İnsanlar Yaratıcılarına karşı sorumlu olmaları gerekirken, bazı insanların veya grubların kendi doğrularını başkalarına Allah adına zorla kabul ettirmeğe çalışmaları, küçülen dünyamızda, büyük huzursuzluklara yol açmaktadır. Zaten zorla kabul ettirme Kur’anımız tarafından da doğru bulunulmamış: “Dinde zorlama yoktur “ (2) “ Eğer kavgayı kesip İslam'a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır.Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; “(3) Ayetleri, konuya ışık tutmaktadır!
Müslümanlar açısından Hoşgörünün, Diyaloğun ve birlikte yaşamanın hem dini hemde sosyolojik temelleri mevcuttur. Osmanlı Devlet-i Aliyesinde (İmparatorluğunda) barınan 250 milyon toplum yönetiminin, 10-11 milyon saf–kan Osmanlılar tarafından yapılmış olmasını başka nasıl izah edebiliriz ki? Toplumun %4 ‘ü, toplumun tamamına başka nasıl hükmedebilirki? Global bir köy haline gelen günümüz dünyasında, kişiler, toplumlar, uygarlıklar ve medeniyetler arası Diyalog kaçınılmaz bir zorunluluktur! Medeniyetlerin çatışması üzerine kurulan tezlerin ve geliştirilen teorilerin, iki binli yıllarda itibar görmemesi için, dinler ve din müntesibleri arası Diyaloğa önem vermemiz gerekir.
Bizi ayakta tutan bu dinamiklerimiz -inançlarımız ile Diyalog ve Hoşgörü’yü sadace içte değil, dış dünya’ya açılmada da rahat olmaya sevk etmektedir. Kur’an-ımız Vahy-i Semaviye dayandığından ve beşerin hertürlü problemlerini çözeceğinden şüphemiz yokki, Diyalog kurmada bir endişeye kapılalım. Bu sebeble korkacak birileri varsa, o da Kur’anın diriltici ikliminden uzak yaşamakta direnenler olmalıdır. Böyleleri, mevcut sistemleri ihtiyaçlara cevap vermediğinden dolayı, alternatif sistemler araştırmakta ve birgün bu arayışları insanlığı “Müslümanlığa” götürürse halimiz ne olur, mülahazası ile kendi insanından korkup,endişe duymaktadırlar. Diyaloğa karşı çıkan kesimler içersinde, İslam ‘a sıcak bakmayan ve İslamı bir hedef tahtası olarak gösteren insanların bu hırçınlıklarını başka nasıl izah edebiliriz ki?
Mevlana’ya atf edilen bir söz vardır: “Bir ayağım Merkezde dini esaslara bağlı, diğer ayağım da yetmiş küsur milletle beraber.” (1) Esasen Hakiki bir Müslümanın tarifi bu düşünce ile özetlenmiş diyebiliriz. Elbette herkesle diyalog içinde olmanın bir ölçüsü olacaktır. Mümin, İslami prensiplere bağlılığı nisbetinde, yani Mevlana’nın yaklaşımı ile bir ayağı Dini zemine Sağlam basıyorsa, bahse konu Diyaloglar fayda getirirken, aksine mümin Kuran ve Sünnet yörüngeli beslenmiyorsa, bu takdirde –hafizanallah- kaymalarla karşılaşılabilinir!
Mevlana’ya atf edilen bir söz vardır: “Bir ayağım Merkezde dini esaslara bağlı, diğer ayağım da yetmiş küsur milletle beraber.” (1) Esasen Hakiki bir Müslümanın tarifi bu düşünce ile özetlenmiş diyebiliriz. Elbette herkesle diyalog içinde olmanın bir ölçüsü olacaktır. Mümin, İslami prensiplere bağlılığı nisbetinde, yani Mevlana’nın yaklaşımı ile bir ayağı Dini zemine Sağlam basıyorsa, bahse konu Diyaloglar fayda getirirken, aksine mümin Kuran ve Sünnet yörüngeli beslenmiyorsa, bu takdirde –hafizanallah- kaymalarla karşılaşılabilinir!
Bizi ayakta tutan bu dinamiklerimiz -inançlarımız ile Diyalog ve Hoşgörü’yü sadace içte değil, dış dünya’ya açılmada da rahat olmaya sevk etmektedir. Kur’an-ımız Vahy-i Semaviye dayandığından ve beşerin hertürlü problemlerini çözeceğinden şüphemiz yokki, Diyalog kurmada bir endişeye kapılalım. Bu sebeble korkacak birileri varsa, o da Kur’anın diriltici ikliminden uzak yaşamakta direnenler olmalıdır. Böyleleri, mevcut sistemleri ihtiyaçlara cevap vermediğinden dolayı, alternatif sistemler araştırmakta ve birgün bu arayışları insanlığı “Müslümanlığa” götürürse halimiz ne olur, mülahazası ile kendi insanından korkup,endişe duymaktadırlar. Diyaloğa karşı çıkan kesimler içersinde, İslam ‘a sıcak bakmayan ve İslamı bir hedef tahtası olarak gösteren insanların bu hırçınlıklarını başka nasıl izah edebiliriz ki?
Müslümanlar açısından Hoşgörünün, Diyaloğun ve birlikte yaşamanın hem dini hemde sosyolojik temelleri mevcuttur. Osmanlı Devlet-i Aliyesinde (İmparatorluğunda) barınan 250 milyon toplum yönetiminin, 10-11 milyon saf–kan Osmanlılar tarafından yapılmış olmasını başka nasıl izah edebiliriz ki? Toplumun %4 ‘ü, toplumun tamamına başka nasıl hükmedebilirki? Global bir köy haline gelen günümüz dünyasında, kişiler, toplumlar, uygarlıklar ve medeniyetler arası Diyalog kaçınılmaz bir zorunluluktur! Medeniyetlerin çatışması üzerine kurulan tezlerin ve geliştirilen teorilerin, iki binli yıllarda itibar görmemesi için, dinler ve din müntesibleri arası Diyaloğa önem vermemiz gerekir.
İnsanlar Yaratıcılarına karşı sorumlu olmaları gerekirken, bazı insanların veya grubların kendi doğrularını başkalarına Allah adına zorla kabul ettirmeğe çalışmaları, küçülen dünyamızda, büyük huzursuzluklara yol açmaktadır. Zaten zorla kabul ettirme Kur’anımız tarafından da doğru bulunulmamış: “Dinde zorlama yoktur “ (2) “ Eğer kavgayı kesip İslam'a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır.Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; “(3) Ayetleri, konuya ışık tutmaktadır!
Dinlerarası-inanç farklılıklarını kavga konusu yapmadan – karşılıklı hoşgörü ve anlayış geliştirme çalışmaları günümüzde “Dinlerarası Diyalog” veya daha doğru tabiri ile “ Din müntesibleri arası Diyalog” ismi altında sürdürülmektedir. “Dinlerin” bizzat kendileri Diyalogta bulunamayacağından, “ Din müntesibleri Arası Diyalog” demeyi daha uygun buluyoruz. Ancak, “Dinlerarası Diyalog “ daha yaygın kullanıldığından, onu kullanmayı tercih edeceğiz.
Bu çalışmamızın,
Birinci Bölümde, Diyaloğun tarifi, Dinler arası Diyalog nedir, ne değildir, Diyanet İşleri Din İşleri Yüksek Kurulunun bu konudaki görüşünü ele alacağız.
İkinci Bölümde, Kur’anda Diyaloğu emreden Ayetleri Tefsirleri ile inceleyip, Diyaloğa zıt gibi görünen Ayetler üzerinde duracağız, Kafirler ile dost edinmeyi men eden Ayetler ile ne kast edildiğini Elmalı Hamdi Yazır Tefsiri ile açıklayacağız.
Üçüncü Bölümde, Peygamber Efendimiz (SAV) uygulamalarında Diyaloğun yerini incelecek, ve acaba Efendimiz ‘in (SAV) Dinlerarası Diyaloğu yapıp yapmadığını, Sahih Rivayetlerle zikredeceğiz..
Dördüncü Bölümde, Dört Halife Döneminden Osmanlı’ya kadar İslam tarihinden diyalog ile ilgili bilgiler verceğiz.
Beşinci Bölümde, günümüzde Diyaloğa sahib çıkan kişi ve kuruluşların faaliyetleri hakkında bilgi vereceğiz.
Altıncı bölümde, Diyalog karşıtları tarafından sık eleştirilen konularda, inşallah birtakım açıklamalarda bulunacağız.
Çalışmamızı okuyup gerek muhteva gerekse uslub bakımından yapılan hatalrdan dolayı allah’tan af, değerli okuyuculardan da müsamaha bekliyoruz.
1-) Diyalog nedir? Dinlerin birleştirilmesimidir? 2-) Diyalog ile amaçlanan Hedef nedir? 3-) Dinler arası Diyaloğun, Efendimiz (SAV) hayatında yeri varmıdır? 4-) Kuranı Kerim, bazı Ayeti Kerimelerde 'Kafirleri dost edinmeyiniz' derken, neyi kast etmektedir? 5-) Diyalog ile kast edilen ABD ile Diyalog mudur? 6-) Neden bazı din kardeşlerimiz, hararetle Diyaloğa karşı çıkmaktadırlar? 7-) Bediüzzamanın bu konudaki yaklaşımı nedir?
gibi yüzlerce Soruya, inşallah İLMİ bir perspektifteki Araştırmayı paylaşacağız.
İnsanlar Yaratıcılarına karşı sorumlu olmaları gerekirken, bazı insanların veya grubların kendi doğrularını başkalarına Allah adına zorla kabul ettirmeğe çalışmaları, küçülen dünyamızda, büyük huzursuzluklara yol açmaktadır. Zaten zorla kabul ettirme Kur’anımız tarafından da doğru bulunulmamış: “Dinde zorlama yoktur “ (2) “ Eğer kavgayı kesip İslam'a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır.Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; “(3) Ayetleri, konuya ışık tutmaktadır!
Müslümanlar açısından Hoşgörünün, Diyaloğun ve birlikte yaşamanın hem dini hemde sosyolojik temelleri mevcuttur. Osmanlı Devlet-i Aliyesinde (İmparatorluğunda) barınan 250 milyon toplum yönetiminin, 10-11 milyon saf–kan Osmanlılar tarafından yapılmış olmasını başka nasıl izah edebiliriz ki? Toplumun %4 ‘ü, toplumun tamamına başka nasıl hükmedebilirki? Global bir köy haline gelen günümüz dünyasında, kişiler, toplumlar, uygarlıklar ve medeniyetler arası Diyalog kaçınılmaz bir zorunluluktur! Medeniyetlerin çatışması üzerine kurulan tezlerin ve geliştirilen teorilerin, iki binli yıllarda itibar görmemesi için, dinler ve din müntesibleri arası Diyaloğa önem vermemiz gerekir.
Bizi ayakta tutan bu dinamiklerimiz -inançlarımız ile Diyalog ve Hoşgörü’yü sadace içte değil, dış dünya’ya açılmada da rahat olmaya sevk etmektedir. Kur’an-ımız Vahy-i Semaviye dayandığından ve beşerin hertürlü problemlerini çözeceğinden şüphemiz yokki, Diyalog kurmada bir endişeye kapılalım. Bu sebeble korkacak birileri varsa, o da Kur’anın diriltici ikliminden uzak yaşamakta direnenler olmalıdır. Böyleleri, mevcut sistemleri ihtiyaçlara cevap vermediğinden dolayı, alternatif sistemler araştırmakta ve birgün bu arayışları insanlığı “Müslümanlığa” götürürse halimiz ne olur, mülahazası ile kendi insanından korkup,endişe duymaktadırlar. Diyaloğa karşı çıkan kesimler içersinde, İslam ‘a sıcak bakmayan ve İslamı bir hedef tahtası olarak gösteren insanların bu hırçınlıklarını başka nasıl izah edebiliriz ki?
Mevlana’ya atf edilen bir söz vardır: “Bir ayağım Merkezde dini esaslara bağlı, diğer ayağım da yetmiş küsur milletle beraber.” (1) Esasen Hakiki bir Müslümanın tarifi bu düşünce ile özetlenmiş diyebiliriz. Elbette herkesle diyalog içinde olmanın bir ölçüsü olacaktır. Mümin, İslami prensiplere bağlılığı nisbetinde, yani Mevlana’nın yaklaşımı ile bir ayağı Dini zemine Sağlam basıyorsa, bahse konu Diyaloglar fayda getirirken, aksine mümin Kuran ve Sünnet yörüngeli beslenmiyorsa, bu takdirde –hafizanallah- kaymalarla karşılaşılabilinir!
Asr-ı Sadetten günümüze Diyalog (Önsöz)
ÖNSÖZ
Mevlana’ya atf edilen bir söz vardır: “Bir ayağım Merkezde dini esaslara bağlı, diğer ayağım da yetmiş küsur milletle beraber.” (1) Esasen Hakiki bir Müslümanın tarifi bu düşünce ile özetlenmiş diyebiliriz. Elbette herkesle diyalog içinde olmanın bir ölçüsü olacaktır. Mümin, İslami prensiplere bağlılığı nisbetinde, yani Mevlana’nın yaklaşımı ile bir ayağı Dini zemine Sağlam basıyorsa, bahse konu Diyaloglar fayda getirirken, aksine mümin Kuran ve Sünnet yörüngeli beslenmiyorsa, bu takdirde –hafizanallah- kaymalarla karşılaşılabilinir!
Bizi ayakta tutan bu dinamiklerimiz -inançlarımız ile Diyalog ve Hoşgörü’yü sadace içte değil, dış dünya’ya açılmada da rahat olmaya sevk etmektedir. Kur’an-ımız Vahy-i Semaviye dayandığından ve beşerin hertürlü problemlerini çözeceğinden şüphemiz yokki, Diyalog kurmada bir endişeye kapılalım. Bu sebeble korkacak birileri varsa, o da Kur’anın diriltici ikliminden uzak yaşamakta direnenler olmalıdır. Böyleleri, mevcut sistemleri ihtiyaçlara cevap vermediğinden dolayı, alternatif sistemler araştırmakta ve birgün bu arayışları insanlığı “Müslümanlığa” götürürse halimiz ne olur, mülahazası ile kendi insanından korkup,endişe duymaktadırlar. Diyaloğa karşı çıkan kesimler içersinde, İslam ‘a sıcak bakmayan ve İslamı bir hedef tahtası olarak gösteren insanların bu hırçınlıklarını başka nasıl izah edebiliriz ki?
Müslümanlar açısından Hoşgörünün, Diyaloğun ve birlikte yaşamanın hem dini hemde sosyolojik temelleri mevcuttur. Osmanlı Devlet-i Aliyesinde (İmparatorluğunda) barınan 250 milyon toplum yönetiminin, 10-11 milyon saf–kan Osmanlılar tarafından yapılmış olmasını başka nasıl izah edebiliriz ki? Toplumun %4 ‘ü, toplumun tamamına başka nasıl hükmedebilirki? Global bir köy haline gelen günümüz dünyasında, kişiler, toplumlar, uygarlıklar ve medeniyetler arası Diyalog kaçınılmaz bir zorunluluktur! Medeniyetlerin çatışması üzerine kurulan tezlerin ve geliştirilen teorilerin, iki binli yıllarda itibar görmemesi için, dinler ve din müntesibleri arası Diyaloğa önem vermemiz gerekir.
İnsanlar Yaratıcılarına karşı sorumlu olmaları gerekirken, bazı insanların veya grubların kendi doğrularını başkalarına Allah adına zorla kabul ettirmeğe çalışmaları, küçülen dünyamızda, büyük huzursuzluklara yol açmaktadır. Zaten zorla kabul ettirme Kur’anımız tarafından da doğru bulunulmamış: “Dinde zorlama yoktur “ (2) “ Eğer kavgayı kesip İslam'a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır.Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; “(3) Ayetleri, konuya ışık tutmaktadır!
Dinlerarası-inanç farklılıklarını kavga konusu yapmadan – karşılıklı hoşgörü ve anlayış geliştirme çalışmaları günümüzde “Dinlerarası Diyalog” veya daha doğru tabiri ile “ Din müntesibleri arası Diyalog” ismi altında sürdürülmektedir. “Dinlerin” bizzat kendileri Diyalogta bulunamayacağından, “ Din müntesibleri Arası Diyalog” demeyi daha uygun buluyoruz. Ancak, “Dinlerarası Diyalog “ daha yaygın kullanıldığından, onu kullanmayı tercih edeceğiz.
Bu çalışmamızın,
Birinci Bölümde, Diyaloğun tarifi, Dinler arası Diyalog nedir, ne değildir, Diyanet İşleri Din İşleri Yüksek Kurulunun bu konudaki görüşünü ele alacağız.
İkinci Bölümde, Kur’anda Diyaloğu emreden Ayetleri Tefsirleri ile inceleyip, Diyaloğa zıt gibi görünen Ayetler üzerinde duracağız, Kafirler ile dost edinmeyi men eden Ayetler ile ne kast edildiğini Elmalı Hamdi Yazır Tefsiri ile açıklayacağız.
Üçüncü Bölümde, Peygamber Efendimiz (SAV) uygulamalarında Diyaloğun yerini incelecek, ve acaba Efendimiz ‘in (SAV) Dinlerarası Diyaloğu yapıp yapmadığını, Sahih Rivayetlerle zikredeceğiz..
Dördüncü Bölümde, Dört Halife Döneminden Osmanlı’ya kadar İslam tarihinden diyalog ile ilgili bilgiler verceğiz.
Beşinci Bölümde, günümüzde Diyaloğa sahib çıkan kişi ve kuruluşların faaliyetleri hakkında bilgi vereceğiz.
Altıncı bölümde, Diyalog karşıtları tarafından sık eleştirilen konularda, inşallah birtakım açıklamalarda bulunacağız.
Çalışmamızı okuyup gerek muhteva gerekse uslub bakımından yapılan hatalrdan dolayı allah’tan af, değerli okuyuculardan da müsamaha bekliyoruz.
Fethullah Gülen Grubu
(http://gruplar.antoloji.com/fethullah-gulen)
Kaynaklar:
- Kuran-ı Kerim Tefsiri (Elmalı Hamdi Yazır)
- Kuran-ı Kerim Meali (islamicdialogue Grub)
- Kütüb-i Sitte
- Tarih Boyunca Dinlerarası Diyalog, Işık yayınları,2005, Prof.Dr.Davut Aydüz
(1) Bediüzzaman Firuzanfer, Mevlana Celaleddin, MEB Yayınları, 1985, s.IV. Metnin aslı: Hemçü pergarim,der-pa der-şeriat üstüvar / Pay-i diğer seyr-i heftad ü dümillet miküned.
(2) Bakara: 2/256
(3) Ali,İmran:3/ 20
Bediüzzaman Diyalog mu diyor?
Kafirleri dost edinmeyiniz! (Maide,51)
Tebliğ mi?
Dinlerin birleştirilmesi mi?
Asr-ı Saadetten günümüze DİYALOG
1-) Diyalog nedir? Dinlerin birleştirilmesimidir?
2-) Diyalog ile amaçlanan Hedef nedir?
3-) Dinler arası Diyaloğun, Efendimiz (SAV) hayatında yeri varmıdır?
4-) Kuranı Kerim, bazı Ayeti Kerimelerde 'Kafirleri dost edinmeyiniz' derken, neyi kast etmektedir?
5-) Diyalog ile kast edilen ABD ile Diyalog mudur?
6-) Neden bazı din kardeşlerimiz, hararetle Diyaloğa karşı çıkmaktadırlar?
7-) Bediüzzamanın bu konudaki yaklaşımı nedir?
gibi yüzlerce Soruya, inşallah İLMİ bir perspektifteki Araştırmayı paylaşacağız.
http://gruplar.antoloji.com/fethullah-gulen