ne kadar seversen sev, kesin ayrılık sebebidir. ve aşk hala yaşasa bile kalbin asla ama asla affedemiyeceği şeydir.. yaşanmadan öğrenilmeyen hadisedir.acı verir insana. dudaktaki isyandır feryattır.akıp giden gözyaşıdır.
Evliliğin bitme sebepleri ve buna bağlı olarak ihanet sebepleri
Çiftler evlendikleri zaman, birbirlerine tapmak heran birlikte olmak isterler yani biz seninle eş değil de ikiz olalım; Ne demek bu şimdi diyebilirsin Sen nereye gidersen ben de seninle gelmeliyim, herşeyi beraber yapmalıyız, attığın her adımdan haberdar olmalıyım, karşı cinsle bundan sonra arkadaş olarak dahi yakından uzaktan görüşmemelisin, cep telefonunu-cüzdanını -Ajandanı istediğim zaman karıştırmalıyım.kiminle konuştun telefonla, bu saatte bu seni niye aradı, arkadaşlarınla niye dışarı çıkıyorsun, bu görüştüğünü ben tanıyor muyum? evliliklerin başlıca bitme nedenleri veya sürünen veya mutsuz bir şekilde cehennem hayatı gibi devam eden evlilikler.Evlenen çiftler birbirlerinin de önceden yaşadığını hep unutuyorlar, yani hayat o imzayı attıktan sonra anında değişmeli gözüyle bakıyorlar, birbirlerinin hayatlarına saygı duymuyorlar. Kısacası birbirlerinin bir birey olduğunu kabul etmiyorlar Sonra da aradaki saygı bağı kopuyor,can sıkıcı bir ilişki, varlığı alışkanlık olmuş bir insanla, buyur hayatının geri kalanını geçir. kadın olsun erkek olsun hep aynı senaryo.....
Bu yazdıklarımızı genelde kadınlar kabul etmezler, erkeklerin daha çok hoşuna gidiyor çünkü bu sebepler kadın tarafından daha baskıcı bir şekilde dile getirildigini belirtiyorlar. Genelde çiftler şu düşüncede birleşiyor ama işlerine geldiği müddetçe, Ben, arada sırada arkadaşlarımla olmak isteyebilirim, bir akşam da onlarla yemek yiyebilirim ve bunu benim eşim de, erkek arkadaşım da yapabilmeli, belki de onun canı yalnız kalmak isteyecektir bir süre, buna saygı duymak niye zoruna gidiyor insanların. Veya herkesin karşı cinsten bir sürü arkadaşı olabilir, evden benimle konuşmak istediği zaman beni de arayabilir arkadaşım. Bunun neresi garip. insanlara bunu anlatmak zor,eğer sevdiğin veya eşin senin omuzuna yeri gelip ağlamıyorsa, bir sıkı dost gibi onu eleştirmiyorsan, kardeşi gibi ona huzur veremiyorsan, arkadaşı gibi onunla eğlenemiyorsan, yeri geldiğinde onunla ciddi tartışmalar yapamıyorsan ve onun hiçbir seçimine saygı duymuyorsan, benim istediğim olduğu sürece mutlu olabiliriz diye kişinin yaşamına ve kişiliğine sürekli tecavüz ediyorsan bu insandan ne bekleyebilirsin ki, bunlar çok mu zor şeyler...
Sevginin,düşmanlığın, hüznün,sevincin bir sebebi olması gerektiğine inandırıldık hep.. Sevgiler iyilere, düşmanlıklar kötülere, hüzün sonbahara, sevinçler baharlara yakışırdı sadece... Baharda yaşanan hüznün, kötüye olan sevginin, yanlış yerde duran her bir kelimenin hesabı sorulmalıydı... Virgüllerin, ünlemlerin yerli yerine otururduğuna kanıp, arada kalmışlıklarına aldırmamalıydık...Bitişler hep noktanın olmalı... Vurucu darbeyi onlar yapmalıydı... Ne zamanki noktayı saf dışı ettik, yok saydık inandıklarımızı ya da inandığımızı sandıklarımızı, kendimize ait olmayan ömürlere göz diktik, sırf gerektiğinde kulağa fısıldamak adına birkaç cümle ezberleyip ekledik yürek denilen boşluğa yitip gitmesine aldırmadan...Vazgeçti beden, evsiz bıraktı ruhu...
'batı,müslüman toplumlara adam edilmesi gereken toplumlar nazarıyla bakarken,müslümanların tarihlerine,medeniyetlerine ve duruşlarına olan ilgisizliği ve itibarsızlığı ihanet noktasındadır ne yazık ki.kapımıza kadar dayanan sıcaklığın,ateşin; türk,kürt,arap,şii ya da sünni demedenhepimizi yakacağının farkına varamayacak kadar körleşmiş bir ihanet.sömürgenlerin taktığı ayrıştırıcı,etnik gözlüklerle birbirimize baktığımızda kaybettiğimiz kardeşlik,onur ve vefa olacaktır.biz doğulular,biz aydınlığın çocukları,biz müslümanlar çökmüş bir medeniyetin çocukları,bilmeliyiz ki çöken bir medeniyet doğrularıyla çökmüştür ve o doğrular her zaman elimizden,yüreğimizden tutmayı bekliyor.ve dua edelim ki sapmış bir topluluk haline (ç) evrilmeyelim.çünkü yoktur kurtuluşu sapmış bir zihnin kendi kaosundan boğulmaktan başka...'..........................................................(alıntı*)
Dan Brown.. okumaya devam..
ne kadar seversen sev, kesin ayrılık sebebidir. ve aşk hala yaşasa bile kalbin asla ama asla affedemiyeceği şeydir.. yaşanmadan öğrenilmeyen hadisedir.acı verir insana. dudaktaki isyandır feryattır.akıp giden gözyaşıdır.
Evliliğin bitme sebepleri ve buna bağlı olarak ihanet sebepleri
Çiftler evlendikleri zaman, birbirlerine tapmak heran birlikte olmak isterler yani biz seninle eş değil de ikiz olalım;
Ne demek bu şimdi diyebilirsin Sen nereye gidersen ben de seninle gelmeliyim, herşeyi beraber yapmalıyız, attığın her adımdan haberdar olmalıyım, karşı cinsle bundan sonra arkadaş olarak dahi yakından uzaktan görüşmemelisin, cep telefonunu-cüzdanını -Ajandanı istediğim zaman karıştırmalıyım.kiminle konuştun telefonla, bu saatte bu seni niye aradı, arkadaşlarınla niye dışarı çıkıyorsun, bu görüştüğünü ben tanıyor muyum? evliliklerin başlıca bitme nedenleri veya sürünen veya mutsuz bir şekilde cehennem hayatı gibi devam eden evlilikler.Evlenen çiftler birbirlerinin de önceden yaşadığını hep unutuyorlar, yani hayat o imzayı attıktan sonra anında değişmeli gözüyle bakıyorlar, birbirlerinin hayatlarına saygı duymuyorlar. Kısacası birbirlerinin bir birey olduğunu kabul etmiyorlar Sonra da aradaki saygı bağı kopuyor,can sıkıcı bir ilişki,
varlığı alışkanlık olmuş bir insanla, buyur hayatının geri kalanını geçir. kadın olsun erkek olsun hep aynı senaryo.....
Bu yazdıklarımızı genelde kadınlar kabul etmezler, erkeklerin daha çok hoşuna gidiyor çünkü bu sebepler kadın tarafından daha baskıcı bir şekilde dile getirildigini belirtiyorlar.
Genelde çiftler şu düşüncede birleşiyor ama işlerine geldiği müddetçe, Ben, arada sırada arkadaşlarımla olmak
isteyebilirim, bir akşam da onlarla yemek yiyebilirim ve bunu benim eşim de, erkek arkadaşım da yapabilmeli, belki de onun canı yalnız kalmak isteyecektir bir süre, buna saygı duymak niye zoruna gidiyor insanların. Veya herkesin karşı cinsten bir sürü arkadaşı olabilir, evden benimle konuşmak istediği zaman beni de arayabilir arkadaşım. Bunun neresi garip. insanlara bunu anlatmak zor,eğer sevdiğin veya eşin senin omuzuna yeri gelip ağlamıyorsa, bir sıkı dost gibi onu eleştirmiyorsan, kardeşi gibi ona huzur veremiyorsan, arkadaşı gibi onunla eğlenemiyorsan, yeri geldiğinde onunla ciddi tartışmalar yapamıyorsan
ve onun hiçbir seçimine saygı duymuyorsan, benim istediğim olduğu sürece mutlu olabiliriz diye kişinin yaşamına ve kişiliğine sürekli tecavüz ediyorsan bu insandan ne bekleyebilirsin ki, bunlar çok mu zor şeyler...
Sevginin,düşmanlığın, hüznün,sevincin bir sebebi olması gerektiğine inandırıldık hep.. Sevgiler iyilere, düşmanlıklar kötülere, hüzün sonbahara, sevinçler baharlara yakışırdı sadece... Baharda yaşanan hüznün, kötüye olan sevginin, yanlış yerde duran her bir kelimenin hesabı sorulmalıydı... Virgüllerin, ünlemlerin yerli yerine otururduğuna kanıp, arada kalmışlıklarına aldırmamalıydık...Bitişler hep noktanın olmalı... Vurucu darbeyi onlar yapmalıydı... Ne zamanki noktayı saf dışı ettik, yok saydık inandıklarımızı ya da inandığımızı sandıklarımızı, kendimize ait olmayan ömürlere göz diktik, sırf gerektiğinde kulağa fısıldamak adına birkaç cümle ezberleyip ekledik yürek denilen boşluğa yitip gitmesine aldırmadan...Vazgeçti beden, evsiz bıraktı ruhu...
'batı,müslüman toplumlara adam edilmesi gereken toplumlar nazarıyla bakarken,müslümanların tarihlerine,medeniyetlerine ve duruşlarına olan ilgisizliği ve itibarsızlığı ihanet noktasındadır ne yazık ki.kapımıza kadar dayanan sıcaklığın,ateşin; türk,kürt,arap,şii ya da sünni demedenhepimizi yakacağının farkına varamayacak kadar körleşmiş bir ihanet.sömürgenlerin taktığı ayrıştırıcı,etnik gözlüklerle birbirimize baktığımızda kaybettiğimiz kardeşlik,onur ve vefa olacaktır.biz doğulular,biz aydınlığın çocukları,biz müslümanlar çökmüş bir medeniyetin çocukları,bilmeliyiz ki çöken bir medeniyet doğrularıyla çökmüştür ve o doğrular her zaman elimizden,yüreğimizden tutmayı bekliyor.ve dua edelim ki sapmış bir topluluk haline (ç) evrilmeyelim.çünkü yoktur kurtuluşu sapmış bir zihnin kendi kaosundan boğulmaktan başka...'..........................................................(alıntı*)
Dan Brown'ın yazdığı Türkiye'de yayınlanan son kitabı.
İhanet noktası iki yola ayrılır, bitiş ve başlangıç.