İzmir henüz işgal edilmeden milli hareket doğuda başlamıştı Kazım Karabekir Paşa halkı askeri depolarda silahlandırıyor ve müttefiklerin Doğu Anadolu’da bir Ermenistan yaratmasına karşı direnişe hazırlıyordu. Peki,Milli mücadele M.Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla başlamamış mıydı? Anlaşılan H.Edip’ın aynı fikirde olmadığıdır.
Halide Edip Adıvar: The Turkish Ordeal New York (1928) Tarih-Lenk:Hakan Erdem(Doğan Kitap)
Amerikan Koleji' nde okumuş, anne ve babasından ayrı büyümüş, Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu' da yaşamış ve o dönemleri kitaplarında anlatmış, feminist yazarımızdır Halide Edip.
Son derece asabi gerimiliyle ve fırlayıp kendine zulmedeni gırtlağından tutacakmış gibi hazır oluşuyla bu el,savaşanların enli elinden farklıydı. H:E.Adıvar (Türkün ateşle imtihanı,op.cit,s.127)
Fakat,adam tam bir tezattı. Hemen biraz sonra,ortadan kaldırdığı yalana göre huyuna çok daha uyan bir palavrayı yerleştirmeye çalışırken görürdünüz. Halide Edip Adıvar op.cit,s169
Ne kadar şaşılacak bir adam! Yıkım kılığına bürünmüş bir doğa kuvveti mi acaba? İnsana ait bir şeyi var mı? Peki ulus amacına ulaştığı zaman bu kasırga nasıl durdurulabilir ki? H.E.Adıvar(Türk'ün Ateşle İmtihanı)
İstanbul'da ken, 20 yıl oturduğum HAlide Edip Adıvar mahallesine adını veren, kurtuluş savaşı ve cumhuriyet dönemi hanım yazarlarından. Hakkında ki çeşitli rivayetler, onun edebiyattaki yeteneğini ve değerini düşürmez.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Sultanahmet Meydanı'nda yüzbinlere hitaben yaptığı ünlü konuşmasıyla tarihe geçen Halide Edip Adıvar, Mehmet Edip adlı ^^YAHUDİ DÖNMESİ^^ bir babanın kızı olarak dünyaya geldi.
Halide Edip'in masonlarla ilişkisi ise hayatı boyunca devam etti. Halide Edip'in, Jöntürk akımının öncüleri arasında yer alan doktor kocası Adnan Adıvar, döneminin önde gelen masonları arasında bulunuyordu.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra ^^Atatürk'le araları açılan Halide Edip^^, Atatürk'ün kapattığı mason localarını 1948 yılında yeniden açan İnönü'nün yardımıyla İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne kadar yükseldi.
1950 yılında 68 yaşındayken İzmirli Yahudi dönmesi Kapaniler'in ısrarı sonucu İzmir milletvekili olarak TBMM'ye milletvekili olarak girdi.
Şimdi ben sayın Adıvar'ın sinekli bakkal romanına rakip olacak bir kitap çıkartmayı düşünüyorum. 'Kazıkçı Bakkal' kahramanımız bizim mahhallede bakkaliye işletmeciliği yapıyor..
ya aslında halide edip adıvar ile ilgili sunum hazırlamam gerekiyo sinekli bakkalı okudum sadee otobiyografisini de biliyorum ama ilgi çeken özellik bilmediğimiz yön var mı bildiğiniz halide edip adıvarla ilgili
Bir Amerikan Mandacısı: Halide Edip Adıvar [Bu görüşü savunanlar, ABD Başkanı Wilson'un ünlü 14 ilkesinden 12.'sinin Türklerin çoğunlukta bulunduğu topraklarda bağımsız bir Türk devletinin kurulmasına uygun olduğunu savunarak 'Türk-Wilson Cemiyeti' kurdular. Bu dernek, 5 Aralık 1918 tarihinde, Halide Edip Adıvar, Yunus Nadi Abalıoğlu, Ahmet Emin Yalman gibi kişilerin imzalarıyla ABD Başkanı Wilson'a Amerikan mandası istemiyle başvurdu. Mektupta, azınlıkların haklarının güvence altında olacağı, önemli bakanlıklara birer Amerikalı Baş Müsteşar atanacağı, yine Amerikalı Baş Müsteşar Başkanlığı'nda toplanacak bu Müsteşarlar Kurulu'nun ülkeyi geliştirecek reformları saptayıp, uygulamaya koyacağı, reformların yürütülmesi hakkında milletçe güvence verileceği, polis ve jandarmanın bir Amerikalı genel müfettişe bağlanacağı belirtiliyordu.]
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne Saygıdeğer Efendim,
Memleketin siyasî durumu en son kertesine geldi. Kendimize bir yön çizebilmek için, Türk milletinin zarını atıp olumlu bir durum alma zamanı ise geçmek üzere bulunuyor. Dış durum İstanbul'da şöyle görünüyor: Fransa, İtalya, İngiltere, Türkiye'nin mandaterlik meselesini Amerikan Senatosu'na resmen teklif etmiş olmakla birlikte, Senato'nun bu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerini kullanıyorlar. Taksimden pay kaçırmak elbette işlerine gelmiyor. Suriye'de aradığını bulamayan Fransa, zararını Türkiye'den kapatmak istiyor. İtalya namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa ancak Anadolu'nun bölüşülmesinde pay almak için girdiğini açıktan açığa söylüyor. İngiltere'nin oyunu biraz daha incedir. İngiltere, Türk'ün birliğini, çağdaşlaşmasını, gerçek bir bağımsızlık kazanmasını, gelecekte bile istemiyor. Yeni imkân ve görüşlerle; tamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman-Türk hükümeti başında hilâfet de olursa, İngiltere'nin elindeki müslüman esirleri için kötü bir örnek olur. İngiltere Türkiye'yi bütünü ile ele geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna sokar. Buna, memleketimizde en başta ve özellikle dinî sınıflar çoktan taraftardırlar. Fakat bunu Fransa ile dövüşmeden yapabilmek mümkün olamayacağından taraftar olamaz. Fakat, Türkiye'yi bütün olarak korumak gereği duyulursa, yani bölüşmenin büyük askerî fedakârlıklarla yapılabileceğini anlarsa Lâtinleri sokmamak için Amerikan görüşünü tutar ve destekler. Nitekim İngiliz siyasetçileri arasında zaten bu görüşe eğilimli olanlar vardır. Morisson (Morison) gibi ünlü kimseler Amerika'nın Türkiye'de manda kurmasını istiyorlar. Başka bir çözüm yolu da, Türkiye'yi Trakya'dan, İzmir'den, Adana'dan, belki de Trabzon'dan ve hele İstanbul'dan yoksun bıraktıktan sonra, eski Kapitülasyonları ve boğulmaya mahkûm iç sınırlarıyla başbaşa bırakmak. Biz İstanbul'da, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerikan mandasını ehven-i şer olarak görüyoruz. Dayandığımız noktalar şunlardır: 1- Aramızda, hangi şartlar altında olursa olsun, Hıristiyan azınlıklar kalacaktır. Bunlar hem Osmanlı vatandaşı olma haklarından yararlanacaklar hem de dışarıda bir Avrupa devletine dayanarak karışıklık çıkaracaklar, sürekli olarak müdahaleye yol açacaklar ve zaten göstermelikten ibaret olan bağımsızlığımızdan azınlıklar adına her yıl bir parça daha kaybedeceğiz. Güçlü bir hükümet ve çağdaş bir idare kurulabilmesi için, patrikhanenin siyasî imtiyazla, azınlıkların kuvvetli devletler vasıtasıyla yaptıkları sürekli tehditler ortadan kalkmalıdır. Küçük ve zayıf bir Türkiye bunu başaramayacaktır. 2 - Biribirini yok eden, çıkar sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret için yaşayanların hırsını doyuran bu hükümet anlayışı yerine, milletin refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı ve köyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir hükümet anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var. Bunun için gerekli olan paraya uzmanlığa ve kudrete sahip değiliz. Siyasî dış borçlar, siyasî esareti artırıyor. Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir sonuç veren yeni bir hayat yaratamıyoruz. Bugünkü hükümet, adamlarını takdir etmese bile, halkı ve halk hükümeti kurulmasını yararlı gören Filipin gibi vahşî bir memleketi, bugün kendi kendini idareye muktedir çağdaş bir makine haline koyan Amerika, bu konuda çok işimize geliyor. On beş yirmi yıl sıkıntı çektikten sonra yeni bir Türkiye'yi, her ferdi öğrenimi ve zihniyetiyle gerçek bağımsızlığı kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye'yi, ancak yeni dünyanın kabiliyeti yaratabilir. 3 - Yabancı devletlerin Türkiye üzerindeki rekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir yardımcıya ihtiyacımız var. Bunu ancak Avrupa dışında ve Avrupa'dan daha güçlü bir elde bulabiliriz. 4 - Bugünkü oldu bittileri ortadan kaldırmak ve davamızı sür'atle dünyaya karşı savunabilmek için, gerekli güce sahip bir devletin yardımını istemek lâzımdır. Yayılma siyaseti güden Avrupa'nın başvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetine karşı böyle bir vekil olarak Amerika'yı kendimize kazanarak ortaya atabilirsek, Doğu Meselesi'ni de Türk Meselesi'ni de gelecek için kendimiz çözümlemiş olacağız. Bu sebeplerden dolayı, bir an önce istememiz gereken Amerikan mandası da, elbette sakıncasız değildir. Haysiyetimizden epeyce fedakârlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz. Yalnız, bazılarının düşündüğü gibi, Amerika'nın resmî sıfatında dinî eğilim ve taraf tutma yoktur. Hıristiyanlara para verecek misyoner kadın Amerika'sı, Amerika'nın yönetim mekanizmasında bir yer tutmaz. Amerika'nın yönetim mekanizması dinsiz ve milliyetsizdir. O, türlü cins ve mezhepten insanları çok uyumlu ve kaynaşmış olarak bir arada tutmanın yolunu biliyor. Amerika, Doğu'da mandaterlik yapmak Avrupa'da başına dert açmak niyetinde değildir. Fakat onların onur meselesi yaptıkları şey, yöntemleri ve idealleri ile Avrupa'dan daha üstün bir millet olmak iddiasıdır. Bir millet içtenlikle Amerikan milletine başvurursa, Avrupa'ya, girdikleri memleket ve milletin yararına nasıl bir idare kurduklarını göstermek isterler. Amerikan resmî mahfillerinin önemli şahsiyetleri arasında epey lehimize bir hava oluştu. İstanbul'a Ermeni dostu olarak gelen birçok hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu ve Türk propagandacısı olarak döndüler. Bu akımı temsil eden resmî ve gayrî resmî Amerikan görüşünün altında yatan gizli düşünce şudur: Türkiye'yi parçalamamak, eski sınırları içinde bir bütün halinde olduğu gibi korumak şartıyla genel ve tek bir mandaya bağlamak. Suriye, Amerikan Komisyonu orada iken, genel bir kongre toplayarak Amerika'yı istemiştir. Suriye'nin bu isteği Amerika'da çok iyi karşılanmıştır. Amerika, bizim topraklarımız üzerinde Ermenistan kurmaya niyetli görünmüyor. Eğer mandayı alırlarsa, bütün milletleri eşit şartlar altında bir memleket evlâdı olarak kabul edip alacaklarını önemli çevrelerden haber aldım. Ne var ki, Avrupa, mutlaka bir Ermenistan meselesi ortaya çıkarmak -özellikle İngiltere- Ermenilere tavizler vermek istiyor. Amerikan kamuoyunda zulüm görmüş Ermeniler adına bir oyun oynamaya çalışıyor. Avrupa korkusu bizim fikir adamlarını düşündürüyor. Reşat Hikmet Bey gibi, Câmi Bey gibi, hattâ millî birliğe şekil veren diplomatlarımızın, Ermeni meselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var. Resmen size yazılıyor. Çok tehlikeli anlar geçiriyoruz. Anadolu'daki mücadeleyi dikkat ve sevgiyle izleyen bir Amerika var. Hükümet ve İngilizler, bunun Hıristiyanları öldürmek, İttihatçılar getirmek için yapılan bir hareket olduğu düşüncesini Amerika'ya elbirliği ile benimsetmeye çalışıyorlar. Her an bu Millî Mücadele'yi durdurmak için kuvvet gönderilmesi tasarlanıyor; bunun için İngilizleri kandırmaya çalışıyorlar. Millî Mücadele sür'atle ve olumlu isteklerle kendini ortaya koyarsa ve Hıristiyan düşmanlığı gibi bir rengi de olmazsa Amerika'da hemen destek bulacağını yine çok önemli çevreler garanti ediyorlar. Sivas Kongresi toplanıncaya kadar, Amerikan komisyonunu alıkoymaya çalışıyoruz. Hattâ, kongreye Amerikalı bir gazeteci göndermeyi de belki başarabileceğiz. İşte bütün bunlar karşısında, dâvâmızda bize yardımcı olabilmesi için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden, bölüşülme ve çözülme korkusu karşısında, kendimizi Amerika'ya başvurmaya mecbur görüyoruz Vasıf Bey kardeşimizle bu hususta birleştiğimiz noktaları kendisi de ayrıca yazacaktır. Türkiye'yi azim ve irade sahibi geniş görüşlü bir iki kişi belki kurtarabilir. Macera ve boğuşma devri artık geçmiştir. Gelecek için kalkınma ve birlik savaşı açmaya mecburuz. Sınırlarında bu kadar çok evladı ölen zavallı memleketimizin düşünce ve medeniyet savaşında kaç tane şehidi var. Biz Türkiye'nin hayırlı evlâtlarından, yarının kurucuları olmalarını istiyoruz. Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte, temelleri bile çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek düşünüp çalışmanızı bekliyoruz. Saygılarımı gönderir, başarınıza dua ederim. Millî dâvâda canıyla başıyla çalışanlar arasında, sade bir Türk askerinin alçak gönüllülüğü ile, sizinle birlikte olduğumu ifade ederim.
'Vurun Kahpe'ye' Romanının bile devamı günümüzde Anadolu'da görülmektedir.Çevrenize iyi bakın, romanı iyi okuyun.Romanın yazıldığından bu yana bu ülkede değişen bir şey yok. Bakınız: Doğu Anadolu,Güneydoğu,Doğu karadeniz...Özellikle dağ köyleri.
efendim nedense ben bu hanfendiden hiç hazzetmem nedeni sinekli bakkalı yazan bir insan nasıl olurda vurun kahpeye gibi günümüze kadar gelen mukaddesatçı kesimi çirkin ve iğrenilesi halde gösteren bir edebi akım başlatabilir! atatürkle olan ilgilerinin derecesini bilmesemde diyebilirim ki rahmetli iktidarın silahşörüymüş diyebilirim.
hayir Halide Edip Hanim musevi degil, kurtulus savasinda bulunmus bir sahsiyet, ayrica roman yazari, cok ünlüdür, ilgi duyanlar bir cok yerde tercüme-i halini okuyabilirler.
cumhuriyet dönemi kadın yazarı.kurtuluş savaşını anlattığı romanları vardır.
cumhuriyet dönemi yazarlarından...sinekli bakkal ve vurun kahpeye en önemli esrlerindendir...
İzmir henüz işgal edilmeden milli hareket doğuda başlamıştı Kazım Karabekir Paşa halkı askeri depolarda silahlandırıyor ve müttefiklerin Doğu Anadolu’da bir Ermenistan yaratmasına karşı direnişe hazırlıyordu. Peki,Milli mücadele M.Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla başlamamış mıydı? Anlaşılan H.Edip’ın aynı fikirde olmadığıdır.
Halide Edip Adıvar: The Turkish Ordeal New York (1928)
Tarih-Lenk:Hakan Erdem(Doğan Kitap)
Amerikan Koleji' nde okumuş, anne ve babasından ayrı büyümüş, Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu' da yaşamış ve o dönemleri kitaplarında anlatmış, feminist yazarımızdır Halide Edip.
Son derece asabi gerimiliyle ve fırlayıp kendine zulmedeni gırtlağından tutacakmış gibi hazır oluşuyla bu el,savaşanların enli elinden farklıydı.
H:E.Adıvar (Türkün ateşle imtihanı,op.cit,s.127)
Fakat,adam tam bir tezattı. Hemen biraz sonra,ortadan kaldırdığı yalana göre huyuna çok daha uyan bir palavrayı yerleştirmeye çalışırken görürdünüz.
Halide Edip Adıvar op.cit,s169
Çevresinde,zeka ve ahlak i duruş açısından ondan üstün, kültür ve eğitim açısından ise kat kat üstün adamlar olduğunu tabii ki nhep bilirdiniz.
H.E.Adıvar(Türkün Ateşle İmtihanı op.cit,s.185
Mor Salkımlı Ev'in Sahibesi.
Ne kadar şaşılacak bir adam! Yıkım kılığına bürünmüş bir doğa kuvveti mi acaba? İnsana ait bir şeyi var mı? Peki ulus amacına ulaştığı zaman bu kasırga nasıl durdurulabilir ki?
H.E.Adıvar(Türk'ün Ateşle İmtihanı)
İstanbul'da ken, 20 yıl oturduğum HAlide Edip Adıvar mahallesine adını veren, kurtuluş savaşı ve cumhuriyet dönemi hanım yazarlarından.
Hakkında ki çeşitli rivayetler, onun edebiyattaki yeteneğini ve değerini düşürmez.
çocuk da yapmış, kariyer de...
'Sinekli Bakkal' eseri dizi trafiğine takılmış yazar...
Kurtuluş Savaşı yıllarında Sultanahmet Meydanı'nda yüzbinlere hitaben yaptığı ünlü konuşmasıyla tarihe geçen Halide Edip Adıvar, Mehmet Edip adlı ^^YAHUDİ DÖNMESİ^^ bir babanın kızı olarak dünyaya geldi.
Halide Edip'in masonlarla ilişkisi ise hayatı boyunca devam etti.
Halide Edip'in, Jöntürk akımının öncüleri arasında yer alan doktor kocası Adnan Adıvar, döneminin önde gelen masonları arasında bulunuyordu.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra ^^Atatürk'le araları açılan Halide Edip^^, Atatürk'ün kapattığı mason localarını 1948 yılında yeniden açan İnönü'nün yardımıyla İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne kadar yükseldi.
1950 yılında 68 yaşındayken İzmirli Yahudi dönmesi Kapaniler'in ısrarı sonucu İzmir milletvekili olarak TBMM'ye milletvekili olarak girdi.
Şimdi ben sayın Adıvar'ın sinekli bakkal romanına
rakip olacak bir kitap çıkartmayı düşünüyorum.
'Kazıkçı Bakkal'
kahramanımız bizim mahhallede bakkaliye işletmeciliği yapıyor..
sürmenaja uğraması en kötü talihiydi.
kurtuluş savaşının en bariz hissettiren isim çok güzel kitapları var içindeki aşklarda oldukça etkili...kesin bir hasan çavuş var
onu seviyorum iiii bi yazar by
ya aslında halide edip adıvar ile ilgili sunum hazırlamam gerekiyo sinekli bakkalı okudum sadee otobiyografisini de biliyorum ama ilgi çeken özellik bilmediğimiz yön var mı bildiğiniz halide edip adıvarla ilgili
ateşten gömlek kitabını okumanızı tavsiye ederim
halide edip adıvar lisesi mezunuyum artık :)))
Bir Amerikan Mandacısı:
Halide Edip Adıvar
[Bu görüşü savunanlar, ABD Başkanı Wilson'un ünlü 14 ilkesinden 12.'sinin Türklerin çoğunlukta bulunduğu topraklarda bağımsız bir Türk devletinin kurulmasına uygun olduğunu savunarak 'Türk-Wilson Cemiyeti' kurdular. Bu dernek, 5 Aralık 1918 tarihinde, Halide Edip Adıvar, Yunus Nadi Abalıoğlu, Ahmet Emin Yalman gibi kişilerin imzalarıyla ABD Başkanı Wilson'a Amerikan mandası istemiyle başvurdu. Mektupta, azınlıkların haklarının güvence altında olacağı, önemli bakanlıklara birer Amerikalı Baş Müsteşar atanacağı, yine Amerikalı Baş Müsteşar Başkanlığı'nda toplanacak bu Müsteşarlar Kurulu'nun ülkeyi geliştirecek reformları saptayıp, uygulamaya koyacağı, reformların yürütülmesi hakkında milletçe güvence verileceği, polis ve jandarmanın bir Amerikalı genel müfettişe bağlanacağı belirtiliyordu.]
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne
Saygıdeğer Efendim,
Memleketin siyasî durumu en son kertesine geldi. Kendimize bir yön çizebilmek için, Türk milletinin zarını atıp olumlu bir durum alma zamanı ise geçmek üzere bulunuyor.
Dış durum İstanbul'da şöyle görünüyor:
Fransa, İtalya, İngiltere, Türkiye'nin mandaterlik meselesini Amerikan Senatosu'na resmen teklif etmiş olmakla birlikte, Senato'nun bu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerini kullanıyorlar. Taksimden pay kaçırmak elbette işlerine gelmiyor.
Suriye'de aradığını bulamayan Fransa, zararını Türkiye'den kapatmak istiyor. İtalya namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa ancak Anadolu'nun bölüşülmesinde pay almak için girdiğini açıktan açığa söylüyor. İngiltere'nin oyunu biraz daha incedir.
İngiltere, Türk'ün birliğini, çağdaşlaşmasını, gerçek bir bağımsızlık kazanmasını, gelecekte bile istemiyor. Yeni imkân ve görüşlerle; tamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman-Türk hükümeti başında hilâfet de olursa, İngiltere'nin elindeki müslüman esirleri için kötü bir örnek olur. İngiltere Türkiye'yi bütünü ile ele geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna sokar. Buna, memleketimizde en başta ve özellikle dinî sınıflar çoktan taraftardırlar. Fakat bunu Fransa ile dövüşmeden yapabilmek mümkün olamayacağından taraftar olamaz. Fakat, Türkiye'yi bütün olarak korumak gereği duyulursa, yani bölüşmenin büyük askerî fedakârlıklarla yapılabileceğini anlarsa Lâtinleri sokmamak için Amerikan görüşünü tutar ve destekler. Nitekim İngiliz siyasetçileri arasında zaten bu görüşe eğilimli olanlar vardır. Morisson (Morison) gibi ünlü kimseler Amerika'nın Türkiye'de manda kurmasını istiyorlar.
Başka bir çözüm yolu da, Türkiye'yi Trakya'dan, İzmir'den, Adana'dan, belki de Trabzon'dan ve hele İstanbul'dan yoksun bıraktıktan sonra, eski Kapitülasyonları ve boğulmaya mahkûm iç sınırlarıyla başbaşa bırakmak.
Biz İstanbul'da, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerikan mandasını ehven-i şer olarak görüyoruz. Dayandığımız noktalar şunlardır:
1- Aramızda, hangi şartlar altında olursa olsun, Hıristiyan azınlıklar kalacaktır. Bunlar hem Osmanlı vatandaşı olma haklarından yararlanacaklar hem de dışarıda bir Avrupa devletine dayanarak karışıklık çıkaracaklar, sürekli olarak müdahaleye yol açacaklar ve zaten göstermelikten ibaret olan bağımsızlığımızdan azınlıklar adına her yıl bir parça daha kaybedeceğiz.
Güçlü bir hükümet ve çağdaş bir idare kurulabilmesi için, patrikhanenin siyasî imtiyazla, azınlıkların kuvvetli devletler vasıtasıyla yaptıkları sürekli tehditler ortadan kalkmalıdır. Küçük ve zayıf bir Türkiye bunu başaramayacaktır.
2 - Biribirini yok eden, çıkar sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret için yaşayanların hırsını doyuran bu hükümet anlayışı yerine, milletin refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı ve köyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir hükümet anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var. Bunun için gerekli olan paraya uzmanlığa ve kudrete sahip değiliz. Siyasî dış borçlar, siyasî esareti artırıyor. Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir sonuç veren yeni bir hayat yaratamıyoruz.
Bugünkü hükümet, adamlarını takdir etmese bile, halkı ve halk hükümeti kurulmasını yararlı gören Filipin gibi vahşî bir memleketi, bugün kendi kendini idareye muktedir çağdaş bir makine haline koyan Amerika, bu konuda çok işimize geliyor. On beş yirmi yıl sıkıntı çektikten sonra yeni bir Türkiye'yi, her ferdi öğrenimi ve zihniyetiyle gerçek bağımsızlığı kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye'yi, ancak yeni dünyanın kabiliyeti yaratabilir.
3 - Yabancı devletlerin Türkiye üzerindeki rekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir yardımcıya ihtiyacımız var. Bunu ancak Avrupa dışında ve Avrupa'dan daha güçlü bir elde bulabiliriz.
4 - Bugünkü oldu bittileri ortadan kaldırmak ve davamızı sür'atle dünyaya karşı savunabilmek için, gerekli güce sahip bir devletin yardımını istemek lâzımdır. Yayılma siyaseti güden Avrupa'nın başvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetine karşı böyle bir vekil olarak Amerika'yı kendimize kazanarak ortaya atabilirsek, Doğu Meselesi'ni de Türk Meselesi'ni de gelecek için kendimiz çözümlemiş olacağız.
Bu sebeplerden dolayı, bir an önce istememiz gereken Amerikan mandası da, elbette sakıncasız değildir. Haysiyetimizden epeyce fedakârlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz. Yalnız, bazılarının düşündüğü gibi, Amerika'nın resmî sıfatında dinî eğilim ve taraf tutma yoktur. Hıristiyanlara para verecek misyoner kadın Amerika'sı, Amerika'nın yönetim mekanizmasında bir yer tutmaz. Amerika'nın yönetim mekanizması dinsiz ve milliyetsizdir. O, türlü cins ve mezhepten insanları çok uyumlu ve kaynaşmış olarak bir arada tutmanın yolunu biliyor.
Amerika, Doğu'da mandaterlik yapmak Avrupa'da başına dert açmak niyetinde değildir. Fakat onların onur meselesi yaptıkları şey, yöntemleri ve idealleri ile Avrupa'dan daha üstün bir millet olmak iddiasıdır. Bir millet içtenlikle Amerikan milletine başvurursa, Avrupa'ya, girdikleri memleket ve milletin yararına nasıl bir idare kurduklarını göstermek isterler.
Amerikan resmî mahfillerinin önemli şahsiyetleri arasında epey lehimize bir hava oluştu. İstanbul'a Ermeni dostu olarak gelen birçok hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu ve Türk propagandacısı olarak döndüler.
Bu akımı temsil eden resmî ve gayrî resmî Amerikan görüşünün altında yatan gizli düşünce şudur: Türkiye'yi parçalamamak, eski sınırları içinde bir bütün halinde olduğu gibi korumak şartıyla genel ve tek bir mandaya bağlamak. Suriye, Amerikan Komisyonu orada iken, genel bir kongre toplayarak Amerika'yı istemiştir. Suriye'nin bu isteği Amerika'da çok iyi karşılanmıştır.
Amerika, bizim topraklarımız üzerinde Ermenistan kurmaya niyetli görünmüyor. Eğer mandayı alırlarsa, bütün milletleri eşit şartlar altında bir memleket evlâdı olarak kabul edip alacaklarını önemli çevrelerden haber aldım.
Ne var ki, Avrupa, mutlaka bir Ermenistan meselesi ortaya çıkarmak -özellikle İngiltere- Ermenilere tavizler vermek istiyor. Amerikan kamuoyunda zulüm görmüş Ermeniler adına bir oyun oynamaya çalışıyor. Avrupa korkusu bizim fikir adamlarını düşündürüyor. Reşat Hikmet Bey gibi, Câmi Bey gibi, hattâ millî birliğe şekil veren diplomatlarımızın, Ermeni meselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var. Resmen size yazılıyor.
Çok tehlikeli anlar geçiriyoruz. Anadolu'daki mücadeleyi dikkat ve sevgiyle izleyen bir Amerika var. Hükümet ve İngilizler, bunun Hıristiyanları öldürmek, İttihatçılar getirmek için yapılan bir hareket olduğu düşüncesini Amerika'ya elbirliği ile benimsetmeye çalışıyorlar.
Her an bu Millî Mücadele'yi durdurmak için kuvvet gönderilmesi tasarlanıyor; bunun için İngilizleri kandırmaya çalışıyorlar. Millî Mücadele sür'atle ve olumlu isteklerle kendini ortaya koyarsa ve Hıristiyan düşmanlığı gibi bir rengi de olmazsa Amerika'da hemen destek bulacağını yine çok önemli çevreler garanti ediyorlar.
Sivas Kongresi toplanıncaya kadar, Amerikan komisyonunu alıkoymaya çalışıyoruz. Hattâ, kongreye Amerikalı bir gazeteci göndermeyi de belki başarabileceğiz.
İşte bütün bunlar karşısında, dâvâmızda bize yardımcı olabilmesi için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden, bölüşülme ve çözülme korkusu karşısında, kendimizi Amerika'ya başvurmaya mecbur görüyoruz Vasıf Bey kardeşimizle bu hususta birleştiğimiz noktaları kendisi de ayrıca yazacaktır.
Türkiye'yi azim ve irade sahibi geniş görüşlü bir iki kişi belki kurtarabilir. Macera ve boğuşma devri artık geçmiştir. Gelecek için kalkınma ve birlik savaşı açmaya mecburuz. Sınırlarında bu kadar çok evladı ölen zavallı memleketimizin düşünce ve medeniyet savaşında kaç tane şehidi var. Biz Türkiye'nin hayırlı evlâtlarından, yarının kurucuları olmalarını istiyoruz. Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte, temelleri bile çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek düşünüp çalışmanızı bekliyoruz.
Saygılarımı gönderir, başarınıza dua ederim. Millî dâvâda canıyla başıyla çalışanlar arasında, sade bir Türk askerinin alçak gönüllülüğü ile, sizinle birlikte olduğumu ifade ederim.
10.8.1919
Halide Edip
Hanım efendi bir sabataist olup kocaları Adnan bey de masondur...
'Vurun Kahpe'ye' Romanının bile devamı günümüzde Anadolu'da görülmektedir.Çevrenize iyi bakın, romanı iyi okuyun.Romanın yazıldığından bu yana bu ülkede değişen bir şey yok. Bakınız: Doğu Anadolu,Güneydoğu,Doğu karadeniz...Özellikle dağ köyleri.
efendim nedense ben bu hanfendiden hiç hazzetmem nedeni sinekli bakkalı yazan bir insan nasıl olurda vurun kahpeye gibi günümüze kadar gelen mukaddesatçı kesimi çirkin ve iğrenilesi halde gösteren bir edebi akım başlatabilir! atatürkle olan ilgilerinin derecesini bilmesemde diyebilirim ki rahmetli iktidarın silahşörüymüş diyebilirim.
hayir Halide Edip Hanim musevi degil, kurtulus savasinda bulunmus bir sahsiyet, ayrica roman yazari, cok ünlüdür, ilgi duyanlar bir cok yerde tercüme-i halini okuyabilirler.
Vurun kahbeye kitabi cok enteresandi.
baloooon...
Anadolu'ya savasa giderken tekke seyhi ataullah efendi'den sitayisle bahs eder..
habertürk'de ugur ipekci ataullah efendi'nin sabatayist oldugunu yazmisti..
halide edip adivar sinekli bakkal'da mevlidi bir yabanci gözüyle anlatir ve
kenan cobanlari sarkisina benziyor surasi felan gibi israili cagrisimlar yapan yorumlarda bulunur...
galiba halide edip hanim bir Musevi...
not: musevi lafzi bir hakaret tümcesi degildir...