Yunanca adı: 'agora'. Ama eski alışkanlık Romalılarda da devam etmiştir,Romalılar da 'FORUM' (tartışma yeri, konuları mütaala etme yeri) anlamına gelen sözcüğü nedense kullanmayı tercih etmemişler.Yunanın 'Agorası' bugün bilgisayar dilinde 'forum' olarak tekrar karşımıza çıkmıştır.Konunun özü budur...
Özlemin alev alev yandığı saatler bunlar. Gün çekiliyor, ay parlıyor. Haydi, geleceksen şimdi gel. Umudunla, yüreğinle, sevdanla gel, yık karanlığımı. Hayata dair kötü olan ne varsa yık onları, beni yeni umutlara sürükle. Aşkın en koyusuna en tutkulusuna götür beni.
Bin yıldır bekliyor gibiyim seni. Bin yıldır karanlık bir odada tek başıma oturuyorum sanki. Kim girip çıkmışsa hayatıma, kim talan etmişse yüreğimi hepsini silmek için gel. Bir tek sen kal içimde. Seni bileyim bundan sonra. Sevdan yetsin bana. Senin aşkınla yaşamak istiyorum artık, öyleyse gel bekleme gel.
Seninle olmak, seni duymak, seni görmek, seni anlamak, seni yaşamak tarifsiz sevinçler yaşatacak içimde biliyorum. ... Bu yüzden sesleniyorum sana. Dallarımdaki kurumuş yaprakları tek tek temizlemek için istiyorum artık. Gelişinle yeniden yeşermek, yeni yapraklar aşmak istiyorum. İster haber ver, ister verme, gel bekliyorum.
İstanbul’u sokak sokak geçip gel. Her sokakta kendi izini göreceksin, şaşırma. Nereye gittiysem senide götürdüm yoktun; ama yanımdaydın. Hep yüreğimde, hep aklımdaydın. Seni İstanbulsuz, İstanbul'u sensiz düşünemedim. Gel bu kentin tarihine en ölümsüz sevdayı yazalım. Nice aşka mezar olmuş İstanbul, bu kez kabul etsin yenilgiyi. Haydi, gel biz İstanbul olalım. Korkma gel, başkalarında gördü ün ihanetler, iki yüzlülükler, bitmek bilmeyen acılar yok bende. İlk kez bırak kendini kaygısızca. Yarını düşünmeden 'ya sonra' demeden gel.
Bak günler anlamsızca geçip gidiyor. Oysa ömür dediğin şey üç günlük. Birlikte ve severek tüketmek varken günleri, böyle koyu karanlıkta kalmak niye? Gel haydi sensiz geçen günlere bir yenisini daha eklemek istemiyorum. Özlem yanıyor alev alev. Özlemin ateşini söndürüp aşkın ateşini yakmaya gel. Bekleme artık, geleceksen şimdi gel.
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam. Ama evet! Yeri gelir susarım. Canımı çok yakan şeyler olur ama yinede susarım, tükenirim. Buna izin de veririm aslında.. Salaklığımdan mı? Hayır! Ben kimseye 'GİT' de demem, diyemem. ... O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır. Ona o kadar şeye rağmen, o kadar değer veririm ki, Hergün yaptıklarına utansın diye. Ama bir gün öyle bir giderim ki; Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!
Seni uzaktan seviyorum...' diye düşündü erkek içinden.'Yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan..
Ben seni beklentisiz seviyorum.Hiçbir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım sessiz sedasız bir sır bu.
Ben belki de senden çok bu sırrı seviyorum.'Seni uzaktan seviyorum.' diye geçirdi kadın içinden ve başını çevirdi.Bakmadı bile ondan yana. Bakması gerekmedi.Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen... ... Ne incitir,ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır...
Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun,Varlığıyla huzur bulduğun bir denizin Yakınında yürümek gibidir böyle sevmek...[ Elif ŞAFAK ]
Şimdi tek istediğim nefes alabilmek, ötesinde yok gözüm. Kaçmak da mümkün buradan elbette ama benim istediğim kaçmak değil ki. Ne varmayı arzuladığım bir öte diyar,ne de bir yerlerde bıraktığım kayıp bir cennetim var.Sadece çıkmak istiyorum.Çıkmak da değil, çıkabilmek. Ben o ihtimali seviyorum.Seçeneğim olmasını, kapının aralık kalmasını… Durmuşum bir eşikte, ne bir adım geri, ne bir adım ileri, uzatmışım kafamı aralıktan dışarı, sırtımı dönmüşüm o cehennem sıcağına, mutlu mesut, çocuk çocuk soluklanıyorum serinlikten, ötesi gerisi ne gam.”
toplumun rahatsız olması
etrafta huzuru bozma
Yunanca adı: 'agora'. Ama eski alışkanlık Romalılarda da devam etmiştir,Romalılar da 'FORUM' (tartışma yeri, konuları mütaala etme yeri) anlamına gelen sözcüğü nedense kullanmayı tercih etmemişler.Yunanın 'Agorası' bugün bilgisayar dilinde 'forum' olarak tekrar karşımıza çıkmıştır.Konunun özü budur...
siyonist, tansiyon
kimyasal maddeler, biyolojik silah
yazılı kağıdı sahtecisi
şeriat, irtica
yapılandan maraz çıkarma
asılsız itham, iftira
saklama, ortaya çıkarma
çevrede huzursuzluk yapma
eziyet, zulüm
sözlü taciz, işkence
tulu, güneş
araştırmalardan maraz çıkarma
kızlardan maraz çıkarma
dinleme, bakma teknolojisi
çocuklara, kızlara söylenenler
iftira, karalama, yıpratma
özel hayat dinleme, özel hayata bakma (sapık mensuplar)
rahatsızlık, hasar verme
sabotaj, süikast
GÖRECELİ kavramlar sizce nelerdir?
çiftehan
Sakın Sana Kötüsün Diyenlere Aldırma. Bana da Gerizekalısın Diyenler Oldu. Ve Ben Atomu Parçalayıp Ellerine Verdim.
~ Albert Einstein
Yüzbinlerin canından olacağını bilseydi atomu parçalayıp kötülerin eline verirmiydi?
Neden artık antolojinin forum köşesi illerle ilgili şeyler soruyor:(
Özlemin alev alev yandığı saatler bunlar. Gün çekiliyor, ay parlıyor. Haydi, geleceksen şimdi gel. Umudunla, yüreğinle, sevdanla gel, yık karanlığımı. Hayata dair kötü olan ne varsa yık onları, beni yeni umutlara sürükle. Aşkın en koyusuna en tutkulusuna götür beni.
Bin yıldır bekliyor gibiyim seni. Bin yıldır karanlık bir odada tek başıma oturuyorum sanki. Kim girip çıkmışsa hayatıma, kim talan etmişse yüreğimi hepsini silmek için gel. Bir tek sen kal içimde. Seni bileyim bundan sonra. Sevdan yetsin bana. Senin aşkınla yaşamak istiyorum artık, öyleyse gel bekleme gel.
Seninle olmak, seni duymak, seni görmek, seni anlamak, seni yaşamak tarifsiz sevinçler yaşatacak içimde biliyorum.
... Bu yüzden sesleniyorum sana. Dallarımdaki kurumuş yaprakları tek tek temizlemek için istiyorum artık. Gelişinle yeniden yeşermek, yeni yapraklar aşmak istiyorum. İster haber ver, ister verme, gel bekliyorum.
İstanbul’u sokak sokak geçip gel. Her sokakta kendi izini göreceksin, şaşırma. Nereye gittiysem senide götürdüm yoktun; ama yanımdaydın. Hep yüreğimde, hep aklımdaydın. Seni İstanbulsuz, İstanbul'u sensiz düşünemedim. Gel bu kentin tarihine en ölümsüz sevdayı yazalım. Nice aşka mezar olmuş İstanbul, bu kez kabul etsin yenilgiyi. Haydi, gel biz İstanbul olalım. Korkma gel, başkalarında gördü ün ihanetler, iki yüzlülükler, bitmek bilmeyen acılar yok bende. İlk kez bırak kendini kaygısızca. Yarını düşünmeden 'ya sonra' demeden gel.
Bak günler anlamsızca geçip gidiyor. Oysa ömür dediğin şey üç günlük. Birlikte ve severek tüketmek varken günleri, böyle koyu karanlıkta kalmak niye? Gel haydi sensiz geçen günlere bir yenisini daha eklemek istemiyorum. Özlem yanıyor alev alev. Özlemin ateşini söndürüp aşkın ateşini yakmaya gel. Bekleme artık, geleceksen şimdi gel.
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.
Ama evet! Yeri gelir susarım.
Canımı çok yakan şeyler olur ama yinede susarım, tükenirim.
Buna izin de veririm aslında.. Salaklığımdan mı? Hayır!
Ben kimseye 'GİT' de demem, diyemem.
... O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır.
Ona o kadar şeye rağmen, o kadar değer veririm ki, Hergün yaptıklarına utansın diye.
Ama bir gün öyle bir giderim ki;
Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!
Sunay Akın
Seni uzaktan seviyorum...' diye düşündü erkek içinden.'Yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan..
Ben seni beklentisiz seviyorum.Hiçbir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım sessiz sedasız bir sır bu.
Ben belki de senden çok bu sırrı seviyorum.'Seni uzaktan seviyorum.' diye geçirdi kadın içinden ve başını çevirdi.Bakmadı bile ondan yana. Bakması gerekmedi.Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen...
... Ne incitir,ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır...
Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun,Varlığıyla huzur bulduğun bir denizin Yakınında yürümek gibidir böyle sevmek...[ Elif ŞAFAK ]
Şimdi tek istediğim nefes alabilmek, ötesinde yok gözüm.
Kaçmak da mümkün buradan elbette ama benim istediğim kaçmak değil ki.
Ne varmayı arzuladığım bir öte diyar,ne de bir yerlerde bıraktığım kayıp bir cennetim var.Sadece çıkmak istiyorum.Çıkmak da değil, çıkabilmek. Ben o ihtimali seviyorum.Seçeneğim olmasını, kapının aralık kalmasını…
Durmuşum bir eşikte, ne bir adım geri, ne bir adım ileri, uzatmışım kafamı aralıktan dışarı, sırtımı dönmüşüm o cehennem sıcağına, mutlu mesut, çocuk çocuk soluklanıyorum serinlikten, ötesi gerisi ne gam.”