bu gece nasıl olmalı acep.. melankolik bir aşık mı, yoksa tefekkürle boynu bükük mü.. ya da matrak takılan şımarık çocuk mu, veya menzili belli olmayan bir yolda yürüyen yolcu mu.. yoksa yapayalnız bir gece mi.. hangi düşte yaşamalı bu gece. kaçmak mı, yoksa beyaz bayrağı çekip teslim olmak mı.. sığınıp eflâtun geceye, kaçıncı solukta yakalamalı güneşi..
bir 'Okan Uysaler' klasiği... erken yaşta hayata vedâ ederek, türk sinemasını yeni bir soluktan mahrûm bırakmıştır... sessiz çığlıkları, söylenemeyen duyguları kameraya en iyi yansıtanlardandı... insanın aynası olan bir sinema anlayışı diyebiliriz... gecenin öteki yüzü isimli dizide zuhâl olcay'ın sergilediği o unutulmaz, başarılı oyunculuğundan da bunu anlayabiliriz...
alıntılayarak hatırlayalım o unutulmaz sanheyi;
Gece.. Kadın yaşlı gözlerle deniz kenarına yaklaşır. Bankta sessizce oturan adam kadına doğru yürür ve omzuna dokunur. Kadın korkar ve geri çekilir. MK: Ateşin var mı? [Kadın başını 'hayır' anlamında sallar.] MK: Sigara içmez misin? [Adam kadından aynı tepkiyi alınca arkasını dönüp uzaklaşmaya başlar fakat bir iki adım adıp durur, tekrar kadına döner.] MK: Allah bilir rakı da içmezsin.. [Tekrar kadının yanına yürür.] MK: Konuşmasını da bilmezsin değil mi? Sen kuşları da sevmezsin, çiçekleri de. Söyle, öyle değil mi? Çocukları? Canın çekmez mi hiç keyfetmeyi? [Adam bir yandan da elini şıklatmaktadır] Parayı sever misin, parayı? [Kadın hala cevap vermemektedir.] MK: Onu da mı? Erkeklerden nefret ediyorsun ha? Ee sana da bu yakışır. At kendini denize! Ne duruyorsun? Boşuna bu dünya de be! Benim yarı yaşım kadar bile yoksun. Güzelmişsin de.. Derdin mi çok? Hı? Benden de mi çok? At kendini şuradan denize.. Seni o paklar. [Bu zamana kadar adamın söylediklerini aynı yüz ifadesiyle tepkisizce dinleyen kadın, gülümser ve adamın ağzındaki sigarayı yakmak için çakmağını çıkarıp yakar ve uzatır. Adam sigarasını yakar.] MK: Madem ateşin var, ne duruyorsun karanlıkta? Hadi koş, hayata..[Gülümser ve oradan uzaklaşır. Uzaklaşırken de kendi kendine konuşur] MK: Hey bre Karacaahmet, kara mezarlık. Sana gelmiyorum işte. Var mı bir diyeceğin? Yorgo'nun meyhanesine gidiyorum, daha çoook beklersin..
kadın hayatına son vermek için deniz kıyısındadır. yanına bir adam yaklaşır ve ateş ister. kadın ateşi uzattığı sırada adam kadının gözlerinin içine bakarak şöyle sorar: 'madem ateşin var, ne duruyorsun karanlıkta! '...sigarasını yaktıktan sonra kadının yanından ayrılırken şöyle haykırır şehre: 'eyyy karacaahmet! bu gece de gelmeyeceğim sana! gidip yorgo nun meyhanesinde içeceğim! ...
bu gece nasıl olmalı acep.. melankolik bir aşık mı, yoksa tefekkürle boynu bükük mü..
ya da matrak takılan şımarık çocuk mu, veya menzili belli olmayan bir yolda yürüyen yolcu mu..
yoksa yapayalnız bir gece mi.. hangi düşte yaşamalı bu gece.
kaçmak mı, yoksa beyaz bayrağı çekip teslim olmak mı..
sığınıp eflâtun geceye, kaçıncı solukta yakalamalı güneşi..
Huzur...kapkaranlık gökyüzünde görünen yıldızlar gibi.!
bir 'Okan Uysaler' klasiği... erken yaşta hayata vedâ ederek, türk sinemasını yeni bir soluktan mahrûm bırakmıştır... sessiz çığlıkları, söylenemeyen duyguları kameraya en iyi yansıtanlardandı... insanın aynası olan bir sinema anlayışı diyebiliriz... gecenin öteki yüzü isimli dizide zuhâl olcay'ın sergilediği o unutulmaz, başarılı oyunculuğundan da bunu anlayabiliriz...
alıntılayarak hatırlayalım o unutulmaz sanheyi;
Gece.. Kadın yaşlı gözlerle deniz kenarına yaklaşır. Bankta sessizce oturan adam kadına doğru yürür ve omzuna dokunur. Kadın korkar ve geri çekilir. MK: Ateşin var mı? [Kadın başını 'hayır' anlamında sallar.] MK: Sigara içmez misin? [Adam kadından aynı tepkiyi alınca arkasını dönüp uzaklaşmaya başlar fakat bir iki adım adıp durur, tekrar kadına döner.] MK: Allah bilir rakı da içmezsin.. [Tekrar kadının yanına yürür.] MK: Konuşmasını da bilmezsin değil mi? Sen kuşları da sevmezsin, çiçekleri de. Söyle, öyle değil mi? Çocukları? Canın çekmez mi hiç keyfetmeyi? [Adam bir yandan da elini şıklatmaktadır] Parayı sever misin, parayı? [Kadın hala cevap vermemektedir.] MK: Onu da mı? Erkeklerden nefret ediyorsun ha? Ee sana da bu yakışır. At kendini denize! Ne duruyorsun? Boşuna bu dünya de be! Benim yarı yaşım kadar bile yoksun. Güzelmişsin de.. Derdin mi çok? Hı? Benden de mi çok? At kendini şuradan denize.. Seni o paklar. [Bu zamana kadar adamın söylediklerini aynı yüz ifadesiyle tepkisizce dinleyen kadın, gülümser ve adamın ağzındaki sigarayı yakmak için çakmağını çıkarıp yakar ve uzatır. Adam sigarasını yakar.] MK: Madem ateşin var, ne duruyorsun karanlıkta? Hadi koş, hayata..[Gülümser ve oradan uzaklaşır. Uzaklaşırken de kendi kendine konuşur] MK: Hey bre Karacaahmet, kara mezarlık. Sana gelmiyorum işte. Var mı bir diyeceğin? Yorgo'nun meyhanesine gidiyorum, daha çoook beklersin..
rahmet o'na...
Ne güzel bir diziydi..
Yıllar geçmiş olmasına rağmen o sahne unutulur gibi değil..
Yönetmen
Okan Uysaler
Eser:
Firuzan
Senaryo Yazarı:
Füruzan
Müzik:
Vedat Sakman
Oyuncular:
Zuhal Olcay
Haluk Bilginer
Müşfik Kenter
Haluk Kurtoğlu
Tomris Oğuzalp
Zuhal Gencer Erkaya
Ece Alton
ve filmden bir sahne...
kadın hayatına son vermek için deniz kıyısındadır. yanına bir adam yaklaşır ve ateş ister. kadın ateşi uzattığı sırada adam kadının gözlerinin içine bakarak şöyle sorar: 'madem ateşin var, ne duruyorsun karanlıkta! '...sigarasını yaktıktan sonra kadının yanından ayrılırken şöyle haykırır şehre: 'eyyy karacaahmet! bu gece de gelmeyeceğim sana! gidip yorgo nun meyhanesinde içeceğim! ...
diye bir tv filmi izlemiştim