Bilmiyorum ne yaparsın şimdi derdin var mı içine attığın, ah benim sevdiğim ah benim hayatımın neşesi niye böyle olduk biz konuşup halledemez miydik her şeyi çözerdik. Şimdi ne hâldesin, ne hâldesin?
Yazamam içimden geldiği gibi biliyorum, ne kadar kızıyorsun bana hak etmiyorum ben hiçbir şeyi hakkım yok seni kızdırmaya.
Gelmiyor içimden sana yazmak Kalemin arka sayfalarda Kelimelerinse can sıkıcı Bir kâğıt var şimdi elimde Gemi değil uçak yaptım Daha hızlı konsun diye yüreğim bir başka yüreğe
üşüten bir acıydı belki her ayrılık her yolculuk yangınların başladığı yerdi ama vakti olmadı hesabını tutmaya aşkların, ayrılıkların ve anıların (.....) anıları, aşkları ve bir kenti bırakıp gidebilirdi apansız apansız başlardı yolculuklar hangi saatinde olursa olsun günün
ve hep kar yağardı nedense durmadan kar yağardı yol boyunca ve nasılsa yok olup giderdi hüzün
kent görünmez olunca arkada ne bir veda sözcüğü dökülürdü dudaklarından ne de dönüp bakardı geriye bir kez olsun
Vapur iskelesinde buluştuğumuz bir akşam O akşam, erkenden ayrıldık ve sonra Hâlâ hafızamızda devam ediyordu Unutulmuş hayatı maviliklerin Hâlâ hatırımdadır odama son gelişin, Ve gitmeden önce Saçlarını tarayışın hâlâ aynada…
"GELDİKLERİ GIBI GİDERLER!" Dalga kıranın içinden geçerek Kızkulesi önlerine vardılar. Bu ara Mustafa Kemal'in gözlerine çarpan bir faciayı yaveri Cevat Abbas dile getirdi; "Paşam, bakınız, itilâf donanması geliyor!"
Gerçekten de itilâf devletlerinin irili ufaklı donanması Marmara'da ilerliyor ve ilk gelenler belirli noktalarda demir atıyordu.
Mustafa Kemal, kurşun renkli korkunç ejderhalar gibi ilerleyen ve gürültüyle demir atan dretnotları ve zırhlıları tiksinti ile bir süre seyrettikten sonra yaverine dönüp; "Merak etme Cevat" dedi soğukkanlılıkla gülümseyerek, "GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!" . * Kutsal İsyan, Hasan İzzettin Dinamo
Mustafa Kemal Paşa sesini herkesin duyacağı kadar yükseltti: "Kongreye hanım öğretmenlerimizi çağırdığınız için sizi kutlarım. Ama hanımefendileri niye böyle ayrı oturttunuz? Sizin kendinize mi güveniniz yok, yoksa Türk kadınlarının faziletine mi? Bir daha böyle bir ilkellik görmeyeceğimi ümit ederim."
* Şu Çılgın Türkler, Turgut Özakman
Bilgi: Bağımsızlık Ssvssimiz sırasında yunan ordusuyla Kütahya- Eskişehir çarpışmaları (1921) tüm şiddetiyle sürerken Mustafa Kemal Paşa Ankara'da bir eğitim Kongresi'nin toplanmasını istedi. Ve böylece eğitime de bağımsızlık kadar önem verdiğini gösterdi.
15 Temmuz 1921'de konferans salonunda toplanan kongreye 180'den fazla erkek ve kadın öğretmen bir arada katıldı. Kongre'yi bizzat Mustafa Kemal Paşa açtı.
Kesinlikle katılmıyorum, kimse içinden geçenleri söylemesin yalan söylesin dursun kalbini asla ve asla kimseye açmasın, sonra ne bilirse canınızı acıtır size de sadece içinize atmak gelip buralarda yazmak kalır kendinizi küçük duruma düşürmeyin kimseyi gerçekten sevmeyin yalan söyleyin kalbinizi ağlatmayın.
uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti. ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta iskele, iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra, içimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.
bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte bıraktın, unuttum, unutuldum.
delikanlı sabahlardık damarlarımızda kelebek uçururduk gün batımı ve gün doğumu arasında aşka susamış yüreklerimize antik pınar çeşmesinden su içirirdik kurumuş yapraklarımızla öpüşürdük su yürürdü dudaklarımıza...
gelemem artık öyle bakma bana en fazla bedenlerimiz Ağlasun eteklerinde ulu çınar ağacının altında demli iki çay söylerim birer bardak içer türkümüzü söyler giderim.
Büyük bir şiir yazmak istiyorum Patlayan bir fırtınanın ardından Kayalardan fışkıran hayat gibi Büyülü, ince ve vahşi... Ömrüm, bana bağışla bu şiiri. (.....) Büyük bir şiir; Ağlayan bebek, Vurulan genç kadar sahici... Kelebek ve ölüm kadar güzel ve korkunç. Ömrüm, bana bağışla bu şiiri.
Bir eski plak koyacaksın gramofona, Eski, güzel bir plak... Bir dokunaklı kadın sesi bize Asırlarca evvelinden, ela gözlüm, Merdane* bir sevdayı, Kurumuş gülleri anlatacak.
Yağmur çiseliyor, korkarak yavaş sesle bir ihanet konuşması gibi. (.....) Yağmur çiseliyor. Serez çarşısı dilsiz, Serez çarşısı kör. Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü. Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Anıların bile ürkütsün insanları...
Geldiğin gibi gitme...
Geçip giderken tozu dumana kat...
Birilerinin dudağı uçuklasın...
Bilmiyorum ne yaparsın şimdi derdin var mı içine attığın, ah benim sevdiğim ah benim hayatımın neşesi niye böyle olduk biz konuşup halledemez miydik her şeyi çözerdik. Şimdi ne hâldesin, ne hâldesin?
Yazamam içimden geldiği gibi biliyorum, ne kadar kızıyorsun bana hak etmiyorum ben hiçbir şeyi hakkım yok seni kızdırmaya.
İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir.
Sana koku sürmese de yanında bulunduğun
müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.
Gecenin en karanlık anı,şafak sökmeden önceki andır.Duaya ve boykota sabırla devam ediyoruz inşallah " Kalbimiz Filistin "
Hiçbir şey düşünmemek
Düşünen herkesin düşüncesi
Şiir, şiir olalı böyle şiirsizlik görmemiştir.
* Didem Madak
Mutluluk olduğu yerdedir, olmasını istediğimiz yerde değil... * Adsız
Gelmiyor içimden sana yazmak
Kalemin arka sayfalarda
Kelimelerinse can sıkıcı
Bir kâğıt var şimdi elimde
Gemi değil uçak yaptım
Daha hızlı konsun diye yüreğim bir başka yüreğe
gelmiyor içimizden
hüzünlenmek bile...
gelse de
öyle sürekli değil
bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün...
o kadar çabuk
o kadar kısa
işte o kadar.
* Gelmiş Bulundum, Edip Cansever
Düşünce suçu, cinayete neden olmaz; düşünce suçu, cinayetin ta kendisidir.
* 1984, George Orwell
Bekledim…
İçimde kaldı
Beklemedim…
Yine içimde kaldı
…………
……
saçlarımı okşayan
sabah yeli sanırlardı
içimde eseni senin ardından...
oysa gidişin
fırtınalarıydı sensiz içimin
anılar söz ettikçe adından...
* Ardından, Korhan Ufuk
üşüten bir acıydı belki her ayrılık
her yolculuk yangınların başladığı yerdi
ama vakti olmadı hesabını tutmaya
aşkların, ayrılıkların ve anıların
(.....)
anıları, aşkları ve bir kenti
bırakıp gidebilirdi apansız
apansız başlardı yolculuklar
hangi saatinde olursa olsun günün
ve hep kar yağardı nedense
durmadan kar yağardı yol boyunca
ve nasılsa yok olup giderdi hüzün
kent görünmez olunca arkada
ne bir veda sözcüğü
dökülürdü dudaklarından
ne de dönüp bakardı geriye bir kez olsun
* Soluk Soluğa, Ahmet Telli
Vapur iskelesinde buluştuğumuz bir akşam
O akşam, erkenden ayrıldık ve sonra
Hâlâ hafızamızda devam ediyordu
Unutulmuş hayatı maviliklerin
Hâlâ hatırımdadır odama son gelişin,
Ve gitmeden önce
Saçlarını tarayışın hâlâ aynada…
* Balkon, Necati Cumalı
"GELDİKLERİ GIBI GİDERLER!"
Dalga kıranın içinden geçerek Kızkulesi önlerine vardılar. Bu ara Mustafa Kemal'in gözlerine çarpan bir faciayı yaveri Cevat Abbas dile getirdi; "Paşam, bakınız, itilâf donanması geliyor!"
Gerçekten de itilâf devletlerinin irili ufaklı donanması Marmara'da ilerliyor ve ilk gelenler belirli noktalarda demir atıyordu.
Mustafa Kemal, kurşun renkli korkunç ejderhalar gibi ilerleyen ve gürültüyle demir atan dretnotları ve zırhlıları tiksinti ile bir süre seyrettikten sonra yaverine dönüp;
"Merak etme Cevat" dedi soğukkanlılıkla gülümseyerek, "GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!"
.
* Kutsal İsyan, Hasan İzzettin Dinamo
Geç kalan teselli, idamdan sonraki affa benzer.
* Kutsal İsyan, Hasan İzzettin Dinamo
Mustafa Kemal Paşa
sesini herkesin duyacağı
kadar yükseltti:
"Kongreye hanım öğretmenlerimizi çağırdığınız için sizi kutlarım. Ama hanımefendileri niye böyle ayrı oturttunuz? Sizin kendinize mi güveniniz yok, yoksa Türk kadınlarının faziletine mi? Bir daha böyle bir ilkellik görmeyeceğimi ümit ederim."
* Şu Çılgın Türkler, Turgut Özakman
Bilgi:
Bağımsızlık Ssvssimiz sırasında yunan ordusuyla Kütahya- Eskişehir çarpışmaları (1921) tüm şiddetiyle sürerken Mustafa Kemal Paşa Ankara'da bir eğitim Kongresi'nin toplanmasını istedi. Ve böylece eğitime de bağımsızlık kadar önem verdiğini gösterdi.
15 Temmuz 1921'de konferans salonunda toplanan kongreye 180'den fazla erkek ve kadın öğretmen bir arada katıldı. Kongre'yi bizzat Mustafa Kemal Paşa açtı.
hangi savaşta bilinmez
esareti gözlerinin,
sakat kalbinin yaralarını gizler
yere düşerken...
yaşadığın anlar
o şehirlerin lanetinde sanki,
İntikam alır her dakika, saat seni vururken.
* Kendi Hayatında Esaret Seyhan Yılmaz
Peki abicim, kızma, bi daha yapmam :))
Kesinlikle katılmıyorum, kimse içinden geçenleri söylemesin yalan söylesin dursun kalbini asla ve asla kimseye açmasın, sonra ne bilirse canınızı acıtır size de sadece içinize atmak gelip buralarda yazmak kalır kendinizi küçük duruma düşürmeyin kimseyi gerçekten sevmeyin yalan söyleyin kalbinizi ağlatmayın.
bu son tren diyecekler sana,
sakın inanma.
gönlüne inme inecek o trene binersen...
tanımadığın bir güzel
mahalleden taşınıyor diye
mutsuz olmanı isteyecekler senden...
boynuna
koparılmış kırlangıç kanatları asacaklar...
yarine mrıldandığın
o esmer türküyü de asacaklar
bayrak yapıp
en yakın köprüye
sende gizli olanı herkes görsün diye...
* Bu Son Tren, Rıdvan Kadir Yeşil
Antik Evora'ya bir dans,
Loreena McKennitt
?si=YemTkC7TKg5NWXHv
uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.
ben kıyıda ıssız bir ev,
ince boğazda gıcırdayan tahta iskele,
iskelede bir lastik,
az ilerde turuncu bir şamandıra,
içimde kuzeyden bir hatıra aksiyle
durgun suya vurdum.
bir siyah beyaz kare içinde,
hepsi hepsi bir hatıra işte
bıraktın, unuttum, unutuldum.
* Ağrı, Birhan Keskin
delikanlı sabahlardık
damarlarımızda kelebek uçururduk
gün batımı ve gün doğumu arasında
aşka susamış yüreklerimize
antik pınar çeşmesinden
su içirirdik
kurumuş yapraklarımızla öpüşürdük
su yürürdü dudaklarımıza...
gelemem artık
öyle bakma bana
en fazla
bedenlerimiz Ağlasun eteklerinde
ulu çınar ağacının altında
demli iki çay söylerim
birer bardak içer
türkümüzü söyler giderim.
* Kelebeğin Aşk Çeşmesi, Tamer Şarkaya
Saraiman, Ladaniva
?si=8Yd7U3gyyaMbe_EW
Gecenin intiharı/ydı gözlerin.
* Nurullah Genç'ten...
Büyük bir şiir yazmak istiyorum
Patlayan bir fırtınanın ardından
Kayalardan fışkıran hayat gibi
Büyülü, ince ve vahşi...
Ömrüm, bana bağışla bu şiiri.
(.....)
Büyük bir şiir;
Ağlayan bebek,
Vurulan genç kadar sahici...
Kelebek ve ölüm kadar güzel ve korkunç.
Ömrüm, bana bağışla bu şiiri.
- Ömrüm Bana Bağışla Bu Şiiri,
İsmail Uyaroğlu
Dandini, 4 Yüz
?si=iqP9ba7ueDugjUtY
Bir eski plak koyacaksın gramofona,
Eski, güzel bir plak...
Bir dokunaklı kadın sesi bize
Asırlarca evvelinden, ela gözlüm,
Merdane* bir sevdayı,
Kurumuş gülleri anlatacak.
- Yitiksiz, Turgut Uyar
* Merdane: mertçe
Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.
(.....)
Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin
kahrolası hüznü.
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor.
*Şeyh Bedrettin Destanı, Nazım Hikmet Ran