Sakin bir deniz kenarında tek başımayken ve mutsuzken dinlemek istediğim ve dinlerken hüzünlendiğim bir grup..özellikle de şu şarkılarını dinlerken.. ‘Aşk bitti.. Elimden sanki minik bir balık kayıp gitti Aşk bitti.. İçimden sanki bir şeyler kopup gitti Aşk hiç biter mi? Kalır bir durakta..’
tek bir haber bile çıkmasa uzaklardan saçmada olsa bekleyişin yalnız sen olsan bile bekleyen beni bekle beni.. bırak beklemekten usanmış dostlarım öldüğümü sansınlar benim içme anılar gibi acı içme sakın o şaraptan yağmurlar içinde bekle beni karlar bozarken bekle ortalık ağırırken bekle beni kimseler beklemezken bekle.. bırak beklemekten usanmış dostlarım öldüğümü sansınlar benim..
HER ŞEY YOLUNDA HER ŞEY YOLUNDA HERŞEY YOLUNDA ...... hahahahahaa :))) ha gayret inanıcam sonunda dinleye dinleye....yaaa bunlarda olmasaydı ne dinliycektim ben böyle anlarımda...
yılların rüzgarı bir ankara sabahında uyandırmıştı beni.artık üniversiteliydim gözüm ankaradan başka hiç bir şey görmüyordu.biryerlerden bir ses bekliyorum gelmiyorsun diyordu neydiki beklediğim.birden bilinmeyen ülke oluverdi etraf.....koca dört yıl.ezginin günlüğü ile paylaşılmış ve onlarsız geçmeyen geçmeyecek onca sene.ruhumun derinliklerinde bir ülke yaptım onlara hep beraberiz düşlerde......
'Sigaramın dumanına sarsam, saklasam seni...' yani 1980... Aşk Bitti, Alagözlü Yar, Düşler Sokağı... Daha niceleri... Kendi yetersizliğimden dolayı onlarla tanışalı henüz sadece 1 yıl oldu... Keşke daha önce dinlemeye başlasaydım... Sanatın 'naylon' olduğu bir ülkede 'naylon olmayan' nadir sanatçılardan oluşan grup... İyi ki varsınız...
'Ben kuslardan da küçüktüm bir gece vaktiydi Ask tuttu elimden beni Geçtim düsler sokagindan bir gece vaktiydi Ceplerimde haciyatmazlar Yagmur yagsa uykum kaçsa Bir kus konsa badi parmagima Aglardim bir basima Sevdadandir, sevdadandir Sevdadandir dedi annem aldirma Aldirma gel yanima '
23 yıldır duyguları ifade edebilme adına, yare-sevgiliye bir tutam müzik.... 23 yıldır bu ülke Ezginin Günlüğü ile duyularını yerküreye yansıtıyor....
Alagözlü Yar, Aşk Yüzünden, Bahçedeki Sandal, Ebruli, Herşey Yolunda, Hürriyete Doğru, İlk Aşk, İstavrit, Oyun, Ölüdeniz, Sabah Türküsü, Seni Düşünmek........albümleri, her bir parçası bir başka aleme temas ediyor.....
- Aç kapıyı, bana şu kabak kemaneyi çalmayı öğreteceksin; hemen şimdi!
Kapının ardındaki bahtsız, Eftal Küçük. Yeni Türkü’den ayrıldıktan sonra Çağdaş Türkü’yü kuran,
“Rami Kışlası Kapısı”nın bestecisi Küçük Eftal.
İlerleyen saatlerde, “3 Film Birden – Devamlı” oynayan afişsiz sinemanın, hamamın, geceye hazırlanan hatunların yanındaki sazcıdan aldığım kabak kemane elimde, kendimi flüt değil, sihirli bir kemençenin notalarında, bitmemesi için yalvardığım “Gurbete Kaçacağım”ın solosunda buluyorum – sahibinden – ta kendisinden; büyük adam Küçük Eftal’den.
İyi ki Ümit Küçükoğlu’nu tanımışım; karşımdaki Giresun’lunun başına bu çorapları ören, karlı Mart geceleri korkuyla kapı deliğinden, dışarıdaki kemaneli zangoça baktıran; yani Eftal ile çok gecikmiş dostluğumuzu başlatan, suça azmettiren, yardım ve yataklık eden Ümit Küçükoğlu’nu.
Yeni Türkü, Timur Selçuk, Esmeray, Mercan Dede falan derken, kendisiyle de garip bir şekilde başlamıştı dostluğumuz.
Bu küçücük, herkesin yuvarlanıp kapağını bulduğu dünyadan bir hikaye anlatmıştı bana dün Ümit:
Sarıkamış’a tatbikata giden teğmen arkadaşına Ezginin Günlüğü’nün bir kasetini vermişti. Yollara düşecek
bir dosta verilebilecek en güzel yolluktu. Belki bir kalem pilin, kurşundan çok daha değerli olduğu bir ortamda
bana göre en güzel albümleri oyun...
küçük hanım, kül vakti, bekle beni, bir eflatun ölüm, küçüğüm, oyun, şehir...
....orda duruyorsun
terkedilmiş beyaz ve nazlı
git diyorlar gidiyorsun kal diyorlar ne bir ses ne bir nefes...
...yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulmazsın
bu şehir arkandan gelecektir
sen yine aynı sokakta dolaşacaksın
aynı mahallede kocayacaksın...
Sakin bir deniz kenarında tek başımayken ve mutsuzken dinlemek istediğim ve dinlerken hüzünlendiğim bir grup..özellikle de şu şarkılarını dinlerken..
‘Aşk bitti..
Elimden sanki minik bir balık kayıp gitti
Aşk bitti..
İçimden sanki bir şeyler kopup gitti
Aşk hiç biter mi?
Kalır bir durakta..’
tek bir haber bile çıkmasa uzaklardan
saçmada olsa bekleyişin
yalnız sen olsan bile bekleyen beni
bekle beni..
bırak beklemekten usanmış dostlarım
öldüğümü sansınlar benim
içme anılar gibi acı
içme sakın o şaraptan
yağmurlar içinde bekle beni
karlar bozarken bekle
ortalık ağırırken bekle beni
kimseler beklemezken bekle..
bırak beklemekten usanmış dostlarım
öldüğümü sansınlar benim..
şifa niyetine :)
Şu giden gemi benim olsun...
hakettiğini alamayan gruplardan biri.ancak popüler olmuş şarkıcılar şarkılarını söyleyecek ki tekrar hatırlanabilsinler.
boşlukta ayaksız yürümek
gökteki ay gibi....
gule
HER ŞEY YOLUNDA HER ŞEY YOLUNDA
HERŞEY YOLUNDA ......
hahahahahaa :))) ha gayret inanıcam sonunda dinleye dinleye....yaaa bunlarda olmasaydı ne dinliycektim ben böyle anlarımda...
1980
ebruli albümündeki aşk bitti şarkısının hastasıyım bayanın sesi muhteşem
Sessiz ve derinden....en iyilerden.....
notalarla akdeniz çizen,faytona bindiren; çipura,roka,kabak çiçeği dolması yediren; azıcık rakıdan azıcık kırmızı şaraptan içiren şahane grup.
yılların rüzgarı bir ankara sabahında uyandırmıştı beni.artık üniversiteliydim gözüm ankaradan başka hiç bir şey görmüyordu.biryerlerden bir ses bekliyorum gelmiyorsun diyordu neydiki beklediğim.birden bilinmeyen ülke oluverdi etraf.....koca dört yıl.ezginin günlüğü ile paylaşılmış ve onlarsız geçmeyen geçmeyecek onca sene.ruhumun derinliklerinde bir ülke yaptım onlara hep beraberiz düşlerde......
'Sigaramın dumanına sarsam, saklasam seni...' yani 1980...
Aşk Bitti, Alagözlü Yar, Düşler Sokağı...
Daha niceleri...
Kendi yetersizliğimden dolayı onlarla tanışalı henüz sadece 1 yıl oldu...
Keşke daha önce dinlemeye başlasaydım...
Sanatın 'naylon' olduğu bir ülkede 'naylon olmayan' nadir sanatçılardan oluşan grup...
İyi ki varsınız...
Her albümü etkileyici... Ama ölü deniz çok daha farklı...
'Ben kuslardan da küçüktüm bir gece vaktiydi
Ask tuttu elimden beni
Geçtim düsler sokagindan bir gece vaktiydi
Ceplerimde haciyatmazlar
Yagmur yagsa uykum kaçsa
Bir kus konsa badi parmagima
Aglardim bir basima
Sevdadandir, sevdadandir
Sevdadandir dedi annem aldirma
Aldirma gel yanima '
Önce Düşler Sokağı şimdi de 1980.. iyi ki varlar..
23 yıldır duyguları ifade edebilme adına, yare-sevgiliye bir tutam müzik....
23 yıldır bu ülke Ezginin Günlüğü ile duyularını yerküreye yansıtıyor....
Alagözlü Yar, Aşk Yüzünden, Bahçedeki Sandal, Ebruli, Herşey Yolunda, Hürriyete Doğru, İlk Aşk, İstavrit, Oyun, Ölüdeniz, Sabah Türküsü, Seni Düşünmek........albümleri, her bir parçası bir başka aleme temas ediyor.....
Gecenin bir vakti; dayanmışım kapısına:
- Aç kapıyı, bana şu kabak kemaneyi çalmayı öğreteceksin; hemen şimdi!
Kapının ardındaki bahtsız, Eftal Küçük. Yeni Türkü’den ayrıldıktan sonra Çağdaş Türkü’yü kuran,
“Rami Kışlası Kapısı”nın bestecisi Küçük Eftal.
İlerleyen saatlerde, “3 Film Birden – Devamlı” oynayan afişsiz sinemanın, hamamın, geceye hazırlanan hatunların yanındaki sazcıdan aldığım kabak kemane elimde, kendimi flüt değil, sihirli bir kemençenin
notalarında, bitmemesi için yalvardığım “Gurbete Kaçacağım”ın solosunda buluyorum – sahibinden – ta kendisinden; büyük adam Küçük Eftal’den.
İyi ki Ümit Küçükoğlu’nu tanımışım; karşımdaki Giresun’lunun başına bu çorapları ören, karlı Mart geceleri korkuyla kapı deliğinden, dışarıdaki kemaneli zangoça baktıran; yani Eftal ile çok gecikmiş dostluğumuzu
başlatan, suça azmettiren, yardım ve yataklık eden Ümit Küçükoğlu’nu.
Yeni Türkü, Timur Selçuk, Esmeray, Mercan Dede falan derken, kendisiyle de garip bir şekilde başlamıştı dostluğumuz.
Bu küçücük, herkesin yuvarlanıp kapağını bulduğu dünyadan bir hikaye anlatmıştı bana dün Ümit:
Sarıkamış’a tatbikata giden teğmen arkadaşına Ezginin Günlüğü’nün bir kasetini vermişti. Yollara düşecek
bir dosta verilebilecek en güzel yolluktu. Belki bir kalem pilin, kurşundan çok daha değerli olduğu bir ortamda
sürekli “Nazende”ler, “Alagözlü Yar”lar, “Laçin”ler yarenlik etmişti yıldızlı gecelerde omuzundaki biricik yıldıza,
paylaşılmayan yalnızlığına.
Bir de asteğmeni vardı. Kapatmış Ezginin Günlüğü’nü, çağırmıştı yanına;
- Söyle dostum, kimsin, ner’den gelir, n’aparsın?
- Adım Emin komutanım. Emin İgüs. İstanbul’da yaşarım. Bir grubumuz var, şarkılarını söylerim.
- Ne güzel; nedir grubunuzun adı?
- “Ezginin Günlüğü” komutanım...
** ** **
Şimdi at kılından adam gibi bir yay ve reçine almaya çıkıyorum;
Bu Mart akşamı, kazmamla, küreğimle, kemanemle kıracağım bir kapı var;
sonra da gurbete kaçacağım,
o lacivert ülkeye, o geri dönülmeze;
iyi günler...