Bana öyle bir ^^GÖNÜL^^ ver ki: Bir kuruluşun tepe noktasında yetkili kişi olsam bile, bunu asla başka şekilde kullanmayayım. Günlük yaşamda ^^ben^^ yerine, daha çok ^^sen^^ sözcüğünü kullanabileyim...
Bana öyle bir ^^SEVGİ^^ ver ki: Sonsuz bir hazine gibi bitmesin, çoğalsın daha da sevdikçe, doldursun sarsın çevremi. Hatta düşmanlarımı da sevebileyim...
Bana öyle bir ^^GÜÇ^^ ver ki: Herkesten daha çok çalışabileyim, tutsak düşmeyeyim doğanın koşullarına, anne-babamı ve kardeşlerimi de mutlu et ki, mutluluğu başkalarına da götürebileyim...
Bana öyle bir ^^SAĞLIK^^ ver ki: Düşünebileyim, konuşabileyim.
Bana öyle bir ^^ERDEM^^ ver ki: İbadet edebileyim, iyilik etmeyi ve sevinçten buğulanmış gözlerle, teşekkür edenlere; bir şey yapmadım, anımsamıyorum diyebileyim.
Bana öyle bir ^^YETENEK^^ ver ki:: İyi eş, baba, anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim.
Bana öyle bir ^^UMUT^^ ver ki: Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için karamsarlığa düşmeyeyim. Her şeyden aklanmış olarak yaşama yeniden başlamak üzere bağışlanabileceğimi bileyim.
Bana öyle bir ^^ANLAYIŞ^^ ver ki: Düşünebildiğim, kendimi yargılayabildiğim, inandığım, üzülebildiğim, varolduğum şu anda bu sözleri söyleyebildiğim için şükredebileyim.
Bana öyle bir ^^TALİH^^ ver ki: Yıllar sonra beni hatırlayanlar herkese iyilik eden, tüm insanları seven, o düzeyde de sevilen bir kişiydi diye konuşsunlar ve ben de huzur içinde olabileyim.
Bana öyle bir ^^İRADE^^ ver ki: Bir gün yenilip, içimdeki şeytanın kurallarına doğru yönelirsem; bu bir düşünce ise düşüncemi, bu bir adım ise ayağımı, bu bir uzanma ise elimi durdurabileyim.
Bana öyle bir ^^SABIR^^ ver ki: Sükûneti bulayım, durabileyim, düşünebileyim.
Ey beni benden habersiz yaratıp bende kılan! .. Ve beni benden alıp bensiz bırakacak olan Allah'ım sana hamdolsun...
Korku ve kaygı duyacak hiçbir şey yoktur...Herşey Rabbimizin kontrolü altındadır...Allah bizimledir ve zafer bizim olacaktır...Zalimler için yaşasın cehennem...
“Ey Rabbim! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan cimrilikten, eli kolu dökülür derecede takatsızlıktan kasvetten, gafletten, zilletten, azlıktan,meskenetten Sana sığınırım. Fakirlikten, küfürden, fısktan, şekavetten, nifaktan, yaptığını insanların duyması ve medh etmeleri için yapmaktan, riyâdan, Sana sığınırım. Sağırlıktan, dilsizlikten, delilikten, cüzzamdan, abraslıktan ve kötü hastalıklardan Sana sığınırım.”
ALLAHIM Sana hamdederim ki; Mahlûkatın içinden seçtin, ^^insan^^ ettin. Sana hamdederim ki; İnsanların içinden seçtin, ^^müslüman^^ kıldın. Sana hamdederim ki; Resulün Muhammed'e selam, ^^O'na ümmet^^ kıldın. ^^Yarabbim, şimdi senden sevgini istiyorum. Seni sevmeyi ve sevilmeyi istiyorum...^^
ettiğim bütün dualarım kabul olduda yarım dua etmemek gerek yani şu olsunda şu olmasada olur şeklinde olmamalı.ne istiyorsak fazla fazla iste allahın nesi eksikki.ben artık tam dua ediyom.
Lütfet ki gittiğimiz heryere barış götürelim; Bölücü degil, bağdaştırıcı olabilelim, Nefret olan yere sevgi, Yaralanma olan yere affedicilik, Kuşku olan yere inanç, Ümitsizlik olan yere ümit, Karanlık olan yere aydınlık Ve üzüntü olan yere sevinç saçıcı olmayı bize lütfet.
ALLAHIM
Kusurları görenlerden değil, örtenlerden; Teselli arayanlardan değil teselli edenlerden; Anlayış bekleyenlerden değil, anlayış gösterenlerden, Yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil Sevenlerden olmamıza yardım et Yağmur gibi hiç birşeyi ayırt etmeyip Aktığı her yere canlılık bahşedenlerden; Güneş gibi hiç birşeyi ayırt etmeyip Işığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan; Toprak gibi, herşey üstüne bastığı halde Hiçbir şeyini esirgemeyip, Nimetlerini herkese verenlerden Ve gece gibi ayıp ve kusurları sarıp örten, Alemin dinlenmesine imkân hazırlayan olmayı bize lütfet, Alan değil, veren ellerin; Affedici olduğu için affedilenlerin Hak ile doğan, Hak için yaşayan ve Hak için ölenlerin Ve sonsuz yaşamda yeniden doğanların Safına katılmayı bize nasip eyle
'Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur. O birdir. Eşi ortağı yoktur.
Mülk, O'na âittir. Hamd, O'na mahsustur... Ey Allahım! Kabir azâbından, kalbin vesvesesinden, işlerin dağınıklığından sana sığınırım! Ey Allahım! Rüzgârların getirdiği âfetin şerrinden sana sığınırım! Ey Allahım, gözümde bir nûr, kulağımda bir nûr, kalbimde bir nûr yarat! Ey Allahım, göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır! Ey Allahım! Kalbe vesvese veren şeytandan, işlerin karışıklığından, kabir fitnesinin şerrinden, gecenin getirdiği şeylerin şerrinden, gündüzün getirdiği şeylerin şerrinden, korkunç rüzgârların getirdiği âfetlerin şerrinden, zamanın nöbet nöbet gelen mihnet ve belâlarının şerrinden sana sığınırım! Ey Allahım, sağlığın hastalığa çevrilmesinden, birden bire gelip çatacak azâbından ve bütün gazâbından sana sığınırım! Ey Allahım! Beni hidâyetine ulaştır. Geçmişimi, geleceğimi bağışla! Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden istenilenlerin en keremlisi, en çok vereni! Ey Allahım! Sen, sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizli, açık neyim var ise biliyorsun. İşlerimden hiç biri sana gizli değildir. Ben çâresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum.
Yarabbi gelmiş gelecek bütün insanları Cennetlerine kabuleyle Hastalarımıza şifa dertlilerimize deva Borçlularımıza borçlarını ödeyebilmeyi nasipeyle Yarabbi bizlere acı,bizleri affet,bizleri bağışla
Yarabbi bizlere hayırlı,sağlıklı,uzun ömürlü Akıllı,fikirli,namuslu,güzel Şerefli,haysiyetli,güçlü,zengin Namazlarını kılan,cennetlerine girecek Eş ve çocuklar ver Yarabbi bizlere acı,bizleri affet,bizleri bağışla
Yarabbi bizlere hayırlı,sağlıklı,uzun ömürlü Evler,bağlar,bahçeler,zenginlikler Hayırlı,sağlıklı,uzun ömürlü Bol paralı iş ve işyerleri ver Yarabbi bizlere acı,bizleri affet,bizleri bağışla
dilimize değdiği anda göklere çıkar söz.dudağımıza değer değmez ötelerin muştusunu getirir.nefesimize karışır karışmaz kalbimizi sonsuza taşır.dua avucumuza dokunur dokunmaz kelebek gibi bahara taşır tenimizi.dua sözün sözden öte konuşmasıdır.dua kalbin Allah'a söyleşmesidir...
Ne zaman Sana geleyim desem Kör şeytan dikilir yoluma Kurulur binbir türlü tuzak Önüme ardıma,sağıma soluma Ya aşamazsam... Ya Rab! Ya düşersem rahmetten uzak Koruyan Sen'sin Yine Sen'sin sığınılacak Sen,kimseye benzemezsin Nefsim temiz değil Ancak Sen temizlersin Sabredersin,kulum dersin Gülünü sevene,gülüm dersin
Ya Vedud! Sen sev bizi,Sen sevdir Sen ağlat,Sen güldür Sen'in sevdiğin:güldür,elhamdülillah
Bir avuç göz yaşı arzetsem Sana Esma'n ile yoğurulmuş Bir de boğazımda kördüğüm Günah ile vurulmuş
Sen tut bizi,kimseler tutmasın Sen koru bizi,günahlar yutmasın Sen avut bizi,nimetler avutmasın Ey Kimsesizlerin Kimsesi.
Allah’ım, geçmiş ömrümde yaptıklarımı, gelecekte yapacaklarımı, gizli islediklerimi, aleni yaptıklarımı, israflarımı, benim bilmediğim fakat senin bildiğin kusurlarımı affet. İlerleten sen, gerileten de sensin, senden başka ilah yoktur
'Ey Rabbim, beni nefsime hakim kıl ki, bana ve anama-babama verdiğin nimetlere şükredeyim ve hoşnut olacağın iyi bir iş yapayım ve beni rahmetinle iyi kulların arasına sok! ' (Neml 19)
Allahım! Eğer cehenneminden korktuğum için ibadet edersem beni cehenneminde yak. Eğer cennetin için ibadet edersem beni ondan mahrum bırak. Eğer senin rızan için ibadet ediyorsam beni ebedi cemalinden mahrum etme...Amin.
belki şu anda başımıza gelen felaketlerden (kaza, hastalık, deprem) gibi olaylardan kurtulmamıza sebep olan unsurların, bir fakirin, bir yardıma muhtaç hastanın veya camide ellerini açmış yaşlı bir amcanın, dularının geri çevirdiğini düşünün....
O zaman duanın ve dinin ehemniyetinin farkına varırsınız....
Dua Allah’a yalvarma, yakarış demektir. ‘Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek’ anlamlarına gelen dua, yüce kitabımız Kuran’a göre ‘insanın içten bir kalp ile Allah’a yönelmesi, O’na muhtaç bir varlık olduğunun şuuru ile sonsuz güç sahibi, Rahman ve Rahim olan Allah’tan yardım talebinde bulunmasıdır. Kul özellikle darda kaldığı zaman Rabbine sığınır, ondan ister. Çünkü yaratan, besleyen ve koruyan ancak O’dur. İslam dini isteme hususunda Allah ile kul arasına üçüncü bir kişinin girmesine asla müsaade etmez. Bu yaklaşım yüce dinimizin kolaylıklarından birisidir. Bu da gösteriyor ki Yüce Allah kullarını her zaman görüyor, işitiyor; kimliği, makamı, mevkisi ne olursa olsun muhatap kabul ediyor. Sevgi, şefkat, hoşgörü ve merhamet dini dediğin ancak böyle olur.
Dua zaman ve mekân sınırlarını aşmanın bir başka ifadesidir. Dua ibadetin özü, inanan insanların her an hakka yönelen sözüdür, yakarışıdır. Kulun, kendisini yaratan Rabbine maruzatıdır. Beş vakit namazdan sonra açılan ellerimiz ve söyleyen dillerimiz aslında Allah’a muhtaç olduğumuzu ve onun sonsuz kudret sahibi olduğunu beyan eder. Güçsüzün güçlüye ilticası ve onun Rabbaniyetine boyun eğmesi, onun şefkat ve cömertlik ikliminde soluklanması… Duanın bir başka manası da bu olsa gerek…
Yüce Rabbimiz kendisinden istememizi, el açıp yalvarmamızı murat ediyor. Kulun helal dairesinde olan nimetleri istemesi onu mutlu ediyor. Çünkü o isteyene vermekten hoşlanıyor. Yeter ki üslubunca istemesini bilelim. Öncelikle alnımızdan ter akıtalım. İstemeden evvel fert olarak yapılması gerekenleri yapalım. Dualarımızda samimi olalım. Rabbimiz, Habibi Hz. Muhammed(sav) ’e şöyle sesleniyor: “De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? ”(Furkan 25/77) . Demek ki bizi kıymetli kılan dualarımızdır.
Dualarımızın kabul ve muteber olması için duadan önce iyi iş yapmak, temiz olmak, abdestli olmak, dua başında Allah’a hamdetmek, kıbleye yönelmek, Resullullah’a salâvat getirmek, elleri açıp yalvarmak, sükûn içinde, boynu bükük, mütevazı olmak, kalben korku içinde olmak, alçak sesle ve gizlice dua etmek, Resulullahtan intikal eden, Kuran’da geçen dualarla niyaz etmek, Resulü ve salih kulları vesile etmek, dua ederken kalbinden ne geliyorsa o şekilde dua etmek, kalbi başka düşünceden temizlemek, herkese dua etmek ve sözlerini üç defa tekrarlamak, duanın kabulünün ümidi içinde olmak, kötü dilekte bulunmamak ve salâvat getirmek gerekir. Böyle davranmak duanın kabulünü hızlandırır.
Dua müminin gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, gülen yüzü, helale koşan ayağı, Hakk’a yönelen kalbi, zikreden dili ve fikreden beynidir. Cennet kapıları ancak duayla ve besmeleyle açılır. Cehennem kapılarını sadece dualı diller ve helale uzanan eller kapatabilir. Dua açan gülümüz, seherde esen yelimiz, Hakk’a teslim olan ve onun adıyla titreyen kalbimizdir. Gönül bahçelerimiz onunla yeşerir. Hayat onunla anlamını bulur. O ki içimizdeki karanlıkları aydınlatır, yanan kalpleri serinletir. Fırtınanın tipiye dönüştüğü ve kurtuluşun, imkânın sınırlarını zorladığı demlerde tutacağımız yegâne dal duadır.
Dua kulluğun en güzel ifadesidir. Kalp onunla safa bulur ve yumuşar. Belalara karşı kalkandır o… Karamsarlığın her yanımızı sarıp sarmaladığı demlerde felahtır, müjdedir, yeşeren taptaze umuttur. Kırk ağızlı koca kavşaklarda yolumuzu gösteren kılavuzdur. Daralan ruhlara genişliktir. Faniliğe ebedilik iksiridir. Nurdur yolumuzu aydınlığa boğan… Çölleşen maneviyat tarlalarına ilahi rahmetin sağnak sağnak yağmasıdır. Köz köz olan yürek yaralarına merhemdir. Ölümü bekleyen hastalara şifadır.
Duanın temelinde Allah’a sadakat ve güven vardır. Duayla hâl-i pür-melâlimizi Allah’a sunarız. İçimizi o büyük dosta döker, dileklerimizi onun yüce dergâhına sunar, sonra da büyük bir teslimiyetle neticeyi bekleriz. Duanın makbulünü Allah’ın cömertliğinde, reddini günahlarımızda ararız. İç dünyamıza çekidüzen veririz. Tekrar onun kapısına dayanır, duada ısrarcı oluruz. Asla ondan yüz çevirmeyiz. Zira ondan başka gideceğimiz kapı var mıdır?
Allah içimizden geçenleri bilir. Madem öyle niye isteklerimizi dua yoluyla O’na ulaştırma yoluna başvuruyoruz? Bilinmelidir ki dua aynı zamanda bir ibadettir. Bu yolla isteklerimizi O’na iletmenin yanında; Rabbimize saygımızı, güvenimizi ve O’nun gücünün her şeye yettiğini itiraf ederiz. Bu aynı zamanda Allah’ı ululamaktır. Ondan başka gidecek kapımızın olmadığını kabullenmektir. Onun için, duada sözden daha ziyade öz önemlidir. Neyi istediğin değil, niçin ve ne amaçla istediğin mühimdir. Dua eden kişi Allah’la arasındaki bağı pekiştirmiş olur, duadan kaçınanlar Rabbiyle aralarındaki iman bağını gevşetirler. Nasıl ki sevdiğimiz dostlarımızı sürekli arar, hâl ve hatırlarını sorar, aramızdaki muhabbet bağını berk tutarsak işte öyle de Allah’la olan bağımızı duayla güçlü ve sağlam kılarız.
Dua kulun aczinin fakrının ve zaaflarının itirafıdır. Öte yandan Allah’ın her şeye muktedir olduğunun dil ile ifadesi ve kalp ile tasdikidir. Kul dua ettikçe kendi güçsüzlüğünün, Allah’ın sonsuz gücünün farkına varır. Olması gereken de budur.
Dua eden insanın öncelikle yapması gerekenleri yerine getirmesi, ardından tevekkül etmesi gerekir. Tevekkül, elinden gelenin azamisini yapıp, kendini aşan kısmının Allah’ın yardımına havale edilmesidir. Fakat günümüzdeki insanların tevekkül anlayışında da ciddi yanlışlıklar vardır. Yan gelip yatarak, Allah’tan nimet ve ihsan beklemek doğru değildir. Toprağın mahsul verebilmesi için, onun sürülmesi, ekilmesi, gübrelenmesi ve sulanması gerekir. Bunları yapmadan ürün beklerseniz bu doğru bir davranış olmaz. Böyle hareket etmek tevekkül değil, miskinliktir. Miskinlik de mümine yakışmaz. Bu adetullaha da muhalif bir yaklaşımdır. Her şey bir sebebe bağlıdır. Fakat nimetleri veren Allah’tır.
Tedbirsiz tevekkül olmaz. Hz. Peygamber, müminlerin elinden geleni yaptıktan sonrasını Allah’a bırakmalarını önermiştir. Bununla ilgili olarak anlatılan şu kıssa manidardır: “Bir bedevi: ‘Ya Rasûlullâh! Devemi çölde bırakıp tevekkül ediyorum! ’ demişti. Peygamber (sav) de cevaben: ‘Deveni bağla, ondan sonra tevekkül et! ..’ diyerek onu ikaz etmiştir. Konumuz tevekkül olmamasına rağmen duanın tevekkülle yakın bir ilişkisi olmasından dolayı bu meseleye değinmeyi de gerekli gördük. Çünkü tevekkülü kavramadan dua edilmesi ve edilen duanın netice vermemesi kulu inanç bulanıklığına sürükleyebilir.
Peygamber Efendimiz duayı hayatının her anında yaşamın en güzel meşgalesi saymıştır. Her fırsatta Allah’ına iltica etmiş, tebliğ zorluklarının ateş topuna dönüştüğü anlarda duayla serinlemiştir. Yeryüzüne O’nun kadar dua eden bir başka insan gelmemiştir. Oysa o ‘ismet’ sıfatına haizdi. Yani günah işlemezdi. Böyle olduğu halde dua ikliminden uzak durmamıştır. Ona göre “İbadetin en üstünü duadır.”… “Dua ibadetin ta kendisidir.”… “Dua, ibadetin beynidir.” O böyle yaparken biz günahkârlar nasıl olur da Allah’a yakarmaz, affını dilemez? Nasıl dua edileceğini bilmeyenler Peygamber Efendimizin ettiği duaları aynen söyleyebilirler. Peygamberimizin ettiği dualardan bazılarını dikkatinize sunmak istiyorum:
“Ya Rabbi, Sana ve Resulüne itaat etmemizi ve bildirdiklerinle amel etmemizi nasip eyle! ...Ya Rabbi, faydasız ilimden, makbul olmayan ibadetten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırım….Ya Rabbi, bildiğimiz-bilmediğimiz bütün iyilikleri ver, bildiğimiz-bilmediğimiz bütün kötülüklerden de koru! ...Ya Rabbi, her işimizin sonunu güzel eyle, dünya sıkıntılarından ve ahiret azabından bizi koru! ...Ya Rabbi, bizi sabreden ve şükredenlerden eyle! ...Ya Rabbi, bizi dostlarına dost, düşmanlarına düşman olanlardan eyle! ...Ya Rabbi, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve her çeşit hastalıktan sana sığınırım! ...Ya Rabbi, işinde sebat eden, nimetine şükreden, ibadetini güzel yapan ve doğru konuşanlardan eyle! ...Bedenime, kulağıma, gözüme sıhhat ver! Küfürden, fakirlik ve kabir azabından sana sığınırım…Ya Rabbi, kusurlarımızı ört, korkulardan emin kıl ve borçlarımızı ödememizi nasip et! ...Ya Rabbi, sıhhat, afiyet ve güzel ahlak ver! Kaza ve kaderine rıza gösterenlerden eyle! ...Ya Rabbi, gece ve gündüz gelecek kötülüklerden, sıkıntılardan, kötü arkadaştan ve kötü komşudan sana sığınırım….Ya Rabbi, ölünceye kadar ibadet etmemizi, ömrümüzün hayırlı amellerle sona ermesini nasip et ve Cennetini ihsan eyle! ...Ya Rabbi, zulmetmekten, zulme uğramaktan sana sığınırım….Bize dünya ve ahirette iyilik, güzellik ver ve Cehennem azabından bizi koru! ...”
Allah kulundan dua istiyor. Dua Allah ile kul arasındaki manevi rabıtadır. Dua bağıyla Yaratana bağlananlar asla gevşeklik gösteremezler. Onlar Rablerinin, dualarına ses vereceğini bilirler. Dualarının Allah’a ulaşacağından şüphe duymazlar. Yalnız ona dayanırlar, yalnız ondan isterler. Çünkü mülkün gerçek sahibi O’dur. Bununla ilgili olarak Allahü Teala sevgili Peygamberine hitaben şöyle buyurmuştur: “(Ey Muhammet!) kullarım sana, benden sorarlarsa, ben, şüphesiz onlara pek yakınım. Bana dua edenin duasını dua ettiği anda işitir, ona karşılık veririm.”(Bakara 2/186)
Resulullah her an Allah’la beraberdi. Otururken, yatarken, ayaktayken, yürürken, yolculuktayken zihni Allah’ın ululuğunu tefekkür etmekle meşguldü. Cenabı Hakk’ın isimlerini, sıfatlarını düşünür, fikrederdi. Allah’ın nimetlerini över, yüceltirdi. O Rabbinden kendisi için güzel ahlâk ve salih amel dışında fazla bir şey istemezdi. İstekleri hep ümmetinin kurtuluşuna dairdi. Ahir zaman ümmetinin, şeytanın vesveseleriyle imansızlık bataklığına düşmemesi için Rabbine yalvarırdı. Aldığı her nefeste Rabbine şükrederdi. O bilirdi ki dua; inen felaketlere de, inmemiş musibetlere de fayda verir. Kazayı; duadan başka geri çevirecek şey yoktur. Dua her derde devadır. Allah’tan başka sığınacak kimimiz vardır?
Bazıları dualarının kabul olmadığını söylerler. Bu nerden bakarsan hoş bir ifade değildir. Bu, farkında olmadan Allah’tan şikâyetçi olmaktır. Şartlarına uygun yapılırsa dua kabul olur. Duanın en mühim şartı Müslüman olmaktır. Helâl yiyenin duası makbuldür. Hadis-i şerifte, “Duanın kabul olması için, iki şey lâzımdır: Birincisi, kişi duayı ihlâs ile yapmalıdır. İkincisi, yedikleri ve giydikleri helâl olmalıdır.” diye buyrulmaktadır.
Günahkârın duasının kabul edilip edilmeyeceği hep tartışılagelmiştir. Dünyada günahkâr olmayan kul varsa da, sayıları azdır. Kul günah işlemeye meyillidir. Mühim olan bile bile günah işlememektir. Allah günah işleyip istiğfar eden kulunu sever. Günahkâr müslümanın duası, kabule şayan değilse de, bilinmelidir ki Allah, dua edenin elini boş çevirmez. Dua sebebiyle ya günahlar affolur, ya gelecek bir bela önlenir, ya mevcut bir bela kalkar yahut ahirette büyük sevaba kavuşulur. Yeter ki kul işlediği günahlardan dolayı pişmanlık duysun, bundan sonra günah işlememek için gayrete gelsin. Zira Resul-i Ekrem Efendimiz: “Allahü Teala, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allah’tan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz” diye buyurarak tavrımızın ne olması gerektiğini beyan etmektedir. Fakat bizler aceleci davranıp peşin istiyoruz. Bu da hatalar zincirinin ilk halkasını teşkil ediyor.
Bir rivayete göre Hazret-i Musa, Tûr Dağı’na giderken, yolda, namaz kılıp Hakk’a ağlayıp duâ eden bir zâta rastlamış. Musa Aleyhisselâm, münacatında bu kimsenin affı için Cenab-ı Hakk’a niyaz ettiğinde, Cenâb-ı Hak’tan nida gelip, ‘Ya Musa! Ben o zatın namazını ve duasını kabul etmem. Zira üstüne giymiş olduğu elbisenin bedelinde haram para vardır! ’ buyurmuştur. Bu hadise duaların Allah katında kabulü için helal yemenin ve helal kazancın ehemmiyetini göstermektedir. Dualarımız geri çevriliyorsa bu hususta kendimizi yoklamalıyız. Zira bir hadis-i şerifte, ‘Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten hayâ eder, edilen duayı kabul eder’ buyrulmuştur.
Dua kula manevi güç verir. Onun dayanacağı bir güç, tutunacağı bir dal olduğunu bilmesi korkularını ve umutsuzluklarını bertaraf eder. Bundan yola çıkarak bazı hastalıkların duayla iyileştiği sonucuna varılmıştır. Zira pek çok hastalığın esas nedeni psikolojiktir. Kişi güçlü olunca hastalıkları da kolayca yenebilmektedir. Allah gibi bir dostu ve sonsuz gücü yanında hisseden kişi elbette çok daha umutlu ve diri olacaktır.
Duanın hastalıkların iyileşme sürecine katkıda bulunup bulunmayacağı konusu Batılı bilim adamları tarafından bile araştırılmıştır. Mind/Body Medicam Enstitüsü’nün kurucusu Dr. Herbert Benson tarafından 10 yıl boyunca devam eden ve 1800 kişinin katıldığı bir araştırma, bu alanda şimdiye kadarki en geçerli sonuçların elde edildiği araştırma olarak nitelendirilmektedir. ABD'de federal hükümetin 2,3 milyon dolar fon ayırdığı araştırmalarla ulaşılan sonuç, dua ve hastalıkların iyileşmesi arasında birebir bağlantı olduğudur. Bu ilmî bir araştırmadır. Dolayısıyla bu neticeyi iyi okuyup yorumlamak gerekir. Bu araştırmanın Müslüman bilim adamları tarafından yapılmış olmasını ne kadar çok isterdim. Fakat duanın tesirini bile Batılılar ve Amerikalılar araştırıp bizlere sunuyor. Müslümanlar tevekkül edip çalışmayı erteleyedursun,bakalım sonumuz ne olacak! ....
Duanın iyileşme sürecindeki tesirini araştıran bilim adamları dua eden ve Allah’a dayanan kişilerin daha kısa zamanda iyileştiği sonucuna varmışlardır. Şimdi biz böyle konuşunca bazıları yine sözlerimizi suiistimal edecektir. İlmî inkâr ettiğimizi söyleyecektir. Hayır, kimsenin ilmi inkâr ettiği filan yok. Aksine İslam dünyasında en çok gelişen bilim sahalarından birisi de tıptır. Biruni, Farabi, İbni Sina gibi isimler bu alanda köklü çalışmalar yapmış ve kaynak teşkil etmiş müslümanlardır.
Duanın hastalıkların iyileşmesindeki ehemmiyeti bazı kesimler tarafından çağdaş bulunmasa da bugünkü bilim bunu ispat ediyor. Zaten bu konuda mühim olan inançtır, güvendir, telkindir. İnanmayan kişinin dua etmesi de, duadan medet umması da abestir. Çünkü duayla inanç, yapışık ikizler gibidir. Birbirlerinden ayrı düşünülemezler. Yüce Allah bir ayette duaya şöyle dikkat çekmektedir: “Rabbiniz dedi ki: ‘Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir) ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mümin, 40/60) .
Böyle diyen bir Allah nasıl olur da hastalıklarla savaşan inançlı bir kuluna yardım etmez, ‘Şafi’ sıfatını onun üzerinde tecelli ettirmez? Elbette Allah hastalıklarla cedelleşen kulunun sesine ses verecektir. Şayet iyileşme olmasa bilinmelidir ki bu da bir imtihan sırrıdır. Şükreden kul, çektiği acıların mükâfatını kat kat görecektir. Mükâfata en çok ihtiyaç duyduğumuz yer şüphesiz ki ahiret yurdudur.
Rabbimiz biz kullarını sınamak için yeryüzüne göndermiştir. Onun için çektiklerimiz kötülüğümüzden değil, imtihan sırrındandır. Öyle olmasaydı en büyük zorlukları peygamberler yaşamazdı. Allah dünyayı yüzü suyu hürmetine yarattığı Hz. Muhammed(sav) ’e bile imtihan sırrının gereği olarak bazı acıları tattırmıştır. Hz. Eyüp, Hz. Yunus, Hz. Zekeriya gibi peygamberlerin başına gelenler hangi kulun başına gelmiştir?
Musibetlerle karşılaşanlar kendilerini diri tutmalı ve Allah’a dayanmalıdır. Dua zırhıyla zırhlanmalıdır. Bu zırhı giyinenlere hiçbir belâ tesir edemez. Başlarına belalar gelen Peygamberler her zaman dua etmiş, şükürlerinde hiçbir noksanlık olmamıştır. Aksine Allah’a daha bir sevgiyle ve güvenle bağlanmışlardır. Yüce Allah kendilerine değişik belalar gönderdiği Peygamberlerle ve onların dualarıyla ilgili olarak Kuran’da şöyle buyuruyor:
“Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: ‘Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.’ Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız’dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.” (Enbiya, 21/83–84)
“Balık sahibi (Yunus’u da): hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: ‘Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum’ diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız. (Enbiya, 21/87–88)
“Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: ‘Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın.’ Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya’yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.” (Enbiya, 21/89–90)
“Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.” (Saffat, 37/75)
Dua etmek için her zaman ve zemin müsaittir. Kişinin sadece namaz sonunda dua etmesi şart değildir. Kişi her fırsatta dua etmelidir. İnsanlar genellikle darda kaldıkları zaman dua ederler. Bu doğru değildir. Rahat günlerimizde de Allah’a yönelmeli, ondan istemeliyiz. İstemek derken aklımıza hep maddi varlıklar gelmemelidir. İmanlı ölmeyi, Allah’a yakın kul olmayı, islama hizmet etmeyi, dürüst ve muttaki bir kul olmayı istemek en güzel dileklerdir. Duada işi maddi menfaate dökmek samimiyet noksanlığına işarettir.
Dua her zamanda ve zeminde yapılsa da duanın makbul olduğu zaman dilimleri de vardır. Seher vakti bu zaman dilimlerinden birisidir. Seher vakti, gecenin son altıda biridir. Hadis-i şerifte buyruldu ki: “Allahü Teala, seher vakti, ‘İstiğfar eden yok mu, onu mağfiret edeyim. İsteyen yok mu, istediğini vereyim, duasını kabul edeyim’ buyurur.”
Mübarek gün ve gecelerde dua etmek çok makbuldür. Hadis-i şeriflerde buyruluyor ki: “Şu beş gecede yapılan dua reddedilmez: Regaib gecesi, Şaban’ın 15. (Berat) gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.”… Bunlarla beraber “Cuma günlerinde bir an vardır ki, o anda edilen dua reddolmaz.”… “Oruçlunun duası reddedilmez “… “Kulun Rabbine en yakın hali, namazda secdede ikendir. Secdede çok dua edin. Bu dua kabul olur.”… “Ana babanın evladına duası, yolcunun, misafirin ve mazlumun duası makbuldür.”…“Kur’an’ı hatmedenin duası kabul olur.” Tabii ki bunları daha da çoğaltabiliriz. Duada esas olan halis niyettir. Bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken budur.
Dua hayatımızın olmazsa olmazlarındandır. Kul hiçbir zaman duayı ihmal etmemelidir. Duayı ihmal etmek Allah’ı unutmaya sebep olabilir. Hayatın yansıması olan şiir duayı da içine almıştır. Edebiyatımızda pek çok şair, dua şiirleri yazmıştır. Divan şiirinde yazılan münacatlar dua şiirlerinin en kıymetlileridir. Övgü şiirleri olan kasidelerin dua bölümleri vardır. Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mehmet Akif Ersoy, Arif Nihat Asya, Sezai Karakoç gibi şairler en güzel dua şiirlerini yazmışlardır. Bunlardan Arif Nihat Asya’nın güzel bir dua şiirini ilgi ve dikkatlerinize sunmak istiyorum:
“ Biz, kısık sesleriz... minareleri, Sen, ezansız bırakma Allah’ım! Ya çağır şurda bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allah’ım!
Kul duada ısrar etmelidir. Fakat neticesini acele beklememelidir. Bunun yanında müslümanın müslümana gıyaben duası çok muteberdir. Müminler dua hususunda bencil olmamalıdır. Kendisi ve yakın çevresi için istediklerini bütün Müslümanlar için de istemelidir. Çünkü Müslümanlar kardeştir. Allah katında din bağından kaynaklanan kardeşlik, kan bağıyla olan kardeşlikten daha evlâdır. İman kardeşliği her şeyin üstündedir. Müslüman kendisi için istemediğini mümin kardeşi için de istememelidir. Öte yandan kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemelidir. Duaların içeriği bu doğrultuda olmalıdır.
Dua ruhumuzun karardığı demlerde nur coğrafyasında soluklanmadır. Dua ümitsizliklere ümit, dertlere tesellidir. Kuşkuları inanca, karanlığı aydınlığa, üzüntüleri sevince tebdil eder. Pörsüyen tenimize can, körelen gözlerinize fer, çirkinliklere örtü, inanan kalplerde iman ve mağfirettir dua… Günahlarla kirlenen kalplerimizin cilasıdır dua… Rahmettir, ihsandır, berekettir, şefkattir, merhamettir, lütuftur, servettir, manevi huzurdur…
Ruhumuz buhranlar anaforunda çalkalandığında mübarek dualar içimizi serinletir. Onlar lafızların en güzelidir. İç sıkıntılarımızın ilacıdır. Pespaye duygular nefsimizle elele verip imanımıza tuzaklar kurduğunda dualara sığınırız. Mücadele gücümüzü onlardan alırız. Korkularımız dua ikliminde erir; ümitlerimiz onunla beslenir. Benlik ve bencilik duvarlarını dua merdiveniyle aşarız. Uzaklıklar onunla bertaraf olur. Zaman ve mekân dualarla kalkar ortadan… Dua kalın perdelerin arkasını gösteren şeffaf bir tüldür. Aczin itirafıdır aynı zamanda… Kısacası dua hayatımız kuşatan ve gecelerimizi aydınlatan ışıktır.
ALLAH'IM,
Bana öyle bir ^^GÖNÜL^^ ver ki:
Bir kuruluşun tepe noktasında yetkili kişi olsam bile, bunu asla başka şekilde kullanmayayım. Günlük yaşamda ^^ben^^ yerine, daha çok ^^sen^^ sözcüğünü kullanabileyim...
Bana öyle bir ^^SEVGİ^^ ver ki:
Sonsuz bir hazine gibi bitmesin, çoğalsın daha da sevdikçe, doldursun sarsın çevremi. Hatta düşmanlarımı da sevebileyim...
Bana öyle bir ^^GÜÇ^^ ver ki:
Herkesten daha çok çalışabileyim, tutsak düşmeyeyim doğanın koşullarına,
anne-babamı ve kardeşlerimi de mutlu et ki, mutluluğu başkalarına da götürebileyim...
Bana öyle bir ^^SAĞLIK^^ ver ki:
Düşünebileyim, konuşabileyim.
Bana öyle bir ^^ERDEM^^ ver ki:
İbadet edebileyim, iyilik etmeyi ve sevinçten buğulanmış gözlerle, teşekkür edenlere; bir şey yapmadım, anımsamıyorum diyebileyim.
Bana öyle bir ^^YETENEK^^ ver ki::
İyi eş, baba, anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim.
Bana öyle bir ^^UMUT^^ ver ki:
Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için karamsarlığa düşmeyeyim. Her şeyden aklanmış olarak yaşama yeniden başlamak üzere bağışlanabileceğimi bileyim.
Bana öyle bir ^^ANLAYIŞ^^ ver ki:
Düşünebildiğim, kendimi yargılayabildiğim, inandığım, üzülebildiğim, varolduğum şu anda bu sözleri söyleyebildiğim için şükredebileyim.
Bana öyle bir ^^TALİH^^ ver ki:
Yıllar sonra beni hatırlayanlar herkese iyilik eden, tüm insanları seven, o düzeyde de sevilen bir kişiydi diye konuşsunlar ve ben de huzur içinde olabileyim.
Bana öyle bir ^^İRADE^^ ver ki:
Bir gün yenilip, içimdeki şeytanın kurallarına doğru yönelirsem; bu bir düşünce ise düşüncemi, bu bir adım ise ayağımı, bu bir uzanma ise elimi durdurabileyim.
Bana öyle bir ^^SABIR^^ ver ki:
Sükûneti bulayım, durabileyim, düşünebileyim.
AMİN
Ey beni benden habersiz yaratıp bende kılan! .. Ve beni benden alıp bensiz bırakacak olan Allah'ım sana hamdolsun...
Korku ve kaygı duyacak hiçbir şey yoktur...Herşey Rabbimizin kontrolü altındadır...Allah bizimledir ve zafer bizim olacaktır...Zalimler için yaşasın cehennem...
“Ey Rabbim! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan cimrilikten, eli kolu dökülür derecede takatsızlıktan kasvetten, gafletten, zilletten, azlıktan,meskenetten Sana sığınırım. Fakirlikten, küfürden, fısktan, şekavetten, nifaktan, yaptığını insanların duyması ve medh etmeleri için yapmaktan, riyâdan, Sana sığınırım. Sağırlıktan, dilsizlikten, delilikten, cüzzamdan, abraslıktan ve kötü hastalıklardan Sana sığınırım.”
ALLAHIM
Sana hamdederim ki;
Mahlûkatın içinden seçtin, ^^insan^^ ettin.
Sana hamdederim ki;
İnsanların içinden seçtin, ^^müslüman^^ kıldın.
Sana hamdederim ki;
Resulün Muhammed'e selam, ^^O'na ümmet^^ kıldın.
^^Yarabbim, şimdi senden sevgini istiyorum.
Seni sevmeyi ve sevilmeyi istiyorum...^^
Amin...
ettiğim bütün dualarım kabul olduda yarım dua etmemek gerek yani şu olsunda şu olmasada olur şeklinde olmamalı.ne istiyorsak fazla fazla iste allahın nesi eksikki.ben artık tam dua ediyom.
ALLAHIM
Lütfet ki gittiğimiz heryere barış götürelim;
Bölücü degil, bağdaştırıcı olabilelim,
Nefret olan yere sevgi,
Yaralanma olan yere affedicilik,
Kuşku olan yere inanç,
Ümitsizlik olan yere ümit,
Karanlık olan yere aydınlık
Ve üzüntü olan yere sevinç saçıcı olmayı bize lütfet.
ALLAHIM
Kusurları görenlerden değil, örtenlerden;
Teselli arayanlardan değil teselli edenlerden;
Anlayış bekleyenlerden değil, anlayış gösterenlerden,
Yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil
Sevenlerden olmamıza yardım et
Yağmur gibi hiç birşeyi ayırt etmeyip
Aktığı her yere canlılık bahşedenlerden;
Güneş gibi hiç birşeyi ayırt etmeyip
Işığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan;
Toprak gibi, herşey üstüne bastığı halde
Hiçbir şeyini esirgemeyip,
Nimetlerini herkese verenlerden
Ve gece gibi ayıp ve kusurları sarıp örten,
Alemin dinlenmesine imkân hazırlayan olmayı bize lütfet,
Alan değil, veren ellerin;
Affedici olduğu için affedilenlerin
Hak ile doğan,
Hak için yaşayan ve Hak için ölenlerin
Ve sonsuz yaşamda yeniden doğanların
Safına katılmayı bize nasip eyle
AMİN
'Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur. O birdir. Eşi ortağı yoktur.
Mülk, O'na âittir. Hamd, O'na mahsustur... Ey Allahım! Kabir azâbından, kalbin vesvesesinden, işlerin dağınıklığından sana sığınırım! Ey Allahım! Rüzgârların getirdiği âfetin şerrinden sana sığınırım! Ey Allahım, gözümde bir nûr, kulağımda bir nûr, kalbimde bir nûr yarat! Ey Allahım, göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır! Ey Allahım! Kalbe vesvese veren şeytandan, işlerin karışıklığından, kabir fitnesinin şerrinden, gecenin getirdiği şeylerin şerrinden, gündüzün getirdiği şeylerin şerrinden, korkunç rüzgârların getirdiği âfetlerin şerrinden, zamanın nöbet nöbet gelen mihnet ve belâlarının şerrinden sana sığınırım! Ey Allahım, sağlığın hastalığa çevrilmesinden, birden bire gelip çatacak azâbından ve bütün gazâbından sana sığınırım! Ey Allahım! Beni hidâyetine ulaştır. Geçmişimi, geleceğimi bağışla! Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden istenilenlerin en keremlisi, en çok vereni! Ey Allahım! Sen, sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizli, açık neyim var ise biliyorsun. İşlerimden hiç biri sana gizli değildir. Ben çâresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum.
Âmîn... Âmîn... Âmîn...
Eskiler dua üzerine çok anlamlı ve mânidar kelimeler kullanmıştır...
HADİS
' Dua müminin silahı '
' Allah ile yaşlının, yetimin ve mazlumun duası arasında hiç bir perde yoktur.'
Birde Türk Atasözlerimiz var, bunlarda çok imâkardır (!) ..
' İtin duası kabul olsa gökten kemik yağar '
' Olmayacak duaya amin denilmez..'
Ey kalpleri evirip çeviren ALLAH'ım,
Kalplerimizi sana çevir...
Ey hâlleri hâlden hâle koyan ALLAH'ım,
Hâllerimizi en güzel hâle çevir...
Ey kalplere hükmedebilecek olan ALLAH'ım,
Kalplerimizi seni sevenlerin sevgisine çevir....
Lütfen, ettiğimiz dualarda ezilen, sömürülen, işgal altındaki bütün Müslümanları da unutmayalım.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Yarabbi
Sen yaratansın yarattıklarını yaşatansın
Sen kainatı ayakta tutan,yoktan var eden
Varlığı sürdürensin
Yarabbi
Sen affetmeyi seven merhamet sahibi
En sevgili en çok sevileceksin
Yarabbi
En büyük sensin en güzel sensin
Sonsuz güç ve nur sahibi sensin
Yarabbi
Herşey sana muhtaç herşey sevgine aç
Bizlerse aciz ve sana muhtaç kullarınız
Yarabbi kıldığımız kılacağımız namazları
Okuduğumuz okuyacağımız duaları
Hayırlısıyle kabuleyle
Yarabbi bilerek ve yahut bilmeyerek
İşlediğimiz günahları afeyle
Hatalarımız varsa hatalarımızı affet
Hatalarımızı düzelt bağışla yarabi
Yarabbi gelmiş gelecek bütün insanları
Cennetlerine kabuleyle
Hastalarımıza şifa dertlilerimize deva
Borçlularımıza borçlarını ödeyebilmeyi nasipeyle
Yarabbi bizlere acı,bizleri affet,bizleri bağışla
Yarabbi bizlere hayırlı,sağlıklı,uzun ömürlü
Akıllı,fikirli,namuslu,güzel
Şerefli,haysiyetli,güçlü,zengin
Namazlarını kılan,cennetlerine girecek
Eş ve çocuklar ver
Yarabbi bizlere acı,bizleri affet,bizleri bağışla
Yarabbi bizlere hayırlı,sağlıklı,uzun ömürlü
Evler,bağlar,bahçeler,zenginlikler
Hayırlı,sağlıklı,uzun ömürlü
Bol paralı iş ve işyerleri ver
Yarabbi bizlere acı,bizleri affet,bizleri bağışla
Yarabbi bizleri
Namazlarını kılan,hayırlı,sağlıklı,uzun ömürlü
Akıllı,fikirli,güçlü,güzel,zengin
Namuslu,şerefli,haysiyetli
Cennetlerine girecek kullarından eyle
Yarabbi bizlere acı,bizleri affet,bizleri bağışla
Yarabbi vatanımızı,milletimizi
Bayrağımızı,askerimizi,dinimizi
Geçmişimizi, geleceğimizi, namusumuzu
Şerefimizi, haysiyetimizi
Aklımızı, fikrimizi, malımızı, mülkümüzü
Çoluğumuzu,çocuğumuzu
Annemizi,babamızı,kardeşlerimizi
Akrabalarımızı ve tüm inananları koru
Onlara ve bizlere hayırlı,sağlıklı,uzun ömürlü
Hayatlar nasipeyle
Yarabbi bizlerden yardımlarını esirgeme
Bizlere acı,bizleri affet,bizleri bağışla
Yarabbi hazreti Muhammed Mustafa
Sallallahu aleyhivesellem yüzüsuyu hürmetine
Dualarımızı hayırlısıyle kabuleyle AMİN....
saygılar...
bütün iyi dualarım seninle...................
dilimize değdiği anda göklere çıkar söz.dudağımıza değer değmez ötelerin muştusunu getirir.nefesimize karışır karışmaz kalbimizi sonsuza taşır.dua avucumuza dokunur dokunmaz kelebek gibi bahara taşır tenimizi.dua sözün sözden öte konuşmasıdır.dua kalbin Allah'a söyleşmesidir...
Forum bölümünde tartışmasını bile mantıksız gördüğüm, Tüm insanların en büyük ihtiyaçı...! !
Konuya bakın efendim...' Yağmur duasına inanıyormusunuz '...
Sınavlara bile girerken yardım isteyen insanları gören bu millet, nasıl olurda yağmurun yağması için rabbine yalvaran insanı (a) normal karşılar...
Hayatın her safhası zaten duadır...Dua...
soru işaretinden sonraki boşluk
anladın onu sen..
'rabbim, beni dilediğin şekilde anlat yüreklere...'
Faydası olmayan ilimden Allah'a sığınırım,,,,,, Hz.Muhammed (S.A.V)
Ne zaman Sana geleyim desem
Kör şeytan dikilir yoluma
Kurulur binbir türlü tuzak
Önüme ardıma,sağıma soluma
Ya aşamazsam...
Ya Rab!
Ya düşersem rahmetten uzak
Koruyan Sen'sin
Yine Sen'sin sığınılacak
Sen,kimseye benzemezsin
Nefsim temiz değil
Ancak Sen temizlersin
Sabredersin,kulum dersin
Gülünü sevene,gülüm dersin
Ya Vedud!
Sen sev bizi,Sen sevdir
Sen ağlat,Sen güldür
Sen'in sevdiğin:güldür,elhamdülillah
Bir avuç göz yaşı arzetsem Sana
Esma'n ile yoğurulmuş
Bir de boğazımda kördüğüm
Günah ile vurulmuş
Sen tut bizi,kimseler tutmasın
Sen koru bizi,günahlar yutmasın
Sen avut bizi,nimetler avutmasın
Ey Kimsesizlerin Kimsesi.
Günün DuaSi
Allah’ım, geçmiş ömrümde yaptıklarımı, gelecekte yapacaklarımı, gizli islediklerimi, aleni yaptıklarımı, israflarımı, benim bilmediğim fakat senin bildiğin kusurlarımı affet. İlerleten sen, gerileten de sensin, senden başka ilah yoktur
'Ey Rabbim, beni nefsime hakim kıl ki, bana ve anama-babama verdiğin nimetlere şükredeyim ve hoşnut olacağın iyi bir iş yapayım ve beni rahmetinle iyi kulların arasına sok! ' (Neml 19)
Allah im Türk halkina Akil Ver.. (:
Allahım! Eğer cehenneminden korktuğum için ibadet edersem beni cehenneminde yak.
Eğer cennetin için ibadet edersem beni ondan mahrum bırak.
Eğer senin rızan için ibadet ediyorsam beni ebedi cemalinden mahrum etme...Amin.
yuce rabbimize ulasmanin,onu hissedebilmenin en onemli parcasidir niyaz..
Dua ibadetin özü, inanan insanın her an hakka yönelen sözüdür, yakarışıdır.
'sen tebdirini al, takdirini allah'a bırak'
belki şu anda başımıza gelen felaketlerden (kaza, hastalık, deprem) gibi olaylardan kurtulmamıza sebep olan unsurların, bir fakirin, bir yardıma muhtaç hastanın veya camide ellerini açmış yaşlı bir amcanın, dularının geri çevirdiğini düşünün....
O zaman duanın ve dinin ehemniyetinin farkına varırsınız....
İçimi rahatlatıyor...
Aklıma, kalbime ve ruhuma iyi geliyor...
DUA MÜMİNİN SİLAHIDIR
M.NİHAT MALKOÇ
Dua Allah’a yalvarma, yakarış demektir. ‘Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek’ anlamlarına gelen dua, yüce kitabımız Kuran’a göre ‘insanın içten bir kalp ile Allah’a yönelmesi, O’na muhtaç bir varlık olduğunun şuuru ile sonsuz güç sahibi, Rahman ve Rahim olan Allah’tan yardım talebinde bulunmasıdır. Kul özellikle darda kaldığı zaman Rabbine sığınır, ondan ister. Çünkü yaratan, besleyen ve koruyan ancak O’dur. İslam dini isteme hususunda Allah ile kul arasına üçüncü bir kişinin girmesine asla müsaade etmez. Bu yaklaşım yüce dinimizin kolaylıklarından birisidir. Bu da gösteriyor ki Yüce Allah kullarını her zaman görüyor, işitiyor; kimliği, makamı, mevkisi ne olursa olsun muhatap kabul ediyor. Sevgi, şefkat, hoşgörü ve merhamet dini dediğin ancak böyle olur.
Dua zaman ve mekân sınırlarını aşmanın bir başka ifadesidir. Dua ibadetin özü, inanan insanların her an hakka yönelen sözüdür, yakarışıdır. Kulun, kendisini yaratan Rabbine maruzatıdır. Beş vakit namazdan sonra açılan ellerimiz ve söyleyen dillerimiz aslında Allah’a muhtaç olduğumuzu ve onun sonsuz kudret sahibi olduğunu beyan eder. Güçsüzün güçlüye ilticası ve onun Rabbaniyetine boyun eğmesi, onun şefkat ve cömertlik ikliminde soluklanması… Duanın bir başka manası da bu olsa gerek…
Yüce Rabbimiz kendisinden istememizi, el açıp yalvarmamızı murat ediyor. Kulun helal dairesinde olan nimetleri istemesi onu mutlu ediyor. Çünkü o isteyene vermekten hoşlanıyor. Yeter ki üslubunca istemesini bilelim. Öncelikle alnımızdan ter akıtalım. İstemeden evvel fert olarak yapılması gerekenleri yapalım. Dualarımızda samimi olalım. Rabbimiz, Habibi Hz. Muhammed(sav) ’e şöyle sesleniyor: “De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? ”(Furkan 25/77) . Demek ki bizi kıymetli kılan dualarımızdır.
Dualarımızın kabul ve muteber olması için duadan önce iyi iş yapmak, temiz olmak, abdestli olmak, dua başında Allah’a hamdetmek, kıbleye yönelmek, Resullullah’a salâvat getirmek, elleri açıp yalvarmak, sükûn içinde, boynu bükük, mütevazı olmak, kalben korku içinde olmak, alçak sesle ve gizlice dua etmek, Resulullahtan intikal eden, Kuran’da geçen dualarla niyaz etmek, Resulü ve salih kulları vesile etmek, dua ederken kalbinden ne geliyorsa o şekilde dua etmek, kalbi başka düşünceden temizlemek, herkese dua etmek ve sözlerini üç defa tekrarlamak, duanın kabulünün ümidi içinde olmak, kötü dilekte bulunmamak ve salâvat getirmek gerekir. Böyle davranmak duanın kabulünü hızlandırır.
Dua müminin gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, gülen yüzü, helale koşan ayağı, Hakk’a yönelen kalbi, zikreden dili ve fikreden beynidir. Cennet kapıları ancak duayla ve besmeleyle açılır. Cehennem kapılarını sadece dualı diller ve helale uzanan eller kapatabilir. Dua açan gülümüz, seherde esen yelimiz, Hakk’a teslim olan ve onun adıyla titreyen kalbimizdir. Gönül bahçelerimiz onunla yeşerir. Hayat onunla anlamını bulur. O ki içimizdeki karanlıkları aydınlatır, yanan kalpleri serinletir. Fırtınanın tipiye dönüştüğü ve kurtuluşun, imkânın sınırlarını zorladığı demlerde tutacağımız yegâne dal duadır.
Dua kulluğun en güzel ifadesidir. Kalp onunla safa bulur ve yumuşar. Belalara karşı kalkandır o… Karamsarlığın her yanımızı sarıp sarmaladığı demlerde felahtır, müjdedir, yeşeren taptaze umuttur. Kırk ağızlı koca kavşaklarda yolumuzu gösteren kılavuzdur. Daralan ruhlara genişliktir. Faniliğe ebedilik iksiridir. Nurdur yolumuzu aydınlığa boğan… Çölleşen maneviyat tarlalarına ilahi rahmetin sağnak sağnak yağmasıdır. Köz köz olan yürek yaralarına merhemdir. Ölümü bekleyen hastalara şifadır.
Duanın temelinde Allah’a sadakat ve güven vardır. Duayla hâl-i pür-melâlimizi Allah’a sunarız. İçimizi o büyük dosta döker, dileklerimizi onun yüce dergâhına sunar, sonra da büyük bir teslimiyetle neticeyi bekleriz. Duanın makbulünü Allah’ın cömertliğinde, reddini günahlarımızda ararız. İç dünyamıza çekidüzen veririz. Tekrar onun kapısına dayanır, duada ısrarcı oluruz. Asla ondan yüz çevirmeyiz. Zira ondan başka gideceğimiz kapı var mıdır?
Allah içimizden geçenleri bilir. Madem öyle niye isteklerimizi dua yoluyla O’na ulaştırma yoluna başvuruyoruz? Bilinmelidir ki dua aynı zamanda bir ibadettir. Bu yolla isteklerimizi O’na iletmenin yanında; Rabbimize saygımızı, güvenimizi ve O’nun gücünün her şeye yettiğini itiraf ederiz. Bu aynı zamanda Allah’ı ululamaktır. Ondan başka gidecek kapımızın olmadığını kabullenmektir. Onun için, duada sözden daha ziyade öz önemlidir. Neyi istediğin değil, niçin ve ne amaçla istediğin mühimdir. Dua eden kişi Allah’la arasındaki bağı pekiştirmiş olur, duadan kaçınanlar Rabbiyle aralarındaki iman bağını gevşetirler. Nasıl ki sevdiğimiz dostlarımızı sürekli arar, hâl ve hatırlarını sorar, aramızdaki muhabbet bağını berk tutarsak işte öyle de Allah’la olan bağımızı duayla güçlü ve sağlam kılarız.
Dua kulun aczinin fakrının ve zaaflarının itirafıdır. Öte yandan Allah’ın her şeye muktedir olduğunun dil ile ifadesi ve kalp ile tasdikidir. Kul dua ettikçe kendi güçsüzlüğünün, Allah’ın sonsuz gücünün farkına varır. Olması gereken de budur.
Dua eden insanın öncelikle yapması gerekenleri yerine getirmesi, ardından tevekkül etmesi gerekir. Tevekkül, elinden gelenin azamisini yapıp, kendini aşan kısmının Allah’ın yardımına havale edilmesidir. Fakat günümüzdeki insanların tevekkül anlayışında da ciddi yanlışlıklar vardır. Yan gelip yatarak, Allah’tan nimet ve ihsan beklemek doğru değildir. Toprağın mahsul verebilmesi için, onun sürülmesi, ekilmesi, gübrelenmesi ve sulanması gerekir. Bunları yapmadan ürün beklerseniz bu doğru bir davranış olmaz. Böyle hareket etmek tevekkül değil, miskinliktir. Miskinlik de mümine yakışmaz. Bu adetullaha da muhalif bir yaklaşımdır. Her şey bir sebebe bağlıdır. Fakat nimetleri veren Allah’tır.
Tedbirsiz tevekkül olmaz. Hz. Peygamber, müminlerin elinden geleni yaptıktan sonrasını Allah’a bırakmalarını önermiştir. Bununla ilgili olarak anlatılan şu kıssa manidardır: “Bir bedevi: ‘Ya Rasûlullâh! Devemi çölde bırakıp tevekkül ediyorum! ’ demişti. Peygamber (sav) de cevaben: ‘Deveni bağla, ondan sonra tevekkül et! ..’ diyerek onu ikaz etmiştir. Konumuz tevekkül olmamasına rağmen duanın tevekkülle yakın bir ilişkisi olmasından dolayı bu meseleye değinmeyi de gerekli gördük. Çünkü tevekkülü kavramadan dua edilmesi ve edilen duanın netice vermemesi kulu inanç bulanıklığına sürükleyebilir.
Peygamber Efendimiz duayı hayatının her anında yaşamın en güzel meşgalesi saymıştır. Her fırsatta Allah’ına iltica etmiş, tebliğ zorluklarının ateş topuna dönüştüğü anlarda duayla serinlemiştir. Yeryüzüne O’nun kadar dua eden bir başka insan gelmemiştir. Oysa o ‘ismet’ sıfatına haizdi. Yani günah işlemezdi. Böyle olduğu halde dua ikliminden uzak durmamıştır. Ona göre “İbadetin en üstünü duadır.”… “Dua ibadetin ta kendisidir.”… “Dua, ibadetin beynidir.” O böyle yaparken biz günahkârlar nasıl olur da Allah’a yakarmaz, affını dilemez? Nasıl dua edileceğini bilmeyenler Peygamber Efendimizin ettiği duaları aynen söyleyebilirler. Peygamberimizin ettiği dualardan bazılarını dikkatinize sunmak istiyorum:
“Ya Rabbi, Sana ve Resulüne itaat etmemizi ve bildirdiklerinle amel etmemizi nasip eyle! ...Ya Rabbi, faydasız ilimden, makbul olmayan ibadetten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırım….Ya Rabbi, bildiğimiz-bilmediğimiz bütün iyilikleri ver, bildiğimiz-bilmediğimiz bütün kötülüklerden de koru! ...Ya Rabbi, her işimizin sonunu güzel eyle, dünya sıkıntılarından ve ahiret azabından bizi koru! ...Ya Rabbi, bizi sabreden ve şükredenlerden eyle! ...Ya Rabbi, bizi dostlarına dost, düşmanlarına düşman olanlardan eyle! ...Ya Rabbi, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve her çeşit hastalıktan sana sığınırım! ...Ya Rabbi, işinde sebat eden, nimetine şükreden, ibadetini güzel yapan ve doğru konuşanlardan eyle! ...Bedenime, kulağıma, gözüme sıhhat ver! Küfürden, fakirlik ve kabir azabından sana sığınırım…Ya Rabbi, kusurlarımızı ört, korkulardan emin kıl ve borçlarımızı ödememizi nasip et! ...Ya Rabbi, sıhhat, afiyet ve güzel ahlak ver! Kaza ve kaderine rıza gösterenlerden eyle! ...Ya Rabbi, gece ve gündüz gelecek kötülüklerden, sıkıntılardan, kötü arkadaştan ve kötü komşudan sana sığınırım….Ya Rabbi, ölünceye kadar ibadet etmemizi, ömrümüzün hayırlı amellerle sona ermesini nasip et ve Cennetini ihsan eyle! ...Ya Rabbi, zulmetmekten, zulme uğramaktan sana sığınırım….Bize dünya ve ahirette iyilik, güzellik ver ve Cehennem azabından bizi koru! ...”
Allah kulundan dua istiyor. Dua Allah ile kul arasındaki manevi rabıtadır. Dua bağıyla Yaratana bağlananlar asla gevşeklik gösteremezler. Onlar Rablerinin, dualarına ses vereceğini bilirler. Dualarının Allah’a ulaşacağından şüphe duymazlar. Yalnız ona dayanırlar, yalnız ondan isterler. Çünkü mülkün gerçek sahibi O’dur. Bununla ilgili olarak Allahü Teala sevgili Peygamberine hitaben şöyle buyurmuştur: “(Ey Muhammet!) kullarım sana, benden sorarlarsa, ben, şüphesiz onlara pek yakınım. Bana dua edenin duasını dua ettiği anda işitir, ona karşılık veririm.”(Bakara 2/186)
Resulullah her an Allah’la beraberdi. Otururken, yatarken, ayaktayken, yürürken, yolculuktayken zihni Allah’ın ululuğunu tefekkür etmekle meşguldü. Cenabı Hakk’ın isimlerini, sıfatlarını düşünür, fikrederdi. Allah’ın nimetlerini över, yüceltirdi. O Rabbinden kendisi için güzel ahlâk ve salih amel dışında fazla bir şey istemezdi. İstekleri hep ümmetinin kurtuluşuna dairdi. Ahir zaman ümmetinin, şeytanın vesveseleriyle imansızlık bataklığına düşmemesi için Rabbine yalvarırdı. Aldığı her nefeste Rabbine şükrederdi. O bilirdi ki dua; inen felaketlere de, inmemiş musibetlere de fayda verir. Kazayı; duadan başka geri çevirecek şey yoktur. Dua her derde devadır. Allah’tan başka sığınacak kimimiz vardır?
Bazıları dualarının kabul olmadığını söylerler. Bu nerden bakarsan hoş bir ifade değildir. Bu, farkında olmadan Allah’tan şikâyetçi olmaktır. Şartlarına uygun yapılırsa dua kabul olur. Duanın en mühim şartı Müslüman olmaktır. Helâl yiyenin duası makbuldür. Hadis-i şerifte, “Duanın kabul olması için, iki şey lâzımdır: Birincisi, kişi duayı ihlâs ile yapmalıdır. İkincisi, yedikleri ve giydikleri helâl olmalıdır.” diye buyrulmaktadır.
Günahkârın duasının kabul edilip edilmeyeceği hep tartışılagelmiştir. Dünyada günahkâr olmayan kul varsa da, sayıları azdır. Kul günah işlemeye meyillidir. Mühim olan bile bile günah işlememektir. Allah günah işleyip istiğfar eden kulunu sever. Günahkâr müslümanın duası, kabule şayan değilse de, bilinmelidir ki Allah, dua edenin elini boş çevirmez. Dua sebebiyle ya günahlar affolur, ya gelecek bir bela önlenir, ya mevcut bir bela kalkar yahut ahirette büyük sevaba kavuşulur. Yeter ki kul işlediği günahlardan dolayı pişmanlık duysun, bundan sonra günah işlememek için gayrete gelsin. Zira Resul-i Ekrem Efendimiz: “Allahü Teala, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allah’tan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz” diye buyurarak tavrımızın ne olması gerektiğini beyan etmektedir. Fakat bizler aceleci davranıp peşin istiyoruz. Bu da hatalar zincirinin ilk halkasını teşkil ediyor.
Bir rivayete göre Hazret-i Musa, Tûr Dağı’na giderken, yolda, namaz kılıp Hakk’a ağlayıp duâ eden bir zâta rastlamış. Musa Aleyhisselâm, münacatında bu kimsenin affı için Cenab-ı Hakk’a niyaz ettiğinde, Cenâb-ı Hak’tan nida gelip, ‘Ya Musa! Ben o zatın namazını ve duasını kabul etmem. Zira üstüne giymiş olduğu elbisenin bedelinde haram para vardır! ’ buyurmuştur. Bu hadise duaların Allah katında kabulü için helal yemenin ve helal kazancın ehemmiyetini göstermektedir. Dualarımız geri çevriliyorsa bu hususta kendimizi yoklamalıyız. Zira bir hadis-i şerifte, ‘Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten hayâ eder, edilen duayı kabul eder’ buyrulmuştur.
Dua kula manevi güç verir. Onun dayanacağı bir güç, tutunacağı bir dal olduğunu bilmesi korkularını ve umutsuzluklarını bertaraf eder. Bundan yola çıkarak bazı hastalıkların duayla iyileştiği sonucuna varılmıştır. Zira pek çok hastalığın esas nedeni psikolojiktir. Kişi güçlü olunca hastalıkları da kolayca yenebilmektedir. Allah gibi bir dostu ve sonsuz gücü yanında hisseden kişi elbette çok daha umutlu ve diri olacaktır.
Duanın hastalıkların iyileşme sürecine katkıda bulunup bulunmayacağı konusu Batılı bilim adamları tarafından bile araştırılmıştır. Mind/Body Medicam Enstitüsü’nün kurucusu Dr. Herbert Benson tarafından 10 yıl boyunca devam eden ve 1800 kişinin katıldığı bir araştırma, bu alanda şimdiye kadarki en geçerli sonuçların elde edildiği araştırma olarak nitelendirilmektedir. ABD'de federal hükümetin 2,3 milyon dolar fon ayırdığı araştırmalarla ulaşılan sonuç, dua ve hastalıkların iyileşmesi arasında birebir bağlantı olduğudur. Bu ilmî bir araştırmadır. Dolayısıyla bu neticeyi iyi okuyup yorumlamak gerekir. Bu araştırmanın Müslüman bilim adamları tarafından yapılmış olmasını ne kadar çok isterdim. Fakat duanın tesirini bile Batılılar ve Amerikalılar araştırıp bizlere sunuyor. Müslümanlar tevekkül edip çalışmayı erteleyedursun,bakalım sonumuz ne olacak! ....
Duanın iyileşme sürecindeki tesirini araştıran bilim adamları dua eden ve Allah’a dayanan kişilerin daha kısa zamanda iyileştiği sonucuna varmışlardır. Şimdi biz böyle konuşunca bazıları yine sözlerimizi suiistimal edecektir. İlmî inkâr ettiğimizi söyleyecektir. Hayır, kimsenin ilmi inkâr ettiği filan yok. Aksine İslam dünyasında en çok gelişen bilim sahalarından birisi de tıptır. Biruni, Farabi, İbni Sina gibi isimler bu alanda köklü çalışmalar yapmış ve kaynak teşkil etmiş müslümanlardır.
Duanın hastalıkların iyileşmesindeki ehemmiyeti bazı kesimler tarafından çağdaş bulunmasa da bugünkü bilim bunu ispat ediyor. Zaten bu konuda mühim olan inançtır, güvendir, telkindir. İnanmayan kişinin dua etmesi de, duadan medet umması da abestir. Çünkü duayla inanç, yapışık ikizler gibidir. Birbirlerinden ayrı düşünülemezler. Yüce Allah bir ayette duaya şöyle dikkat çekmektedir: “Rabbiniz dedi ki: ‘Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir) ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mümin, 40/60) .
Böyle diyen bir Allah nasıl olur da hastalıklarla savaşan inançlı bir kuluna yardım etmez, ‘Şafi’ sıfatını onun üzerinde tecelli ettirmez? Elbette Allah hastalıklarla cedelleşen kulunun sesine ses verecektir. Şayet iyileşme olmasa bilinmelidir ki bu da bir imtihan sırrıdır. Şükreden kul, çektiği acıların mükâfatını kat kat görecektir. Mükâfata en çok ihtiyaç duyduğumuz yer şüphesiz ki ahiret yurdudur.
Rabbimiz biz kullarını sınamak için yeryüzüne göndermiştir. Onun için çektiklerimiz kötülüğümüzden değil, imtihan sırrındandır. Öyle olmasaydı en büyük zorlukları peygamberler yaşamazdı. Allah dünyayı yüzü suyu hürmetine yarattığı Hz. Muhammed(sav) ’e bile imtihan sırrının gereği olarak bazı acıları tattırmıştır. Hz. Eyüp, Hz. Yunus, Hz. Zekeriya gibi peygamberlerin başına gelenler hangi kulun başına gelmiştir?
Musibetlerle karşılaşanlar kendilerini diri tutmalı ve Allah’a dayanmalıdır. Dua zırhıyla zırhlanmalıdır. Bu zırhı giyinenlere hiçbir belâ tesir edemez. Başlarına belalar gelen Peygamberler her zaman dua etmiş, şükürlerinde hiçbir noksanlık olmamıştır. Aksine Allah’a daha bir sevgiyle ve güvenle bağlanmışlardır. Yüce Allah kendilerine değişik belalar gönderdiği Peygamberlerle ve onların dualarıyla ilgili olarak Kuran’da şöyle buyuruyor:
“Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: ‘Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.’ Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız’dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.” (Enbiya, 21/83–84)
“Balık sahibi (Yunus’u da): hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: ‘Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum’ diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız. (Enbiya, 21/87–88)
“Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: ‘Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın.’ Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya’yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.” (Enbiya, 21/89–90)
“Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.” (Saffat, 37/75)
Dua etmek için her zaman ve zemin müsaittir. Kişinin sadece namaz sonunda dua etmesi şart değildir. Kişi her fırsatta dua etmelidir. İnsanlar genellikle darda kaldıkları zaman dua ederler. Bu doğru değildir. Rahat günlerimizde de Allah’a yönelmeli, ondan istemeliyiz. İstemek derken aklımıza hep maddi varlıklar gelmemelidir. İmanlı ölmeyi, Allah’a yakın kul olmayı, islama hizmet etmeyi, dürüst ve muttaki bir kul olmayı istemek en güzel dileklerdir. Duada işi maddi menfaate dökmek samimiyet noksanlığına işarettir.
Dua her zamanda ve zeminde yapılsa da duanın makbul olduğu zaman dilimleri de vardır. Seher vakti bu zaman dilimlerinden birisidir. Seher vakti, gecenin son altıda biridir. Hadis-i şerifte buyruldu ki: “Allahü Teala, seher vakti, ‘İstiğfar eden yok mu, onu mağfiret edeyim. İsteyen yok mu, istediğini vereyim, duasını kabul edeyim’ buyurur.”
Mübarek gün ve gecelerde dua etmek çok makbuldür. Hadis-i şeriflerde buyruluyor ki: “Şu beş gecede yapılan dua reddedilmez: Regaib gecesi, Şaban’ın 15. (Berat) gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.”… Bunlarla beraber “Cuma günlerinde bir an vardır ki, o anda edilen dua reddolmaz.”… “Oruçlunun duası reddedilmez “… “Kulun Rabbine en yakın hali, namazda secdede ikendir. Secdede çok dua edin. Bu dua kabul olur.”… “Ana babanın evladına duası, yolcunun, misafirin ve mazlumun duası makbuldür.”…“Kur’an’ı hatmedenin duası kabul olur.” Tabii ki bunları daha da çoğaltabiliriz. Duada esas olan halis niyettir. Bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken budur.
Dua hayatımızın olmazsa olmazlarındandır. Kul hiçbir zaman duayı ihmal etmemelidir. Duayı ihmal etmek Allah’ı unutmaya sebep olabilir. Hayatın yansıması olan şiir duayı da içine almıştır. Edebiyatımızda pek çok şair, dua şiirleri yazmıştır. Divan şiirinde yazılan münacatlar dua şiirlerinin en kıymetlileridir. Övgü şiirleri olan kasidelerin dua bölümleri vardır. Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mehmet Akif Ersoy, Arif Nihat Asya, Sezai Karakoç gibi şairler en güzel dua şiirlerini yazmışlardır. Bunlardan Arif Nihat Asya’nın güzel bir dua şiirini ilgi ve dikkatlerinize sunmak istiyorum:
“ Biz, kısık sesleriz... minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allah’ım!
Mahyasızdır minareler... göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım! ”
Kul duada ısrar etmelidir. Fakat neticesini acele beklememelidir. Bunun yanında müslümanın müslümana gıyaben duası çok muteberdir. Müminler dua hususunda bencil olmamalıdır. Kendisi ve yakın çevresi için istediklerini bütün Müslümanlar için de istemelidir. Çünkü Müslümanlar kardeştir. Allah katında din bağından kaynaklanan kardeşlik, kan bağıyla olan kardeşlikten daha evlâdır. İman kardeşliği her şeyin üstündedir. Müslüman kendisi için istemediğini mümin kardeşi için de istememelidir. Öte yandan kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemelidir. Duaların içeriği bu doğrultuda olmalıdır.
Dua ruhumuzun karardığı demlerde nur coğrafyasında soluklanmadır. Dua ümitsizliklere ümit, dertlere tesellidir. Kuşkuları inanca, karanlığı aydınlığa, üzüntüleri sevince tebdil eder. Pörsüyen tenimize can, körelen gözlerinize fer, çirkinliklere örtü, inanan kalplerde iman ve mağfirettir dua… Günahlarla kirlenen kalplerimizin cilasıdır dua… Rahmettir, ihsandır, berekettir, şefkattir, merhamettir, lütuftur, servettir, manevi huzurdur…
Ruhumuz buhranlar anaforunda çalkalandığında mübarek dualar içimizi serinletir. Onlar lafızların en güzelidir. İç sıkıntılarımızın ilacıdır. Pespaye duygular nefsimizle elele verip imanımıza tuzaklar kurduğunda dualara sığınırız. Mücadele gücümüzü onlardan alırız. Korkularımız dua ikliminde erir; ümitlerimiz onunla beslenir. Benlik ve bencilik duvarlarını dua merdiveniyle aşarız. Uzaklıklar onunla bertaraf olur. Zaman ve mekân dualarla kalkar ortadan… Dua kalın perdelerin arkasını gösteren şeffaf bir tüldür. Aczin itirafıdır aynı zamanda… Kısacası dua hayatımız kuşatan ve gecelerimizi aydınlatan ışıktır.
Yolumuzu onunla buluyoruz bazen.
İçimizi ferahlatıyor.
Manevi huzur için şart.
Deki onlara:Duanız olmadıktan sonra Rabbim sizi ne yapsın...(25/77)
hayali bir ilaç....çaresizliğin sesi.....