eyvallah özünde bir tasavvuf cümlesidir. ilahi iradeyi kabullenme, anlama, razı olma, baş eğme, sindirme anlamına gelir. çok derindir manası, içsellikten gelir tasviri. bilerek diyene de, duyana da helaldir.
günümüzde 'teşekkür ederim, ok, tamamdır, oeh...' gibi acayip anlamlara gelen bir kelime olsa üç cümlede bir nokta olsa da kelime i endamı, sohbet ül sanatı bilenler için fazlasıdır. şahadet i namahrem deyyusun ağzında haramdır.
EyvAllah’ın manasını gerçek anlamıyla düşündünüz mü?
Tasavvufî kültürün en latif tabirlerinden biri olan ‘eyvAllah’, çoğu kimseler tarafından yerli yersiz,
gelişigüzel kullanılmasına rağmen yine de işitildiğinde veya söylenildiğinde ruhlara serinlik ve rahatlama bahşeden tılsımlı bir söz. Mânevî terbiyeyi insanî hayatta nakış nakış işleyen ve inceleyen tasavvuf, bu hassasiyeti konuşma üslûbunda da göstermiştir. EyvAllah, üç ayrı kelimeden oluşan Arapça bir cümle. ‘Ey’ veya ‘-iy’, ‘evet, tabii’ gibi anlamlara gelir. Bilhassa vav’la beraber kullanıldığında dilimizdeki ifadesiyle ‘aynen öyle, tastamam’ gibi manaları içine almaktadır. ‘Tamam, peki’ manasına pratik Arapça’da halihazırda ‘eyva’ şeklinde söylenişine halkımız aşinadır. Bazen ayvaa olarak müstehzi bir edayla fevkalade kötü taklitlerini de duyduğumuz bu kelam esasında Allah lafzı düşünülerek bizdeki eyvAllah’ın Araplardaki söyleme tarzıdır. “Ve” harfine gelince. Sadece gramer açısından incelendiğinde en az on iki ayrı işlevi olan bu harfi, kültürel boyutuyla ciltlerle kitapla ifade etmek mümkün.
Bu tabirde geçen “vav” için çeşitli fikirler öne sürülmüş. Bazıları cevabı kuvvetlendirmek için, bazıları da yemin manası için kullanıldığını öne sürmüşlerse de maiyyet yani beraberlik bildirmek için kullanıldığı fikri ağır basmıştır.
İkinci kelime olan “Allah” ki daha çok lafzatullah şeklinde ifade edilir. Cenab-ı Hakk’ın yüzlerce ismi olmasına rağmen Allah ismi gibisi yoktur. Çünkü ‘Zât-ı Ehadiyyet’in kendisini tesmiye ettiği isimdir. Öyle bir zat ismi ki, semavî kitapta beyan edilen bu isim etimolojik olarak bile incelense, eşi benzeri olamayan bir kelime olarak kalmayıp, ayrıca ikiliği ve çoğulluğu kabul etmeyen bir yapıya sahiptir. Sadece içinde geçen lafzatullah bile eyvAllah’ın alelade kullanılmamasına yeter bir sebeptir. Belki de gündelik Arapçada eyvaa olarak ifade edilmesi bundan kaynaklanıyordur.
“EyvAllah”ın yukarıda geçen manasıyla beraber tasavvuftaki ıstılâhî sahasını mülahaza edersek bu gerçek daha bariz bir hal alacaktır. ‘Hakla kabul ettik, haktandır’ manasını ihtiva ettiğinden eyvAllah, sufîyyede hemen hemen her halde zikredilir, bir virddir adeta. “Her tecelli eden, mademki Cenab-ı Hakk’ın takdiri ve muradıyladır, o halde hakla kabul ettik, eyvAllah. Şu anda anlayabildiğime, yahut sonra idrak edeceğim irfana şimdiden eyvAllah. Güzel-çirkin diye tavsif ettiğimiz velakin hepsinde gizli ve aşikar olan hikmete gördüğüm görmediğim esrar-ı ilahiyeye eyvAllah.”
“EyvAllah”ın ruhuna nüfuz edebilirsek içinde samimi bir tasdik havası barındığını fark edebiliriz. Samimi, içten kabulleniş ancak muhabbetle olur. Zaten din de bu muhabbetin tesiri içindir. Öteki türlü, inanç sistemini sadece bir dizi ameller olarak algılamak ki menzile yani o rızaya asla ulaştıramaz. İkilik de burada başlar, bu muhabbet olmazsa her muhatap kalınan emrinde o bir sen olmuş olur ki, kişi bu durumda ibadet ederken ikilikten kurtulamaz. Halbuki muhabbetle teslimiyet gerçek birliği sağlar. EyvAllah böyle bir halin nişanesidir. Bu mefhum ile alakalı Kitap’tan ve sünnetten pek çok örnek vardır.
Mesela Bakara Sûresi’nde anlatılan Hz. Mûsâ (as) ’nın kıssasında; Hz. Mûsâ (as) kavmine Hz. ‘Allah’ın bir inek kes’ emri verdiğini söylediğinde onlar, “Sen bizimle alay mı ediyorsun” diye karşılık verirler. Mûsâ (as) ’nın işin ciddi olduğunu belirtmesi de ikna olmalarına yetmez. “Bu ineği bize anlat, rengi nedir, neye benziyor, şöyle mi böyle mi? ” gibi sorularla işi yapmamak için kırk dereden su getirirler. Maide Sûresi’ndeki kıssaya göre ise önce Allah’tan doymak için rızk isterler, kendileri kudret helvası ve bıldırcın eti ile nimetlendirilmeleri ve bu mucize karşısında sayısız hamd ü sena edip Hak Teala’ya şükredecekleri yerde, ‘bu sofrada soğan, sarmısak yok’ diyerek onda bile kusur bulurlar. Anlaşılan ne emirlere karşı ne de nimetlere karşı eyvAllah diyerek bir teslimiyet göstermezler. Zaten bu gibi hususlarda çok fazla itiraz etmelerinden dolayı Cenab-ı Hakk’ın Yahudi şeriatını çok ağır kıldığını söylemişlerdir. Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadis-i şeriflerde geçen bu ve benzeri misaller tecellileri eyvAllah ile kabullenemeyişin Mevlâ’sı ile kulu arasındaki muhabbet bağını nasıl kopma noktasına getirdiğini ibretle göstermektedir.
Dinî kaynaklarda ve kültürümüzde ahlâkî güzellikte numune teşkil edebilecek âbidevî şahsiyetlerin hep eyvAllah’ın o tasdiki ruhuna ermeleriyle bu derecelere nail olduklarına işaret vardır.
İnsan birçok musibete ‘ben’ belasından, çekişmekten dolayı uğramaz mı? Başka bir ifadeyle inayet-i Hak’la, halkla yaşamayı kendisine şiar edinerek eyvAllah’ı vird edinen kolay kolay gaflete, hırsa, kavgaya düşer mi? Adım adım benlikten kurtulmaya basamak olan eyvAllah, hak suretinde bâtılın ayrılmasına vesile olduğu gibi, haktan ve hak ilminden ayrı düşmeye de lâzım bir virddir. “Kişi böylesi bir hakikat rehberine erişirse, eyvAllah’a iyi tutunmalı der” sofiler. Hz. Mûsâ (as) ’nın Cenâb-ı Hızır ile olan arkadaşlığı bu mevzuya pek güzel misal teşkil eder. Bir zata sormuşlar: “Her şeye eyvAllah, peki gafilin gafletine de mi eyvAllah? ” Cevaben, “Gaflete eyvAllahımız yoktur; fakat gafil bir kimse gördüğünde, ‘Bu, benim halim de olabilirdi; ama Cenâb-ı Hak şu an beni muhafaza etti.’ diye tefekkür edersin. Ve ibretle eyvAllah dersin.” demiş. “Peki, yanlış olan şeyi nasıl düzelteceğiz? ” diye sormuşlar. O zat devamla, “Kendi acizliğini hatırına getirerek karşısındakini ikna etmen daha kolay olur, sen kendi egonu aradan çıkarırsın, böylece sözünün tesiri olur.” diye cevaplamış. Cenâb-ı Pir Mevlânâ Celaleddin-i Rumi (kds) ’nin oğlu Sultan Veled, şahane bir beytinde bu güzellikleri özetlemiş:
“Bize ne irs-ı peder, ne servet ü ne cah kalmıştır, Şuûr-ı hikmete karşı bir eyvAllah kalmıştır”
(Bizlere babamızdan maddi bir miras, büyük bir servet ve makam kalmadı.
Bizlere kalan (bunlardan çok daha kıymetli, bizleri evvelkilerin mevkiine erdiren) Hakk’ın hikmet tecellilerini eyvAllahla karşılama hali kalmıştır.)
EYVALLAH TERİMI HERSEYIN YARADANDAN BIZE GELDIGINI ACIK YUREKLILIKLE INANARAK KABUL ETMEKTIR BEN BUNUN DAHA ACIK DAHA ANLAMLI AMA KISA BIR IFADESI OLARAK KABUL EDIYORUM AMA BUNU BU KONULARDA DAHA BILGILI DAHA ZENGIN KELIMELERLE ACIKLIYACAK BIR USTAD VARSA BENI AYDINLATMASINI RICA EDIYORUM BU ARADA ARANIZA YENI KATILDIM HERKESE MERHABALAR
eyvallah deyip susmak düşer çoğu zaman neyi ne yapacağını bilmeyen aklımızla kendimize..kendi kendimizle her haliyle doğrudur,kabulumüzdür deyip boynumuzu sol yanımıza eğip bir ritmi dinlemeye koyuluruz..eyvallah...bu ise bize düşen halin altında yatan gerçek; susarızda bir nokta bile olamama acizliğiyle kelimelerden yoksun bırakırız cümleleri..ve her haline her şeye eyvallah, doğru olan budur biz bilemedik deyip susarız..değilmiki O neyi layık görmüşse odur hakikat.. eyvallah
eyvallah arapça kökenlidir açılımı ey-v-Allah. ey; evet doğru anlamındadır. v; yemin için kullanılan edatlardandır. dolayısıyla eyvallah Allaha yemin olsun ki doğru anlamına geliyor. bizim kültürümüzde tasavvuf içerisinde yoğrulup daha derin ve mistik bir anlam kazanmıştır. Allah'tan gelen herşey yine O'na yemin olsun ki doğrudur, güzeldir, en iyidir gibi. herşey Allah'tan geldiğine göre herşeye eyvallah, gelene de-gidene de, alana da-verene de, iyiye de-kötüye de eyvallah şeklinde bir hayat felsefesi halini almıştır.
' ey' + 'vallahi' yeminle evet.. eyy = evet. Bir kısım müslümanlar arasında tasdik işareti veya yemin ifade eden bir tâbirdir. Bazan Allaha ısmarladık yerine söyliyenler de vardır.
iman erleri her sabah,her akşam pırıl pırıl duygularla yepyeni bir âleme yürür,her zaman ötelere açık durur,karşılaşacakları sürprizlere 'eyvallah' der.(yağmur dergisi arka kapak)
Ne şukûfe ne berkî, ne semer ne sâye derem / Heme hayretem ki dihkan be çi kârı kişti mârâ...!
Ne çiçeğim ne yaprağım ne meyvem ne de gölgem var.Hayretler içindeyim bahçivan beni neden dikti
Mahir İz
‘Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lutfun da hoş.’
eyvallah özünde bir tasavvuf cümlesidir. ilahi iradeyi kabullenme, anlama, razı olma, baş eğme, sindirme anlamına gelir. çok derindir manası, içsellikten gelir tasviri. bilerek diyene de, duyana da helaldir.
günümüzde 'teşekkür ederim, ok, tamamdır, oeh...' gibi acayip anlamlara gelen bir kelime olsa üç cümlede bir nokta olsa da kelime i endamı, sohbet ül sanatı bilenler için fazlasıdır. şahadet i namahrem deyyusun ağzında haramdır.
EyvAllah’ın manasını gerçek anlamıyla düşündünüz mü?
Tasavvufî kültürün en latif tabirlerinden biri olan ‘eyvAllah’, çoğu kimseler tarafından yerli yersiz,
gelişigüzel kullanılmasına rağmen yine de işitildiğinde veya söylenildiğinde ruhlara serinlik ve rahatlama bahşeden tılsımlı bir söz. Mânevî terbiyeyi insanî hayatta nakış nakış işleyen ve inceleyen tasavvuf, bu hassasiyeti konuşma üslûbunda da göstermiştir.
EyvAllah, üç ayrı kelimeden oluşan Arapça bir cümle. ‘Ey’ veya ‘-iy’, ‘evet, tabii’ gibi anlamlara gelir. Bilhassa vav’la beraber kullanıldığında dilimizdeki ifadesiyle ‘aynen öyle, tastamam’ gibi manaları içine almaktadır. ‘Tamam, peki’ manasına pratik Arapça’da halihazırda ‘eyva’ şeklinde söylenişine halkımız aşinadır. Bazen ayvaa olarak müstehzi bir edayla fevkalade kötü taklitlerini de duyduğumuz bu kelam esasında Allah lafzı düşünülerek bizdeki eyvAllah’ın Araplardaki söyleme tarzıdır. “Ve” harfine gelince. Sadece gramer açısından incelendiğinde en az on iki ayrı işlevi olan bu harfi, kültürel boyutuyla ciltlerle kitapla ifade etmek mümkün.
Bu tabirde geçen “vav” için çeşitli fikirler öne sürülmüş. Bazıları cevabı kuvvetlendirmek için, bazıları da yemin manası için kullanıldığını öne sürmüşlerse de maiyyet yani beraberlik bildirmek için kullanıldığı fikri ağır basmıştır.
İkinci kelime olan “Allah” ki daha çok lafzatullah şeklinde ifade edilir. Cenab-ı Hakk’ın yüzlerce ismi olmasına rağmen Allah ismi gibisi yoktur. Çünkü ‘Zât-ı Ehadiyyet’in kendisini tesmiye ettiği isimdir. Öyle bir zat ismi ki, semavî kitapta beyan edilen bu isim etimolojik olarak bile incelense, eşi benzeri olamayan bir kelime olarak kalmayıp, ayrıca ikiliği ve çoğulluğu kabul etmeyen bir yapıya sahiptir. Sadece içinde geçen lafzatullah bile eyvAllah’ın alelade kullanılmamasına yeter bir sebeptir. Belki de gündelik Arapçada eyvaa olarak ifade edilmesi bundan kaynaklanıyordur.
“EyvAllah”ın yukarıda geçen manasıyla beraber tasavvuftaki ıstılâhî sahasını mülahaza edersek bu gerçek daha bariz bir hal alacaktır. ‘Hakla kabul ettik, haktandır’ manasını ihtiva ettiğinden eyvAllah, sufîyyede hemen hemen her halde zikredilir, bir virddir adeta. “Her tecelli eden, mademki Cenab-ı Hakk’ın takdiri ve muradıyladır, o halde hakla kabul ettik, eyvAllah. Şu anda anlayabildiğime, yahut sonra idrak edeceğim irfana şimdiden eyvAllah. Güzel-çirkin diye tavsif ettiğimiz velakin hepsinde gizli ve aşikar olan hikmete gördüğüm görmediğim esrar-ı ilahiyeye eyvAllah.”
“EyvAllah”ın ruhuna nüfuz edebilirsek içinde samimi bir tasdik havası barındığını fark edebiliriz. Samimi, içten kabulleniş ancak muhabbetle olur. Zaten din de bu muhabbetin tesiri içindir. Öteki türlü, inanç sistemini sadece bir dizi ameller olarak algılamak ki menzile yani o rızaya asla ulaştıramaz. İkilik de burada başlar, bu muhabbet olmazsa her muhatap kalınan emrinde o bir sen olmuş olur ki, kişi bu durumda ibadet ederken ikilikten kurtulamaz. Halbuki muhabbetle teslimiyet gerçek birliği sağlar. EyvAllah böyle bir halin nişanesidir. Bu mefhum ile alakalı Kitap’tan ve sünnetten pek çok örnek vardır.
Mesela Bakara Sûresi’nde anlatılan Hz. Mûsâ (as) ’nın kıssasında; Hz. Mûsâ (as) kavmine Hz. ‘Allah’ın bir inek kes’ emri verdiğini söylediğinde onlar, “Sen bizimle alay mı ediyorsun” diye karşılık verirler. Mûsâ (as) ’nın işin ciddi olduğunu belirtmesi de ikna olmalarına yetmez. “Bu ineği bize anlat, rengi nedir, neye benziyor, şöyle mi böyle mi? ” gibi sorularla işi yapmamak için kırk dereden su getirirler. Maide Sûresi’ndeki kıssaya göre ise önce Allah’tan doymak için rızk isterler, kendileri kudret helvası ve bıldırcın eti ile nimetlendirilmeleri ve bu mucize karşısında sayısız hamd ü sena edip Hak Teala’ya şükredecekleri yerde, ‘bu sofrada soğan, sarmısak yok’ diyerek onda bile kusur bulurlar. Anlaşılan ne emirlere karşı ne de nimetlere karşı eyvAllah diyerek bir teslimiyet göstermezler. Zaten bu gibi hususlarda çok fazla itiraz etmelerinden dolayı Cenab-ı Hakk’ın Yahudi şeriatını çok ağır kıldığını söylemişlerdir. Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadis-i şeriflerde geçen bu ve benzeri misaller tecellileri eyvAllah ile kabullenemeyişin Mevlâ’sı ile kulu arasındaki muhabbet bağını nasıl kopma noktasına getirdiğini ibretle göstermektedir.
Dinî kaynaklarda ve kültürümüzde ahlâkî güzellikte numune teşkil edebilecek âbidevî şahsiyetlerin hep eyvAllah’ın o tasdiki ruhuna ermeleriyle bu derecelere nail olduklarına işaret vardır.
İnsan birçok musibete ‘ben’ belasından, çekişmekten dolayı uğramaz mı? Başka bir ifadeyle inayet-i Hak’la, halkla yaşamayı kendisine şiar edinerek eyvAllah’ı vird edinen kolay kolay gaflete, hırsa, kavgaya düşer mi? Adım adım benlikten kurtulmaya basamak olan eyvAllah, hak suretinde bâtılın ayrılmasına vesile olduğu gibi, haktan ve hak ilminden ayrı düşmeye de lâzım bir virddir. “Kişi böylesi bir hakikat rehberine erişirse, eyvAllah’a iyi tutunmalı der” sofiler. Hz. Mûsâ (as) ’nın Cenâb-ı Hızır ile olan arkadaşlığı bu mevzuya pek güzel misal teşkil eder. Bir zata sormuşlar: “Her şeye eyvAllah, peki gafilin gafletine de mi eyvAllah? ” Cevaben, “Gaflete eyvAllahımız yoktur; fakat gafil bir kimse gördüğünde, ‘Bu, benim halim de olabilirdi; ama Cenâb-ı Hak şu an beni muhafaza etti.’ diye tefekkür edersin. Ve ibretle eyvAllah dersin.” demiş. “Peki, yanlış olan şeyi nasıl düzelteceğiz? ” diye sormuşlar. O zat devamla, “Kendi acizliğini hatırına getirerek karşısındakini ikna etmen daha kolay olur, sen kendi egonu aradan çıkarırsın, böylece sözünün tesiri olur.” diye cevaplamış. Cenâb-ı Pir Mevlânâ Celaleddin-i Rumi (kds) ’nin oğlu Sultan Veled, şahane bir beytinde bu güzellikleri özetlemiş:
“Bize ne irs-ı peder, ne servet ü ne cah kalmıştır,
Şuûr-ı hikmete karşı bir eyvAllah kalmıştır”
(Bizlere babamızdan maddi bir miras, büyük bir servet ve makam kalmadı.
Bizlere kalan (bunlardan çok daha kıymetli, bizleri evvelkilerin mevkiine erdiren) Hakk’ın hikmet tecellilerini eyvAllahla karşılama hali kalmıştır.)
kaynak:
Sayı: ailem eki 166
Bölüm: Kavramlar
Muhabir: FATİH ÇITLAK
olsun be, olsun...bu da böyle olsun....
Sagol
Cok güzel bir kelime...
Onca Çektirdikleri için feleğe de Eyvallah...!
melihten dilime dolanan kelimelerden biri, eyvallah demek cool bi kabulleniş, ti ya alma durumu
herşeyini kabul edip,ona ettiğim eyvallahlara... onunsa giderken ki bana eyvallahına... yazıkk
Eyvallah Gözüm ;)
Mevlam! Sen'den gelene, gelmeyene; ne şekilde belirlemişsen kaderime, bu oyundaki biçtiğin rolüme, yürekten kocaman bir
EYVALLAH....
Enaniyetinden vazgecip herşeyiyle yalnızca Allah' a sığınarak herşeyin yalnızca Hakk'tan geldigine inanarak yaşamak...
EYVALLAH TERİMI HERSEYIN YARADANDAN BIZE GELDIGINI ACIK YUREKLILIKLE INANARAK KABUL ETMEKTIR BEN BUNUN DAHA ACIK DAHA ANLAMLI AMA KISA BIR IFADESI OLARAK KABUL EDIYORUM AMA BUNU BU KONULARDA DAHA BILGILI DAHA ZENGIN KELIMELERLE ACIKLIYACAK BIR USTAD VARSA BENI AYDINLATMASINI RICA EDIYORUM BU ARADA ARANIZA YENI KATILDIM HERKESE MERHABALAR
anlamı açısından en sevdiğim kelime
eyvallah deyip susmak düşer çoğu zaman neyi ne yapacağını bilmeyen aklımızla kendimize..kendi kendimizle her haliyle doğrudur,kabulumüzdür deyip boynumuzu sol yanımıza eğip bir ritmi dinlemeye koyuluruz..eyvallah...bu ise bize düşen halin altında yatan gerçek; susarızda bir nokta bile olamama acizliğiyle kelimelerden yoksun bırakırız cümleleri..ve her haline her şeye eyvallah, doğru olan budur biz bilemedik deyip susarız..değilmiki O neyi layık görmüşse odur hakikat..
eyvallah
eyvallah arapça kökenlidir açılımı ey-v-Allah. ey; evet doğru anlamındadır. v; yemin için kullanılan edatlardandır.
dolayısıyla eyvallah Allaha yemin olsun ki doğru anlamına geliyor. bizim kültürümüzde tasavvuf içerisinde yoğrulup daha derin ve mistik bir anlam kazanmıştır. Allah'tan gelen herşey yine O'na yemin olsun ki doğrudur, güzeldir, en iyidir gibi. herşey Allah'tan geldiğine göre herşeye eyvallah, gelene de-gidene de, alana da-verene de, iyiye de-kötüye de eyvallah şeklinde bir hayat felsefesi halini almıştır.
' ey' + 'vallahi'
yeminle evet..
eyy = evet.
Bir kısım müslümanlar arasında tasdik işareti veya yemin ifade eden bir tâbirdir. Bazan Allaha ısmarladık yerine söyliyenler de vardır.
kıraçın her konserinden sonra söylediği söz.
güle güle ;) ;)
Öyle olsun, kabul, anlamında.
***Eyvallah***
Kapılar kapandı bak işte
Yüreğim sıkıştı hüzünle
Sevincim içimde buz oldu
Kalakaldım öyle sessizce
Tanıdıktı yalnızlık oysa
Haklısın belki yolunda
Hazırdım bu kez mutluluğa
Nereden çıktı şimdi bu ayrılık
Öyle boş öyle boş ki bu dünya
Güneşim sandım seni oysa
Girdabın içinde yaşarken
Yakamoz yakamoz çakar aklıma
Susadım sana tek bir nefeste
Yaşadım aşkımı bir heveste
Gözümün önünde durma ne olur
Yaşamak öyle zor ki bu bedende
Hadi yoluna eyvallah
Mutlu ol gülüm inşallah
Sen biten günün ardında
Bir başına kalma inşallah...
(SÖY; DENİZ ARCAK
allahın selamı üzerine olsun.
Kapadokya'daki grubun kullandığı ortak sözcük.
hürmetle...selametle...
“Bize ne irs-ı peder, ne servet ü ne cah kalmıştır,
Şuûr-ı hikmete karşı bir eyvallah kalmıştır”
(Bizlere babamızdan maddi bir miras, büyük bir servet ve makam kalmadı.
Bizlere kalan (bunlardan çok daha kıymetli, bizleri evvelkilerin mevkiine erdiren) Hakk’ın hikmet tecellilerini eyvallahla karşılama hali kalmıştır.) 'hakla tasdik ettik haktandır...
iman erleri her sabah,her akşam pırıl pırıl duygularla yepyeni bir âleme yürür,her zaman ötelere açık durur,karşılaşacakları sürprizlere 'eyvallah' der.(yağmur dergisi arka kapak)
kabul, teşekkür ederim, gidiyorum, senin dediğin olsun, bana dokunma
'hoşçakal'ın suyu mu çıktı?
sağol