Şeytanda insandaki özelliklerin biri hariç hepsi vardır. Şeytanda tek eksik olan nimet aşk. Şeytanın aşkı çekememesi aşksızlığındandır.. Şems-i Tebrizi
Her mutsuzluğun ötesinde yine yaşam bekler..Ama insana özgü bir yeteneksizliktir yaşayamamak! ..Yoksa hangi balık boğmuş kendini; Hangi serçe atlamış damdan...!
Kadın her sabah olduğu gibi o günde beyaz değneği ve el yordamı ile otobüse binmişti. Şoför: Soldan üçüncü sıra boş hanımefendi, dedi. Kadın 32yaşında güzel bir bayandı ve eşi oldukça yakışıklı bir deniz subayı idi.
Bundan bir kaç ay önce yanlış bir teşhis sonucu gerçekleştirilen ameliyatla gözlerini kaybetmişti genç kadın ve asla göremeyecekti. Kocası ameliyattan sonra acı gerçeği öğrenince yıkılmış ve kendi kendine bir söz vermişti. Asla karısını yalnız bırakmayacak, ona sonuna kadar destek olacak, kendi ayakları üzerinde durana kadar cesaret verecekti.
Günler geçiyordu. Kadın her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdiği kocasına yük olduğunu düşünüyordu. Eşinin bu içine kapanık, karamsar hali kocayı çok üzüyordu. Bir an önce bir şeyler yapması gerekiyordu, karısı günden güne kendi içine kapanık dünyasında kayboluyordu. Bütün gün düşündü koca, nasıl yardım edebilirim güzeller güzeli eşime diye. Birden aklına eşinin eski işi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasıl söyleyecekti, çünkü artık çok kırılgan ve neşesizdi. Bütün cesaretini toplayarak akşam karısına konuyu açtı. Karısı dehşetle gözlerini açtı: Ben bunu nasıl yaparım ben körüm, diye bağırdı.
Kocası ona destek olacağını, her sabah kendisinin işe bırakacağını ve akşamları da iş çıkışında alacağını ve ona çok güvendiğini söyledi. Çünkü eşini tanıyordu ve bunu başarabileceğini biliyordu. Kadın büyük bir umutsuzlukla kabul etti çünkü eşini çok seviyordu ve onu kırmak istemiyordu. Her sabah eşini işine bırakıyor ve akşamları da alıyordu fedakâr koca. Günler böyle ilerledi, karısı eskisinden biraz daha iyiydi. Fakat kocası daha fazlasını istiyordu, kendisine söz vermişti sonuna kadar gidecekti. Aksam karısına: Artık işe kendin gidip gelmelisin, dedi. Kadın şaşırmıştı. Bunu asla yapamayacağını söyledi. Kocası ısrar edince onu yine kıramadı ve bütün cesaretini topladı. Bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu.
Sabahları kadın artık otobüs durağına kendisi gidiyor, otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek işine gidebiliyordu. Günler günleri kovaladı, hiç bir problem yoktu.
Yine bir gün otobüse binerken, şoför: Sizi kıskanıyorum,hanımefendi dedi. Kadın kendisine söylenip söylenmediğini anlayamadan,neden? diye sordu. Şoför: Çünkü her sabah sizin arkanızdan bir deniz subayı genç adam otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakıyor, otobüsten indikten sonra yeşil ışıkta yolun karşısına geçmenizi bekliyor siz binaya girdikten sonra arkanızdan öpücük yollayıp size her gün sevgiyle el sallıyor, dedi.
benim görüşlerim yoktur ama can acım var ve herkesle paylaşmak isterim.içimin acısından boğazım düğümleniyor. gözümdeki yaşlar akmaya çalışıyor, bazen engel olamıyorum taşıyor, kimse görmeden siliyorum. yatağıma yatınca hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. şimdi bunları yazarken de öyle.. her geçen gün içimi parçalıyor.. hayatımda böyle bir üzüntü yaşamamıştım. mahvoldum. kesinlikle seni hatalı gördüğüm, suçladığım yok. sadece halimden bahsetmek istedim. istersen umursa istersen umursama. ama eriyorum. gün geçtikçe bitiyorum. meğer seni ne çok seviyormuşum! köpek gibi seviyorken bile bunu sana daha fazla söylemedim için şimdi köpekler gibi pişmanım. böyle acımı anlatacağıma, sevgimi anlatsaymışım... küstüm her şeye. hayallerime, insanlara, kendime, hayata küstüm. her yerden herkesten uzaklaşmak istiyorum. hiç bir şeyin anlamı, değeri yok. sen benden nefret ediyormuşsun ya, ben de kendimden nefret ediyorum. hatta içim öyle acıyor ki, bu acıyı yaşamaktansa ölmeyi tercih ediyorum. senden asla nefret etmedim, etmem de. neden edeyim ki? o kadar güzel günlerin hatrı silinir mi? senden nefret edebilir mi kalbim? şimdi her güzel anı ağlayarak yeniden yaşıyorum beyin kanaması geçirecek gibi oluyorum. Bazen aklıma o beraber sbahladımız zamanlar geliyor. yine ağlıyorum,. hiç bir şey yiyemiyorum. hep tokum, hep uyanık. oraya buraya gidiyorum düşüncelerden uzaklaşmak için, olmuyor. aklımdan bir an bile çıkmıyor hem güzel günler, hem son söylediklerin.. sarılmadın bile bana. artık boğazım düğümünden acır halde. Arkadaşlarımla buluşuyorum. kimseyle ilgilenmiyorum. sigara öldürür yazıyor ya ondan! ama aslında sigara değil öldüren. yaşadığım acı. yok böyle bir şey. benden lütfen nefret etme. şimdi düşünüyorum, daha iyi anlıyorum bazı şeyleri. seni üzdüğümü. seni kaybettiğimi kabullenmeye çalışıyorum. çok zor. işe gidesim, eve gelesim yok. kendimi bilmediğim yerlere atasım var. ölesim var. bir de bana demiştin ya, böyle yapınca hiç inandırıcı olmuyorsun diye.ya sabahladımız zamandan bas ediyorum sadece hecandır demiştin ulaşamadın için demiştin ya. yaşadıklarım o kadar gerçek ki! hiç bir şey bu kadar gerçek olamaz.. beni yeniden sevmeni, yeniden istemeni ömrümün sonuna kadar bekleyeceğim. tabi yaşayabilirsem! şu halimdeyken ben, hayal ediyorum da çıkıp geldiğini, eskisi gibi sevdiğini, eskisi gibi severek baktığını, bana güzel sözler sarfetini.. çocuk gibiydim ya. yine öyle olurum herhalde. ama olmayacak biliyorum. bana olan nefretini gördüm. hayatın boyunca benim gibi acını yaşayan başka birisinin olacağını düşünmüyorum. seni ölecek kadar çok seviyorum. bu sevgi tükenmez içimde. bir gün bu hale düşersen başkasının acısından, yanında olmak isterim. o kadar zor günler ki, tek başına çekilmiyor, atlatılmıyor. müziklerde arıyorum ben de teselliyi. Eski şarkılara merak saldım sen çok dinlerdin bana dinletirdin eski aşklar kalmadı derdin eskiden mektub yolarlardı ve haftalarca omektubu karşı taraf beklerdi aslında yene öyleydi sana bir şey yazarken cevabı çok beklerdim ama mektublar yerine ulaşyodu sonunda ama ben cevabı alamıyordum ama yenede mutluydum çunkü sen ordaydın beni severdin bunu biliyordum... her an aklımdayken, bir an aklına geliyor muyum acaba? napıyor acaba ne halde diye düşünüyor musun? aklına bile gelmediğimi düşünüp kahroluyorum. günlerim berbat. gecelerim yok. Hiç böyle sevmemiştim kimseyi, hiç böyle hissetmemiştim kendimi. Kahrımdan ağlıyorum. sen mutlu ol yeter! ben bu haldeyken bile
Daha neler yazacağım bir bilsen Engin sular kadar Anılarımı yaşatan şiirlerimden Fırsat buldukça kendi kederimden Tanıtacağım kendimi mısralarımla Ben! Eksiksiz bir defter istiyorken Ruhsuz hayatın sırını veren İçimden çıkıpta Kalbimi delen Maziyi hatırlarsın okudukça Sen Defterimden!
KAT SAYILARI 1*2*4*8*16*32*64........SAYISAL ACILIMLARI SOY AĞACIDA SÖYLEDİR BİR KÖK İKİ FİDE VEREREK BÜYÜMEKTEDİR BUNUNLARIN FARKLI SOY AĞAÇLARIDA VARDIR FARKLI KAT SAYILARIN ÖRNEK ÜÇ KÖKLÜ, DÖRT KÖKLÜ YANİ SINIRLAMASI YOKTUR SONSUZDUR 01-1
KAT SAYILARINCA 32,64,128,GİBİ UZANTILARI UZAYIP GİTMEKTEDİR SİSTEMİ KARELİ KAĞIDA X,LEME İLE YAPARSANIZ DAHA İYİ ANLAMANIZI SAĞLAR ÖRNEK KAT SAYILARI HESABLAMASI ÇIKAN SONUÇLAR KOMBİNASYONUN 5/30,a BEŞİNCİ VURUŞUNU VERMEKTEDİR 1 X 26--26 4 X 325-1300 6 X 2600-15600 4 X 14950-59800 1 X 65780-65780 + ---- 000000000142506 BU SONUÇ 5/30,unDUR BU SİSTEM KOMBİNASYON İŞLEMİNİN BİR PARÇASIDIR İŞLEMİNİ KAT SAYISIZ YAPAMAZ
sensus benitakip et vede savrulmak delice bugün bitti yarın yine hadi bida dene kendine iyi davran formunda kal yine süprizler hep veriyor işte öyle bişi girdap hah
duvarları da olan tartışma alanı. eski yunandan bugüne hediye. en iyi örneğini - duvarlar anlamında- antoloji forum'da görmekteyiz. herkes kuyruğundan tuttuğuna etiketi basıyor.
Mutlu Noeller Müslümanlar..Mutlu Noeller Irak,Mutlu Noeller Filistin,Mutlu Noeller Çeçenistan,Mutlu Noeller Afganistan, Filipinler, Bosna,Ve daha bir çok islami mücadelenin yaşandığı beldeye Mutlu Noeller..
Sizlere Barış Getirildi, Çelik Gövdeli Araçlarla..Bir sabah uyandığınızda karşınızda barış elçilerini gördünüz..Ellerinde teknolojinin son icadı buketlerle size yeni bir dünya verdiler..Annesiz, Babasız, Eşsiz, Kardeşsiz, Arkadaşsız, Kolsuz, Bacaksız Ucube bir dünya.Diğer Müslümanları da Unutmadılar Tabi..En Modern Felsefeler, En Eğlenceli diyaloglarla onlarında ruhlarına eşsiz bir huzur verildi.. Önce Kurbanlık Kesmenin Hayvan katliamı olduğunu öğretildi, sonrasında Hindi kesmenin eğlenceli yönleri anlatıldı..Sonra Peygamberlerine Hakaret edildi, Aşağılayıcı Karikatürleri çizildi, Sonrasında bir yılbaşı partisiyle bunlar unutulmaya çalışıldı..Önce incittiler ama sonra noel babanın hediyeleriyle sevindirdiler..Çocuklarına uyurken Sünnetin Emrini bir kenara atıp gece noel babanın gelmesi için dualar öğrettiler..Irzlarına geçtikleri Iraklı kadınlara Noel günü Birer gül verip Üzüntülerini Dile getirdiler..Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinde birkaç mesajla geçiştirdiler, Noel gününü ise müslümanların ülkesinde, yorulmasınlar, eğlencelerinin tadına varsınlar, işleri kendilerini noeli kutlamaktan alıkoymasın diye Tatil yaptılar.
Biz ise bütün bunları unutarak, ehli küfrün, ehli kitabın amellerine, adet, gelenek ve göreneklerine muhalefet etmemiz gerekirken onlara eşlik ettik.. Hatta onlara kendi bayramımızı öğreten bir heyecan ve mutlulukla..Halbuki islam bunu emretmiyor.. Buyrun, ırzına geçilen kadınları, kimsesiz bırakılan çocukları, kolsuz bacaksız bırakılan insanları, düğün gecesi kocasının karşısında namusu kirletilen genç kızları noel gecesinde Hristiyan alemini yanlız bırakmayanlara karşı rahatlatan müjdeyi okuyalım…
“Zulum yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. sizin Allah’tan başka velileriniz de yoktur sonra yardım da göremezsiniz.” (K.Hûd (ll) 113.)
”Ve zulüm yapmış olanlara rükun etmeyin, yani, zulüm ve haksızlık yapanlara herhangi bir şekilde destek vermek, yakınlık gösterip yaltaklanmak şöyle dursun, meyil bile etmeyin, yüz vermeyin, ilgi göstermeyin ki sonra size ateş dokunur. Ve sizin Allah’dan başka dostlarınız yoktur, sonra mansur da olmazsınız, Allah’ın yardımına nail olamazsınız. Size dokunacak olan ateşten kendinizi kurtaramaz, kurtarıcı da bulamazsınız. “(Elmalılı Tefsiri Hud 113) .
sarhoştu kadehler dönünce başım. sendeledimse de vazgeçemedim, tiryakisi olduğum bahar kokuna ve beni benimle bırakan hasretine.
ağladı gözlerim kör karanlık zindanlarda kendini yok edercesine. kirli elleriyle giderken ardında kala kaldık biriken zamanın havasız rutubetli geçitlerinde. sustuk bir an sükunete boğulduk yoksayılmanın öfkesiyle çaresizdik giderken ikinci ölüme...
Bartalemu efendi Çarmıha geriliyorum demiş,herhalde hıristiyan olduğunu unutmuş olacak.İslamda çarmıh yok bunu bilmiyor mu? Fakat ilginç olan onu destekleyen köşe yazarları var ve Müslüman olduklarını söylüyorlar ne garip değil mi?
Ermenistan ile Türkiye Arasında İmzalanan Protokol
Bu protokol beni derinden yaraladı. Ermenistan her istediğini aldı bize havagazı kaldı. Protokol imzalanınca, Ermeni Diasporası soykırım yasa tasarısından vazmı geçti. Türkerin ermenilere ihtyacımı var. Avrupa birliği bizi hemen topluluğa kabulmü etti.
bu gece karanlığında erzurum zemherisini solumak ta güzel. her ne kadar tepeden tırnağa üşümesek de bu mevsimde kışlık denelebilecek giyeceklerle gezinmenin tadına varmanın ayrıcalığını erzurum da yaşamak güzel.güzel kentler listesine ekledim erzurumu
veli nin babsı düğnlerde davul çalan bir davulcu idi velide kuran kursuna giderek köy imamından kuran okumayı öğrenmiş bir delikanlı idi köylüler kendilerine imamlık yapacak birisini aradıklarında 3 kişi talip olur bunlardan birisde velidir diğer rakiplar velinin iama olamıyacağını babsını davulcu olduğunu ilçe müftüsüne şikayat ederler müftü veliyi çağırır ve sorar -babanız danul çalıyormuş doğrumu -evet efendim doğru -peki sen köyde davulcunun oğlu olarak nasıl iammalık yapacaksın köylüler seni kabul edermi -veli (boynunu büker düşünür ve başınıkalırır) sayın müftüm çöplğkte gül bimezmi der -müftü bitmesine biterde çöğlükte onu koklayan bulunurmu diye cevap veri
Mutluluk icin 20 öneri! ! Hayat zor, moraliniz bozuk ve yaşamınızda her şeyin çok kötü gittiğine inanıyorsunuz... Şimdi bunları düşünmekten vazgeçin! Hadi başlayın yazımızı okumaya... İnanın küçük ama etkili önerilerimizle bundan sonra kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz... Denemeye değer değil mi?
1-) Kişiliğinize aykırı bir şeyler yapın... Saç stilinizi değiştirin, yeni bir hobi edinin, hatta hiç tarzınız olmayan parlak kıyafetler giyin. Hadi ne duruyorsunuz? Sizin de çılgınlık yapmaya hakkınız var. Yaptığınız küçücük bir değişikliğin bile, hayatınızda büyük değişimler yaratacağına inanın.
2-) Çevrenizi değiştirin... Bunun için size yaşadığınız ülkeyi terk etmenizi önermiyoruz! Odanızdaki eşyaların yerlerini değiştirerek, işe gitmek için başka bir yol kullanarak günlük yaşamınızda değişiklik yapmanız mümkün. Yeter ki gerçekten isteyin.
3-) Gülmek için sebep yaratın... Gülmenin kendinizi daha iyi hissetmenizi sağladığını siz de çok iyi biliyorsunuz değil mi? O halde gülmek için mutlaka sebep aramanıza gerek yok, fırsatı siz yaratın. Nasıl mı? Komik bir filme ya da gece eğlenmeye gidin. 'Artık ben bir anneyim kolay mı istediğim zaman dışarı çıkmak' diyorsanız işte size başka bir öneri. Bebeğinizle oyun oynayın. Onların attığı kahkahalardan daha eğlenceli ne olabilir ki?
4-) Endişelenmekten vazgeçin... Endişe ve üzüntüyle geçen her dakika sizi biraz daha strese sokuyor ve sağlığınızı bozuyor olabilir. Bu yüzden kendinizi yok yere üzmek yerine sorunlarınıza pratik çözümler aramaya çalışın. Ve sadece çalışmakla da kalmayın, bulun!
5-) Günü yakalayın... Yarın, gelecek hafta, hatta önümüzdeki ay için planlar yapmaktan bugünün farkına bile varamıyor musunuz? Öyleyse artık yarınları planlamaktan vazgeçin ve bugünü yaşamaya bakın. Böylece yaşadığınız her günden zevk almaya başladığınızı fark edeceksiniz.
6-) Kendinize zaman ayırın... Gün içinde yaptığınız işlerin bir listesini çıkarın ve gereksiz gördükleriniz hakkında bir kez daha düşünün. Yarından başlayarak saçma bulduğunuz tüm işleri unutun ve sizin için anlamı olan bir şeyler yapın.
7-) Çocukluğunuza dönün... Hayatın toz pembe göründüğü çocukluk günlerinizi hatırlıyor musunuz? Hani şu hiçbir şeyin umursanmadığı mutlu günleri? Peki anılarla yaşamak yerine tekrar çocuk olmaya ne dersiniz? Hadi, atlayın bisikletinize ya da koşun kırlara... Unutmayın, çocuk olmanın yaşı yok!
8-) Tatil yapın... Mutlaka egzotik ve uzun bir tatil yapmanıza gerek yok! Küçük bir hafta sonu seyahati bile dertlerinizi alıp götürmeye ve daha pozitif olmanızı sağlamaya yeter de artar bile.
9-) Başarı listesi hazırlayın... Yaşamınız boyunca elde ettiğiniz başarıları şöyle bir düşünün. Listenin ne kadar uzun olduğunu fark ettikten sonra gelecek günlerde elde etmeyi planladığınız başarıları da not edin. Ve bunları gerçekleştirmek için bir an önce kolları sıvayın.
10-) Elinizdekilerin değerini bilin... Bir eşiniz, bir bebeğiniz, bir işiniz, bir aileniz ve daha kim bilir hayatınızda daha ne güzellikler var. Onların kıymetini bilin.
11-) Alışverişin cazibesine kapılın... Size, kredi kartlarınızın limitini aşana kadar çılgınlar gibi alışveriş yapın demiyoruz, elbette! Ancak, şık bir etek, rengarenk bir bikini satın almanın da sıkıntılı anlarınızda sizi rahatlatacağından emin olun.
12-) Kendinizi ödüllendirin... Hem çalışmak hem de iyi bir eş, anne olmak kolay değil, elbette. İnsan arada sırada bir ödülü hak ediyor. Hadi siz de kendi kendinize bir ödül verin. Öğle tatilinde pahalı olduğu için gitmediğiniz ama çok sevdiğiniz lokantaya gidin, kocaman bir dilim pasta yiyin, sahilde yürüyüşe çıkın... Kısacası sizi ne mutlu ediyorsa o gün onu yapın.
13-) Sorumluluklarınızı sevin... 'Mutluluk insanın sorumluluklarını sevmesidir' Bu sözü yıllar önce bir kitapta okumuştum. Düşünsenize eşinizin, bebeğinizin, işinizin, evinizin, ailenizin, annenizin size yüklediği sorumlulukları seviyorsanız mutlusunuz demektir. Sizce de öyle değil mi?
14-) Yürüyüşe çıkın... Temiz hava hem aklınızdaki sıkıntıları dağıtır, hem de size enerji verir. Bu güzel havalarda bebeğinizi yanınıza alarak parka gidin, sahilde yürüyün. Göreceksiniz hem size hem de bebeğinize mutluluk verecek.
15-) Tutkulu olun... Seksin eğlenceli olduğu kadar harika bir stres giderici olduğunu unutmayın! Hem ayrıca seks kalorileri yakmak için de ideal bir yöntem...
16-) Kendinizi şımartın... Çocuklarınızı güvendiğiniz bir arkadaşınıza ya da yakınınıza bırakın ve bir günü yalnızca kendinize ayırın. Bol köpüklü bir banyo hazırlayın ve vücudunuzu iyice dinlendirin. Banyo yaparken en beğendiğiniz parçayı dinleyerek gevşemeye çalışın.
17-) Düzenli egzersiz yapın... Spor sayesinde hem daha güzel görünebilir hem de yepyeni bir uğraş edinmenin zevkini yaşayabilirsiniz. Unutmayın ki spor, insanın vücudu kadar zihnini de dinçleştiriyor.
18-) Planlarınız konusunda kararlı olun... Yapmak istediğiniz işler listesindeki konuları hatırlamakta bile güçlük mü çekiyorsunuz? Öyleyse, bir an önce kararlı bir şekilde listedekileri uygulamaya geçin. Yapacaklarınız azaldıkça kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
19-) Bir tanıdığınızı mutlu edin... Bir arkadaşınızı ya da komşunuzu sevindirecek bir sürpriz yapın ya da onların dertlerine ortak olun. Bir başkasına yardım ederken kendi sorunlarınızın aklınızdan uçup gideceğini göreceksiniz...
20-) Hayatı sevin... Bir an durun ve nelere sahip olduğunuzu iyi düşünün. Hiçbir şeyin göründüğü gibi kötü olmadığına inanarak sahip olduklarınız için teşekkür edin.
Küçük hırsız; Aykut ilter albümünde ki 3. slow şarkıdır. küçük hırsız; kucuk hirsiz sempatik sevimli çalanın razı çaldıranın raziye olduğu kalp hırsızlığı dır. kucuk hirsiz, küçük hırsız, kucuk hirsizim, küçük hırsızım farklı yazılsa da o en masum en affedilir hırsız dır. Aykut ilter küçük hırsızım ın şarkı sözleri;
kendine acimiyorsan bari bana yan be gulum sevdigimi gormuyorsan sozlerim sana dinle gulum
dinle yuregimin dili yoksa gozlerin ne gune duruyor? askim sana da bana da yeterdi kucuk hirsizim kucuk hirsizim
daglar aramizda yok olurdu buyuk sevgimden sana sonkez soyluyorum gitme
ben yurek acisi miyim? gonlune sigmaz miyim? sevgim bunu haketmiyor kucuk hirsizim kucuk hirsizim
ugruna nelerden gectim ne bahar ne yazlar verdim katlim ferman ediliyor …
saksafon: mansur bergamali elektro gitar: murat tanbay bas gitar: hakan yelbis yayli sazlar: gundem geri vokaller: dogu kilic klasik gitar: ugur varol perkisyon: yasar akpence http://www.aykutilter.com/
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI (örnek konuşma)
Saygıdeğer Meslektaşlarım ve Sevgili Öğrencilerim, Bugün, ulusal egemenliğimizin sembolü olan TBMM’nin kuruluşunun 89. yıldönümüdür. Bugün, toprakları yağmalanan yüce bir ulusun, düşmanlarını yurttan atmak için ant içtiği bir gündür. Bugün, yok edilmeye çalışılan bir ulusun tek bilek, tek yürek haline geldiği bir gündür. Bugün, Büyük Türk Ulusu'nun, kendini beğenmiş düşmanlara karşı, Büyük Önder Mustafa Kemal Paşa’nın çevresinde çelik bir halka, tunç bir kale olduğu gündür. Bugün, köhne bir binada yepyeni bir ruh ve imanla, yepyeni bir devletin temellerinin atıldığı gündür. Bugün, harcı atalarımızın asil kanları ile yoğrulan ulusal egemenliğimizin Türk çocuklarına bayram olarak armağan edildiği bir gündür. …Ve bugün, dünya çocuklarının her yıl kutladığı ilk ve tek bayram günüdür. Sevgili Çocuklar, Bu bayramın anlamına varabilmek, bu bayramı damarlarımızda hissedebilmek için 89 yıl öncesine; 23 Nisan 1920 yıllarına gidelim; Yurdu düşmanlar her yandan işgal ediyor, Türk Ulusu’nun özgürlüğü göz göre göre elden gidiyor, tehlike gittikçe büyüyor ve yakınlaşıyordu. Elde ne para, ne cephane, ne de asker vardı. Masa başında oturup düşmandan merhamet dilenmekle bu büyük ulus ve bu kutsal vatan kurtarılamazdı. ’Padişahım çok yaşa’ diyerek padişahın da ömrü uzatılamazdı. Yıllarca Osmanlı’dan yardım dileyen, Osmanlı’nın karşısında esas duruşta bekleyen, hatta Osmanlı’ya kurtarıcı gözüyle bakan düşmanlarımız bu durumu unutmuşlar ve Osmanlı’ya ‘hasta adam’ damgasını vurmuşlardı. İşte bu hasta adamı öldürmek ve topraklarını bir an önce paylaşmak için; kesin kararlarını yıllar önce vermişler, planlarını ona göre kurmuşlar ve hazırlıklarını ona göre yapmışlardı. O nedenle, masa başında paylaştıkları kutsal Anadolumuzun büyük bir bölümünü işgal etmişlerdi. Sonunda Türkleri öz vatanlarında yok edeceklerini sanıyorlardı. Bu durum karşısında; Türk Ulusu ve O’nun gerçek yöneticileri büyük bir iman ve inançla ‘var olma, yok olma’ mücadelesine atılmışlardır. Bu mücadelede bir meclis kurarak ne yapılacağını konuşmak, yeni bir hükümet kurmak, dağınık halde bulunan milli kuvvetleri toplayıp, bir yandan ayaklanmaları önlemek, diğer yandan da vatanı yer yer işgal etmiş olan düşmanı yurttan atmak gerekiyordu. İşte bu düşüncelerle 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, gerekli hazırlıkları ve çalışmaları yaptıktan sonra karargahını Ankara’da kurdu.Daha sonra Meclis-i Mebusan'ın düşmanlar tarafından basılıp, birçok milletvekilinin sürgüne gönderildiği bir sırada İstanbul’dan Ankara’ya kaçan vatansever milletvekillerini de yanına alarak 23 Nisan 1920’de TBMM’yi açtı. Görüldüğü gibi 23Nisan 1920 tarihi, ulusal iradenin en açık bir şekilde belirdiği, Türk Ulusu’nun kendini yönetme yetkisini eline aldığı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bir gündür. Sevgili Çocuklar, Demokrasimizin mimarı olan Yüce önder Mustafa Kemal Atatürk, TBMM’nin açıldığı bu günü ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ olarak sizlere armağan etmiştir. Kutlu olsun. Ne mutlu demokrasiye gönül verenlere... Ne mutlu bu günümüzü bizlere armağan edenlere… Ne mutlu bu bayramı coşkuyla kutlayanlara… Ne mutlu Türk’üm Diyene’… Sevgi ve saygılarımla… Ömürlü Aksoy -Tarih Öğretmeni
Beni anlamak için söylediklerimden çok sustuklarımı dinleyin..
Çünkü ben, söylediklerimden çok sustuklarımda gizliyim..!
Şeytanda insandaki özelliklerin biri hariç hepsi vardır.
Şeytanda tek eksik olan nimet aşk. Şeytanın aşkı çekememesi aşksızlığındandır..
Şems-i Tebrizi
Her mutsuzluğun ötesinde yine yaşam bekler..Ama insana özgü bir yeteneksizliktir yaşayamamak! ..Yoksa hangi balık boğmuş kendini; Hangi serçe atlamış damdan...!
Dostoyevski
Kadın her sabah olduğu gibi o günde beyaz değneği ve el yordamı ile otobüse binmişti.
Şoför: Soldan üçüncü sıra boş hanımefendi, dedi.
Kadın 32yaşında güzel bir bayandı ve eşi oldukça yakışıklı bir deniz subayı idi.
Bundan bir kaç ay önce yanlış bir teşhis sonucu gerçekleştirilen ameliyatla gözlerini kaybetmişti genç kadın ve asla göremeyecekti. Kocası ameliyattan sonra acı gerçeği öğrenince yıkılmış ve kendi kendine bir söz vermişti. Asla
karısını yalnız bırakmayacak, ona sonuna kadar destek olacak, kendi ayakları üzerinde durana kadar cesaret verecekti.
Günler geçiyordu. Kadın her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdiği kocasına yük olduğunu düşünüyordu. Eşinin bu içine kapanık, karamsar hali kocayı çok üzüyordu. Bir an önce bir şeyler yapması gerekiyordu, karısı günden güne kendi içine kapanık dünyasında kayboluyordu. Bütün gün düşündü koca, nasıl yardım edebilirim güzeller güzeli eşime diye. Birden aklına eşinin eski işi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasıl söyleyecekti, çünkü artık çok kırılgan ve neşesizdi. Bütün cesaretini toplayarak akşam karısına konuyu açtı.
Karısı dehşetle gözlerini açtı: Ben bunu nasıl yaparım ben körüm, diye bağırdı.
Kocası ona destek olacağını, her sabah kendisinin işe bırakacağını ve akşamları da iş çıkışında alacağını ve ona çok güvendiğini söyledi. Çünkü eşini tanıyordu ve bunu başarabileceğini biliyordu. Kadın büyük bir
umutsuzlukla kabul etti çünkü eşini çok seviyordu ve onu kırmak istemiyordu. Her sabah eşini işine bırakıyor ve akşamları da alıyordu fedakâr koca. Günler böyle ilerledi, karısı eskisinden biraz daha iyiydi. Fakat kocası daha fazlasını istiyordu, kendisine söz vermişti sonuna kadar gidecekti.
Aksam karısına: Artık işe kendin gidip gelmelisin, dedi.
Kadın şaşırmıştı. Bunu asla yapamayacağını söyledi. Kocası ısrar edince onu yine kıramadı ve bütün cesaretini topladı. Bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu.
Sabahları kadın artık otobüs durağına kendisi gidiyor, otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek işine gidebiliyordu. Günler günleri kovaladı, hiç bir problem yoktu.
Yine bir gün otobüse binerken, şoför: Sizi kıskanıyorum,hanımefendi dedi.
Kadın kendisine söylenip söylenmediğini anlayamadan,neden? diye sordu.
Şoför: Çünkü her sabah sizin arkanızdan bir deniz subayı genç adam otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakıyor, otobüsten indikten sonra yeşil ışıkta yolun karşısına geçmenizi bekliyor siz binaya girdikten sonra arkanızdan öpücük yollayıp size her gün sevgiyle el sallıyor, dedi.
Böyle bir sevgi bulmayı kim istemez?
benim görüşlerim yoktur ama can acım var ve herkesle paylaşmak isterim.içimin acısından boğazım düğümleniyor. gözümdeki yaşlar akmaya çalışıyor, bazen engel olamıyorum taşıyor, kimse görmeden siliyorum. yatağıma yatınca hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. şimdi bunları yazarken de öyle.. her geçen gün içimi parçalıyor.. hayatımda böyle bir üzüntü yaşamamıştım. mahvoldum. kesinlikle seni hatalı gördüğüm, suçladığım yok. sadece halimden bahsetmek istedim. istersen umursa istersen umursama. ama eriyorum. gün geçtikçe bitiyorum. meğer seni ne çok seviyormuşum! köpek gibi seviyorken bile bunu sana daha fazla söylemedim için şimdi köpekler gibi pişmanım. böyle acımı anlatacağıma, sevgimi anlatsaymışım... küstüm her şeye. hayallerime, insanlara, kendime, hayata küstüm. her yerden herkesten uzaklaşmak istiyorum. hiç bir şeyin anlamı, değeri yok. sen benden nefret ediyormuşsun ya, ben de kendimden nefret ediyorum. hatta içim öyle acıyor ki, bu acıyı yaşamaktansa ölmeyi tercih ediyorum. senden asla nefret etmedim, etmem de. neden edeyim ki? o kadar güzel günlerin hatrı silinir mi? senden nefret edebilir mi kalbim? şimdi her güzel anı ağlayarak yeniden yaşıyorum beyin kanaması geçirecek gibi oluyorum. Bazen aklıma o beraber sbahladımız zamanlar geliyor. yine ağlıyorum,. hiç bir şey yiyemiyorum. hep tokum, hep uyanık. oraya buraya gidiyorum düşüncelerden uzaklaşmak için, olmuyor. aklımdan bir an bile çıkmıyor hem güzel günler, hem son söylediklerin.. sarılmadın bile bana. artık boğazım düğümünden acır halde. Arkadaşlarımla buluşuyorum. kimseyle ilgilenmiyorum. sigara öldürür yazıyor ya ondan! ama aslında sigara değil öldüren. yaşadığım acı. yok böyle bir şey. benden lütfen nefret etme. şimdi düşünüyorum, daha iyi anlıyorum bazı şeyleri. seni üzdüğümü. seni kaybettiğimi kabullenmeye çalışıyorum. çok zor. işe gidesim, eve gelesim yok. kendimi bilmediğim yerlere atasım var. ölesim var. bir de bana demiştin ya, böyle yapınca hiç inandırıcı olmuyorsun diye.ya sabahladımız zamandan bas ediyorum sadece hecandır demiştin ulaşamadın için demiştin ya. yaşadıklarım o kadar gerçek ki! hiç bir şey bu kadar gerçek olamaz.. beni yeniden sevmeni, yeniden istemeni ömrümün sonuna kadar bekleyeceğim. tabi yaşayabilirsem! şu halimdeyken ben, hayal ediyorum da çıkıp geldiğini, eskisi gibi sevdiğini, eskisi gibi severek baktığını, bana güzel sözler sarfetini.. çocuk gibiydim ya. yine öyle olurum herhalde. ama olmayacak biliyorum. bana olan nefretini gördüm. hayatın boyunca benim gibi acını yaşayan başka birisinin olacağını düşünmüyorum. seni ölecek kadar çok seviyorum. bu sevgi tükenmez içimde. bir gün bu hale düşersen başkasının acısından, yanında olmak isterim. o kadar zor günler ki, tek başına çekilmiyor, atlatılmıyor. müziklerde arıyorum ben de teselliyi. Eski şarkılara merak saldım sen çok dinlerdin bana dinletirdin eski aşklar kalmadı derdin eskiden mektub yolarlardı ve haftalarca omektubu karşı taraf beklerdi aslında yene öyleydi sana bir şey yazarken cevabı çok beklerdim ama mektublar yerine ulaşyodu sonunda ama ben cevabı alamıyordum ama yenede mutluydum çunkü sen ordaydın beni severdin bunu biliyordum... her an aklımdayken, bir an aklına geliyor muyum acaba? napıyor acaba ne halde diye düşünüyor musun? aklına bile gelmediğimi düşünüp kahroluyorum. günlerim berbat. gecelerim yok. Hiç böyle sevmemiştim kimseyi, hiç böyle hissetmemiştim kendimi. Kahrımdan ağlıyorum. sen mutlu ol yeter! ben bu haldeyken bile
KİTAP: SAHNE-İ FECAİ (BÜYÜK FELAKET)
Tarihi tersten okuyabilmekmiş marifet.1915'te Ermeni katliyamında almanlara Osmanlı'yı taşeron olarak kullanmışlar.Hüseyin Hasan Çebi'nin ilk kitabı.
Bece 10 üzerinden 100 ya sizce? '!
DEFTERİM
Daha neler yazacağım bir bilsen
Engin sular kadar Anılarımı yaşatan şiirlerimden
Fırsat buldukça kendi kederimden
Tanıtacağım kendimi mısralarımla Ben!
Eksiksiz bir defter istiyorken
Ruhsuz hayatın sırını veren
İçimden çıkıpta Kalbimi delen
Maziyi hatırlarsın okudukça Sen Defterimden!
KAT SAYILARI 1*2*4*8*16*32*64........SAYISAL ACILIMLARI
SOY AĞACIDA SÖYLEDİR BİR KÖK İKİ FİDE VEREREK BÜYÜMEKTEDİR
BUNUNLARIN FARKLI SOY AĞAÇLARIDA VARDIR FARKLI KAT SAYILARIN
ÖRNEK ÜÇ KÖKLÜ, DÖRT KÖKLÜ YANİ SINIRLAMASI YOKTUR SONSUZDUR
01-1
01-1*2
02-1*3
01-1*2*3
02-1*2*4
03-1*3*4
04-1*3*5
01-1*2*3*4
02-1*2*3*5
03-1*2*4*5
04-1*2*4*5
05-1*2*4*6
06-1*3*5*6
07-1*3*4*6
08-1*3*5*7
01-1*2*3*4*5
02-1*2*3*4*6
03-1*2*3*5*7
04-1*2*3*5*6
05-1*2*4*5*6
06-1*2*4*5*7
07-1*2*4*6*7
08-1*2*4*6*8
09-1*3*4*5*6
10-1*3*4*5*7
11-1*3*4*6*7
12-1*3*4*6*8
13-1*3*5*6*7
14-1*3*5*6*8
15-1*3*5*7*8
16-1*3*5*7*9
KAT SAYILARINCA 32,64,128,GİBİ UZANTILARI UZAYIP GİTMEKTEDİR
SİSTEMİ KARELİ KAĞIDA X,LEME İLE YAPARSANIZ DAHA İYİ ANLAMANIZI SAĞLAR
ÖRNEK KAT SAYILARI HESABLAMASI ÇIKAN SONUÇLAR KOMBİNASYONUN 5/30,a BEŞİNCİ VURUŞUNU VERMEKTEDİR
1 X 26--26
4 X 325-1300
6 X 2600-15600
4 X 14950-59800
1 X 65780-65780
+
----
000000000142506
BU SONUÇ 5/30,unDUR
BU SİSTEM KOMBİNASYON İŞLEMİNİN BİR PARÇASIDIR
İŞLEMİNİ KAT SAYISIZ YAPAMAZ
sensus benitakip et vede savrulmak delice bugün bitti yarın yine hadi bida dene
kendine iyi davran formunda kal yine süprizler hep veriyor işte öyle bişi girdap hah
Dostunu ölcülü sev günün birinde düşmanın olabilir Düşmanınıda ölçülü düşmanlık et günün biride dostun olbilir
ne insanlar gördüm üstünde elbisesi yok ne elbiseler gördüm icinde insan yok
duvarları da olan tartışma alanı. eski yunandan bugüne hediye. en iyi örneğini - duvarlar anlamında- antoloji forum'da görmekteyiz. herkes kuyruğundan tuttuğuna etiketi basıyor.
MUTLU NOELLER MÜSLÜMAN!
Mutlu Noeller Müslümanlar..Mutlu Noeller Irak,Mutlu Noeller Filistin,Mutlu Noeller Çeçenistan,Mutlu Noeller Afganistan, Filipinler, Bosna,Ve daha bir çok islami mücadelenin yaşandığı beldeye Mutlu Noeller..
Sizlere Barış Getirildi, Çelik Gövdeli Araçlarla..Bir sabah uyandığınızda karşınızda barış elçilerini gördünüz..Ellerinde teknolojinin son icadı buketlerle size yeni bir dünya verdiler..Annesiz, Babasız, Eşsiz, Kardeşsiz, Arkadaşsız, Kolsuz, Bacaksız Ucube bir dünya.Diğer Müslümanları da Unutmadılar Tabi..En Modern Felsefeler, En Eğlenceli diyaloglarla onlarında ruhlarına eşsiz bir huzur verildi.. Önce Kurbanlık Kesmenin Hayvan katliamı olduğunu öğretildi, sonrasında Hindi kesmenin eğlenceli yönleri anlatıldı..Sonra Peygamberlerine Hakaret edildi, Aşağılayıcı Karikatürleri çizildi, Sonrasında bir yılbaşı partisiyle bunlar unutulmaya çalışıldı..Önce incittiler ama sonra noel babanın hediyeleriyle sevindirdiler..Çocuklarına uyurken Sünnetin Emrini bir kenara atıp gece noel babanın gelmesi için dualar öğrettiler..Irzlarına geçtikleri Iraklı kadınlara Noel günü Birer gül verip Üzüntülerini Dile getirdiler..Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinde birkaç mesajla geçiştirdiler, Noel gününü ise müslümanların ülkesinde, yorulmasınlar, eğlencelerinin tadına varsınlar, işleri kendilerini noeli kutlamaktan alıkoymasın diye Tatil yaptılar.
Biz ise bütün bunları unutarak, ehli küfrün, ehli kitabın amellerine, adet, gelenek ve göreneklerine muhalefet etmemiz gerekirken onlara eşlik ettik.. Hatta onlara kendi bayramımızı öğreten bir heyecan ve mutlulukla..Halbuki islam bunu emretmiyor.. Buyrun, ırzına geçilen kadınları, kimsesiz bırakılan çocukları, kolsuz bacaksız bırakılan insanları, düğün gecesi kocasının karşısında namusu kirletilen genç kızları noel gecesinde Hristiyan alemini yanlız bırakmayanlara karşı rahatlatan müjdeyi okuyalım…
“Zulum yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. sizin Allah’tan başka velileriniz de yoktur sonra yardım da göremezsiniz.” (K.Hûd (ll) 113.)
”Ve zulüm yapmış olanlara rükun etmeyin, yani, zulüm ve haksızlık yapanlara herhangi bir şekilde destek vermek, yakınlık gösterip yaltaklanmak şöyle dursun, meyil bile etmeyin, yüz vermeyin, ilgi göstermeyin ki sonra size ateş dokunur. Ve sizin Allah’dan başka dostlarınız yoktur, sonra mansur da olmazsınız, Allah’ın yardımına nail olamazsınız. Size dokunacak olan ateşten kendinizi kurtaramaz, kurtarıcı da bulamazsınız. “(Elmalılı Tefsiri Hud 113) .
http://mehmetselimpolat.wordpress.com/2009/12/31/mutlu-noeller-musluman/
1. avm
2. tartışma tanışma ve tartaklama panelleri şaka bir yana fikir alışverişi yapılan alanlar
3. babaannemim ve anneannemin dilindeki form:D
Ölüm denince aklımıza gelen ilk 5 neden?
İkinci ölüm
sarhoştu kadehler
dönünce başım.
sendeledimse de vazgeçemedim,
tiryakisi olduğum bahar kokuna
ve beni benimle bırakan
hasretine.
ağladı gözlerim
kör karanlık zindanlarda
kendini yok edercesine.
kirli elleriyle giderken
ardında kala kaldık
biriken zamanın
havasız rutubetli geçitlerinde.
sustuk
bir an sükunete boğulduk
yoksayılmanın öfkesiyle
çaresizdik giderken
ikinci ölüme...
Tekin Bayram
Açıklanması gereken herşeyin tüm çıplaklığıyla tartışılabildiği toplantıdır Forum.
Yalnız Türkiyede yapılamıyor.
Bartalemu efendi Çarmıha geriliyorum demiş,herhalde hıristiyan olduğunu unutmuş olacak.İslamda çarmıh yok bunu bilmiyor mu? Fakat ilginç olan onu destekleyen köşe yazarları var ve Müslüman olduklarını söylüyorlar ne garip değil mi?
Hayat der ki; duyduklarına değil,gördüklerine inan.
Don't say 'never'.It's possible everything in the life.
Eğitim Öğretim ile beraber olur.Öğretim Eğitim olmadan işe yaramaz.
Ermenistan ile Türkiye Arasında İmzalanan Protokol
Bu protokol beni derinden yaraladı.
Ermenistan her istediğini aldı bize havagazı kaldı.
Protokol imzalanınca, Ermeni Diasporası soykırım yasa tasarısından vazmı geçti.
Türkerin ermenilere ihtyacımı var.
Avrupa birliği bizi hemen topluluğa kabulmü etti.
bu gece karanlığında erzurum zemherisini solumak ta güzel. her ne kadar tepeden tırnağa üşümesek de bu mevsimde kışlık denelebilecek giyeceklerle gezinmenin tadına varmanın ayrıcalığını erzurum da yaşamak güzel.güzel kentler listesine ekledim erzurumu
intikam sizce de soğuk yenen bir yemek midir?
Yoruma göre değişir.Ben buna yorum yapamayacağım.Sahi form nedir.BİZİM KONYADA bi semtin adı form yada ilave olarak şato form
veli nin babsı düğnlerde davul çalan bir davulcu idi velide kuran kursuna giderek köy imamından kuran okumayı öğrenmiş bir delikanlı idi köylüler kendilerine imamlık yapacak birisini aradıklarında 3 kişi talip olur bunlardan birisde velidir diğer rakiplar velinin iama olamıyacağını babsını davulcu olduğunu ilçe müftüsüne şikayat ederler müftü veliyi çağırır ve sorar
-babanız danul çalıyormuş doğrumu
-evet efendim doğru
-peki sen köyde davulcunun oğlu olarak nasıl iammalık yapacaksın köylüler seni kabul edermi
-veli (boynunu büker düşünür ve başınıkalırır) sayın müftüm çöplğkte gül bimezmi der
-müftü bitmesine biterde çöğlükte onu koklayan bulunurmu diye cevap veri
veli cvabımı aldım der ve imamlıktan vaz geçer
köylüler seni kanbul edebilecekmi
Mutluluk icin 20 öneri! !
Hayat zor, moraliniz bozuk ve yaşamınızda her şeyin çok kötü gittiğine inanıyorsunuz... Şimdi bunları düşünmekten vazgeçin! Hadi başlayın yazımızı okumaya... İnanın küçük ama etkili önerilerimizle bundan sonra kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz... Denemeye değer değil mi?
1-) Kişiliğinize aykırı bir şeyler yapın...
Saç stilinizi değiştirin, yeni bir hobi edinin, hatta hiç tarzınız olmayan parlak kıyafetler giyin. Hadi ne duruyorsunuz? Sizin de çılgınlık yapmaya hakkınız var. Yaptığınız küçücük bir değişikliğin bile, hayatınızda büyük değişimler yaratacağına inanın.
2-) Çevrenizi değiştirin...
Bunun için size yaşadığınız ülkeyi terk etmenizi önermiyoruz! Odanızdaki eşyaların yerlerini değiştirerek, işe gitmek için başka bir yol kullanarak günlük yaşamınızda değişiklik yapmanız mümkün. Yeter ki gerçekten isteyin.
3-) Gülmek için sebep yaratın...
Gülmenin kendinizi daha iyi hissetmenizi sağladığını siz de çok iyi biliyorsunuz değil mi? O halde gülmek için mutlaka sebep aramanıza gerek yok, fırsatı siz yaratın. Nasıl mı? Komik bir filme ya da gece eğlenmeye gidin. 'Artık ben bir anneyim kolay mı istediğim zaman dışarı çıkmak' diyorsanız işte size başka bir öneri. Bebeğinizle oyun oynayın. Onların attığı kahkahalardan daha eğlenceli ne olabilir ki?
4-) Endişelenmekten vazgeçin...
Endişe ve üzüntüyle geçen her dakika sizi biraz daha strese sokuyor ve sağlığınızı bozuyor olabilir. Bu yüzden kendinizi yok yere üzmek yerine sorunlarınıza pratik çözümler aramaya çalışın. Ve sadece çalışmakla da kalmayın, bulun!
5-) Günü yakalayın...
Yarın, gelecek hafta, hatta önümüzdeki ay için planlar yapmaktan bugünün farkına bile varamıyor musunuz? Öyleyse artık yarınları planlamaktan vazgeçin ve bugünü yaşamaya bakın. Böylece yaşadığınız her günden zevk almaya başladığınızı fark edeceksiniz.
6-) Kendinize zaman ayırın...
Gün içinde yaptığınız işlerin bir listesini çıkarın ve gereksiz gördükleriniz hakkında bir kez daha düşünün. Yarından başlayarak saçma bulduğunuz tüm işleri unutun ve sizin için anlamı olan bir şeyler yapın.
7-) Çocukluğunuza dönün...
Hayatın toz pembe göründüğü çocukluk günlerinizi hatırlıyor musunuz? Hani şu hiçbir şeyin umursanmadığı mutlu günleri? Peki anılarla yaşamak yerine tekrar çocuk olmaya ne dersiniz? Hadi, atlayın bisikletinize ya da koşun kırlara... Unutmayın, çocuk olmanın yaşı yok!
8-) Tatil yapın...
Mutlaka egzotik ve uzun bir tatil yapmanıza gerek yok! Küçük bir hafta sonu seyahati bile dertlerinizi alıp götürmeye ve daha pozitif olmanızı sağlamaya yeter de artar bile.
9-) Başarı listesi hazırlayın...
Yaşamınız boyunca elde ettiğiniz başarıları şöyle bir düşünün. Listenin ne kadar uzun olduğunu fark ettikten sonra gelecek günlerde elde etmeyi planladığınız başarıları da not edin. Ve bunları gerçekleştirmek için bir an önce kolları sıvayın.
10-) Elinizdekilerin değerini bilin...
Bir eşiniz, bir bebeğiniz, bir işiniz, bir aileniz ve daha kim bilir hayatınızda daha ne güzellikler var. Onların kıymetini bilin.
11-) Alışverişin cazibesine kapılın...
Size, kredi kartlarınızın limitini aşana kadar çılgınlar gibi alışveriş yapın demiyoruz, elbette! Ancak, şık bir etek, rengarenk bir bikini satın almanın da sıkıntılı anlarınızda sizi rahatlatacağından emin olun.
12-) Kendinizi ödüllendirin...
Hem çalışmak hem de iyi bir eş, anne olmak kolay değil, elbette. İnsan arada sırada bir ödülü hak ediyor. Hadi siz de kendi kendinize bir ödül verin. Öğle tatilinde pahalı olduğu için gitmediğiniz ama çok sevdiğiniz lokantaya gidin, kocaman bir dilim pasta yiyin, sahilde yürüyüşe çıkın... Kısacası sizi ne mutlu ediyorsa o gün onu yapın.
13-) Sorumluluklarınızı sevin...
'Mutluluk insanın sorumluluklarını sevmesidir' Bu sözü yıllar önce bir kitapta okumuştum. Düşünsenize eşinizin, bebeğinizin, işinizin, evinizin, ailenizin, annenizin size yüklediği sorumlulukları seviyorsanız mutlusunuz demektir. Sizce de öyle değil mi?
14-) Yürüyüşe çıkın...
Temiz hava hem aklınızdaki sıkıntıları dağıtır, hem de size enerji verir. Bu güzel havalarda bebeğinizi yanınıza alarak parka gidin, sahilde yürüyün. Göreceksiniz hem size hem de bebeğinize mutluluk verecek.
15-) Tutkulu olun...
Seksin eğlenceli olduğu kadar harika bir stres giderici olduğunu unutmayın! Hem ayrıca seks kalorileri yakmak için de ideal bir yöntem...
16-) Kendinizi şımartın...
Çocuklarınızı güvendiğiniz bir arkadaşınıza ya da yakınınıza bırakın ve bir günü yalnızca kendinize ayırın. Bol köpüklü bir banyo hazırlayın ve vücudunuzu iyice dinlendirin. Banyo yaparken en beğendiğiniz parçayı dinleyerek gevşemeye çalışın.
17-) Düzenli egzersiz yapın...
Spor sayesinde hem daha güzel görünebilir hem de yepyeni bir uğraş edinmenin zevkini yaşayabilirsiniz. Unutmayın ki spor, insanın vücudu kadar zihnini de dinçleştiriyor.
18-) Planlarınız konusunda kararlı olun...
Yapmak istediğiniz işler listesindeki konuları hatırlamakta bile güçlük mü çekiyorsunuz? Öyleyse, bir an önce kararlı bir şekilde listedekileri uygulamaya geçin. Yapacaklarınız azaldıkça kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
19-) Bir tanıdığınızı mutlu edin...
Bir arkadaşınızı ya da komşunuzu sevindirecek bir sürpriz yapın ya da onların dertlerine ortak olun. Bir başkasına yardım ederken kendi sorunlarınızın aklınızdan uçup gideceğini göreceksiniz...
20-) Hayatı sevin...
Bir an durun ve nelere sahip olduğunuzu iyi düşünün. Hiçbir şeyin göründüğü gibi kötü olmadığına inanarak sahip olduklarınız için teşekkür edin.
Organizasyon da sıkca rastlanan terimler nelerdir.
Uzman kişi ve ekip tarafından yapılması şarttır.
çözüm ortağı (tedarikci) organizasyon firmasının çiçek cisi ışık cısı masa üstü taşları suplacı sı sandalye cisi nakliyeci si mekanı giydiren kumaş cısı bir organizasyon firmasının çözüm ortaklarıdır.
bağlamacı organizasyonda giydirilecek sandalyelerin ve stunların kumaş fiyonglarla bağlanmasıdır.
AYS organizasyon profesyonel destek birimi ve uzman danışmanlık desteği vermek tedir.
AYS ORGANIZASYON, DUGUN, Organizasyon, AYs, aYsorganizasyon, Dugun, konser, sanat, Nisan, Konsept, Tasarim, Acilis, Kongre, Seminer, Thy, Havuz basi, saray, otel, butik, sokak, koy düğünü,
Kir, kumsal,asiret, Sunnet, Onuc, yaş günü, davet,
Ozel, Mekan, Supriz, parti, konsept, ic, dis,mekan, dekorasyon,
Kisi, Nikah sekeri, davetiye, Balayi, Bilet, Catering, hizmeti, Malzeme, Ses, isik, Muzik, music, Vale, Danısmanlik, Kongre, Bayii, toplanti, urun, lansman, Work, Shop, Indoor, Autdoor, Gala, yemek, Yilbasi, parti, transfer, Hava, kara, deniz, yol, universite, senlik, Festival, Sanatci, Promosyon, Piknik, sirket, acilis, Outgoing, incoming, turizm, Karnaval, Mezuniyet, toren, iftar, ramazan, Kultur, dernek, vakıf, Tanitim, Host, hostes, temel Atma, Gemi indirme,yillik, cadir, kumas, kira, limuzin, kiralık, sandalye, masa, gelin tak, cicek, resepsiyon, host, hostes, gelin yollari, cadir, palyaco, yoresel kiyafet, sokak saticilari, semazen, orkestra, vokal, trio,
KiMLiGiMiZ: Adı: AYS Kurumsal ve ozel tum organizasyonlar...
AYSorganizasyon; Turk Hava Yolları kokenli Aysun Kafadaroglu tarafından kuruldu.
Turkiyenin onde gelen kurumsal temel taslarından Turk Hava Yollarından aldıgı disiplin ve kalite anlayısıyla bugun basarıdan basarıya kosan AYS organizasyon kuruldugu gunden bugune degin sayısız kurumsal ve ozel organizasyonlara imza attı sayısı 250-10.000 arasında degisen tum organizasyonlarda adından basarıyla sozettiren AYS siz degerli dostlarımızın referanslarıyla bugun dev portfoyu tecrubesi ve orgazanizasyon sektorunde cıtayı hep yukarı tasıyan anlayısı ile sizlere hizmet sunmaya devam ediyor...
MiSYONUMUZ:AYS; sizin Adınız Yuzunuz Sesiniz dir.
Sizi kaliteye, sizi basarıya, sizi yukarıya, tasımayı amaclayan AYS; calısma ilkesini planlı guvenilir sorumluluk sahibi dakik ekibiyle bugun kurumsal organizasyonlardan ozele sayısı on binleri bulan referanslarıyla siz degerli dostlarımızın yuzundeki tebessimlerin altına imzasını atmaktan onur duyar..
http://www.AYSorganizasyon.com/ AYS, ORGANIZASYON, RESMI, WEB, SAYFASIDIR 90 0542 441 11 69
Küçük hırsız; Aykut ilter albümünde ki 3. slow şarkıdır. küçük hırsız; kucuk hirsiz sempatik sevimli çalanın razı çaldıranın raziye olduğu kalp hırsızlığı dır.
kucuk hirsiz, küçük hırsız, kucuk hirsizim, küçük hırsızım farklı yazılsa da o en masum en affedilir hırsız dır.
Aykut ilter küçük hırsızım ın şarkı sözleri;
kucuk hirsizim aykut ilter 05:00
soz, muzik: ozcan kizil
KLIP
http://www.izlesene.com/video/muzik-kucuk-hirsizim-aykut-aykut-ilter-eski-defter-z/854962
kendine acimiyorsan
bari bana yan be gulum
sevdigimi gormuyorsan
sozlerim sana dinle gulum
dinle yuregimin dili yoksa
gozlerin ne gune duruyor?
askim sana da bana da yeterdi
kucuk hirsizim
kucuk hirsizim
daglar aramizda yok olurdu
buyuk sevgimden
sana sonkez soyluyorum gitme
ben yurek acisi miyim?
gonlune sigmaz miyim?
sevgim bunu haketmiyor
kucuk hirsizim
kucuk hirsizim
ugruna nelerden gectim
ne bahar ne yazlar verdim
katlim ferman ediliyor …
saksafon: mansur bergamali
elektro gitar: murat tanbay
bas gitar: hakan yelbis
yayli sazlar: gundem
geri vokaller: dogu kilic
klasik gitar: ugur varol
perkisyon: yasar akpence
http://www.aykutilter.com/
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI (örnek konuşma)
Saygıdeğer Meslektaşlarım ve Sevgili Öğrencilerim,
Bugün, ulusal egemenliğimizin sembolü olan TBMM’nin kuruluşunun 89. yıldönümüdür.
Bugün, toprakları yağmalanan yüce bir ulusun, düşmanlarını yurttan atmak için ant içtiği bir gündür.
Bugün, yok edilmeye çalışılan bir ulusun tek bilek, tek yürek haline geldiği bir gündür.
Bugün, Büyük Türk Ulusu'nun, kendini beğenmiş düşmanlara karşı, Büyük Önder Mustafa Kemal Paşa’nın çevresinde çelik bir halka, tunç bir kale olduğu gündür.
Bugün, köhne bir binada yepyeni bir ruh ve imanla, yepyeni bir devletin temellerinin atıldığı gündür.
Bugün, harcı atalarımızın asil kanları ile yoğrulan ulusal egemenliğimizin Türk çocuklarına bayram olarak armağan edildiği bir gündür.
…Ve bugün, dünya çocuklarının her yıl kutladığı ilk ve tek bayram günüdür.
Sevgili Çocuklar,
Bu bayramın anlamına varabilmek, bu bayramı damarlarımızda hissedebilmek için 89 yıl öncesine; 23 Nisan 1920 yıllarına gidelim; Yurdu düşmanlar her yandan işgal ediyor, Türk Ulusu’nun özgürlüğü göz göre göre elden gidiyor, tehlike gittikçe büyüyor ve yakınlaşıyordu. Elde ne para, ne cephane, ne de asker vardı. Masa başında oturup düşmandan merhamet dilenmekle bu büyük ulus ve bu kutsal vatan kurtarılamazdı. ’Padişahım çok yaşa’ diyerek padişahın da ömrü uzatılamazdı.
Yıllarca Osmanlı’dan yardım dileyen, Osmanlı’nın karşısında esas duruşta bekleyen, hatta Osmanlı’ya kurtarıcı gözüyle bakan düşmanlarımız bu durumu unutmuşlar ve Osmanlı’ya ‘hasta adam’ damgasını vurmuşlardı. İşte bu hasta adamı öldürmek ve topraklarını bir an önce paylaşmak için; kesin kararlarını yıllar önce vermişler, planlarını ona göre kurmuşlar ve hazırlıklarını ona göre yapmışlardı. O nedenle, masa başında paylaştıkları kutsal Anadolumuzun büyük bir bölümünü işgal etmişlerdi. Sonunda Türkleri öz vatanlarında yok edeceklerini sanıyorlardı.
Bu durum karşısında; Türk Ulusu ve O’nun gerçek yöneticileri büyük bir iman ve inançla ‘var olma, yok olma’ mücadelesine atılmışlardır. Bu mücadelede bir meclis kurarak ne yapılacağını konuşmak, yeni bir hükümet kurmak, dağınık halde bulunan milli kuvvetleri toplayıp, bir yandan ayaklanmaları önlemek, diğer yandan da vatanı yer yer işgal etmiş olan düşmanı yurttan atmak gerekiyordu.
İşte bu düşüncelerle 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, gerekli hazırlıkları ve çalışmaları yaptıktan sonra karargahını Ankara’da kurdu.Daha sonra Meclis-i Mebusan'ın düşmanlar tarafından basılıp, birçok milletvekilinin sürgüne gönderildiği bir sırada İstanbul’dan Ankara’ya kaçan vatansever milletvekillerini de yanına alarak 23 Nisan 1920’de TBMM’yi açtı.
Görüldüğü gibi 23Nisan 1920 tarihi, ulusal iradenin en açık bir şekilde belirdiği, Türk Ulusu’nun kendini yönetme yetkisini eline aldığı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bir gündür.
Sevgili Çocuklar,
Demokrasimizin mimarı olan Yüce önder Mustafa Kemal Atatürk, TBMM’nin açıldığı bu günü ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ olarak sizlere armağan etmiştir. Kutlu olsun.
Ne mutlu demokrasiye gönül verenlere...
Ne mutlu bu günümüzü bizlere armağan edenlere…
Ne mutlu bu bayramı coşkuyla kutlayanlara…
Ne mutlu Türk’üm Diyene’…
Sevgi ve saygılarımla…
Ömürlü Aksoy -Tarih Öğretmeni