Bay Nal, Kadınların hangi tür erkekten hoşlandığı konusunda bu kadar bilgi(!) sahibi olmanıza, üstelik bunu matematiksel bir denklem kesinliğiyle öne sürmenize şaşırdım. Ayrıca, kusura bakmayın ama biraz da tebessüm ettim (bıyık altından).
Tebessüm ettim, çünkü sürekli bilime gönderme yaparken ve şu veya bu bilim adamının savlarını değişmez doğrular olarak öne sürerken, o savların da bir gün çürütülebileceğini ve hatta nicelerinin çürütüldüğünü unuttuğunuz ya da bilmediğiniz için "bilimin kuşkucu olduğu" bilimsel gerçeğini sümen altı edivermişsiniz.
Tebessüm ettim, çünkü duyguların ve dolayısıyla aşkın -nereden çıktılarsa- alfavari(?) veya betavari(?) kalıplara bağlı olarak yaşanacağı iddiasını okuyunca, aklıma babalarımızdan dinlediğimiz veya belgesellerden okuduğumuz katı emir komutalı sıkıyönetim dönemleri geldi. Örnek: "Alfa tipi aşık olunacak.OLLL !" ya da "Olsana lan!" gibi...
Tebessüm ettim, çünkü çıktığınız ya da çıkacağınız hanımefendiye henüz ilk buluşmanızda, nasıl da yaman bir alfa(?) erkeği olduğunuzu ballandıra ballandıra anlattığınızı kafamda canlandırınca... kaçtı kızcağız maalesef.
Tebessüm ettim, çünkü aşk üzerine sadece okuyup, yaşamaya pek vakit bulamadığınız ve dolayısıyla aşkı tanımadığınız halde, torba dolsun misali "konuştuğunuz" kanısına vardım.
Bu nedenle, boşa gideceğine inandığım açıklamalarda bulunmayacağım ve kitaplardan değil, kendi yaşam deneyimlerimden edindiğim birikimlerimim ışığında iki çift laf edip, yoluma devam ederek sizi şaşmaz(!) teorilerinizle baş başa bırakacağım.
1) Aşık olmayı deneyin. Sıkmayın kendinizi; bırakın yüreğiniz güm güm atsın, yüzünüz kızarsın. Ve kekelemekten utanmayın. Bir başka keyif, bir anlatılmaz mutluluk veren bu anlık durumları yaşadığınızda, aşkın, kitaplardan yapılan mekanik copy-paste'larla hiçbir ilgisi olmadığını anlayacaksınız.
2) O'nu gördüğünüzde, yüreğiniz güm güm atmıyor, yüzünüz kızarmıyor ya da eliniz diliniz ayağınız dolaşmıyorsa sorununuz var demektir. Bir uzmana görünmenizi şiddetle öneririm.
3) Bilimsellikle duygusallığın farklılığını fark edin.
4) "Teori ve Pratik" üzerine de biraz okuyun ve kafa yorun.
5) Önceki mesajımda belirttiğim gibi, bence aşk, polemik kaldırmaz ve zaten polemik gerektirmez... Herkesin, hatta cüppeli Ahmet'in bile, bir aşk anlayışı ve aşık olma hakkı vardır ve saygı duyulması gerekir.
Sonuç olarak, yaşamın en güzel duygusu olan aşkı, yemek tarifleri okur gibi okuyarak tanımakla, o duyguyu tadarak tanımak arasında dağlar kadar fark vardır; öyle ki, kıyas bile kabul etmez. Bir başka deyişle; aşk, okunarak yaşanmaz, yaşanarak yaşanır.
İşte bu yüzdendir ki, seçimimi "elimin dilimin ayağımın dolaşması"ndan yana yapmaya devam ediyorum, edeceğim.
Öncelikle günaydın son şövalye. Adım geçmiş o yüzden cevap vermek istedim. Söyledikleriniz aşkın sevgiye evrilmesi olmayıp geçici gönül hoşlanması da olabilir. Kalıcı sevgi durumuna da dönüşebilir. Aşk tanımladığınız gibi bir şey ama bu onun zamanla vasat bir hal almayacağı garantisini vermez! Ki çok kişi bu durumu keşke yaşamasa ama bu yaşanıyor. Ben yaşar mıyım? Büyük konuşmak istemiyorum ama bu duyguları kontrol edebilen bir yapıya ve bilgiye sahip olduğum için çok zor. Bir de şunu söylemek isterim buradan sayfama her gelen insanla fikir alışverişi yaptığım için sevgilim ya da bu anlamda arkadaşlığım olduğu anlamına gelmesin. Kimse de bundan kendine paye çıkarmasın. Kimsenin hiçbir şeysi değilim, kimse de benim hiçbir şeyim değil. Yaptığım sadece insan gibi davranmak ve konuşmak ve insana değer vermekten öteye gitmez. Benim hayat felsefem dürüstlük üzerine kuruludur ve bunu istismar eden kim olursa olsun bir daha asla muhatabım olamaz. Bunları burada söylemek istedim sayfanızı da işgal ettim affola. Paylaşımlarınızı takip ediyorum.
BUZLUK :((( Adamın teki "seviyom ülen" adlı çeneye kuvvet bir yarışmaya girmiş. Kazanmış. İhanet, terkedilme, yalnızlık, gözyaşı dolu bir pembe romanla(!) bir fıçı şarabı ödül olarak tutuşturmuşlar eline...
gövdesine değmeden gövdem ve okşamadan aşki renkteki tenini ellerim hırçın bir kanat çırpışı ile uzaklara yol tuttu ya hayallerimin güvercini, dal çatırdaması utanç kırığı bir acı içindedir şimdi yüreğim!
AŞK'A DAİR Uzak bir aile büyüğümüzdü. Yalnız yaşadı ve öldü. Sağlığında bir sohbetimiz sırasında neden hiç evlenmediğini sorduğumda bana şu dolaylı yanıtı vermişti: Okuduğu, izlediği ve anlatılanlardan yaptığı çıkarıma göre, gerçek aşklar 1930'lar ve 40'lar ile 50'lerde yaşanmış. Ve bitmiş... Sonrakiler sadece sanal ve üstelik filtreli...imiş.
Dolaylı da olsa yanıt yeterliydi. Bir daha sormadım.
Bay Nal, Rumuzum Aşk'a Dair değil, Son Şövalye'dir.
Öğrenmeniz ve uymanız gereken bu hatırlatmadan sonra konuyla ilgili şunları söylemekle yetinecegim: Aşk, polemik kaldırmaz; zaten aşkta polemik de gerekmez. Seviyorsan seviyorsundur, bu kadar basit!
Aşkı kanıtlamak için insan bilimin i'sinden girip, toplum bilimin t'sinden çıkmaya gerek yoktur.
Bu konuyu daha önce sayın Ata Kızı'nın forumunda da tartışmıştık... Birisi'ni gördüğün zaman yüreğin güm güm ediyorsa, kulaklarına kadar cartlak kırmızısı kesiliyorsan, elin dilin ayağın dolaşıyorsa, işte o aşktır.
TÜRKİYE ayağa kalk! Avrupa ve Dünya sizler de kalkın! FİLENİN SULTANLARI gerçek oldu! Ayağa kalkın ve selamlayın CUMHURİYETLE VAROLAN BU MUHTEŞEM KIZLARIMIZI !
Bir çakıl taşları gülümseyişi ağlarmış karafaki rakısıyla şimdi dipsiz kuyulara su olan kınar hanım’dan düz saçlarıyla ne yapsın şehzadebaşı tiyatrolarında şapkalarını tüketemezmiş hiç
İşte kel hasan bu kel hasan karanlığı süpürürmüş ters yakılmış güldürmemek için serkldoryan sigaralarıyla işte masallara da girermiş bir polis o zamanlardan beri sürme kirpiklerini aralayarak insanları çocukların
Ve içinde birikmiş ut çalan kadın elleri olurmuş hep gibi bir üzünç sökün edermiş akşamları ağlarken kuyulara kınar hanım’ın denizlerinden.
Ece AYHAN
*
Bilgi: Kınar Hanım (1876 - 1950) Osmanlı-Türk tiyatro tarihinde önemli yeri olan öncü tiyatro sanatçılarımızdandır.
Ermeni kökenli oyuncu, Darülbedayi’nin ilk sanatçıları arasındadır.
(Darülbedayi, 1914'te konservatuvar olarak açıldıktan sonra tiyatro topluluğuna dönüşen ve günümüzde İstanbul Şehir Tiyatroları adıyla varlığını sürdüren sanat kurumudur.)
AŞK'A DAİR Alışmışsa çorap değiştirir gibi sevgili değiştirmeye, sana da -en fazla- mendil muamelesi yapacaktır süren dolduğunda...Hazır ol ki sonra ağlamayasın.
Çin, ABD, Brezilya gibi Dünya Voleybolu'nun ekol ülkelerinden sonra Polonya ve İtalya gibi bu branşta iddialı ülkeleri de hizaya getirdiler.
"Hizaya getirdiler" sözünü özellikle kullandım. Çünkü bu sonuçlar, Polonyalı oyunculara ders olur umarım. Ve durduk yerde Ebrar ve Vargas'a centilmenlik dışı göndermelerde bulunup burun kıvırmazlar bir daha...
Bu sonuçlar, İtalyan oyunculara da ders olsun. Orada burada dudak bükerek "Kadın Voleybolumuzu" küçümseyen sözler etmemeyi öğrensinler.
Uzatmaya gerek yok. Sıra Sırbistan'da... Daha doğrusu, kupada!
Yılmaz Özdil henüz Sözcü grubu içinde iken, "CHP'yi bitirme projesi eş başkanı" memur Kemal'i eleştirdiğinden dolayı kanaldan uzaklaştırılmış, o da yıllardır yazdığı gazeteden de istifa etmişti.
Son günlerde, Özdil’in, yeni kurulacak taraflı bir haber sitesine geçeceği iddia edildi. Bu iddia üzerine yazar konuya açıklık getirdi.
"KALEMİM KİRALIK DEĞİL" diyen Özdil'in zehir zemberek açıklaması şöyle:
“Söylenti doğru değil... KENDİSİNİ akp veya chp’ye KİRALAYAN gazetecilerle karıştırmışlar sanırım... Kalemimi gerekirse kırarım, hiçbir siyasal partinin emrine vermem”
GÖKYÜZÜ'ne DAİR
"Ne görmek istiyorsan gökyüzüne bakınca görürsün, ne almak istiyorsan toprağa verince alırsın."
Bay Nal,
Kadınların hangi tür erkekten hoşlandığı konusunda bu kadar bilgi(!) sahibi olmanıza, üstelik bunu matematiksel bir denklem kesinliğiyle öne sürmenize şaşırdım. Ayrıca, kusura bakmayın ama biraz da tebessüm ettim (bıyık altından).
Tebessüm ettim, çünkü sürekli bilime gönderme yaparken ve şu veya bu bilim adamının savlarını değişmez doğrular olarak öne sürerken, o savların da bir gün çürütülebileceğini ve hatta nicelerinin çürütüldüğünü unuttuğunuz ya da bilmediğiniz için "bilimin kuşkucu olduğu" bilimsel gerçeğini sümen altı edivermişsiniz.
Tebessüm ettim, çünkü duyguların ve dolayısıyla aşkın -nereden çıktılarsa- alfavari(?) veya betavari(?) kalıplara bağlı olarak yaşanacağı iddiasını okuyunca,
aklıma babalarımızdan dinlediğimiz veya belgesellerden okuduğumuz katı emir komutalı sıkıyönetim dönemleri geldi. Örnek: "Alfa tipi aşık olunacak.OLLL !" ya da "Olsana lan!" gibi...
Tebessüm ettim, çünkü çıktığınız ya da çıkacağınız hanımefendiye henüz ilk buluşmanızda, nasıl da yaman bir alfa(?) erkeği olduğunuzu ballandıra ballandıra anlattığınızı kafamda canlandırınca... kaçtı kızcağız maalesef.
Tebessüm ettim, çünkü aşk üzerine sadece okuyup, yaşamaya pek vakit bulamadığınız
ve dolayısıyla aşkı tanımadığınız halde, torba dolsun misali "konuştuğunuz" kanısına vardım.
Bu nedenle, boşa gideceğine inandığım açıklamalarda bulunmayacağım ve kitaplardan değil, kendi yaşam deneyimlerimden edindiğim birikimlerimim ışığında iki çift laf edip,
yoluma devam ederek sizi şaşmaz(!) teorilerinizle baş başa bırakacağım.
1) Aşık olmayı deneyin.
Sıkmayın kendinizi; bırakın yüreğiniz güm güm atsın, yüzünüz kızarsın. Ve kekelemekten utanmayın. Bir başka keyif, bir anlatılmaz mutluluk veren bu anlık durumları yaşadığınızda, aşkın, kitaplardan yapılan mekanik copy-paste'larla hiçbir ilgisi olmadığını anlayacaksınız.
2) O'nu gördüğünüzde, yüreğiniz güm güm atmıyor, yüzünüz kızarmıyor ya da eliniz diliniz ayağınız dolaşmıyorsa sorununuz var demektir. Bir uzmana görünmenizi şiddetle öneririm.
3) Bilimsellikle duygusallığın farklılığını fark edin.
4) "Teori ve Pratik" üzerine de biraz okuyun ve kafa yorun.
5) Önceki mesajımda belirttiğim gibi,
bence aşk, polemik kaldırmaz ve zaten polemik gerektirmez... Herkesin, hatta cüppeli Ahmet'in bile, bir aşk anlayışı ve aşık olma hakkı vardır ve saygı duyulması gerekir.
Sonuç olarak, yaşamın en güzel duygusu
olan aşkı, yemek tarifleri okur gibi okuyarak tanımakla, o duyguyu tadarak tanımak arasında dağlar kadar fark vardır; öyle ki, kıyas bile kabul etmez. Bir başka deyişle;
aşk, okunarak yaşanmaz, yaşanarak yaşanır.
İşte bu yüzdendir ki, seçimimi "elimin dilimin ayağımın dolaşması"ndan yana yapmaya devam ediyorum, edeceğim.
Öneririm.
Öncelikle günaydın son şövalye. Adım geçmiş o yüzden cevap vermek istedim. Söyledikleriniz aşkın sevgiye evrilmesi olmayıp geçici gönül hoşlanması da olabilir. Kalıcı sevgi durumuna da dönüşebilir. Aşk tanımladığınız gibi bir şey ama bu onun zamanla vasat bir hal almayacağı garantisini vermez! Ki çok kişi bu durumu keşke yaşamasa ama bu yaşanıyor. Ben yaşar mıyım? Büyük konuşmak istemiyorum ama bu duyguları kontrol edebilen bir yapıya ve bilgiye sahip olduğum için çok zor. Bir de şunu söylemek isterim buradan sayfama her gelen insanla fikir alışverişi yaptığım için sevgilim ya da bu anlamda arkadaşlığım olduğu anlamına gelmesin. Kimse de bundan kendine paye çıkarmasın. Kimsenin hiçbir şeysi değilim, kimse de benim hiçbir şeyim değil. Yaptığım sadece insan gibi davranmak ve konuşmak ve insana değer vermekten öteye gitmez. Benim hayat felsefem dürüstlük üzerine kuruludur ve bunu istismar eden kim olursa olsun bir daha asla muhatabım olamaz. Bunları burada söylemek istedim sayfanızı da işgal ettim affola.
Paylaşımlarınızı takip ediyorum.
BUZLUK :(((
Adamın teki "seviyom ülen" adlı çeneye kuvvet bir yarışmaya girmiş. Kazanmış. İhanet, terkedilme, yalnızlık, gözyaşı dolu bir pembe romanla(!)
bir fıçı şarabı ödül olarak tutuşturmuşlar eline...
Hay çenen kopsun :(((
Çatırdama
gövdesine değmeden gövdem
ve okşamadan
aşki renkteki tenini ellerim
hırçın bir kanat çırpışı ile
uzaklara yol tuttu ya
hayallerimin güvercini,
dal çatırdaması
utanç kırığı
bir acı içindedir şimdi yüreğim!
Turgay DAĞ
AŞK'A DAİR
Uzak bir aile büyüğümüzdü.
Yalnız yaşadı ve öldü.
Sağlığında bir sohbetimiz sırasında neden
hiç evlenmediğini sorduğumda bana şu dolaylı yanıtı vermişti: Okuduğu, izlediği ve anlatılanlardan yaptığı çıkarıma göre,
gerçek aşklar 1930'lar ve 40'lar ile 50'lerde yaşanmış. Ve bitmiş... Sonrakiler sadece sanal ve üstelik filtreli...imiş.
Dolaylı da olsa yanıt yeterliydi.
Bir daha sormadım.
DEMOKRASİ'ye DAİR
"DemokrasiIerde hakimiyet ulusa, ulusun ekseriyetine aittir. UIus tarafından, uIus adına devIeti yönetmeye yetkiIi kıIınanIar, gerektiğinde uIusa hesap vermek zorunda oIdukIarını biImeIidirIer." (Mustafa KemaI ATATÜRK)
"ADAM/LIK"a DAİR
Hepiniz "kral" kesilmeyin, bu dünyaya "adam" da lazım!
KADIN'a DAİR
Kadın deyip geçmeyeceksin...
Sevdi mi sever/miş ölümüne kadar;
sildi mi siler/miş tozuna kadar!
Öyle diyo'lar.
ÇOCUKLUK ve ÇOCUKLAR'a DAİR
Kollarımızı bi' açtık mıydı, dünyayı kucaklardık...Güzel olduğumuz kadar
sevgi dolu ve güçlüydük de biz çocukken.
DOĞA'ya DAİR
"Doğa, kendisine karşı işlenen bir suçun öcünü, insan adaletinden daha zorlu ve hatta acımasızca alır." (Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKI)
YAŞAM'a DAİR
"Ömrünüzü, sustuklarınızı duyan biriyle geçirin, konuştuklarınızı duymayan biri ile değil."
GÖKYÜZÜ'ne DAİR
Ağır bulutlar toplandığında, anla ki, gökyüzünün de kalbi vardır ve yara almıştır
Bay Nal,
Rumuzum Aşk'a Dair değil, Son Şövalye'dir.
Öğrenmeniz ve uymanız gereken
bu hatırlatmadan sonra konuyla ilgili şunları söylemekle yetinecegim:
Aşk, polemik kaldırmaz; zaten aşkta polemik de gerekmez. Seviyorsan seviyorsundur, bu kadar basit!
Aşkı kanıtlamak için insan bilimin i'sinden girip, toplum bilimin t'sinden çıkmaya gerek yoktur.
Bu konuyu daha önce sayın Ata Kızı'nın forumunda da tartışmıştık... Birisi'ni gördüğün zaman yüreğin güm güm ediyorsa, kulaklarına kadar cartlak kırmızısı kesiliyorsan, elin dilin ayağın dolaşıyorsa, işte o aşktır.
Gerisi laf-ı güzaf... tır.
?si=um10_OKzRgTJTiq5
TÜRKİYE ayağa kalk!
Avrupa ve Dünya sizler de kalkın!
FİLENİN SULTANLARI gerçek oldu!
Ayağa kalkın ve selamlayın
CUMHURİYETLE VAROLAN
BU MUHTEŞEM KIZLARIMIZI !
BUZLUK :(((
Oğlanla kız birbirlerini deliler gibi seviyorlardı. Ama kızın ailesi oğlanı istemedi.
Oğlan, kıza "Kaçalım" dedi, "seni kaçırayım!"
Ama kız istemedi.
Oğlan nedenini sordu.
Ama kız cevap vermedi.
Oğlan, kızı unutmak için uzak kentlere göçtü.
Kız mektup yazdı oğlana, "Seni ömrümün sonuna kadar bekleyeceğim" dedi.
Ama beklemedi.
Aşkları başladığında oğlana, "Ölürüm de senden başkasıyla evlenmem" demişti.
Ama evlendi.
"Zorla evlendirseler bile çocuk yapmam" demişti. Ama yaptı.
"Çocuğum olsa bile torun istemem" demişti.
Ama torunu da oldu.
Bir şeyler daha demek için ağzını açtı kız...Ama oğlan daha fazla dinleyemedi, daha da uzaklara kaçtı...Ben de! ("Kar Kırmızı" filminden esin...)
Uzun sözün kısası:
Bir de kalkıp, "Kadın, çözülmesi güç/hatta imkansız bir varlıktır" demezler mi?.. Ne kadar ayıp :(((
Unutulmayan Film Müzikleri
(Gülün Bittiği Yer, 1999)
Söz: Ömer Lütfi Mete
Müzik: Haluk Levent
?si=VdW6TiUTOVnu2GhY
Kınar Hanımın Denizleri
Bir çakıl taşları gülümseyişi ağlarmış
karafaki rakısıyla
şimdi dipsiz kuyulara su olan
kınar hanım’dan
düz saçlarıyla ne yapsın
şehzadebaşı tiyatrolarında
şapkalarını tüketemezmiş hiç
İşte kel hasan
bu kel hasan karanlığı süpürürmüş
ters yakılmış güldürmemek için
serkldoryan sigaralarıyla
işte masallara da girermiş bir polis
o zamanlardan beri
sürme kirpiklerini aralayarak
insanları çocukların
Ve içinde birikmiş ut çalan
kadın elleri olurmuş hep
gibi bir üzünç
sökün edermiş akşamları
ağlarken kuyulara
kınar hanım’ın denizlerinden.
Ece AYHAN
*
Bilgi:
Kınar Hanım (1876 - 1950)
Osmanlı-Türk tiyatro tarihinde önemli yeri olan öncü tiyatro sanatçılarımızdandır.
Ermeni kökenli oyuncu, Darülbedayi’nin ilk sanatçıları arasındadır.
(Darülbedayi, 1914'te konservatuvar olarak açıldıktan sonra tiyatro topluluğuna dönüşen ve günümüzde İstanbul Şehir Tiyatroları adıyla varlığını sürdüren sanat kurumudur.)
AŞK'A DAİR
Alışmışsa çorap değiştirir gibi sevgili değiştirmeye, sana da -en fazla- mendil muamelesi yapacaktır süren dolduğunda...Hazır ol ki sonra ağlamayasın.
"ADAMLIK"a DAİR
Dizlerinin üstünde yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ettiğinde, "adam" olmanın bilincine varmışsın demektir.
KADIN'a DAİR
Evde saatlerce kendi giyimiyle ilgilenen kadın, sokağa çıktığında saatlerce başka kadınların elbiseleriyle ilgilenir... miş!
ÇOCUKLUK ve ÇOCUKLAR'a DAİR
"Sen yeter ki çocukluk yap; gönlümde salıncağın hazır."
DEMOKRASİ'ye DAİR
Demokrasi nefestir.
DOĞA'ya DAİR
Ağıt
Ağaçlar söküldü, bahçeler yıkıldı, göller çekildi, otlaklar yakıldı, betonlar dikildi, insanlar dört duvara tıkıldı.
YAŞAM'a DAİR
Yalnızlık, insana, yaşam üzerine çok şey öğretirmiş. Ama kimileri, cahil kalmaya çoktan razı... "Yeter ki O gitmesin" diyorlar.
GÖKYÜZÜ'ne DAİR
"O'nu her düşündüğünde kalbine bir yıldız çiz...Böylece bir gün bir bakacaksın ki, bir gökyüzün olmuş." (Uyarlama)
?si=6gTeARylKp8emBAM
KIZLARIMIZIN
ALINLARINDAN, TERLERİNDEN, EMEKLERİNDEN, BİLEKLERİNDEN ÖPÜYORUZ.
Çin, ABD, Brezilya gibi Dünya Voleybolu'nun ekol ülkelerinden sonra Polonya ve İtalya gibi bu branşta iddialı ülkeleri de hizaya getirdiler.
"Hizaya getirdiler" sözünü özellikle kullandım.
Çünkü bu sonuçlar, Polonyalı oyunculara ders olur umarım. Ve durduk yerde Ebrar ve Vargas'a centilmenlik dışı göndermelerde bulunup burun kıvırmazlar bir daha...
Bu sonuçlar, İtalyan oyunculara da
ders olsun. Orada burada dudak bükerek
"Kadın Voleybolumuzu" küçümseyen
sözler etmemeyi öğrensinler.
Uzatmaya gerek yok.
Sıra Sırbistan'da... Daha doğrusu, kupada!
BUZLUK :(((
Baraj dendi mi, akan sular durur... muş!
Lahavle... :(((
"ADAMLIK"a DAİR
Yılmaz Özdil henüz Sözcü grubu
içinde iken, "CHP'yi bitirme projesi eş
başkanı" memur Kemal'i eleştirdiğinden dolayı kanaldan uzaklaştırılmış, o da yıllardır yazdığı gazeteden de istifa etmişti.
Son günlerde, Özdil’in, yeni kurulacak taraflı
bir haber sitesine geçeceği iddia edildi. Bu iddia üzerine yazar konuya açıklık getirdi.
"KALEMİM KİRALIK DEĞİL" diyen
Özdil'in zehir zemberek açıklaması şöyle:
“Söylenti doğru değil...
KENDİSİNİ akp veya chp’ye KİRALAYAN gazetecilerle karıştırmışlar sanırım... Kalemimi gerekirse kırarım, hiçbir siyasal partinin emrine vermem”
Kalemine SAYGI Yılmaz ÖZDİL.
ADAMSIN.
Destina / Yeni Türkü
?si=Myb-p7iwxrHt4gbl