Kültür Sanat Edebiyat Şiir

güvercin sizce ne demek, güvercin size neyi çağrıştırıyor?

güvercin terimi Selin Sonsuz tarafından tarihinde eklendi

  • Hay Mat Los
    Hay Mat Los

    Uçmak güvercini özgürleştirir..
    Kant’ın Aydınlanma Felsefesine dayanarak ürettiğim güvercinlerle tanışanlar , adlarını yargı da görebilirler. ..

  • Evin Kaya
    Evin Kaya

    ürkek güvercin hrant dink saygıyla anıyorum

  • Cana As
    Cana As

    Terasımızda biriken ayak izleri

  • Yitikler Sokağı
    Yitikler Sokağı

    Ben bozkırdaki ağaç
    Sen uzakta akan su
    Özlemi yüreğimin
    Yüzyıllardır yakan su
    Bir ağrılı bekleyiş
    Ki tükenmez bir türlü
    Ne duam işitilir
    Ne söylediğim türkü
    Kavrulmuş dallarımdan
    Haber etsinler diye
    Nice kuşlar uçurdum
    Dönmediler geriye

  • Nuriye Kılıç
    Nuriye Kılıç

    GÖKHAN ÖZEN- GÜVERCİN..

  • Mehmet Kılıçarslan
    Mehmet Kılıçarslan

    Pencereyi açarmisin? Sana posta güvercini gönderdim. Gagasinda zeytin dalı,yapraklarının her birine binlerce özür dileklerimi kazıdım.

  • ´m e R n n`
    ´m e R n n`

    yoksun ya
    güvercin avlıyor avluda kedi
    kızlar gülüşüyor bahçede
    gül üşüyor –gül üşür-
    yoksun ya, bezden anne
    yapıyor öksüz
    öpmek için kendisine..

  • Osman Özbakır
    Osman Özbakır

    ben bu güvercinin ta..

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    Little Pigeon And Crazy Horse

    Cusco...

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    '...Batı'da,mahkumları daha iyi kontrol edebilmek gayesiyle inşa edilen apartman sistemlerinin zamanla bütün insanlığı gönüllü mahkumiyete dönüştürmesi bize,Allah'ın,Kitabımız Kur'an'da emredilen 'yüksek katlı binalar yapmayın' ihtarını çiğnememizin nelere sebeb olacağının acı ve dramatik delili olsa gerek...Allah,Babil Kulesi'ni yapanları,'Birbirlerini anlayamasınlar diye,onların dillerini bozduk' diyerek,nasıl cezalandırdığını bize işaret ediyor...Şimdi Babil Kulesi'nden daha beter şekilde,aynı yüksek katlı binalarda oturup,birbirlerinin dilinden anlamayan biz ölü insanlar topluluğu,sizce Babil insanlarından daha büyük ve şiddetli şekilde cezalandırılmadık mı? '

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    ÂHENK


    Pencerem,karşı evin tahtapoşuna bakıyor...Karşı evin üst katında,çamaşır asmaya mahsus bir tahtapoş...Tahtapoşta,düz ve çapraz bir takım teller...Umumiyetle bu tellerde gördüğüm,gizlice konulup çabucak kaldırılan yorgun ve münzevi bir gömlek,öksüz ve mahzun bir çocuk fanilasından sonra,rüzgarın daimi ürpertileri ve bir çift kuştur...Evet,yalnız bir çift kuş...Bu bir çift kuş,karşı evin ürpertili tellerinde,bir vatan sıcaklığı içinde üslenmiştir...

    Alemde ahengi,bu bir çift kuşta resimlendiği kadar hiçbir mahlukta teşahhus etmiş görmedim...

    Kuşlar telin üstünde dururken,o küçük,o zarafet harikası kafalarının namütenahi ince ve girift oynayışı...Birbirini arayan,sonra başka istikametlere dönen,kendi tüylerini didikleyen,oynayan,boyuna oynayan gagalar....

    Fakat işin büyük harikası,bu kuşların uçmasında...Vücutlarının her noktası birbirine uygun,sahneye bir hamlede atılan hiçbir raks san'atkarı çift,bu kuşların kanatlarını bir anda yayışı ve bir anda telden süzülüşündeki beraberlik ahengine ulaşamaz...Ve o süzülüşler,havada o aşağı ve yukarı o iniş ve çıkışlar; örneklerini bir zamanlar tanıdığımız eski yazı ressamlarından belki hiç birinin çizemeyeceği o harikulade yumuşak kavisler! Ve bütün bu arada,anlatılmaz,çerçevelenmez,kalıba sığdırılmaz bir hareket kafiye ve ahengi...

    Bu bir çift kuşun birbirini takip edişindeki eşitlik san'atkarlığını,aynadan bir duvar önünde dörtnala koşan bir süvariye nisbetle onun aynadaki hayali bile gösteremezdi...

    Bu bir çift kuş,havalarda kainattaki ezeli ve ebedi vahdet ve nizam senfonisinden ılık ve içli bir flüt sesini örgüleştirirken,düşündüm ki,insanlardan çoğunun unuttuğunu,hayvanlar hatırlamaktadır ve hatırlamakta devam edecektir...

    ***

    Mümkün olsa da,gözlerimi havadan hiç indirmesem...Hep aynı evin tahtapoşuna mıhlasam...Asla sokaklara ve meydanlara düşürmesem...İçlerinden dışlarına ve dışlarından içlerine doğru ahenk ve birlik sırrını yüzde yüz kaybetmiş insan kakofonisine kaptırmasam...Ve hep düşünsem,hep tekrarlasam:

    -İnsanlardan çoğunun unuttuğunu,hayvanlar hatırlamaktadır ve hatırlamakta devam edecektir...

    8 Mart 1946


    NFK

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    kökürçgen/kökürçgün/kögercin/köwerçin

    türeyiş şekilleri bu ve son hâli güvercin.
    'kök' (gök ve mavi anlamlarına geliyor)

  • Sezin Dere
    Sezin Dere

    güvercinlere yem atıyorum
    üşüşüyorlar
    biri sensin biliyorum
    biri sensin
    bulamıyorum

  • Hakan Akbulak
    Hakan Akbulak

    Güvercin:Pencerede kopan alkış. ;)

  • Saliha Yadigar
    Saliha Yadigar

    Barış.

  • Yusuf Davut
    Yusuf Davut

    Çok severim güvercinleri. Özellikle de orijinal mavi-gri renkli, boyunları metalik yanar-döner morlu yeşilli olan ve kanat gerisinde iki siyah şerit olanları...
    Çok güzel, gösterişli bir kuş.

  • Selma Doğan
    Selma Doğan

    masumiyet ve barış demek

  • Elif Giray
    Elif Giray

    bosnadan bir çift güvercin uçar. biri siyah biri beyaz. bosna ha düştü, ha düşecek. merkezden yardım gelecekse şayet beyaz geri dönecek, yoksa umudu yardımın, heyhat... siyaha nefes yetmeyecek.
    bosnadan bir çift güvercin uçar.
    ve bosnaya bir tek kuş düşer. ve düşer kuş, ve düşer mi sevgili şehrim.
    bosnadan bir çift kuş uçar, fatihin şehrinden hani. ayvaz babanın sevgii bosnasından, sarı saltuk mezarından, balagay tekkesinden en son.
    sevgili, 20 güne kalmaz bosnadayım ben, bekle beni e mi? saldığımda bosnadan bir çift beyaz güvercini, sorma hiç siyah olanını. balagay tekkesinde bir tek yürek, içinde senin yüreğini almış, dua ediyor olacak sana bil! ! !

  • Erkan Orhan
    Erkan Orhan

    insana her an hoş duygular yaşatabilecek, çok sevimli kuş, elime alıp, gagasını ısırasım gelir...

  • Düşünmüyorum Yine De Varım
    Düşünmüyorum Yine De Varım

    Süzülüp mavi göklerden yere doğru
    Omuzuma bir beyaz güvercin kondu
    Aldım elime,usul usul okşadım
    Sevdim,gençliğimi yeniden yaşadım
    Bembeyazdı tüyleri,öyle parlaktı
    Açsam ellerimi birden uçacaktı
    Eğildim kulağına; dur,gitme dedim
    Hareli gözlerinden öpmek istedim
    Duydum; avuçlarında sıcaklığını
    Duydum; benden yıllarca uzaklığını
    Çırpınan kalbini dinledim bir süre
    Ve uçmak istedim onunla göklere
    Ak güvercinin iri gözleri vardı
    Güzelliğinden fışkıran bir pınardı
    Soğuk sularından içtim,serinledim
    Çağlayan bir nehrin sesini dinledim
    Belki buydu sevmek hayat belki buydu
    Işıl ışıldım,gözlerim dopdoluydu
    Bir nağme yükseldi sevinçten ve hazdan
    Bir nağme yükseldi,güzelden beyazdan
    Uzattı sevgiyle pembe gagasını
    Birden öğrendim hayatın manasını
    Kaderde sevgiyi sende bulmak varmış
    Seninle bir çift güvercin olmak varmış

  • Hamza
    Hamza

    hüzün dolu gözlerle güvercinim penceremden uçuverdi
    gönül iklimimden bir güzel daha göçüverdi

    H.İ.DÖNE

    http://www.antoloji.com/halil_ibrahim_done

  • Mahmut Yıldırım
    Mahmut Yıldırım

    özgürlüğü temsil ettiğini unutup, komşunun oğlunun el hareketleriyle takla attımı, gözümdeki anlamını yitiriyor...
    birde beyazıttaki dilenci güvercinler var tabi....
    hiç yakışıyormu size...

  • Feyza Yüksel
    Feyza Yüksel

    Güvercin uçuverdi
    Kanadını açıverdi
    Ben yandım aman
    Ayrılamam
    Eloğlu değil mi
    Aman aman
    Sevdi de kaçıverdi.

  • İrem
    İrem

    çok seviyorum ya şu hayvanı bizim okulun camına geliolar hep seviyorum benım kuşum beyaz :)

  • Gülçin Yilmaz
    Gülçin Yilmaz

    mutfak balkonunun kapısının açık olmasını fırsat bilerek, reçel tabağına girdiği ayaklarıyla masada gezinip tüm mutfağı kırmızı izlere bulayan kuş...senden nefret ediyorum:(

  • Yunus Cakıcı
    Yunus Cakıcı

    benim için hayatın anlamı zevki herşeyi bir dostumu kaybetsem güvercinimi kaybettiğim kadar üzülmem

  • Selin Sonsuz
    Selin Sonsuz

    KENTLER VE GÜVERCİNLER...

    Bir şehir üşür mü? Sıkı sıkı neye sarılır koca şehir? Morarır mı elleri bir şehrin? Nasıl ısıtır kendini? Sorular sorular..Sıcağı düşleyenin, soğuğa dair uzayıp giden soruları…Sahi insan soğuktan mı üşür? Nedir içini ısıtan, ışıtan?
    İnsan üşür de bir şehir üşümez mi?
    Yalnızlıkların sonsuz bir yazgı gibi uzanıp gittiği, kar tanelerinin telaşsız düştüğü bir şehrin yalnızlığı...
    İnsanın yalnızlığı…
    Yalnızlığa nişanlı bir insanlık…
    Walter Benjamin demişti de o günden sonra kentlere dair içimde büyüttüğüm imge olmuştu: “Bir kente ilk bakışta değil, son bakışta AŞK! ”
    Ve bir kenti hep güvercinlerle düşünmeliydim bunun ardından..
    Düşündüm de…
    Son kanat çırpınışlarıydı güvercinlerin…
    Hele bozkır ayazına tutulmuşsa günlerimiz…
    Güneşin ölgün sarısı da vurmuyorsa Kurtuluş Parkı’na, Kızılay’ın üstü karbon türevi bir kurşuniliğe sarınmışsa, Ulus her zamanki yalnızlığı ve yoksulluğu içindeyse...Nicedir ruhlarımızı Konur Sokak, Yüksel Caddesi, Sakarya barlarına sıkıştırdık o günden bu yana güvercinleri düşlerim..
    Bir kenti güvercinlerle özdeşlik kurarak anlatmak düş gücünü zorlamak mı oluyor? Sorarım size bir kentin her yerinde boy atan, orası senin burası benim kanat çırpan… Her adım atışımız da pıtır pıtır bizimle yürüyen, her an sek sek oyununa davet edecekmiş gibi ‘salına da salına da gel’en hangi varlık vardır bizle bu kadar içiçe geçmiş? Bu kentin en az bizim kadar sahipleri olan, telaşsız konuklarımıza yazıyı borç bildim de yazdım bunları...
    Hayvan sevgisi deyince kedi, köpek, akvaryum süsleri balık muhabbetlerine bulandık uzun zamandır. Kedi demeyin bana...Ev kuzusudur onlar…(Kedileri seviniz, polis köpeği vardır ama polis kedisi bulamazsınız!) Peki köpekler mi? Ne zamandır süs eşyası gibi taşınmakta, kentin yalnızlaşan insanlarına kuyruk sallamakta…Ben özgürlükten söz ediyorum…Efendi köle ilişkisinden değil…Onun için güvercinler diyorum…O simsiyah, boz, kahverengi güvercinler…Paçalı, Bağdadi, Taklacı, Demkeş, Mardin, Kuveyt, Dilber, Fener Kuyruk... Kanatlı tinerci çocuklardır onlar...
    Hani gitgide arsızlaşan, kolumuza taktığımız manita gibi yanımızda yürüyen o sokak serserisi güvercinlerden söz ediyorum…
    O kadar çok kuşatılmışlık içerisindeki insan. Ayrılıklar, hüzünler, ölümler. Tüketim kalıplarının şekillendirdiği yalnızlaşmış ruhlar. Geçim derdinin verdiği koşuşturmalar...Doğaldır ki yalnızca olumsuzluklar değil yaşanılanlar; yaşam coşkusu, sevinçler, kavuşmalar...Bilcümle hayatın kendisine dair şeyler...İnsana dair durumlar...
    Şehire ve insana dair duruşu, parçalanmışlıkları ve yer değiştirmeleri yeniden anlamlandırmak ancak bu şehre ve dostluğa dair ne varsa tüm parçaları bir araya getirmekle olanaklı kılınabilir bir şeydir. Şehrin ayrılmaz parçası güvercinlerle kurulacak ilişki de bir başlangıç sayılamaz mı? Yalnızca bir şehrin parçası mıdır güvercinler? Kentin telaşsız sakinliğidir güvercinler. Sokaklarımızda, bulvarlarımızda, evimizin balkonunda, çatı aralarında, kimi zaman oturduğumuz bankın yanında...Bir duruş, kentin dokusuna eşlik etmenin verdiği bir anlamdır güvercin...İnsansız ortamda yaşamayan/yaşayamayan nadir canlılardandır güvercinler. Ruhu olan bir kentin ayrılmaz parçasıdırlar...Ruhsuzlaştırılmaya çalışılan kentlere kanat çırpışlarıyla bir karşı çıkıştır güvercinler.
    Metruk binaların saçak altına tünemişlikleri, Kemalettin Tuğcu çocuklarının üşümüşlükleridir. ‘Az zamanda çok işler başardık! Türk’tük, doğruyduk, çalışkandık, üşüyorduk! ’ Ne kadar çok üşüyen çocuk var Tanrım!
    Güvercinler...Üşüyen güvercinler...Kent insanının yaşama ümidini, dur durak bilmeyen koşturmacasını, çıtır bir simide karışan demli çay dostluklarını, onurlu ve mütevazi duruşuyla selamlayan şehir sakinleri üşüyen güvercinler...
    Olmasa da nüfus cüzdanları, bağlanmasa da hiçbir ulusa, ülkeye, sınıra aynı havayı soluduğumuz bu şehrin en az bizim kadar sahibidirler, ortağıdırlar...
    Barışın sembolüydü bir zamanlar. Barutun ve kanın bu kadar ucuz olmadığı dönemlerde...
    Tüm kentlerin cıvıl cıvıl çocuklar ve karanfil kokusu dostluklarla dolacağı günlere epeydir uzak zamanlardayız...Umursamazlığın diz boyunu geçtiği, gırtlağına kadar abazanlığın ve şehvetin tutsağı olduğumuz ‘Taş devri, Tunç devri, Utanç devri” günlerdeyiz...Dostluğu, paylaşmayı unuttuğumuz bu günlerde güvercinleri anımsamayı istemek, ‘Semranım’a gösterilen ilginin birazını bile istemek naiflik mi?
    Pardon!
    Tarihin sonu derken naifliklerin sonunu ilan etmişti paracı ideologlar...
    Peygamber sürmesi gözleriyle...Hesapsız, telaşsız, demli çay tadındaki dostluklarımıza eşlik etsin tüm güvercinler...
    Kente dair tanıklığımızın imleridir güvercinler.

    TAMER İNCESU

  • Oguzcan Demir
    Oguzcan Demir

    çocukluğumun en güzel merakıydı yanarım yanarımda bu marakımı devam ettiremediğime ve imrenerek bakarım çevremde güvercin besleyenleri gördüğümde
    30-40 tanesini bir den salacaksınız ve havaya yükselişleri havada dans edişlerini izleyeceksiniz takla atmaları aaah