Evet f tipi ne demek? Ben F tipi denilen yerden yeni çıkan biriyim. Önce size yaşanan bir diyalogdan bahs edeyim. Yakın tarihte müebbet alan bir arkadaşımla duruşmaya çıktık,mahkeme başkanı ve arkadaşım F tipi üzerine sohbet ediyorlardı,arkadaşım her yönlü sağlam duruyordu,bunun üzerine mahkeme başkanı arkadaşa şöyle dedi,F tipi sistemi sizi bitirmek için yapıldı,ancak siz hala ayakta durabiliyorsunuz,bunu nasıl başarabiliyorsunuz? arkadaşta bizi ayakta tutan inanç ve irademizdir,eğer biz bireysel çıkar amaçlı burda olsaydık şimdi bitmiştik.uzatmadan bitireyim.inanç ve irade ne kadar güçlü olsada
son 8 senedir 12 metrekarelik bir alanda kitapları,mektupları ve hayalleriyle hayata sıkı sıkı bağlanmış canım amcam...bana hala -gökan zaman yetmiyor kimi zaman diyen ufkum hocam, o benim amcam...
F Tiplerinde bir ölüm: Kuddisi Okkır: İnanmak istemeyenlere bir kanıt daha: Tecrit Ölümdür
Tecritte bir ölüm daha yaşandı. Fakat bu ölüm diğerlerinden farklıydı. Bu ölüm burjuva basının bir kısmında kendine genişçe yer buldu, bu ölüm üzerine CHP mecliste soru önergesi verdi, kimi köşe yazarları bu ölümü köşelerine taşıdılar.
F Tipi hapishaneler ve tecrit uygulamasının yaşamını aldığı kişi, 'Ergenekon operasyonu' kapsamında gözaltına alınan Kuddusi Okkır'dı.
Fakat Okkır'ın ölümünü gündeme getirenler, F Tipi hapishane ve tecrit gerçeğini yine görmezden gelmeyi sürdürmüştür.
Okkır'ı Öldüren F Tipi Hapishaneler ve Tecrittir
Kuddusi Okkır, 13 ay önce gözaltına alındı ve 23 Haziran 2007'de tutuklanarak, Tekirdağ F Tipi Hapishanesi'nde tek kişilik bir hücreye konuldu. Henüz hakkındaki iddianame bile ortaya çıkmamışken, kaldığı hücrelerde rahatsızlandı ve 'hastalıktan tahliye edildiğinde' o artık hemen hemen ölü durumdaydı.
Tekirdağ F Tipi Hapishanesi'nde Temmuz 2007 ve Mart 2008 tarihleri arasında 9 kez rahatsızlandığı için revire çıktı, fakat ilaç tedavisi uygulanarak geri hücresine gönderildi. Okkır'a, rahatsızlıklarının sürmesi üzerine götürüldüğü hastanelerde 'sinüzit' tanısıyla, sonra 'ağır deprasyon' ve daha sonra da 'zatürree' teşhisiyle, en sonunda da böbrek yetmezliği teşhisiyle tedaviler uygulandı. Hastaneye yatırılmadı, ilgilenilmedi, yüzeysel teşhislerle ilaç verilip gönderildi.
En son Edirne Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 29 Mayıs'ta biopsi yapıldı ve kanser olduğu anlaşıldı.
Okkır'ın yaşadığı bu süreç; F tipi hapishanelerin rutin uygulamasıdır. Sadece Okkır için geçerli değildir.
Örneğin, Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nde bulunan Salih SEVİNEL isimli tutsak 2005 yılında kalp krizi geçirdiği halde, kaldırıldığı revirde ağrı kesiciler verilerek hücresine geri götürülmüş, tutsakların kapıları dövmeleri, tedavi talepleri cevapsız bırakılmış ve kalp krizinden ölümüne neden olunmuştu.
Okkır da, tutuklu ve hükümlülerin rahatsızlandıklarında hastanelerde nasıl bir muamele ile karşılaştıklarının basına yansıyan son örneği oldu.
Okkır'ın yaşadıkları, ancak bu devletin tutuklu-hükümlülere yönelik politikaları ile açıklanabilir. Onlar hastanelerde çoğunlukla kelepçeleri açılmadan muayene edilir ya da muayene de edilmeden, bir de üzerine askerlerin, gardiyanların saldırısına maruz kalarak geri hapishaneye getirilirler.
Kimi doktorlar devletin politikasına uygun olarak tutuklularla ilgilenmezler, duyarlı doktorların ilgilenmeleri ise, sevk subayları tarafından engellenir.
Okkır'ın hastanelerde gördüğü muamele bu politikalardan bağımsız açıklanamaz. Örneğin, eşi, Kuddusi Okkır'ı Bayrampaşa Hapishanesi'nde görmeye gittiğinde karşılaştığı manzara durumu özetlemeye yeterlidir. Şöyle anlatmaktadır; 'koridorun bir köşesinde, yerden 5 parmak yüksekliğinde pislik içinde bir sedyede, saçları kazınmış, bıyıkları kesilmiş, gözleri tavana bakar, bilinci yarı kapalı, tanınmayacak bir halde' idi.
Tecritte Kansere Yakalandı
Tekirdağ F Tipi Hapishanesi'ne girişte yapılan muayenede bir rahatsızlığı yoktu. F Tipi hapishanede hücreye atıldı ve tecrit edildi. Kanser hastalığına tecrit hücresinde yakalandı.
Bugüne kadar hücreler üzerine çok şey yazıldı, anlatıldı. Bilimsel raporlar yayınlandı. Ortak sonuç, tecritin öldürdüğü gerçeği idi.
Kuddusi Okkır'ın ölümü de, tecritin ölüm olduğunu bir kez daha gösterdi.
Fakat dikkat edilirse, Okkır'ın ölümü üzerinden en fazla tartışılması gereken, F Tipi hapishaneler ve tecrit gerçeği, burjuva basında görmezden gelinmeye devam ediliyor.
Okkır'ın ölümüne sayfalarında yer verenler de, tecrit gerçeğini tartışmamaya özen gösteriyorlar.
Çünkü, tecrit hapishanelerinin hayata geçirilmesinde hepsinin sorumluluğu vardır. Çünkü, Okkır'ın ölümü üzerinden AKP'ye muhalefet ederken bile, devrimcilere karşı F Tipi hapishanelerin kullanılmasından yanadırlar.
Fakat, Okkır'ın ölümü karşısında Adalet Bakanlığı'ndan açıklama isteyenler, muhalefetlerinde samimi iseler, gerçekten Okkır'ı öldüren gerçeklerin peşine düşmek istiyorlarsa, tecrit gerçeğini tartışmak zorundadırlar.
Ve elbette, tecritin hapishanelerde ilk aldığı can Okkır'ın canı değildir. Bugüne kadar salt tecrite karşı mücadele sonucunda 122 kişi yaşamını yitirmiştir. Bunun dışında da, bunalıma girerek intihar edenler, hastalanarak yaşamını yitirenler de mevcuttur. Yine, henüz yaşamını yitirmemiş olup her an aynı sonuçla karşılaşabilecek olanlar vardır.
122 Ölüm De Bu Hapishane Politikası Sonucunda Oldu
Bu ülkenin generallerinin yargılandığı Ergenekon operasyonunda tutuklanan Kuddusi Okkır'a bu muameleyi yapanlar, düşünün ki, bu düzene karşı mücadele eden devrimcilere neler yapmazlar?
Bu sorunun cevabı F Tipi hapishanelere karşı direnişte yaşamını yitiren 122 ölümde vardır.
122 ölümün dışında da, bir çok tutsak Kuddusi Okkır'ın hastalığını teşhis etmeyen hastanelerde, zorla müdahale işkencesi altında sakat bırakıldılar. Hapishanelerdeki saldırılarda yaralanan tutsaklardan tedavileri yapılmadığı için kalıcı sakatlıklar yaşayanlar, uzuvlarını kaybedenler oldu.
F Tipi hapishanelere karşı devrimci tutsakların direnişlerini karalayanlar, direnişleri nedensiz gibi göstermek için F Tipi hapishane propagandası yapanlar, Okkır'ın ölümü için ne diyorlar?
Örneğin, F Tipi hapishanelerin reklamını yapan Tuncay Özkan generallerin de 'lüks otel odalarında' kaldıklarını söyleyebilecek mi, ya da örneğin Okkır'ın lüks otel odasında yaşamını yitirdiğini mi iddia edecek?
Oysa 122 ölüm; tutsakları teslim almak için düzenlenmiş bu tecrit politikasına, ölüm hücrelerine karşı direnişte yaşandı. Tutsakların direnişleri karşısında F Tipi hapishaneleri savunanlar, ölüm hücrelerini savunuyorlardı.
TAYAD'lı Aileler; 'Yeni Ölümlere İzin Vermeyelim'
Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) 8 Temmuz'da yaptığı 'Kuddusi Okkır ve Sekiz Yıldır Duymazdan ve Görmezden Gelinen Hapishane Gerçeği' başlıklı açıklamada, Okkır'ı öldürenin devletin hapishane politikası olduğunu anlatarak, halen hapishanelerde tedavileri yapılmayan tutsaklardan bazılarının isimlerine yer verdi.
'... bu trajediyi sadece Kuddusi Okkır ve ailesi yaşamıyor' denilen açıklamada, F Tipi hapishanelerde bu trajedilerin her zaman yaşandığı ve bir çok tutsağın tecrit sonucunda ağır hasta durumda olduğu vurgulandı.
TAYAD açıklamasında yer alan ağır rahatsızlıkları olan tutsakların isimler şöyle;
- Edirne F Tipi'nde, Enver YANIK beyin ansefalisi yüzünden sürekli baygınlıklar geçirmektedir. Tahliye edilmesi ve tedavi edilmesi gerekirken, mahkemelere bile hücreli ring aracına konularak getirildiği için hastalığının ağırlaşmasına neden olunmaktadır.
- Edirne F Tipi'nde Ali Osman KÖSE ağır bir tansiyon hastasıdır. Doktor raporu olmasına rağmen 8 yıldır tek kişilik hücrede tutulmaktadır.
- Sincan F Tipi'nde Erol ZAVAR, mesane kanseridir ve 17 kez ameliyat olmuştur. Ama ağır sağlık durumuna rağmen tahliye edilmemektedir.
- Sincan Hapishanesindeki Hüseyin ÖZARSLAN Hepatit C hastalığı olmasına rağmen hastane sevklerinde bin bir türlü zorluk çıkarılmakta, adeta sevkler işkenceye çevrilmektedir.
- Kandıra F Tipi'nde Ufuk KESKİN Tip 1 Diabet hastasıdır. İnsülün bağımlısıdır. Ve tecrit hücrelerinde hemen her hafta ağır şeker komasına girmekte, hastaneye her götürülüşü ancak uzun uğraşlarla sonucunda mümkün olmaktadır.
- Tekirdağ F Tipi'nde Hasan Tahsin AKGÜN, daha önce ağır psikiyatrik rahatsızlık geçirmesine ve doktor raporu olmasına rağmen tek kişilik hücrede tutulmaktadır.
- Edirne F Tipi'nde Kemal AVCI'nın sürekli rahatsızlanmasına rağmen durumuna halen teşhis konulmamıştır.
'Bu örnekler saymakla bitmez' diyen TAYAD'lı Aileler, 'Kuddusi OKKIR sadece bir örnektir. Yeni ölümlere izin vermemek bizlerin ellerindedir' dedi.
TAYAD'lı Aileler yaptıkları açıklama ile, Elbistan Hapishanesi'nde işkenceye maruz kalan A. Muttalip Arslan'ın can güvenliği sorunu olduğunu belirttiler.
Açıklamaya göre, Elbistan Hapishanesi'nde siyasi tutsaklarla ilişki kurmak isteyen A. Muttalip Arslan'a Kasım 2007'de başında 1. Müdür Osman Demirel ve başgardiyan Kemal Kılıç'ın bulunduğu bir grup gardiyan tarafından saatlerce işkence yapıldı. İşkence sonrasında dondurucu soğuğa rağmen üstüne su dökülmüş şekilde 10 gün yataksız, çıplak beton üstünde yatırıldı. Sonraki günlerde, hapishane idaresinin yönlendirmesiyle faşist olarak bilinen tutukluların öldürme girişimine maruz kaldı.
Yaşadıkları üzerine A. Muttalip Arslan savcılığa suç duyurusunda bulundu. Savcılık, Aslan ve ailesinin ısrarlarına rağmen hapishane idaresini dışında tutarak sadece bir kısım saldırgan hakkında dava açtı.
TAYAD'lı Aileler, bunun 'hapishanelerde nasıl bir yönetim anlayışının olduğunun çarpıcı bir örneği' olduğunu vurgulayarak, Adalet Bakanı'nın bizzat bilgisi olan bu olayda, Arslan'ın karşılaşacağı herhangi bir baskı, işkence veya can güvenliği sorunundan yine Adalet Bakanlığı'nın sorumlu olacağını belirttiler.
Erol Zavar, (d. 1 Ocak 1969, Zonguldak) Odak Dergisi eski yazı işleri müdürü, Sincan F Tipi Cezaevi'nde siyasi tutuklu, evli ve iki cocuk babası, şair, kanser hastası.
Erol Zavar, 2000 yılında yargılandığı Ankara 2 No'lu DGM tarafından Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçu ile Türk Ceza Yasası'nın 146'ncı maddesi uyarınca ömürboyu hapis cezasına çarptırıldı. Zavar, cezasının infazı için Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Cezaevine girmeden önce mesane kanseri olduğu ortaya çıkan Zavar'a yönelik cezaevi ve hastane personelinin ihmali olduğu öne sürüldü.
Cezaevinde hastalığı ile ilgilenilmediği için, avukatları, eşi ve yakınları tarafından bir kampanya düzenlendi. 2004 yılında düzenlenen kampanyanın etkisi ile, cezaevinde tedavisine başlandı, gerçekleştirilen dokuz ameliyata rağmen sağlığı kötüye gitti. 2006 yılında bu ışık sönmesin sloganiı ile yeni bir kampanya düzenlendi. Bu yeni kampanyanın amacı kanser tedavisini sağlıklı koşullarda sürdürmek için serbest bırakılması. Henüz kampanya sürüyor.
Kampanya dahilinde Nesrin Cavadzade ve Hüseyin Karabey yönetiminde, müzikleri ise Grup Kizilirmak tarafından hazırlanan 35 dakikalık belgesel filmin hazirlandi. Film,Erol Zavar örneğinden hareketle F Tipi tecrit altında tutulan tutuklu ve hükümlülerin yasayabilecekleri saglik sorunlarini konu aliyor.
Zavar hakkındaki haberler daha önce Cumhuriyet, Evrensel, Radikal, Sabah, Özgür Gündem, Birgün gazetelerinde, Yeniharman ve Kaçak Yayın dergilerinde yayinlandi.
Erol Zavar'ın ilk şiir kitabı Ölümü ektim randevu yerinde 2006 temmuzunda Cadde Yayınları ndan çıktı.
İhtiyar bir adam vardı sekizinci hücrede ve sesi kulağımın dibine çınlıyordu; ‘ben türküm Türkoğlu türküm. Ben türküm türkoğlu türküm’ aynı tonda, aynı ses sürekli geliyordu birgün hücrelerin kapıları açıldı suları temizlememiz için. Yine o sesi duydum ‘ben türküm Türkoğlu türküm…’ kafamı kaldırdım, köşeye duruyordu. Aslında bakmamız yasaktı. Ama ben baktım ve işte Derikli muhtardı karşımda duran o sesin sahibi. Dışardan tanıyordum 65 yaşlarındaydı İSMAİL idi adı. Onu da getirmişler, neden getirdilerse… okuma yazması olmadığı türkçeyi az bildiği ve yaşlı olduğu için dövmüşler, ama yine de marşları ezberletememişler. Bunun üzerine bir şey dedirtecekler ya; ‘ben türküm Türkoğlu türküm, diyeceksin’ demişler. O da her dakika tekrarlamış yıllardır tanışırdık orada göz göze geldik beni görünce gözlerinden yaşlar akmaya başladı! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ? ? ?
cinayet hırsızlık yolsuzluk yapanlar değil... bu ülkenin emperyalizme karşı çıkan özgürlükçü insaların devrim düşüncelerini köreltmek için yapılan tehcirdir.
F Tipine keyfinden koymuyor devlet. Giriyolar çırak vaziyette içeri, çıkıyorlar usta... Kimbilir oraya girenlerin zihninde F Tipinden de küçük kaçtane tabut vardır. Zaten herkesi koymuyorlar gerçekten hakedeni tıkıyorlar o deliğe...
-Yani,benim bir tane çocuğum var...İki yıldır görmüyorum,o kadar özlüyorum ki oğlumun evde oluşunu...O kadar özlüyorum ki...Anadolu insanını bilirsiniz,birçok şeye çocuğu için katlanır analar...
-Hayat onun üzerine kurulu...
-Evet,onun üzerine kurulmuştur...Ve bir tek çocuğum var,o da iki yıldır yok...
-Hem de,'uluslararası nükleer silah kaçakçılığından' dolayı...(!)
-Ya sormayın,evet...Ve mahkemeye getiriliyor bu çocuklar...Sanki ülkeyi yıkmışlar,bir güvenlik önlemi bir güvenlik önlemi! Anlayamadım! Yani ben dedim 'bizim çocuk ne kadar büyükmüş de...'
-Farkında değiliz...
-Evet...Yani devlet o kadar korkuyormuş bizim oğlandan!
F tipi gibi hapishane olmaz olsun nasıl birşeymiş öğrendim sonunda.. Isıtma tesisatı yok, güneş görmüyor, sohbet etmeye insan yok, tv radyo hak getire tıpkı bizim varoş gecekondu evleri gibi... ay rezalet ki rezalet, kınıyorum anacım.
Hapishanelerdeki vatandaşlarımıza çektirilen azaba son verelim dev ekran televizyonlar, vakit geçirebilecekleri kablosuz internet, diyetisyen kontrolünde birinci sınıf yemek, kuş tüyü yastıklar, altlarını bezlemek için bez, kondüsyon bisikleti falan lazım kıız. Yasık ya onlarda bizim vatandaşımız sonuçta. İçim ta şuram cız etti şimdi.
Daha fazla bakamıyacam bu konuya içim karardı valla
İnsanı kendi sesine kapamak, Kapamak yapayalnızlığına.Azaltmak insanlığın bir yanını,Düşü, yüreği, aklı koparmak. Adı ne olursa olsun tek anlam taşır:İşkence! İşkence onura yönelik bir iş,Ey elinde kalemi olan, ey karar gücü,İşkence suçtur, ceza değil,Hücre, işkencedir.
Düşünce engellenemez! ! ! F tipi cezaevleriyle insanların özgürlüklerini kısıtlayarak düşüncelerin önüne engel koyduğunu sanan zihniyetlerden nefret ediyorum.F tipi işkencenin en kötüsüdür,her türlü ölümden daha dehşet bir yaşam...Tabi yaşamak denirse. İNSANLIK ONURU ELBET BİR GÜN İŞKENCEYİ YENECEKTİR!
Devletimizin siyasi hükümlü ve mahpusların kendi iyilikleri için düzenlediği hücre sistemine verilen isim... Burada amaç mahkum ve hükümlünün diğer insanlardan soyutlanarak kendi iç muhasebelerini yapabilmelerine fırsat vererek kişisel gelişimlerini mükemmelleştirmektir yoksa onları tecrit ederek, diri diri mezara gömmek değildir... Mahkumlar orada insan yüzüne hasret kalarak insanın kıymetini, 2 metrekare yerde neredeyse 24 saat geçirerek özgürlüğün ve ferahlığın kıymetini anlayacak ayrıca kapalı yerde kalma korkusunu üstünden atacaktır... Sonuç olarak F tipi aslında çoook ama çoook iyi bir şeydir......
sevgili amcamın yattığı hapis tipi..
F tipi nedir?
F tipi sistemi yapılırken bir slogan ortaya çıkmıştı.F tipi ölümdür.
evet tek kelime ile ölümdür.
Evet f tipi ne demek?
Ben F tipi denilen yerden yeni çıkan biriyim.
Önce size yaşanan bir diyalogdan bahs edeyim.
Yakın tarihte müebbet alan bir arkadaşımla duruşmaya çıktık,mahkeme başkanı ve arkadaşım F tipi üzerine sohbet ediyorlardı,arkadaşım her yönlü sağlam duruyordu,bunun üzerine mahkeme başkanı arkadaşa şöyle dedi,F tipi sistemi sizi bitirmek için yapıldı,ancak siz hala ayakta durabiliyorsunuz,bunu nasıl başarabiliyorsunuz? arkadaşta bizi ayakta tutan inanç ve irademizdir,eğer biz bireysel çıkar amaçlı burda olsaydık şimdi bitmiştik.uzatmadan bitireyim.inanç ve irade ne kadar güçlü olsada
son 8 senedir 12 metrekarelik bir alanda kitapları,mektupları ve hayalleriyle hayata sıkı sıkı bağlanmış canım amcam...bana hala -gökan zaman yetmiyor kimi zaman diyen ufkum hocam, o benim amcam...
hani derlerya..
tipe bak.. çay demle..
f tipi...)))))
kaçacak delik aramak...))
ve o çirkin tipini ortaya çıkarmak..)))
olmaz böyle bi tip
f tipi...)) oğlan tipi hapishaneler...))))
TECRİT ÖLDÜRÜR
F Tiplerinde bir ölüm:
Kuddisi Okkır:
İnanmak istemeyenlere bir kanıt daha:
Tecrit Ölümdür
Tecritte bir ölüm daha yaşandı. Fakat bu ölüm diğerlerinden farklıydı. Bu ölüm burjuva basının bir kısmında kendine genişçe yer buldu, bu ölüm üzerine CHP mecliste soru önergesi verdi, kimi köşe yazarları bu ölümü köşelerine taşıdılar.
F Tipi hapishaneler ve tecrit uygulamasının yaşamını aldığı kişi, 'Ergenekon operasyonu' kapsamında gözaltına alınan Kuddusi Okkır'dı.
Fakat Okkır'ın ölümünü gündeme getirenler, F Tipi hapishane ve tecrit gerçeğini yine görmezden gelmeyi sürdürmüştür.
Okkır'ı Öldüren F Tipi Hapishaneler ve Tecrittir
Kuddusi Okkır, 13 ay önce gözaltına alındı ve 23 Haziran 2007'de tutuklanarak, Tekirdağ F Tipi Hapishanesi'nde tek kişilik bir hücreye konuldu. Henüz hakkındaki iddianame bile ortaya çıkmamışken, kaldığı hücrelerde rahatsızlandı ve 'hastalıktan tahliye edildiğinde' o artık hemen hemen ölü durumdaydı.
Tekirdağ F Tipi Hapishanesi'nde Temmuz 2007 ve Mart 2008 tarihleri arasında 9 kez rahatsızlandığı için revire çıktı, fakat ilaç tedavisi uygulanarak geri hücresine gönderildi. Okkır'a, rahatsızlıklarının sürmesi üzerine götürüldüğü hastanelerde 'sinüzit' tanısıyla, sonra 'ağır deprasyon' ve daha sonra da 'zatürree' teşhisiyle, en sonunda da böbrek yetmezliği teşhisiyle tedaviler uygulandı. Hastaneye yatırılmadı, ilgilenilmedi, yüzeysel teşhislerle ilaç verilip gönderildi.
En son Edirne Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 29 Mayıs'ta biopsi yapıldı ve kanser olduğu anlaşıldı.
Okkır'ın yaşadığı bu süreç; F tipi hapishanelerin rutin uygulamasıdır. Sadece Okkır için geçerli değildir.
Örneğin, Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nde bulunan Salih SEVİNEL isimli tutsak 2005 yılında kalp krizi geçirdiği halde, kaldırıldığı revirde ağrı kesiciler verilerek hücresine geri götürülmüş, tutsakların kapıları dövmeleri, tedavi talepleri cevapsız bırakılmış ve kalp krizinden ölümüne neden olunmuştu.
Okkır da, tutuklu ve hükümlülerin rahatsızlandıklarında hastanelerde nasıl bir muamele ile karşılaştıklarının basına yansıyan son örneği oldu.
Okkır'ın yaşadıkları, ancak bu devletin tutuklu-hükümlülere yönelik politikaları ile açıklanabilir. Onlar hastanelerde çoğunlukla kelepçeleri açılmadan muayene edilir ya da muayene de edilmeden, bir de üzerine askerlerin, gardiyanların saldırısına maruz kalarak geri hapishaneye getirilirler.
Kimi doktorlar devletin politikasına uygun olarak tutuklularla ilgilenmezler, duyarlı doktorların ilgilenmeleri ise, sevk subayları tarafından engellenir.
Okkır'ın hastanelerde gördüğü muamele bu politikalardan bağımsız açıklanamaz. Örneğin, eşi, Kuddusi Okkır'ı Bayrampaşa Hapishanesi'nde görmeye gittiğinde karşılaştığı manzara durumu özetlemeye yeterlidir. Şöyle anlatmaktadır; 'koridorun bir köşesinde, yerden 5 parmak yüksekliğinde pislik içinde bir sedyede, saçları kazınmış, bıyıkları kesilmiş, gözleri tavana bakar, bilinci yarı kapalı, tanınmayacak bir halde' idi.
Tecritte Kansere Yakalandı
Tekirdağ F Tipi Hapishanesi'ne girişte yapılan muayenede bir rahatsızlığı yoktu. F Tipi hapishanede hücreye atıldı ve tecrit edildi. Kanser hastalığına tecrit hücresinde yakalandı.
Bugüne kadar hücreler üzerine çok şey yazıldı, anlatıldı. Bilimsel raporlar yayınlandı. Ortak sonuç, tecritin öldürdüğü gerçeği idi.
Kuddusi Okkır'ın ölümü de, tecritin ölüm olduğunu bir kez daha gösterdi.
Fakat dikkat edilirse, Okkır'ın ölümü üzerinden en fazla tartışılması gereken, F Tipi hapishaneler ve tecrit gerçeği, burjuva basında görmezden gelinmeye devam ediliyor.
Okkır'ın ölümüne sayfalarında yer verenler de, tecrit gerçeğini tartışmamaya özen gösteriyorlar.
Çünkü, tecrit hapishanelerinin hayata geçirilmesinde hepsinin sorumluluğu vardır. Çünkü, Okkır'ın ölümü üzerinden AKP'ye muhalefet ederken bile, devrimcilere karşı F Tipi hapishanelerin kullanılmasından yanadırlar.
Fakat, Okkır'ın ölümü karşısında Adalet Bakanlığı'ndan açıklama isteyenler, muhalefetlerinde samimi iseler, gerçekten Okkır'ı öldüren gerçeklerin peşine düşmek istiyorlarsa, tecrit gerçeğini tartışmak zorundadırlar.
Ve elbette, tecritin hapishanelerde ilk aldığı can Okkır'ın canı değildir. Bugüne kadar salt tecrite karşı mücadele sonucunda 122 kişi yaşamını yitirmiştir. Bunun dışında da, bunalıma girerek intihar edenler, hastalanarak yaşamını yitirenler de mevcuttur. Yine, henüz yaşamını yitirmemiş olup her an aynı sonuçla karşılaşabilecek olanlar vardır.
122 Ölüm De Bu Hapishane Politikası Sonucunda Oldu
Bu ülkenin generallerinin yargılandığı Ergenekon operasyonunda tutuklanan Kuddusi Okkır'a bu muameleyi yapanlar, düşünün ki, bu düzene karşı mücadele eden devrimcilere neler yapmazlar?
Bu sorunun cevabı F Tipi hapishanelere karşı direnişte yaşamını yitiren 122 ölümde vardır.
122 ölümün dışında da, bir çok tutsak Kuddusi Okkır'ın hastalığını teşhis etmeyen hastanelerde, zorla müdahale işkencesi altında sakat bırakıldılar. Hapishanelerdeki saldırılarda yaralanan tutsaklardan tedavileri yapılmadığı için kalıcı sakatlıklar yaşayanlar, uzuvlarını kaybedenler oldu.
F Tipi hapishanelere karşı devrimci tutsakların direnişlerini karalayanlar, direnişleri nedensiz gibi göstermek için F Tipi hapishane propagandası yapanlar, Okkır'ın ölümü için ne diyorlar?
Örneğin, F Tipi hapishanelerin reklamını yapan Tuncay Özkan generallerin de 'lüks otel odalarında' kaldıklarını söyleyebilecek mi, ya da örneğin Okkır'ın lüks otel odasında yaşamını yitirdiğini mi iddia edecek?
Oysa 122 ölüm; tutsakları teslim almak için düzenlenmiş bu tecrit politikasına, ölüm hücrelerine karşı direnişte yaşandı. Tutsakların direnişleri karşısında F Tipi hapishaneleri savunanlar, ölüm hücrelerini savunuyorlardı.
TAYAD'lı Aileler;
'Yeni Ölümlere İzin Vermeyelim'
Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) 8 Temmuz'da yaptığı 'Kuddusi Okkır ve Sekiz Yıldır Duymazdan ve Görmezden Gelinen Hapishane Gerçeği' başlıklı açıklamada, Okkır'ı öldürenin devletin hapishane politikası olduğunu anlatarak, halen hapishanelerde tedavileri yapılmayan tutsaklardan bazılarının isimlerine yer verdi.
'... bu trajediyi sadece Kuddusi Okkır ve ailesi yaşamıyor' denilen açıklamada, F Tipi hapishanelerde bu trajedilerin her zaman yaşandığı ve bir çok tutsağın tecrit sonucunda ağır hasta durumda olduğu vurgulandı.
TAYAD açıklamasında yer alan ağır rahatsızlıkları olan tutsakların isimler şöyle;
- Edirne F Tipi'nde, Enver YANIK beyin ansefalisi yüzünden sürekli baygınlıklar geçirmektedir. Tahliye edilmesi ve tedavi edilmesi gerekirken, mahkemelere bile hücreli ring aracına konularak getirildiği için hastalığının ağırlaşmasına neden olunmaktadır.
- Edirne F Tipi'nde Ali Osman KÖSE ağır bir tansiyon hastasıdır. Doktor raporu olmasına rağmen 8 yıldır tek kişilik hücrede tutulmaktadır.
- Sincan F Tipi'nde Erol ZAVAR, mesane kanseridir ve 17 kez ameliyat olmuştur. Ama ağır sağlık durumuna rağmen tahliye edilmemektedir.
- Sincan Hapishanesindeki Hüseyin ÖZARSLAN Hepatit C hastalığı olmasına rağmen hastane sevklerinde bin bir türlü zorluk çıkarılmakta, adeta sevkler işkenceye çevrilmektedir.
- Kandıra F Tipi'nde Ufuk KESKİN Tip 1 Diabet hastasıdır. İnsülün bağımlısıdır. Ve tecrit hücrelerinde hemen her hafta ağır şeker komasına girmekte, hastaneye her götürülüşü ancak uzun uğraşlarla sonucunda mümkün olmaktadır.
- Tekirdağ F Tipi'nde Hasan Tahsin AKGÜN, daha önce ağır psikiyatrik rahatsızlık geçirmesine ve doktor raporu olmasına rağmen tek kişilik hücrede tutulmaktadır.
- Edirne F Tipi'nde Kemal AVCI'nın sürekli rahatsızlanmasına rağmen durumuna halen teşhis konulmamıştır.
'Bu örnekler saymakla bitmez' diyen TAYAD'lı Aileler, 'Kuddusi OKKIR sadece bir örnektir. Yeni ölümlere izin vermemek bizlerin ellerindedir' dedi.
Elbistan Hapishanesi'nde İşkence
'CAN GÜVENLİĞİM YOK! '
TAYAD'lı Aileler yaptıkları açıklama ile, Elbistan Hapishanesi'nde işkenceye maruz kalan A. Muttalip Arslan'ın can güvenliği sorunu olduğunu belirttiler.
Açıklamaya göre, Elbistan Hapishanesi'nde siyasi tutsaklarla ilişki kurmak isteyen A. Muttalip Arslan'a Kasım 2007'de başında 1. Müdür Osman Demirel ve başgardiyan Kemal Kılıç'ın bulunduğu bir grup gardiyan tarafından saatlerce işkence yapıldı. İşkence sonrasında dondurucu soğuğa rağmen üstüne su dökülmüş şekilde 10 gün yataksız, çıplak beton üstünde yatırıldı. Sonraki günlerde, hapishane idaresinin yönlendirmesiyle faşist olarak bilinen tutukluların öldürme girişimine maruz kaldı.
Yaşadıkları üzerine A. Muttalip Arslan savcılığa suç duyurusunda bulundu. Savcılık, Aslan ve ailesinin ısrarlarına rağmen hapishane idaresini dışında tutarak sadece bir kısım saldırgan hakkında dava açtı.
TAYAD'lı Aileler, bunun 'hapishanelerde nasıl bir yönetim anlayışının olduğunun çarpıcı bir örneği' olduğunu vurgulayarak, Adalet Bakanı'nın bizzat bilgisi olan bu olayda, Arslan'ın karşılaşacağı herhangi bir baskı, işkence veya can güvenliği sorunundan yine Adalet Bakanlığı'nın sorumlu olacağını belirttiler.
bağımsızlı demokrasi ve sosyalizim için
. YÜRÜYÜŞ
EROL ZAVAR (F) TİPİNDE
Erol Zavar, (d. 1 Ocak 1969, Zonguldak) Odak Dergisi eski yazı işleri müdürü, Sincan F Tipi Cezaevi'nde siyasi tutuklu, evli ve iki cocuk babası, şair, kanser hastası.
Erol Zavar, 2000 yılında yargılandığı Ankara 2 No'lu DGM tarafından Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçu ile Türk Ceza Yasası'nın 146'ncı maddesi uyarınca ömürboyu hapis cezasına çarptırıldı. Zavar, cezasının infazı için Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Cezaevine girmeden önce mesane kanseri olduğu ortaya çıkan Zavar'a yönelik cezaevi ve hastane personelinin ihmali olduğu öne sürüldü.
Cezaevinde hastalığı ile ilgilenilmediği için, avukatları, eşi ve yakınları tarafından bir kampanya düzenlendi. 2004 yılında düzenlenen kampanyanın etkisi ile, cezaevinde tedavisine başlandı, gerçekleştirilen dokuz ameliyata rağmen sağlığı kötüye gitti. 2006 yılında bu ışık sönmesin sloganiı ile yeni bir kampanya düzenlendi. Bu yeni kampanyanın amacı kanser tedavisini sağlıklı koşullarda sürdürmek için serbest bırakılması. Henüz kampanya sürüyor.
Kampanya dahilinde Nesrin Cavadzade ve Hüseyin Karabey yönetiminde, müzikleri ise Grup Kizilirmak tarafından hazırlanan 35 dakikalık belgesel filmin hazirlandi. Film,Erol Zavar örneğinden hareketle F Tipi tecrit altında tutulan tutuklu ve hükümlülerin yasayabilecekleri saglik sorunlarini konu aliyor.
Zavar hakkındaki haberler daha önce Cumhuriyet, Evrensel, Radikal, Sabah, Özgür Gündem, Birgün gazetelerinde, Yeniharman ve Kaçak Yayın dergilerinde yayinlandi.
Erol Zavar'ın ilk şiir kitabı Ölümü ektim randevu yerinde 2006 temmuzunda Cadde Yayınları ndan çıktı.
Suç işleyen bir kişinin konması gereken tecrit ortamı.
suçum ortada...cezam belli...
İhtiyar bir adam vardı sekizinci hücrede ve sesi kulağımın dibine çınlıyordu; ‘ben türküm Türkoğlu türküm. Ben türküm türkoğlu türküm’ aynı tonda, aynı ses sürekli geliyordu birgün hücrelerin kapıları açıldı suları temizlememiz için. Yine o sesi duydum ‘ben türküm Türkoğlu türküm…’ kafamı kaldırdım, köşeye duruyordu. Aslında bakmamız yasaktı. Ama ben baktım ve işte Derikli muhtardı karşımda duran o sesin sahibi. Dışardan tanıyordum 65 yaşlarındaydı İSMAİL idi adı. Onu da getirmişler, neden getirdilerse… okuma yazması olmadığı türkçeyi az bildiği ve yaşlı olduğu için dövmüşler, ama yine de marşları ezberletememişler. Bunun üzerine bir şey dedirtecekler ya; ‘ben türküm Türkoğlu türküm, diyeceksin’ demişler. O da her dakika tekrarlamış yıllardır tanışırdık orada göz göze geldik beni görünce gözlerinden yaşlar akmaya başladı! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ? ? ?
cinayet hırsızlık yolsuzluk yapanlar değil...
bu ülkenin emperyalizme karşı çıkan özgürlükçü insaların devrim düşüncelerini köreltmek için yapılan tehcirdir.
F Tipine keyfinden koymuyor devlet. Giriyolar çırak vaziyette içeri, çıkıyorlar usta... Kimbilir oraya girenlerin zihninde F Tipinden de küçük kaçtane tabut vardır. Zaten herkesi koymuyorlar gerçekten hakedeni tıkıyorlar o deliğe...
...
-Kendini feda eder...
-Yani,benim bir tane çocuğum var...İki yıldır görmüyorum,o kadar özlüyorum ki oğlumun evde oluşunu...O kadar özlüyorum ki...Anadolu insanını bilirsiniz,birçok şeye çocuğu için katlanır analar...
-Hayat onun üzerine kurulu...
-Evet,onun üzerine kurulmuştur...Ve bir tek çocuğum var,o da iki yıldır yok...
-Hem de,'uluslararası nükleer silah kaçakçılığından' dolayı...(!)
-Ya sormayın,evet...Ve mahkemeye getiriliyor bu çocuklar...Sanki ülkeyi yıkmışlar,bir güvenlik önlemi bir güvenlik önlemi! Anlayamadım! Yani ben dedim 'bizim çocuk ne kadar büyükmüş de...'
-Farkında değiliz...
-Evet...Yani devlet o kadar korkuyormuş bizim oğlandan!
...
F tipi gibi hapishane olmaz olsun nasıl birşeymiş öğrendim sonunda.. Isıtma tesisatı yok, güneş görmüyor, sohbet etmeye insan yok, tv radyo hak getire tıpkı bizim varoş gecekondu evleri gibi... ay rezalet ki rezalet, kınıyorum anacım.
Hapishanelerdeki vatandaşlarımıza çektirilen azaba son verelim dev ekran televizyonlar, vakit geçirebilecekleri kablosuz internet, diyetisyen kontrolünde birinci sınıf yemek, kuş tüyü yastıklar, altlarını bezlemek için bez, kondüsyon bisikleti falan lazım kıız. Yasık ya onlarda bizim vatandaşımız sonuçta. İçim ta şuram cız etti şimdi.
Daha fazla bakamıyacam bu konuya içim karardı valla
F TİPİ DEMEK İŞKENCE DEMEK,İŞKENCE SUÇTUR.BU SUÇU İŞLEYENLERE CEZAYI KİM VERECEK? insanlar düşünmekten değil cahillikten yobazlıktan barbarlıktan yargılansın:((((
F TİPİ CEZAEVLERİ KAPATILMALIDIR.
hapishane hapishanedir tipine.................
Sanrım konu şununla alakalı;
İnsanlar F tipi ve M tipi olmak üzere ikiye ayrılır.
asl ne diye sorulduğunda verilen bir cevaptır ve F tipi olanlar caziptir.
İnsanı kendi sesine kapamak,
Kapamak yapayalnızlığına.Azaltmak insanlığın bir yanını,Düşü, yüreği, aklı koparmak.
Adı ne olursa olsun tek anlam taşır:İşkence!
İşkence onura yönelik bir iş,Ey elinde kalemi olan, ey karar gücü,İşkence suçtur, ceza değil,Hücre, işkencedir.
Düşünce engellenemez! ! !
F tipi cezaevleriyle insanların özgürlüklerini kısıtlayarak düşüncelerin önüne engel koyduğunu sanan zihniyetlerden nefret ediyorum.F tipi işkencenin en kötüsüdür,her türlü ölümden daha dehşet bir yaşam...Tabi yaşamak denirse.
İNSANLIK ONURU ELBET BİR GÜN İŞKENCEYİ YENECEKTİR!
...
F tipi bu çağda bir yüz karası
F tipi kanayan yürek yarası
F tipi yaşamla ölüm arası
F tipi ölümdür gerek yok söze.
(Kul Sefili)
yüz kızartıcı suç işleyenlerle düşünce suçlularının aynı kefeye konulduğu yer..
biri..sincan-yenikent f tipi cezaevi
Devletimizin siyasi hükümlü ve mahpusların kendi iyilikleri için düzenlediği hücre sistemine verilen isim...
Burada amaç mahkum ve hükümlünün diğer insanlardan soyutlanarak kendi iç muhasebelerini yapabilmelerine fırsat vererek kişisel gelişimlerini mükemmelleştirmektir yoksa onları tecrit ederek, diri diri mezara gömmek değildir... Mahkumlar orada insan yüzüne hasret kalarak insanın kıymetini, 2 metrekare yerde neredeyse 24 saat geçirerek özgürlüğün ve ferahlığın kıymetini anlayacak ayrıca kapalı yerde kalma korkusunu üstünden atacaktır...
Sonuç olarak F tipi aslında çoook ama çoook iyi bir şeydir......
ramazan değil! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
ölüm orucu