Ey dünya! Edebi olarak yaşıyorsun Mevsimlerin tepsilerinden Çiçekler ve yapraklar Yolunun üzerine Dökülüyorlar. Fakat? Sen asla durmuyorsun. Durmak bilmeyen yarışında Yalnız acele ediyorsun, Ve asla Geriye bakmıyorsun, Ne bulursan Fırlatıp uzaklara atıyorsun. Herhangi birşey almak için Asla durmuyor Herhangi birşey Muhafaza etmiyorsun. Ne kederin ne de Herhangi bir korkun var. Yarışının Büyük süratinden mütevellit Büyük sevincin yüzünden Herşeyi harcıyorsun. Bir anda dopdolusun Ve Gene de aynı anda Hiçbirşeye malik değilsin. Senin ebedi yarışman Seni Herzaman için Taze kıldı. Eğer yorulduğunu hissediyorsan Bir an için dur. Sonsuz semayı bile kirletecek Çöl tepecikleri Toplanmış olacak Ey edebi danscı! ... Senin dans dalgaların, Daimi olarak Ölüm banyosuyla Bütün dünyayı Saflaştırıyor.
... Ey Şair! ..... Dans eden dünyanın Belindeki kemerin zilleri... Ve onun Durmak bilmeyen adımları tarafından Çılgın bir deliye döndürüldün
nehirler yarışır, çağıldar gözlerinde o nehirler benim nehirlerimdir aşk ki azar azar benim yerimdir üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam gözlerin ey yâr benim evimdir
/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! /
iyi ki bu sestesin dünyayı ısıtan nefestesin bir haydut gibi gezinirim kapında kalbimde tutuşan ateştesin…
II rüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde o rüzgârlar benim rüzgârlarımdır aşk ki azar azar benim yerimdir suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam gözlerin ey yâr benim evimdir
iyi ki bu düştesin her sabah ışıyan güneştesin iyi ki yoksuluz bulutlar gibi soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi
/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! /
nehirler yarışır, çağıldar gözlerinde o nehirler benim nehirlerimdir aşk ki azar azar benim yerimdir üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam gözlerin ey yâr benim evimdir
/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! /
iyi ki bu sestesin dünyayı ısıtan nefestesin bir haydut gibi gezinirim kapında kalbimde tutuşan ateştesin…
II rüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde o rüzgârlar benim rüzgârlarımdır aşk ki azar azar benim yerimdir suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam gözlerin ey yâr benim evimdir
iyi ki bu düştesin her sabah ışıyan güneştesin iyi ki yoksuluz bulutlar gibi soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi
/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! /
ahmet ümit okuyorum şeytan ayrıntıda gizlidir. en çok satan polisiye kurgu kitapların yazarı bir zaman da tarihin en tartışmalı dönemlerine merak sarıp biraz da o talan etmişti edebiyat ve tarih bağını bölük pörçük ve çelişkili bilgileriyle bol fikirli az bilgili üsluplarıyla okura boca etmişlerdi cahilce tez hükmündeki cümleciklerini olgu vakıa diye diye elif şafağın ekürisi mi demeli erkek versiyonu mu demek daha doğrusu
kendisine atılan derisinin renginden utanıyor ırkına ihanet ediyor iftiraları attılar. tutmayınca pedofiliyle suçladılar davada sanık olan çocuklar bile michaelin öyle kötü şeyleri yapmadığını ağlayarak ifade ve itiraf etmelerine rağmen onu bir sapık gibi göstermekten geri durmadılar. bununla da onun tertemiz adını ve şerefini lekeleyemeyince çareyi tamamen onu yok etmekte buldular.
michael jackson bu şarkısıyla küreselcilere meydan okumuştu. ve şüpheli ölümüyle sonuçlanan sonun başlangıcı çok öncelere dayansa da bu şarkıyla onu yok etme planlarına hız verdiler.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine,
yıllarca bize bu dizenin sahibi nazım hikmet olarak yutturmuşlar meğer bir fransız şaire aitmiş nazım hikmetin bir fransız şairden alıntıladığı şiir diye bize aktarsanız nazım hikmet değerinden mi yitirirdi inanmak istediklerinizi bize gerçeklermiş gibi dayatmaya bayılırsınız zaten
ne okuyorum batıya yön verenler alev alatlı bin yıllardır sömürü zihniyetiyle kendisi dışındakileri bir efendi edasıyla horlamış, kendinden başkalarına tepeden bakmış batının bunları yapmasının altında yatan saikleri anlamanın yolu onların beslendikleri kaynakları anlamaktan geçecektir diye düşünen alev hocamız yürüyen kütüphanemiz binbir meşakkatle ve üşenmeden lutfeyleyip bu şahane eseri derlemiş bize de bir zahmet okumak düşmez de ne sağol alev alatlı var ol sen hep ol
Umberto eco gülün adı güzel bir ortaçağ Hristiyan dünyası okuması uzun olması sizi yanıltmasın bir çırpıda okuyup bitirebileceğiniz bir roman aslında sadece roman demek bile hafif kalır bir kaynakça bile denebilir.
kürtler ve türkler bu topraklarda daima kardeşçe yaşamışlardır. pkk terör örgütü seksenli yılların sonunda kurulup palazlanıp türkiye devletinin başına bela edilinceye kadar Türkçenin anadil olması, devletin adının türkiye olması da hiç bir zaman problem olmamıştır. pkk terör örgütü sözde kürtlerin hakkını korumak adına ortaya çıkıp yine kürtlerin yaşadığı bölgelerde kürt türk demeden beşikteki bebeklerimize varıncaya kadar katletmiştir. ben de kürt ve ermeni bir vatandaş olarak pkknın ve ona destek verenlerin asla bizim haklarımızı savunduklarına inanmıyor ve bunu asla kabul etmiyorum. bize sahip çıkan yine türkiye cumhuriyeti yani devletimiz olmuştur. devleti ve hükumet edenleri kürtlere zulmediyor diye göstermeye çalışmanın temelleri atatürkün dersim uygulamalarına kadar gider. kimse yüce türk devletini katil olarak göstermeye yetkisi ve haddi yoktur.
al paçino
muhteşem
ey hayat
Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.
Aslında yokum ben bu oyunda,
ömrüm beni yok saysın...
Yaşam bir ıstaka;
gelir vurur ömrünün coşkusuna.
Hani tutulur dilin,
konuşamazsın…
Tırmandıkça yücelir dağlar.
Sen mağlupsun sen ıssız
ve kalbinde kuşların gömütlüğü;
tutunamazsın!
Eloğlu sevdalardan dem tutar,
aşk büyütür yıldızlardan;
senin ise düşlerin yasak,
dokunamazsın...
Birini sevmişsindir geçen yıllarda.
Açık bir yara gibidir hâlâ.
Hâlâ ne çok özlersin onu,
ağlayamazsın…
Yolunda köprüler çürür.
Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda.
Savurur hayat kül eyler seni,
doğrulamazsın!
Yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
Her şey çeker ve iter,
anlatamazsın...
Yaşam bir ıstaka,
gelir vurur işte ömrünün coşkusuna.
Sesinde çığlıklar boğulur ama,
bağıramazsın…
Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın…
Yazdırmalısın mezar taşına:
Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,
aslında hiç olmadım ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın…
Yılmaz Odabaşı
vesveseli
Ey dünya!
Edebi olarak yaşıyorsun
Mevsimlerin tepsilerinden
Çiçekler ve yapraklar
Yolunun üzerine
Dökülüyorlar.
Fakat?
Sen asla durmuyorsun.
Durmak bilmeyen yarışında
Yalnız acele ediyorsun,
Ve asla
Geriye bakmıyorsun,
Ne bulursan
Fırlatıp uzaklara atıyorsun.
Herhangi birşey almak için
Asla durmuyor
Herhangi birşey
Muhafaza etmiyorsun.
Ne kederin ne de
Herhangi bir korkun var.
Yarışının
Büyük süratinden mütevellit
Büyük sevincin yüzünden
Herşeyi harcıyorsun.
Bir anda dopdolusun
Ve
Gene de aynı anda
Hiçbirşeye malik değilsin.
Senin ebedi yarışman
Seni
Herzaman için
Taze kıldı.
Eğer yorulduğunu hissediyorsan
Bir an için dur.
Sonsuz semayı bile kirletecek
Çöl tepecikleri
Toplanmış olacak
Ey edebi danscı! ...
Senin dans dalgaların,
Daimi olarak
Ölüm banyosuyla
Bütün dünyayı
Saflaştırıyor.
...
Ey Şair! .....
Dans eden dünyanın
Belindeki kemerin zilleri...
Ve onun
Durmak bilmeyen adımları tarafından
Çılgın bir deliye döndürüldün
Rabindranath Tagore
seni yanıldığına inandırmayı isterdim kesra
lakin ben de senden farklı değilim.
İYİ Kİ BU DÜŞTESİN
nehirler yarışır, çağıldar gözlerinde
o nehirler benim nehirlerimdir
aşk
ki azar azar benim yerimdir
üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam
gözlerin ey yâr benim evimdir
/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! /
iyi ki bu sestesin
dünyayı ısıtan nefestesin
bir haydut gibi gezinirim kapında
kalbimde tutuşan ateştesin…
II
rüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde
o rüzgârlar benim rüzgârlarımdır
aşk
ki azar azar benim yerimdir
suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam
gözlerin ey yâr benim evimdir
iyi ki bu düştesin
her sabah ışıyan güneştesin
iyi ki yoksuluz bulutlar gibi
soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi
/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! /
Yılmaz odabaşı
İYİ Kİ BU DÜŞTESİN
nehirler yarışır, çağıldar gözlerinde
o nehirler benim nehirlerimdir
aşk
ki azar azar benim yerimdir
üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam
gözlerin ey yâr benim evimdir
/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! /
iyi ki bu sestesin
dünyayı ısıtan nefestesin
bir haydut gibi gezinirim kapında
kalbimde tutuşan ateştesin…
II
rüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde
o rüzgârlar benim rüzgârlarımdır
aşk
ki azar azar benim yerimdir
suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam
gözlerin ey yâr benim evimdir
iyi ki bu düştesin
her sabah ışıyan güneştesin
iyi ki yoksuluz bulutlar gibi
soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi
/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım! /
Yılmaz odabaşı
ahmet ümit okuyorum
şeytan ayrıntıda gizlidir.
en çok satan polisiye kurgu kitapların yazarı
bir zaman da tarihin en tartışmalı dönemlerine merak sarıp biraz da o talan etmişti
edebiyat ve tarih bağını
bölük pörçük ve çelişkili bilgileriyle bol fikirli az bilgili üsluplarıyla
okura boca etmişlerdi cahilce tez hükmündeki cümleciklerini olgu vakıa diye diye
elif şafağın ekürisi
mi demeli
erkek versiyonu mu demek daha doğrusu
sen işine son derece saygı duyan
başarılı
sevgi dolu
yardımsever
inançlı
ve tertemiz
bir sanatçısın
müziğin duayenisin
ve bu şahane yüz yıllara meydanokumaya namzet eser
fakat
michael sen ölmedin
tertemiz hatıran kalplerimizde dipdiri yaşıyor ve yaşamaya devam edecek.
kendisine atılan derisinin renginden utanıyor ırkına ihanet ediyor iftiraları attılar.
tutmayınca pedofiliyle suçladılar
davada sanık olan çocuklar bile michaelin öyle kötü şeyleri yapmadığını ağlayarak ifade ve itiraf etmelerine rağmen onu bir sapık gibi göstermekten geri durmadılar. bununla da onun tertemiz adını ve şerefini lekeleyemeyince çareyi tamamen onu yok etmekte buldular.
michael jackson bu şarkısıyla küreselcilere meydan okumuştu.
ve şüpheli ölümüyle sonuçlanan sonun başlangıcı çok öncelere dayansa da bu şarkıyla onu yok etme planlarına hız verdiler.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşcesine,
yıllarca bize bu dizenin sahibi nazım hikmet olarak yutturmuşlar
meğer bir fransız şaire aitmiş
nazım hikmetin bir fransız şairden alıntıladığı şiir diye bize aktarsanız nazım hikmet değerinden mi yitirirdi
inanmak istediklerinizi bize gerçeklermiş gibi dayatmaya bayılırsınız zaten
milletler açlıktan ölmez
ahlaksızlıktan ölür
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı.
ve bu da günümüzün şiiri olsun
bu şarkı
rabbimin
insanoğluna
ezgi olarak görünmüş hali
gibi gelir hep bana
ne okuyorum
batıya yön verenler
alev alatlı
bin yıllardır sömürü zihniyetiyle kendisi dışındakileri bir efendi edasıyla horlamış, kendinden başkalarına tepeden bakmış batının bunları yapmasının altında yatan saikleri anlamanın yolu onların beslendikleri kaynakları anlamaktan geçecektir diye düşünen alev hocamız
yürüyen kütüphanemiz
binbir meşakkatle ve üşenmeden lutfeyleyip bu şahane eseri derlemiş
bize de bir zahmet okumak düşmez de ne
sağol alev alatlı
var ol
sen hep ol
teşekkürler tuna kafkas
şarkı güzeldi
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.
Mevlana Celaleddin Rumi
Umberto eco
gülün adı
güzel bir ortaçağ Hristiyan dünyası okuması
uzun olması sizi yanıltmasın bir çırpıda okuyup bitirebileceğiniz bir roman
aslında sadece roman demek bile hafif kalır
bir kaynakça bile denebilir.
kürtler ve türkler bu topraklarda daima kardeşçe yaşamışlardır.
pkk terör örgütü seksenli yılların sonunda kurulup palazlanıp türkiye devletinin başına bela edilinceye kadar Türkçenin anadil olması, devletin adının türkiye olması da hiç bir zaman problem olmamıştır.
pkk terör örgütü sözde kürtlerin hakkını korumak adına ortaya çıkıp yine kürtlerin yaşadığı bölgelerde kürt türk demeden beşikteki bebeklerimize varıncaya kadar katletmiştir.
ben de kürt ve ermeni bir vatandaş olarak
pkknın ve ona destek verenlerin asla bizim haklarımızı savunduklarına inanmıyor ve bunu asla kabul etmiyorum.
bize sahip çıkan yine türkiye cumhuriyeti yani devletimiz olmuştur.
devleti ve hükumet edenleri kürtlere zulmediyor diye göstermeye çalışmanın temelleri atatürkün dersim uygulamalarına kadar gider.
kimse yüce türk devletini katil olarak göstermeye yetkisi ve haddi yoktur.
Bitme, bak, içtim, yürüdüm, kederlendim
Denize girdim, üşüdüm, sana geldim.
Düş bitmeden sen bitme.
Bitmeden sevgi gitme…
Bitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.
Cıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.
Uzaklarda öyle çok kederlendim.
Günler bitmeden bitme.
Bitmeden hasret gitme…
Bu yangın geceler, bu intihar.
Gidersen paramparça yüreğimde ağıtlar!
Bu dolunay gecenin göğsünü yarar.
Benim göğsümde de sana geniş bir yer var.
Düş bitmeden sen bitme.
Bitmeden sevgi gitme...
Yılmaz Odabaşı
kendi hastalıklı dillerini hastalıklı zihniyetlerini gittikleri her yere bulaştıranlar
karşılarındakileri hasta olmakla itham ediyorlar işe bakın