Hayatının son 21 yılında, her gün beyaz bir rahip elbisesi giyerek, 18 saat sürekli yazmış ve bu 18 saatlik çalışması boyunca masasının başında hep ayakta durmuştur..
19.yy da yaşamış Vıctor Hugo'nun deyimiyle devrimci yazarların o güçlü soyundan gelen bir yazar.Burjuva toplumunu kılı kırk yaran bir titiz bir gerçeklikle anlatan romanlar,çoğunlukla mutsuz aşkı canlandıran,duygusal renkte roman ve büyük hikayeler yazan dünya edebiyatının büyük ustası....
'Beden yaşamında olduğu gibi ruh yaşamında da bir havayı çekiş,bir soluk alış vardır: Ruh başka bir ruhun duygularını içine çekmek,daha zengin olarak geri vermek üzere içine sindirmek ihtiyacındadır.İnsanda bu güzel olgu olmayınca,gönül yaşamı da olmaz; havasız kalır,acı çeker,ölür gider...'
'Dalkavukluk hiçbir zaman büyük ruhlardan çıkmaz,küçük beyinlere vergidir; bu küçük beyinler,çevresinde döndükleri kimsenin yaşam alanına daha iyi girebilmek için daha da küçülmesini başarırlar...'
'Charles'ın davranışları,sözleri,birkaç günden beri,üzgün ama üzerine uçsuz bucaksız zorunluluklar çöktüğünü duyarak yıkımında yeni bir cesaret bulan bir adamın davranış ve sözleriydi...'
'Yaşamla aşkın başlangıçları arasında güzel benzerlikler yok mudur? Çocuk tatlı şarkılarla,cici bakışlarla ığralanmaz mı? Geleceğini pırıl pırıl süsleyen eşsiz öyküler anlatılmaz mı ona? Umut onun için ışıl ışıl kanatlarını açmaz mı durmadan? Birbiri ardından seviç ve keder gözyaşları dökmez mi? Pek önemsiz şeyler için,toplayıp da oynak bir saray kurmaya çalıştığı çakıl taşları için,kesilir kesilmez unutulan demetler için kavga etmez mi? Zamanı yakalamaya,yaşamı hızlandırmaya can atmaz mı? Aşk bizim ikinci değişmemizdir...'
'Aynı gizin suç ortaklarıydılar,bakışları karşılıklı bir anlayış belirtiyordu birbirlerine,bu da duygularını derinleştiriyor,bir bakıma her ikisini de gündelik yaşamın dışına çıkarıyor,onları daha yakın,daha içli dışlı bir duruma getriyordu...'
'Asil ruhlarda ıstıraplarını ifadeden meneden bir utanma vardır,bu ıztırapların genişliğini kendilerini sevenlerden zevk dolu bir şefkat hissiyle gizlerler.'
1799’da Tours’da dünyaya geldi. Basası Bernard François Balss elli bir yaşındayken on dokuz yaşındaki bir genç kızla evlenmişti;
Balzac’ın imparatorluk yönetiminde memur olarak çalışan ve Fransız Devrimi’nin evladı olan babası Bernard François Balss elli bir yaşındayken, ondokuz yaşındaki bir genç kızla evlenmişti. Bu evlilik 1799’da Tours’da doğacak olan Balzac’ın tüm yaşamı boyunca derin izler bıraktı. Zira Balzakc’ın romanlarında kötü evlilik yapmış kadınlar, özel yaşamın dramları ve çiftlerin yozlaşması vardı. “Dönemin ilerici ideallerine bel bağlamış liberal bir babanın karşısında, kuşkusuz zorla doğurmuş çocukları fazla sevmeyen ve yalnız bir yaşamın üzüntüsüyle kendi içine kapanan bir anne yer alıyor” Balzac’ın yaşamının ilk dönemlerinde.
Aile 1814’te Paris’e taşındı ve Honore de Charlemagne Lisesi’nin öğrencisi oldu. Babası onun noter olmasını istiyordu. Fakat Balzac babasının çizdiği hayatın dışına çıkarak, önce Hukuk okudu ve sonra da yazar olmaya karar verdi. Dönemin siyasi şartları ve moda olan Saint-Simonculuk onu da etkilemişti. Liberal bir babanın karşısında dönemin solculuğunu yaşamak Balzac’ın hayatında yalnızlık ve yoksulluğa sebep oldu. Ve bu da yazarlık hayatı boyunca etkin olacak ikinci durumu doğurmuştu.
İlk eseri Cromwell bir tiyatro eseriydi. O dönemde edebiyatta başarılı olmak için tiyatro eserleri yazmak, hikaye ile uğraşmak gerekiyordu. Cromwel de böyle bir şartta ortaya çıktı. Fakat eser tam bir başarısızlık örneğiydi. Bu dönem parasızlık dönemiydi Balzac için. O da takma adlarla kısa romanlar yazıyordu. Bu romanların genel karakteri de romantizme yergi içermesiydi.
Bu sıralar özel hayatı da çok çalkantılı geçiyordu. İki kız kardeşi evlendi ve bunlardan Laurence, evlilikte bir cehennem hayatı yaşadıktan sonra 1825’te terk edilmiş olarak öldü. Balzac’ın hayatının üçüncü aşaması da bu dönemde gerçekleşti. Kendisinden oldukça yaşlı bir kadın olan Laure’de Berny’e aşık oldu. “Bu kadın onda her şeyin yerini tutacaktı; anne, metres, onu topluma sokan ilk kişi ve yapacağı tehlikeli girişimlerdeki mali destekçisi. Madame Balzac, karışlaştığı ilk ‘otuz yaşındaki kadın’ idiyse, Madame Berny de Balzac’ın dünyasından hiç çıkmayan, olgun, çoğunlukla hayal kırıklığına uğramış (kendileri çoktan yaşadıkları halde) , esas olanı öğrettikleri genç insanları seven bütün o kadınların modeliydi: Madame de Mortsauf (Vadideki Zambak) veya Madame de Bargeton (Sönmüş Hayaller) .” İşte böyle bir zeminde özel yaşamı ile edebi kişiliği arasında gidip gelen hayatı onun ilerideki eserlerinin de ilhamı olacaktı. Zira bu dönem çok başarısız bir edebi yaşam söz konusuydu. Ve bundan sonraki hayatı da başarısızlıkların yargılanması üzerine inşa edilecek ve ileriki eserler de bu dönemin karakterleri çok usta bir üslupla anlatılacaktı.
Başarısız birkaç iş denemesinden sonra Balzac, “Şuanlar” adlı eserini kaleme alır. Bu eser tarihi bir romandır. Bunun hemen akabinde evlilik müessesesini sorgulayan Evliliğin Fizyolojisi ve Özel Yaşamdan Sahneler’i yayımlar. Yine bu dönemde Le Voleur’da “Paris Mektupları” adlı politik fıkralar yazmaya başlar. Modern gazeteciliğin doğuşuna tekabul eden bu dönemde, Balzac bir hayli ünlenir. Onun hayatında hep yer edecek bir meslektir artık gazetecilik. Otuz yaşının üzerinde gerçekleşen bütün bu olaylar, “bütünleşme ve onaylanma” düşleri olan Balzac’ı kamçılar ve çok cüretkar bir tutum içine sokar. Sık sık aristokratik çevrelere girip çıkmaya başlar. Ve hatta metres olarak Castries markizini isteyecek kadar götürür onu.
Balzac, bütün bunların verdiği hızla, günde on sekiz saat çalışmaktadır; haziran 1832’de delirmenin eşiğine gelir. Otobiyogratif bir roman olan Louis Lambert bu bunalımın izlerini taşır; yaralanmış, coşkulu ve romantik bir entelektüel tip olan Louis delirerek ölür.
Balzac aslında bu gidip gelmeler arasında artık bir efsaneye dönüşmüştür. Romanlar birbirini izler. Ve esas önemli olan dönemin şartlarıyla ilgili tahlilleridir. Balzac’a göre Fransız Devrimi adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri son vermek bir yana bunları daha güçlendirmiş, binlerce insanı dışlamış, marjinalleştirmiştir. “sefalet nedeniyle suç işleyenler, gelecekten umudu kalmamış gençler, Napolyon yasalarıyla çocuklaştırılmış kadınlar. Modern dünya acımasızdır; erkekler ve kadınlar bu dünyada acı çekmektedir. Liberalizm bencilliklerin artışını ve çıkarcı ahlakı teşvik etmiş bir yalandır. Köy hekimi (Köy Hekimi romanından) Benassiz, birey olarak acı çekmiş olduğu için, içinde bulunduğu toplumu eleştirel bir biçimde yansıtma gücüne sahip yaralı bir yürektir; Balzac’da en romantik olan şey acının vicdanı yarattığı gerçeğidir.” Gerçek dünyada yolunu şaşırmış dahi bir delinin arayışı olan Mutlak peşinde’de kişinin yıkıcı güçlerini ele alır.
Artık bir nevi kendini anlatmaya çalışır Balzac. Bu dönemden sonraki romanlarında hep bu izleri taşır. Ve en önemlisi başarısız dönemdeki kahramanları geri döndürerek onları yeniden hayata geçirmeye çalışır. Ve bu onun meşhur “İnsanlık Komedisi” modelini yaratacaktır. Bu yeniliği ilk “Goriot Baba”da uygulamaya geçirir.
1835’de La Chronique de Paris adlı bir gazeteyi satın olar. Fakat yine hızla yazmaktadır. Gününün çoğunluğunu yazmakla geçiren Balzac yine çıldırı noktasına gelir ve bu dönemde Vadideki Zambak ortaya çıkar. Hemen akabinde de bir kriz geçirir. Yine onun hayatında önemli bir yer işgal eden “sevgili” diye andığı Madame Berny ölür. La Chronique de iflas eder ve Balzac ile yayıncı Bulloz arasında ciddi sorunlar çıkar.
1836 sonunda “Yaşlı Kız”ı La Presse’e on iki fasikül halinde yayımlatarak yeni bir gazeteciliğin başlangıcını oluşturur. Balzac bir hayli yıpranmıştır artık. Fakat İnsanlık komedyası’na hızla devam eder. Bu arada üç sayı çıkacak bir gazetenin sahibi olur.
1845’te İnsanlık Komedyası için bir taslak hazırlar. Bu taslakta 137 roman ve 2000 kişilik karakter söz konusudur. Fakat Balzac bu projeyi hayata geçiremeden 18 Ağustos 1850 yılında ölmüştür.
Ömrünün son döneminde kaleme aldığı Cesar Brittoeau, Bette Abla, Esrarlı Bir Vakıa, İki Gelinin Hatıraları ve Kibar fahişeler onun doruk noktaya çıktığı romanlardır. Bu romanlar aynı zamanda romantik çağın gündüz ve geceden oluşan iki yüzüyle gösterdiği ve artık geceden başka bir şey olmayan bir dünyanın kesin kararmasını anlatan romanlardır. Yani kısaca Balzac romantik çağın sonunun romanın yazar ve arkasında bir çok haciz davası bırakarak ölür.
1799' da Paris'te doğdu, 1850' de yine Paris'te öldü. Orta halli bir ailenin çocuğuydu. Bir rahipler okulunda altı yıl öğrenim gördü. Bu öğrenim onun üzerinde derin izler bıraktı. Parlak bir öğrenci olmamakla birlikte kendini tüketircesine kitap okudu ue hayaller kurdu. Daha sonra hukuk öğrenimine başladı. İlk romanını 1829'da yayımladı ve gittikçe ünlendi. Bir yandan da Paris'in salon hayatında parlak bir yer edindi. Eserlerinde toplumsal ve tarihsel olaylara geniş yer verdi. Bu arada Edebiyatçılar Birliğini kurdu ue daha sonra başkanı oldu. Bütün eserlerini 'İnsanlık Komedisi' genel başlığı ile biraraya topladı.
"İnsanlara, onları size nankörlük yapmaya mecbur bırakacak kadar büyük işlerde bulunmayın"
Honoré De Balzac
Vadideki Zambak
ve Goriot Baba
sadece ikisini okudum
Hayatının son 21 yılında, her gün beyaz bir rahip elbisesi giyerek, 18 saat sürekli yazmış ve bu 18 saatlik çalışması boyunca masasının başında hep ayakta durmuştur..
Fransız edebiyatı romancısı. Vadideki Zambak, Goriot Baba en bilindik eserlerindendir..
19.yy da yaşamış Vıctor Hugo'nun deyimiyle devrimci yazarların o güçlü soyundan gelen bir yazar.Burjuva toplumunu kılı kırk yaran bir titiz bir gerçeklikle anlatan romanlar,çoğunlukla mutsuz aşkı canlandıran,duygusal renkte roman ve büyük hikayeler yazan dünya edebiyatının büyük ustası....
romanlarını okumadım ama sozleri gusel
umusuz olsada sevmek guseldir
bir anne yüreği, dibinde daima af bulunan bir uçurumdur... balzac
'Beden yaşamında olduğu gibi ruh yaşamında da bir havayı çekiş,bir soluk alış vardır: Ruh başka bir ruhun duygularını içine çekmek,daha zengin olarak geri vermek üzere içine sindirmek ihtiyacındadır.İnsanda bu güzel olgu olmayınca,gönül yaşamı da olmaz; havasız kalır,acı çeker,ölür gider...'
'Dalkavukluk hiçbir zaman büyük ruhlardan çıkmaz,küçük beyinlere vergidir; bu küçük beyinler,çevresinde döndükleri kimsenin yaşam alanına daha iyi girebilmek için daha da küçülmesini başarırlar...'
'Charles'ın davranışları,sözleri,birkaç günden beri,üzgün ama üzerine uçsuz bucaksız zorunluluklar çöktüğünü duyarak yıkımında yeni bir cesaret bulan bir adamın davranış ve sözleriydi...'
'Yaşamla aşkın başlangıçları arasında güzel benzerlikler yok mudur? Çocuk tatlı şarkılarla,cici bakışlarla ığralanmaz mı? Geleceğini pırıl pırıl süsleyen eşsiz öyküler anlatılmaz mı ona? Umut onun için ışıl ışıl kanatlarını açmaz mı durmadan? Birbiri ardından seviç ve keder gözyaşları dökmez mi? Pek önemsiz şeyler için,toplayıp da oynak bir saray kurmaya çalıştığı çakıl taşları için,kesilir kesilmez unutulan demetler için kavga etmez mi? Zamanı yakalamaya,yaşamı hızlandırmaya can atmaz mı? Aşk bizim ikinci değişmemizdir...'
'Aynı gizin suç ortaklarıydılar,bakışları karşılıklı bir anlayış belirtiyordu birbirlerine,bu da duygularını derinleştiriyor,bir bakıma her ikisini de gündelik yaşamın dışına çıkarıyor,onları daha yakın,daha içli dışlı bir duruma getriyordu...'
'Bilgisi arttıktan sonra,erdem de günah kadar hesap yapar...'
'Saf hislerinizi çiçeklerin meftunane temaşa edilecekleri,sanatkarın şaheseri adeta aşıkane tahayyül edeceği ayak erişilemez yerlere koyunuz.'
'Asil ruhlarda ıstıraplarını ifadeden meneden bir utanma vardır,bu ıztırapların genişliğini kendilerini sevenlerden zevk dolu bir şefkat hissiyle gizlerler.'
senelerce bir aşkıyla uzaktan mektuplaşmış...evlendiklerinin ertesi günü kavgaya başlamışlar...
Vadideki Zambak'tan çok etkilenmiştim ama 'Otuzunda Kadın' romanı berbattı, ikisini de aynı kişinin yazdığına inanamadım.
İnsanlık Komedyası. Eklektik şaheser.
Balzac edebiyatta ilk aşkımdır.Düşünce dünyasına onunla girdim.
Cemil Meriç.(Jurnal)
1799’da Tours’da dünyaya geldi. Basası Bernard François Balss elli bir yaşındayken on dokuz yaşındaki bir genç kızla evlenmişti;
Balzac’ın imparatorluk yönetiminde memur olarak çalışan ve Fransız Devrimi’nin evladı olan babası Bernard François Balss elli bir yaşındayken, ondokuz yaşındaki bir genç kızla evlenmişti. Bu evlilik 1799’da Tours’da doğacak olan Balzac’ın tüm yaşamı boyunca derin izler bıraktı. Zira Balzakc’ın romanlarında kötü evlilik yapmış kadınlar, özel yaşamın dramları ve çiftlerin yozlaşması vardı. “Dönemin ilerici ideallerine bel bağlamış liberal bir babanın karşısında, kuşkusuz zorla doğurmuş çocukları fazla sevmeyen ve yalnız bir yaşamın üzüntüsüyle kendi içine kapanan bir anne yer alıyor” Balzac’ın yaşamının ilk dönemlerinde.
Aile 1814’te Paris’e taşındı ve Honore de Charlemagne Lisesi’nin öğrencisi oldu. Babası onun noter olmasını istiyordu. Fakat Balzac babasının çizdiği hayatın dışına çıkarak, önce Hukuk okudu ve sonra da yazar olmaya karar verdi. Dönemin siyasi şartları ve moda olan Saint-Simonculuk onu da etkilemişti. Liberal bir babanın karşısında dönemin solculuğunu yaşamak Balzac’ın hayatında yalnızlık ve yoksulluğa sebep oldu. Ve bu da yazarlık hayatı boyunca etkin olacak ikinci durumu doğurmuştu.
İlk eseri Cromwell bir tiyatro eseriydi. O dönemde edebiyatta başarılı olmak için tiyatro eserleri yazmak, hikaye ile uğraşmak gerekiyordu. Cromwel de böyle bir şartta ortaya çıktı. Fakat eser tam bir başarısızlık örneğiydi. Bu dönem parasızlık dönemiydi Balzac için. O da takma adlarla kısa romanlar yazıyordu. Bu romanların genel karakteri de romantizme yergi içermesiydi.
Bu sıralar özel hayatı da çok çalkantılı geçiyordu. İki kız kardeşi evlendi ve bunlardan Laurence, evlilikte bir cehennem hayatı yaşadıktan sonra 1825’te terk edilmiş olarak öldü. Balzac’ın hayatının üçüncü aşaması da bu dönemde gerçekleşti. Kendisinden oldukça yaşlı bir kadın olan Laure’de Berny’e aşık oldu. “Bu kadın onda her şeyin yerini tutacaktı; anne, metres, onu topluma sokan ilk kişi ve yapacağı tehlikeli girişimlerdeki mali destekçisi. Madame Balzac, karışlaştığı ilk ‘otuz yaşındaki kadın’ idiyse, Madame Berny de Balzac’ın dünyasından hiç çıkmayan, olgun, çoğunlukla hayal kırıklığına uğramış (kendileri çoktan yaşadıkları halde) , esas olanı öğrettikleri genç insanları seven bütün o kadınların modeliydi: Madame de Mortsauf (Vadideki Zambak) veya Madame de Bargeton (Sönmüş Hayaller) .” İşte böyle bir zeminde özel yaşamı ile edebi kişiliği arasında gidip gelen hayatı onun ilerideki eserlerinin de ilhamı olacaktı. Zira bu dönem çok başarısız bir edebi yaşam söz konusuydu. Ve bundan sonraki hayatı da başarısızlıkların yargılanması üzerine inşa edilecek ve ileriki eserler de bu dönemin karakterleri çok usta bir üslupla anlatılacaktı.
Başarısız birkaç iş denemesinden sonra Balzac, “Şuanlar” adlı eserini kaleme alır. Bu eser tarihi bir romandır. Bunun hemen akabinde evlilik müessesesini sorgulayan Evliliğin Fizyolojisi ve Özel Yaşamdan Sahneler’i yayımlar. Yine bu dönemde Le Voleur’da “Paris Mektupları” adlı politik fıkralar yazmaya başlar. Modern gazeteciliğin doğuşuna tekabul eden bu dönemde, Balzac bir hayli ünlenir. Onun hayatında hep yer edecek bir meslektir artık gazetecilik. Otuz yaşının üzerinde gerçekleşen bütün bu olaylar, “bütünleşme ve onaylanma” düşleri olan Balzac’ı kamçılar ve çok cüretkar bir tutum içine sokar. Sık sık aristokratik çevrelere girip çıkmaya başlar. Ve hatta metres olarak Castries markizini isteyecek kadar götürür onu.
Balzac, bütün bunların verdiği hızla, günde on sekiz saat çalışmaktadır; haziran 1832’de delirmenin eşiğine gelir. Otobiyogratif bir roman olan Louis Lambert bu bunalımın izlerini taşır; yaralanmış, coşkulu ve romantik bir entelektüel tip olan Louis delirerek ölür.
Balzac aslında bu gidip gelmeler arasında artık bir efsaneye dönüşmüştür. Romanlar birbirini izler. Ve esas önemli olan dönemin şartlarıyla ilgili tahlilleridir. Balzac’a göre Fransız Devrimi adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri son vermek bir yana bunları daha güçlendirmiş, binlerce insanı dışlamış, marjinalleştirmiştir. “sefalet nedeniyle suç işleyenler, gelecekten umudu kalmamış gençler, Napolyon yasalarıyla çocuklaştırılmış kadınlar. Modern dünya acımasızdır; erkekler ve kadınlar bu dünyada acı çekmektedir. Liberalizm bencilliklerin artışını ve çıkarcı ahlakı teşvik etmiş bir yalandır. Köy hekimi (Köy Hekimi romanından) Benassiz, birey olarak acı çekmiş olduğu için, içinde bulunduğu toplumu eleştirel bir biçimde yansıtma gücüne sahip yaralı bir yürektir; Balzac’da en romantik olan şey acının vicdanı yarattığı gerçeğidir.” Gerçek dünyada yolunu şaşırmış dahi bir delinin arayışı olan Mutlak peşinde’de kişinin yıkıcı güçlerini ele alır.
Artık bir nevi kendini anlatmaya çalışır Balzac. Bu dönemden sonraki romanlarında hep bu izleri taşır. Ve en önemlisi başarısız dönemdeki kahramanları geri döndürerek onları yeniden hayata geçirmeye çalışır. Ve bu onun meşhur “İnsanlık Komedisi” modelini yaratacaktır. Bu yeniliği ilk “Goriot Baba”da uygulamaya geçirir.
1835’de La Chronique de Paris adlı bir gazeteyi satın olar. Fakat yine hızla yazmaktadır. Gününün çoğunluğunu yazmakla geçiren Balzac yine çıldırı noktasına gelir ve bu dönemde Vadideki Zambak ortaya çıkar. Hemen akabinde de bir kriz geçirir. Yine onun hayatında önemli bir yer işgal eden “sevgili” diye andığı Madame Berny ölür. La Chronique de iflas eder ve Balzac ile yayıncı Bulloz arasında ciddi sorunlar çıkar.
1836 sonunda “Yaşlı Kız”ı La Presse’e on iki fasikül halinde yayımlatarak yeni bir gazeteciliğin başlangıcını oluşturur. Balzac bir hayli yıpranmıştır artık. Fakat İnsanlık komedyası’na hızla devam eder. Bu arada üç sayı çıkacak bir gazetenin sahibi olur.
1845’te İnsanlık Komedyası için bir taslak hazırlar. Bu taslakta 137 roman ve 2000 kişilik karakter söz konusudur. Fakat Balzac bu projeyi hayata geçiremeden 18 Ağustos 1850 yılında ölmüştür.
Ömrünün son döneminde kaleme aldığı Cesar Brittoeau, Bette Abla, Esrarlı Bir Vakıa, İki Gelinin Hatıraları ve Kibar fahişeler onun doruk noktaya çıktığı romanlardır. Bu romanlar aynı zamanda romantik çağın gündüz ve geceden oluşan iki yüzüyle gösterdiği ve artık geceden başka bir şey olmayan bir dünyanın kesin kararmasını anlatan romanlardır. Yani kısaca Balzac romantik çağın sonunun romanın yazar ve arkasında bir çok haciz davası bırakarak ölür.
vadideki zambak ekoldür anlayabilene
'honore' olmasi gerekiyordu bastaki kelimenin. her neyse.. okudugum 2 kitabi da mukemmeldi. tavsiye ederim.
1) iki yeni gelinin anilari
2) vadideki zambak
1799' da Paris'te doğdu, 1850' de yine Paris'te öldü. Orta halli bir ailenin çocuğuydu. Bir rahipler okulunda altı yıl öğrenim gördü. Bu öğrenim onun üzerinde derin izler bıraktı. Parlak bir öğrenci olmamakla birlikte kendini tüketircesine kitap okudu ue hayaller kurdu. Daha sonra hukuk öğrenimine başladı. İlk romanını 1829'da yayımladı ve gittikçe ünlendi. Bir yandan da Paris'in salon hayatında parlak bir yer edindi. Eserlerinde toplumsal ve tarihsel olaylara geniş yer verdi. Bu arada Edebiyatçılar Birliğini kurdu ue daha sonra başkanı oldu. Bütün eserlerini 'İnsanlık Komedisi' genel başlığı ile biraraya topladı.