bütün hayatını anadolu'nun ücra köşelerinde öğrencilerine adamış,bunun uğruna karısı ve çocuklarından bile vazgeçmiş bir öğretmen nazım (şener şen) ... ve türkücü dunya(meltem cumbul) ,psikolojik sorunları olan kocasından kaçıp istanbul'a gelen ve kızıyla birlikte bir pavyonda çalışmaya başlayan bir kadındır... izlerken gerek konusu gerekse müziğiyle sizi alıp başka dünyalara götüren inanılmaz güzel bir film...
- Hepimiz hayallerimizin kurbanıyız aslında. Senin adın neden Piraye benim ki neden Nazım? .. ..ilginç olan bunca acıya rağmen tekrar dünyaya gelsem yine aynı şeyleri yapardım..
Etek sarı sen etekden sarısan sarısan Etek sarı sen etekden sarısan sarısan Kurban olam beydoğanın karısan karısan Kurban olam beydoğanın karısan karısan Vay
Sordum soruşturdum kimin yarisen lele yarisen Sordum sual ettim kimin yarisen yarisen Ben sormadan dolu gibi dökili dökili Ben sordukca gözlerinden yaş geli yaş geli Vay
diye devam eden filme imza atan türkümüz. meltem ablanın rolü üzerine çok oturmasa da o sahnede bu türküyü canlı çığırması yakışmış...
Meltem Cumbul, Yılan Hikayesi dizisindeki rolünden kurtulamamış.. Usta oyunculuğuna alışkın olduğumuz Şener Şen daha iyi performans gösterebilirdi kanaatindeyim.. Senaryo güzel.. Halil ve Piraye karakterleri iyiydi.. final sahnesi de güzeldi.. 'Etek sarı sen etekten sarısan' türküsü de.. bu filmle ilgili Sadık Yalsızuçanlar'ın yorum yazısı var.. Okumanızı tavsiye ederim..
Bu film belki en iyi türk filmi değil ama sinemaya muhteşem bir yetenek kazandırdığı kesin.Gurbet Kadını dizisinde çizdiği muhteşem HAKKI AĞA rolüyle ve yine GÖNÜL YARASI filmindeki HALİL karakteriyle milyonları büyüleyen sevgili TİMUÇİN ESEN' i ayakta alkışladım. tebrikler Timuçin Esen, Tebrikler, Halil, ve tebrikler Hakkı ağa.....nice film ve dizilere......başarılarını katlayarak........................şule
Şimdi içinde bulunduğum bu yanlızlığı gördüğüm halde,eğer dünyaya yeniden gelecek olsam gene aynı yollardan geçerdim. İnsanlar değişmiyor galiba, verdiğimiz sözleri kimi zaman ideallerimiz kimi zaman alışkanlıklarımız yüzünden tutamıyoruz.
'hepimiz hayallerimizin kurbanıyız..ben neden Nazım,sen neden Piraye,abin neden Mehmet.. tuhaf olan acılara gönüllü olmamız,bu işten kendimizi alamamamız..'
valla hıncal uluç'a katılamiyciim.. zira bi filmde aradığım yegane şey sosyal mesajdır.. onun dışında arabeskmiş film bilmemneymiş geçtim; ordaki duyguya takıldım.. ilk yarıda yanımdaki arkla sürekli hayırsız evlatlardan bahsettk..Aman Allah korusun böyle evlattan diye..biz böle tripler atarken,filmn sonuna doğru dengeleri değiştirdik.. bi ona attık kabahati,bi buna.. dialoglar geliştikçe herşey karıştı :)) şok bi durum ya..
bi de kadınların hala ne istediğini merak eden erkekler varsa de buyrun izleyin..kısmen öğrenin..
türk sineması gene muhteşem bir filme sahip olacaktı, eşkıya'dan sonra.. bir kilometre taşı daha konacaktı, bir unutulmaz filmle. eğer yavuz'un yavuzluğu tutmasaymış.. eğer takıntılarından hiç değilse bu film için kurtulabilseymiş..
eğer insanların sinemaya film seyretmek için gittiklerini bilebilseymiş.. film seyretmek için.. arka arkaya tokatlar yemek, bitmez tükenmez mesajlarla dolu toplumsal tiradları ders gibi dinlemek için değil.. filme harika başlıyorsun.. her şey ama her şey nasıl mükemmel, nasıl kusursuz gidiyor.. 'bundan iyisi artık olmaz' demeye hazırlanıyorsun.. ve gümmm.. film son on dakikada tepe taklak gidiyor.. türkiye'nin toplumsal gerçekleri var ya.. çözümsüzlükler var ya.. çözümsüzlüğün tek çözümü var ya.. seyircinin başından beri bildiği, hissettiği, hiçbir sürpriz, hiçbir yenilik taşımayan, tipik yeşilçam filmi çözümü.. en kolay, en klişe, en ezberlenmiş, en zavallı çözüm.. aslında çözümsüzlük.. insanı umutsuzluğa, insanı bunalımlara götüren 'bu ülkede yaşıyorsun, kaderin bu.. ne yaparsan yap' diyen acımasız bir karamsarlığı 'memleketin değişmez gerçeği' diye sunma.. insanın kendi elleri ile yarattığı bir harikayı, gene kendi elleri ile boğazlaması..
eğer film, güneye giden otobüsün kapısında meltem, kurumuş karanfili şener'in eline koyarken bitseydi, gönül yarası, türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel filmlerinden biri, belki de birincisi olurdu.. o ana kadar her şey olağanüstü bir güzellikler dizisiydi çünkü.. film tatlı ekşi çin sosları gibi, buruk bir komedi havasında enfes sürüyordu.. çok güzel bir hikâye yazmıştı yavuz turgul.. solcu ve idealist öğretmen emekli olunca, yıllar sonra istanbul kenar mahallesindeki evine dönüyor, birkaç kuruş kazanmak için de çocukluk arkadaşının taksisinde çalışmaya başlıyor. bir gece arabasına bir pavyon şarkıcısı biniyor. ruh hastası kocasından kaçan bir güneyli kadın. hikâye nasıl güzel kuruluyor.. nasıl güzel çekiliyor.. ve de nasıl güzel oynanıyor..
oyuncuların yeteneklerinin ötesinde, yavuz'un oyuncu yönetimindeki titizliği var. ilkokuldaki çocuklar, kahvedeki öbür müşteriler bile o kadar iyiler ki.. türk filmlerinde baş roller dışındakiler sırıtır genelde. bu filmde yoldan geçenler bile oyuncu sanki.. öylesine.. şener şen bana bir kere daha 'keşke amerika'da doğsaydı' dedirtiyor.. en az dört oscar'ı olmuştu.. bu defa meltem cumbul da harikalar yaratıyor.. süper.. süper bir performans.. sümer tilmaç.. bu nasıl bir oyunculuktur sümer? .. bu nasıl oyunculuktur? .. sümer için baş roller yazılmalı.. şener'i 40 yıl sonra ancak keşfeden yeşilçam sümer'i de bulmalı artık.. adam 'ben sanatçıyım' diye bas bas bağırıyor.. timuçin esen? .. kim bu yahu? .. nerden çıktı? .. türk sinemasının gelecek on yılına adını kazır.. çoktandır aranan jön işte bu.. hem de nasıl yakışıklı.. ama asıl ne büyük oyuncu.. bir oscarlık performans daha.. şener şen'den sahne çalabilen bir delikanlı, düşünebiliyor musunuz? . film öylesine şirin, öylesine tatlı, öylesine içli, çarpıcı, çekici gelişiyor ki..
tek kelime ile.. muhteşem! .. bu yetmiyor ama yavuz'a.. tüm solcu yönetmenlerin hastalığı yakalıyor sonunda onu da.. ille de toplumsal mesaj verecek.. son 20 dakika bitmez tükenmez tiradlar.. herkes derdini anlatıyor uzun uzun.. film de film olmaktan çıkıyor.. türkiye'nin toplumsal sorunları konulu bir panele, sempozyuma dönüşüyor.. çözüm.. çözüm ne olacak ki..
yavuz ördüğü ağları toparlayamıyor.. hazırladığı en enfes yumaktan çıkmayı başaramıyor.. en kolay, yeşilçam'da yüzyıldır herkesin baş vurduğu kolaya sığınıyor.. herkesin başından beri tahmin ettiği ucuz 'son'a kurtarıcısı diye sarılıyor.. seyircisine en kötü, en olmaması gereken mesajı verdikten sonra bitiriyor, saplantılarına kurban ettiği harika filmini..
kendi filmine kendi elleri ile kıyıyor.. gönül yarası, dünya durdukça duracak bir film olacakken, sıradan finali ile çabuk unutulacaklar arasına adını yazıyor. ..ve ben, solcu, ilerici geçinen bir yönetmenin, bu kadar tutucu, bu kadar gerici bir çözümde boğulmasını anlayamıyorum..
.
...
.....
kaf dağının ardına kaçılır seninle aşk,
upuzun yıllar aşılır seninle aşk,
açılmaz kapılar açılır seninle aşk,
hatırlar gönüller yapılır seninle aşk,
yaradana yâr gibi tapılır seninle aşk,
ah;
.....
...
.
yara olarak görürsen gönülü,
kanaması da mutlu etsin seni,
en iyi yaralar, irin bağlamadan iyileşir.
kendisi geçer izi kalır... izini estetikle bile yok edemezsin...
O, kanadı kırık bir kuştu, gülümserken vurulmuştu. Kimseler görmedi uçtuğunu. Kimseler…
Gönül yarasından sakınmak gerekir, çünkü onun cihanda merhemi yoktur. Gönül yıkma, çünkü yıkık gönlün âhı âlem yıkar.
Mevlana
bütün hayatını anadolu'nun ücra köşelerinde öğrencilerine adamış,bunun uğruna karısı ve çocuklarından bile vazgeçmiş bir öğretmen nazım (şener şen) ...
ve türkücü dunya(meltem cumbul) ,psikolojik sorunları olan kocasından kaçıp istanbul'a gelen ve kızıyla birlikte bir pavyonda çalışmaya başlayan bir kadındır...
izlerken gerek konusu gerekse müziğiyle sizi alıp başka dünyalara götüren inanılmaz güzel bir film...
Bıçak yarası iyileşir, gönül yarası iyileşmez.Budur, hakikat
en zor olanı....ilacı bulunmayanı....
''B ana çaresizlik mavalı atma. H erşey bizim elimizde''
Varsın eller GÖNÜL YARASI kapanır sansın,
Kabuğun altında sevgili sen KANAYANSIN...
...
türk sinemasının iyi yapıtlarından biri güzel bir kadro harika bir final ve o bayıldığım türkü[EtEk SaRı]
hic acma bu konuyu kardes
- Hepimiz hayallerimizin kurbanıyız aslında.
Senin adın neden Piraye
benim ki neden Nazım? ..
..ilginç olan bunca acıya rağmen tekrar dünyaya gelsem yine aynı şeyleri yapardım..
Usta bir yönetmenden samimi bir film. Filmin kazanımı, Timuçin Esen.
dağların inciri, dağların güzeli
incir ağacısın gam götürensin
güllerin içindesin, güllerin içindesin
incir ağacısın gam götürensin
gelin, damadın yüreğidir
incir ağacısın gam götürensin
Etek sarı sen etekden sarısan sarısan
Etek sarı sen etekden sarısan sarısan
Kurban olam beydoğanın karısan karısan
Kurban olam beydoğanın karısan karısan
Vay
Sordum soruşturdum kimin yarisen lele yarisen
Sordum sual ettim kimin yarisen yarisen
Ben sormadan dolu gibi dökili dökili
Ben sordukca gözlerinden yaş geli yaş geli
Vay
diye devam eden filme imza atan türkümüz. meltem ablanın rolü üzerine çok oturmasa da o sahnede bu türküyü canlı çığırması yakışmış...
Meltem Cumbul, Yılan Hikayesi dizisindeki rolünden kurtulamamış.. Usta oyunculuğuna alışkın olduğumuz Şener Şen daha iyi performans gösterebilirdi kanaatindeyim.. Senaryo güzel.. Halil ve Piraye karakterleri iyiydi.. final sahnesi de güzeldi.. 'Etek sarı sen etekten sarısan' türküsü de.. bu filmle ilgili Sadık Yalsızuçanlar'ın yorum yazısı var.. Okumanızı tavsiye ederim..
harika bir film
şuan tv de ilk kez veriliyor
en etkilendiğim karakter piraye idi...
Bu film belki en iyi türk filmi değil ama sinemaya muhteşem bir yetenek kazandırdığı kesin.Gurbet Kadını dizisinde çizdiği muhteşem HAKKI AĞA rolüyle ve yine GÖNÜL YARASI filmindeki HALİL karakteriyle milyonları büyüleyen sevgili TİMUÇİN ESEN' i ayakta alkışladım. tebrikler Timuçin Esen, Tebrikler, Halil, ve tebrikler Hakkı ağa.....nice film ve dizilere......başarılarını katlayarak........................şule
Şimdi içinde bulunduğum bu yanlızlığı gördüğüm halde,eğer dünyaya yeniden gelecek olsam gene aynı yollardan geçerdim.
İnsanlar değişmiyor galiba, verdiğimiz sözleri kimi zaman ideallerimiz kimi zaman alışkanlıklarımız yüzünden tutamıyoruz.
'hepimiz hayallerimizin kurbanıyız..ben neden Nazım,sen neden Piraye,abin neden Mehmet..
tuhaf olan acılara gönüllü olmamız,bu işten kendimizi alamamamız..'
Filmde Şener Şen'in bağırarak söylediği bir söz vardı:'Bana çaresizlik mavalı okuma' diyordu, iyidi de sonra dünya fena bozdu be Nazım'ı..
valla hıncal uluç'a katılamiyciim..
zira bi filmde aradığım yegane şey sosyal mesajdır..
onun dışında arabeskmiş film bilmemneymiş geçtim; ordaki duyguya takıldım..
ilk yarıda yanımdaki arkla sürekli hayırsız evlatlardan bahsettk..Aman Allah korusun böyle evlattan diye..biz böle tripler atarken,filmn sonuna doğru dengeleri değiştirdik.. bi ona attık kabahati,bi buna..
dialoglar geliştikçe herşey karıştı :)) şok bi durum ya..
bi de kadınların hala ne istediğini merak eden erkekler varsa de buyrun izleyin..kısmen öğrenin..
hıncal uluç şöyle yazmış;
yavuz, yavuz'a nasıl kıymış..
türk sineması gene muhteşem bir filme sahip olacaktı, eşkıya'dan sonra.. bir kilometre taşı daha konacaktı, bir unutulmaz filmle. eğer yavuz'un yavuzluğu tutmasaymış.. eğer takıntılarından hiç değilse bu film için kurtulabilseymiş..
eğer insanların sinemaya film seyretmek için gittiklerini bilebilseymiş.. film seyretmek için.. arka arkaya tokatlar yemek, bitmez tükenmez mesajlarla dolu toplumsal tiradları ders gibi dinlemek için değil..
filme harika başlıyorsun.. her şey ama her şey nasıl mükemmel, nasıl kusursuz gidiyor.. 'bundan iyisi artık olmaz' demeye hazırlanıyorsun.. ve gümmm.. film son on dakikada tepe taklak gidiyor..
türkiye'nin toplumsal gerçekleri var ya.. çözümsüzlükler var ya.. çözümsüzlüğün tek çözümü var ya.. seyircinin başından beri bildiği, hissettiği, hiçbir sürpriz, hiçbir yenilik taşımayan, tipik yeşilçam filmi çözümü.. en kolay, en klişe, en ezberlenmiş, en zavallı çözüm.. aslında çözümsüzlük..
insanı umutsuzluğa, insanı bunalımlara götüren 'bu ülkede yaşıyorsun, kaderin bu.. ne yaparsan yap' diyen acımasız bir karamsarlığı 'memleketin değişmez gerçeği' diye sunma..
insanın kendi elleri ile yarattığı bir harikayı, gene kendi elleri ile boğazlaması..
eğer film, güneye giden otobüsün kapısında meltem, kurumuş karanfili şener'in eline koyarken bitseydi, gönül yarası, türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel filmlerinden biri, belki de birincisi olurdu..
o ana kadar her şey olağanüstü bir güzellikler dizisiydi çünkü.. film tatlı ekşi çin sosları gibi, buruk bir komedi havasında enfes sürüyordu..
çok güzel bir hikâye yazmıştı yavuz turgul..
solcu ve idealist öğretmen emekli olunca, yıllar sonra istanbul kenar mahallesindeki evine dönüyor, birkaç kuruş kazanmak için de çocukluk arkadaşının taksisinde çalışmaya başlıyor. bir gece arabasına bir pavyon şarkıcısı biniyor. ruh hastası kocasından kaçan bir güneyli kadın. hikâye nasıl güzel kuruluyor.. nasıl güzel çekiliyor.. ve de nasıl güzel oynanıyor..
oyuncuların yeteneklerinin ötesinde, yavuz'un oyuncu yönetimindeki titizliği var. ilkokuldaki çocuklar, kahvedeki öbür müşteriler bile o kadar iyiler ki.. türk filmlerinde baş roller dışındakiler sırıtır genelde. bu filmde yoldan geçenler bile oyuncu sanki.. öylesine..
şener şen bana bir kere daha 'keşke amerika'da doğsaydı' dedirtiyor..
en az dört oscar'ı olmuştu.. bu defa meltem cumbul da harikalar yaratıyor.. süper.. süper bir performans.. sümer tilmaç.. bu nasıl bir oyunculuktur sümer? .. bu nasıl oyunculuktur? .. sümer için baş roller yazılmalı.. şener'i 40 yıl sonra ancak keşfeden yeşilçam sümer'i de bulmalı artık.. adam 'ben sanatçıyım' diye bas bas bağırıyor..
timuçin esen? .. kim bu yahu? .. nerden çıktı? .. türk sinemasının gelecek on yılına adını kazır.. çoktandır aranan jön işte bu.. hem de nasıl yakışıklı.. ama asıl ne büyük oyuncu.. bir oscarlık performans daha.. şener şen'den sahne çalabilen bir delikanlı, düşünebiliyor musunuz? .
film öylesine şirin, öylesine tatlı, öylesine içli, çarpıcı, çekici gelişiyor ki..
tek kelime ile.. muhteşem! .. bu yetmiyor ama yavuz'a.. tüm solcu yönetmenlerin hastalığı yakalıyor sonunda onu da.. ille de toplumsal mesaj verecek..
son 20 dakika bitmez tükenmez tiradlar.. herkes derdini anlatıyor uzun uzun.. film de film olmaktan çıkıyor.. türkiye'nin toplumsal sorunları konulu bir panele, sempozyuma dönüşüyor.. çözüm.. çözüm ne olacak ki..
yavuz ördüğü ağları toparlayamıyor.. hazırladığı en enfes yumaktan çıkmayı başaramıyor.. en kolay, yeşilçam'da yüzyıldır herkesin baş vurduğu kolaya sığınıyor.. herkesin başından beri tahmin ettiği ucuz 'son'a kurtarıcısı diye sarılıyor.. seyircisine en kötü, en olmaması gereken mesajı verdikten sonra bitiriyor, saplantılarına kurban ettiği harika filmini..
kendi filmine kendi elleri ile kıyıyor.. gönül yarası, dünya durdukça duracak bir film olacakken, sıradan finali ile çabuk unutulacaklar arasına adını yazıyor.
..ve ben, solcu, ilerici geçinen bir yönetmenin, bu kadar tutucu, bu kadar gerici bir çözümde boğulmasını anlayamıyorum..
bugün itibariyle izlediğim ve tahmin ettiğim üzere süper olmuş Türk filmi