İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer! !
Bir ask için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir ise yaramayacaktır. ........... Her zamanki gibi yasayacaksın sen. 'Acılara tutunarak' yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki......
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, günesin çiçekleri dolduracak yüreğini... ....
bakakalırsınız öylece. ve eğer sevgiliyse giden, yani severek gidense, bir film müziği hüznü basar.
aslında neye üzüldüğünüzü kestiremezsiniz, yani üzülmüş müsünüz üzülmemiş misiniz o bile belirsizdir. belli olan tek şey; artık tek başınalık hissi yaşadığınızdır. bu biraz koyar. oturursunuz karanlık bir odaya. ya da oda demeyelim, bir yer diyelim, içinizde bir yere oturursunuz. kalakalırsınız.
eğer giden sevgiliyse ve durmadan sayıklamışsa 'beni ne olur hiç bırakma' diye. yani gitmek midir değil midir bilemezsiniz.
sonra unuttum dersiniz, unutmalıyım... binlerce yüzbinlerce insan yaşıyor yeryüzünde bilirsiniz. birileri hep gider birileri hep gelir bilirsiniz. yeni yüzler yeni aşklar bekler sizi bilirsiniz. daha çok şey bilirsiniz ama hep bir kırıklık kalır.
bir pazar öğleden sonra, ansızın teper o acı, giden sevgilinin gittiğine inanmaya başlayarak. üzgünlük bir atlı gelir kurulur evinize. siz onunla başbaşa...
ne söylerseniz söyledin dinlemeyecek,
ne anlatırsanız anlatın anlamayacak,
ne isterseniz isteyin yapmayacaktır.
gerisini siz düşünün, halen ne söylemek istersiniz?
EĞER
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer! !
CAN YÜCEL.
Bir ask için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir ise yaramayacaktır.
...........
Her zamanki gibi yasayacaksın sen. 'Acılara tutunarak' yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki......
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, günesin çiçekleri dolduracak yüreğini...
....
nâzim
bakakalırsınız öylece. ve eğer sevgiliyse giden, yani severek gidense, bir film müziği hüznü basar.
aslında neye üzüldüğünüzü kestiremezsiniz, yani üzülmüş müsünüz üzülmemiş misiniz o bile belirsizdir. belli olan tek şey; artık tek başınalık hissi yaşadığınızdır. bu biraz koyar. oturursunuz karanlık bir odaya. ya da oda demeyelim, bir yer diyelim, içinizde bir yere oturursunuz. kalakalırsınız.
eğer giden sevgiliyse ve durmadan sayıklamışsa 'beni ne olur hiç bırakma' diye. yani gitmek midir değil midir bilemezsiniz.
sonra unuttum dersiniz, unutmalıyım... binlerce yüzbinlerce insan yaşıyor yeryüzünde bilirsiniz. birileri hep gider birileri hep gelir bilirsiniz. yeni yüzler yeni aşklar bekler sizi bilirsiniz. daha çok şey bilirsiniz ama hep bir kırıklık kalır.
bir pazar öğleden sonra, ansızın teper o acı, giden sevgilinin gittiğine inanmaya başlayarak. üzgünlük bir atlı gelir kurulur evinize. siz onunla başbaşa...
film biter.
uykuya kalır bir deli rüzgar...
Bir yenisi gelir
birkaç damla gözyaşı.
buruk bir acı ve kalp ağrısı.
sonrası mı.
daha güçlü bir yapı.
denenmiştir.
uygundur.
alerji yapmaz.
ağlamak hiç işe yaramaz..giden bi daha dönmemek üzere gitmiştir zaten..
haketmemiştir sizi..o yüzden bırakın ne hali varsa görsün..
Yaşanan güzellikler için, ona dualar edilir...Ve yeni bir yol çizilir...
Güle güle denir..bi damacanada su dökülür..
'üç şey kalır geriye
karasevda,karanlık ve ıssızlık'
Evet ben de çok severim bu şarkıyı.
Arnavut kaldırımlı taş sokak.
gidenler gideer kalan aşklar bisimdir ;))
kovalamak lasım gelir
Terk eden we terkedilenler için gelsin..........ağlaa ağlaaaaaa belkide bulursun.
gitmeyi -istememenize rağmen- o istemişse, hüzün tabee..
gitmesi için alt yapıyı siz hazırlamışsanız, yuppppiiiii - ;)) .Pp