Tıpkı Camus nün - Düşüş ve Yabancı - isimli şahikalarının, teknik ve şehirleşmeyle birlikte ortaya çıkan yeni canavarın, insanı, nasıl yıkılış ve çözülüşe götürdüğünün ağıdı olması gibi, adamlar yandım Allah diyor, siz kendi kafanızda idealleştiriyorsunuz, madem akıl diyorsun, biraz akıllı olacaksın.
Edebiyata Aşık bir Kadından... korkacaksın Üstad 'ım . Kaleminden ne zaman Aşk ne zaman Zehir aktaracağını çok iyi bilir.Kalemi Dans ettirir Satırlarda, kelimelerle oynar..Anlamazsın Seviyor'mu Dövüyor'mu...
neyy sen burda bana mı laf soktun yanii.. hıı duymamış olayım sil sil .. :)) yalnız laf sokuşu bile edebi bilmem ki bu dişsiz vampire ne demeli hıhhh.. :)))
"Adnan Yeşiltaş halkın içinden halk Kültür'ünü özümseyerek yetişmiş bir halk çocuğudur. O aynı zamanda seçkin bir aydın, toplumcu ve yurtseverdir. Toplumcu şiirimizin ustalarından da el aldığı görülmektedir. Şiirleri şiir severlerin ilgi ve sevgisini hak etmektedir." - Ataol Behramoğlu- (Tanıtım Bülteninden)
Adnan Yeşiltaş, Sivas doğumlu. Hani derler ya, Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş, Yaşar Kemal’in “İnce Memed“i gibi, ince uzun kara yağız bir genç adam. İnce Memed, nasıl şalvarlı, poturlu “ağa“lara başkaldırmışsa, Adnan da sanki, günümüzün “kostüm-kravat“, kol düğmeli gömlek giymiş “ağa“larına kafa tutmaya gelmiş bu cihana…
Efendiliğine “efendi“, ozanlığına “ozan“, amma, Kuva-i Milliyeci gibi savaşçı, Teşkilat-ı Mahsusacı gibi teşkilatçı. Onu tanıdığımda, 30’lu yaşların başındaydı. Bir yandan siyaset girdabının ortasında kulaç atıyor, öbür yanda emlakçı meslektaşlarını bir dernek çatısında toplamaya çalışıyordu. Şu anda Maremder Başkanı.
Hümanist, yardımsever, merhametli su katılmadık “Atatürkçü“dür de hepsinin önünde “insancıl“lığı gelir. Ayın 14’lerinde, ay tolunay olduğunda, evinin boğaz manzaralı terasında, dostlarına verdiği mangal gecelerinde, alırdı sazı eline, sözü müziği kendine ait türküler söyler, Veysel’den başlar, Yunus’ta gezinir, Mahsuni’den, Neşet Ertaş’tan sonra bir dürüm molası verilir, sonra yeniden başlardı Nazım’lı, Mehmet Akif’li, Eşref’li sohbetler…
O zamanlar bekârdı. Şimdi evli, kızı ve eşiyle mutlu bir aile reisi. Sanırım şimdi, en güzel şiirleri küçük kızına söylüyor, doğruyu güzeli öğretiyordur.
Şiir kitabının kapağını bana toparlattı, arka kapağa bir yazı yazmamı istedi. Terastaki mangal gecelerinin bedelini mi ödetiyor nedir? Adnan’ın “hak dağıtımı“ da böyle oluyormuş demek…
Bir halkın özel yaşamı, edebiyatıdır. Tutkularını, özlemlerini, düşlerini, yoksunluklarını, inançlarını, çevresindeki dünyaya bakışını, kendisini ve -buna biz de dahil olmak üzere- başkalarını nasıl algıladığını edebiyatla açığa vurur.
okuyanlara estetik (sanatsal) bir doyum sağlamak amacıyla yazılmış, ya da böyle bir amacı olmasa bile biçimsel ve içeriksel özellikleriyle bu düzeye ulaşabilen bütün yazılı eserler edebiyatır. edebiyat bir anlatım biçimidir. düşünce ve duyguları güzel ve etkili bir biçimde anlatma sanatı olarak da tanımlanabilir. herhangi bir metnin edebiyat eseri sayılabilmesi için sanatsal değerler taşıması gerekir.
Kahramanlar sayfalarda yaşar, Aşk, ihanet, korku ve cesaret. Harflere sıkıştırılmış, İç dünya, dış dünya, orta dünya, Buna derler hapsi edebiyat.
Seyyahın heybesinde gezersin, Aşığın denizinde yüzersin, Mecnunca Kays’la çöller aşarsın, Kerem ile sen dağlar delersin, An gelir tabutlara girersin, Çocuk olursan masal dinlersin, Buna derler dildir edebiyat.
Edepli edip edebi yâd etmede, Bize sözlerini iletmede, Sözler rengârenk açık ve net. Ürünüdür, Yelpazeden sayarız kaç örnek? Buna derler haldir edebiyat.
Dans etsin fikirler görüşler, Ayakta kalmasın buyursun, Otursun arayışlar düşünceler. Anı, otolu biyografiler, Mizahı, tiyatrosu, denemeler, Dram yok mu bizde? Ya makaleler, Öyküler büyür roman olur almaz ciltler, Bilgi dolar bekler Ansiklopediler, Yer kalmasın yaparız yeni kütüphaneler, Buna derler birdir edebiyat.
Maceran da var hayatında korkun da, Kahramanın da var, bilmediğin dostun da, Gezin de var, gözün de, Bildiğin de var, bilmediğin de.
Eh işte falan filan feşmekân, Saydık bize yaşanacak tek mekân, Buna derler evdir edebiyat.
Edebiyat yaşamdır; bir hayat tarzıdır; bir düşüncedir; bir eylemdir; bir konu,bir düşüncedir. Edebiyat; karanlık gecelerde bize yol gösteren yıldızdır.Bazen yol, bazen de yolcu olmaktır. Edebiyat her konuda bir görüş ama tek bir duraktır. Edebiyat sonu olmayan çok uzun bir yoldur. Bu yolun yolcusundan da durağınıdan da ilham alan tek AŞKtır..
Edebiyat, kelimelerle örülmüş bir şefkat battaniyesidir; ihtiyacımız olan anda bizi sarar.
Huri Ç.
Edebiyat anlam denizinde yüzmektir. Ne kadar derine inersen o kadar sadeleşmektir.
Tıpkı Camus nün - Düşüş ve Yabancı - isimli şahikalarının, teknik ve şehirleşmeyle birlikte ortaya çıkan yeni canavarın, insanı, nasıl yıkılış ve çözülüşe götürdüğünün ağıdı olması gibi, adamlar yandım Allah diyor, siz kendi kafanızda idealleştiriyorsunuz, madem akıl diyorsun, biraz akıllı olacaksın.
Sözü severim.Sanatı da öyle.Sözün sanatını ayrı bir severim.
Söz severim.Sanat severim.Sözün sanatını ayrı bir severim.
Bu güzel türküden roman yazılır mesela
Edebiyata Aşık bir Kadından...
korkacaksın Üstad 'ım .
Kaleminden ne zaman Aşk ne zaman Zehir aktaracağını çok iyi bilir.Kalemi Dans ettirir Satırlarda, kelimelerle oynar..Anlamazsın Seviyor'mu Dövüyor'mu...
Meltem Balcan
Güfte Abdullah Kaya Amasyalı
Beste Suat Yıldırım
Makam Hicaz
Nigar
Güzel yüzlü sevgilim
Uzanır sana elim
Senin kalbimde yerin
Sevgilim gel sevgilim.
Uzaklarda hüzün var
Senin bende özün var
Bitmeyen hasretin var
Sevgilim gel sevgilim.
Yüzün benzer laleye
Gözün benzer hâleye
Gözyaşım şelaleye
Sevgilim gel sevgilim.
Çocuklar bile anlar
Bana seni sorarlar
Sensiz ıssız sokaklar
Sevgilim gel sevgilim.
Etsen bana bir nigah
Kalbimde kalmazdı ah
Uyandığın bir sabah
Sevgilim gel sevgilim.
Edeb kelimesinden türemiş,güzel söz anlamına gelir...Ne güzel sözlerdir onlar . Ne çok yürek dağladılar...
düşünce,incelik,yürek eeee tabiiki de bilgi birikimi..güzel yazımı da unutmayalım...benden bukadar
neyy sen burda bana mı laf soktun yanii..
hıı duymamış olayım sil sil .. :))
yalnız laf sokuşu bile edebi
bilmem ki bu dişsiz vampire ne demeli hıhhh.. :)))
Tartı
Ürkek iki göz, üstünde yırtık elbisesi vardı,
Önünde dünya namına tek sermayesi, tartı...
Bilmem, hiç umursamaz geçer giderdim hep,
Gözlerine bakmaya etmeseydim cesaret, durmaya yok hiç sebep.
Önünde dikildim mi, dibine mi geçtim, yerin,
Bilemedim, utandım ve sadece tart dedim.
Garipti oysa, karşımdaki ekmeğe muhtaç bir fakir,
Bense yediklerimi tarttırıyordum, göbeğim zahir.
Diyebilmeliydim, bunlar değil fakir, belki arsız,
Avuturdum, ve o günü kapatırdım zararsız.
Diyemedim, sadece tart dedim, o da tarttı,
Vicdandı tartan, o benim vicdanımı tarttı.
Ne kadar dedim,gönlünden ne koparsa,
Deme evlat, ya benim gönlüm koptuysa.
Ömer Mirza 2
Anlaşılmak İçin Acele Etmeyeceksin.
"Adnan Yeşiltaş halkın içinden halk Kültür'ünü özümseyerek yetişmiş bir halk çocuğudur. O aynı zamanda seçkin bir aydın, toplumcu ve yurtseverdir. Toplumcu şiirimizin ustalarından da el aldığı görülmektedir. Şiirleri şiir severlerin ilgi ve sevgisini hak etmektedir."
- Ataol Behramoğlu-
(Tanıtım Bülteninden)
Adnan Yeşiltaş, Sivas doğumlu. Hani derler ya, Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş, Yaşar Kemal’in “İnce Memed“i gibi, ince uzun kara yağız bir genç adam. İnce Memed, nasıl şalvarlı, poturlu “ağa“lara başkaldırmışsa, Adnan da sanki, günümüzün “kostüm-kravat“, kol düğmeli gömlek giymiş “ağa“larına kafa tutmaya gelmiş bu cihana…
Efendiliğine “efendi“, ozanlığına “ozan“, amma, Kuva-i Milliyeci gibi savaşçı, Teşkilat-ı Mahsusacı gibi teşkilatçı. Onu tanıdığımda, 30’lu yaşların başındaydı. Bir yandan siyaset girdabının ortasında kulaç atıyor, öbür yanda emlakçı meslektaşlarını bir dernek çatısında toplamaya çalışıyordu. Şu anda Maremder Başkanı.
Hümanist, yardımsever, merhametli su katılmadık “Atatürkçü“dür de hepsinin önünde “insancıl“lığı gelir. Ayın 14’lerinde, ay tolunay olduğunda, evinin boğaz manzaralı terasında, dostlarına verdiği mangal gecelerinde, alırdı sazı eline, sözü müziği kendine ait türküler söyler, Veysel’den başlar, Yunus’ta gezinir, Mahsuni’den, Neşet Ertaş’tan sonra bir dürüm molası verilir, sonra yeniden başlardı Nazım’lı, Mehmet Akif’li, Eşref’li sohbetler…
O zamanlar bekârdı. Şimdi evli, kızı ve eşiyle mutlu bir aile reisi. Sanırım şimdi, en güzel şiirleri küçük kızına söylüyor, doğruyu güzeli öğretiyordur.
Şiir kitabının kapağını bana toparlattı, arka kapağa bir yazı yazmamı istedi. Terastaki mangal gecelerinin bedelini mi ödetiyor nedir? Adnan’ın “hak dağıtımı“ da böyle oluyormuş demek…
- Suat Yalaz
Kökü edebe dayanan bir yaşam biçimi.. Edebiyat yapılmaz, yaşanır...
Bir halkın özel yaşamı, edebiyatıdır.
Tutkularını, özlemlerini, düşlerini, yoksunluklarını, inançlarını, çevresindeki dünyaya bakışını, kendisini ve -buna biz de dahil olmak üzere- başkalarını nasıl algıladığını edebiyatla açığa vurur.
bence felsefe ve edebiyat derslerinden başarılı olup bu dersleri seven gençlerimiz bizim gelecekteki liderlerimiz yöneticilerimiz olacaklardır..
Dünyasına egemen olan insan,
acıları coşkuya, bunalımı yaratmaya, sevgisizliği sürekli aşka dönüştürebilir.
Ben dünyama egemen olabilmeyi edebiyatla öğrendim.
(Tezer Özlü)
Edebiyat Ne DegiLdir Ki...?
okuyanlara estetik (sanatsal) bir doyum sağlamak amacıyla yazılmış, ya da böyle bir amacı olmasa bile biçimsel ve içeriksel özellikleriyle bu düzeye ulaşabilen bütün yazılı eserler edebiyatır. edebiyat bir anlatım biçimidir. düşünce ve duyguları güzel ve etkili bir biçimde anlatma sanatı olarak da tanımlanabilir. herhangi bir metnin edebiyat eseri sayılabilmesi için sanatsal değerler taşıması gerekir.
ebiyat bence insanın yaşam alfabesidir hayata açılan kapısıdır onsuz ne geçmiş nede gelecek düşünürüm
ee Edepli uyu anlamında olabilir...
Edebiyat düşünce söz ve duyguların kaleme alınmasıda diyebiliriz.
EDEBİYAT YAŞAMAK DEMEKTİR YAZILARA VE SÖZLERE HAYAT VEREN EN ÖNEMLİ ŞEYDİR EDEBİYAT O OLMADAN SIRADAN OLAN ŞEYLER ONUNLA ANLAM KAZANMAZ MI
hayatı zenginleştirmektir
Naif olmaktır Edebiyat...=)
Edebiyat
Kahramanlar sayfalarda yaşar,
Aşk, ihanet, korku ve cesaret.
Harflere sıkıştırılmış,
İç dünya, dış dünya, orta dünya,
Buna derler hapsi edebiyat.
Seyyahın heybesinde gezersin,
Aşığın denizinde yüzersin,
Mecnunca Kays’la çöller aşarsın,
Kerem ile sen dağlar delersin,
An gelir tabutlara girersin,
Çocuk olursan masal dinlersin,
Buna derler dildir edebiyat.
Edepli edip edebi yâd etmede,
Bize sözlerini iletmede,
Sözler rengârenk açık ve net.
Ürünüdür,
Yelpazeden sayarız kaç örnek?
Buna derler haldir edebiyat.
Dans etsin fikirler görüşler,
Ayakta kalmasın buyursun,
Otursun arayışlar düşünceler.
Anı, otolu biyografiler,
Mizahı, tiyatrosu, denemeler,
Dram yok mu bizde?
Ya makaleler,
Öyküler büyür roman olur almaz ciltler,
Bilgi dolar bekler Ansiklopediler,
Yer kalmasın yaparız yeni kütüphaneler,
Buna derler birdir edebiyat.
Maceran da var hayatında korkun da,
Kahramanın da var, bilmediğin dostun da,
Gezin de var, gözün de,
Bildiğin de var, bilmediğin de.
Eh işte falan filan feşmekân,
Saydık bize yaşanacak tek mekân,
Buna derler evdir edebiyat.
Abdülkadir Kalay
Sözcüklere anlam ve ahenk katmaktır :) mutlu olmaktır
Benden öte benden ziyade...
hayata dair herşey
Edebiyat yaşamdır; bir hayat tarzıdır; bir düşüncedir; bir eylemdir; bir konu,bir düşüncedir. Edebiyat; karanlık gecelerde bize yol gösteren yıldızdır.Bazen yol, bazen de yolcu olmaktır. Edebiyat her konuda bir görüş ama tek bir duraktır. Edebiyat sonu olmayan çok uzun bir yoldur. Bu yolun yolcusundan da durağınıdan da ilham alan tek AŞKtır..