içsellerin labirentinde çıkış yolunu bulamamak mı.. yoksa ‘’dışa vurumla’’ deşarj olup rahatlamak mı.. veya bir titreyişle uykudan uyanıp ‘’hayatının hamlelerine’’ hazır hale gelmek mi :) bence hepsi de an’ın getirisidir ve güzeldir ve özeldir ve anlamlıdır. :)
'...nihayet,annemin okumakta olduğu romanda vakalar başladı...Lakin,bu vakalar,bana o vakitlerde bir kitap okurken,çok defa düşüncelerimi başka şeylere kaptırarak,sahifeleri baştanbaşa hiçbir şey anlamaksızın geçip gidişlerimde olduğu kadar garip ve karışık geliyordu...Çünkü bu dalgınlık yüzünden hikayenin gidişinde hasıl olan boşluklara,bir de,annemin,yüksek sesle yaptığı kıraat boyunca rasgeldiği bütün aşk sahnelerini atlaması ayrı bir boşluk ilave etmekte idi...Bunun içindir ki,mesela,değirmenci kızla genç Champi'nin münasebet ve durumlarında hasıl olan ve izahı,ancak,yeni başlamış bir sevginin ilerleyişiyle mümkün bulunan birtakım tuhaf değişiklikler,bana kalın bir sır perdesiyle örtülü görünüyordu...Fakat,ben,bu sırrın kaynağını,bu hiç işitilmemiş,bu tatlı 'Champi' adının -bilmem nasıl! - küçük François'ya verdiği kıpkızıl,göz alıcı ve gönül avlayıcı renkte buluyordum...Annem,bir bakıma göre,sadakatsiz bir okuyucu olmakla beraber gerçek ve doğru bir his ifade eden bir eser bulduğu vakit,metne olan saygısı ve metni ifadedeki sadeliğiyle,sesinin güzellik ve tatlılığiyle emsalsiz bir okuyucu olmasını da bilirdi...Hatta sanat eserlerinin değil,fakat doğrudan doğruya hayattaki insanların yüreğine dokunan veya kendisine hayranlık veren halleri karşısında,mesela,evladını kaybettiğini bildiği bir anne önünde sesinden herhangi bir neşe alametini öyle bir giderişi; bir ihtiyar adamın huzurunda,ona ilerlemiş yaşını hatırlatır diye,herhangi bir yıldönümü bahsini öyle bir kapatışı,bir genç alimin önünde,onun üzerinde birtakım boş laflar tesiri yapar korkusiyle ev işlerine ait konuşmalardan öyle bir çekinişi vardı ki,insana adeta rikkat verirdi...Bunun gibi George Sand'ın nesrini okurken,büyük annemden,hayatta her şeyden üstün telakki etmeğe alıştığı o ruhtan gelen iyilik ve kibarlık ahengini samimiyetle sezmesini,sesini bu ahenge sadelikle uydurmasını ve çok sonraları,benden de,bütün kitaplarda okunan şeylerin her zaman hayatta görüp işittiğimiz şeylerden mutlaka daha yüksek olması lazım gelmediğini öğrendiği için,kendini,herhangi bir yapmacığa,bir adiliğe kaptırarak cümlelerin kudretli dalgalarının nüfuzlarına mani olurum endişesiyle,zaten kendi sesine göre yazılmış olduğu zannedilen ve hassasiyetinin siciline tamamiyle girmiş bulunan bu cümlelere layık oldukları tabii rikkati,geniş ve derin yumuşaklığı vermesini bilirdi...Gene,bu cümlelerde -onlar yazılmadan evvel mevcut olan,onları dikte etmiş bulunan- kelimelerin doğrudan doğruya belirtmedikleri gizli,samimi şiveyi sezinerek ona en uygun besteyi seçmek de anneme vergi idi; bu sezişi sayesinde,fiillerin tasrifinde rasgeldiği katılıkları yumuşatır,hikaye ve mazi siygalarına 'iyilik' de mevcut olan tatlılığı ve 'melal'deki içliliği verir; heceleri -bunlar daima aynı kemiyette olmamakla beraber- yerlerine göre,kah çabuk çabuk,kah ağır ağır telaffuz etmek suretiyle muayyen bir vezne sokarak biten bir cümleyi başlıyan bir cümleye bağlar ve nihayet,düpedüz bir nesre hisli ve sürekli bir canlılık bahşederdi...'
içsellerin labirentinde çıkış yolunu bulamamak mı..
yoksa ‘’dışa vurumla’’ deşarj olup rahatlamak mı..
veya bir titreyişle uykudan uyanıp ‘’hayatının hamlelerine’’ hazır hale gelmek mi :)
bence hepsi de an’ın getirisidir ve güzeldir ve özeldir ve anlamlıdır. :)
MERHABALAR ADIMIN İÇSELLİĞİHAKKINDA BİLĞİ ALABİLİRMİYİM
'...nihayet,annemin okumakta olduğu romanda vakalar başladı...Lakin,bu vakalar,bana o vakitlerde bir kitap okurken,çok defa düşüncelerimi başka şeylere kaptırarak,sahifeleri baştanbaşa hiçbir şey anlamaksızın geçip gidişlerimde olduğu kadar garip ve karışık geliyordu...Çünkü bu dalgınlık yüzünden hikayenin gidişinde hasıl olan boşluklara,bir de,annemin,yüksek sesle yaptığı kıraat boyunca rasgeldiği bütün aşk sahnelerini atlaması ayrı bir boşluk ilave etmekte idi...Bunun içindir ki,mesela,değirmenci kızla genç Champi'nin münasebet ve durumlarında hasıl olan ve izahı,ancak,yeni başlamış bir sevginin ilerleyişiyle mümkün bulunan birtakım tuhaf değişiklikler,bana kalın bir sır perdesiyle örtülü görünüyordu...Fakat,ben,bu sırrın kaynağını,bu hiç işitilmemiş,bu tatlı 'Champi' adının -bilmem nasıl! - küçük François'ya verdiği kıpkızıl,göz alıcı ve gönül avlayıcı renkte buluyordum...Annem,bir bakıma göre,sadakatsiz bir okuyucu olmakla beraber gerçek ve doğru bir his ifade eden bir eser bulduğu vakit,metne olan saygısı ve metni ifadedeki sadeliğiyle,sesinin güzellik ve tatlılığiyle emsalsiz bir okuyucu olmasını da bilirdi...Hatta sanat eserlerinin değil,fakat doğrudan doğruya hayattaki insanların yüreğine dokunan veya kendisine hayranlık veren halleri karşısında,mesela,evladını kaybettiğini bildiği bir anne önünde sesinden herhangi bir neşe alametini öyle bir giderişi; bir ihtiyar adamın huzurunda,ona ilerlemiş yaşını hatırlatır diye,herhangi bir yıldönümü bahsini öyle bir kapatışı,bir genç alimin önünde,onun üzerinde birtakım boş laflar tesiri yapar korkusiyle ev işlerine ait konuşmalardan öyle bir çekinişi vardı ki,insana adeta rikkat verirdi...Bunun gibi George Sand'ın nesrini okurken,büyük annemden,hayatta her şeyden üstün telakki etmeğe alıştığı o ruhtan gelen iyilik ve kibarlık ahengini samimiyetle sezmesini,sesini bu ahenge sadelikle uydurmasını ve çok sonraları,benden de,bütün kitaplarda okunan şeylerin her zaman hayatta görüp işittiğimiz şeylerden mutlaka daha yüksek olması lazım gelmediğini öğrendiği için,kendini,herhangi bir yapmacığa,bir adiliğe kaptırarak cümlelerin kudretli dalgalarının nüfuzlarına mani olurum endişesiyle,zaten kendi sesine göre yazılmış olduğu zannedilen ve hassasiyetinin siciline tamamiyle girmiş bulunan bu cümlelere layık oldukları tabii rikkati,geniş ve derin yumuşaklığı vermesini bilirdi...Gene,bu cümlelerde -onlar yazılmadan evvel mevcut olan,onları dikte etmiş bulunan- kelimelerin doğrudan doğruya belirtmedikleri gizli,samimi şiveyi sezinerek ona en uygun besteyi seçmek de anneme vergi idi; bu sezişi sayesinde,fiillerin tasrifinde rasgeldiği katılıkları yumuşatır,hikaye ve mazi siygalarına 'iyilik' de mevcut olan tatlılığı ve 'melal'deki içliliği verir; heceleri -bunlar daima aynı kemiyette olmamakla beraber- yerlerine göre,kah çabuk çabuk,kah ağır ağır telaffuz etmek suretiyle muayyen bir vezne sokarak biten bir cümleyi başlıyan bir cümleye bağlar ve nihayet,düpedüz bir nesre hisli ve sürekli bir canlılık bahşederdi...'