a) Yüce Allah'in Zahir ismi ile münasebeti olan hallerin beyani..
b) Tevhid babinda has kismin zuhuru beyani..
c) Arsin üstündeki derecelere yükselmenin beyani..
d) Cennet derecelerinin asikâr olmasi..
e) Özellikle bazi velilere ait mertebelerin meydana çikmasi..
f) Molla Kasim Ali'nin hali ve diger müridler..
NOT: IMAM-I RABBANI Hz. bu mektubu, seyhi Muhammed Bakibillah'a yazmistir, Imam-i RABBANI Hz. nin seyhi olan bu zatin künyesi söyledir: Kâmil seyh, velayet derecelerine vâsil, nihayeti bidayetine dere eden bu tarikatta yol gösteren Yüce Hakkin hosnut oldugu bu Islâm Dini ugruna güç sarfeden seyhimiz Imamimiz Muhammed Baki Billah Naksibendî Ahrarî..
Yüce Allah, onun pek mukaddes sirrinin kudsiyetini artirsin. Temennilerinin de üstündeki nimetlere erdirsin..
***
Bu bir arzuhaldir.. Yani; Mektup.. Kullarin en küçügü Ahmed'den, hal anlatilan makamin yüce katina.. Mübarek emir icabi, kendisinden alinan cesaretle çesitli halleri anlatilmaktadir.
Söyleki: Bu tarikat edeplerine dair islere devamim sirasinda, Yüce Allah'in ZÂHIR ismine bir zuhur yeri olma serefine erdim; hem de tam manasi ile, her seyden ayri bir manada.. O kadar ki: Bütün esyada, tek tek bu tecelliyi gördüm, özellikle kadinlarin kisvesinde.. Hatta ayri ayri her yanlarinda.. Bu kadinlar zümresine o kadar ram oldum ki: Anlatamam. Bu ram olma isinde çaresiz bir duruma düstüm.
Bu, öyle bir zuhurdur ki, yalniz bu mahalde olmustur; bir baska mahalde zuhura geldigi olmamistir. Ne letaif hususiyetleri (insan duygularinin özellikleri) arasinda, ne acaip muhassenati (sasirtici islerin güzellikleri) meyaninda gördüm. Zuhur yerlerinin hiç birinde, asla böyle zuhur olmamistir.
Hâsili: Su gibi eridim; bu kadinlarin elinde eriyip aktim. Anlattigim manada bir tecelli her yemekte ve içmekte, her giyim isinde baska baska oluyordu. Lezzetli mükellef bir yemek sofrasinda (veya yenen seyin kendisinde) buldugum lezzeti, baskasinda bulamadim. Bu degisiklikler, tatli su ile tuzlu beyninde oluyordu: belki de her seyde.. Her seyin tadi, baskalarindan ayri olarak, kendi degisik derecelerine göre kemal hususiyetleri arasindaydi. O kadar ki: Bu tecellilerin özelliklerini yazi ile anlatmak mümkün degildir.
Ancak, huzurunuzda bulunmus olsaydim, bunlari belki dille anlatabilirdim. Halbuki ben, bu tecelliler esnasinda (Resulüllah S.A. efendimizin son nefesinde diledigi) refik-i âlâya müstaktim; ondan baska ele iltifat etmedim. O hale magluptum; baska yana iltifat gücünü kendimde bulamiyordum.
Bu arada su durum bana malum oldu; Bu tecelli, tenzihe (sirf varliga) bagli nisbete münafi degildir. Çünkü, batin bu nisbetle alâkalidir. Onun, zahire aslâ iltifati yoktur. Bu tecelli ile teserrüf eden zahirdir. Ki o: bu nisbetten yana bostur; muattaldir. Hak adina yemin olsun; batini söyle buldum: Göz, baska yana kayma iptilâsina ugramamistir. O, bütün bilinenlerden ve zuhurlardan uzak durmustur. Ancak zahir, kesrete ve ikilige dönük oldugu için; bu tecelli saadetine ermistir.
Belli bir zamandan sonra, bu tecelli, gizli sakli yolu tuttu. Hayret ve cehalet nisbeti, oldugu gibi kaldi. O tecelliler, böylece; sanki, daha önce hiç gelmemis gibi oldular.
***
Üstte anlatilan halin akabinde, has manada bir fena hali ariz oldu. Bu dahi, ilmî manada bir taayyün idi. Ama, taayyün avdetinden sonra zuhur edip anlatilan fena halinde tükenen ilmî taayyün.. O zaman dahi, benlik (ENE) zannindan yana hiç bir eser kalmadi..
Isbu anlatilan zamanda, Islâmî yollar belli olmaya, görünmeye basladi; zuhurda gizli sirkin yokluk alâmetleri belirdi. Bu alâmetler, amellerde kusuru ve ertelemeyi görmektir. Keza, niyetlere, bozuk hatiralara ve tehlikelere parmak basmaktir.
Yine bu cümleden olmak üzere, kulluk ve izmihlal (benlik davasinin silinmesi) emareleri zuhura geldi..
Allah-ü Taâlâ, teveccühünüzün bereketi ile bizleri kulluk makaminin hakikatine ulastirdi. Yine bu teveccühünüzün bereketi ile arstan öteye yükselmeler çokça olmaktadir.
***
Sonra..
Birinci mertebede bir yükselme oldu. Arstan öte makamlara ulastim. Hali ile bu yükselme, mesafelerin dürülmesi sonucu meydana geldi. Huld cenneti ve altindakiler müsahede edilir oldu. Tam bu anda hatira geldi:
? Bazi Hak erenlerin makamini göreyim..
Dedim.. O yana teveccüh edince, onlarin makamlarina göz ilisti. Görmek arzu ettigim sahislari o yerde gördüm. Hem de: Mekân, mekânet, (yer, yerlesme) zevk ve sevk cihetinden degisik derecelerine göre.
** *
Sonra..
Ikinci derecede bir yükselme oldu. Böylece: Büyük mesayihin keremli ehl-i beytin, insanlarin mürsidi Hulefa-i Rasidin'in makamlarindan baska Resulüllah S.A. efendimizin has makami; sair nebilerin, sanli resullerin degisik makamlari, mele-i âlâ arsin fevkinde görüldü..
Bu arada, bir baska yükselme oldu. Ama arsin üstünde bir yükselme idi. Yer merkezinden arsa varan mesafe mikdari veya az kisa. Hazret-i Hace Bahaeddin Naksibend'in makaminda nihayet buldu. Allah sirrini takdis eylesin.
Bu son gördügüm makamin ötesinde veya az ilerisinde sayili bazi mesayih vardi. Meselâ: Seyh Maruf-u Kerhî, Seyh Ebu Said Harraz.. Kalan mesayihten bazilarinin makami onun altinda; bazilarinin makami da onunla birdi.
Üst makamda olanlar ise sunlardi: Ehl-i Beyt imamlari..
Daha yukarida Hulefa-i Rasidin'in makamlari vardi. Allah onlardan razi olsun..
Sair peygamberlerin makamlari, Resulüllah S.A. efendimize has makamin bir yaninda; ulvî meleklere ait makam ise., diger yaninda idi..
Resulüllah S.A. efendimize has makamin, bütün makamlara nisbetle bir üstünlügü ve asaleti vardi. Allah-ü Taâlâ ona salât ve selâm eylesin.
islerin hakikatlerini en iyi bilen Yüce Allah tüm noksan sifatlardan münezzehtir.
***
Allah'in inayeti ile, her istedigimde manevî yükselme olmaktadir. Bazi vakitlerdeyse.. istemeden d.e oluyor.. Bu yükselme hallerinde, anlatilan islerden baska seyler de müsahede edilir. Bazi yükselmelerdeyse.. degisik izlenimler meydana gelir; onlardan pek çogu da unutuluyor..
Her ne zaman bazi halleri yazmayi murad etsem; anlatilacagi anda hatira gelmiyor; böyle bir sey müyesser olmuyor.. Onlar arasinda öyle seyler var ki, görünüste küçük gibi; ama onun için istigfar edilmesi gerekli.. Yazmak söyle dursun.. Onlardan bazilari, bu imlâ esnasinda hatirdaydi; ama yazacagim zaman, aklimda kalmadi.. Esasen, bu yazilanlardan fazlasini yazmak da edep disidir.
Zikr-i Hakikatimizdir... ______________________ Baki Gerçekler Demine Hu Dost Allah Eyvallah... Gerçeğe Hu Mü'mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-i zaman...
Önce,çağdaşları ve sonraki alimlerin ona taktıkları ismini yazalım: İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani Şeyh Ahmed Faruki Serhendi(Allahü Teala rahmet Eylesin) . İslamıyette bazı alimler diğerlerinden belirgin şekilde ayrılmıştır. Çok daha yüksek yaratılışlı ve üstün mertebelidir. İşte İmam-ı Rabbani Hazretleri bunların başında gelir. Kendisine yalnızca peygamberlik verilmemiştir. Çok kıymetli kitabı 'Mektubat' ı okuyanlar anlar.O tadı alırlar. Şu zamanda küfürden kurtulmanın iki çaresi vardır: 1.Kurtulmuş olanlarla(hakikaten iyi olanlarla) beraber bulunmak. 2.Mektubatı okumak. Rabbim bize bu yüce imamı tanıtan 'O yüce Alimlerden ' razı olsun,amin.Bizi de iki cihanda onlarla bulundursun.Amin...
'Kuranı Kerim ve Hadisi Şerif kitaplarından sonra en kıymetli kitap Mektubat kitabıdır' diye buyurulan kitabın müellifi, Allahü Teala şefaatine nail eylesin. AMİN
Kimden: faruk el furkan (Bay, 33) Kime: Grup: Faruk el Furkan Tarih: 25.9.2006 21:27 (GMT +2:00)
Konu: Hz.Mehdi hükümet sürdüğü zaman...?
İKİYÜZELLİBEŞİNCİ MEKTÛB Bu mektûb, molla Muhammed Tâhir-i Lâhorîye yazılmışdır. Sünnet-i seniyyeyi her yere yaymağı ve bidatleri yok etmek lâzım olduğunu bildirmekdedir:
Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçdiği sevdiği iyi insanlara selâm olsun! Hâfız Behâeddîn ile göndermiş olduğunuz kıymetli mektûb geldi. Bizleri çok sevindirdi. Ne büyük nimetdir ki, yanınızda olanlar ve sevdikleriniz, bütün gücleri ile, Resûlullahın sünnetlerinden bir sünneti diriltmeğe çalışmakdadırlar ve bütün varlıkları ile, kötü ve beğenilmeyen bidatlerden bir bidati yok etmeğe uğraşmakdadırlar. Sünnet ile bidat, birbirlerinin zıddıdır, tersidir. Birinin bulunduğu yerde, ikincisi bulunamaz, gider. Birini diriltmek, ötekini yok etmekdir. Sünneti diriltmek, bidati yok eder. Bidati diriltmek de, sünneti yok eder. İster hasene, yanî güzel desinler, ister seyyie, çirkin desinler, her bidat, sünneti yok eder. Belki, bir bakımdan güzel denilmiş olabilir. Hiçbir bidatin kendisi güzel olamaz. Çünki Allahü teâlâ, sünnetlerin hepsini beğenir. Sünnetlerin zıddı ise, şeytânın beğendiği şeylerdir. Bugün, bidatler, her yere yayılmış olduğundan, bu sözümüz çok kimseye ağır gelir. Fekat, âhıretde, hangimizin doğru olduğunu anlıyacaklardır.
İşitdiğimize göre, hazret-i Mehdî, hükûmet sürdüğü zemân, dîni yayarken ve sünneti diriltirken, bidat işlemeğe alışmış olan Medînedeki âlim, bidati güzel sandığı ve ibâdet olarak yapdığı için, hazret-i Mehdînin emrlerine şaşarak, (Bu adam, bizim dînimizi yok etdi ve milletimizi öldürdü) diyecekdir. Hazret-i Mehdî (rahmetullahi aleyh) bu âlimi öldürecekdir. Onun güzel sandığı bidatin, kötü olduğunu bildirecekdir. Bu, Allahü teâlânın nimetidir. Dilediğine verir. Onun ihsânı çokdur. Size ve yanınızda olanlara selâm ederim. Çok unutkan oldum. Mektûbunuzu kime verdiğimi hâtırlıyamıyorum. Süâllerinize cevâb veremediğim için afvınızı dilerim. Meyân şeyh Ahmed-i Garmelî, sevdiklerimizdendir. Size yakındır. Kendisine teveccüh buyurunuz!
Öyle makamlar da vardır ki, cezbe ve sülük oraya yanaşamaz. Bu son makamlar çok yüksek pek kıymetlidir. Bu makam Eshab-ı kiramdan sonra, Hz.Mehdi de görünecektir. Tesavvuf büyüklerinden pek az kimse, bu makâmdan haber vermişdir. Bu makâmın ilmlerinden, ma'rifetlerinden söyliyen ise, yok gibidir. Bu makâm, Allahü teâlânın, öyle büyük bir nimetidir ki, dilediği, seçdiği bahtiyârlara nasîb olur. Eshâb-ı kirâm (aleyhimürrıdvân) bu pek yüksek mertebeye, dahâ ilk sohbetde ayak basardı ve zemânla bu mertebelerde yükselirlerdi. (1.cilt 32.Mektup) ...Peygamberimizin (s.a.v.) haber verdiği Hz.Mehdi, vilayetin en yüksek derecesinde olacağına göre, o da bu yoldan yetişmiş ve bu yolu tamamlamış ve düzeltmiş olacaktır. (1.cilt 251.Mektup)
Geleceği haber verilmiş olan Hz.Mehdi'nin rabbi de ilm sıfatıdır. Bu da Hz.Ali gibi Isa aleyhisselama bağlıdır. Sanki, Isa aleyhisselamın iki ayağından biri, Hz.Ali'nin başı üzerine, ikinci ayağı Hz.Mehdi'nin başı üzerinedir. (1.cilt 251.Mektup)
İşittiğimize göre, Hz.Mehdi, hükümet sürdüğü zaman, dini yayarken ve sünneti diriltirken, bidat işlemeğe alışmış olan Medinedeki alim, bidatı güzel saydığı ve ibadet olarak yaptığı için, Hz.Mehdi'nin emirlerine şaşarak (Bu adam, bizim dinimizi yok etti ve milletimiz öldürdü) diyecektir. Hz.Mehdi, bu alimi öldürecektir. Onun güzel sandığı bidatın, kötü olduğunu bildirecektir. Buı, Allahi Tealanın nimetidir. (1.cilt 255.Mektup)
İmam-ı Rabbani olarak bilinir... Asıl ismi Ahmet El-Faruki olan büyük alim, devrinin, yaratıcısını unutmuş devlet adamlarına fikri cihat yaptı. Tüm yetki sahibi kişilere mektup yazdı ve gerçeğin yolu Kur’an ve Sünnet olduğunu, hurafelerle mücadelenin şart olduğunu anlattı. Yazmış olduğu mektuplar bir kitapta toplanıp meşhur “Mektubat” isimli eseri oluşturdu. Bu eserin sahibi alimimiz.
Daha genis detay icin: http://www.geocities.com/SoHo/Easel/3809/imam_i_rabbani_ks.htm. http://www.sufism.20m.com/Rabbani.htm http://yagmur15.tripod.com/sadat/Rabbani.htm. vb.
İmam-ı Rabbani’nin hayatı
Ekrem Sağıroğlu’nun yeni kitabı İmam'ı Rabbani’nin hayatı Yasin Yayınları tarafından neşredildi. Kitap ikinci bin yılın mücceddidi İmamı Rabbani Ahmed Faruki Serhendi’nin hayatını ve mücadelelerini anlatıyor. Sağıroğlu eserde kuru bir hayat hikâyesi anlatımının ötesinde bir tarz denemiş. Hayatından satırların yanı sıra İmam'ı Rabbani’nin düşünce dünyasına dönük bir çalışma ortaya konmuş. Yazar, eserin birinci bölümünde İmam’ın yetiştiği ortamı, bölgeyi anlatıyor. Özellikle Hindistan bölgesindeki bozuk fırkaları; Sihizm, Hindu milliyetçiliği, mehdilik iddiaları gibi cereyanları ve ahlaki çöküntüleri anlatıyor.
İMÂM-I RABBÂNÎ HAKKINDA
“KUDDİSE SİRRUH”
O gözlerimin nûru, o güzeller güzeli
O kalblerin surûru, ruhların tek emeli
O arzûların sonu, o emeller Kâbesi
O marifet deryâsı, o esrâr haz^nesi
Kimsenin çıkmadığı makâmlar sâhibi o
Daim-i tecelli-i zâtın tek hâtibi o
Aşk ile, muhabbetle yanan kalbler tabîbi
En büyük arzû ile Peygamberin tâlibi “Aleyhisselâm”
O nübüvvet yolunun eşsiz tek kumandanı
O vâris-i enbiyâ, o İmâm-ı Rabbânî
Odur dinin muhyisi, odur Kayyûm-i âlem
Onu tavsîf edemez ne dil, ne âciz kalem
O deryâlar mebdei, o nehirler menbaı
Meşhûr olmayan Hindi odur yapan Tûr dağı
O âşıkların tâcı, o velîler Sultânı
O mutasavvufların, tasavvufun lisânı
O odur, hocasından Allah ona çok verdi
Her hoca bunu yapmaz, dinleyiniz ne dedi?
(Size talebem demek, yüzsüzlük olur Ahmed
Arzûm tarafınızdan teveccühtür ve himmet
Zan etme ihtiyâcım yok diye gelmiyorum
Edebe riayetle işaret bekliyorum.)
Her hareketi ile bu yolun rehberidir
Nübüvvet denizine akan büyük nehirdir
Bak İmâm-ı Rabbânî işte okudunuz yâ
Onun gibi bir velî görmemiştir bu dünyâ
Esef onu bilmeyen, ah! Duymayanlara ah!
Beşeriyete inmiş mücessem rahmetullah!
Vâris-i Resûlullah ve müceddid-i sâni,
Dini bütün olanlar ordusu kumandanı.
O mürşidler mürşidi Kayyûm-i Rabbânî o,
Her kâr ona münasib, Gavs-i Samedân-ı o.
Tasavvuf kürsüsünün eşsiz hâtibi odur.
Güyâ Resûlullah’ın ilhâm kâtibi odur.
Mübârek mezarının gölgesi kâfi gelir,
Kurtulmağa efendim ondan imân yükselir.
Kabrinin toprağından bulunsa bir mezârda,
İşbu mukaddes toprak onu yaktırmaz nârda.
Kâbe, Mescid-i Nebî ve Mescid-i Aksâdan,
Sonra Mescid-i Serhend gelir ki, anla bundan.
O ve mütevessili, mağfiret olunmuştur,
Tâ kıyâmete kadar; ona ilhâm olmuştur.
Hamuru Bâkiye-i Tiyn-i Resûlullah’dan,
Bu şeref yeter ona, belki her şeyi bundan.
İşte çok sev kardeşim, sevebildiğin kadar,
Yakın gel bu menbâa, gelebildiğin kadar.
Onlar nhimmet ederler sende de gayret olsun,
Yeter, kalbin o yüksek evliyâya tutulsun!
A.F.Meyan
Kimden: İmam-ı Rabbani... (Bay, 34)
Kime: Grup: ALEVİ Uyan...MEHDİ Geldi...
Tarih: 8.8.2007 15:02 (GMT +2:00)
Konu: BİRİNCİ MEVZUU: (MAKAM-I İMAM-I RABBANİ)
a) Yüce Allah'in Zahir ismi ile münasebeti olan hallerin beyani..
b) Tevhid babinda has kismin zuhuru beyani..
c) Arsin üstündeki derecelere yükselmenin beyani..
d) Cennet derecelerinin asikâr olmasi..
e) Özellikle bazi velilere ait mertebelerin meydana çikmasi..
f) Molla Kasim Ali'nin hali ve diger müridler..
NOT: IMAM-I RABBANI Hz. bu mektubu, seyhi Muhammed Bakibillah'a yazmistir, Imam-i RABBANI Hz. nin seyhi olan bu zatin künyesi söyledir: Kâmil seyh, velayet derecelerine vâsil, nihayeti bidayetine dere eden bu tarikatta yol gösteren Yüce Hakkin hosnut oldugu bu Islâm Dini ugruna güç sarfeden seyhimiz Imamimiz Muhammed Baki Billah Naksibendî Ahrarî..
Yüce Allah, onun pek mukaddes sirrinin kudsiyetini artirsin. Temennilerinin de üstündeki nimetlere erdirsin..
***
Bu bir arzuhaldir.. Yani; Mektup.. Kullarin en küçügü Ahmed'den, hal anlatilan makamin yüce katina.. Mübarek emir icabi, kendisinden alinan cesaretle çesitli halleri anlatilmaktadir.
Söyleki: Bu tarikat edeplerine dair islere devamim sirasinda, Yüce Allah'in ZÂHIR ismine bir zuhur yeri olma serefine erdim; hem de tam manasi ile, her seyden ayri bir manada.. O kadar ki: Bütün esyada, tek tek bu tecelliyi gördüm, özellikle kadinlarin kisvesinde.. Hatta ayri ayri her yanlarinda.. Bu kadinlar zümresine o kadar ram oldum ki: Anlatamam. Bu ram olma isinde çaresiz bir duruma düstüm.
Bu, öyle bir zuhurdur ki, yalniz bu mahalde olmustur; bir baska mahalde zuhura geldigi olmamistir. Ne letaif hususiyetleri (insan duygularinin özellikleri) arasinda, ne acaip muhassenati (sasirtici islerin güzellikleri) meyaninda gördüm. Zuhur yerlerinin hiç birinde, asla böyle zuhur olmamistir.
Hâsili: Su gibi eridim; bu kadinlarin elinde eriyip aktim. Anlattigim manada bir tecelli her yemekte ve içmekte, her giyim isinde baska baska oluyordu. Lezzetli mükellef bir yemek sofrasinda (veya yenen seyin kendisinde) buldugum lezzeti, baskasinda bulamadim. Bu degisiklikler, tatli su ile tuzlu beyninde oluyordu: belki de her seyde.. Her seyin tadi, baskalarindan ayri olarak, kendi degisik derecelerine göre kemal hususiyetleri arasindaydi. O kadar ki: Bu tecellilerin özelliklerini yazi ile anlatmak mümkün degildir.
Ancak, huzurunuzda bulunmus olsaydim, bunlari belki dille anlatabilirdim. Halbuki ben, bu tecelliler esnasinda (Resulüllah S.A. efendimizin son nefesinde diledigi) refik-i âlâya müstaktim; ondan baska ele iltifat etmedim. O hale magluptum; baska yana iltifat gücünü kendimde bulamiyordum.
Bu arada su durum bana malum oldu; Bu tecelli, tenzihe (sirf varliga) bagli nisbete münafi degildir. Çünkü, batin bu nisbetle alâkalidir. Onun, zahire aslâ iltifati yoktur. Bu tecelli ile teserrüf eden zahirdir. Ki o: bu nisbetten yana bostur; muattaldir. Hak adina yemin olsun; batini söyle buldum: Göz, baska yana kayma iptilâsina ugramamistir. O, bütün bilinenlerden ve zuhurlardan uzak durmustur. Ancak zahir, kesrete ve ikilige dönük oldugu için; bu tecelli saadetine ermistir.
Belli bir zamandan sonra, bu tecelli, gizli sakli yolu tuttu. Hayret ve cehalet nisbeti, oldugu gibi kaldi. O tecelliler, böylece; sanki, daha önce hiç gelmemis gibi oldular.
***
Üstte anlatilan halin akabinde, has manada bir fena hali ariz oldu. Bu dahi, ilmî manada bir taayyün idi. Ama, taayyün avdetinden sonra zuhur edip anlatilan fena halinde tükenen ilmî taayyün.. O zaman dahi, benlik (ENE) zannindan yana hiç bir eser kalmadi..
Isbu anlatilan zamanda, Islâmî yollar belli olmaya, görünmeye basladi; zuhurda gizli sirkin yokluk alâmetleri belirdi. Bu alâmetler, amellerde kusuru ve ertelemeyi görmektir. Keza, niyetlere, bozuk hatiralara ve tehlikelere parmak basmaktir.
Yine bu cümleden olmak üzere, kulluk ve izmihlal (benlik davasinin silinmesi) emareleri zuhura geldi..
Allah-ü Taâlâ, teveccühünüzün bereketi ile bizleri kulluk makaminin hakikatine ulastirdi. Yine bu teveccühünüzün bereketi ile arstan öteye yükselmeler çokça olmaktadir.
***
Sonra..
Birinci mertebede bir yükselme oldu. Arstan öte makamlara ulastim. Hali ile bu yükselme, mesafelerin dürülmesi sonucu meydana geldi. Huld cenneti ve altindakiler müsahede edilir oldu. Tam bu anda hatira geldi:
? Bazi Hak erenlerin makamini göreyim..
Dedim.. O yana teveccüh edince, onlarin makamlarina göz ilisti. Görmek arzu ettigim sahislari o yerde gördüm. Hem de: Mekân, mekânet, (yer, yerlesme) zevk ve sevk cihetinden degisik derecelerine göre.
** *
Sonra..
Ikinci derecede bir yükselme oldu. Böylece: Büyük mesayihin keremli ehl-i beytin, insanlarin mürsidi Hulefa-i Rasidin'in makamlarindan baska Resulüllah S.A. efendimizin has makami; sair nebilerin, sanli resullerin degisik makamlari, mele-i âlâ arsin fevkinde görüldü..
Bu arada, bir baska yükselme oldu. Ama arsin üstünde bir yükselme idi. Yer merkezinden arsa varan mesafe mikdari veya az kisa. Hazret-i Hace Bahaeddin Naksibend'in makaminda nihayet buldu. Allah sirrini takdis eylesin.
Bu son gördügüm makamin ötesinde veya az ilerisinde sayili bazi mesayih vardi. Meselâ: Seyh Maruf-u Kerhî, Seyh Ebu Said Harraz.. Kalan mesayihten bazilarinin makami onun altinda; bazilarinin makami da onunla birdi.
Makamlari altta olanlardan, sunlar vardi: Seyh Alâüddevle Simnanî ve Seyh Necmedin-i Kübra..
Üst makamda olanlar ise sunlardi: Ehl-i Beyt imamlari..
Daha yukarida Hulefa-i Rasidin'in makamlari vardi. Allah onlardan razi olsun..
Sair peygamberlerin makamlari, Resulüllah S.A. efendimize has makamin bir yaninda; ulvî meleklere ait makam ise., diger yaninda idi..
Resulüllah S.A. efendimize has makamin, bütün makamlara nisbetle bir üstünlügü ve asaleti vardi. Allah-ü Taâlâ ona salât ve selâm eylesin.
islerin hakikatlerini en iyi bilen Yüce Allah tüm noksan sifatlardan münezzehtir.
***
Allah'in inayeti ile, her istedigimde manevî yükselme olmaktadir. Bazi vakitlerdeyse.. istemeden d.e oluyor.. Bu yükselme hallerinde, anlatilan islerden baska seyler de müsahede edilir. Bazi yükselmelerdeyse.. degisik izlenimler meydana gelir; onlardan pek çogu da unutuluyor..
Her ne zaman bazi halleri yazmayi murad etsem; anlatilacagi anda hatira gelmiyor; böyle bir sey müyesser olmuyor.. Onlar arasinda öyle seyler var ki, görünüste küçük gibi; ama onun için istigfar edilmesi gerekli.. Yazmak söyle dursun.. Onlardan bazilari, bu imlâ esnasinda hatirdaydi; ama yazacagim zaman, aklimda kalmadi.. Esasen, bu yazilanlardan fazlasini yazmak da edep disidir.
Zikr-i Hakikatimizdir...
______________________
Baki Gerçekler Demine Hu Dost Allah Eyvallah...
Gerçeğe Hu Mü'mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-i zaman...
O MÜCEDDİDİ ELFİSANI VELILERIN SERDARI SULTANIMIZ İMAMI RABBANİ KS HZLERI ALLAH C.C SEFAATLERINE NAIL EYLESIN İNŞALLAH
Önce,çağdaşları ve sonraki alimlerin ona taktıkları ismini yazalım:
İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani Şeyh Ahmed Faruki Serhendi(Allahü Teala rahmet Eylesin) .
İslamıyette bazı alimler diğerlerinden belirgin şekilde ayrılmıştır.
Çok daha yüksek yaratılışlı ve üstün mertebelidir.
İşte İmam-ı Rabbani Hazretleri bunların başında gelir.
Kendisine yalnızca peygamberlik verilmemiştir.
Çok kıymetli kitabı 'Mektubat' ı okuyanlar anlar.O tadı alırlar.
Şu zamanda küfürden kurtulmanın iki çaresi vardır:
1.Kurtulmuş olanlarla(hakikaten iyi olanlarla) beraber bulunmak.
2.Mektubatı okumak.
Rabbim bize bu yüce imamı tanıtan 'O yüce Alimlerden ' razı olsun,amin.Bizi de iki cihanda onlarla bulundursun.Amin...
'Allah yarattigi varliklarin vücudlarini, yokluktan baska hic bir sey yapmamistir' diyen Zat!
'Kuranı Kerim ve Hadisi Şerif kitaplarından sonra en kıymetli kitap Mektubat kitabıdır' diye buyurulan kitabın müellifi, Allahü Teala şefaatine nail eylesin. AMİN
Kimden: faruk el furkan (Bay, 33)
Kime: Grup: Faruk el Furkan
Tarih: 25.9.2006 21:27 (GMT +2:00)
Konu: Hz.Mehdi hükümet sürdüğü zaman...?
İKİYÜZELLİBEŞİNCİ MEKTÛB
Bu mektûb, molla Muhammed Tâhir-i Lâhorîye yazılmışdır.
Sünnet-i seniyyeyi her yere yaymağı ve bidatleri yok etmek lâzım olduğunu bildirmekdedir:
Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçdiği sevdiği iyi insanlara selâm olsun! Hâfız Behâeddîn ile göndermiş olduğunuz kıymetli mektûb geldi. Bizleri çok sevindirdi. Ne büyük nimetdir ki, yanınızda olanlar ve sevdikleriniz, bütün gücleri ile, Resûlullahın sünnetlerinden bir sünneti diriltmeğe çalışmakdadırlar ve bütün varlıkları ile, kötü ve beğenilmeyen bidatlerden bir bidati yok etmeğe uğraşmakdadırlar. Sünnet ile bidat, birbirlerinin zıddıdır, tersidir. Birinin bulunduğu yerde, ikincisi bulunamaz, gider. Birini diriltmek, ötekini yok etmekdir. Sünneti diriltmek, bidati yok eder. Bidati diriltmek de, sünneti yok eder. İster hasene, yanî güzel desinler, ister seyyie, çirkin desinler, her bidat, sünneti yok eder. Belki, bir bakımdan güzel denilmiş olabilir. Hiçbir bidatin kendisi güzel olamaz. Çünki Allahü teâlâ, sünnetlerin hepsini beğenir. Sünnetlerin zıddı ise, şeytânın beğendiği şeylerdir. Bugün, bidatler, her yere yayılmış olduğundan, bu sözümüz çok kimseye ağır gelir. Fekat, âhıretde, hangimizin doğru olduğunu anlıyacaklardır.
İşitdiğimize göre, hazret-i Mehdî, hükûmet sürdüğü zemân, dîni yayarken ve sünneti diriltirken, bidat işlemeğe alışmış olan Medînedeki âlim, bidati güzel sandığı ve ibâdet olarak yapdığı için, hazret-i Mehdînin emrlerine şaşarak, (Bu adam, bizim dînimizi yok etdi ve milletimizi öldürdü) diyecekdir. Hazret-i Mehdî (rahmetullahi aleyh) bu âlimi öldürecekdir. Onun güzel sandığı bidatin, kötü olduğunu bildirecekdir. Bu, Allahü teâlânın nimetidir. Dilediğine verir. Onun ihsânı çokdur. Size ve yanınızda olanlara selâm ederim. Çok unutkan oldum. Mektûbunuzu kime verdiğimi hâtırlıyamıyorum. Süâllerinize cevâb veremediğim için afvınızı dilerim. Meyân şeyh Ahmed-i Garmelî, sevdiklerimizdendir. Size yakındır. Kendisine teveccüh buyurunuz!
İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî...
mektubat isimli kitabı,İslam alimlerince,Kur'an-ı Kerim ve Kütüb-ü Sitte'den sonra bu dinin en kıymetli kitabı sayılıyor.
Imam-ı Rabbani; (13)
Öyle makamlar da vardır ki, cezbe ve sülük oraya yanaşamaz. Bu son makamlar çok yüksek pek kıymetlidir. Bu makam Eshab-ı kiramdan sonra, Hz.Mehdi de görünecektir. Tesavvuf büyüklerinden pek az kimse, bu makâmdan haber vermişdir. Bu makâmın ilmlerinden, ma'rifetlerinden söyliyen ise, yok gibidir. Bu makâm, Allahü teâlânın, öyle büyük bir nimetidir ki, dilediği, seçdiği bahtiyârlara nasîb olur. Eshâb-ı kirâm (aleyhimürrıdvân) bu pek yüksek mertebeye, dahâ ilk sohbetde ayak basardı ve zemânla bu mertebelerde yükselirlerdi. (1.cilt 32.Mektup)
...Peygamberimizin (s.a.v.) haber verdiği Hz.Mehdi, vilayetin en yüksek derecesinde olacağına göre, o da bu yoldan yetişmiş ve bu yolu tamamlamış ve düzeltmiş olacaktır. (1.cilt 251.Mektup)
Geleceği haber verilmiş olan Hz.Mehdi'nin rabbi de ilm sıfatıdır. Bu da Hz.Ali gibi Isa aleyhisselama bağlıdır. Sanki, Isa aleyhisselamın iki ayağından biri, Hz.Ali'nin başı üzerine, ikinci ayağı Hz.Mehdi'nin başı üzerinedir. (1.cilt 251.Mektup)
İşittiğimize göre, Hz.Mehdi, hükümet sürdüğü zaman, dini yayarken ve sünneti diriltirken, bidat işlemeğe alışmış olan Medinedeki alim, bidatı güzel saydığı ve ibadet olarak yaptığı için, Hz.Mehdi'nin emirlerine şaşarak (Bu adam, bizim dinimizi yok etti ve milletimiz öldürdü) diyecektir. Hz.Mehdi, bu alimi öldürecektir. Onun güzel sandığı bidatın, kötü olduğunu bildirecektir. Buı, Allahi Tealanın nimetidir. (1.cilt 255.Mektup)
SILA, O buyuruyor...
İMAM-I RABBANİ: SERHEND GÜNEŞİ
nakşibendi tariktinin göz nuru
zamaninin kurtaricisi
Allah'ın dostu evliyasi
İmam Rabbani'nin eserlerini Online E-Kitaplar'dan okuyabilirsiniz
Kıymetsiz Yazılar
http://www.hizmetbooks.org/hakikat/turkce/pdfs/Kymyzlr.pdf
Müjdeci Mektûblar
http://www.hizmetbooks.org/hakikat/turkce/pdfs/Mjdmktb.pdf
Eshâb-ı Kirâm
http://www.hizmetbooks.org/hakikat/turkce/pdfs/shbkrm.pdf
bkz. Ahmet el Faruki
İmam-ı Rabbani olarak bilinir... Asıl ismi Ahmet El-Faruki olan büyük alim, devrinin, yaratıcısını unutmuş devlet adamlarına fikri cihat yaptı. Tüm yetki sahibi kişilere mektup yazdı ve gerçeğin yolu Kur’an ve Sünnet olduğunu, hurafelerle mücadelenin şart olduğunu anlattı. Yazmış olduğu mektuplar bir kitapta toplanıp meşhur “Mektubat” isimli eseri oluşturdu. Bu eserin sahibi alimimiz.
Daha genis detay icin:
http://www.geocities.com/SoHo/Easel/3809/imam_i_rabbani_ks.htm.
http://www.sufism.20m.com/Rabbani.htm
http://yagmur15.tripod.com/sadat/Rabbani.htm.
vb.
İmam-ı Rabbani’nin hayatı
Ekrem Sağıroğlu’nun yeni kitabı İmam'ı Rabbani’nin hayatı Yasin Yayınları tarafından neşredildi. Kitap ikinci bin yılın mücceddidi İmamı Rabbani Ahmed Faruki Serhendi’nin hayatını ve mücadelelerini anlatıyor. Sağıroğlu eserde kuru bir hayat hikâyesi anlatımının ötesinde bir tarz denemiş. Hayatından satırların yanı sıra İmam'ı Rabbani’nin düşünce dünyasına dönük bir çalışma ortaya konmuş. Yazar, eserin birinci bölümünde İmam’ın yetiştiği ortamı, bölgeyi anlatıyor. Özellikle Hindistan bölgesindeki bozuk fırkaları; Sihizm, Hindu milliyetçiliği, mehdilik iddiaları gibi cereyanları ve ahlaki çöküntüleri anlatıyor.
İmam-ı Rabbani,
Hayatı-Cihadı-Eserleri
Ekrem Sağıroğlu
Yasin Yayınları
ONUN DEĞERİNİ BİR MÜCEDDİD OLMASI YETERİNCE ANLATIYOR ALLAH RAZI OLSUN