Bir aşk perdesiyse üzerinde gölge olduğumuz, kalkmadan tadını almak lazım sevmenin, sevilmenin. Cihan çark eder bir nefes uğruna, güneş yolunu bilir, deryalar her daim hadlerine hakim, karalar bu kadar iyimserken bize ne oluyor da kibrimiz aşk çağlayanlarımıza bent oluyor. Aşk gerek insana. Aşk gerek ki meşk makbul olsun.
Sufizm üzerine yazılmış en iyi kitaplardan biri. Okudukça okuyasınız gelen cinsten, bir kaç defa okuyacağınız, cümlelerin yanına kurşun kalemle ufacık çizik atacağınız cinsten. Daha önce bu tür kitap okumamış veya okuyup da sevmemiş bir insan dahi bu kitabı baş ucuna koyabilir.
Sûfilere göre kendiliğinden var olan varlık birdir o da Hakk Teâlâ'nın varlığıdır. Bu varlık ezelidir; çoğalma, bölünme, değişme, yenilenme kabul etmez. Hak; zat, sıfat ve fiilleri itibariyle bütün suret ve şahıslarda mutlak olmaktan çıkmaksızın ve asla değişikliğe uğramaksızın tezâhür ve tecellî etmektedir. İçinde farklılıklar ve değişme barındıran tüm evren ve içindeki canlı ve cansız her unsur, ancak O'nun varlığı ile ayakta durmaktadır. Gerçekle Yüzleşmek kitabı tehvid konusunda yazılmış kıymetli bir eserdir. Özlü sözler, rubailer ve şiirlerden oluşan bu kitapta bu konu ayetler ışığında etraflıca irdelenmiş ve izah edilmiştir.
“Gerçekle Yüzleşmek”, Allah’dan başka varlık olmadığını “Enel Hakk” sözü ile ilan eden Hallac-ı Mansur’u çağrıştırır. Varlığı Mevlâna gibi yorumlar. Tekliği İbn Arabî zekâsıyla anlatır. Tasavvufta son aşamaya gelmiş, sınavlardan geçmiş kişilere verilen gizli bilgiyi bu kitapta bulabilirsiniz. Kısacası okunması ve değerlendirilmesi gereken bir bilgidir.
beyinde bir şimşeğin çakmasıdır... bazen acısız olur, bazen kıvrandırır insanı.. hayal kırıklığı, kızgınlık, kırgınlık, öfke, nefret, aldatılmışık, isyan.... hepsi doluşur ruha....yerle bir eder... şaşkın, karışmış, ümitsiz, yalnız, kızgın.... çaresiz bırakır insanı o an. bütün kaleler düşer...
gerisi bize kalmıştık artık... elimizdeki gerçeği ne yapacağız? en çok inanılanın en yalan olduğunu kabullenmek yıllar alır bazen, bazen de kabullenmek istemez insan, yalanı tercih eder, yalana inanmak ister... bir 'ama'dır artık hayat, iki en aykırı ucu birbirine bağlayan....
Gerçekle Yüzleşmek felsefesi; Vahdet-i Vücut anlayışına dayanır. Bu anlayış sadece İslam dinine ait bir anlayış değildir. Her türlü Heteredoks anlayışta bu birlik düşüncesi vardır. Görünüşte çok olan varlıklar, aslında BİR’in dış alemdeki görüntüleridir. Her şeyin BİR olduğunu anlama düzeyine göre Tevhid dereceleri vardır. En son derece Fena Fillah derecesidir. Bu dereceden sonra zaten birliğe ulaşılır. BİR kendinden vardır ve başka hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Hz. Muhammed sav. İslam düşüncesini geliştirerek Vahdet-i Vücut (Vücutta teklik) düzeyine kadar ulaşmıştır, yani dini kemale erdirmiştir. Daha sonra bu fikir değişime uğrayarak Avrupa’da “Doğa Tanrıcılık” olarak ortaya çıkmıştır. Bu fikir ise TEK‘in insan ve doğa şeklinde belirmesi temeline dayanmaktadır. Bu konuda Hollandalı filozof Spinoza (1632-1677) , doğa ile Tanrı’nın aynı şey olduğunu söyler. Ona göre her şey aynı BİR’in ortaya çıkışından ibarettir. Bu fikir İslam inanışında Allah’ta yokluk, Allah’ta yok olmak şeklinde anlaşılmıştır. Hallacı Mansur, bu kavramın sınırlarını “Enel Hak” diyerek belirlemiştir. Gerçekle Yüzleşmek kitabı bu konuda yazılmış harika bir eserdir. Sebahattin Zorlu´nun sözlerindeki yücelik, açıklık, O'nun En Yüce Olan'dan söz edişindeki berraklık bu kitabı şimdiden olağanüstü öneme sahip bir eser kılmışır. Bu kitap insana eksiksiz, doyurucu ve kolay uygulanabilir bir öğreti sunuyor. Bu öğretide insan, evren ve hatta evren ötesi yorumlanıyor, yeniden tanımlanıyor, gerçeği arayan insana kolay ve güvenilir bir yol gösteriyor. Ancak günümüz insanına, özellikle de batı tarzı yaşam ve düşünce biçimine sahip olanlara son derece aykırı gelecek bir yol bu. Hemen tüm ruhsal öğretiler bu yolda ilerleyen yolcuyu en sonunda bir noktaya, bir 'kapı'ya getirir. Bu kapının adı Ben'dir veya tasavvuf felsefesinde söylendiği gibi nefs'tir. Maddi alemden manevi aleme geçmek bu kapının aşılmasına bağlıdır. Sufilerin 'ölmeden ölmek' dedikleri şey budur. Sebahattin Zorlu´nun öğretisi işte bu ego duvarının kırılarak aşılması ve sahtenin terkiyle *Mutlak Ben*in yaşanır hale gelmesi üzerine kurulmuştur.
yeşil mercimekte protein olduğuna inanmıyorum.
Fakirler üzülmesin diye uzmanlar yalan söylüyor ((:
Gerçeklerle yüzleşmek, ancak önyargılardan kurtulmakla mümkündür.
aldatıldığını öğrenmek mesela
Bir aşk perdesiyse üzerinde gölge olduğumuz, kalkmadan tadını almak lazım sevmenin, sevilmenin. Cihan çark eder bir nefes uğruna, güneş yolunu bilir, deryalar her daim hadlerine hakim, karalar bu kadar iyimserken bize ne oluyor da kibrimiz aşk çağlayanlarımıza bent oluyor. Aşk gerek insana. Aşk gerek ki meşk makbul olsun.
Sufizm üzerine yazılmış en iyi kitaplardan biri. Okudukça okuyasınız gelen cinsten, bir kaç defa okuyacağınız, cümlelerin yanına kurşun kalemle ufacık çizik atacağınız cinsten. Daha önce bu tür kitap okumamış veya okuyup da sevmemiş bir insan dahi bu kitabı baş ucuna koyabilir.
Sûfilere göre kendiliğinden var olan varlık birdir o da Hakk Teâlâ'nın varlığıdır. Bu varlık ezelidir; çoğalma, bölünme, değişme, yenilenme kabul etmez. Hak; zat, sıfat ve fiilleri itibariyle bütün suret ve şahıslarda mutlak olmaktan çıkmaksızın ve asla değişikliğe uğramaksızın tezâhür ve tecellî etmektedir. İçinde farklılıklar ve değişme barındıran tüm evren ve içindeki canlı ve cansız her unsur, ancak O'nun varlığı ile ayakta durmaktadır.
Gerçekle Yüzleşmek kitabı tehvid konusunda yazılmış kıymetli bir eserdir. Özlü sözler, rubailer ve şiirlerden oluşan bu kitapta bu konu ayetler ışığında etraflıca irdelenmiş ve izah edilmiştir.
“Gerçekle Yüzleşmek”, Allah’dan başka varlık olmadığını “Enel Hakk” sözü ile ilan eden Hallac-ı Mansur’u çağrıştırır. Varlığı Mevlâna gibi yorumlar. Tekliği İbn Arabî zekâsıyla anlatır. Tasavvufta son aşamaya gelmiş, sınavlardan geçmiş kişilere verilen gizli bilgiyi bu kitapta bulabilirsiniz. Kısacası okunması ve değerlendirilmesi gereken bir bilgidir.
beyinde bir şimşeğin çakmasıdır...
bazen acısız olur, bazen kıvrandırır insanı..
hayal kırıklığı, kızgınlık, kırgınlık, öfke, nefret, aldatılmışık, isyan....
hepsi doluşur ruha....yerle bir eder...
şaşkın, karışmış, ümitsiz, yalnız, kızgın....
çaresiz bırakır insanı o an.
bütün kaleler düşer...
gerisi bize kalmıştık artık...
elimizdeki gerçeği ne yapacağız?
en çok inanılanın en yalan olduğunu kabullenmek yıllar alır bazen,
bazen de kabullenmek istemez insan, yalanı tercih eder, yalana inanmak ister...
bir 'ama'dır artık hayat, iki en aykırı ucu birbirine bağlayan....
Gerçekle Yüzleşmek felsefesi; Vahdet-i Vücut anlayışına dayanır. Bu anlayış sadece İslam dinine ait bir anlayış değildir. Her türlü Heteredoks anlayışta bu birlik düşüncesi vardır. Görünüşte çok olan varlıklar, aslında BİR’in dış alemdeki görüntüleridir. Her şeyin BİR olduğunu anlama düzeyine göre Tevhid dereceleri vardır. En son derece Fena Fillah derecesidir. Bu dereceden sonra zaten birliğe ulaşılır. BİR kendinden vardır ve başka hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Hz. Muhammed sav. İslam düşüncesini geliştirerek Vahdet-i Vücut (Vücutta teklik) düzeyine kadar ulaşmıştır, yani dini kemale erdirmiştir. Daha sonra bu fikir değişime uğrayarak Avrupa’da “Doğa Tanrıcılık” olarak ortaya çıkmıştır. Bu fikir ise TEK‘in insan ve doğa şeklinde belirmesi temeline dayanmaktadır. Bu konuda Hollandalı filozof Spinoza (1632-1677) , doğa ile Tanrı’nın aynı şey olduğunu söyler. Ona göre her şey aynı BİR’in ortaya çıkışından ibarettir. Bu fikir İslam inanışında Allah’ta yokluk, Allah’ta yok olmak şeklinde anlaşılmıştır. Hallacı Mansur, bu kavramın sınırlarını “Enel Hak” diyerek belirlemiştir. Gerçekle Yüzleşmek kitabı bu konuda yazılmış harika bir eserdir. Sebahattin Zorlu´nun sözlerindeki yücelik, açıklık, O'nun En Yüce Olan'dan söz edişindeki berraklık bu kitabı şimdiden olağanüstü öneme sahip bir eser kılmışır. Bu kitap insana eksiksiz, doyurucu ve kolay uygulanabilir bir öğreti sunuyor. Bu öğretide insan, evren ve hatta evren ötesi yorumlanıyor, yeniden tanımlanıyor, gerçeği arayan insana kolay ve güvenilir bir yol gösteriyor. Ancak günümüz insanına, özellikle de batı tarzı yaşam ve düşünce biçimine sahip olanlara son derece aykırı gelecek bir yol bu. Hemen tüm ruhsal öğretiler bu yolda ilerleyen yolcuyu en sonunda bir noktaya, bir 'kapı'ya getirir. Bu kapının adı Ben'dir veya tasavvuf felsefesinde söylendiği gibi nefs'tir. Maddi alemden manevi aleme geçmek bu kapının aşılmasına bağlıdır. Sufilerin 'ölmeden ölmek' dedikleri şey budur. Sebahattin Zorlu´nun öğretisi işte bu ego duvarının kırılarak aşılması ve sahtenin terkiyle *Mutlak Ben*in yaşanır hale gelmesi üzerine kurulmuştur.
En gerekli anlarda en yapılması gereken şey yüzleşmek ve geçip gitmek kendini kandırmadan........