Anne Frank'ın Hatıra Defteri (The Diary of Anne Frank)
Yazan: Anne Frank Çeviri: Can Yücel Sayfa sayısı: 284 Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Konu: Anne Frank, 1929’da Yahudi bir ailenin ikinci çocuğu olarak, Frankfurt’ta doğdu. Baba Otto Frank’ın işleri nedeniyle aile Amsterdam’a taşındı. Nazi işgali sırasında işyerlerinin yakınındaki bir binaya yerleşen Frank’lar burada iş arkadaşlarının yardımıyla iki yıl saklandı. Eskiden birlikte çalıştıkları bu kişiler onlara yalnızca yiyecek, giysi, kitap gibi yardımlar yapmakla kalmadılar, onların dünyaya açılan penceresi oldular.
Saklandıkları sure içerisinde pencereye dahi çıkamayan Anne, günlük tutmaya başladı. On üç yaşında küçük bir kız çocuğunun kaleminden Nazilerin, ari ırk olarak olarak gördükleri Almanlar dışındaki toplumlara ve başta Yahudilere yaptığı katliamların yürek parçalayan gerçek öyküsünü okuruz bu günlüklerde.
1944’te bir ispiyoncunun ihbarı sonucu baskına uğrayan aile ve onlara yardım edenler toplama kamplarına gönderildi.
Anne Frank, 15 yaşındayken Şubat 1945'te Bergen-Belsen toplama kampında tifüsten öldü.
Aileden yalnızca baba Otto Frank hayatta kaldı ve savaş karşıtı çevresinin ısrarıyla bu defteri 1947’de kitap olarak yayımlattı.
Anne Frank'ın anıları, o günden bugüne hemen her dilde “yaşamaya övgü” niteliğindeki hikâyesiyle insanlığa umut dağıtmayı sürdürüyor.
Anne'in saklanmış olduğu ev ise 1960 yılında müzeye çevrildi ve günümüzde müze olarak hizmet vermektedir.
Kitap hakkında: Gerçek bir yaşam öyküsünün anlatıldığı kitapta, II.Dünya Savaşı’nda Hollanda’nın Nazi İşgali dönemi gözler önüne serilir.
Ama her şeyden önce, henüz onlu yaşlarında bir kız çocuğu olan Anne’nin, duygu ve düşünce dünyasına gireriz bu kitapla.
1941 ve 1944 yıllarına ait günlüklerin toplandığı kitap, savaş üzerine çok etkileyici ve başarılı olmasının yanı sıra; acı, hüzün, sevgi, umut, umutsuzluk gibi birçok duyguyu bünyesinde barındırır.
Hayalleri çağrıştırdı biraz, biraz da özgürlüğü, beyaz bir martıyı köyümün semalarında uçan beyaz martıyı... en çokta yüreğimdekileri, onlar çoktan ulaştı gök kubbeye...
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor seni aldım bu sunturlu yere getirdim sayısız penceren vardı bir bir kapattım bana dönesin diye bir bir kapattım
üstad Turgut Uyar bu şiirindede yine konuşturmuş kalemini ve şiir tamda başlığın anlamıyla örtüşmüş. seçiminiz için kutlarım Tuba hanım.
onu gerçekten masum biri sandığın zamanları anımsarsan, aslında kimsenin seni düş kırıklığına uğratmadığını, sadece sen kendinin yanlış insan üzerine yanlış düşler kurduğunu anlayacaksın.
gece boyunca kulağı ağrıyan adam sabah acil servise koşar. doktor kulağı muayene ederken sorar: - kulağın neden yağ içinde? - ağrı dayanılmazdı, komşunun tavsiyesiyle zeytinyağı sürdüm - eksik yapmışsın - nasıl yani? - ikide yumurta kırmalıydın
Affan Dede'ye para saydım, Sattı bana çocukluğumu. Artık ne yaşım var, ne adım; Bilmiyorum kim olduğumu. Hiçbir şey sorulmasın benden; Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe; Havuzda su şırıl şırıldır. Uçurtmam bulutlardan yüce, Zıpzıplarım pırıl pırıldır. Ne güzel dönüyor çemberim; Hiç bitmese horoz şekerim!
aynı tünellerden çıkarken yitirdiğimiz düşler birlikte kamaşan gövdelerimiz karanlıktan ışığa ürperen ten başka yolcularını bekliyor şimdi kara saplanmış tren
ayrıntıların bağışlamadığı nabzımın vuruşları bir başkası olarak yaşadığın serüvenlerde tedirgin gövdelere yerleşen bukalemundan kalan nem
korktum ve kaçtım alabildiğine kara saplanmış trenlerin yolcusu olmaktan; uzak durdum pişmanlığın kovanındaki içe dönük kurşunlardan
mezatlarda dağıttım neyim var neyim yoksa unutuşla örtüldü belleğimin eteklerinde sönen yanardağ her seferinde erteliyordum büyük vazgeçişi bilet değiştirmekle oysa hiçbir yolculuk taşımıyordu beni hiç bir yere
başka yolcular değildi bekletilen, yolcular başkalaşıyordu saplanmış trenlerse aynı tünellerde ilk karı bekliyordu.
Bir Çocuğun Rüyası İçin Şiir
Bir çocuğun rüyasında her zaman
Kaybolmuş bir sevgili vardır
Onu eskiciler çalmıştır
Bir akşamüstü hiç umulmadan
Kırların serinliği gelir
Konar bir çocuğun alnına
Onun için uyurken alınları
Beyaz ve gergindir çocukların
Senin de çocukluğun akrabadır
Yaz bahçeleriyle, elmalarla
Tozlar kalkmıştır bir akşamüstü
Mezarlığın ordaki bayırdan
Kaybolmuş bir sevgi her zaman
Kaybolmuş bir bilyaya benzer
Anımsanır ışıltısı
Belli belirsiz gözyaşlarıyla
Bir çocuğun rüyasında bazen
Bulunur kaybolmuş bir bilya
Kiraz ağaçları sallanır
Güvercinler uçuşur havada
Ataol BEHRAMOĞLU
Karşınızdaki insan sizi hayatında nereye koyuyorsa, sizde onu tam oraya koyun. (Anne Frank'ın Hatıra Defteri'nden)
Unutulmayan Film Müzikleri
(Anne Frank'ın Hatıra Defteri)
(The Diary of Anne Frank)
Müzik: Charlie Mole
Anne Frank'ın Hatıra Defteri
(The Diary of Anne Frank)
Yazan: Anne Frank
Çeviri: Can Yücel
Sayfa sayısı: 284
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Konu:
Anne Frank, 1929’da Yahudi bir ailenin ikinci çocuğu olarak, Frankfurt’ta doğdu. Baba Otto Frank’ın işleri nedeniyle aile Amsterdam’a taşındı. Nazi işgali sırasında işyerlerinin yakınındaki bir binaya yerleşen Frank’lar burada iş arkadaşlarının yardımıyla iki yıl saklandı. Eskiden birlikte çalıştıkları bu kişiler onlara yalnızca yiyecek, giysi, kitap gibi yardımlar yapmakla kalmadılar, onların dünyaya açılan penceresi oldular.
Saklandıkları sure içerisinde pencereye dahi çıkamayan Anne, günlük tutmaya başladı. On üç yaşında küçük bir kız çocuğunun kaleminden Nazilerin, ari ırk olarak olarak gördükleri Almanlar dışındaki toplumlara ve başta Yahudilere yaptığı katliamların yürek parçalayan gerçek öyküsünü okuruz bu günlüklerde.
1944’te bir ispiyoncunun ihbarı sonucu baskına uğrayan aile ve onlara yardım edenler toplama kamplarına gönderildi.
Anne Frank, 15 yaşındayken Şubat 1945'te Bergen-Belsen toplama kampında tifüsten öldü.
Aileden yalnızca baba Otto Frank hayatta kaldı ve savaş karşıtı çevresinin ısrarıyla bu defteri 1947’de kitap olarak yayımlattı.
Anne Frank'ın anıları, o günden bugüne hemen her dilde “yaşamaya övgü” niteliğindeki hikâyesiyle insanlığa umut dağıtmayı sürdürüyor.
Anne'in saklanmış olduğu ev ise 1960 yılında müzeye çevrildi ve günümüzde müze olarak hizmet vermektedir.
Kitap hakkında:
Gerçek bir yaşam öyküsünün anlatıldığı kitapta, II.Dünya Savaşı’nda Hollanda’nın Nazi İşgali dönemi gözler önüne serilir.
Ama her şeyden önce, henüz onlu yaşlarında bir kız çocuğu olan Anne’nin, duygu ve düşünce dünyasına gireriz bu kitapla.
1941 ve 1944 yıllarına ait günlüklerin toplandığı kitap, savaş üzerine çok etkileyici ve başarılı olmasının yanı sıra; acı, hüzün, sevgi, umut, umutsuzluk gibi birçok duyguyu bünyesinde barındırır.
(wikipedia.org, mardinlife com)
rahmetli Ahmet Kaya ustamız her zamanki gibi dinletiyor.
Görmek istersen denizi, yukarı çevir yüzü deniz gibidir gökyüzü.
— Sabahattin Ali
Hayalleri çağrıştırdı biraz, biraz da özgürlüğü, beyaz bir martıyı köyümün semalarında uçan beyaz martıyı... en çokta yüreğimdekileri, onlar çoktan ulaştı gök kubbeye...
Gökyüzünü görmek için bazen kafanı kaldırman gerekir, bazen de bir çift göze bakmak yeterlidir.
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum
göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum
kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin
yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
üstad Turgut Uyar bu şiirindede yine konuşturmuş kalemini ve şiir tamda başlığın anlamıyla örtüşmüş. seçiminiz için kutlarım Tuba hanım.
gövrasya?
şakamı bu? :))
GÖVRASYA olabilir mi???????¿
Unutulmayan Film Müzikleri
(Kahraman / Ghahreman)
Müzik: Dan Romer
yanlış soruya doğru yanıt veril/e/mez.
onu gerçekten masum biri sandığın zamanları anımsarsan, aslında kimsenin seni düş kırıklığına uğratmadığını, sadece sen kendinin yanlış insan üzerine yanlış düşler kurduğunu anlayacaksın.
"len oğlum git!"
gece boyunca kulağı ağrıyan adam sabah acil servise koşar. doktor kulağı muayene ederken sorar:
- kulağın neden yağ içinde?
- ağrı dayanılmazdı, komşunun tavsiyesiyle zeytinyağı sürdüm
- eksik yapmışsın
- nasıl yani?
- ikide yumurta kırmalıydın
Dört duvar arasına düşüp de daraldığında, ilk özlemin, gökyüzünün özgürlüğü çağrıştıran mavisi olacaktır.
İşte o zaman başını kaldırıp, bir delikten de olsa yukarıya bak; gökyüzünü gördüğün an nefes aldığını hissedeceksin.
Çocukluk
Affan Dede'ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
Cahit Sıtkı Tarancı
Unutulmayan Film Müzikleri
(Lili Marleen / Lili Marlen)
Söz: Hans Leip (1915)
Müzik: Norbert Schultze (1938)
Mükemmel sevgiyi yaratmak yerine mükemmel sevgiliyi aramak için zaman harcıyoruz. (Thomas Eugene Robbins/Roman ve öykü yazarı, ABD)
Bir memlekette namuslular
én az namussuzlar kadar seslerini çıkarmadıkça,
o memleket batmaya mahkumdur. (İsmet İnönü'den uyarlama)
Dünyanın böylesine acı çekmesi, kötü insanların çokluğundan değil, iyi insanların sessizliğindendir.
Kara Saplanmış Tren
aynı tünellerden çıkarken
yitirdiğimiz düşler
birlikte kamaşan gövdelerimiz
karanlıktan ışığa ürperen ten
başka yolcularını bekliyor şimdi
kara saplanmış tren
ayrıntıların bağışlamadığı
nabzımın vuruşları
bir başkası olarak
yaşadığın serüvenlerde
tedirgin gövdelere yerleşen
bukalemundan kalan nem
korktum ve kaçtım alabildiğine
kara saplanmış trenlerin
yolcusu olmaktan;
uzak durdum
pişmanlığın kovanındaki içe dönük kurşunlardan
mezatlarda dağıttım neyim var
neyim yoksa
unutuşla örtüldü
belleğimin eteklerinde sönen yanardağ
her seferinde erteliyordum
büyük vazgeçişi bilet değiştirmekle
oysa hiçbir yolculuk taşımıyordu
beni hiç bir yere
başka yolcular değildi bekletilen,
yolcular başkalaşıyordu
saplanmış trenlerse aynı tünellerde
ilk karı bekliyordu.
Murathan Mungan
Masalınızın kahramanı, başka bir hikayenin figüranı olmaya gitmiştir belki de... Kim bilir.
Kuşlar Vardır
Kuşlar vardır, cana benzer havalarda;
Soğuksa kar, baharsa yaprak;
Bir başına büyür toprakta ömrümüz,
Güneşle yeşil elleriyle çıplak.
-Uslu ayaklarla başlamış yolculuk-
Yürünmez öyle, bazen durulur,
Ve iner erenler katına yorgunluk;
Kapanır sukun üzre kitaplar.
Nefeslerle sürüp giden yaşamamız
Bir su kenarına gelir durur;
Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır;
Yürünmez öyle hep, bazen susulur.
Can Yücel
Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki, paran bittiğinde, şerefin de bitmesin.
(Nicanor Parra) (1914- 2018)
(Şilili matematikçi ve şair)
Unutulmayan Film Müzikleri
(Doktor Jivago / Doctor Zhivago)
(Laras Theme)
Müzik: Maurice Jarre
En büyük kazığı dostlarından yer insan,
çünkü savunma sistemleri düşmanlara karşı kurulmuştur, dostlara karşı değil.