. ... . aşk nerdesin, bıraktığın yerde kalamadım ki ben, acaba ne haldesin, gittiğin yerde misin ki sen…,
sürgüne uğramış aşkın, hatırında bir yâr vardır, gurbetidir yârinin olmadığı her mekân meftûnun, zaman solgun, küskün ve ölgündür sürekli, ve donakalır zaman, bozkırın güz güneşi altında, hep;
gidin bulutlar akdeniz sahillerine, aşkın yurduna, su serpin yangın yeri kömür gözlü pîrin yüreğine, rahmet yüklü hava kütlesi, sende yerinde kal ki, iri ve ılık yağmurumla, her iklimden azâdım artık…,
gözlerinin uçurumuna bakmayı göze aldım, o havasına güven olmaz kentin kış günü, üşümüyordum ve çıkıp iniyordum koşarak, o kaldırımları kırık dökük sokağın yokuşundan…, ne geçmişte gözüm vardı, ne de gelecekte; sağanak bir rahmet içime işliyordu, ve baygındım, ah;
/ve dikişleri yeni alınmıştı, gökyüzünün/
dünyanın; çizgili pijamasının beli sıkmıştı ki, gevşek bir don lastiği ile değiştirip, ayırmıştı gövdesini ikiye; /kuzey, güney, savaş, sıcak, soğuk, erkek, kadın, aşk/
dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki, yoktu tahammülü hiç dağınıklığa, her şeyi planladı, kurguladı; ölçtü/biçti/tarttı ve; /denizlerin, ülkelerin, göğün, toprağın, aşkların, insanların, hayatın/ kenarlarına makine çekti ve kesti sarkan iplikleri,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki, ve öyle güzel dikmişti ki herkesin göğünü kendine; /kimseye, bir başkasının göğündeki turnayı sevmek, hakkını tanımıyordu…,
oysa meşk, dudaklarındaki esrarlı cigarayla, özerkti dünyadan/ başına buyruk ihtilâl adımlarıyla, yürüdü; onun gök kubbesine, ve ama evet, dünyanın öyle usta elleri vardı ki, ve öyle güzel dikmişti ki herkesin göğünü kendine/ kimseye, bir başkasının göğündeki turnayı sevmek, hakkını tanımıyordu…; . ... .
Unutulmasın, kendini neye layık gördüğünün veya hak gördüğünün hiçbir önemi yoktur, amy, onun neye layık gördüğünün çok çok önemi vardı, onun için senin doğruların seni kurtarmaz, ama onun doğrularına sıkı bağlılık bataktan çıkarır, ondan anlayarak okuyacaksın, kuran kurslarıyla harcanır gider bu anlayış eğer arapçaysa nasıl yapılıyor bilmiyorum, bunun esası ayetleri ayrıntılı anlatmaktır ek kaynaklarla mukayese sağlayarak, yoksa geçmiş olsun, talep edip uğraşacak olan da sizsiniz, benim peşimde değil, bunun peşinde olursan herkese yarar, sana da, puan böyle kazanılır, bana çatarak yerin sağlamlaşır ancak hem de hiç ummadığın yerlerde, öğrenmende bir sürprize bakar.
Bu zamana kadar hak kayıplarımızı kazanıma geçirmemizin mücadeleye bağlı olduğunu ve mücadelenin de güvene bağlı olduğunu asla ve asla unutmamalıyız. Güven dolu bir mücadele yoluyla sahip olacağımız çalışma ve yaşam ortamı bizleri ruhsal açıdan doyurduğu gibi maddi olarak ta rahatlatacaktır. Bu durumun sağlayacağı imkânlar bizlerin hayattan daha fazla zevk almamızı mümkün kılacak ve kardeşçe eşit yaşam standartları için adımlar atılacaktır. Güvenli ve güçlü bir mücadele hayat standardımızı yükseltecektir. Güven bizlerin bilinçli düşünce üretmemize, yaratıcılığa yönelmemize, kafalarımızdaki kişisel kalıpları kırarak, dünyaya daha esnek ve geniş açıdan bakarak ufkumuzun genişlemesine imkân sağlayacaktır.
Mücadele ve güvenin farklılık yaratan fark olduğunu unutmamalıyız. Mücadele bizlere bireysel farklılıkları anlamayı, hoşgörüyü ve bundan yeni sentezler çıkararak yaşamın ve çalışmanın tadına varmayı ve kontrol etmeyi öğretir. Şunu asla unutmamalıyız ki bizlerin yaşam ve çalışma içindeki statümüz ve gelişimimiz mücadeledeki performansımıza bağlıdır. Yaşam ve çalışma ufkumuzu genişletmek için güvenli ve güçlü bir mücadele ortamı oluşturmak tek yoldur.
Bu mücadele bizlerin birbirimizi cesaretlendirmesi ve önümüze koyduğumuz hedefin ürünü olacaktır. Her zaman birbirimizin yanında olmamız dik durma sorununu olmayacağını yüksek sesle dile getirmek isterim. Başarılı bir mücadele ekip üyelerinin koordineli ve planlı çalışmasıyla mümkündür. AND-SEN Genel Merkez Yöneticisi olarak il il, ilçe ilçe, belde belde kardeşlerimle görüşerek tespit ve çözüm konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınılmayacağı bilinmelidir.
Mücadele beşikten mezara kadar kullanmamız gereken altyapı kaçınılmazımız olduğunu hiç kimse unutmamalıdır ve mücadelede yerini almalıdır. Amacımız Cumhuriyet İlkelerine bağlı düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, demokratik değerlere bağlı yeni fikirlere açık, kişisel sorumluluk duygusuna sahip ulusal kültürü özümsemiş, farklı kültürleri yorumlayabilen ve saygı gösteren, çağdaş yaşam ve çalışma ortamına katkıda bulunabilen toplum oluşturmaya çalışmaktır.
Mücadele; toplum için, geleceğimiz için, yeni memur olacak kardeşlerimiz için stratejik öneme sahiptir. Gelecek nesillerimiz için önemli olan mücadelenin kendisi kadar, işlevi kadar, yönetim biçimi ve yöneticileri de önemlidir. Bugün dünyada gelişmiş toplumlar, çalışma ortamını ve yaşam ortamını kalkındıracak olan mücadele geliştirmenin çabası içerisindedir. Bu geliştirme çabası içerisinde yöneticilerin donanımı, güveni ve kişiliği de önemlidir. Mücadelemizin sorunsuz olarak faaliyetlerine devam etmesini istiyorsak, yönetim anlayışını ve yöneticilerini iyi yetiştirmemiz gerekir. Mücadele yöneticilerinin tutum ve davranışları, mücadelenin etkinlik niteliğini önemli derecede etkilemektedir. Bütün dünyada mücadele yöneticileri önemli elemelerden geçerek bu göreve gelmektedir. Çünkü günümüz toplumlarındaki mücadele yöneticilerinin ikna liderliği niteliğine ve becerisine sahip olması gerekmektedir.
HAK, Allah'ın isimlerinden biri. Aslında doğrusu Hakk, anlamı gerçekte yegane tek var olan demek. Hakikatte bu kelimeden türemiştir. Bu nedenle hakikat'te gerçek demektir.
filbahri gölgesinde: Bilerek ve isteyerek Onu yaratana, rakip sıfatıyla araya girme HAKKINI versin ve ki kulları onu bırakıp aşka tapmasın diye.... sayıklamasında n.b.
ben hakkıma razıyım. bunca mesafeye bakıp çok bile dediğim oluyor hatta. ya yakın olsaydık; sen hakkına razı olabilecek miydin? ki şu durum da bile ağlayışlarını duyabiliyorum.
Yaşamın bir amacı kişinin kendisini bulmasıdır. Kim olduğunun. Yaşamda, kişinin kendisini bulması için düşünmesi, araştırması, incelemesi, denemesi, davranışları ve olayları yaşaması, sorgulaması, yorumlaması, öğrenmesi ve anlaması gereklidir. Ki diğerlerini de anlayabilsin. Bunun için de düşüncelerin yaşama geçirilmesi gereklidir. Böylelikle duyguları tanıyacak ve hissedecektir. Farkı görecek ve eyleme geçen davranışlardan kendisine bir yorum yapıp anlam çıkarabilecektir (Düşüncenin açığa çıkması hali) . Bu bazen doğru bazen de yanlış olabilecek. Bunu belirleyen atılan adımın hangi yönde olduğudur. Ve atılan adımın kendisidir. Doğru veya yanlışın neticesinde kişinin bunu anlamasıdır. İşte kişinin veya varlığın bu davranış şekillerini uygulama yapmasına HAK denir. HAK; kişinin veya varlığın sadece kendisine aittir. Bir başkasının bu hak’ka karışması engellemesi, tecavüzü haksızlıktır. Hak’kın ihlalidir. Ve bu şeytanlıktır. İnsanın bireysel haklarının yanında toplumsal ve çevresel hakları da vardır. Yatma, kalkma, konuşma, dinleme, araştırma yapma, çalışma izleme görme v.s gibi olan bireysel hakların yanında birlikte olma, paylaşma vs gibi toplumsal haklara ilave olarak bunlardan faydalanmak için de çevrede bulunan bu özelliklerden faydalanmak da HAK’dır. Kişi veya varlık bu davranışları yaparken bir başkasının da HAK’kı olduğunu unutmamalıdır. Bu HAK’lar karşılaştığı zaman karşıdaki kişiden muhakkak onay (rıza) alınmalıdır. Aksi halde HAK’kın çiğnenmesi olayı yaşanmış olur. Hak’kın çiğnenmesi olayı olduğunda ortaya güvensizlik çıkar. Ve güvensizlik, huzursuzluğu ve çatışmayı ortaya çıkarır. Bu bakımdan HAK’ka saygı göstermek zorundayız. Kubilay Öğütveren
.
...
.
aşk nerdesin,
bıraktığın yerde kalamadım ki ben,
acaba ne haldesin,
gittiğin yerde misin ki sen…,
sürgüne uğramış aşkın,
hatırında bir yâr vardır,
gurbetidir yârinin olmadığı her mekân meftûnun,
zaman solgun, küskün ve ölgündür sürekli,
ve donakalır zaman,
bozkırın güz güneşi altında, hep;
gidin bulutlar akdeniz sahillerine,
aşkın yurduna,
su serpin yangın yeri kömür gözlü pîrin yüreğine,
rahmet yüklü hava kütlesi,
sende yerinde kal
ki,
iri ve ılık yağmurumla,
her iklimden azâdım artık…,
gözlerinin uçurumuna bakmayı göze aldım,
o havasına güven olmaz kentin kış günü,
üşümüyordum ve çıkıp iniyordum koşarak,
o kaldırımları kırık dökük sokağın yokuşundan…,
ne geçmişte gözüm vardı, ne de gelecekte;
sağanak bir rahmet içime işliyordu,
ve baygındım,
ah;
/ve dikişleri yeni alınmıştı,
gökyüzünün/
dünyanın;
çizgili pijamasının
beli sıkmıştı ki,
gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
ayırmıştı gövdesini ikiye;
/kuzey,
güney,
savaş,
sıcak,
soğuk,
erkek,
kadın,
aşk/
dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
her şeyi planladı, kurguladı;
ölçtü/biçti/tarttı ve;
/denizlerin,
ülkelerin,
göğün,
toprağın,
aşkların,
insanların,
hayatın/
kenarlarına makine çekti
ve kesti sarkan iplikleri,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine;
/kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…,
oysa meşk,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla,
özerkti dünyadan/
başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
yürüdü;
onun gök kubbesine,
ve ama evet,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine/
kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…;
.
...
.
Unutulmasın, kendini neye layık gördüğünün veya hak gördüğünün hiçbir önemi yoktur, amy, onun neye layık gördüğünün çok çok önemi vardı, onun için senin doğruların seni kurtarmaz, ama onun doğrularına sıkı bağlılık bataktan çıkarır, ondan anlayarak okuyacaksın, kuran kurslarıyla harcanır gider bu anlayış eğer arapçaysa nasıl yapılıyor bilmiyorum, bunun esası ayetleri ayrıntılı anlatmaktır ek kaynaklarla mukayese sağlayarak, yoksa geçmiş olsun, talep edip uğraşacak olan da sizsiniz, benim peşimde değil, bunun peşinde olursan herkese yarar, sana da, puan böyle kazanılır, bana çatarak yerin sağlamlaşır ancak hem de hiç ummadığın yerlerde, öğrenmende bir sürprize bakar.
Herşeyi söyleme hakkına sahip olup ta muhatabına söz hakkı vermemek haksızlıktır.
Allah'a hak teala (cc) dediğimizi ve o'nun için 'tanrı' ifadesini kullananların ona (haşa) küfür ettiğini biliyor muydunuz?
insan hak için gözdeki görmeyi mümkün kılan göz göz bebeği gibidir.böylece ona (göz böbegi anlamına gelen) insan adı verilmiştir.
muhittin arabi.
Bu zamana kadar hak kayıplarımızı kazanıma geçirmemizin mücadeleye bağlı olduğunu ve mücadelenin de güvene bağlı olduğunu asla ve asla unutmamalıyız. Güven dolu bir mücadele yoluyla sahip olacağımız çalışma ve yaşam ortamı bizleri ruhsal açıdan doyurduğu gibi maddi olarak ta rahatlatacaktır. Bu durumun sağlayacağı imkânlar bizlerin hayattan daha fazla zevk almamızı mümkün kılacak ve kardeşçe eşit yaşam standartları için adımlar atılacaktır. Güvenli ve güçlü bir mücadele hayat standardımızı yükseltecektir.
Güven bizlerin bilinçli düşünce üretmemize, yaratıcılığa yönelmemize, kafalarımızdaki kişisel kalıpları kırarak, dünyaya daha esnek ve geniş açıdan bakarak ufkumuzun genişlemesine imkân sağlayacaktır.
Mücadele ve güvenin farklılık yaratan fark olduğunu unutmamalıyız. Mücadele bizlere bireysel farklılıkları anlamayı, hoşgörüyü ve bundan yeni sentezler çıkararak yaşamın ve çalışmanın tadına varmayı ve kontrol etmeyi öğretir. Şunu asla unutmamalıyız ki bizlerin yaşam ve çalışma içindeki statümüz ve gelişimimiz mücadeledeki performansımıza bağlıdır. Yaşam ve çalışma ufkumuzu genişletmek için güvenli ve güçlü bir mücadele ortamı oluşturmak tek yoldur.
Bu mücadele bizlerin birbirimizi cesaretlendirmesi ve önümüze koyduğumuz hedefin ürünü olacaktır. Her zaman birbirimizin yanında olmamız dik durma sorununu olmayacağını yüksek sesle dile getirmek isterim. Başarılı bir mücadele ekip üyelerinin koordineli ve planlı çalışmasıyla mümkündür. AND-SEN Genel Merkez Yöneticisi olarak il il, ilçe ilçe, belde belde kardeşlerimle görüşerek tespit ve çözüm konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınılmayacağı bilinmelidir.
Mücadele beşikten mezara kadar kullanmamız gereken altyapı kaçınılmazımız olduğunu hiç kimse unutmamalıdır ve mücadelede yerini almalıdır. Amacımız Cumhuriyet İlkelerine bağlı düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, demokratik değerlere bağlı yeni fikirlere açık, kişisel sorumluluk duygusuna sahip ulusal kültürü özümsemiş, farklı kültürleri yorumlayabilen ve saygı gösteren, çağdaş yaşam ve çalışma ortamına katkıda bulunabilen toplum oluşturmaya çalışmaktır.
Mücadele; toplum için, geleceğimiz için, yeni memur olacak kardeşlerimiz için stratejik öneme sahiptir. Gelecek nesillerimiz için önemli olan mücadelenin kendisi kadar, işlevi kadar, yönetim biçimi ve yöneticileri de önemlidir. Bugün dünyada gelişmiş toplumlar, çalışma ortamını ve yaşam ortamını kalkındıracak olan mücadele geliştirmenin çabası içerisindedir. Bu geliştirme çabası içerisinde yöneticilerin donanımı, güveni ve kişiliği de önemlidir. Mücadelemizin sorunsuz olarak faaliyetlerine devam etmesini istiyorsak, yönetim anlayışını ve yöneticilerini iyi yetiştirmemiz gerekir. Mücadele yöneticilerinin tutum ve davranışları, mücadelenin etkinlik niteliğini önemli derecede etkilemektedir. Bütün dünyada mücadele yöneticileri önemli elemelerden geçerek bu göreve gelmektedir. Çünkü günümüz toplumlarındaki mücadele yöneticilerinin ikna liderliği niteliğine ve becerisine sahip olması gerekmektedir.
hak verilmez alınır
......Hak yok,vazife vardır! ! !
Herkesin bilgisi kadar sorumlu olduğu daire.....
HAK, Allah'ın isimlerinden biri.
Aslında doğrusu Hakk, anlamı gerçekte yegane tek var olan demek.
Hakikatte bu kelimeden türemiştir. Bu nedenle hakikat'te gerçek demektir.
adalet..
filbahri gölgesinde:
Bilerek ve isteyerek Onu yaratana, rakip sıfatıyla araya girme HAKKINI versin ve ki kulları onu bırakıp aşka tapmasın diye....
sayıklamasında n.b.
alınması gereken... verilmesine izin vermeden alınması gerekn
beni yoktan var eden en büyük kudrettir O (c.c):
rahmet ve merhamet sahibi,yüceler yücesidir O (c.c) ..
Hak kuvet kullanılarak alınır.
Haklı olanın değil Güçlü olanındır Hak
ben hakkıma razıyım.
bunca mesafeye bakıp çok bile dediğim oluyor hatta.
ya yakın olsaydık; sen hakkına razı olabilecek miydin?
ki şu durum da bile ağlayışlarını duyabiliyorum.
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
hayattaki en ince noktalardan biri..çok önemli benim için
Allah kimsenin hakkının bana geçmesini nasip etmez inşallah...
Haksızlığı hak zannedenlere karşı hak dava etmek,hakka bir nevi
haksızlıktır.(Bediüzzaman)
Sen bana hak, ben sana hak...
beni benden almaya ne hakkın vardı? demek isterdim mağrurca, ama al götür benden beni sana doğru...
Hakkindir tabiki Selay Hanim, hay mübarek bizde herkesi kendimiz gibi saniyoruz degilmi?
Hak doğruluktur... Alevi inancın temelidir.... Kişi hakkı ancak kalbindeki o noktada görebilir...
Yaşamın bir amacı kişinin kendisini bulmasıdır. Kim olduğunun.
Yaşamda, kişinin kendisini bulması için düşünmesi, araştırması, incelemesi, denemesi, davranışları ve olayları yaşaması, sorgulaması, yorumlaması, öğrenmesi ve anlaması gereklidir. Ki diğerlerini de anlayabilsin. Bunun için de düşüncelerin yaşama geçirilmesi gereklidir. Böylelikle duyguları tanıyacak ve hissedecektir. Farkı görecek ve eyleme geçen davranışlardan kendisine bir yorum yapıp anlam çıkarabilecektir (Düşüncenin açığa çıkması hali) . Bu bazen doğru bazen de yanlış olabilecek. Bunu belirleyen atılan adımın hangi yönde olduğudur. Ve atılan adımın kendisidir. Doğru veya yanlışın neticesinde kişinin bunu anlamasıdır. İşte kişinin veya varlığın bu davranış şekillerini uygulama yapmasına HAK denir.
HAK; kişinin veya varlığın sadece kendisine aittir. Bir başkasının bu hak’ka karışması engellemesi, tecavüzü haksızlıktır. Hak’kın ihlalidir. Ve bu şeytanlıktır.
İnsanın bireysel haklarının yanında toplumsal ve çevresel hakları da vardır. Yatma, kalkma, konuşma, dinleme, araştırma yapma, çalışma izleme görme v.s gibi olan bireysel hakların yanında birlikte olma, paylaşma vs gibi toplumsal haklara ilave olarak bunlardan faydalanmak için de çevrede bulunan bu özelliklerden faydalanmak da HAK’dır.
Kişi veya varlık bu davranışları yaparken bir başkasının da HAK’kı olduğunu unutmamalıdır. Bu HAK’lar karşılaştığı zaman karşıdaki kişiden muhakkak onay (rıza) alınmalıdır. Aksi halde HAK’kın çiğnenmesi olayı yaşanmış olur. Hak’kın çiğnenmesi olayı olduğunda ortaya güvensizlik çıkar. Ve güvensizlik, huzursuzluğu ve çatışmayı ortaya çıkarır. Bu bakımdan HAK’ka saygı göstermek zorundayız.
Kubilay Öğütveren
karşındakinin hakkını da düşününce yaşanması güzel...
Asla helal etmeyeceğim tek şey.(