ben gözyaşını çok maidar buluyorum. Bence gözyaşının içinde olmadığı bir dua, içinde gözyaşı olmayan bir hüzün, içinde gözyaşı olmayan bir sevinç,vb. herşey... bir damladahi gelmiş olsa işte bu damla allah cc.'e dua ederken vermiş olduğunuz dilekcenin mührüdür, mühürsüz hiç bir dilekce kabul olmaz... yani dostum kısaca GÖZYAŞISIZ hayat olmaz vesselam... GÜMÜŞCÜ KONYA
Adam genç kadına seslendi: - Bana gözyaşı borcun var!
Genç kadın sordu: - Nasıl öderim?
Adam gözlerini kırptı; - Haydi gülümse!
Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi. Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.
Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde. İkisi de bahar kokuyordu... Biri ilkbahar, diğeri güz.
Adam, seslendi yine; - Bana mutluluk borcun var!
Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu: -Nasıl ödeyebilirim?
Heyecanlandı adam - Haydi yat dizlerime!
Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca. Adam, şefkatle saçlarını taramaya başladı kadının. Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret hiç yaşanmamış baharlara benziyordu. Çaresizliğini ördü sırasıra. Sonra saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam. Yetmedi, gizli düğüm attı... Ağladı. Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice. Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu.
Genç kadının gözlerinin içine baktı; - Bana yürek borcun var!
Borcunun farkındaydı sanki genç kadın, şaşırmadı. - Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?
Adam kollarını uzattı - Haydi tut ellerimi!
Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın. Elleri öyle sıcaktı ki, eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde. Genç kadın gitmek üzereydi.
Adam son kez seslendi; - Bana can borcun var!
Kadın irkildi; - Can mı?
Sigarasından derin bir nefes çekti adam; - Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni!
Hoşuna gitti sözler kadının - Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun?
Adam, biraz daha yaklaştı; - Yum gözlerini!
Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini. Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu kadının titreyen dudaklarına.
- Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaslarını kadın...
Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi; - Hayat öpücüğüydü!
Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle...
Adam, şaşırdı; - Ya senin bu yaptığın neydi?
Genç kadın kapıya yöneldi; - Veda öpücüğü!
Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik ve bir de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın.
Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına. - Ne olur iyi bak umut çiçeklerime, solmasınlar...
Genç kadın sümbülleri aldı: - Merak etme, gün aşırı sularım çiçeklerini!
Adam sevindi: - Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!
Kadın gözden kaybolurken haykırdı adam, - Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!
Döndün işte alabildiğine muhtaç,utangaç, bir o kadar çaresiz, ıslak O sarmaşık sarmalarının sahibi sen değilmişsin gibi Kollarına düşünce, dudaklarıma yapışınca kurtulamayan ben değilmişim gibi Döndün işte olsa da bir yabancı gibi
Dünyadaki canlılardan sadece insan ruhsal nedenlearle ağlar. İnsanı farklı kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin bir sonucudur. Aslında gözlerimize sürekli gözyaşı koruma amaçlı olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir boşalmadır. Bu konuyu ilk inceleyer Darwin'dir. Daha sonra yapılan deneyler sonucu görülmüş ki soğan doğrarken akan gözyaşlarının kimyasal yapıları farklıdır. Ruhsal gözyaşları daha çok protein içermektedir. Fakat henüz bu farkın nedeni açıklanamamış.. dahada acıklanacagını hiç sanmıyorum
dilin anlatamadıklarının en samimi anlatımıdır...
ben gözyaşını çok maidar buluyorum.
Bence gözyaşının içinde olmadığı bir dua, içinde gözyaşı olmayan bir hüzün, içinde gözyaşı olmayan bir sevinç,vb. herşey... bir damladahi gelmiş olsa işte bu damla allah cc.'e dua ederken vermiş olduğunuz dilekcenin mührüdür, mühürsüz hiç bir dilekce kabul olmaz...
yani dostum kısaca GÖZYAŞISIZ hayat olmaz vesselam...
GÜMÜŞCÜ KONYA
akittigim gözyasLarim icin sürtuk kader utansinn..
Nerede bir gözyaşı pınarı gördük de oraya rahmet, merhamet yağmurları yağmadı?
Göz yaşımda saklısın ağlayamamki.
Düşeceksin sanırım kirpiklerimden......
Oluyor işte arada....Değer mi değmez mi belli değil....
rahmanın umrun da
fetullah gülende saf şiirdir der gözyaşı için...
kelimelere isyan etmiş saf şiir...
e bari necip diyelim
ne olurdu halimiz
olmasaydı...
BANA GÖZYAŞI BORCUN VAR!
Adam genç kadına seslendi:
- Bana gözyaşı borcun var!
Genç kadın sordu:
- Nasıl öderim?
Adam gözlerini kırptı;
- Haydi gülümse!
Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi.
Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.
Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde.
İkisi de bahar kokuyordu...
Biri ilkbahar, diğeri güz.
Adam, seslendi yine;
- Bana mutluluk borcun var!
Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu:
-Nasıl ödeyebilirim?
Heyecanlandı adam
- Haydi yat dizlerime!
Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca.
Adam, şefkatle saçlarını taramaya başladı kadının.
Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret hiç yaşanmamış baharlara benziyordu.
Çaresizliğini ördü sırasıra.
Sonra saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam.
Yetmedi, gizli düğüm attı... Ağladı.
Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice.
Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu.
Genç kadının gözlerinin içine baktı;
- Bana yürek borcun var!
Borcunun farkındaydı sanki genç kadın, şaşırmadı.
- Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?
Adam kollarını uzattı
- Haydi tut ellerimi!
Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın.
Elleri öyle sıcaktı ki, eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde.
Genç kadın gitmek üzereydi.
Adam son kez seslendi;
- Bana can borcun var!
Kadın irkildi;
- Can mı?
Sigarasından derin bir nefes çekti adam;
- Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni!
Hoşuna gitti sözler kadının
- Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun?
Adam, biraz daha yaklaştı;
- Yum gözlerini!
Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini.
Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu
kadının titreyen dudaklarına.
- Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaslarını kadın...
Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi;
- Hayat öpücüğüydü!
Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle...
Adam, şaşırdı;
- Ya senin bu yaptığın neydi?
Genç kadın kapıya yöneldi;
- Veda öpücüğü!
Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik
ve bir de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın.
Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına.
- Ne olur iyi bak umut çiçeklerime, solmasınlar...
Genç kadın sümbülleri aldı:
- Merak etme, gün aşırı sularım çiçeklerini!
Adam sevindi:
- Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!
Kadın gözden kaybolurken haykırdı adam,
- Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!
Haykırışı yağmura karıştı.
Kadın, yağmuru hissetmeyen kalabalığa...
Döndün işte alabildiğine muhtaç,utangaç, bir o kadar çaresiz, ıslak
O sarmaşık sarmalarının sahibi sen değilmişsin gibi
Kollarına düşünce, dudaklarıma yapışınca kurtulamayan ben değilmişim gibi
Döndün işte olsa da bir yabancı gibi
'Şimdi topla gözyaşlarını kaldırımlardan
Gitmeliyiz ıslık çalarak YALNIZLIĞIMDAN...'
Şimdilerde, daha çok esnerken gözyaşı bezlerinin salgıladığı sıvı. Umarım farklı şekilde de kullanmam.
Hakk yolcularının Cenabı Allah'a yaklaşabilmeleri için yegane sığınak gözyaşıdır.
Çünkü:
Gözyaşı: İçin tehassür ifadesi ve gözün niyazıdır.
Gözyaşı: Nedamet manasını taşır,Allah'a bir nevi tevbedir.
Gözyaşı: Aşkın deruni hislerini coşturan kelimesiz ve sadasız lisanıdır.
Gözyaşı: Arifin kalbinin tercümanıdır.
Gözyaşı: Mağfiret için Allah'ın kullarından istediği istirhamdır.
Gözyaşı: Hakkın rahmetini tahrik ve merhametini celbeder.
Gözyaşı: Günahların sıdk ve ihlas ile Rabblerine eyledikleri ubudiyet incisinin daneleridir.
Gözyaşı: Yokluğa erenlerin saadet sermayeleridir.
Gözyaşı: Allah için öyle bir sermaye-i saadettir ki rahmet,merhamet ve mağfiret habbelerini içinde taşıyan seyyid-i istiğfar ve tevbe-i nasuhtur.
Gözyaşı: Günahların gufranıdır.
Gözyaşı: Muhlisin habbe-i ihlasıdır.
Gözyaşı: Asinin kurtuluş ipidir.
Gözyaşı: Hülasa, vuslata erenlerin yegane istiratgahıdır.
M.ESAD ERBİLİ - KS-
'Bazan bir gözyaşı damlası,toprağa atılan bir bombadan daha çok sarsabilir...Bazan...'
Gözyaşı olanlara ne mutlu!
Kadınların beni vurduğu silah...
Ömür bir çiçek kadar narin
Bir gün kadar kısa
Ağlama değmez hayat
Bu göz yaşlarına
şıp şıp şıp şıp.....ses yok, görüntü var
Göz yaşından ne çıkarmış,neye ter dökmediniz...
Gözyaşı ve yağmur, ikiz kardeştir. Yağmuru görünce gözyaşı gelir aklıma.
'Gözlerde yaş yoksa, ruh gökkuşağına sahip olamaz.'
........kızıldereli sözü
Sinir bozucu birşey!
“Göz yasımı gözden gizli silenim! ”
Dünyadaki canlılardan sadece insan ruhsal nedenlearle ağlar. İnsanı farklı kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin bir sonucudur. Aslında gözlerimize sürekli gözyaşı koruma amaçlı olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir boşalmadır. Bu konuyu ilk inceleyer Darwin'dir. Daha sonra yapılan deneyler sonucu görülmüş ki soğan doğrarken akan gözyaşlarının kimyasal yapıları farklıdır. Ruhsal gözyaşları daha çok protein içermektedir. Fakat henüz bu farkın nedeni açıklanamamış.. dahada acıklanacagını hiç sanmıyorum
Ağlayabilen insan güzel insandır.
İnsana mahsus.
gözyaşım yazgıma gebe...
hiçbir kimse için akıtmaya değmez,değen kişede zaten akıtmaz :))
'Yaradan rahmetini kahrından üstün saydı,
Ne olurdu halimiz,GÖZYAŞI olmasaydı? '