Hümanizm genel bilinenin aksine sadece, ' kardeşlik, barış, insan sevgisi' vs. değildir. Bakın: Hümanizmin en açık tarifini, bu felsefeye inananlar yapmıştır. Hümanist sözcülerinden biri olan Corliss Lamont, The Philosophy Of Humanism (hümanizm felsefesi) adlı kitabında şöyle yazar:
'Hümanizm, tüm gerçekliğin bizzat doğanın kendisinden ibaret olduğuna inanır, evrenin temel materyali, zihin değil madde-enerjidir... (hümanizme göre) Doğaüstü varlıklar gerçek değildir; yani insan düzeyinde, insanlar doğaüstü ve ölümsüz ruhlara sahip değildirler ve tüm evren düzeyinde, evrenimizin dogaüstü ve sonsuz bir yaratıcısı yoktur.'
Görüldüğü gibi, hümanizmin temeli doğrudan ateizme dayanmaktadır
bazı insanları çok sevdim inkar edemem...o anlamda sevildiğimi de iddia edemem...bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermeyeyim:hümanizmi yaşam biçimine dönüştürmeyecek kadar zekiyim :)
Hümanist (İnsancıl) yaklaşım çağdaş bir psikoloji akımıdır. Hümanizm'de; İnsan için bilim amaç değil, ancak araç olabilir. İnsanı tanırken dogmatik görüşlerden kaçınmak gerekir. İnsan davranışlarını denetim altına almak yerine, daha çok özgürlüğe yer verilmelidir. İnsanı anlamak için onun iç yapısını bilmek gerekir. Bunun için içgözleme baş vurmak zorunludur. İnsan cansız bir nesne olmadığından, dıştan bakılarak davranışları yordanamaz. Bu akım insanı inceleme yöntemini getirmiştir. Psikolojiyi bir bakıma yeniden felsefeye yaklaştırmıştır. Psikolojinin amaçlarından biri insan davranışlarını kontrol etmektir. Oysa Hümanistik yaklaşımda olanlar, psikolojik kontrolün insanlığın zararına kullanılabileceği inancındadırlar. Örneğin, iyi insan yetiştirmek doğru amaç gibi gelebilir. Ancak bu konuda çok çeşitli görüşler ortaya atılabilir.
bence hümanizm su anda cogu insanın fikrine daha dogrusu cıkarına aykırı bir akım, herseyi ayrı tutmak ve insan kavramını cok ciddi bir sekilde benimsemektir bize gerekli olan nedir insan? bana göre dünyada tek bir insan vardır bir ikincisi olamaz yani hangi ırktan dinden cinsiyetten olursa olsun... ama ne yazık ki çoğu insan bu aralar kendi dünyasında yaşıyor,kabuğundan cıkmak diğer insanları görmekten,biraz da özveri ve fedakarlık gerek bize.Ama tabandan düsündügün zaman bu insanların da en az diğer insanlar kadar değere ihtiyacı var...
insani insan oldugu icin degerli goren dusunus bicimi. -izm eklenen her sey gibi bu da yozlasmistir kitlelere yayma adina. insanca dusunce ancak ve ancak belli bir egitimden sonra elde edilebilir, kilisenin asiri dini baskisi ve diger dunyada mutluluk dusuncesi (moriarti mari) ne tepkidir ve akabinde avrupadaki insanlar kendi degerlerini kazanmak icin reform ve ronesans gibi atilimlara imza atmislardir. ancak insani dusunce tanri'yi atmaz...
Kelimenin iki ayrı manası var: 1) Antikite hayranlığı. 16. asır Avrupası için bir kaçış, bir meçhulü arayıştı hümanizm. Bir egzotizm, bir yeni boyut ihtiyacı. Kilisenin yasaklarından kurtulmak isteyen Orta Çağ insanı Eski Çağ edebiyatlarına kaçtı. Ferdi cemaat içinde eritmeyen paganizm, hürriyetti, direnişti. Nas'ların çelik korsasından kurtulup kilisenin duvarları dışına fırlamak hem cazip hemde tehlikesizdi. Kendi mazisine sığınıyordu batı; manevi mirasını yeni baştan inceliyor, o metruk hazineden el değmemiş mücevherler derliyordu. Antikite hem kendisiydi hem başkası. İnsan Hristiyanlığın posalaştıramadığı bir düşünceyle yakından temas ediyordu. Vesayetten kurtuluşdu bu, kendi kanatları ile uçmak arzusuydu. Açıktan açığa bir isyan değildi şüphesiz, çünkü Hristiyanlık, greko latin kültürü ile hiçbir zaman göbek bağlarını koparmamıştı. Fakat nas'ların korkuluğundan atlıyarak putperest dünyanın şiir ve düşünce bahçelerine açılmak yine de tehlikeliydi. Ne olursa olsun Avrupa, zincirlerini kırmak, rüştünü ispat etmek, horlanan haysiyetini kurtarmak zorundaydı. Böylece batı aydını çeşitli tahriflerle tanınmaz hale gelen Hristiyanlığı bir yana bırakacak ve giderek kendi kendini tanrılaştıracaktır.
İmanını kaybeden bir çağın dini. Sözünü dinletmek isteyen her felsefe bu kaftana bürünmek zorunda. Marksizmden egzistansiyalizme kadar Avrupa'nın tüm düşünce akımları hümanist. Kavramdan çok kılıf; kelime değil bukalemun: demokrasi gibi, sosyalizm gibi. Hümanizm genç bir kavram, batı dillerini 1850'den sonra fethetmiş. Ama müstağriplerimiz hemen benimsemiş kelimeyi, onlara göre Yunus'lar, Mevlana'lar, Hacı Bektaş Veli'ler su katılmamış birer hümanist. Hümanizm nedir, kimsenin tarife yanaştığı yok.
İnsancıl bir yaklaşımı belirten hümanizm, Rönesans Avrupası'nda hem edebiyat hem düşünce alanında ortaya çıkan yenileşme hareketidir. Temeli Rönesans'ta Antikçağ metinlerinin incelenmesine dayanan ve XIII. yy’da, İtalya'da ortaya çıkan hümanizm, XVI. yy’a kadar gelişen bir yenileşmeyi belirtir. Hümanizm terimi, çeşitli anlamlar taşır. Bu anlamların biricik ortak noktası, insanoğlu hakkında tam anlamıyla iyimser bir felsefeyi yüceltmesidir. Dilerseniz ilkin kavramdan başlayalım: Hümanizm nedir? Genel anlamıyla hümanizm, insana iman etmek demek. Kökenini ta Eski Yunan düşünürü Protagoras’ta bulabileceğimiz “İnsan her şeyin ölçüsüdür” kabulünün zaman içinde bir inanç bütünlüğüne erdirilmesi ve değer ölçütü olarak ‘insan’ın merkeze oturtulması; hümanizm bu. Peki, “Merkeze oturtulacak ve ölçüt olarak kabullenilecek ‘insan’ kimdir? ” diye sorulduğundaysa hümanizmin terim anlamına ulaşılmış olur: insan Eski Yunanlıdır ve insan olmak demek, bu kültürün canlandırılmasıyla ulaşılacak erginliğe kavuşmuş olmak demek. İyi de, niçin Eski Yunan? İşte bu soru, bizi düpedüz Batı Medeniyeti’nin temel paradigmalarına götürür: temel direk niteliğindeki Eski Yunan düşüncesi, onun örgüleştirilmesi ve gündelik yaşama uyarlanması niteliğindeki Latin kültürü ve bu iki öğeyi kendinde birleştiren, giderek eriten, kaynaştıran, ardından da başka bir şeye dönüştüren Hristiyanlık inancı. Batı’ya göre Eski Yunan, her türlü verimi yüksek insana kazandıran, yüksek insanı her şeyin temeli haline getiren; yüksek insandan, her şeyi yoğurup biçimlendirdikten sonra apaçık bir gerçeklik haline getiren ve her şeyin arasında bir ahenk örüntüsü kuran anlayış. İnsanlık tarihinde ilk kez Eski Yunan’da kendisi ve doğa arasındaki ilgi ve ilişkiyi bir düzeneğe kavuşturan kaynak. Bilim alanında Ortaçağ, Batı için karanlık dönem olduğu halde düşünce alanında tam bir aydınlık hazırlığı evresi olduğu için, ne denli Eski Yunan ve Latin ürünü varsa tümünün üzerinde sıkı bir çalışmayla günyüzüne çıkarıldığını görürüz bu dönemde. Batılı ancak böylelikle biricik güç niteliğindeki kilisenin baskısını çatırdatabilmiş, ardından da en yetkin örneğini Erasmus’ta gördüğümüz insan merkezli yeni düşünce anlayışını örgüleyebilmiş.
Şeytan'ın kafası fazla çalışmayan insanları kandırmak için oltasının kancalarına taktığı çok sayıda yemden sadece biri....Birçok talihsiz insan yutmuştur bu yemi... ve tabii ki kancaya takılıp kalmıştır...
Rönesans döneminde ortaya çıkan insana ve insanın değerlerine önem veren düşünce akımıdır.Çağdaş bir psikoloji anlayışı olarak hümanistik yaklaşım gestalt psikolojisinden ve varoluşçu (egzistanyalist) felsefe akımından etkilenmiştir.Psikolojide hümanistik yaklaşımın öncüleri ve başlıca temsilcileri,Carl Rogers ve Abraham H. Maslow ' dur.
cok isancilim insan insan die cildirasim gelior. kalabalik sevmiyorum ama. lutfen birer birer gelsinler soyleyin onlara.
Hümanizm genel bilinenin aksine sadece, ' kardeşlik, barış, insan sevgisi' vs. değildir. Bakın:
Hümanizmin en açık tarifini, bu felsefeye inananlar yapmıştır. Hümanist sözcülerinden biri olan Corliss Lamont, The Philosophy Of Humanism (hümanizm felsefesi) adlı kitabında şöyle yazar:
'Hümanizm, tüm gerçekliğin bizzat doğanın kendisinden ibaret olduğuna inanır, evrenin temel materyali, zihin değil madde-enerjidir... (hümanizme göre) Doğaüstü varlıklar gerçek değildir; yani insan düzeyinde, insanlar doğaüstü ve ölümsüz ruhlara sahip değildirler ve tüm evren düzeyinde, evrenimizin dogaüstü ve sonsuz bir yaratıcısı yoktur.'
Görüldüğü gibi, hümanizmin temeli doğrudan ateizme dayanmaktadır
bazı insanları çok sevdim inkar edemem...o anlamda sevildiğimi
de iddia edemem...bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermeyeyim:hümanizmi yaşam biçimine dönüştürmeyecek kadar zekiyim :)
'İnsancıl olmak' anlamında kullanılsa da; bir şekilde 'renksizlik, kimliksizlik' anlamını da ihtiva ediyor.
Hümanist (İnsancıl) yaklaşım çağdaş bir psikoloji akımıdır. Hümanizm'de; İnsan için bilim amaç değil, ancak araç olabilir. İnsanı tanırken dogmatik görüşlerden kaçınmak gerekir. İnsan davranışlarını denetim altına almak yerine, daha çok özgürlüğe yer verilmelidir. İnsanı anlamak için onun iç yapısını bilmek gerekir. Bunun için içgözleme baş vurmak zorunludur. İnsan cansız bir nesne olmadığından, dıştan bakılarak davranışları yordanamaz. Bu akım insanı inceleme yöntemini getirmiştir. Psikolojiyi bir bakıma yeniden felsefeye yaklaştırmıştır.
Psikolojinin amaçlarından biri insan davranışlarını kontrol etmektir. Oysa Hümanistik yaklaşımda olanlar, psikolojik kontrolün insanlığın zararına kullanılabileceği inancındadırlar. Örneğin, iyi insan yetiştirmek doğru amaç gibi gelebilir. Ancak bu konuda çok çeşitli görüşler ortaya atılabilir.
herşey bir insanı sevmekle başlar... demek
temsilciligini A.MASLOW yaptıgı hümanizm akımı.....hayat şartları maalsef insanları hümanizmden uzaklaştırıyoor.bunun sebebide ihtiyaçlar hiyerarşisisi olsa gerek....can mı canan mı yani
bence hümanizm su anda cogu insanın fikrine daha dogrusu cıkarına aykırı bir akım, herseyi ayrı tutmak ve insan kavramını cok ciddi bir sekilde benimsemektir bize gerekli olan nedir insan? bana göre dünyada tek bir insan vardır bir ikincisi olamaz yani hangi ırktan dinden cinsiyetten olursa olsun...
ama ne yazık ki çoğu insan bu aralar kendi dünyasında yaşıyor,kabuğundan cıkmak diğer insanları görmekten,biraz da özveri ve fedakarlık gerek bize.Ama tabandan düsündügün zaman bu insanların da en az diğer insanlar kadar değere ihtiyacı var...
insani insan oldugu icin degerli goren dusunus bicimi. -izm eklenen her sey gibi bu da yozlasmistir kitlelere yayma adina. insanca dusunce ancak ve ancak belli bir egitimden sonra elde edilebilir, kilisenin asiri dini baskisi ve diger dunyada mutluluk dusuncesi (moriarti mari) ne tepkidir ve akabinde avrupadaki insanlar kendi degerlerini kazanmak icin reform ve ronesans gibi atilimlara imza atmislardir. ancak insani dusunce tanri'yi atmaz...
hümanim bildim kadarıyla insana ve insan değerlerine en çok önem veren bir düşünce şeklidir......
-Cemil Meriç-
Kelimenin iki ayrı manası var: 1) Antikite hayranlığı.
16. asır Avrupası için bir kaçış, bir meçhulü arayıştı hümanizm. Bir egzotizm, bir yeni boyut ihtiyacı.
Kilisenin yasaklarından kurtulmak isteyen Orta Çağ insanı Eski Çağ edebiyatlarına kaçtı. Ferdi cemaat içinde eritmeyen paganizm, hürriyetti, direnişti. Nas'ların çelik korsasından kurtulup kilisenin duvarları dışına fırlamak hem cazip hemde tehlikesizdi. Kendi mazisine sığınıyordu batı; manevi mirasını yeni baştan inceliyor, o metruk hazineden el değmemiş mücevherler derliyordu. Antikite hem kendisiydi hem başkası. İnsan Hristiyanlığın posalaştıramadığı bir düşünceyle yakından temas ediyordu. Vesayetten kurtuluşdu bu, kendi kanatları ile uçmak arzusuydu. Açıktan açığa bir isyan değildi şüphesiz, çünkü Hristiyanlık, greko latin kültürü ile hiçbir zaman göbek bağlarını koparmamıştı. Fakat nas'ların korkuluğundan atlıyarak putperest dünyanın şiir ve düşünce bahçelerine açılmak yine de tehlikeliydi.
Ne olursa olsun Avrupa, zincirlerini kırmak, rüştünü ispat etmek, horlanan haysiyetini kurtarmak zorundaydı. Böylece batı aydını çeşitli tahriflerle tanınmaz hale gelen Hristiyanlığı bir yana bırakacak ve giderek kendi kendini tanrılaştıracaktır.
-Cemil Meriç-
İmanını kaybeden bir çağın dini. Sözünü dinletmek isteyen her felsefe bu kaftana bürünmek zorunda.
Marksizmden egzistansiyalizme kadar Avrupa'nın tüm düşünce akımları hümanist.
Kavramdan çok kılıf; kelime değil bukalemun: demokrasi gibi, sosyalizm gibi.
Hümanizm genç bir kavram, batı dillerini 1850'den sonra fethetmiş. Ama müstağriplerimiz hemen benimsemiş kelimeyi, onlara göre Yunus'lar, Mevlana'lar, Hacı Bektaş Veli'ler su katılmamış birer hümanist. Hümanizm nedir, kimsenin tarife yanaştığı yok.
Bende yemeyeceğim...
Ayıptır söylemesi...
Pilav, nohut ve turşudan oluşan öğlen yemeği bende şişkinlik yaptı...
Açların olsun....:Pp
Kökeninde ' ilahi ' dinlerin esintisi olan bir felsefi akım...
bknz: Civciv kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş...
İnsancıl bir yaklaşımı belirten hümanizm, Rönesans Avrupası'nda hem edebiyat hem düşünce alanında ortaya çıkan yenileşme hareketidir. Temeli Rönesans'ta Antikçağ metinlerinin incelenmesine dayanan ve XIII. yy’da, İtalya'da ortaya çıkan hümanizm, XVI. yy’a kadar gelişen bir yenileşmeyi belirtir. Hümanizm terimi, çeşitli anlamlar taşır. Bu anlamların biricik ortak noktası, insanoğlu hakkında tam anlamıyla iyimser bir felsefeyi yüceltmesidir.
Dilerseniz ilkin kavramdan başlayalım: Hümanizm nedir? Genel anlamıyla hümanizm, insana iman etmek demek. Kökenini ta Eski Yunan düşünürü Protagoras’ta bulabileceğimiz “İnsan her şeyin ölçüsüdür” kabulünün zaman içinde bir inanç bütünlüğüne erdirilmesi ve değer ölçütü olarak ‘insan’ın merkeze oturtulması; hümanizm bu. Peki, “Merkeze oturtulacak ve ölçüt olarak kabullenilecek ‘insan’ kimdir? ” diye sorulduğundaysa hümanizmin terim anlamına ulaşılmış olur: insan Eski Yunanlıdır ve insan olmak demek, bu kültürün canlandırılmasıyla ulaşılacak erginliğe kavuşmuş olmak demek. İyi de, niçin Eski Yunan?
İşte bu soru, bizi düpedüz Batı Medeniyeti’nin temel paradigmalarına götürür: temel direk niteliğindeki Eski Yunan düşüncesi, onun örgüleştirilmesi ve gündelik yaşama uyarlanması niteliğindeki Latin kültürü ve bu iki öğeyi kendinde birleştiren, giderek eriten, kaynaştıran, ardından da başka bir şeye dönüştüren Hristiyanlık inancı. Batı’ya göre Eski Yunan, her türlü verimi yüksek insana kazandıran, yüksek insanı her şeyin temeli haline getiren; yüksek insandan, her şeyi yoğurup biçimlendirdikten sonra apaçık bir gerçeklik haline getiren ve her şeyin arasında bir ahenk örüntüsü kuran anlayış. İnsanlık tarihinde ilk kez Eski Yunan’da kendisi ve doğa arasındaki ilgi ve ilişkiyi bir düzeneğe kavuşturan kaynak. Bilim alanında Ortaçağ, Batı için karanlık dönem olduğu halde düşünce alanında tam bir aydınlık hazırlığı evresi olduğu için, ne denli Eski Yunan ve Latin ürünü varsa tümünün üzerinde sıkı bir çalışmayla günyüzüne çıkarıldığını görürüz bu dönemde. Batılı ancak böylelikle biricik güç niteliğindeki kilisenin baskısını çatırdatabilmiş, ardından da en yetkin örneğini Erasmus’ta gördüğümüz insan merkezli yeni düşünce anlayışını örgüleyebilmiş.
insan-perestlik
Şeytan'ın kafası fazla çalışmayan insanları kandırmak için oltasının kancalarına taktığı çok sayıda yemden sadece biri....Birçok talihsiz insan yutmuştur bu yemi... ve tabii ki kancaya takılıp kalmıştır...
.
hümanizm hakkında genel bilgiler istiyorum
Rönesans döneminde ortaya çıkan insana ve insanın değerlerine önem veren düşünce akımıdır.Çağdaş bir psikoloji anlayışı olarak hümanistik yaklaşım gestalt psikolojisinden ve varoluşçu (egzistanyalist) felsefe akımından etkilenmiştir.Psikolojide hümanistik yaklaşımın öncüleri ve başlıca temsilcileri,Carl Rogers ve Abraham H. Maslow ' dur.
bitki ve hayvanları geçtik..taşlarda bile var....
bitkilerde hayvanlarda olup insani erdemi dışa vuranlarda olmayan bitki ve hayvanlardan aşağıda olduran o kadar çok ki..
misal mi...rahmanı tesbih....
insani erdem kendi gibi düşünmeyenleri ilkel görüyor...
insani erdem dışa vuruyor..! !
masala karnımız tok..kalsın....
milletin masala karnı tok...
bu da güzel..ilk onda tek mesaj yok..e oldu...