iyi olan kim...? hiç kimse...! bilirimki dünya üzerinde yaşayan her insan kötü,çünkü insan,çünkü doğamızda var...her birimizin koca koca zaafları hep gizleyip içimize atıp gün ışığına hiç çıkarmadığımız zaaflarımız var...atılan bir adımda yapılan bir eylemde duyulan bir söylemde ortaya çıkar hiç ummadığımız anda...ve biz yine haklıyızdır kendimizce hep haklı olduğumuz gibi...ama bakınca karşıdan bir canavardan aşağılık bir mahluktan hiç bir farkımız yoktur esasen..doğamızda var kimsenin suçu değil nasıl yada nekadar kapatabiliyorsak ancak okadar iyi olabiliriz...iyi olduğumuz için değil yinede iyi olmaya çalıştığımız için iyiyiz sadece... gün gelir yorulur insan saklamaktan ve çabalamaktan....işte o gün çıkar ve bağırır...kötü olan benim... evet kötü olan benim...
nicole kidman oyunculuğunu ve tiyatrodan geçme filmi bir kenara bırakacak olursak; insanların zaaflarını,o zaaflarına yenilişlerini,hiç kimsenin en iyinin bile aslında okadar iyi olmadığını açık ve seçik gösteriyor...böylesine masum böylesine iyi niyetli ve yardımsever o küçük kasaba halkının zaafları karşısında ne şekillere düşüceği insanı ürpertiyor...filmin içinde çok iyi bir replik geçiyor grace in babasıyla olan dialoğu...kibirin en büyük günah olduğunu savunan insanları affetmenişn ki okadar yapılan kötülüğe rağmen bunun zaafları sonucu yapıldığını ve affedilmesi gerektiğini savunan bayan grace in gerçek yaşamın farkına varması acımasızlığı görmesi ve zaafı olan bir insan o zaafları yüzünden başka insanlarında canını acıtacağının farkına varıp tüm kasaba halkının ölüm emrini vermesi ve kasabayı yakması filmin en çekici yanıydı... kendini hayatında ilk defa ağlatan 7 çocuklu kadına biblolarına yaptıklarının aynını yapması kadının metanetinin bir göstergesiydi...
''o kadının 7 tane çocuğı var.önce iki tanesini öldürün,eğer ağlamamayı başarırsa ona çocuklarını bırakacağını söyleyin.eğer dayanamazsa hepsini öldürün ki o kadının çocuklarına yaptığım övgüden bile gözleri dolar''
ve kadın tabiki ağlar...akabinde gangsterler beşikteki bebeğine kadar katlederler... şiddetle izlenmesi gereken ve hiç bir insanın aslında yeteri kadar yada göründüğü kadar iyi bir insan olmadığını bizi ürperterek anlatıyor...ne yazık ki gerçek hayatla birebir yapılmış bir senaryo..
işte tüm insanların içindeki hayvan bu filmde. karakterler uzakta değil değil çevremizde, okulumuzda işyerinde, arkadaşımız veya biz. insanın nasıl kudurabileceğini ve zalimleştiğini görmek isteyenler dogville'e baksın veya üçüncü sayfa gazete haberlerine. asla gerçekten uzak bir film değil çünkü en az ayda bir dogville okuyorum üçüncü sayfalarda ve benim okumadıklarımda var elbette.
ilk izlediğimde, bu tiyatro deyip 15 dakika zor tahammul ettiğim,daha sonra nasıl izlemedim,daha önce dediğim fevkaladee film.
İlginç bir filmdi..kolay kolay unutamadığım filmlerden biri...
iyi olan kim...?
hiç kimse...!
bilirimki dünya üzerinde yaşayan her insan kötü,çünkü insan,çünkü doğamızda var...her birimizin koca koca zaafları hep gizleyip içimize atıp gün ışığına hiç çıkarmadığımız zaaflarımız var...atılan bir adımda yapılan bir eylemde duyulan bir söylemde ortaya çıkar hiç ummadığımız anda...ve biz yine haklıyızdır kendimizce hep haklı olduğumuz gibi...ama bakınca karşıdan bir canavardan aşağılık bir mahluktan hiç bir farkımız yoktur esasen..doğamızda var kimsenin suçu değil nasıl yada nekadar kapatabiliyorsak ancak okadar iyi olabiliriz...iyi olduğumuz için değil yinede iyi olmaya çalıştığımız için iyiyiz sadece...
gün gelir yorulur insan saklamaktan ve çabalamaktan....işte o gün çıkar ve bağırır...kötü olan benim...
evet kötü olan benim...
bu filmi daha önce izlemedim ya eşşeğim ben.bi de bilmiş bilmiş filmler hakkında yorum yapıyodum...
nicole kidman oyunculuğunu ve tiyatrodan geçme filmi bir kenara bırakacak olursak; insanların zaaflarını,o zaaflarına yenilişlerini,hiç kimsenin en iyinin bile aslında okadar iyi olmadığını açık ve seçik gösteriyor...böylesine masum böylesine iyi niyetli ve yardımsever o küçük kasaba halkının zaafları karşısında ne şekillere düşüceği insanı ürpertiyor...filmin içinde çok iyi bir replik geçiyor grace in babasıyla olan dialoğu...kibirin en büyük günah olduğunu savunan insanları affetmenişn ki okadar yapılan kötülüğe rağmen bunun zaafları sonucu yapıldığını ve affedilmesi gerektiğini savunan bayan grace in gerçek yaşamın farkına varması acımasızlığı görmesi ve zaafı olan bir insan o zaafları yüzünden başka insanlarında canını acıtacağının farkına varıp tüm kasaba halkının ölüm emrini vermesi ve kasabayı yakması filmin en çekici yanıydı...
kendini hayatında ilk defa ağlatan 7 çocuklu kadına biblolarına yaptıklarının aynını yapması kadının metanetinin bir göstergesiydi...
''o kadının 7 tane çocuğı var.önce iki tanesini öldürün,eğer ağlamamayı başarırsa ona çocuklarını bırakacağını söyleyin.eğer dayanamazsa hepsini öldürün ki o kadının çocuklarına yaptığım övgüden bile gözleri dolar''
ve kadın tabiki ağlar...akabinde gangsterler beşikteki bebeğine kadar katlederler...
şiddetle izlenmesi gereken ve hiç bir insanın aslında yeteri kadar yada göründüğü kadar iyi bir insan olmadığını bizi ürperterek anlatıyor...ne yazık ki gerçek hayatla birebir yapılmış bir senaryo..
Filmde kapının sadece kapitalizmin simgesi olan dükkanda kulanılması ilginçti.Tabi kapitalizm bu öyle destursuz giremezsiniz.
Film yapılmış tiyatro.
işte tüm insanların içindeki hayvan bu filmde. karakterler uzakta değil değil çevremizde, okulumuzda işyerinde, arkadaşımız veya biz. insanın nasıl kudurabileceğini ve zalimleştiğini görmek isteyenler dogville'e baksın veya üçüncü sayfa gazete haberlerine. asla gerçekten uzak bir film değil çünkü en az ayda bir dogville okuyorum üçüncü sayfalarda ve benim okumadıklarımda var elbette.
keske sozcugunu hatirlatiyor :)