Sözlerin artık ikna etmediği bu yaşımda, ağlamak da artık zor geliyor, zoruma gidiyor... Benden sana, söylemesi zor, yazması kolay bir kelime.. Hoşçakal... Aldatıldığımı bildiğim bu geceden sana son bir yazı, son bir hatıra...Seni her çağırdığımda, artık yüreğime yumruk atamayacaksın...Artık ne gelmeni isteyeceğim, ne de kalmanı.... Bu akşam masamdaki tek bir mumu kendim için yaktım... Senin oturduğun iskemle boş, ev boş... İhanetin resmi boşlukta çizili... Şimdi sen bir başka masada başka gözlerlesin... Yüreğindeki pembe yalanlar büyüdükçe büyüyor... Karaya çalan pembeler... Kim, kimi kandırıyor bu alemde? ...Kim kime mavi boncuklar dağıtıyor... Yüreğine sor söylesin... Kumdan kalelerimiz her dalgada yıkılıyor...Verdiğin sözler her cümlede yok oluyor... Kimseyi yolundan döndürecek gücüm yok artık... Dayanıksızım, dayanaksızım... Olduğun yerde kal... Hoşçakal...
Kalmak isteyip gitmek zorunda olduğun, gitme kal diyemediğin; yine de gülücüklerden umar bekleyip içine bir parça umut, bir parça hüzün ekleyiverdiğin ve sarıp sarmalayıp bırakıverdiğin en güzel sözcük: Hoşçakal..
Çok şey mi istedim Ses ver derken sesime Oysa bu bir istek miydi Yoksa seni içimden atamayışıma kızgınlığım mıydı Bilemiyorum Şimdi vazgectim kendim olmaktan Kendi sesimi duymaktan Senin sesine doğmak senin sesinde akmak istedim Hani gel desen gelecektim yüreğinin kuytusuna Hani git desen gidecektim yüreğimin kuytusuna... Işıkta sende karanlıkta, anlıyor musun? Ve yine sustun, dudaklarını dişlerinin arasına kenetleyip Ve yine umudumun hüznüme değdiği en ince yerde bıraktın beni Yüzümde uyanmaya calışan tebessüm ucurum kokuyor Sanrılara bile sığamıyorum bu akşam Bu akşam sevincin hiç bir kıyafetini giyinemiyorum Hiç bir gemi alıp götürmüyor hüznümü Ne dersin bu akşam hüzün yine cok yakışıyor yüzüme değil mi? Hiç bir rüzgar savurmuyor düşmüyor yüzümden hüznün rengi Biliyorum vazgeçilmez değilsin hiçkimse değil Ama vazgeçemiyorum Ve anlıyorum ki birileri çok uzakta Almış koynuna yalnızlığını üşümeleri dinmese de Vazgeçiyor....... Ve tek sözcük sığınıyor dudaklarıma Yüreğimi parçalayarak gelen Bu ses ayrılığın gülümseyen yüzü Bu ses acının zaferi Bu ses ne diyor biliyor musun?
Hoşçakal gitme vakti geldi yine binicem vapura ve çekip gidicem korkma elim mahkum dönücem yine...neler bırakıyorum ki geride bi kaç değersiz arkadaş, ailem, sevdiğim eski arkadaşlarım, evim, doğduğum şehir...Ordaysa beni sorusuz bir hayat, bir grup arkadaş, yatacak bi yatak ve kendim bekliyor...gitmeyi seçiyorum...
Bir hikayedir bu eski mi eski Paris kadar eskidir derler. Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler Bir kaldırım ressamının çizdiği.
'Hoşça kal! ' dedi ayrılırken kız 'Uzaklara gidiyorum Burada ne aşk var, ne ekmek, ne tuval Kara boyalar sadece. Ve caddeleri Paris'in Seine Nehri'ne çıkan hepsi de.' 'Ne olur kal! ' dedi ressam 'Üç rengim var senden aldığım Altın sarısı, mavi ve kırmızı Ve Paris'ten de bir gök Sıcak, ışıltılı Ve işte bir kaldırım Cömert, büyük, parlak, Madeni paraların gelip konacağı...'
Bir hikayedir bu eski mi eski Paris kadar eskidir derler. Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler Bir kaldırım ressamının çizdiği 'Ne olur, bay kaldırım! ' dedi sonra, Diz çöküp yumuşak bir sesle; 'İzin ver şu geniş tuvaline Bir küçük kız resmi çizmeme Mavi, altın sarısı ve kırmızı Üç tebeşirimle.. Dinlenirken o üstünde senin Isınacak bütün gün Paris'in güneşinde Ve yaklaşacak yanına Bakışlar adımlar, eller Ve cömert, büyük, parlak Madeni paralar düşecek üstüne..'
Bir hikayedir bu, eski mi eski Paris kadar eskidir derler, Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler Bir kaldırım ressamının çizdiği.
Ve ressam yıkıp kaşına kasketini 'Hadi gel! ' dedi kıza Ve ilkin gür, kabarık Altın sarısı saçlarım Yerleştirdi taşlara... Sonra gözlerini, koyu mavi Ve kırmızı dudaklarını 'Hoşça kal' diyen. Ve elini. (Katran kokulu bir çiçek demetini Sımsıkı tutan hâlâ.) Ve sonra 'Kal! ' dedi 'Ne olur...' Usulca okşayarak onu 'Daha rahat bir yatak alırım sana Ve çiçekler, çok daha güzellerini; Ve akşamları, gün batarken Aşağılarında Seine'in Kara nehir mavnalarının arkasında; Cömert büyük, parlak Pek çok paramız olacak...'
Bir hikayedir bu eski mi eski Paris kadar eskidir derler. Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler Bir kaldırım ressamının çizdiği. Düştü bulutların, kuşların gölgesi Düştü gölgeleri gelip geçenlerin Silindi hızla ressamın çizgileri Düştü ölü yapraklar, muz kabuklan Ve ansızın yağmur damlaları başladı düşmeye... Oh! Paris yağmuru Keyifle tıpırdayan, usulca Pırıltılı, alaycı Karanlık, okşayıcı...
Geçip gitmeyen bir tek Yağmur oldu, serperek Cömert, iri Gümüş paracıkları... 'Dur! ' dedi ressam, 'Ne olur! Dur! Gidecek yoksa...' Ve yüreği inledi acıyla Ve kızın kederle boşandı gözyaşları Ağladı altın sarısı, mavi Ve kırmızı gözyaşlarıyla Ve akıp gitti Seine'e....
Bir hikayedir bu eski mi eski Paris kadar eskidir derler. Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler Bir kaldırım ressamının çizdiği...
Dudaklarim Kilitli, Hosçakal Bugün! ..Sen De Yolcusun Dünlerimde Sorgusun Ve 24lük Yorgunsun Git De Dinlen Gidenlere Yarinim Kapida Bekliyor Ve Son Veda Zamani
düş sokağı sakinlerinin
şarkılarından biri...
____
hoşçakal
sevgilim
yüreğim durdu
ne de heyecanla çarpardı
sana dokunurken ellerim
tenin beni öterken sevgiyle
hoşçakal
sevgilim
..
yaşam durdu
kapanıyor gözlerime dünya
nerede mavi mutluluklar
nerede sevdamız
ve yarın umutlarımız
hoşçakal
sevgilim
..
Sözlerin artık ikna etmediği bu yaşımda, ağlamak da artık zor geliyor, zoruma gidiyor...
Benden sana, söylemesi zor, yazması kolay bir kelime..
Hoşçakal...
Aldatıldığımı bildiğim bu geceden sana son bir yazı, son bir hatıra...Seni her çağırdığımda, artık yüreğime yumruk atamayacaksın...Artık ne gelmeni isteyeceğim, ne de kalmanı.... Bu akşam masamdaki tek bir mumu kendim için yaktım... Senin oturduğun iskemle boş, ev boş...
İhanetin resmi boşlukta çizili... Şimdi sen bir başka masada başka gözlerlesin... Yüreğindeki pembe yalanlar büyüdükçe büyüyor... Karaya çalan pembeler... Kim, kimi kandırıyor bu alemde? ...Kim kime mavi boncuklar dağıtıyor... Yüreğine sor söylesin... Kumdan kalelerimiz her dalgada yıkılıyor...Verdiğin sözler her cümlede yok oluyor... Kimseyi yolundan döndürecek gücüm yok artık... Dayanıksızım, dayanaksızım...
Olduğun yerde kal...
Hoşçakal...
Kalmak isteyip gitmek zorunda olduğun, gitme kal diyemediğin; yine de gülücüklerden umar bekleyip içine bir parça umut, bir parça hüzün ekleyiverdiğin ve sarıp sarmalayıp bırakıverdiğin en güzel sözcük: Hoşçakal..
ZuZu
hoşçakal nokta koymak bir şeyin sonun geldiğini anlamak bildirmek ama bu laftan önce eger sevgiliye denilirse çok güüzel bir şiir var
İKİ RAYI GİBİYİZ BİR TREN YOLUNUN
YAKIN OLMASI NEYİ DEĞİŞTİRİ SON İSTASYONUN emin olun anlamayacaktır ve çok koyacaktır...
haydin hoşçakalın...
dün atom fiziğiydi:(((
bugün de çekirdek:((((((((
bide hoşçakal gözüm vardı be....
Neyse bu arada demiş oldum
Ha ben Grey... ulu Grey konuştu bide :))
hoşçakal.. bana bu kelimeyi kazandıran çağrı..teşekkür ederiim :))))
valla artık 'bye bye' kullanmıyoruummmm.....
bu yol bzm yolumuzdur
gidip geri dönmemek var
sıra kimde belli olmaz
geri dönüp görmemek var
bu bir veda şarkısıdır
gidenlere slm olsun
kalanlarla yola devam
umut bzm ışığımız
gidipte dönmemek var
gelipte görmemek var
bu bir veda şarkısıdr
yüzüne el sürmemek var
bilmelisin bilmelisin
ümitsizlik yok
sana hoşçakal diyemem
şimdi giteme vakti
yüreğimde çanlar vurur
kalbim sökülüyor sanki
sana hoşçakal diyemem
ama şimdi gitme vakti
yüreğimde hasret biter
umutsuz olma yeter
nedir....
bekledim de gelmedin....
birazdan nedire ve içindekilere....
umarim ebediyete kadar etkisini sürdüren bi cümle olur.....
:((
Ne kadar eğlenirsen eğlen bir sohbetten ayrılmak zorunda olduğunda gülümseyerek söylediğin şey :)
bıraktığım gibi...ne eksik ne fazla
... ve asla şimdi ve burada varolduğuna inanmak istediğimiz,bu güzel oyuna pencereni kapatma...bırak aralık kalsın...
yerinee herşeyinn yeterlii olsun demiştiibiiriisii amaa kimm dii hatırlamıyomm
söylenecek söz yok, gidiyorum ben, hoscakal
hoşçakalın
tekrar görüşmemek üzere?
Ne zordur söylemek...
Diliniz desede yüreğiniz demez, diyemez kimi zaman...
Çok şey mi istedim
Ses ver derken sesime
Oysa bu bir istek miydi
Yoksa seni içimden atamayışıma kızgınlığım mıydı
Bilemiyorum
Şimdi vazgectim kendim olmaktan
Kendi sesimi duymaktan
Senin sesine doğmak senin sesinde akmak istedim
Hani gel desen gelecektim yüreğinin kuytusuna
Hani git desen gidecektim yüreğimin kuytusuna...
Işıkta sende karanlıkta, anlıyor musun?
Ve yine sustun, dudaklarını dişlerinin arasına kenetleyip
Ve yine umudumun hüznüme değdiği en ince yerde bıraktın beni
Yüzümde uyanmaya calışan tebessüm ucurum kokuyor
Sanrılara bile sığamıyorum bu akşam
Bu akşam sevincin hiç bir kıyafetini giyinemiyorum
Hiç bir gemi alıp götürmüyor hüznümü
Ne dersin bu akşam hüzün yine cok yakışıyor yüzüme değil mi?
Hiç bir rüzgar savurmuyor düşmüyor yüzümden hüznün rengi
Biliyorum vazgeçilmez değilsin hiçkimse değil
Ama vazgeçemiyorum
Ve anlıyorum ki birileri çok uzakta
Almış koynuna yalnızlığını üşümeleri dinmese de
Vazgeçiyor.......
Ve tek sözcük sığınıyor dudaklarıma
Yüreğimi parçalayarak gelen
Bu ses ayrılığın gülümseyen yüzü
Bu ses acının zaferi
Bu ses ne diyor biliyor musun?
Hoşçakal...
ya bu kan falan diyo halaa..neyse okumıcam okımıcam...
Hoşçakal gitme vakti geldi yine binicem vapura ve çekip gidicem korkma elim mahkum dönücem yine...neler bırakıyorum ki geride bi kaç değersiz arkadaş, ailem, sevdiğim eski arkadaşlarım, evim, doğduğum şehir...Ordaysa beni sorusuz bir hayat, bir grup arkadaş, yatacak bi yatak ve kendim bekliyor...gitmeyi seçiyorum...
Paris Yağmuru Üstüne Bir Laterna Şarkısı
Bir hikayedir bu eski mi eski
Paris kadar eskidir derler.
Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler
Bir kaldırım ressamının çizdiği.
'Hoşça kal! ' dedi ayrılırken kız
'Uzaklara gidiyorum
Burada ne aşk var, ne ekmek, ne tuval
Kara boyalar sadece.
Ve caddeleri Paris'in
Seine Nehri'ne çıkan hepsi de.'
'Ne olur kal! ' dedi ressam
'Üç rengim var senden aldığım
Altın sarısı, mavi ve kırmızı
Ve Paris'ten de bir gök
Sıcak, ışıltılı
Ve işte bir kaldırım
Cömert, büyük, parlak,
Madeni paraların gelip konacağı...'
Bir hikayedir bu eski mi eski
Paris kadar eskidir derler.
Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler
Bir kaldırım ressamının çizdiği
'Ne olur, bay kaldırım! ' dedi sonra,
Diz çöküp yumuşak bir sesle;
'İzin ver şu geniş tuvaline
Bir küçük kız resmi çizmeme
Mavi, altın sarısı ve kırmızı
Üç tebeşirimle..
Dinlenirken o üstünde senin
Isınacak bütün gün Paris'in güneşinde
Ve yaklaşacak yanına
Bakışlar adımlar, eller
Ve cömert, büyük, parlak
Madeni paralar düşecek üstüne..'
Bir hikayedir bu, eski mi eski
Paris kadar eskidir derler,
Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler
Bir kaldırım ressamının çizdiği.
Ve ressam yıkıp kaşına kasketini
'Hadi gel! ' dedi kıza
Ve ilkin gür, kabarık
Altın sarısı saçlarım
Yerleştirdi taşlara...
Sonra gözlerini, koyu mavi
Ve kırmızı dudaklarını
'Hoşça kal' diyen.
Ve elini. (Katran kokulu bir çiçek demetini
Sımsıkı tutan hâlâ.)
Ve sonra 'Kal! ' dedi 'Ne olur...'
Usulca okşayarak onu
'Daha rahat bir yatak alırım sana
Ve çiçekler, çok daha güzellerini;
Ve akşamları, gün batarken
Aşağılarında Seine'in
Kara nehir mavnalarının arkasında;
Cömert büyük, parlak
Pek çok paramız olacak...'
Bir hikayedir bu eski mi eski
Paris kadar eskidir derler.
Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler
Bir kaldırım ressamının çizdiği.
Düştü bulutların, kuşların gölgesi
Düştü gölgeleri gelip geçenlerin
Silindi hızla ressamın çizgileri
Düştü ölü yapraklar, muz kabuklan
Ve ansızın yağmur damlaları başladı düşmeye...
Oh! Paris yağmuru
Keyifle tıpırdayan, usulca
Pırıltılı, alaycı
Karanlık, okşayıcı...
Geçip gitmeyen bir tek
Yağmur oldu, serperek
Cömert, iri
Gümüş paracıkları...
'Dur! ' dedi ressam, 'Ne olur!
Dur! Gidecek yoksa...'
Ve yüreği inledi acıyla
Ve kızın kederle boşandı gözyaşları
Ağladı altın sarısı, mavi
Ve kırmızı gözyaşlarıyla
Ve akıp gitti Seine'e....
Bir hikayedir bu eski mi eski
Paris kadar eskidir derler.
Şirin bir kız portresi, elinde çiçekler
Bir kaldırım ressamının çizdiği...
Vaselin Hancev
Dudaklarim Kilitli, Hosçakal Bugün! ..Sen De Yolcusun Dünlerimde Sorgusun Ve 24lük Yorgunsun Git De Dinlen Gidenlere Yarinim Kapida Bekliyor Ve Son Veda Zamani
Diyecek hiç bir şey yok..
Sadece hoşçakal..
Sessiz sakin gidiyorum hayatından
Hoşçakal....
özlem ayrılık
Beni habersiz bırakma...
Yüreğim durdu
Ne de heyecanla çarpardı
Sana dokunurken ellerim
Tenin beni örterken sevgiyle
Hoşçakal sevgilim
Son söz...
git demektir aslında...ve geneldede gel diyemediğinden kaynaklanır...
Dostum,hoşçakal! Olduğun gibi...
Bazan göz yaşı.
Bazan sevinç.
Bazan sadece hüzün.