Türk'ün dehasının tecelli ettiği bir sahadır edebiyat..Asırlar boyunca elde edilen birikim belli bir terkibe sokularak aktarılır.Özellikle divan edebiyatı çok yönlü ve boyutlu, hayali denilenin aksine somut, vurgulu, çarpıcı ve derin bir biçimde okuyucuyla buluşmuştur. Günümüz insanının modernite tarafından çarpıtılmış insanlığını, fıtratına uygun var oluş gerçeğini hatırlamasında önemli bir yere sahiptir bu güzel biricik divan edebiyatı..
Yabana atılmış koskoca bir kültür, anlaşılmaz denilen manevi düşünceler diyarı,dünyaya hükmetmiş bir devletin sanat ve edebiyat yönü,diğer edebiyat kürsüleri tarafından bizim degil yaftasıyla bir tarafa itilen ulvi bir hazine; doğu edbiyatının yegane temsilcisi,Avrupa edebiyatına cephe tutan fakat reklamı yapılmayan üvey çocuklar Fuzuli,Baki, Nedim, Nabi, Nef'i,Şeyh Galip,Zati,Muhibbi
Divan Edebiyatı Türklerin 11.yüzyılda Islam dinini kabul etmesiyle Maveraünnehir’de başlamış, 13. yüzyıldan itibaren gelişmesini Anadolu’da sürdürmüştür.
saray ve cevresine hitap ettigi için 'yüksek zümre edebiyati' denir. en sevdigim temsilcisi fuzuli'dir.
Eskiden saraydaki insanlar karşılıklı divanlara oturur serveti fünun gibi çeşitli edebiyat dalları hakkında konuşurmuş. Çok çeşitli divanlar varmış o zamanlar. Divana oturmak bilgelik, yürek ve yetenek istermiş. Hatta konu hakkında konuşmak isteyen çok kişi olursa diye divana üyelik bile varmış. Sırası gelen üye gelir edebi bir şekilde edebiyatını yapar gidermiş.
Bir de tezat bir şekilde halk divanı varmış. Halk ise sokaklardaki bu divanlarda oturur konuşurmuş. Onların sohbetleri de halk edebiyatı olarak anılırmış.
Örn. Cümle: Şu divan kış köşesi, şu divan yaz köşesi, ortadaki halk divanı..
Divan şiiri için halktan uzak, kopuk veya halktan hiçbir şey yok demek hatalıdır. Okuma yazma bilmeyen basit insanlar dahi divan edebiyatı ile şiir söylemiştir. Ebced hesabını halkın büyük kısmı biliyordu. Bu edebiyatın şairleri saray çevresinde zannediliyor, oysa onların için de memur, hekim, asker, esnaf velhasıl halktan insanlar vardı. Saraya ve elit tabakaya maletmek hatalıdır. Hemen hemen yazılan bütün eserler halk tarafından rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyen lütfen İskender Pala'nın kitaplarına müracaat etsin. Kesinlikle bilgi sahibi olmadan iddia sahibi olunmasın...
Divan edebiyatı, kelimelerin usta şairler elinde mükemmele varan bir tarzda ince, zarifane bir şekilde işlenmesi ve döneminin diğer zevk unsurlarını yansıtırcasına insanın içini ferahlatan ve aynı zamanda da hayal alemine götüren devasa bir edebiyattır. Tutı-i mucize gûyem ne desem laf değil Çerh ile söyleşemem âyinesi saf değil Ehli dildir diyemem sinesi sâf olmayana Ehli dil birbirin bilmemek insaf değil. NEF'İ
1 sene boyunca üzerinde çalışmaktan çok zevk aldığım, aşkın boyutlarını keşfe daldığım, Türk Edebiyatı'nın en uzun ve en güzel dönemidir...
Türk'ün dehasının tecelli ettiği bir sahadır edebiyat..Asırlar boyunca elde edilen birikim belli bir terkibe sokularak aktarılır.Özellikle divan edebiyatı çok yönlü ve boyutlu, hayali denilenin aksine somut, vurgulu, çarpıcı ve derin bir biçimde okuyucuyla buluşmuştur. Günümüz insanının modernite tarafından çarpıtılmış insanlığını, fıtratına uygun var oluş gerçeğini hatırlamasında önemli bir yere sahiptir bu güzel biricik divan edebiyatı..
En sevdiğim edebiyat olmakla beraber aşk temasının en güzel anlatıldığı dönemdir...
Aşk, şarap, sevgili...
'Bâlâ-yı kûbsâr-ı serîinde aşiyan-saz olan zağ-ı cife-bâ-ı can-ı babîsi sîgaf-ı târekinden bişip-gâb-ı düzaha pervaz eyledi.'
Anlamayana not: Kisaca 'öldü' demektir efendim...
Yabana atılmış koskoca bir kültür, anlaşılmaz denilen manevi düşünceler diyarı,dünyaya hükmetmiş bir devletin sanat ve edebiyat yönü,diğer edebiyat kürsüleri tarafından bizim degil yaftasıyla bir tarafa itilen ulvi bir hazine; doğu edbiyatının yegane temsilcisi,Avrupa edebiyatına cephe tutan fakat reklamı yapılmayan üvey çocuklar Fuzuli,Baki, Nedim, Nabi, Nef'i,Şeyh Galip,Zati,Muhibbi
Divan Edebiyatı Türklerin 11.yüzyılda Islam dinini kabul etmesiyle Maveraünnehir’de başlamış, 13. yüzyıldan itibaren gelişmesini Anadolu’da sürdürmüştür.
saray ve cevresine hitap ettigi için 'yüksek zümre edebiyati' denir.
en sevdigim temsilcisi fuzuli'dir.
mefulu mefailu failetun feilun...
Fuzuli sen yinede bakma sair sözüne...
kuruldugumuz divan herdaim edebiyat olsun :)
Önceden iki satırla bir çok şey anlatırlarmış şimdi ise koca bir şiirin tek teması var!
Sanat, sanat içindir.
Yani;
Millet fakr-u zaruret ve hükümet delalet içindeyken, akşam güneşinde denize karşı ilyada okumaktır divan edebiyatı..
Eskiden saraydaki insanlar karşılıklı divanlara oturur serveti fünun gibi çeşitli edebiyat dalları hakkında konuşurmuş. Çok çeşitli divanlar varmış o zamanlar. Divana oturmak bilgelik, yürek ve yetenek istermiş. Hatta konu hakkında konuşmak isteyen çok kişi olursa diye divana üyelik bile varmış. Sırası gelen üye gelir edebi bir şekilde edebiyatını yapar gidermiş.
Bir de tezat bir şekilde halk divanı varmış. Halk ise sokaklardaki bu divanlarda oturur konuşurmuş. Onların sohbetleri de halk edebiyatı olarak anılırmış.
Örn. Cümle:
Şu divan kış köşesi, şu divan yaz köşesi, ortadaki halk divanı..
Divan şiiri için halktan uzak, kopuk veya halktan hiçbir şey yok demek hatalıdır. Okuma yazma bilmeyen basit insanlar dahi divan edebiyatı ile şiir söylemiştir. Ebced hesabını halkın büyük kısmı biliyordu. Bu edebiyatın şairleri saray çevresinde zannediliyor, oysa onların için de memur, hekim, asker, esnaf velhasıl halktan insanlar vardı. Saraya ve elit tabakaya maletmek hatalıdır. Hemen hemen yazılan bütün eserler halk tarafından rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyen lütfen İskender Pala'nın kitaplarına müracaat etsin. Kesinlikle bilgi sahibi olmadan iddia sahibi olunmasın...
Ayağı yer mi basar zülfüne berdar olanın
Zevk u şevk ile verir can u seri döne döne
'pâyın sadası gelse de, sen hiiiiiiiiiiiiiç gelmesen..'
aklimda ucusan bir isim, mütemadiyen hep ayni seyi söylüyor: Leyla Saz...
Bir masal devrinin kelimelere aksetmiş hali...
Kapağı kilitli hazine...
Yüzü peçeli güzellik...
İftiraya uğramış iffet...
İfade özgürlüğünün estetik formu...
Aşkın, nefretin, kahramanlığın, hicvin...kısaca hayatın efsanevi telaffuzu...
Anlaşılmamanın acı kaderi.....
Mazinin gözyaşları...
İstikbalin umutları....
Ben divanı hala anlayamadım...sadece anlayamadığımı anladım...anlayamayanlar bu yüzden kızamıyorum....
Sivrisinek saz değil ya bu....
Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dilber Nedim
Bir perî-sûret görünmüş bir hayal olmuş sana
Mucize söyleyen papağanlar artık yok. Meydan kargalara kalmış durumda. Saf olan da zaten moron muamelesi görüyor.
Divan edebiyatı, kelimelerin usta şairler elinde mükemmele varan bir tarzda ince, zarifane bir şekilde işlenmesi ve döneminin diğer zevk unsurlarını yansıtırcasına insanın içini ferahlatan ve aynı zamanda da hayal alemine götüren devasa bir edebiyattır.
Tutı-i mucize gûyem ne desem laf değil
Çerh ile söyleşemem âyinesi saf değil
Ehli dildir diyemem sinesi sâf olmayana
Ehli dil birbirin bilmemek insaf değil. NEF'İ
Tam anlamıyla sanat.
geçmişten günümüze akan saf ve duru nehir
divan edebiyatı sadece failatün değildir.
en güzel sanatlardan biri.