verebilmek gerçekten çok zor
Şu seçim sürecinde yaşananların, ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış
Görünen köyde, kılavuza ne hacet, efendi...
Ülkemiz gündemine farklı bir bakış
Nasrettin Hoca'nın hayatı ve düşündüren fıkraları
Dünya ve Dünya gündemine dair izlenimler
Eğitim sistemimiz ve eğitim sistemimizdeki aksaklıklar
Hala en büyük problemimiz küresel kriz
Yerel seçimlere doğru giderken...
Tüm Dünya ile birlikte ülkemizinde kaybedecek zamanı yok
Bir ülke deneme tahtasına çevrilmemelidir
Siyaset her zaman için ince ayar gerektirir
Şeyh Edebali'nin zamana yenilmeyen öğütleri
Belkide insan olmak en üstün kimliktir
İslam'dan bir Kesit (9)
Küresel dünyanın gereği küresel bakıştır
Sanat'ta sadece sanat değildir
Ergenekon yargılaması durmak, durulmak bilmiyor
Türkiye'nin dünyada ve bölgesinde ki, rolüne dair
Ülkemizede adım adım değişmesi gerekenler
Nihayet Başkan Bush, sahneyi, Barak Obama'ya bıraktı
Global ekonomik kriz ne aşamadadır?
Avrupa Birliği'ne üyelik en vazgeçilmez önceliğimiz midir?
Bir ileri iki geri, bir yönetim anlayışımız olamaz
Ergenekon çıkmazı ve kan rengi Ortadogu'ya devam
İslam'dan bir kesit (8)
Atasözleri'mizden düşündüren bir demet
Ergenekon çıkmazı ve kan rengi Orta Doğu'da son durum
Türkiye'de tarım ve hayvancılığın son durumu
Ergenekon davası aldı başını gidiyor
Ortadoğu, bu gidişle daha neler görecek
Filistin, İsrail çekişmesinden düşündüren ayrıntılar
2009 yeni yılında, dünyanın genel nabzı
İSRAİL VE FİLİSTİN'İN BİTMEK BİLMEYEN SAVAŞI
Oldukça ilginç duran, bir Türkiye resmi
Halk şiiri ve halk şiirinde başkaldırı
Küresel iklim bozuklukları ve su sorunları
İslamdan bir kesit (7)
Dünya gündemine ilişkin özet değerlendirmeler
1915 Ermeni'lerine ilişkin hız kesmeyen tartışmalar
Babaerenlerden düşündüren esintiler
Türkiye kabuğunu kırma yoluna gitmelidir
Dokuz günlük tatil ve sonrası gündem
İslamdan bir kesit
Barışsa her gün bayram, hak için canbaş kurban
Dünya gündeminde öne çıkanlar…
Evliyaların sertçesmesinden altın öğütler
Ülkemize özgü duran gündem maddeleri
Söz konusu olan seçimlerse gerisi teferuattır
İslamdan bir kesit (5)
Dünya ve ülkemiz gündeminde öne çıkanlar
Bilgelerin dilinden vecizler
Ortadoğu'dan, Irak'a ve Türkiye'den, Kuzey Irak'a
Muhalefet'te süt'ten çıkmış ak kaşık değil
24 Kasım öğretmenler günü
İslamdan bir kesit (4)
Resmi oluşturan değişkenler
2-B Arazilerine ilişkin olarak
Ne söyleyeceğini bilmiyor insan
Hayvanlar ve hayvan hakları
Dünyada ve ülkemizde son durum
İslamdan bir kesit (3)
Devlet'i yönetmek zor iştir zor
Sokak çocuklarının son durumu
Barak Obama ve etkileşimleri
Uzlaşı ve hoşgörü
Hem Mustafa, Hem Kemal, Hem de Atatürk
AB RAPORU VE NELER DEĞİŞMELİ
İslamdan bir kesit (2)
Kriz yönetimi
ABD,'den, AB.'ye ve Türkiye'den, Kıbrıs' a
Çatırdayan sağlık sistemi
Cumhuriyet Bayramı
Krizler ve öngörü
İslamdan bir kesit (1)
Ergenekon ve Türban
Nereye kadar
Yine bir kış
Makul olan
Yuh yuh
Küresel ve yöresel
Büyüteçle Bakmalı (2)
Büyüteçle Bakmalı (1)
Kadın hakları
Aslında herşey çok açık
Mertlik Bozuldu
Felaket Senaryoları
Afalayan Gündem
Tiyatro ve Yeşilçam
Bektaşi fıkraları
Ülkemiz Kanıyor
Uluslararası arenadaki duruşumuz
Toki ve inşaatları
İşte Yine Bir Bayram
Tespit
İnsanlar,sevilmek istemeden sevenleri severler.Sevilmek için büyük iyilikler yapan kişinin cabası boşunadır.Sevilmek için gösterilebilecek tek çaba,sevmek çabasıdır.
Suçluyu kazıyın altından insan çıkar.
her insan, yardan'ın dünya üzerindeki yansımasıdır
İnsan topraktan yayadılmıştır. Toprak gibi mütevazı olmazsa insanlıktan çıkar.Şirazi
Allah(c.c) 'ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım...'
zâriyât sûresi 56. ayet
yaratılmışların en şereflisi...(eşref-i mahlukat)
.
İnsan,
Allah'ın kendisini bir 'benzeri, dostu, tanıdığı, büyük ve mağrur yalnızlık arkadaşı ' kıldığını...
Anlamıyor'
.
Aynada gördüğün cisminde ve dillerde gezen isminde kalırsan bir zerresin! Gönlünden kendine bir yol bulursan bir Evren!
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
Her ağacın kurdu kendinden olur. İnsanda, insanın kurdudur.
insan, unutan demek. yani nisyan ile malul olan. dün verdiği sözleri bugün hatırlamayan...
unutmadık mı 'elesti birabbikum! ' ifadesine verdiğimiz 'beli' karşılığını.
unutmadıksa nedir yaşadığımız ve yaşattığımız kaos!
insan şairin ifadesinde alemin göz bebeği. hem göz, hem gözün bebeği. türkçe'de bu iki kelimenin taşıdığı tüm çağrışımları getirin yanyana. ve tekrar dinleyin şairi. alemin göz bebeği.küçük bir toplu iğne saplarsanız gözün bebeğine ne olur? karanlığa bürünür her yan. varlık setredilir koca bir karanlıkla. karanlığımız alemin gözbebeğine toplu iğne saplamamızdan olmasın sakın.
ve ekliyor şair. insan, kainatın özü. yani özeti. o halde insan koca bir kainat, kainat da büyük bir insan. o zaman insanı anlayan kainatı, kainatı anlayan insanı anlamıştır.
zaten bezm-i ezelde verdiğimiz 'beli' sözünün de 'sürgün ülkedeki' karşılığı bu kainatın ve insanın sırrını çözmek değil miydi?
insan, unutan!
insan ala-yı illiyin ve esfel-i safilin uçlarında gezen bir seyyah!
ve elbette eşref-i mahlukat!
insan, unutan!
hatırlamalı insan.
hayır hatırlamamalı.
hiç unutmamalı.
insan, bir emriyodan yaratılan koca bir destan...
Cok tehlikelidir...
Islama gore Allah'a ibadet etmesi icin yaratilmistir ve gunahsizdir. Hristiyanlara gore ise, dogustan gunahkardir. Zeki ya da akilli olduklari da iddia edilir ama, ne yana cekilse o yana gider bir goruntuleri oldugu da cok acik gozlemlenebilen bir varliktir...
Ilginc yaratiklariz vesselam...
Yuzde yetmisi sudan mutesekkil olan varliktir...
Bundan olsa gerek, genellikle bulundugu kabin seklini alir.
Yaptigi kötülüklerle hayvanlardan kat-kat asagi,
yaptigi iyiliklerle meleklerden kat-kat yukari cikabilen varlik...
İnsan haklarıyla insandır.
İnsanı insan yapan huyudur
Benim kabem insandır. İnsansız ne inanç, ne de inanaçsızlık olur.
İnsanlık için aşılması en zor engel; ırkçılık ve dogmatizm dir.Zira ikiside insanlar arasında ayrımcılığı körüklerler.
Ben insanın değerini bölemem
Doğu, batı,gavur,müslim bir bana
Mahsuni
Alak Suresi (96 ncı sure) 2 nci ayete göre insan:
' O, insanı bir embriyondan yarattı. '
Abese Suresi (80 nci sure) 19 ncu ayete göre insan:
' Onu bir damla meniden yaratmış da biçim vermiştir. '
Mürselat Suresi (77 nci sure) 20 nci ayete göre insan:
' Sizi değersin bir sudan yaratmadık mı? '
Bu konuda bezer bir çok ayet daha var, herkesin bildiği.
Evrendeki tüm yaratılmışlar içinde,
bir damla alak'tan yaratılmış varlık.
Emaneti yüklenmiş, sorumluluk almış üstün kılınmış, yetenekle donatılmış iradeli varlık.
yaratılmışların sultanı
içgüdüleriyle hareket etmeyen tek yaratık(çoğunlukla tabii)
(bknz istisnalar kaideyi bozmaz.)
dünyaya misafir olarak gelen imtahanlardan gecirilen varliklar..
dünya üzerindeki tek akıllı varlıktır
İnsan, dünyadaki en baskın canlı türüdür. insanı; biyolojik, sosyal,kimyasal, ruhsal,fiziksel ve dinsel olarak inceleyebiliriz.İnsanın bilimsel ismi Homo sapienstir, Latince 'akıllı adam' anlamına gelir.Bugün yaşayan insanlar üzerinde yapılan bazı genetik araştırmalar bu türün yaklaşık 130,000 yıl önce Afrika kıtasında ortaya çıktığını ve oradan dünyaya yayıldığını göstermiştir.(KUR-AN'da; Tâhâ 115. Andolsun biz, daha önce Âdem'e (o ağaçtan yememesini) tavsiye etmiştik (bizim tavsiyemizi) unuttu. Biz onda bir azim (ve sebat) bulmadık.
Tâhâ 116. Meleklere: 'Âdem'e secde edin.' demiştik. Secde ettiler, yalnız iblis diretti.
Tâhâ 117. Dedik ki: 'Ey Âdem, bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra (dünyâ işleri olan geçim derdi hastalık, belâ vs. ile uğraşmaktan) yorulursun. (Halbuki burada böyle dertler yoktur.) (Tâhâ 118. 'Şimdi burada susamayacaksın, çıplak kalmayacaksın.'
Tâhâ 119. 'Ve sen burada susamayacaksın, kuşluk vakti güneşi(nin ısısı) ndan etkilenmeyeceksin.
Tâhâ 120. Ama şeytan ona vesvese verip: 'Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi? dedi.
Tâhâ 121. Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvasından yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Âdem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı.
Tâhâ 122. Rabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.
Tâhâ 123. Onlara şöyle dedi: 'Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Elbet size Benden bir yol gösteren gelir; Benim yoluma uyan ne sapar ve ne de bedbaht olur.'
) Bu türün Neandertaller ile aynı zamanda yaşadığı ve bu iki türün birbirleriyle karşılaştığına dair arkeolojik kanıtlar da mevcuttur. Kimi görüşler de, bu iki türün birbirinin farklı olduğunu fark etmeden birlikte üremiş olabileceğini, dolayısıyla da günümüz insanının kökeninde Neandertaller'in de olduğunu iddia etmektedir.Neandertal insanının kemik-iskelet yapısı günümüz insanından oldukça farklıdır.Neandertal insanının çene kemiğindeki mandibular kemik kanalının tipik yapısı ayırt edici bir temel özelliktir.
İnsan, alet kullanabilmesini sağlayan, kolların serbest olduğu dik bir vücuda sahiptir. Beyni soyut düşünme, anlam verme, konuşma ve kendini gözleyebilme yeteneklerine sahiptir. Alet kullanabilmesi ve zihninin özellikleriyle insan diğer canlılardan ayrılır. İnsan doğaya uyum sağlamak zorunda olmayan tek canlıdır. Doğayı anlayabilir, denetimi altına alabilir ve kendi amaçları doğrultusunda doğanın güçlerini kullanabilir.
İnsan; maymun, şempanze, goril ve orangutan ile birlikte, Hominioidea üstfamilyasında bulunan çift ayaklı primattır. Evrim teorisine göre bu canlılar ile ortak bir atadan evrilmiştir.(kur-an'da Böylece sizi orta bir ümmet yaptık ki, insanlara şâhid olasınız.
Elçi de size şâhid olsun. Biz, Elçi'ye uyanı, ökçesi üzerinde geriye
dönenden ayıralım diye, eskiden yöneldiğin Ka'be'yi kıble yaptık. Bu,
Allâh'ın yol gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allâh
sizin imanınızı zayi edecek değildir. Şüphesiz Allâh, insanlara şefkatli,
merhametlidir./bkara süresi 143/
İnsanlar, gelişmiş sosyal yapılar kurmuşlardır. Bu yapılar duruma göre aynı amaca yönelik birlik veya rakip olabilirler. Aile en temel sosyal yapı sayılabilir. Güvenlik ve adalet için devletler kurmuşlardır. Aynı dili konuşanlar milletleri oluşturmuşlardır.
İnsanlar, dünyayı anlamak ve denetlemek için bilim ve teknolojiyi geliştirdiler. İnançlar, efsaneler, gelenekler, değerler ve toplumsal kurallar insanın hayatında önemli bir etken olan kültürü oluştururlar.
İnsan zihninin temel özelliği bilinçtir. Bilinç ile birlikte, kendini gözleyebilme, zamanı algılayabilme ve özgür irade insanda bulunan özel niteliklerdir. Psikoloji bilimsel bakış açısı ile insan zihnini incelerken, dinler değer yargıları ile insanı inceler. Yapılan davranışın iyi veya kötü olması ile ilgilenir.
İNSAN NEDİR?
Doğadaki diğer biyolojik canlılarda olduğu gibi varolduğu yaşam serüveninde bir çok evrimsel süreçten geçmiştir insan… Ayakları üzerinde durabilmiş, maddeye şekil verip tasarımlar yapabilmiş, elleri ile üretebilmiş ve tüm bunların sonucunda kendini bir bütün olarak ifade edebilecek sanatı ve kültürünü oluşturmuştur. Belki de bu şekilde yaşamı anlamayı, kendini duyumsayabilmeyi öğrenebilmiştir. Ama asıl önemlisi, kendini bir varlık olarak algılama becerisini gösterebilen bilinen tek varlık olmuştur. Sancılı bir süreçtir bu…Eski Hint kültüründe, insan bütün canlılarla kendini bir algılar. Bu düşünüşe göre doğada canlılar birbirlerine bağlı olarak bir aradadır. Klasik Yunanda ise insanın düşünce ve duyguları ile diğer canlılardan ilk kez ayrıldığı görülmektedir; İnsana özgü olan akıl ile insan kendisini diğer varlıkların önüne çıkarır ve bir noktada tanrılıkla bağlanır (Logos) . Descartes’ da insan aklı ile tanrısallık bir arada algılanır. Dünyanın varlığından tanrıya giden yol bırakılıp, Tanrılıkta kökünü bulan, bilen aklın ışığından dünyanın çıktığı şeklinde bir sonuçlanmaya varılır. İbni Sina’dan Spinoza’ya ve Hegel’e kadar gelen panteizm, insan tini ile Tanrısal tinin özdeşliğini ana öğretilerden biri haline getirmiştir. Artık insanın tinsel farklılığı irdelenmektedir. Leibniz bunu daha da ileri götürmüştür. Ona göre insan kendinde bir tür küçük tanrıdır.
Tarih boyunca kendi üzerindeki bilincinin gelişip artmasıyla insan artık kendisinin kim olduğu, bu evren içerisinde yerinin ne olduğu sorularını da sormaya başlamıştır. Scheler’e göre insanın bu sorgulamaları onu birçok sonuca götürmüş, bu sonuçların etkileri de kendisini insanlık tarihi olarak ortaya koymuş olduğundan, tarihte ortaya çıkan insanlıkla ilgili ide’leri beş farklı ana madde üzerinde toplamıştır;
Scheler, özellikle Yahudi ve Hıristiyan geleneğine bağlı olan çevrelerin, dinsel inancın insan üzerindeki ide’si ile algılanan insan düşüncesini dile getirir. Tanımlanan bu ilk ide, Tanrı tarafından yaratılan bir çift insan tasarımının (Adem- Havva) insanlık üzerinde kendisi hakkında bıraktığı etkidir. Bu düşünceye göre, insan daha doğuştan günahkardır. Çünkü aklı ve özgür iradesiyle işlediği günah sonucu Tanrı tarafından cennetten kovulmuştur. İnsanın aklı sayesinde ulaştığı Tanrı kavramı, yine bu aklın, Tanrıyla ama temelde kendisiyle çatışması olarak belki de insanlığın yarattığı ilk mitos biçiminde ortaya çıkmış olması gerçekten çok ilginçtir.
İnsanlık üzerinde en çok kabul gören ikinci ide “Homo sapiens” ide’sidir. Yunanlıların ulaştığı bu düşünce, insanın bir “akıl varlığı” olduğudur. Bu düşünce ilk olarak Anaksogoras tarafından dile getirilmiş, Platon ve Aristoteles tarafından da felsefi biçimde açıklanmaya çalışılmıştır. Aristoteles’e göre “Anima rationalis” ide’si yani aklın yolundan giderek bilgi ağacını tanıma ve cennetten kovulma düşüncesi sonraları Hıristiyan felsefesinde de insan özünün “Anima rationalis” ide’si ile tanımlanmasını doğurmuş, bilgi ile günah bir arada algılanır hale gelmiştir. Homo sapiens ide’si insanı hayvandan ayıran bir özelliktir. Akıl aracılığı ile insan varolanı olduğu gibi tanımaya, Tanrıyı, evreni ve kendini bilmeye elverişli hale gelebilmiştir. Aristoteles’ten Kant’a homo sapiens ide’sini kabul eden hemen bütün filozoflar için insan Tanrıca bir etmendir. İşte bu etmen, kaosu kozmos’a çeviren şey ile ilkece aynıdır. Bu durum ise “aklın değişmezliği” tartışmalarına neden olmuştur. Hegel tarafından yadsınmış olan aklın değişmezliği ona göre eksik bir bakış açısıdır. Hegel tarihi aklın ürünlerinin bir toplamı olarak değil, insanlık tininin bir biçimlenmesi olarak görür. Tarih ona göre, Tanrılığın insanın ideler dünyasında anlaşılması ve kendi kendisinin farkına varılmasının meydana getirdiği sürecin adıdır.
İnsan üzerindeki üçüncü ide, naturalist, pozitivist, ve daha sonra pragmatist öğretilerin kabul ettiği “homo faber” ide’sidir. Bu düşünceye göre insan temelde hayvanlardan çok da farklı olmayan bir “içgüdü varlığı”dır. Bacon, Hume, Spencer gibi pozitivistlerin insan anlayışları, onun içgüdü varlığı olduğu yönündedir. Çalışan, konuşan, alet yapan, aklını ve mantığını ancak uğraşları ile kuran bir varlıktır insan. Özde düşünen değil yapabilen, şekil veren, üretebilendir.
İnsan için ortaya atılan dördüncü ide ise, onun tarih içerisindeki soysuzlaşmasına değinir. Bu görüş, evrimleşme sürecini tamamlayamayan insanın bu eksikliğini giderebilmek üzere varolmak için üretmek zorunda olduğu aletleri kullanma gereksiniminden bahseder. Evrimsel olarak genetik yapılanmasını doğa ile uyumlu hale getiremeyen insan yok olması gereken bir canlı türüdür. Ancak bu yok oluşu o kendi tinsel yapısı ve aklı ile aşmıştır
İnsan üzerine günümüz felsefesinde ortaya konan beşinci ide Scheler’e göre kendisini öylesine mağrur ve baş döndürücü bir yüksekliğe koymuştur ki artık insan, üst insan kimliği ile karşılaştırıldığında “utanç verici” bir varlıktır. Üst insan tek sorumlu olan bir efendidir. Yaratıcıdır. Tarihin kendisinde anlam bulduğu yegane varlıktır. Özde ortaya konan bu ateizm kavramı, insanın bir kişi olması için teist Tanrı kavramının varolmaması gerekliliği esasına dayanır. Hartman’a göre insanın dışında bir varlığın geleceği belirlemesi özgür ve kendinden sorumlu bir varlık olarak insanı ortadan kaldırır.
İnsanın insan hakkında düşünce tarihinde söylediği yığınla söz ve ürettiği çok sayıda düşünceden sonra vardığı nokta aslında bir yere varamamış olmasının yarattığı içsel çelişkidir. Tarih boyunca insanın aklı ve tinsel yapısıyla ulaştığı Tanrı kavramı, yine aynı akıl tarafından yok edilebilmektedir. Ama asıl paradoksu oluşturan, Tanrıyı reddedebilen insanın, evrende kendisini farklı bir yere koyarken ve insanı tanımlarken, Tanrıyı algılamasını sağlayan tinsel özelliğini her şeye rağmen ortaya koyma çabasıdır. Dolayısıyla aslında insanoğlu bilir ki, Tanrıyı anlamak insana özgüdür ve insanca bir eylemdir. Özetle, bu bir çıkmaz sokaktır. Bu durum ise yaşadığımız çağda, kendi ürettiği en büyük soruya yanıt bulduğunu kabul eden insanı başka açmazlara götürür. İşte böylesi bir durumda da sorulması gereken temel soru, düşünen insanın felsefi “uyanış” ını reddeden çözümlerin oluşturduğu problemlerin neler olabileceğidir?
Bir yanda, Tanrıyı sorgulayarak ondan bir şekilde uzaklaşmayı becermiş insan gerçeği vardır. Tanrıyı anlamayı düşünsel boyutta artık gerekli bulmayan insan, varoluşunu anlamak, kendini bilmek adına girdiği bu savaştan vazgeçerek ve tinsel yapısından tekrar koparak bir anlamda insanlığından uzaklaşmakta mıdır? Evet…yanıtlanması zor bir sorudur bu. Ancak insan olma bilinci ve kişi olma sorumluluğu insanı tam anlamıyla tüketmiştir. Belki de bu yüzden vazgeçmiştir günümüz insanı. Yenilmiştir. 19. yüzyıl sonrası ortaya çıkan bilimselci anlayışın faydacı bir bakış açısıyla bütünleşerek değerlendirme ölçütü haline gelmesi başka hangi nedenlerden dolayıdır? Tanrıya insanlaşması için gereksinimi olan insanın onu reddedemeyip göz ardı etme çabasıdır bu. Artık gerçek, sadece denenebilir ve tekrar edilebilir doğruların kendisidir.
Öte yanda ise, sanki başka bir dünyada aynı süreç, tanrıyı değil kurallarını yaşamak adına koşulsuz ve sorgusuz bir inancı önermektedir. Çünkü yine yanıtın bulunduğu kabul edilmiştir. Ancak sorunun yanıtını kim vermiştir? soruyu soran akıl mı? Yoksa aklın bulduğu Tanrı mı? Neden artık insanın tinselliği bir yerden sonra gereksiz yada yetersiz bulunabilmektedir? Sanırım yanıtımız ne olursa olsun, bu düşüncenin, sonuçları açısından yine benzer bir şekilde, insanı, sorgulamama noktasına getirebilmesi oldukça düşündürücüdür.
Günümüz dünyasında felsefi eğitim konusunda niçin eksik kalınmıştır? Neden ısrarla felsefi düşünceden bilinçli bir şekilde uzaklaşılmakta, bahis konusu edilmemektedir? Öyle görünüyor ki bu durum günümüz dünyasını belirleyen değerlerle, anlayışlarla ve görme açılarıyla ilgilidir. Artık “insan olma bilincinin” rafa kaldırıldığı 21. yüzyılın başlarında “humanitas” idealinin üst bir noktası olarak insan hakları düşüncesine ulaşabilmiş olan insanın, bu hakların ihlalinin önüne neden geçemediği de kanımca son derece açıktır. Felsefi bilginin temeli olarak bağımsız ve yaratıcı düşünmenin zayıfladığı, kendini dar çevresinden soyutlayarak bir bütün olarak algılayabildiği “theoria” yönünü yitirdiği, bilginin, bütünlüğü olmayan ve birbirinden kopuk uzmanlıklarla sınırlandırıldığı dünyamızda insanın kendini anlama çabası, faydacı anlayışından dolayı son derece gereksiz bulunmaktadır. İşte bu yüzden toplum bilimcilerin ısrarla sorgulamaya ve anlamlandırmaya çalıştığı insanın etik anlayışı yok olma sürecine girmiştir. İşte bu yüzden günümüz Türkiye’sinde temel eğitimin üzerinde böylesine hesaplar yapılmakta, “kişi” olabilecek kuşakların, yönetenlerin faydacı anlayıştan kaynaklanan çıkarları uğruna, sorgulayamayan “sürü insan”lar haline gelebilmesi için elden gelen her çaba sarf edilmektedir. Ve işte bu yüzden, tüm teknolojik avantajlarına rağmen günümüz insanı için “İNSAN OLMA SORUNU” ve “İNSAN NEDİR? ” sorusu daha önemli hale gelmiş, onun insanlaşması için temel gerekliliğin yanıtın kendisinde değil sorulan sorunun oluşturduğu eylemde, yani “ARAMAK” ta olduğu inanıyorum ki daha da belirginleşmiştir.
dogar yasar ölür...