"Çünkü geceler ne kadar sıcak olursa olsun, ayrılamamak donmak demektir. Veda etmeliyim, çünkü gidememek, olduğu yerde taş kesilmek ve devinimini yitirmiş bir toprağa çakılıp kalmak demektir."
lübnan doğumlu olduğu doğrudur. küçük yaşta ailesiyle birlikte amerikaya göç etmiş, üniversite yıllarına kadar burada ya$amı$tır.özellikle babasının baskısı sonucu, eğitim için beyruttaki bir okulu seçmek durumunda kalır. 1900lerin ba$ında arkasına bile bakmadan beyrut'u terk eder ve bir daha da bu $ehre ayak basmaz. hayatının son 20 yılını amerika'da geçiren cibran, bir süre fransa'da da bulunmu$, rodinin öğrenciliğini yapmı$tır. yurtdı$ında khalil gibran olarak bilinir.
dostum, göründüğüm gibi değilim. görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir elbise. benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez. ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim- çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir. ‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim: çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil, deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem. denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. bırak denizimle başbaşa kalayım. senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öyle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım. sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım. sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. gene de gülüşümü göresin istemem. bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım. dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. bırak deliliğimle başbaşa kalayım. dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım?
yenilgi,yenilgim,ölümsüz yiğitliğim, sen ve ben fırtınayla birlikte güleceğiz, ve içimizde ölen her şey için mezarlar kazacağız, ve güneşin altında istekle dikileceğiz, ve biz tehlikeli olacağız...
'Karşındakinin gerçeği sana açıkladıklarında değil, açıklayamadıklarındadır. Bu yüzden onu anlamak istiyorsan, söylediklerine değil, söylemediklerine kulak ver.'
Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil. Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki? Gerçekten de iyilik, acıktığında en karanlık mağaralarda bile yiyecek arar ve susadığında kirli, durgun sulardan bile içer. Siz, kendinizle bir olduğunuzda iyisiniz; bununla birlikte, kendinizle bir olmadığınızda, kötü değilsiniz. Çünkü parçalanmış bir aile eşkiyaların ini değildir; sadece parçalanmış bir ailedir. Ve dümensiz bir gemi, tehlikeli adalar arasında amaçsızca dolaşır durur, ama dibe batmaz. Siz, kendinizden bir şeyler vermeye çabaladığınızda iyisiniz; Kendiniz için bir kazanç sağlamaya çalıştığınızda ise, kötü değilsiniz. Çünkü, bir şey kazanmak için uğraştığınızda, toprağa tutunan ve onun göğsünde beslenen bir kök gibisiniz. Doğaldır ki, meyve köke 'Benim gibi, olgun, dolgun ve bol bol veren ol..' demez. Çünkü, almak nasıl kök için bir ihtiyaçsa, meyve için de vermek bir gereksinimdir. Konuşurken tamamen uyanıksanız, iyisiniz. Ama, diliniz anlamsızca kekelerken uyukluyorsanız, kötü değilsiniz; Ve sürçen bir konuşma bile, zayıf bir dili güçlendirebilir. Amacınıza doğru sağlam ve cesur adımlarla ilerlediğinizde iyisiniz; Fakat oraya topallıyarak gittiğinizde de, kötü değilsiniz. Çünkü topallayanlarınız bile geri gitmez. Fakat güçlü ve hızlı olanlarınız, incelik gösterin ve topal birinin yanında asla topalllamayın. Siz, sayısız konuda iyisiniz ve iyi olmadığınızda ise, kötü değilsiniz. Sadece oyalanıyor ve tembellik ediyorsunuz. Ne yazık ki, geyikler kaplumbağalara çevikliği öğretemiyor. İyiliğinizin, üstün beninize duyduğunuz özlemde saklı ve bu özlem herbirinizde mevcut. Ancak bazılarınızda bu özlem, yamaçların gizemini ve ormanın ezgilerini taşıyarak, büyük bir güçle denize doğru akan bir sel gibidir. Ve diğerlerinde ise, dönemeçlerle ve kavislerle yolunu kaybeden, kıyıya ulaşmadan önce oyalanıp duran durgun bir ırmağa benzer. Yine de özlemi fazla olanın, az olana 'Neden bu kadar yavaşsın, neden duraklıyorsun? ' demesine izin vermeyin. Çünkü gerçekten iyi olan, ne çıplak birine, `Neden elbisen yok? ' diye sorar, ne de evsiz olana 'Evine ne oldu? ' der.'
senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öyle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım. sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım. sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. gene de gülüşümü göresin istemem. bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım. dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. bırak deliliğimle başbaşa kalayım. dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz elele. HALİL CİBRAN
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları. Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler, Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller. Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil. Çünkü onların kendi düşünceleri vardır. Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil. Çünkü ruhlar yarındadır. Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz. Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları, Kendiniz gibi olmaya zorlamayın. Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur. Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar. Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür, Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar. Okçunun önünde kıvançla eğilin. Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.'
''Ben bir yolcu ve aynı zamanda bir denizciyim.
Her sabah yeni bir tepe keşfederim ruhumda.''
Halil Cibran
"Çünkü geceler ne kadar sıcak olursa olsun, ayrılamamak donmak demektir.
Veda etmeliyim, çünkü gidememek, olduğu yerde taş kesilmek ve
devinimini yitirmiş bir toprağa çakılıp kalmak demektir."
Halil Cibran...Ermiş
"Yüreğin bir volkansa eğer, avuçlarında çiçekler açmasını nasıl umabilirsin? ''
Halil Cibran
'hep de böyledir, sevgi kendi derinligini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar...'
büyük üstat
Sessizce bekledim. İnsanlar sessizliğin anlattıklarını anlayabilselerdi, orman vahşilerine değil, tanrıya daha yakın olurlardı.
h. c.
lübnan doğumlu olduğu doğrudur. küçük yaşta ailesiyle birlikte amerikaya göç etmiş, üniversite yıllarına kadar burada ya$amı$tır.özellikle babasının baskısı sonucu, eğitim için beyruttaki bir okulu seçmek durumunda kalır. 1900lerin ba$ında arkasına bile bakmadan beyrut'u terk eder ve bir daha da bu $ehre ayak basmaz. hayatının son 20 yılını amerika'da geçiren cibran, bir süre fransa'da da bulunmu$, rodinin öğrenciliğini yapmı$tır. yurtdı$ında khalil gibran olarak bilinir.
dostum, göründüğüm gibi değilim. görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir elbise.
benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez.
ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim- çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.
‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim: çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil, deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.
denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. bırak denizimle başbaşa kalayım.
senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öyle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım.
sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.
sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. gene de gülüşümü göresin istemem. bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.
dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. bırak deliliğimle başbaşa kalayım.
dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım?
nietzche'nin dindar hali.
^^Ölümden sonra da yaşayacağım, ve kulaklarınızda şarkı söyleyeceğim. Koca dalgalar beni geri çektikten sonra bile denizin engin derinliklerine^^
halil cibran
aslen lübnan lıdır...romancı şair..okuyorum okuyorum sonra düşünüyorum sonra yine okuyorum...sonra yine yine ve yine..
Nisan mı,evet dönecek.Ama nisanı kışın şamarı olmaksızın isteyen onu asla elde edemez.
yenilgi,yenilgim,ölümsüz yiğitliğim,
sen ve ben fırtınayla birlikte güleceğiz,
ve içimizde ölen her şey için mezarlar kazacağız,
ve güneşin altında istekle dikileceğiz,
ve biz tehlikeli olacağız...
'yüzleri anlarım,çünkü kendi gözümün dokuduğu kumaşın arasından bakar ve ardındaki gerçekliği görürüm..'
ben senin gibiyim ey gece...sabırlı ve tutkulu..çünkü göğsümde solgun öpüşlerin kefenleriyle binlerce sevgili gömülü....
ben ateşim ve kuru çalıyım
ve benim bir parçam diğerini tüketir
bana kulak ver ki sana seslenebileyim...
akıl bir süngerdir, kalpse bir nehir. çoğumuzun emmeyi akmaya yeğlemesi tuhaf değil mi? ?
Halil Cibran der ki,
'Karşındakinin gerçeği
sana açıkladıklarında değil,
açıklayamadıklarındadır.
Bu yüzden onu anlamak istiyorsan,
söylediklerine değil,
söylemediklerine kulak ver.'
cümleleri bir hançer misali...
hedefini bilir ve tam isabet buyurur..
hiç görmediği bir sevgiliye mektupları ise şaheser...
hüznün çocuklarındadır kendileri...
Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil.
Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde
azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki?
Gerçekten de iyilik, acıktığında en karanlık mağaralarda bile
yiyecek arar ve susadığında kirli, durgun sulardan bile içer.
Siz, kendinizle bir olduğunuzda iyisiniz; bununla birlikte,
kendinizle bir olmadığınızda, kötü değilsiniz.
Çünkü parçalanmış bir aile eşkiyaların ini değildir;
sadece parçalanmış bir ailedir.
Ve dümensiz bir gemi, tehlikeli adalar arasında
amaçsızca dolaşır durur, ama dibe batmaz.
Siz, kendinizden bir şeyler vermeye çabaladığınızda iyisiniz;
Kendiniz için bir kazanç sağlamaya çalıştığınızda ise, kötü değilsiniz.
Çünkü, bir şey kazanmak için uğraştığınızda, toprağa tutunan
ve onun göğsünde beslenen bir kök gibisiniz.
Doğaldır ki, meyve köke 'Benim gibi, olgun,
dolgun ve bol bol veren ol..' demez.
Çünkü, almak nasıl kök için bir ihtiyaçsa,
meyve için de vermek bir gereksinimdir.
Konuşurken tamamen uyanıksanız, iyisiniz. Ama, diliniz
anlamsızca kekelerken uyukluyorsanız, kötü değilsiniz;
Ve sürçen bir konuşma bile, zayıf bir dili güçlendirebilir.
Amacınıza doğru sağlam ve cesur adımlarla ilerlediğinizde iyisiniz;
Fakat oraya topallıyarak gittiğinizde de, kötü değilsiniz.
Çünkü topallayanlarınız bile geri gitmez.
Fakat güçlü ve hızlı olanlarınız, incelik gösterin
ve topal birinin yanında asla topalllamayın.
Siz, sayısız konuda iyisiniz ve
iyi olmadığınızda ise, kötü değilsiniz.
Sadece oyalanıyor ve tembellik ediyorsunuz.
Ne yazık ki, geyikler kaplumbağalara çevikliği öğretemiyor.
İyiliğinizin, üstün beninize duyduğunuz özlemde saklı
ve bu özlem herbirinizde mevcut.
Ancak bazılarınızda bu özlem, yamaçların gizemini ve ormanın
ezgilerini taşıyarak, büyük bir güçle denize doğru akan bir sel gibidir.
Ve diğerlerinde ise, dönemeçlerle ve kavislerle yolunu kaybeden,
kıyıya ulaşmadan önce oyalanıp duran durgun bir ırmağa benzer.
Yine de özlemi fazla olanın, az olana 'Neden bu kadar yavaşsın,
neden duraklıyorsun? ' demesine izin vermeyin.
Çünkü gerçekten iyi olan, ne çıplak birine, `Neden elbisen yok? '
diye sorar, ne de evsiz olana 'Evine ne oldu? ' der.'
HALİL CİBRAN
çağdaş gezgin...tam bir filazof..derin...
senin için gündüz olduğu zaman dostum,
benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öyle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım.
sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.
sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. gene de gülüşümü göresin istemem. bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.
dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. bırak deliliğimle başbaşa kalayım.
dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz elele.
HALİL CİBRAN
hayata bakış şeklimi degistiren büyük insan..!
Senin önünde parlak bir ayna gibi durduğumda,
içime baktım ve kendi yansımanı gördüm.
Sonra dedinki ' seni seviyorum'
Oysa aslında sevdiğin içimdeki kendindin.
H.CİBRAN
Büyük bir adamin iki yüreği vardir, birisi kanar ve digeri sabreder...
Halil Cibran
Tutkunuz, kanatlanmış bir yürekle
sabaha gözlerinizi açıp, sevgi dolu bir güne
başlayabiliyor oluşa teşekkür etmek olsun,
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler,
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır.
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları,
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür,
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin.
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.'
HALİL CİBRAN
'tanrım bana değiştirebileceğim şeyler için güç,değiştiremeyeceklerim için sabır,ikisini birbirinden ayırt edebilmem için sağduyu ver'
kendi dilinden okumak lazım...ve okuyacağım da
Bana susmayı ver, gecenin hücumlarına meydan okuyayım
İnci, kum tanesinin etrafına ızdırabın ördüğü mabeddir