ben şunu diyorumki eğer türkiyede bir gazeteciye insanlar eğer antipatiyle bakıyorlarsa bilinki o gazeteci gerçekleri yazıyor ve mesleğinin hakkını veriyor.medyada sempati duyduğumuz okadar çok boş gazeteci varki...
Bülent Ecevitin ölümünün ardından yazdığı yazıda -allah rahmet eylesin diyip sonuna! ! ! üç tane ünlem işareti koyan kişi noktalama işareti özürlü gazeteci spor yorumcusu veeee güzellik yarışmalrını vazgeçilmez jürisi
Kültürlü, akıllı, seviyeli...Bazen yaptığı espiriler yanlış anlaşıyor ve antipatik olabilir...En son tenisçi Federer'i pek beğenmediğini söyledi...Sonrada açıklama yapmak zorunda kaldı...Cümle içinde 'onu kıskandım sanki 'dedi ve sevmiyorum bu Federer'i diye bahsetti...))) Programda yanlış anlaşılmalara son vermesi gerekiyor...Çünkü yazılarını her zaman takip edemiyoruz...
90 dk programını asla kaçırmam NTVdeki. Orada ne dediğinden çok 'nasıl' dediği çeker beni kendisine. Ama bunlarla beraber sevilmeyecek de yönleri bir hayli var.
En son gelmiş geçmiş en büyük tenisçi Federer'i beğenmediğini söylemişti:D
futbol bilgisi şova yönelik adam.söyleyeceklerinin etkisini artırmak için bir hafta süper dediğine bi hafta sonra berbat der.bütün yorumları çelişkilerle doludur.tek. dir. eleştireceği zaman atıyorum alex veya necati dünyanın en iyi futbolcularıdır hoca oynatamıyordur.yönetimleri eleştireciği zaman bu futbolcularla bu kadar olur yönetimin takımı bu kadardır yorumu.
üç günde bir birilerini istifaya çağırır.(vali-belediye başkanı...)
Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Onu gülümseyen yüzüyle tanıyorsunuz. Sevenleri çok seviyor, sevmeyenleri nefret ediyor. Ama seveni çoğunlukta. Hep aradığımız şeyi yazıyor, sevgiyi. Kalabalıklar, parlak ışıklar arasında gördüğünüz bu gülümseyen yüzün sırları var. O sırlar ki çizgilerine damgasını vurmuş, hayatını değiştirmiş. İşte, bildiğiniz Hıncal Uluç'un bilmediğiniz yönleri:
- Siz de, pozitif düşüncenin pozitif sonuçlar yarattığına inananlardan mısınız?
'Doğru. Pozitif düşünceyi felsefe olarak benimsiyorum. İnanmayacaksın belki ama bir zamanlar melankolik derecede karamsardım.''
- Ne olduda böylesine büyük bir değişim geçirdiniz?
''1972'de sağlığımla ilgili bir dizi aksilik yaşadım. 1 yıl hastanede kaldım. 7 ameliyat geçirdim. Doktorlar yaşama ihtimalimi yüzde 3 olarak görüyorlardı. 32 yaşındaydım ve 39 kiloya düştüm. 1.80 boyunda 39 kilonun nasıl durduğunu tahmin edebilirsin. 6. ayda, artık hastaneden çıkamıyacağımı düşünüyordum. Gülhane Tıp Akademisi'nde yatıyordum ve artık psikologlardan destek görmeye başlamıştım. Sürekli yüzümü çarşafla kapatıp yatıyordum. Çevremi görmek istemiyordum çünkü bana bakan insanların yüzünde dehşet ifadesi beliriyordu. Hariciye kliniğindeki Yusuf Yazıcı hoca birgün odama geldi ve odamdaki herkesi, (asistanları dahil) dışarı çıkardı. Yüzümdeki çarşafı hışımla çekti ''gebereceksen, yalnız başına geber'' dedi, çıktı gitti. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Ama bu laf beni silkeledi, kendime getirdi. Bu yaşta ve hiçbir şey yaşamadan ölünür mü diye düşündüm. 2 ay sonra düzelmeye başladım. İYILEŞME, DÜŞÜNCEYLE INANÇLA DOĞRU ORANTILI.''
- İnsanlar sizi sürekli gülümseyen yüzünüzle hatırlıyor?
'Gülümsemenin iki faydası var. Birincisi aynada gördüğün güler yüz sana moral veriyor, ikincisi etrafındakilere de moral veriyorsun. Çünkü beni vuranlar ızdırap çekerken görürse zaferkazanacak, sevenlerim ise üzüntüye boğulacaktı. Ben hayatın sıkıntılarına boyun eğmeyi denedim. Herkes deneyip, başarabilir. Ayrıca planlar yapmıyorum. Yaşamın tadını çıkarıyorum. Geleceğe dönük planlar yapmak aptallık. Hayatımız her yerde ve her zaman sona erebilir. Emin olduğum bir an var oda bu an. Sevgi yazılarının özü de bu.''
- Geniş bir çevreniz var ama yalnız yaşıyorsunuz. Neden?
''Aslında kalabalığın içinde yalnızlığı yaşıyorum. Pırıl pırıl bir hayat yaşarsınız, dostlarınız, arkadaşlarınızla birlikte olur, eğlenirsiniz, gece 1'de 2'de bomboş bir eve girdiğinizde neler hissettiğinizi kimse bilemez. 'Artık kapımın zilini çalmak istiyorum'demiştim. Feministler yalnış anladı ve çok kızdı bana. 'Kapıyı açması için kadın mı arıyorsun? 'dediler. Ben kapıyı açacak herhangi birinden bahsetmiyorum ki. 1983'te ayrıldığım eşimden. 5 yıl evli kaldık, öncesi de var. Yani 9 yıl beraberdik. Amerikalıydı. Holly, Amerika'da yaşamak istedi, ben Türkiye'de ve ayrıldık. Holly özel bir kadındır. Beynime müteşekkirim. Beraberliğim boyunca yaşadığım olumsuzluklar ayıklandı, hatırımda hep iyi, güzel anılar kaldı. Kötülerin hiçbirini hatırlamıyorum. Bir kadına sevgiyle bağlanmak istiyorum. Birkaç defa hisseder gibi oldum. Ama onlar başka birini arıyorlardı.'
- Belki bir gün yıldırım aşkı yaşarsınız kimbilir...?
''Bende yıldırım aşkı olmaz. Sevdiğim şarkılar bile 3 yıllıktır. Kadın önce fiziğiyle hitap etmeli. Ondan sonra tanımaya ve sevmeye başlarsın. Mutluluk alfabesinin birinci harfini pek çok insanla paylaşıyorum.''
- Sevgi yazıları çok sevildi. Türkiye'de ilk kez denenen bir tarzdı. İlk tepkiler nasıldı?
''Sabah Gazetesi'ne geldiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. Köşe yazacaksın, Hıncal'ın Yeri'nde yaşadıklarını anlatacaksın dediler. Öyle yaptık. Gençlerimiz sevgiye açlar. Köşeye inanılmaz tepkiler geldi. O açlığı hissettim. Kendi yaşamımda da hissettim.'
Bir de yazarlığınız var. Futbol sizin için neyi ifade ediyor, fanatik misiniz?
''Hayır değilim, asla olmadım. Futbol, aslında boş zamanlarımı dolduran bir hobi. TÜRKIYE’DE INSANLARIN SPORA BU KADAR BAĞLANMASI ASLINDA AMAÇSIZLIĞI GÖSTERIYOR.. Ekonomik durumu yetersiz kişiler, takımın başarısıyla özdeşleşiyor. Savaşçı gibi gidiyorlar maçlara. Tek umudu takımın başarısı. Önce güzel bir futbol seyretmek için gidilmeli. Sporun güzelliği bu. Oysa umut arıyorlar.''
- Güzellik yarışmalarının vazgeçilmez jüri üyelerinden birisiniz. Merak ediyorum, onca güzel kız arasında en güzelini nasıl seçiyorsunuz?
''Güzellik hissedilir. Bazen kır içinde bir mor çiçektir. Bataklıkta vahşi orkidedir. 20 kız çıkıyor karşınıza. Kızları toplu olarak en fazla 40 dakika görebiliyorsunuz. 10 jüri üyesi var. 1 kızı inceleme süresi en fazla 20 saniyedir. 20 saniyeyi en iyi kullanan kız kazanır. Siz kıza bakmazsınız, o kendisine baktırır. Bir minik tebessüm, aptalca hazırlanmış bir soruya zekice verilmiş bir yanıtla dikkatleri üzerine toplar. Ayrıca size bakana bakarsınız. Bakılan kişi üzerinde gözler olduğunu hisseder. Çoğunlukla kızlar boşluğa bakma eğilimindeler. Yani kısacası aklını kullanan kız kazanır.''
Daima gülümseyen yüzünün bütün yalnızlıkları yok ettiğini düşünerek ayrıldık Hıncal Uluç’un yanından...
Defne işçin yazdıkları belki doğruydu ama ölenin ardından sıca sıcağına yazıldığı için tepki topladı... Yazmasaydı daha iyiydi...
Hıncal farklı olmayı, aykırı olmayı sever. Yazıları da hep bu yöndedir. Çok fazla ciddiye almamak gerek.
2007 yılından beri hiç yorum yapılmamış Hıncal'a..
O tam bir sevgi insanı...
ben şunu diyorumki
eğer türkiyede bir gazeteciye insanlar eğer antipatiyle bakıyorlarsa bilinki o gazeteci gerçekleri yazıyor ve mesleğinin hakkını veriyor.medyada sempati duyduğumuz okadar çok boş gazeteci varki...
Bülent Ecevitin ölümünün ardından yazdığı yazıda -allah rahmet eylesin diyip sonuna! ! ! üç tane ünlem işareti koyan kişi noktalama işareti özürlü gazeteci spor yorumcusu veeee güzellik yarışmalrını vazgeçilmez jürisi
Kültürlü, akıllı, seviyeli...Bazen yaptığı espiriler yanlış anlaşıyor ve antipatik olabilir...En son tenisçi Federer'i pek beğenmediğini söyledi...Sonrada açıklama yapmak zorunda kaldı...Cümle içinde 'onu kıskandım sanki 'dedi ve sevmiyorum bu Federer'i diye bahsetti...)))
Programda yanlış anlaşılmalara son vermesi gerekiyor...Çünkü yazılarını her zaman takip edemiyoruz...
90 dk programını asla kaçırmam NTVdeki. Orada ne dediğinden çok 'nasıl' dediği çeker beni kendisine.
Ama bunlarla beraber sevilmeyecek de yönleri bir hayli var.
En son gelmiş geçmiş en büyük tenisçi Federer'i beğenmediğini söylemişti:D
kendisi en son futbolla ilgilenir.
havadan para kazanmak,futbol salaklarinin kanini emmek....sülük gibi yani..
futbol bilgisi şova yönelik adam.söyleyeceklerinin etkisini artırmak için
bir hafta süper dediğine bi hafta sonra berbat der.bütün yorumları çelişkilerle doludur.tek. dir. eleştireceği zaman atıyorum alex veya necati dünyanın en iyi futbolcularıdır hoca oynatamıyordur.yönetimleri eleştireciği zaman bu futbolcularla bu kadar olur yönetimin takımı bu kadardır yorumu.
üç günde bir birilerini istifaya çağırır.(vali-belediye başkanı...)
uyuz...
harbiden kültürlü olduüuna inandığım.ciddiye aldığım ender insanlardan.
Kalabalığın ortasında ama yalnızım.
Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Onu gülümseyen yüzüyle tanıyorsunuz.
Sevenleri çok seviyor, sevmeyenleri nefret ediyor. Ama seveni çoğunlukta.
Hep aradığımız şeyi yazıyor, sevgiyi.
Kalabalıklar, parlak ışıklar arasında gördüğünüz bu gülümseyen yüzün sırları var.
O sırlar ki çizgilerine damgasını vurmuş, hayatını değiştirmiş.
İşte, bildiğiniz Hıncal Uluç'un bilmediğiniz yönleri:
- Siz de, pozitif düşüncenin pozitif sonuçlar yarattığına inananlardan mısınız?
'Doğru. Pozitif düşünceyi felsefe olarak benimsiyorum. İnanmayacaksın belki ama bir zamanlar melankolik derecede karamsardım.''
- Ne olduda böylesine büyük bir değişim geçirdiniz?
''1972'de sağlığımla ilgili bir dizi aksilik yaşadım. 1 yıl hastanede kaldım. 7 ameliyat geçirdim.
Doktorlar yaşama ihtimalimi yüzde 3 olarak görüyorlardı. 32 yaşındaydım ve 39 kiloya düştüm.
1.80 boyunda 39 kilonun nasıl durduğunu tahmin edebilirsin. 6. ayda, artık hastaneden çıkamıyacağımı düşünüyordum. Gülhane Tıp Akademisi'nde yatıyordum ve artık psikologlardan destek görmeye başlamıştım. Sürekli yüzümü çarşafla kapatıp yatıyordum. Çevremi görmek istemiyordum çünkü bana bakan insanların yüzünde dehşet ifadesi beliriyordu. Hariciye kliniğindeki Yusuf Yazıcı hoca birgün odama geldi ve odamdaki herkesi, (asistanları dahil) dışarı çıkardı.
Yüzümdeki çarşafı hışımla çekti ''gebereceksen, yalnız başına geber'' dedi, çıktı gitti.
Neye uğradığımı şaşırmıştım. Ama bu laf beni silkeledi, kendime getirdi.
Bu yaşta ve hiçbir şey yaşamadan ölünür mü diye düşündüm. 2 ay sonra düzelmeye başladım.
İYILEŞME, DÜŞÜNCEYLE INANÇLA DOĞRU ORANTILI.''
- İnsanlar sizi sürekli gülümseyen yüzünüzle hatırlıyor?
'Gülümsemenin iki faydası var. Birincisi aynada gördüğün güler yüz sana moral veriyor, ikincisi etrafındakilere de moral veriyorsun. Çünkü beni vuranlar ızdırap çekerken görürse zaferkazanacak, sevenlerim ise üzüntüye boğulacaktı.
Ben hayatın sıkıntılarına boyun eğmeyi denedim. Herkes deneyip, başarabilir. Ayrıca planlar yapmıyorum. Yaşamın tadını çıkarıyorum. Geleceğe dönük planlar yapmak aptallık. Hayatımız her yerde ve her zaman sona erebilir. Emin olduğum bir an var oda bu an. Sevgi yazılarının özü de bu.''
- Geniş bir çevreniz var ama yalnız yaşıyorsunuz. Neden?
''Aslında kalabalığın içinde yalnızlığı yaşıyorum. Pırıl pırıl bir hayat yaşarsınız, dostlarınız, arkadaşlarınızla birlikte olur, eğlenirsiniz, gece 1'de 2'de bomboş bir eve girdiğinizde neler hissettiğinizi kimse bilemez. 'Artık kapımın zilini çalmak istiyorum'demiştim. Feministler yalnış anladı ve çok kızdı bana. 'Kapıyı açması için kadın mı arıyorsun? 'dediler. Ben kapıyı açacak herhangi birinden bahsetmiyorum ki. 1983'te ayrıldığım eşimden. 5 yıl evli kaldık, öncesi de var.
Yani 9 yıl beraberdik. Amerikalıydı. Holly, Amerika'da yaşamak istedi, ben Türkiye'de ve ayrıldık. Holly özel bir kadındır. Beynime müteşekkirim. Beraberliğim boyunca yaşadığım olumsuzluklar
ayıklandı, hatırımda hep iyi, güzel anılar kaldı. Kötülerin hiçbirini hatırlamıyorum. Bir kadına sevgiyle bağlanmak istiyorum. Birkaç defa hisseder gibi oldum. Ama onlar başka birini arıyorlardı.'
- Belki bir gün yıldırım aşkı yaşarsınız kimbilir...?
''Bende yıldırım aşkı olmaz. Sevdiğim şarkılar bile 3 yıllıktır. Kadın önce fiziğiyle hitap etmeli.
Ondan sonra tanımaya ve sevmeye başlarsın. Mutluluk alfabesinin birinci harfini pek çok insanla paylaşıyorum.''
- Sevgi yazıları çok sevildi. Türkiye'de ilk kez denenen bir tarzdı.
İlk tepkiler nasıldı?
''Sabah Gazetesi'ne geldiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. Köşe yazacaksın, Hıncal'ın Yeri'nde yaşadıklarını anlatacaksın dediler. Öyle yaptık. Gençlerimiz sevgiye açlar. Köşeye inanılmaz tepkiler geldi. O açlığı hissettim. Kendi yaşamımda da hissettim.'
Bir de yazarlığınız var. Futbol sizin için neyi ifade ediyor, fanatik misiniz?
''Hayır değilim, asla olmadım. Futbol, aslında boş zamanlarımı dolduran bir hobi. TÜRKIYE’DE INSANLARIN SPORA BU KADAR BAĞLANMASI ASLINDA AMAÇSIZLIĞI GÖSTERIYOR.. Ekonomik durumu yetersiz kişiler, takımın başarısıyla özdeşleşiyor. Savaşçı gibi gidiyorlar maçlara. Tek umudu takımın başarısı. Önce güzel bir futbol seyretmek için gidilmeli. Sporun güzelliği bu. Oysa umut arıyorlar.''
- Güzellik yarışmalarının vazgeçilmez jüri üyelerinden birisiniz.
Merak ediyorum, onca güzel kız arasında en güzelini nasıl seçiyorsunuz?
''Güzellik hissedilir. Bazen kır içinde bir mor çiçektir. Bataklıkta vahşi orkidedir. 20 kız çıkıyor karşınıza. Kızları toplu olarak en fazla 40 dakika görebiliyorsunuz. 10 jüri üyesi var. 1 kızı inceleme süresi en fazla 20 saniyedir. 20 saniyeyi en iyi kullanan kız kazanır. Siz kıza bakmazsınız, o kendisine baktırır. Bir minik tebessüm, aptalca hazırlanmış bir soruya zekice verilmiş bir yanıtla dikkatleri üzerine toplar. Ayrıca size bakana bakarsınız. Bakılan kişi üzerinde gözler olduğunu hisseder. Çoğunlukla kızlar boşluğa bakma eğilimindeler. Yani kısacası aklını kullanan kız kazanır.''
Daima gülümseyen yüzünün bütün yalnızlıkları yok ettiğini düşünerek ayrıldık Hıncal Uluç’un yanından...